30 Kasım 2008 Pazar

ÜÇ HİKÂYE- ÜÇ DERS- BİR SÖZ


1.Hikâye

Kavak Ağacı ile Kabak


Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?

-On yılda, demiş kavak.

-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!

-Doğru, demiş kavak.

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:

-Neler oluyor bana ağaç?

-Ölüyorsun, demiş kavak.

-Niçin?

-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.

1.Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır.

2. Hikâye

En iyi Buğday

Her yıl yapılan 'en iyi buğday' yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi:

-Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi.

-Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorulduğunda,

-Neden olmasın, dedi çiftçi.

-Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.

2. Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir.

3. Hikâye

Geleceğini biliyordum…

Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti,

-Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük bir ihtimalle ölmüştür. Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma.

Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı;

-Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın.

-Değdi, dedi, gözleri dolarak, -değdi…

-Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor musun?

-Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim içim.

Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı:

-Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyordum…

3. Ders: Güven vermek önemlidir. Güven duymak önemlidir. Duyulan güveni boşa çıkarmamak daha da önemlidir.

'Her sabah Afrika'da bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir.

Her sabah Afrika'da bir aslan uyanır. En hızlı ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır.

Aslan veya ceylan olmanız fark etmez. Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur.'



Afrika Atasözü

Çok çalışmak, emek harcamak, güven vermek, sevmek ve paylaşmak hayatın anlamlı olmasını sağlar. Her sabah uyandığımızda bir de böyle bakalım dünyaya. Unutmayın hayat uzun bir öyküye benzer. Ancak öykünün uzun olması değil, iyi olması önemlidir.
Stand By Me - Ben King


When the night has come
Gece geldiğinde

And the land is dark
ve toprak karardığında

And the moon is the only light we'll see
ve ay görebileceğimiz tek ışık olduğunda

Well i won't be affraid
ben korkmayacağım,

No I won't be affraid
hayır korkmayacağım

Just as long as you stand, stand by me
sadece sen yanımda olduğun sürece,yanımda ol

So darling, darling stand by me
bu yüzden sevgilim, yanımda ol sevgilim

Won't you stand by me
Oh yanımda olmayacak mısın?

Just as long as you stand, stand by me
sadece sen yanımda olduğun sürece,yanımda ol

When the sky that we look upon
ne zaman ki baktığımız gökyüzü

Thumble and falls
yuvarlanıp da düşerse

And the mountains crumble to the sea
ve dağlar, denize ufalanırsa

I wont cry, i won't cry
ağlamayacağım, ağlamayacağım

No i won't shed a tear
hayır tek damla gözyaşı dökmeyeceğim

Just as long as you stand by me
Sadece sen yanımda olduğun sürece

So darling, darling stand by me
bu yüzden sevgilim, yanımda ol sevgilim

Oh won't you stand by me
Oh yanımda olmayacak mısın?

Oh won't you stand, won't you stand, stand by me
Oh olmayacak mısın, olmayacak mısın, yanımda ol

So darling, darling stand by me
bu yüzden sevgilim, yanımda ol sevgilim

Oh won't you stand by me
Oh yanımda olmayacak mısın?

Oh won't you stand, won't you stand, stand by me
Oh olmayacak mısın, olmayacak mısın, yanımda ol

whenever you're in trouble won't you stand by me
ne zaman başın derde girse, yanımda olmaz mısın?

oh, now, now, stand by me
oh, şimdi, şimdi, yanımda ol

darling, darling stand by me
sevgilim, sevgilim, yanımda ol

stand by me
yanımda ol

oh, stand by me, stand by me, stand by me
oh yanımda ol, yanımda ol, yanımda ol

so darling darling stan by me
bu yüzden sevgilim, yanımda ol sevgilim

stand by me
yanımda ol

oh stand by me, stand by me, stand by me!
Oh olmayacak mısın, olmayacak mısın, yanımda ol

28 Kasım 2008 Cuma

BİR YAŞAM PARADOKSU



George Carlin Amerika'da 70 ve 80 li yılların bir komedyeni idi. 11 Eylül den (9-11) ve karısının ölümünden sonra şöyle yazmıştı. Tarih içinde zamanımızın paradoksunu şöyle sıralayabiliriz diye düşüncelerini dile getirdi:

Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var;
daha geniş oto yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var.

Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz;
daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.

Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz;
daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var.

Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz;
daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var.

Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz;
daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.

Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz,
çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz,
çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz,
çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz.

Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık.

Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.

Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik. Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık.

Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin karşısına geçmekte sorunumuz var.

Dış Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik.

Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık.

Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik.
Atoma hükmettik, ama önyargılarımıza edemedik.

Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.
Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz.
Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik.

Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.

Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır.

Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir. Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir. Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız.

Öyle bir zaman ki teknoloji bu mektubu size getirebilir, siz bu içselliği ya paylaşmayı, ya da sil tuşuna basmayı seçebilirsiniz.

Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür.



25 Kasım 2008 Salı

Günün Sözü

"Hiçbirşey için "BENİMDİR" deme, sadece de ki; "YANIMDADIR" Çünkü ne altın, ne toprak, ne sevgili, ne hayat, ne ölüm, ne huzur, ne de keder... DAİMA SENİNLE KALMAZ ."
Telefona SOL kulağınızla cevap verin
Günde İKİ kere kahve içmeyin
SOĞUK su ile hap almayın
Akşam 7'den sonra YEMEK yemeyin
Tükettiğiniz YAĞLI gıdaların miktarını azaltın
Sabahları daha çok akşamları daha az SU için
Cep telefonu BATARYALARI ile mesafenizi uzak tutun
UZUN süre kulaklık takmayın
Gece 10 sabah 6 en ideal uyuma saatleridir
Uyku öncesi İLAÇ aldıktan sonra hemen uzanmayın
Şarjınız SON çizgiye inmiş kadar az olduğunda telefona cevap vermeyin, radyasyon 1000kat fazladır

24 Kasım 2008 Pazartesi

24 KASIM'A ÖZEL

Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.

Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak muallimlerdir. Muallimden, mürebbiden mahrum bir millet, henüz millet namını almak istidadını kesbetmemiştir.

Toplumların uygarlık düzeyi, öğretmene verilen değerle ölçülür.

Öğretmen; geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusudur.

Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir.

Öğretmenlik ömür boyu sürecek bir öğrenciliktir.

Toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmendir.

Çocuklarımızı aynı eğitim derecesinden geçirerek yetiştireceğiz.
Kesinlikle bilmeliyiz ki, iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır.

Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz tahsilin hududu ne olursa olsun, onlara esaslı olarak şunları öğreteceğiz:
1 - Milliyetine,
2 - Türkiye Devleti'ne,
3 - Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne; düşman olanlarla mücadele lüzumu. Fertleri bu mücadele gerekleri ve vasıtalarıyla donanmayan milletler için yaşama hakkı yoktur. Mücadele, mücadele lâzımdır. ( 1922 ) Mustafa Kemal ATATÜRK

Büyük Önder Atatürk'ün sözleriyle başlamak istedik.. Çünkü; Ülkenin en değerli hazinesi olarak gördüğü öğretmenlerimize, en büyük değeri yine ülkemizin kurucu olan en büyük liderimiz vermiştir.

Biz de; O'nun fikirlerine yakışan bir kutlama yapıp, değerli öğretmenlerimizin bu özel gününü öyle kutlamak isterdik.. Ancak; genellikle ferdi olarak proğram yapmayı veya kendi çevrelerinde proğramlanmış olana katılmayı tercih ettiklerini, daha önceki yıllarda hazırladığımız proğramlara katılımın pek olmayışından değerlendirmiş bulunuyoruz...

Bu nedenle; mesaj yoluyla ve Büyük Önderimiz sözleriyle kendilerini kutlamayı uygun gördük.. Çok değerli öğretmenlerimiz bir kusurumuz olduysa affınıza sığınıyoruz ve dostlukların baki kalacağını umuyoruz...

Dün ve bugün olduğu gibi, yarın ve gelecekte de hep varolmanız dileğiyle; 24 Kasım nezdinde her gününüzü en büyük saygılarımızla kutluyor ve yürek dolusu sevgiler yolluyoruz size, saygıyadeğer öğretmenlerimiz....

Atatürk'ün eğitim anlayışı

Atatürk, eleştirdiği eğitim sisteminin yerine yeni bir eğitim anlayışı getirmiştir. Bu yeni sistemi de çeşitli noktalarda temellendirmiştir.

a) Eğitim Millî Olmalıdır: Bu konuda şöyle der: “... Bir millî terbiye programından söz ederken, yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen tüm etkilerden tamamen uzak, millî özelliklerimizle ve tarihimizle bağdaşabilen bir kültür kastediyorum”. Çocuklarımız, gençlerimiz kendi millî değerlerimizle yetiştirilmelidir. Taklit olmamalıdır. Bu açıdan eğitim dili, yöntemi ve eğitim araçları tamamen millîleştirilmelidir.

b) Eğitim, Bilime Dayalı Olmalıdır: “Milletimizin siyasal, toplumsal yaşamında, fikrî terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır” der.

Atatürk’ün bilimsellik ilkesi, eğitim ve öğretimde amaç, içerik ve araçların bilimin en son düzeyindeki verilere göre düzenlenmesini amaçlar. Özetle bilim ve teknik, kurulacak yeni eğitimin belirleyicisi olmalıdır.

c) Eğitimde Birlik Sağlanması (Öğretimi Birleştirme): Eğitim ve öğretimde, zümresel ya da kültürel cinsten farklılıkların ortadan kaldırılarak birlik sağlanmasını ifade eder. Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) yasası ile uygulamaya konmuştur. Böylece bu kanun ile Türkiye’deki tüm eğitim kurumları Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır.

d) Bilgisizliğin Giderilmesi ve Halk Eğitimi: Bu konuda “Bundan dolayı, bizim izleyeceğimiz millî eğitim politikasının temeli, önce, içinde bulunduğumuz bilgisizliği gidermektir” der. O halde eğitim, toplumu cehaletten kurtarmalı, onun bilgi ve ahlâk düzeyini yükseltmelidir. Halkın bilinçli olarak toplumun sorunlarına sahip çıkabilmesi için onun eğitilmesi gerekir.

Böylece “Halk eğitimi”nin yaygınlaştırılmasında çaba sarfetmiştir. Bu konuda şöyle devam eder; “... Bütün köylüye okumayı, yazmayı ve dört işlemi öğretmek, vatanını milletini, dinini, dünyasını tanıtacak kadar coğrafya, tarih, din ve ahlâk bilgisi vermek millî eğitim programımızın ilk hedefidir”.

Halk evlerinin açılması, okuma yazma kursları, halk eğitimi uygulamalarının bir örneğini oluşturmaktadır.

e) İse Dayalı Uygulamalı Eğitim: Bu ilkeye göre iş, eğitim ve öğretimde temel bir araç olmalıdır. İş içinde ve iş aracılığıyla eğitim, bilgi, işe dayalı olarak verilmelidir. Yani eğitim, işe yarar, üretici olmalıdır.

Böylece öğretim yöntemi uygulamaya yer veren bir özellik taşımalıdır. Okullarda uygulamalı öğretim yönteminin kullanılmasını istemiştir. Bu yoldan meslekî ve teknik öğretime önem verilmiştir. İlk öğretimden en yüksek öğretime kadar teknik eğitimin gerçekleşmesini istemiştir.

Bu ilke Atatürk’ün “İşlevsel Eğitim” kavramına verdiği önemi göstermektedir. Özellikle:

• Okul ile yaşam arasında bir bağ kurulması;

• Tarımsal çevrelerde çiftlik okulların kurulması,

• Ders konularının çevreden alınması,

• Üretici eğitime yönelinmesi gibi uygulamalar onun eğitimde işlevsellik akımına bağlılığını göstermektedir. Bu ilkenin benimsenmesi, eğitimde aşağıdaki yeniliklerin uygulanmasını gerektirmiştir:

• Okul yaşamının çevrenin ekonomik koşullarına göre düzenlenmesi,

• Her bölgede o bölge ekonomisinin özelliğine göre sanat okulları açılması,

• Genel ve teknik öğretimin birbirinden ayrılamayacağı.

O halde pratiklik, işlevsellik, çevresel koşullara uygunluk, iş ilkesi ve yapmaya dayalı olma gibi özellikler, bu eğitim anlayışının eğitim yöntemini ifade etmektedir.

f) Disiplin ve Fazilet: Eğitim, çocuğa fazilet, düzen ve disiplin gibi özellikler kazandırmalıdır. 1922 yılındaki Maarif Kongresini açarken bu konu da şunları söylemiştir: “Yeni neslin donatılacağı manevî nitelikler arasında kuvvetli bir fazilet aşkı ve kuvvetli bir düzen ve disiplin fikri de yer almalıdır”. Kuşkusuz, eğitimde düzen ve disiplin, başarının temelidir. Atatürk, eski dönemlerin dayağa dayanan düzen, disiplin anlayışının yerine, sevgiye dayanan bir düzen ve disiplin anlayışını savunmuştur.

g) Karma Eğitim: Karma eğitim, eğitim ve öğretimde cinsiyet ayırımının ortadan kaldırılması, her iki cinsin de eğitim hak ve imkânlarından, birlikte ve eşit olarak yararlanmaları anlamını taşır. O, eğitimde kadın-erkek ayrımını istememiş, ilke olarak kadın-erkek eşitliğinden yana olmuştur. Ona göre kadınlar toplum ve iş yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı olmalıdır.

Tanzimatla birlikte orta dereceli okullara kızların devamına izin verilince, kız öğrenciler erkeklerden ayrı okullarda okutuluyorlardı.

Karma eğitime geçiş, hem çağdaşlığın ifadesi, hem de kadın haklarını geliştirmeye yardımcı bir uygulama idi. Ayrıca malî güçlüklerle de karma eğitim gerekli idi. Bu ilke de örgün eğitim sistemiyle okullarımızda uygulanmıştır.

h) Cumhuriyetin Koruyucularının Yetiştirilmesi: Kurulan yeni devletin, varlığını sürdürebilmesi için kendine bağlı bir zihniyetle yetiştirilecek yeni kuşaklara ihtiyaç vardı. İşte eğitimden beklenen, bu nitelikler sahip kuşakları yetiştirmek idi. Bu konuda Atatürk, “Cumhuriyet, düşünce, bilgi, beden yönünden güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister” der.

ı) Fırsat Eşitliği Sağlanması: Toplumun her kesiminin eğitim hizmetlerinden yararlanması gerekli idi. Eğitim imkânlarından yararlanma, sadece bir grubun ya da sınıfın hakkı olmamalı, bütün vatandaşların (kadın, erkek, çifçi, hamal vs.) eğitimden pay almaları gereği vurgulanmaktaydı. Bunun için herkes okur yazar olmalı ve ilköğretimin yaygınlaştırılarak zorunlu duruma getirilmesi gerekli idi. Cinsiyet ayırımı gözetilmeden herkes okula alınmalı ve orada bir sanat öğrenmeli idi. Okullar en küçük yerleşme birimlerine kadar yaygınlaştırılmalı idi. Yatılı ilkokullar da gereken yerlerde açılmalı idi.

i)Değişikliği (Harf Devrimi): Arap harflerinin terkedilerek, yerine Lâtin alfabesinin alınması, eğitimi yakından ilgilendiren değişikliklerden birisidir.

j)Öğretmen Öğesi: Öğretmen, eğitim amaçlarının gerçekleştirilmesinde temel kaynaklardan birisidir. Toplumun geleceği ve yazgısı üstünde öğretmen güçlü bir etkendir.

Yeni kuşakları öğretmenlere emanet ettiğini, onlara güvendiğini her fırsatta belirtmiştir. Onların; güçlü, anlayışlı ve özverili olmalarını istemiştir.

23 Kasım 2008 Pazar

10 bilinmeyen Vajinal Sır

1. Doğum kontrol ilaçları seks isteğinizin azalmasına neden olabilir. Amaru, doğum kontrol haplarının çoğu kadında seks tutkusunu azalttığının yüzde yüz gerçek olduğunu belirtiyor. Seks tutkunuzu geri almak için ne yapmalısınız? Kullandığınız doğum kontrol ilacın bu tür bir yan etkisi olup olmadığını öğrenin. Eğer bu tür bir etkisi varsa doktorunuzla konuşarak farklı bir yöntem deneyin. Diğer bir seçenek bu ilaçları daha az sıklıkta kullanabilirsiniz.

2. Doğum kontrol ilaçlarının yan etkilerinden kurtulmak için ilacı vajinanıza koyabilirsiniz. NYU Medical Center Prof. Dr. Steve Goldstein, 'İlacı vajinaya koymak rahatsız edici değildir ve daha fazla etkili olabilir' diye belirtiyor. Yapılan araştırmalarda, ağızdan doğum kontrol ilacı alan ve vajinaya yerleştiren kadınlar karşılaştırılmış ve vajinaya yerleştirenlerin mide bulantısı, vertigo, baş ağrısı, göğüs rahatsızlıkları, mide ağrıları gibi sorunlar yaşamadıkları gözlenmiş.

3. Migren ağrıları seks tutkunuzu artırabilir ve orgazm baş ağrılarınız ile adet öncesi ağrıları giderebilir. Baş ağrısı sorunu olduğunda akla en son seks yapmak gelir. Ancak uzmanlar seratonin hormonunu yükselten bu durumun seks tutkusunu artırdığını belirtiyor. Dahası kadınların yüzde 20'si orgazm olduğunda migren ya da baş ağrısı sorunları iyileşiyor.

4. Seksten uzak kalmak her seferinde daha fazla ağrı duymanıza neden olur. Ağrılı ilişkide bir süre seks yapmamak tercih edilir ancak uzmanlar bunun tam tersini öneriyor. Sorun olmadığı halde seks yapmadıkça her seferinde daha çok acı hissedilir. Menopoz dönemine doğru kuruluk, doğum sonrası kuruluk gibi durumlarda vajinaya uygulanan kayganlaştıcı kremler daha rahat ilişki kurmaya yardımcı olur.

5. Adet döneminizde seks yapılırsa bakteriyel hastalıklar daha kolay bulaşır. Eğer partnerinizin seksüel sağlığını düşünüyorsanız bu dönemde kondom / prezervatif kullanabilirsiniz.

6. Pamuklu iç çamaşırı giyin ve vajinal hastalık risklerinden korunmak için hassas deterjanlar kullanın. Seksi saten iç çamaşırlar kaşıntı, yanma ve akıntı gibi sorunlara neden olabilir. Ayrıca, parfümlü, deodorant içeren sabun, duş jeli gibi ürünleri vajinanın etrafına sürmeyin. Eğer bu tür sorunlar yaşıyorsanız ve bu öneriler çözüm olamadıysa bakteriyel bir rahatsızlık durumu olup olmadığını öğrenmek için doktorunuzla konuşun.

7. Toksik şok sendromundan korunmak için seyahat ederken güvendiğiniz tamponu yanınızda götürün.

8. İdrar tutamama gibi sorunlarla karşılaşmamak için tampon kullanmayın.

9. Oral seks akıntının koyulaştıran bakterinin bulaşmasına neden olabilir ancak cinsel ilişki ile bu bakteri bulaşmaz. Yapılan araştırmalarda kadınların yüzde 80'i bu sorunu yaşıyor. Sorun yüksek kan şekeri, antibiyotikler, doğum kontrol ilaçları, ve stres gibi nedenlerle ortaya çıkabiliyor.

10. İdrar kokusu vulva çevresinin temizlenmemesinden kaynaklanabilir. Bu tür sorunları gidermek için bu bölgeyi sık sık, gerekirse hassas bir sabunla yıkamanız öneriliyor. Naylon çamaşırlardan ve pantolonlardan uzak durarak koku oluşumunu giderebilirsiniz

BİLGİSAYARINIZI VİRÜSLERE AÇMADAN YOUTUBE'A GİRİN

YouTube'a girmenin garantili yolu !

Peki, Youtube’a ulaşmak nasıl mümkün?

'PROXY SERVER'LAR

Yöntemlerden ilki “Proxy” kullanmak. Proxy, kısaca, internet üzerindeki yerel bir ağ (ya da internete bağlı bir bilgisayar) ile, dış dünya arasındaki ilişkiyi sağlayan ‘yardımcı geçiş’ (gateway) sistemidir.

Ktunnel, dtunnel, vtunnel, nypas, browseunblocked gibi pek çok siteye girip, sitedeki URL (internet adresi) kutucuğunu doldurmanız, yasaklı herhangi bir siteye girmeniz için yeterli.

PROXY’NİN DEZAVANTAJLARI

Sitelere girebilmek için Proxy serverlar kullanmak, sadece görülemeyeni görmek amacıyla hareket edildiğinde başarılı. Fakat iş yasaklı bir siteden, bilgisayara veri indirmeye, sitelere üye olmaya, üyeliğiniz olan siteye girmeye, ya da benzeri diğer güvenlik sorunlarına gelince bu siteler, yarardan çok zarar getiriyor gibi.

Bir YouTube videosunu indirmek için bilgisayarınıza reklam yazılımları ya da casus programlar yerleşmesini istemiyorsanız, siz de bu yöntemi bir an önce terk etmeyi düşünmelisiniz.

PROXY OUT, HOST IP IN!

Proxy sitelerinin reklamları ve güvenlik sorunlarından uzak, YouTube keyfi yaşamak istiyorsanız, önereceğimiz yöntem sandığınızdan çok daha kolay. Yöntem, bir alan adına atanan birden fazla IP numarasına erişim sağlayabilmeniz için listenize eklemekten ibaret.

WINDOWS İÇİN

- Başlat menüsündeki "Çalıştır" satırına


yazıp "enter" tuşuna basıyorsunuz.

- Windows size bu dosyayı hangi programla açmak istediğinizi soruyor, Notepad'i seçiyorsunuz.

- Açılan dosyanın en altındaki boşluğa da BU LİSTEYİ aynen yapıştırıyor ve dosyayı kaydediyorsunuz.

- Bilgisayarınızı yeniden başlattığınızda, artık Youtube'a hiçbir aracı olmaksızın girebilirsiniz.

Casus yazılımlar her ne kadar, Linux, Linux’un TÜBİTAK versiyonu Pardus ve Macintosh’un işletim sistemlerini minimal oranda tehdit ediyorsa da, add-on reklamlar, hızlı sayfa değiştiren kullanıcıları çileden çıkartabiliyor. Bu nedenle, bu işletim sistemleri için de YouTube’a girme yollarını gösterelim.

MAC BİLGİSAYARLAR İÇİN

- Terminali açın ve şu komutu girin:

sudo vi /private/etc/hosts

- Şifre sorduğunda, şifrenizi girin. Sistemde “root” olmalısınız, unutmayın.

- Buraya YouTube IP ve URL'sini ekleyin. Fakat bu eklemeyi yapabilmek için önce "i" tuşuna basmanız gerekiyor, (tırnak işaretini dikkate almayın) İmleç en üstte yer alacak.

- Önce şu satırı girin:

208.117.236.70 youtube.com

- Ardından “Enter” tuşuna basın

- Sonra şu satırı girin,

208.117.236.70 www.youtube.com

- ve ESC'ye basın. İşlem bitti fakat bu girişleri kaydetmeniz gerekiyor.

Kayıt için “:x!” (ikinokta üst üste, x, !) komutunu girin. Şimdi Terminal'den çıkıp YouTube’a girebilirsiniz.

PARDUS VE LINUX İÇİN

- Konsolu açın,

- Sırayla şunları yazın:

• “su –“

• Parola: (Sistem parolası, root parolası olarak anılan parola girilecek)

• “vi /etc/hosts” host açıldığında,

• i (Alt tarafta INSERT yazısını göreceksiniz.)

• Hiçbir yazıyı silmeden en alta şu satırları ekleyin:

208.117.236.70 youtube.com

208.117.236.70 www.youtube.com

- ESC tuşuna basın.

Eğer diğer yazılarda bir değişiklik yapmışsanız

- :q! yazıp enter'a basın ve başa dönün

Eğer işleminiz başarılıysa

- :wq yazın ve enter'a basın

- komut satırına exit girin ve konsoldan çıkın.

18 Kasım 2008 Salı

Anlar...‏

Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
ikincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar.
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim,
seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
daha çok dağa tırmanır,
daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya,
Daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu
hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve
verimli kılan insanlardan olurdum.
Farkında mısınız bilmem, yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar, siz de "an"ı yaşayın.
Hiçbir yere, yanına; termometre, su, şemsiye ve
paraşüt almadan gitmeyen insanlardanım ben.
Yeniden başlayabilseydim,
ilkbaharda, papuçlarımı atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayakla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer...
Ama işte, 85'imdeyim ve biliyorum...
Ölüyorum...



Jorge Luis Borges

SENİ SEVİYORUM

sevmek; bakmak değil görmekse eğer,
sevmek; yanındayken başını
omuzuna koyabilmekse eğer,
sevmek; yanındayken yalnızlığı unutmaksa eğer,
SENİ SEVİYORUM....

* * * * *

sevmek; senle iken yere daha sağlam
basabilmekse eğer,
sevmek; yokluğunda seninleymiş gibi
hissetmekse eğer,
sevmek; hayallerine senide sokabilmekse eğer,
SENİ SEVİYORUM

* * * * *

sevmek; yatağa uzandığında, seni düşlemekse eğer
sevmek;sen üşüdüğünde gölgemle
seni ısıtmaksa eğer,
sevmek; sevdiğini çıklık çığlığa söylemekse eğer,
SENİ SEVİYORUM

* * * * *

sevmek; el ele tutuştuğunda kalbinde bişeylerin
kopmasıysa eğer,
sevmek; gözgöze geldiğin de hiç kıpırdamadan
bakabilmekse eğer,
sevmek; kalbini kalbinde hissetmekse eğer,
SENİ SEVİYORUM

Peygamber Efendimiz'den altın tavsiyeler

Bir gün, bir adam Peygamber Efendimiz'in yanına gelerek, "Size dünya ve ahiretle alakalı soracak sorularım var." der. Bunun üzerine Peygamberimiz o kimseye, "Ne istiyorsan sor." buyururlar. Ardından o kişi ile Peygamber Efendimiz arasında bizim de pek çok dersler çıkarabileceğimiz şu diyalog yaşanır:

İnsanların en zengini olmak istiyorum. Ne yapmalıyım?
Kanaatkâr olursan insanların en zengini olursun.

İnsanların en hayırlısı olmak istiyorum.
İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır. Sen de insanlara faydalı ol.

İnsanların en adaletlisi olmak istiyorum.
Kendin için istediğini insanlar için de istersen insanların en adili olursun.

İnsanlar içinde Allah'a en yakın, O'nun en has kullarından olmak istiyorum.
Allah'ı çok zikredip anar ve hatırlarsan o zaman Allah'ın en has kulu olursun.

Muhsinlerden, iyilik edenlerden olmak istiyorum.
Allah'a, O'nu görüyor gibi ibadet et, her ne kadar sen O'nu görmesen de O seni görüyor.

İmanımı kemale erdirmek istiyorum.
Güzel ahlaklı olursan imanın kemale erer.

Kıyamet günü nur içinde haşrolmak istiyorum.
Hiç kimseye zulmetme, kıyamet günü nur içinde haşrolursun. Önce kendine ve insanlara merhamet et ki; Allah da sana merhamet etsin.

Günahlarımın azalmasını istiyorum.
İstiğfar ederek günahlarının bağışlanması için Allah'a yalvarırsan günahların azalır.

İnsanların en kerimi olmak istiyorum.
Allah'a kullarını şikayet etmezsen insanların kerimi olursun.

Rızkımın bol olmasını istiyorum.
Temizliğe devam edersen rızkın bol olur.

Allah ve Resulü tarafından sevilmek istiyorum.
O zaman Allah ve Resulü'nün sevdiklerini sev, sevmediklerini de sevme.

Allah'ın bana kızmasından kendimi korumak istiyorum.
Kimseye kızmazsan Allah'ın gazabından ve kızmasından kurtulursun.

Duamın kabul edilmesini istiyorum.
Haramlardan sakınırsan duaların kabul olur.

Allah'ın beni başkalarının yanında rezil etmemesini istiyorum. Namusunu koruyup iffetli ol ki; insanlar yanında rezil olmayasın.

Allah'ın ayıplarımı, kusurlarımı örtmesini istiyorum. Kardeşlerinin ayıplarını örtersen Allah da senin ayıplarını örter.

Benim günahlarımı ne siler?
Gözyaşların, hudûun (saygıyla Allah'a kulluğun) ve hastalıklar.

Allah yanında hangi özellikler daha faziletlidir?
Güzel ahlak, tevazu, belalara sabır ve kazaya rıza.

Allah yanında en büyük günah hangisidir?
Kötü ahlak ve Allah'ın emirlerine karşı gösterilen cimrilik.

Rahman Allah'ın rahmetini ne coşturur?
Gizliden gizliye sadaka vermek ve sıla-i rahim (akrabaları ziyaret ve görüp gözetmek).

Cehennem ateşini ne söndürür?
Oruç.

17 Kasım 2008 Pazartesi

bir söz....

Horoz ötsün ötmesin,
Sabah mutlaka olacaktır.

Güçlü hafıza için 11 öneri

Aklımızı daha iyi kullanmak elimizde.

Unutkanlık sorunu, yaslanan insanin en önemli korkularındandır. Özellikle 50'li yaslar sonrasında ufak tefek unutkanlıklar ile ciddi bellek sorunları birbirine karıştırılır.

Orta yaslıların nerdeyse yarısı kendilerinde bir bellek kaybı sor ununun başladığını zanneder. Hemen belirtelim! Bunların çoğu küçük ve hös unutkanlıklardır. Hayati tatlandıran ve keyif katanlar biraz da bu nükteli olaylardır!

Belleği güçlü tutmanın pek çok püf noktası, uyulması gereken çok sayıda kuralı var. Harvard Tip Okulu öğretim üyesi Dr. Horon P. Nelson zinde bir beyne sahip olmanın temel kurallarını söyle sıralıyor:


*Hipertansiyonu ve kolesterol yüksekliği sorununu önleyin ya da kontrol altına âlin.

Kalbiniz için kötü olanın beyniniz için de kötü olduğunu unutmayın.

*Alkolü azaltın.

Erkeklerin iki, kadınların bir ölçüden (bir ölçü içkiyi ‘bir bardak şarap' olarak kabul edebilirsiniz) daha fazla alkol kullanması beyin hücrelerini tahrip etmektedir.

* İyi ve kaliteli uyku uyuyun.

İyi bir uyku için ortalama 8 saat gerekir. Kaliteli uyku beynin yeni öğrenilenleri pekiştirmesini sağlar. Öğrenilmiş bilgilerin pekiştirilmesinin uzun süreli belleğin en önemli desteği olduğu biliniyor.

*Stresinizi iyi yönetin.

Ölçülü ve kontrollü stres dikkati yoğunlaştırmakta, odaklanmayı arttırmaktadır. Kontrolsüz, uzun süreli ve aşırı stres ise dikkati sürdürme kapasitesini yok etmekte, unutkanlığı tetiklemekte, kortizon hormonunu yükselterek beynin bellek için önemli bölümlerinde hasar geliştirmektedir.

*Yeni şeyler öğrenmeye devam edin.

Her yeni bilgi ve beceri birer bellek egzersizidir. Yeni sporlar, hobiler, araştırma alanları, heyecanlı ve zevkli problemler, ezberlenen yeni şiirler ve yeni diller beyniniz için en güçlü vitaminlerdir.

*Tembelliği bırakın.

Zihinsel faaliyetlerinizi sınırlamayın. Özellikle televizyon seyretmek gibi pasif faaliyetleri azaltın. Televizyon karsısında geçirdiğiniz saatler sadece bedensel değil, ruhsal sağlığınızı da kötü yönde etkiler.

*Her gün egzersiz yapın.

Günde 30–45 dakika, haftada en az 4 gün yürümeye, is saatlerinde daha çok aktif olmaya, kısa mesafelerde taşıt kullanmamaya çalısın. Özellikle yürümenin beyin sağlığı ve yeniden yapılanma sürecini olumlu yönde etkilediğini gösteren çok sayıda kanıt var. Beynin yeni yetenekler kazanabilmesi beyin hücreleri arasında güçlü ve yoğun yeni bağlantılar oluşturabilmesinin baslıca desteklerinden biri de düzenli ve ilimli egzersizlerdir. Bizim önerimiz fırsat buldukça yürümenizdir.

*Kullandığınız ilaçları yeniden gözden geçirin.

Özellikle beyni etkileyen ilaçları doktor önerisi olmadan kullanmayın. Depresyon giderici, uyku verici, ruhsal gevşetici ilaçlara komsu, es dost tavsiyeleri ile başlamayın.

*Reçetesiz satılan ilaçları rasgele yutmayın.

Doğal ya da zararsız diye kullanabileceğiniz bitkisel ürünlerin (valerianlar), besin desteklerinin (melatonin) ve diğerlerinin (hüperzin, Sem’e) beyin hücrelerinizi üzebileceğini, zihinsel fonksiyonları bozabileceğini unutmayın. Antihistamik- antialerjik ilaçları özellikle alüminyum içeren antiasitleri ve uyku kolaylaştırıcıları doktorunuzla konusmadan uzun süre kullanmayın.

*Vitaminlerden yararlanın.

E ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerin, selenyum gibi serbest radikal avcısı minerallerin hücreleri oksitlenmekten koruyan güçlerinden faydalanabilirsiniz. Yeteri kadar B vitamini, özellikle B12 vitamini aldığınızdan emin olun. Dengeli bir beslenmenin de yaslılıkta vitamin eksikliğine yol açabileceğini hatırlayın.

*Hayata bağlı kalın.

Hayatınıza önem katan bağları iyice sıkılaştırın. Huzurunuzu koruma ve güçlendirmeye bakin. Aileniz, dostlarınız, isiniz, hemşerilik ve vatandaşlık bağlarınıza, inançlarınıza daha sıkı sarılın, insanlarla daha sık birlikte olmaya, aileniz ve arkadaşlarınızla olumlu ilişkiler kurmaya ve sosyal aktivitenizi çoğaltmaya çalısın. İyi sosyal ilişkileri olan yaslılarda bellek fonksiyonları bozulmuyor. Sosyal ilişkiler bir taraftan zihinsel egzersizleri yoğunlaştırıyor, diğer taraftan çeşitli olayların ruhsal travmalarını hafifletmeye yardımcı oluyor.
Yazıcı Formatı Gönder Yorum Yaz

15 Kasım 2008 Cumartesi

İyilik ettiğin müddetçe görürsün ki iyi yaşamaktasın, gönlün rahat. Fakat bir kötülükte bulundun, bir fenalık ettin mi o yaşayış, o zevk gizleniverir.

Dilber Hala sozlugu

* Hoşşik : Yalaka, karaktersiz, ukala
* Dinelmek : Ayakta kalmak
* Banadura : Domates
* Gındırık : Aralık
* Gıllik, gıllicik : Küçük, küçücük
* Sası : Tatsız, yavan
* Zebil gibi : Çok, gereğinden fazla
* Hatın kız : Hanım kız
* Booy boy : Eyvaah eyvah
* Bahele : Bak hele
* Çekticeği damar kurusun : Çektiği damar, soy, kurusun
* Soykası batasıca : Soyu sopu batasıca
* Zaar : Zahir, herhalde, öyle görünüyor ki
* Kele : Ayol
* Cıvır : Diri, genç
* Avel : Aptal
* Cibilliyet : Geçmiş
* Bici bici : Adana'ya özgü, nişasta, gül suyu ve buzla yapılan bir tatlı
* Gadasını almak : Derdini, belasını almak
* Zumzuk : Yumruk

bir söz... :)

Yirmi yaşına kadar Hayatı öğrenmeyenin,
Otuz yaşına kadar evlenmeyenin,
Kırk yaşına kadar köşeyi dönmeyenin,
Elli yaşına kadar ölmeyenin
İşi çok zor!


Roma hukuku madde 2 derki:
Söz gider yazı kalır !

14 Kasım 2008 Cuma

Can Dündar'a 'Ata'dan cevap

Mustafa filmine gösterilen tepki, sanal alemde de büyüyor. İşte son mektup:

Gazeteci Can Dündar'ın hazırladığı 'Mustafa' belgeseli, Mustafa Kemal Atatürk'ü sevenleri çok üzdü. Belgeselin yayımlanmasının ardından yükselen tepkilere bir de 'mail' eklendi. Atatürk'ün ağzından Can Dündar'a yazılan mektup, internetteki tüm mail zincirlerinde dolaşmaya başladı. İşte kimin yazdığı bilinmeyen o mektup:

ATA'NIN CAN DÜNDAR'A MEKTUBU

Utandım çocuk

Beni anlatan bir film yapmışsın .
Kızgınım, utanç içindeyim.
Sana değildir kızgınlığım. Filmdeki Mustafa'dan da utanmış değilim.
Başaramamışım, bundandır utancım.

Komutam altında, bu vatan için kanını akıtan Türk askerlerinden utandım.
"Özgürlük" demiştim, benim karakterimdir. .
"Bilim" demiştim, tek yol göstericidir.

Sen, "Karanlıktan korkardı" demişsin benim için.
Korkardım evet. Bu ulusu boğmak isteyen karanlıklardan çok korktum.
Ama insaf be çocuk, korkup da kaçmadım ya.
Söküp atmadım mı o karanlığı bu ülkenin üzerinden?

Diktatör demişsin bir de. Hiç okumadın mı çocuk?
Nerde benim nesilleri emanet ettiğim öğretmenler?
Anlatmadılar mı sana?

Başkomutan olarak cepheden cepheye koşarken ve bütün kararları tek başıma alabilecekken neden bir meclis kurdum ben çocuk? Böyle diktatör olur mu?
Ah be çocuğum.
Neden, nasıl düşman ettiler seni bana?
Baktım aşktan, sevgiden, aileden bahseden güzel şeyler yazmışsın bugüne kadar.

Belli ki,çalışkansın, zekisin. Kara cüppeleri ile milletin ümüğüne çökmüş olan yobazları çok iyi anlarım da çocuk, seni anlayamıyorum.

Onlar zaten hiç sevmedi beni. Yüzyıllardır süren iktidarlarını çekip almıştım ellerinden.

Sevmeyecekler beni elbette..
Peki sen çocuk, sen neden kol kola girdin bu kara kalplilerle?
Dedim ya, sana değil kızgınlığım.
Başaramamışım.

Anlatamamışım demek ki özgürlüğün kıymetini, bağımsız bir ulusun, onurlu özgür bireyi olmanın ne büyük bir nimet olduğunu.
Yazık olmuş, onca vatan evladının kanına, onca ananın göz yaşına. Veremem ki şimdi hesabı, ne o gencecik bedenlere, ne de gözü yaşlı analara.
"Bu muydu uğruna bizi ölüme gönderdiğin vatan?" derlerse,
"Bu nesiller miydi,ölen evlatlarımızın kanıyla kurduğun ülkeyi emanet ettiğin?"

diye sorarlarsa ne derim ben onlara be çocuk?

Olmadı be çocuk...

Olmadı.

M. Kemal

5 dakikada mükemmel seks

Yoğun çalışan çiftler sekse nasıl zaman ayırıyor!

Cinsel mutluluklarını nasıl sürdürebiliyor diye düşünenlerden misiniz? Gerçek hayattan elde edilen, kısa sürede tatmini sağlayan seks önerileri ile yoğun çiftler bu sorunu kolayca çözüyorlar.

Çiftlere seks konusunda danışmanlık veren uzmanların kısa sürede hızlı tatmini sağlayan önerileri şöyle;

* Vahşi bir seks hayal ediyorsanız ne istediğiniz bilmelisiniz. Kısa bir süre için eve gittiğinizde kendinize bunun için zaman ayırın ve en iyisini yapın.

* Sabahtan akşama kadar yüksek topuklu ayakkabılar üzerinde durmaktan eve gittiğinizde seks isteğiniz kalmıyorsa, bunu önlemek için gün boyunca seks düşünün. Normali bir gün önceden seks düşüncesiyle uyanmaktır. Düşüncelerinizi bu şekilde yönlendirirseniz hayalleriniz gerçek olur.

* Seks konusunda düşündüklerinizi ve hissettiklerinizi yazarak mesaj gönderin ya da telefonla konuşun.

* Erotik bir hikaye de okuyabilirsiniz. İkincisi seks isteklerinizi canlandırabilir.

* Hissedin.. Örneğin yolda yürürken yüzünüzü serinleten rüzgarı, yağmur tanesini, vücudunuzun her kıvrımını hissedin. Her sabah duştan sonra duş jeli ile vücudunuza masaj yapın. Bu alışkanlık seks sırasında çabuk moda girmenizi sağlar.

* Hassas soktalarınızı keşfedin. Bazı kadınlar boyundan, bazıları kulak arkasından yaklaştığınızda seks moduna girer. Sizde hassas noktanızı keşfedin. Partnerinizin yeri geldiğinde doğru noktalara dokunarak sizi çabucak baştan çıkarmasına izin verin.

* Tüm bunları yaparsanız büyük olasılıkla 5 dakikada fantastik bir seks yapabilirsiniz.

13 Kasım 2008 Perşembe

BURNU UZUN OLANLAR

Ruanda, küçük bir Afrika ülkesidir. Uganda, Tanzanya ve Burundi ile sınır komşusudur.

Nüfusu: 9,907,509
Okur-yazar oranı: % 70,4
Din: Halkın % 82,5'u Hıristiyan, % 5'i Müslüman.
Resmi diller: Kinyaruandaca, Fransızca ve İngilizce.
Doğal kaynaklar: Altın, kalay cevheri, tungsten cevheri, metan gazı.
Kişi başına yıllık gelir: 1000 dolar.
Halkın % 60'ı yoksulluk sınırı altında.
Ruanda, 1860 yılında Almanya'nın sömürgesi oldu.
Almanlar Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkınca, Ruanda 1916 yılında Belçika'nın boyunduruğu altına girdi.

Belçikalı egemenler, Ruanda'yı kolayca yönetebilmek için, sömürgecilerin o çok iyi bilinen 'Böl ve Yönet' yöntemini hemen uygulamak istediler. Ama önce, Ruandalıları bölüp parçalıyacak bir gerekçe bulmalıydılar.

Belçikalı egemenler Ruandalıları dini inançlarına göre bölemiyorlardı, çünkü halkın büyük çoğunluğu Hıristiyan misyonerlerin onlarca yıl süren yoğun çabaları sonucu Hıristiyan olmuştu. Öyleyse, dini inanca dayalı bir ayrımcılık söz konusu olamazdı. Ruandalıları etnik kökene göre ayrıştırmak da olanaksız görülüyordu. Gerçi Ruandalıların bir kısmı çiftçilik bir kısmı da hayvancılık yapıyordu ama, bu farklılık derin bir ayrımcılık yaratmaya elverişli değildi.

Belçikalı egemenler en sonunda Ruandalıları bölecek şeytanca bir formül buldular.
Ruandalıları 'burnu uzun olanlar' ve 'burnu kısa ve basık olanlar' diye ikiye ayırdılar.
Bu anlattığım, şaka değil! Belki kara mizah olarak görülebilir, ama hiç şaka değil!

Belçikalı sömürgeciler, burnu uzun olanlara 'Tutsi', burnu kısa ve basık olanlara 'Hutu' dediler. Elbette sadece böyle demekle kalmadılar. Tutsilerin, soylu, kültürlü ve daha akıllı olduğunu duyurup, kendilerine hizmet edecek yöneticileri Tutsilerden seçtiler.

Aslında, burnu uzun Tutsiler azınlıktaydı. Ruandalıların çoğunluğu kısa ve basık burunlu Hutulardı. Peki, Belçikalı sömürgeciler, kendilerinin yaratıp ortaya çıkardığı ayrımcılıkta neden çoğunluktaki Hutuları değil de azınlıkta olan Tutsileri kendilerine yakın kişiler olarak seçmişlerdi?

Sömürgeciler, 'Böl ve Yönet' yöntemini uygularken hep şu ilkeye bağlı davranırlar. Bölünme sonucu ortaya çıkan sınıflardan azınlık olanını kendilerine uşak olarak seçerler. Azınlıkta olan uşaklar aracılığıyla çoğunluk üzerinde baskı kurup denetimi sağlarlar. Azınlıkta olanlar, konumları nedeniyle, çoğunlukla baş edemeyeceklerini bildiklerinden sürekli olarak efendilerine bağlı kalırlar.

Belçikalı sömürgecilerin yarattığı yapay bölünmenin hiçbir bilimsel yanı bulunmamaktaydı. Tutsilerle Hutular arasında kan, soy ve kültür farkı yoktu. Tutsilerle Hutuların genetikleri de aynıydı. Yani, etnik kökene dayalı bir ayrımın aslı astarı yoktu!

Belçikalı sömürgeciler, Tutsi seçkinlerini kullanarak halktan vergi toplamayı ve Belçika'nın politikalarını dayatmayı başardılar. Yerel yönetimlere Tutsileri getirerek egemenliklerini pekiştirdiler.

Ancak 1950'lerde ortaya çıkan ve 1960'larda süren Afrika Milliyetçiliği rüzgarı Orta Afrika'da esmeye başlamıştı. Afrikalılar, sömürgecilere karşı başkaldırıyordu. Eylemin öncüleri, Birleşik Afrika ve tüm Afrikalılara eşitlik istiyordu.

İşte bu rüzgardan cesaretlenen Ruanda'nın Hutuları, Tutsilere başkaldırdılar. Kasım 1959'da Tutsilerle Hutular arasında silahlı çatışma çıktı. Binlerce Tutsi öldürüldü, binlercesi de komşu Uganda'ya kaçtı. Belçikalı sömürgecilerin başlattığı ayrımcılık sonucu Ruanda'da bir iç savaş çıkmıştı.

1 Temmuz 1962'de Ruanda, bağımsızlığına kavuştu. Ancak Belçikalı sömürgecilerin neden olduğu iç savaş durmadı. Hutularla Tutsiler arasındaki katliamlar aralıklarla sürdü.
Ruanda'da iç savaş 1994 yılında soykırım boyutlarına ulaştı. Çoğunluğu Tutsi olan 800 bin Ruandalı öldürüldü.

Şimdi gelelim ülkemize.
Uzun bir süredir Türkiye'yi ve Türk halkını bölüp parçalamak isteyen ABD ve AB Sömürgecileri de 'Böl ve Yönet' yöntemini uygulamaya koydular.

Türk-Kürt ayrımı yaratıp bir iç savaşın çıkmasını beklediler, olmadı. Gerçi besleyip ortalığa saldıkları PKK teröristleri on binlerce insanımızın canına kıydı, ama asıl hedefe varamadılar.
Bu kez sömürgeciler, Alevi-Sünni kutuplaşmasını denediler, o da tutmadı. Gerçi Çorum, Kahramanmaraş ve Sivas'ta canavarca katliamlar gerçekleştirdiler, ama yine istedikleri olmamıştı.

Son olarak sömürgeciler, türban yanlıları-türban karşıtları ayrımcılığını ortaya sürüp körüklediler. Bu kez ABD-AB sömürgecileri, iktidarı da yanlarına çekip TBMM'de de çoğunluğu ele geçirdiklerinden, bu son oyunlarında sanki hedeflerine varmaya, bir iç savaş çıkaramaya yaklaşmış gibi görünmektedirler.

Peki, Türk milleti, ABD-AB sömürgecilerinin bu son oyununu da boşa çıkarırsa ne olacak?

Nasıl Belçikalı sömürgeciler Ruandalıları bölmek için halkın burun farkını öne çıkardılarsa, herhalde ABD-AB sömürgecileri de Türk halkının başka bir organını dillerine dolayıp ayrımcılık yaratmaya çalışacaklardır!

Sömürgecilerde oyun çoktur, bitmez!

Tek yol, Türk milletinin siviliyle, askeriyle hep birlikte, 'Ne ABD ne AB Tam Bağımsız Türkiye' diyerek ayaklanmasıdır!

11 Kasım 2008 Salı

Mukemmel bir Kur'an-i Kerim programi... Quran Explorer


http://www.quranexplorer.com/quran/

Tiklayin, istediginiz dilde ve istediginiz Hafiz'dan dinleyin.

Ekran ikiye bolunuyor, birinci bolumu turkce ya da herhangi baska bir dilde meal, ikinci bolumu arapca kur'an...

Cok guzel, linke bakinca anlayacaksiniz.

Istediginiz dili (translation yazan yerden), hafizi (reciter yazan yerden), cuzu, seyhi, hizbi, sayfayi hepsini seciyorsunuz sonra okuyor.. Okurken renklerle hangi ayet ve tercumesi oldugu gosteriliyor.
Mukemmel bir calisma.

http://www.quranexplorer.com/quran/

aşk hakkında sözler

■ İlk ve son aşkımız kendimize karşı olandır. BOVEE
■ Aşk, masraflarla çevrilmiş bir duygu okyanusudur. LORD DEWAR
■ Gençlerin istekleri: Aşk, Para, sağlık. Yaşlıların istekleri: Sağlık, para, aşk. Erkekler aşka aşık olarak başlarlar,kadınlara aşık olarak bitirirler; kadınlarda erkeklere aşık olarak başlar, aşka aşık olarak bitirirler. REMY DE GOURMONT
■ Aşk Fransa'da bir komedi, İngiltere'de bir trajedi,İ talya'da bir opera, Almanya'da bir melodramdır. MARGUERİTE BLESSİNGTON
■ Aşk, deniz meltemleri gibidir; sesini duyarız, nereden nereye gittiğini kestiremeyiz. BORNE
■ Aşkın gözü kördür. PROPERTİUS
■ Aşk, yüreklerden gökyüzüne kadar uzanan ateşten bir merdivendir. E.GE İBEL
■ Aşk, yepyeni kalabilen eski bir masaldır. H.HEİNE
■ Aşkın gelişi, aklın gidişidir. ANTOİNE BRET
■ Beni az, ama uzun sev. MARLOWE
■ Aşk, geceyi bile gün ışığına boğabilir. A. SALLE
■ Sevmeyi bilmeyen, ölmeyi de bilmez. ANONİM
■ Aşk, sürekli bir mutluluktur. GEORGE SAND
■ En tatlı gelen sevinç ve en kötü gelen acı aşktır. BAİLEY

Hastalıklar ve Doğal Tedaviler

Ağız Yaraları

* Sirke ve susam yağı karışımı ile gargara yapılabilir.
* Bir çorba kaşığı böğürtlen yaprağı, hunnap, mercimek ve sinirli yapraktan oluşan karışımı kaynatıp, ılıkken gargara yapabilirsiniz.
* Kuru üzüm, anason ve balı aynı ölçüde karıştırıp, yaraların üzerine sürebilirsiniz. Kekik çiğnemekte iyi gelir.

Alerji

* 100gr. ısırgan otu + 100gr. kırkkilit otu karışımını çay gibi demleyip, günde 3 çay bardağı içmek ve bu tedaviye en az 20 gün devam etmek gerekir.
* Kaşınan bölgeye Oğulotunu haşlayıp ezerek koyarsanız kaşıntı geçer.

Ateş

* İki yemek kaşığı sirke, bir su bardağı soğuk suya konulup içilir. Vücuda sirke ile pansuman yapılır.

Ayak Şişmesi, Burkulma

* Soğan doğranır, biraz tuz ve zeytinyağı katılıp, şiş olan yere bağlanır.

Arpacık

* 1 çay bardağı sıcak suya bir tutam papatya konur ve bir müddet sonra süzülerek bununla göze masaj yapılır. Bu tedavi 2 saatte bir, 5-10 dakika tekrarlanır.

Astım

* 1 lt. suya 1 tutam Mersin yaprağı veya ısırgan konur ve 10 dk. kaynatılıp demlenir ve süzülür. Günde 8-10 çay bardağı, şekersiz olarak içilir.

Bademcik

* Kekik gargarası çok etkilidir.
* Balık yağı içilmelidir.

Basur

* Zulumba ve Üzerlik tohumu eşit oranlarda katıştırılıp, sabahları aç karnına 1 çay kaşığı yenir.

Başağrısı

* 1 bardak sıcak suya birer tutam lavanta, papatya, nane, biberiye ve kekik konur,5 dk. sonra süzerek günde 2-4 bardak içilir.

Böbrek ve Mesane Taşı

* 1 lt. suya birer tutam Kırkkilit otu, Mısır püskülü ve Kiraz sapı konur, 5 dk. kaynatılır ve süzerek günde 2-4 bardak içilir.
* Ağrıyı dindirmek içinse; 1 lt. suya birer tutam Keten tohumu ve Meyan kökü ko- nur, 15 dk. kaynatılıp süzülür ve günde 3-4 bardak, aç karnına içilir.

Dudak Çatlaması

* Balmumu ve gülyağı birlikte eritilerek çatlaklara sürülür.
* Susam yağı da iyi bir koruyucudur.

Gastrit

* Hergün kahvaltıdan önce 1 çay kaşığının dörtte biri oranında Hardal tohumunu, ılık su ile içmek ve bu tedaviyi 20 günlük kür halinde yapmak faydalıdır.

Guatr

* Tere tohumu, nöbet şekeri veya bal ile eşit oranlarda karıştırılıp yenir.
* Deniz süngeri kurtulup toz haline getirilir ve balla karıştırılarak yenir.

İltihaplı Yara

* İltihaplı yaralara kına yakılır.

İshal

* Kahve içine limon sıkılıp içilir. Soğuk bal şerbeti içilir. Ekşi gıdalar yenir.

Kabızlık

* Sıcak bal şerbeti içilir. Sinameki kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir. Kepekli

Kalp Krizi

* Ökseotu çayı, Melisa çayı ve Adaçayı içmek kap krizini önleyici etkiye sahiptir. Ayrıca Civanperçemi, Atkuyruğu ve kekik oturma banyoları da yararlıdır.

Kanama

* Elimiz, herhangi bir yerimiz kesilirse akik yüzük taşıyorsak, kanayan yere bastırılır. Ayva varsa üzerindeki tüyler kanayan yaraya bastırılır.

Kansızlık

* 1kg siyah kuru üzüm ve 1/2kg Mürdüm eriği ile, 3lt suda bir müddet kaynatılır ve günde 3 öğün içilir.

Kaşıntı

* Bazen yediklerimiz (acılı, turşu) dokunur. Bu esnada bir su bardağı suya bir limon sıkılıp içilirse kasıntıdan kurtuluruz.

Kas Erimesi

* Günde 3-4 bardak Aslanpençesi çayı yudum yudum içilmelidir.

Kemik Erimesi

* Günde 3-4 bardak Civanperçemi çayı yudum yudum içilmelidir.

Kireçlenme

* 400g. Ardıç tohumu, 1kg bal ile karıştırılır ve bu karışımdan, günde 3 öğün, aç karnına, 1 tatlı kaşığı yenir.

Nefes Darlığı

* Bir miktar Deniz kadayıfı, toz haline getirilir. Ihlamur içine 1 çay kaşığı oranında katılarak kaynatılıp içilir.
* Ekmek ve Keten tohumu öğütülerek hergün yenilir.

Öksürük

* Günde 20g.'dan fazla olmamak kaydıyla, Defne tohumu bal ile karıştırılıp yenir.
* 100g. toz zencefil ve 100g. toz zerdeçal 1kg bal ile karıştırılarak günde 3 öğün aç karna, 1 tatlı kaşığı yenir.

Prostat

* 100g. Eğir kökü, 5lt suda, 2.5lt kalıncaya dek kaynatılır. Günde 3 öğün, yemeklerden yarım saat önce, 1 çay bardağı içilir.
* Aynı miktarda Kereviz tohumu da aynı şekilde hazırlanarak günde 3 öğün, yemeklerden 15dk. önce, 1 çay bardağı içilir.

Romatizma

* Hardal tohumu dövülüp, bal ile karıştırılarak yenir. Ayrıca, ağrılı bölgeye sürülür.

Susuzluk

* Hararet karaciğerden kaynaklanır. Ekşi gıdalar susuzluğu giderir. Bir su bardağı soğuk suya bir adet limon sıkıp içiniz. Salatalık ekşi nar yiyiniz.

Şeker Hastalığı

* 1 lt. sıcak suya 20g. Mersin yaprağı konup 5-10 dakika demlenir ve gün boyu içilir.
* 250g. servi kozalağı, 250g. pelinotu ve 100g. melisa 2.5lt. alkole konur. Hava almayan bir kapta 45 gün bekletilir ve günde 3 üğün, aç karna, 1 kahve fincanı suya 8-10 damla damlatılarak içilir.

10 Kasım 2008 Pazartesi

10 Kasım: Günün Sözü



"İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur! " MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


7 Kasım 2008 Cuma


Doğduğun gün rengin


Her günün bir rengi ve anlamı var. Siz hangi renk olduğunuz merak ediyor musunuz?

23 aralık/ 1 ocak kırmızı
2 ocak / 11 ocak turuncu
12 ocak / 24 ocak sarı
23 ocak / 3 şubat pembe
4 şubat / 8 şubat mavi
9 şubat / 18 şubat yeşil
19 şubat / 29 şubat kahve
1 mart / 10 mart turkuaz
11 mart / 20 mart bej
21 mart siyah
22 mart / 31 mart mor
1 nisan / 10 nisan lacivert
11 nisan / 20 nisan gümüş
21 nisan / 30 nisan beyaz
1 mayıs / 14 mayıs mavi
15 mayıs / 24 mayıs altın
25 mayıs / 3 haziran krem
4 haziran / 13 haziran gri
14 haziran / 23 haziran kestane
24 haziran gri
25 haziran / 4 temmuz kırmızı
5 temmuz / 14 temmuz turuncu
15 temmuz / 25 temmuz sarı
26 temmuz / 4 ağustos pembe
5 ağustos / 13 ağustos mavi
14 ağustos / 23 ağustos yeşil
24 ağustos / 2 eylül kahve
3 eylül / 12 eylül turkuaz
13 eylül / 22 eylül bej
23 eylül zeytin yeşili
24 eylül / 3 ekim mor
4 ekim / 13 ekim lacivert
14 ekim / 23 ekim gümüş
24 ekim / 11 kasım beyaz
12 kasım / 21 kasım altın
22 kasım / 1 aralık krem
2 aralık / 11 aralık gri
12 aralık / 21 aralık kestane
22 aralık nefti

Kırmızı= Şirin ve sevgi doludur. Her zaman aşık olmasını sever. Genellikle neşeli ve hareketlidir ama arada mutsuz olduğu anlarda yok değildir. İnsanlarla iyi ilişkiler kurar, çekingenlik yapmaz.
Mor= Gizemli, çekici, anlayışlı, insanları etkilemeyi seven, asla bencil olmayan bir yapısı vardır. Arkadaşları arasında oldukça popülerdir. Gününün nasıl geçeceği belli olmaz, çünkü psikolojik durumu çok çabuk değişir.
Krem= Yarışma ruhuna sahip ve sportiftir. Kaybetmeyi asla sevmez ve çoğunlukla neşelidir. Güvenilir ve dışa dönüktür. Aşkı dikkatlice seçer, ancak çabuk aşık olmaz. Doğrusunu bulmak için uzun süre beklemeyi tercih eder.
Bej= Sakindir, ama hemen strese girebilir. İlişkilerinde kıskançtır, küçük şeylerden mızmızlanır. Sezgileri güçlüdür ve çalışkandır, bencilliği hiç sevmez. Ayrıca merhametlidir. Arkadaşları için her türlü fedakarlığı yapar.
Nefti= Zevklidir, görünüşüne çok önem verir; materyalist de denebilir. Hayatı ve kariyeri için çok ve düzenli çalışır. Ekonomiktir. Gereksiz risklere girmez. Liderlik, ruhunda vardır. Arkadaş edinmekte üstüne yoktur.
Gümüş= Hayal gücü yüksektir. Bu yüzden orijinal fikirleriyle ünlüdür. Utangaç, hırslı, gururlu, kendine güvenen ve yeni deneyimlere açık bir özelliği vardır. Kolay öğrenir. Çapkınlıkları yüzünden aşk hayatı biraz karışıktır.
Gri= Çekici, hayat dolu, dost canlısıdır. Hayal gücü fazlasıyla yüksektir. Duygularını asla gizlemez, bazen bencil olur. Başkalarının gününü aydınlatır, doğru sözü doğru yerde söyler.
Beyaz= Tutkulu ve hırslıdır. Bu yüzden çabuk kıskanır ve her şeye kolay tepki veremez. Asil bir ruhu vardır, takdir etmeyi de bilir. Bazen kendini diğer insanlardan farklı ve üstün görür.
Yeşil= Her ortama ayak uydurur, kolaylıkla yeni insanlarla tanışır. Zarif, lüksü seven, kendine güvenen, sağlığına düşkün, kararlı, sabırsız ve başkalarını yönlendiren bir tiptir. Hayatının tek ve gerçek aşkını bekler.
Siyah= Sağlam yaratılışlı, cesur, güçlü, bağımsız ve girişkendir. Acıma duygusu pek yoktur. Bir karar almadan evveli uzunca bir süre düşünür, ayaklarını yere sağlam basar. Aşkı da farklı yaşamayı sever.
Altın= Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilir. Neşeli, adil ve dışadönüktür. İnsanları etkilemeye çalışmaz. Çok kolay huzursuzluğa kapılır. İlişkilerinde hassastır, bu yüzden aradığını bulmakta güçlük çeker.
Zeytin yeşili= Sakin ve yumuşak mizaçlıdır. Şiddeti sevmez, kavgadan her zaman uzak duru. Yerine göre davranmasını ve konuşmasını iyi bilir. Hassas, nazik ve neşelidir. Kıskançlıktan hoşlanmaz. Adalet duygusu gelişmiştir.
Pembe= Her zaman yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışır. Diğer insanları korumayı ve onlara yardım etmeyi sever. Ancak zaman zaman olumsuz düşüncelere sahiptir. Masallardaki gibi bir aşk ister.
Kahve= Hareketli ve sportiftir. Başkalarını kendine yaklaştırmaz, kimseyle kolay kolay yakınlık kurmaz, kuramaz. Ancak buna rağmen çabuk aşık olur. Ateşi de çabuk söner. İdeal olanı bulana kadar da arayışlarını sürdürür.
Sarı= Abartısız, müşfik, cömert ve tatlı bir tiptir. İnsanlara güvenir, ilişkilerde önder olma ruhuna sahiptir. Asla altta olmayı sevmez. Başkaları için karar vermeye bayılır. Romantik bir aşk arar.
Mavi= Kendine fazla güvenmeyen, gerektiği zaman cesur olabilen bir yapıya sahiptir. Artistik bir doğası vardır ve aşık olmayı sever. Kalbinin sesini dinlemek yerine mantığını kullanmayı tercih eder.
Kestane= Zeki, güçlü bağımsız ve ne yapacağını bilen biridir. Sosyal olmayı sever, ancak başkalarını düşünmeden kendi bildiğinide yapmaktan kaçınmaz. Espriden anlar. Akıllı ve pratik olmasına rağmen tembelliği de sever.
Lacivert= Dikkat çekici, zevkli, yaşamayı seven ve hayata bağlı bir tiptir. Genellikle yaptığı işe konsantre olmakta güçlük çeker. Aşkta duygusal, hassas ve tutkulu olabilir. Birisine kızdığı zaman çok zor affeder.
Turuncu= Sorumluluğu ve uyumlu ilişkiler kurmayı sever. Bir şeye ulaşmak için çok çalışır, rekabetçidir. Arkadaşlık konusunda kimseye güvenmez, ancak doğru insanı bulunca ona sonsuza kadar güvenebilir.
Turkuaz= Duyguları aniden ve kolay değişebilir. Genellikle yalnızdır. Seyahat etmeyi sever. Sadık ve iyi bir dinleyicidir, fakat anlatılanlara kolay inanır. Aşkı bulmak ona göre zordur, aşk yüzünden çok kolay incinebilir.

Hortuma gel hortuma

Hampetrol ve petrol ürünleri, doğrudan tüketiciler tarafından tüketilir, stratejiktir...

Petrol ürünleri rafineri, dağıtım, ana dağıtım, şirket-bayi ve nihai tüketici zincirini kullanır.

Bu sektörde dikey entegrasyon esastır...

Zira dikey entegrasyon küresel rekabette avantajlar yaratır ve düşük maliyetlerden ötürü toplumsal fayda sağlar.

TÜPRAŞ, BOTAŞ, POAŞ, DİTAŞ, İPRAGAZ ve PETKİM, TPAO bünyesinde entegre bir yapıya sahipti.

Bu yapı “özelleştirme” süreciyle tamamen dağıtıldı...

Gelin bunlardan sadece POAŞ’ın hazin öyküsüne kısaca göz atalım.

1941 yılında halkın ihtiyaçları doğrultusunda kurulan POAŞ’ın inanılmaz bir öyküsü var.

POAŞ öylesine “milli” ve stratejik bir kurum ki 5259 adet bayisini Türkiye’nin en ücra noktalarına kadar açarak, düşük kârlılıkla istihdam ve kırsal alan gereksinimlerini karşılıyor.

2000 yılında özelleştirilerek İş Bankası-Doğan Holding’e satılıyor.

Rekabet Kurulu bu satışı 2001 yılında onaylıyor.

Kamu mülkiyetinde iken Karadeniz, Güneydoğu ve Doğu’da yüzde 81 pazar payına sahip POAŞ özelleştirmeden sonra bu bölgelerde payını yüzde 19’a indirdi.

Bu arada, POAŞ’ta devletin kontrolünü sağlayan altın hisse sessiz sedasız kaldırıldı.

Devletin elinde kalan yüzde 25’lik hisse İŞ-Doğan tarafından 200 milyon dolara satın alındı.

Ardından İş-Doğan ve POAŞ birleştirildi.

Aydın Doğan hemen sonrasında İş Bankası’nın hisselerini 616 milyon dolara aldı.

Daha sonra bu hisselerin bir kısmını Avusturya enerji şirketi OMV’ye 1 milyar 54 milyon dolara sattı.

OMV, Sermaye Piyasası Kurulu’ndan küçük hissedarlardan çağrı muafiyeti istedi.

SPK Başkanı Doğan Cansızlar, ne hikmetse, küçük yatırımcıyı korumamayı seçerek OMV’ye çağrı muafiyeti verdi.

POAŞ birleşmeden sonra, kurlardaki artışı bahane ederek Kurumlar Vvergisi ödemedi.

POAŞ 1999 yılında kaç lira vergi ödemiş?

39 trilyon...

2000’de?

23 trilyon...

2001’de

62 trilyon...

2002’de?

O lira...

2003’te?

0 lira...

2004’te?

0 lira...

2005’te?

0 lira...

Bunun adı nedir?

Hortumdur...

Kamusal yararı olan zincir paramparça edildi.

Başbakan eliyle, bürokrat eliyle, medya patronu olduğunu iddia eden ahlaksız işadamlarının elbirliğiyle bu ülkenin değerleri yağmalandı...

Yağmalanıyor...

Serdar AKİNAN

3 Kasım 2008 Pazartesi

Büyüme Rekorunu MSN'de Kırdık

"Kriz nedeniyle tüm dünyadaki dev şirketlerin gelirleri azalırken, Microsoft büyümeye devam etti."

Geleneksel basın gezisini bu yıl Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde gerçekleştiren Microsoft Türkiye, önemli rakamları ve gelişmeleri gazetecilerle paylaştı. Microsoft Türkiye Ülke Müdürü Çağlayan Arkan'ın yaptığı sunumda paylaşılan ve teknoloji sitesi ShiftDelete.Net editörleri tarafından değerlendirilen rakamlar, ülke ekonomimizin her zaman için güçlü olması ve hızlı büyümesi için bilişime önem verilmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koydu. Microsoft'un yaptığı araştırmalardan elde edilen sonuçlar da oldukça ilgi çekici. Microsoft ürünlerinin bizzat yer aldığı bilişim ekosistemine yapılan her 1 YTL'lik yatırım, tüm ekosisteme 20 YTL iş hacmi olarak geri dönüyor. Bu sonuç, hem verimli işler elde etmeyi hem de yetişmiş insan kaynağı ile ekonominin nasıl büyütülebileceğini ortaya çıkıyor.

Erkekleri bıktıran davranışlar

Kadınların farkında olmadan yaptıkları, doğru sanılan davranışlar zamanla erkeğin ondan uzaklaşmasına neden oluyor.

Sevgiliniz fazla konuşmayı sevmeyen ve sakin yapıda biriyse sürekli üzerine giderek "Bir derdin mi var? Niçin konuşmuyorsun" gibi sözlerle onu bunaltmayın. Böyle davrankmakla aslında iyilik yapılmadığını vurgulayan uzmanlar, erkeklerin kadınlar kadar çok konuşmayı sevmediğine dikkat çekiyor.

Onu çok seviyor ve merak ediyor olabilirsiniz ama bu onu günde 10 kez aramanızı gerektirmez. Özellikle iş yerinden saat başı sevgilinizi arayıp onu kontrol etmeniz zamanla sıkıcı olabilir.

Hesabı genelde erkekler öder ancak bırakın bunu içinden geldiği için yapsın. Eğer herzaman hesap ödeme görevini ona bırakıyorsanız, kendilerini kullanılmış gibi hissederler. Zaman zaman siz de hesap ödemeyi teklif edin.

Erkekler göz yaşından etkilenir ve hiç bir erkek bir kadını ağlatmak istemez. Ne var ki herşeye aağlarsanız sizinle doğru dürüst konuşamayacak ve her istediğini söyleyemeyecek.

Erkeklein, içlerinden geldiği gibi davranmayı sevdiğine ve süprizlerle dolu bir hayat istediğine dikkat çeken uzmanlar şunları söylüyor:

"Siz cumartesi akşamının programını 3 hafta önceden yaparsanız, çok sevdikleri süprizleri yaşayamazlar. Fazla üstlerine düşerseniz hareketlerinin kısıtlandığını düşünürler. Uzun zamandır biriyle birlikte olan bir erkek bile özgürlüğünden kolay kolay vazgeçemez. Planlama huyundan vazgeçemiyorsanız, en azından havayı yumuşatın. Ona öneri yapın, emir vermeyin. Böylece kendine de söz hakkın verdiğinizi düşünür ve rahatsız olmaz."
Kriz enflasyonu artırdı!

Ekim ayında enflasyon giyim ve gıdada coştu.

Enflasyon Ekim ayında üretici fiyatlarında (ÜFE) yüzde 0.57’de kalırken, tüketici fiyatlarındaki artış (TÜFE) yüzde 2.6 ile rekor kırdı.

TÜFE’de, 2003 bazlı endekse göre ölçülen Şubat 2003-Ekim 2008 dönemini kapsayan yaklaşık son altı yılın en yüksek aylık enflasyonu geçen ay ölçüldü. TÜFE’deki yüksek artışla giyim ve ayakkabı ile gıda fiyatlarındaki yüksek artışlar, ÜFE’deki artışın düşük kalmasında ise tarımdaki ucuzluk etkili oldu.

Geçen yılın aynı ayında enflasyon ÜFE bazında yüzde eksi 0.13, TÜFE’de ise yüzde 1.81 çıkmıştı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ekim ayı enflasyon gerçekleşmelerini açıkladı. Buna göre Ekim ayında 2003=100 Temel Yıllı Tüketici Fiyatları Endeksi’nde (TÜFE) bir önceki aya göre yüzde 2.60, Aralık ayına göre yüzde 9.60, geçen yılın aynı ayına göre (yıllık) yüzde 11.,99 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 10.12 artış gerçekleşti.

GİYİM FİYATLARI AZDIRDI

TÜFE’de ana harcama grupları itibariyle bir ay önceye göre en yüksek artış yüzde 8.46 ile giyim ve ayakkabı grubunda gerçekleşti.

Ekim ayında endekste yer alan gruplardan çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 3.93, gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 3.91, konutta yüzde 3.79, eğlence ve kültürde yüzde 1.32, lokanta ve otellerde yüzde 1.11, ev eşyasında yüzde 0.39, sağlıkta yüzde 0.04, alkollü içecekler ve tütünde yüzde 0.01 artış olurken, haberleşmede yüzde 0.04, eğitimde yüzde 0.22, ulaştırmada ise yüzde 0.59 düşüş gerçekleşti.

Bir yıl öncesine göre TÜFE’de en yüksek artış yüzde 27.08 ile konut grubunda yaşandı. Lokanta ve oteller (yüzde 14,38), gıda ve alkolsüz içecekler (yüzde 11,60) artışın yüksek olduğu diğer harcama gruplarını oluşturdu.

EN YÜKSEK ARTIŞ KASTAMONU, ÇANKIRI VE SİNOP’TA

Ekim ayında TÜFE’nin aylık bazda en yüksek artış gösterdiği bölge yüzde 3.76 ile Kastamonu, Çankırı, Sinop oldu. Aralık ayına göre (on aylık) en yüksek artış yüzde 12,66 ile Erzurum, Erzincan, Bayburt bölgesinde, geçen yılın aynı ayına göre en yüksek artış yüzde 14,62 ile Van, Muş, Bitlis, Hakkari bölgesinde ve on iki aylık ortalamalara göre en yüksek artış ise yüzde 12,11 ile Van, Muş, Bitlis, Hakkari bölgesinde gerçekleşti.

Ekim ayında endekste kapsanan 454 maddeden; 82’sinin ortalama fiyatlarında değişim olmazken, 289’unun ortalama fiyatlarında artış, 83 maddenin ortalama fiyatlarında ise düşüş kaydedildi.

ÜRETİCİ FİYATLARI TARIMDA DÜŞTÜ

Üretici fiyatlarında (ÜFE) aylık değişim yüzde 0,57 olarak gerçekleşti. Fiyatlar Ekim ayında tarımda yüzde 0.26 düşerken, sanayide yüzde 0.76 artış gösterdi.

ÜFE’de on aylık artış yüzde 12,11, yıllık artış yüzde 13,29 ve on iki aylık ortalamalara göre artış yüzde 12,03 olarak gerçekleşti.

Tarım sektörü endeksinde, on aylık artış yüzde 4,16, yıllık artış yüzde 4,95 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 13,86 oldu. Sanayi sektöründe ise on aylık artış yüzde 14,08, yıllık artış yüzde 15,36 ve on iki aylık ortalamalara göre artış yüzde 11,60 düzeyinde gerçekleşti.

Sanayinin üç sektöründen madencilik ve taşocakçılığında yüzde 1,21, elektrik, gaz, su sektöründe yüzde 9,72 artış, imalat sanayinde yüzde 0,05 düşüş yaşandı.

ÜFE sonuçları sanayinin alt sektörleri bazında değerlendirildiğinde en yüksek aylık artışın yüzde 14,03 ile metal cevheri imalatı alt sektöründe gerçekleştiği görüldü.

Bunu elektrik, gaz üretimi ve dağıtımı (yüzde 11.06), tıbbi, hassas ve optik aletler imalatı (yüzde 10.23), büro makineleri imalatı (yüzde 8.76), iletişim teçhizatı imalatı (yüzde 7.45), taşocakçılığı ve diğer madencilik ürünleri (yüzde 5.17), elektrikli makine ve cihazları imalatı (yüzde 3.41), tekstil ürünleri imalatı (yüzde 3.34), maden kömürü ve linyit (yüzde 3.13), kimyasal ürünlerin imalatı (yüzde 3.03) alt sektörleri izledi.

Buna karşılık Ekim ayında ham petrol ve doğal gaz çıkarımı yüzde 8.06, kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı yüzde 6.62, ana metal sanayi yüzde 4.74, gıda ürünleri ve içecek imalatı yüzde 0.24 ile önceki aya göre en yüksek fiyat düşüş yaşanan alt sektörler oldu.

Ekim ayında endekste kapsanan 756 maddeden; 204’ünün ortalama fiyatlarında değişim olmazken, 370’inin ortalama fiyatlarında artış, 182’sinin ortalama fiyatlarında ise düşüş yaşandı.

Enflasyonun aylara göre seyri (%)

TÜFE ÜFE

2008 2007 2008 2007

Ocak 0,80 1,00 0,42 -0,05

Şubat 1,29 0,43 2,56 0,95

Mart 0,96 0,92 3,17 0,97

Nisan 1,68 1,21 4,50 0,80

Mayıs 1,49 0,50 2,12 0,39

Haziran -0,36 -0,24 0,32 -0,11

Temmuz 0,58 -0,73 1,25 0,06

Ağustos -0,24 0,02 -2,34 0,85

Eylül 0,45 1,03 -0,90 1,02

Ekim 2,60 1,81 0,57 -0,13

Kasım 1,95 0,89

Aralık 0,22 0,15

ZAM ŞAMPİYONU DOMATES

Ekim ayında tüketici fiyatları endeksi kapsamındaki mal ve hizmetler içinde en yüksek fiyat artışı yüzde 83.59 ile domateste görüldü.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) tüketici fiyat endeksine (TÜFE) göre, Ekim ayında yüzde 83.59 ile en yüksek fiyat artışı gösteren domatesi, yüzde 42.74 ile patlıcan, yüzde 29.62 ile bayan hırkası, yüzde 26.45 ile bayan çizmesi, yüzde 25.89 ile erkek kazağı izledi. Erkek botunda yüzde 24.32, çocuk kabanında (anorak tipi) yüzde 21.65, bayan gömleğinde yüzde 20.65, mücevherde yüzde 17.92, erkek kabanında (yünlü) yüzde 17.76 artış yaşandı.

TÜFE kapsamında Ekim ayında en fazla fiyat düşüşü ise yüzde 24.12 ile yurtiçi bir hafta ve daha fazla süreli turlarda görüldü. Bunu yüzde 23.94 ile limon, yüzde 7.58 ile elma, yüzde 6.62 ile kuru fasulye, yüzde 6.48 ile pirinç, yüzde 4.98 ile tavuk eti izledi.

ÜFE’DE DE EN YÜKSEK ARTIŞ DOMATESTE

Üretici Fiyatı Endeksi (ÜFE) kapsamında ise Ekim ayında en çok fiyat artışı yüzde 28.66 ile domateste görüldü. Domatesi, yüzde 19.60 ile kara taşıtları için çelik dökümler, yüzde 18.39 ile otomatik bilgi işlem makineleri (taşınabilir tek kullanıcılı sistemliler), yüzde 14.26 ile ateşe dayanıklı tuğlalar izledi. Ekim ayında ÜFE kapsamında en fazla fiyat düşüşü ise yüzde 39.60 ile hamside yaşandı. Lüferde 14.94, fuel-oil no.6’da 12.78, kurşunsuz benzinde 12.47’lik düşüş oldu.

ANKA

18 farklı dilde çeviri yapabilmenize imkan veren online bir sözlük sitesi

Adli Tıp Sözlüğü
Allwords.com
Askeri Kısaltma ve Terimler
Askeri Rütbeler / Türkçe / Almanca / İngilizce
Arzuhalcinin Sözlüğü
Avrupa Para Birliği Terimleri Sözlüğü
Aydınlatma Sözlüğü
Bankacılık ve Finans Terimlerini İçeren Mini Sözlük
Bilgisayar Grafiği Terimleri Sözlüğü
Bilişim Sözlüğü (İngilizce)
Bilişim Terimleri Sözlüğü
Biyoloji Sözlüğü
Boya Terimleri Sözlüğü
Çimento Sözlüğü
Data İletişim Terimleri Sözlüğü
Denizcilik Terimleri Sözlüğü
Denizci Dili
Devlet Istatistik Enstitüsü Veri Sözlüğü (Tanımlar)
Dini Terimler Sözlüğü
Ekonomi Sözlüğü
Elektronik ticaret terimleri sözlüğü
Emlakçılıkla ilgili Türkçe Terimler
Genetik Sözlük
Hava Alanı İşletme Terimleri
Havacılık Terimleri Sözlüğü
Historic Preservation Glossary
İmla Klavuzu
İngilizce Türkçe sözlük
İnşaat Mühendisliği terimlerinin İngilizce karşılıkları
Insaat Mühendisliginde sık kullanılan teknik terimlerin anlamları
İnternet Sözlüğü
İnternet Terimleri Sözlüğü
Istatistik Terimleri Sözlüğü
Kozmetik Sözlüğü
Meteoroloji Terimleri
Mitolojik Sözlük (Kim Kimdir)
Otomobil terimleri
Otomotiv Kısaltmaları Sözlüğü
Osmanlıca Terimler Sözlüğü
Psikoloji ile ilgili mini sözlük
Şifalı Bitkiler Sözlüğü
Tarihsel Terimler Sözlüğü
Teknik Terimler Sözlüğü
Tıp Sözlüğü-Hasta Rehberi
Tıp Sözlüğü
Toprak Kayması Terimleri (İngilizce-İngilizce)
Turizm ile ilgili mini sözlük
Türk/İng/Alm/Fr/İsp/Rus/İta Sözlük
Uyuşturucu Sözlüğü
Yamac Paraşütü Sözlüğü
Yapı Yönetim Terimleri (İngilizce)
Yapı Yönetim Terimleri (Türkçe)
Your dictionary
Yörük Kültürü Sözlüğü

Mimari Terimlerle İlgili Sözlükler

Artlex: Dictionary of Visual Art
Classical Architecture Vocabulary, Perseus Encyclopedia
Ergo Architecture Gallery of Architectural Quotations
NetSERF's Hypertext Medieval Glossary

1 Kasım 2008 Cumartesi

Bu haberi okuyun faturaları % 60 tasarruf yapın.

Zamların 1 yıla sıkıştırılması, tasarrufun önemini artırdı. Zamlardan kurtulmanın yolu yok ama faturayı yüzde 60'a varan oranda azaltabilirsiniz.
....................

Tasarrufla hem aile bütçesine hem de ekonomiye ciddi katkı yapılabilir. Basit önlemler sayesinde aylık 300-400 YTL'yi bulan elektrik, su ve doğalgaz faturası 200 yeni liraya düşebilir. Türkiye İsrafı Önleme Vakfı'na göre, ülkede yılda 214 milyar yeni liralık kaynak israf ediliyor. Türkiye'nin 2007 yılı gayri safi yurtiçi hasılası 856 milyar YTL. Buna göre milli gelirin dörtte biri israf oluyor.

Herkesin alabileceği basit tedbirlerle bu tutarın yarısı bile kurtarılabilse aile ve ülke ekonomisi için ciddi bir kaynak desteği sağlanmış olacak

HANIMLAR MUTFAĞA DİKKAT!

- Tencerenin çapı, ocaktan büyük olmalı.

- Düz tencere seçilmeli.

- Elektrikli fırınlarda turbo sistemi tercih edilmeli.

- Pişirilecek malzemeler hazır tutulmalı, tenceredeki su kaynadığında ocak kısılmalı.

- Yemek pişirirken tencere kontrol amaçlı sık sık açılmamalı (enerji kaybı olur).

- Pişirme işlemi bitmeden ocağı kapatıp son birkaç dakika için enerji kullanmadan pişirim süreci devam edebilir.

- Yemek pişerken tencere ve tavaların kapakları iyi kapatılmalı (yüzde 60 buhar enerjisinden faydalanmak mümkün).

- Sebze ve patates haşlamada az su kullanıp, düdüklü tencere tercih edilmeli (yüzde 70 tasarruf).

- İlk başta açılan güçlü pişirme ateşi, sonradan kısılmalı.

- Yemek ısıtmada mümkün olduğunca mikrodalga fırın kullanılmalı(yüzde 60-65 tasarruf sağlar).

- Mikrodalga fırınların iç yüzeyi sürekli temiz tutulmalı.

- Büyük kaplarda pişirme işlemi gazlı ocaklarda, küçüklerde ise elektrikli ocaklarda yapılmalı.

- Küçük tepsilerdeki yiyecekler büyük fırınlarda pişirilmemeli.

- Yumurta tencerede değil, yumurta pişiricilerde haşlanmalı.

- Donmuş gıdalar, oda sıcaklığında çözdürülmeli. Pişirme işlemi bitmeden ocağı kapatıp son birkaç dakika için enerji kullanmadan pişirim süreci devam edebilir.

Ekmeği dilimleyin, derin dondurucuda saklayın

- Yılda 6 milyon ekmek israf ediliyor. Ekmek bayatlasa da birçok yemekte kullanılabiliyor.

- Bayat ekmekle yapılabilecek bazı yemek ve tatlılar: Ekmek kavurması, yalancı paça, ekmekli omlet, ekmek karıştırması, yumurtalı ekmek aşı, ekmekli ezme, bayat ekmek köftesi, ekmek pizzası, papara, tirit, dilim kayganası, sarımsaklı ekmek, bayat ekmek kanepesi, tutmaç, bayat ekmek tatlısı.

- Ekmeği ihtiyaç kadar alın, uzun raf ömürlü olanları seçin.

- Hiç yenmeyecek durumdaki bayat ekmeği ıslatıp kuşlara ve sokak hayvanlarına verin.

- Ekmek, oda sıcaklığında veya buzdolabında değil, derin dondurucuda saklanmalı.

- Toplu yemek tüketim yerlerinde menüye göre ekmek siparişi verilmeli. Dilimlenmiş olarak kullanılmalı.

- Satılamayan ekmek, fırınlarda, galeta unu, kurutulmuş ekmek içi gibi başka gıda maddelerinin üretiminde kullanılmalı

Televizyon

- Küçük ekranlı olanlar tercih edilmeli,

- Ses düzeyi düşük tutulmalı. Elektronik araçlar kullanılmadığı zaman anahtardan kapatılmalı.

Ütü

- Giysiler nemliyken ütülenmeli. Kırışıkları sertleşmiş bir gömleğin ütülenmesi dahacok buhar tüketimine, fazla enerji kullanımına yol acar. Ütüyü fişten çektikten sonra cihazda depolanan sıcaklıkla son eşya ütülenmeli.

Kıştan önce zam geldi, doğalgaz faturası nasıl düşecek?

- Evin kullanılmayan oda ve bölümlerinde petekleri kapatın,

- Peteklerin üstü ve önü kapatılmamalı, mobilya ve perde gibi eşyalarla engellenmemen.

- Kombide yüksek verimli olanlar tercih edilirse gaz tüketimi düşer,

- Kombilerin bakımı her yıl düzenli yapılmalı,

- Sistemlere zaman ayarlı termostat monte edilebilir.

- Bacalı kombiler dolapların içerisine yerlestirilmemeli,

- Dogalgaz sobası kullanıyorsanız filtreyi her ay kontrol edin

- Güneş çekildiğinde perdeleri kapatın, sıcaklık içeride kalır

- Bina ve konut yalıtımları iyi yapılmalı. Böylece ısınma yüzde 10-50 oranında azalır.

- Kışın en soğuk günlerde evin sıcaklığı en çok 20 dereceye ayarlanmalı.

- Büyük binalarda merkezî ısıtma ilk tercih olmalı.

Her evde yılda 150 ton suyu kurtarmak mümkün

- Sebze ve meyveleri akan su yerine su dolu kapta temizle: 18 ton

- Tabak çanağı elde yıkama, bulaşık makinesini kullan: 40 ton

- Diş fırçalarken ve tıraş olurken suyu akıtma, musluğu kapat: 48 ton

- Ayarlanabilir duş başlığı kullan ve duş süresini 1 dakika kısalt: 18 ton

- Biri az, diğeri çok olan iki hazneli tuvalet rezervuarını tercih et: 17 ton

- Çamaşır makinesini gereksiz kullanma, tam dolu olarak çalıştır: 9 ton

Benzin faturasını düşürmenin kolay yolları

- Yakın mesafelere mümkün olduğunca yürüyerek gidin ya da toplu tasıma araçlarını tercih edin.

- Aracınızın bakımını düzenli olarak yaptırın. Doğru vitesle ve sabit hızla gidilmeli, ani fren veya gazdan kaçınılmalı.

- Hava filtreleri kontrol edilmeli, bagajda gereksiz yük taşınmamalı.

- Mümkün olduğunca çevre yol tercih edilmeli ve şehir içi sıkışık trafikte araç kullanılmamalı.

- Lastiklerin havasını düzenli kontrol edin.

Ütü ve kek gece yapılırsa elektrik faturası kabarmaz

- Aydınlatma için tasarruflu ampuller tercih edilmeli.

- Gereksiz yanan lambalar kapatılmalı,

- Kirli ve tozlu lambaların üzeri temizlenmeli.

- Akıllı sayaç ile indirimli elektrik tarifesinden yararlanmak mümkün,

- Az miktarda suyun ısıtılması için elektrikli ısıtıcılar tercih edilebilir,

- Gün ışığından mümkün olduğunca faydalanılmalı, masa ve koltuklar pencereye yakın yerleştirilmeli.
Güneş gibi ol şefkatte,merhamette.
Gece gibi ol ayıpları örtmekte.
Akarsu gibi ol keremde,cömertlikte.
Ölü gibi ol öfkede ,asabiyette.
Toprak gibi ol tevazuda,mahviyette.
Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol.

Mevlana Celaleddin Rumi

Neler Oluyor?...

Neler oluyor?

İktisatçı filan değilim, ama bu defaki kriz, dışında olduğumuz için olsa gerek, bizzat yaşadıklarımıza nazaran çok daha net bir görüntü veriyor.

Ülkemizdeki sıcak para denilen Amerikan sermayesinin %70'i memleketi terk etmiş, üstelik giderken de kara gün için yastık altına dolar koymuş olanları, senelerden sonra ilk defa mutlu ederek ayrılmış. Geride kalanların gitmeye niyeti yok galiba ki, dolara olan talep ani bir şekilde azalıp, hızlı bir değer kaybı yaşandı. Gerçi bir süre daha emme basma tulumba gibi hareketler olacak, geride kalanlar kaçabilmek için kurun düşmesini kollayacak, bu seviye iyi, hadi dolara dönüp gidelim dedikleri anda, hoop tekrar yukarı.

Ancak tabii bir süre sonra büyük bir kısmı gitmiş olacak. Bu şekilde oluşan boşluğu doldurmak hükümet yurt dışındaki paraların getirilmesini istiyor. Türkiye'nin kendi vatandaşlarının paralarını çağırması ise en çok Almanya'yı endişelendiriyor. 2001 krizi ile çelikleşmiş bir bankacılık sektörünün olduğu ülkemizde, mevduat hiçbir yerde olmadığı kadar güvenli bir ortamda. Ve üstüne üstlük dünyada en yüksek faizi ödeyen de biziz (maalesef).

Avrupa'daki vatandaşlarımız paralarını daha emniyetli ve daha kazançlı olan Türk bankalarına getirmez mi? Getirebilir, getirir.

Kim zarar görür paranın bu hareketinden? Tabii en büyük zarar Deutche Bank'ın hanesine yazılır. Peki Deutche Bank'ın kurnazları ne yapmalı:

Bir rapor hazırlarsın, IMF'ye en çok ihtiyaç duyan ülkeler listesi diye, Türkiye'yi de ilk sıraya yazma, ciddi bulunmaz, ama şöyle üst sıralara yazarsın, sanki dünyadaki kriz en kısa zamanda Türkiye'yi vuracakmış gibi raporu kamuoyuna açıkladın mı, Almanya'daki Türklerin parası Türkiye'ye gitmez, Deutche Bank da bu işten zarar görmemiş olur. Alman'a göre Deutche bank zarar göreceğine, varsın Türkiye batsın.

Türkiye'nin 90 milyar dolar acil paraya ihtiyacı varmış güya. Halbuki toplam dış borcumuz 87 milyar dolar. Bunun kısa vadeli olanı sadece 1.8 milyar dolar. Üşenmedim kalktım, hazinenin raporlarını inceledim, çok güzel sunumlar hazırlanmış, her şey açık ve net: www.hazine.gov.tr

Anlaşılan Almanya'nın özellikle de Deutche Bank'ın durumu hiç iyi değil ki, göz göre göre böyle bir senaryoyu yazıp, utanmadan bunu açıklayabiliyor. Alman hükümeti mevduata ne garanti veriyor bilmiyorum, ama Almanya'daki Türk vatandaşlarının son derece dikkatli olması şart. Nüfusun gittikçe yaşlandığı ve ekonominin geri saymaya başladığı Almanya, kaşıkla verdiğini kepçeyle toplayabilir.

Şimdiye kadar hep biz krizlerle boğuştuk ve onlar kazandılar. Şimdi de kendi krizlerinin kaybedeni olmamızı istiyorlar.

n.firat@secimler.com.tr

www.secimler.com.tr sitesinden alıntıdır.

Doğru bilinen 7 seks yalanı

Cinsellliği ne kadar biliyoruz! Peki doğru bildiğiniz 7 şeyin yalanlarla dolu olduğunu bilseydiniz ne yapardınız?

Gençlerin cinsellikle tanışırken öğrendikleri yanlış bilgiler, kulaktan kulağa yayılıyor. Psikiyatrist Sabri Yurdakul, cinsellikle ilgili yanlış inanışlar hakkında açıklamalar yaptı...

Cinsellik hakkındaki yanlış inanışlar, özellikle ergenlik döneminde gençler arasında 'doğru' bilgiler gibi kulaktan kulağa yayılıyor. Psikiyatrist Sabri Yurdakul gençlerin en çok inandığı mitleri sıraladı ve bu mitlerin doğru açıklamalarını yaptı:

1- Fazla mastürbasyon, kısırlığa ya da zeka geriliğine yol açar: Hayır, mastürbasyonun fazlası kısırlığa ya da zeka geriliğine yol açmaz. Ama cinsel organlarda tahrişe neden olacağı için mahsurlu sayılıyor. Ayrıca çocuk mastürbasyona fazla düşkün olduğunda; çevreden kopabilecek, arkadaşlarından uzaklaşacak, kendi içine kapanacak ve sadece cinsellikten oluşan bir dünyada yaşayacaktır. Böyle bir durumda karşı cinse olan bakışı değişecek ve onları sadece cinsel objeler olarak görecektir. Bu durum da, sosyal gelişimini engelleyecektir.

2- Bir kız çocuğu banyoda otururken, oraya daha önce bir erkek oturmuş ve erkeklik sıvısı oraya bulaşmışsa hamile kalır: Hayır, bir kız çocuğu daha önce oraya oturmuş bir erkeğin erkeklik sıvısı bulaştı diye hamile kalmaz. Hamile kalabilmesi için bu sıvının cinsel organının içine bulaşması gerekir. Bu da, normal bir oturuş pozisyonu ile pek fazla mümkün olmayacaktır.

3- Bir kız erkeklerin girdiği tuvalette, onların kullandığı musluğu kullanırsa, hamile kalır: Musluktan ya da havludan bulaşan erkeklik sıvısı ile hamile kalınmaz. Hamile kalınabilmesi için bu sıvının belirli bir miktarda kadın cinsel organından içeri girmesi gerekir. Erkeklerin kullandığı eşyaları kullanmakla hamile kalınmayacağı bilinmelidir.

4- Öpüşmek, bazen bir kızın hamile kalmasına yol açabilir: Öpüşme ile hamile kalınmaz. Hamile kalmak için kadın ve erkek cinsel organlarının biraraya gelmesi gerekir. Bu birliktelik olmadan, hamilelik de olmaz.

5- Hamile kalmak için illa cinsel ilişkiye girmek gerekmez: Hamile kalmak için cinsel ilişki gereklidir. Cinsel ilişki olmadan, hamile kalınamaz.

6- İlk cinsel ilişkide mutlaka kanama durumu ortaya çıkar: Hayır, cinsel ilişki sırasında kanama olmayabilir ya da çok hafif sızıntı şeklinde bir kanama görülebilir. Bu durum, cinsel ilişkinin gerçekleşmediği anlamına gelmez. Kızlık zarı cinsel organın hemen girişindedir. Ancak kimi kızlarda bu zarın yapısı cinsel ilişkiye müsaittir ve yırtılma olmadan da cinsel ilişki olabilmektedir. Cinsel ilişki sırasında kızlık zarında yırtılma olmadığı için kanama da ortaya çıkmayabilir.

7- Adet gören kız evli ise, hemen hamile kalır: Adet gören bir genç kız, cinsel ilişkiye girdiği gibi hemen hamile kalmayabilir. Hamilelikle ilgili yapılar biraz daha geç olgunlaşabilir ve hemen hamile kalınmayabilinir. Bu yüzden adet gören bir genç kızın cinsel ilişki ile hemen hamile kalabileceğini düşünmek son derece yanlış olacaktır.

Orgazm iğnesi uçuruyor

ABD’li Jinekolog Dr. David Louis Matlock, orgazm aşısı icat etti. Aşı, ABD’de şimdiden çok tutuldu. İngiltere’nin başkenti Londra’daki bir klinik de aşının tüm ülkeye yayılmasını sağladı. Kadınların erojen noktası olarak bilinen g-noktası bölgesine vurulan aşının içeriğinde kolajen bulunuyor.
Hassas bölgenin büyümesini sağlayan icat, kadınların 4 ay boyunca orgazm süresi ve cinsel isteklilik süresi artıyor. Bir seansı ise 1600 dolar (2 bin 100 YTL) tutuyor.
G-NOKTASI OLMAYANA AŞI YAPILMIYOR
Lazerle Vajina Gençleştirme Merkezi’nden Profesör Phanuel Dartey, elde ettikleri başarıyı anlattı: "Bu aşıyı yaptıran kadınların yüzde 87’si sonucu ‘inanılmaz’ diye nitelendirdi. Önce müşterimizde g-noktası bulunup bulunmadığını test ediyoruz. Çünkü kadınların yüzde 15’nin g-noktası bulunmuyor. Bu noktayı bulduktan sonra özel bir spekulum cihazı ve ışık kullanarak bölgeye ulaşıyoruz.
Ama bu prosedür esnasında müşterimizin rahat hareket etmesi çok önemli. Aşının herhangi bir yan etkisi bulunmuyor. Ama kadınların bunun bir libido artırma süreci olduğunu ve seks tedavisi olmadığını bilmeli. Bunun için o alandaki uzmanlara başvurulması gerektiğini bilmeleri gerekli."