31 Mart 2010 Çarşamba

Yarın 1 NİSAN, kontörlü hatlara ELVEDA!

1 Nisan ŞAKALARINA dikkat edin ama hattınız kontörlüyse haberi okumadan geçmeyin!

1 Nisan’dan itibaren cep telefonu aboneleri için kontörlü hat dönemi bitiyor ve hat sahipleri ‘TL’ye geçiyor. Peki mevcut kontörlere ne olacak? Hatlara nasıl para yüklenecek? Tarifeler değişecek mi? İşte yeni tarifenin bilinmeyenleri ve yanıtları...

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, “Kontörden para birimine geçiş çok önemli bir tüketici hakkı ve tüketici menfaati. Tüketici görüşmesinin tutarını ve kalan konuşma süresini TL olarak bilecek” dedi.

Acarer, cep telefonu operatörlerinin 1 Nisana kadar “ön ödemeli görüşmelerde kontör yerine para birimi uygulaması”na geçeceklerini hatırlattı. Kontör uygulamasının “muamma” olarak nitelendiren Acarer, hiç kimsenin kontörü tam olarak tarif edemediğini söyledi. Yapılan düzenlemeyle cep telefonu ile yapılan görüşmelerin 1 Nisandan itibaren kontör olarak değil TL olarak tanımlanacağını dile getiren Acarer, şunları kaydetti:

“Kontörden para birimine geçiş çok önemli bir tüketici hakkı ve tüketici menfaati. Tüketici görüşmesinin tutarını ve kalan konuşma süresini TL olarak bilecek. İstenirse, görüşme bedellerinin detayı 6 ay öncesine dönecek kadar verilecek. Faturalı hatlarda bu mümkündü, ön ödemeli hatlarda bu yoktu. Ön ödemeli hatlara da bunun getirilmesi son derece önemli.”

HATLARA EN AZ 5 TL YÜKLENECEK

Ön ödemeli hatların 3 ay içinde 100 kontör yüklenmemesi durumunda 1 ay süre ile aramaya kapatıldığını, 1 aylık sürede yükleme yapılmaması durumunda ise kullanıma kapatıldığını hatırlatan Acarer, vatandaşlardan gelen talep üzerine bu konuda bir düzenleme yaptıklarını söyledi. Operatörlerin aboneleri, en az yaklaşık 20 TL tutarında 100 kontör almaya zorladıklarını anlatan Acarer, şöyle konuştu:

“Aldığımız Kurul kararına göre, 1 Nisandan itibaren ön ödemeli hat kullananların 3 ay içinde yükleme yapmaları gereken miktar 5 TL olacak. Abonelerin 10 TL ve üzeri yükleme yapmaları veya bu abonelere 10 TL ve üzeri transfer edilmesi durumunda hatların aktif kullanılabildiği süre 6 ay olacak.

SİSTEM NASIL İŞLEYECEK?

Kullanıcılar ön ödemeli hatlara yükleme yapmasının ardından, işletmeci tarafından ücretsiz olarak gönderilecek mesajla, şebeke içi ya da şebeke dışı yapılacak görüşmelerin tarife dakika ücretleri ile SMS ve MMS birim ücretleri hakkında bilgilendirilecek.

Ön ödemeli hat kullanıcıları, her bir hizmeti kullanmalarının ardından aldıkları hizmete yönelik olarak kullanım miktarına (saniye ve adet), kullanım tutarına (TL/Kr) ve kalan tutara (TL/Kr) ilişkin bilgilendirme mesajını ücretsiz alabilecek.

Abonelerin en az son altı aylık kullanım detayı bilgilerini alabilmelerine ve ön ödemeli hat abonelerinin aylık kullanım detayı bilgilerini SMS, çağrı merkezi gibi yollarla talep edebilmelerine imkan sağlanacak. Ayrıca abonenin talep etmesi halinde posta yoluyla bu kullanım detayları gönderilebilecek. Aboneler, kullanım detayı bilgilerine, gerekli güvenlik tedbirleri sağlanarak, internet üzerinden de ücretsiz olarak erişebilecek.

KONTÖRDEN TL'YE GEÇİŞTE MERAK EDİLEN 10 SORU

1- Kontörden TL’ye geçiş ne anlama geliyor?

Ön ödemeli hat abonelerinin açık ve net olarak ne kadarlık görüşme yaptığını anlaması için bu sisteme geçiliyor. Aboneler 1 Nisan’dan itibaren hatlarına lira yükleyip, kuruş harcayacaklar. Hesaptan “kontör düşüşü” yerine “lira düşüşü” dönemi başlayacak.

2- Hatlara nasıl ’lira’ yüklenecek. Sistem değişiyor mu?

Kontör yüklemekten hiçbir farkı yok. Daha önceki yükleme yöntemleri aynen geçerli olacak. Geçmişte 100 kontör alınırken, şimdi bunun yerine 20 TL’lik kart satın alınacak. Bunun dışında ayrıca 5 TL ve 10 TL’lik de görüşme süresi alınabilecek.

3- Kontör kartlar piyasadan kalkıyor mu?

Geçiş aşamasında her iki kartların kullanımı sürecek. Bu konuda net bir tarih yok, piyasada bulunan kontör kartları tükenene kadar çift kart kullanımı sürecek. Fakat kontörlü hat telefona yüklendiğinde otomatik olarak sistem bunu lira karşılığına çevirecek.

4- Şu anda hattımda 50 kontör var. Bunlar ne olacak?

Operatörlerin kontör başına dakika başına 20 kuruş üzerinden bunları liraya çevirmesi planlanıyor. Bu durumda abonenin 50 kontörü yerine ilgili hatta 10 lira yüklenecek. Operatörler hiçbir kayıp yaşanmadan kontörleri liraya çevirmek durumunda.

5- Kalan kontör miktarımı öğreniyordum, şimdi neyi öğreneceğim?

Aboneler 1 Nisan’dan itibaren TL cinsinden bakiyelerini görebilecek. Ayrıca SMS, MMS, internet ücretli işlemler sonrası da bakiye hakkında bilgilendirme mesajları gelecek.

6- Kontörden TL’ye geçiş tarife ücretlerini değiştirecek mi, fiyatlarda artış olur mu?

Yeni sistemde tarifeler artık kontör olarak değil lira olarak ücretlendirilecek. Turkcell, Vodafone ve Avea, tarifelerini kontöre dayalı fiyatlandırmadan lira sistemine uyum sağlayacak şekilde güncelleyecek. Turkcell TL’ye uyumlu fiyatlarını internet sitesinde duyurdu. Vodafone ve Avea ise haftanın ilk günlerinde bu fiyatları yayımlayacağını açıkladı.

7- TL’ye geçişte abonenin yapması gereken bir işlem var mı?

Hayır. Sisteme geçişten tamamen operatörler sorumlu. Konuyla ilgili tüm teknik altyapı ve prosedürleri operatörler tamamlayacak.

8- Kontör transferi gibi TL transferi de olacak mı?

Evet. Operatörlerin belirlediği limitler dahilinde transfer yapılacak.

9- Kampanya ve promosyonlardan faydalanabilecek miyim?

Evet, tüm kampanyalar TL’ye çevrilerek abonelere aynen sunulmaya devam edecek.

10- Liralı yeni tarife ve yükleme fiyatlarına vergiler dahil mi, ek vergi ödeyecek miyim?

Yeni sistemde TL ile belirtilen tarife ve kampanya fiyatlarına KDV, ÖİV dahil. Bu yüzden ek vergi yok. Kontörlü sistemdeki fiyat yapısı aynen devam edecek.

Son 8 yılın en kötü büyümesi


Türkiye İstatistik Kurumu, 4. çeyrek ve yıllık büyüme verilerini açıkladı. Buna göre Türkiye ekonomisi geçtiğimiz yıl yüzde 4.7 oranında küçüldü.

Türkiye İstatistik Kurumu, 4. çeyrek ve yıllık büyüme verilerini açıkladı. Buna göre Türkiye ekonomisi geçtiğimiz yıl yüzde 4.7 oranında küçüldü. Türkiye ekonomisi en son 2001 yılında küçülmüştü.

Türkiye ekonomisi, 4 çeyrek küçülmenin ardından 2009'un son çeyreğinde büyüme gösterdi. Ekonomi, son çeyrekte piyasa beklentilerinin üzerinde yüzde 6 büyüdü. Türkiye'de geçen yıl kişi başına milli gelir de 8 bin 590 dolar olarak belirlendi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), üretim yöntemiyle hesaplanan gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) sonuçlarını açıkladı.

Buna göre, kesintisiz 27 çeyrek büyümenin ardından 2008'in son çeyreğinde küresel krizin etkisiyle eksiye geçen Türkiye ekonomisi, 2009'un birinci çeyreğinde yüzde 14,5'lik bir oranda daraldı. Bu rakam, ikinci çeyrekte yüzde 7,7, üçüncü çeyrekte yüzde 2,9'a geriledi. Dördüncü çeyrekte ise ekonomi yüzde 6 büyüme gösterdi.

Türkiye ekonomisi 2001 yılındaki yüzde 9,5 oranındaki küçülmenin ardından büyüme trendine girmiş, 2002'de yüzde 7,9, 2003'de yüzde 5,9, 2004'de yüzde 9,9, 2005'de yüzde 7,6, 2006'da yüzde 6 ve 2007'de yüzde 4,7 büyümüştü. 2008 yılının son çeyreğindeki yüzde 7 daralmaya karşın yılı yüzde 0,7 büyümeyle tamamlamıştı.

KİŞİ BAŞINA MİLLİ GELİR DÜŞTÜ

Türkiye'de geçen yıl kişi başına milli gelir 8 bin 590 dolara geriledi. 2009 yılı için kişi başına milli gelirin 8 bin 456 dolar olacağı tahmin edilmişti. Kişi başına milli gelir 2008 yılında 10 bin 436 dolar olmuştu.

Öte yandan geçen yıl gayri safi yurtiçi hasıla cari fiyatlarla 617 milyar 611 milyon dolara (953 milyar 974 milyon lira) düştü. Söz konusu rakam, 2008 yılında 742 milyar 94 milyon dolar (950 milyar 534 milyon lira) düzeyindeydi.



Tetris psikolojiye iyi geliyor


Travmatik hastalarda iyileşme sürecini hızlandırıyor.

Dünyanın en ünlü oyunu olan Tetris, 25 yıl sonra bile popülerliğini kaybetmiyor. İşte Oxford üniversitesi tarafından ortaya çıkartılan bilimsel Tetris araştırması.

Bilgisayar oyunlarını sevmese bile herkes hayatında mutlaka bir kere Tetris'i denemiştir. 1984 yılında Alexey Pazhitnov tarafından yaratılan bu yapım aslında, geometri ve eğlenceyi bir araya getiriyor. 90'lı yıllarda zeka gelişimini olumlu yönde etkilediği için bu ünlü yapım uzmanlar tarafından çocuklara tavsiye ediliyordu.

Ancak orijinal oyunun piyasaya çıkışından, 26 yıl sonra Tetris'in belki de yapımcı Pazhitnov'un bile asla aklına gelmeyecek yeni bir özelliği ortaya çıktı.

Travmatik hastalarda gelişme yaşandı

Oxford Üniversitesi'nin psikoloji departmanı tarafından yapılan araştırmaya göre Tetris'in psikolojik faydaları da bulunuyor.

Araştırmayı yürüten Dr.Emily Holmes'un bildirdiğine göre; psikolojik travma sonrası durumlarda bu oyun iyileşmeyi daha kolay hale getiriyor. Dr.Holmes hâlâ süren araştırmasında şimdilik 40 kişilik gönüllü bir hasta grubuna 10 ile 30 dakika arasında, Tetris oynattı. Gözlemlerinin sonucunda, bu hastalarının iyileşme süreçlerinin hızlandığı ortaya çıktı.

Depremin sırrı onlarda mı?


Çiftleşme mevsimindeki kurbağaların depremi haber verebileceği iddia edildi.

İngiltere'deki açık üniversite Milton Keynes araştırmacıları, çiftleşme mevsimindeki erkek kurbağaların deprem gibi önceden sezilmesi zor olayları haber verebileceğini düşünüyor.

Biyolog Rachel Grant, İtalya'nın L'Aquila kentinde 6 Nisan 2009'da meydana gelen depremden önce bölgedeki çiftleşme alanlarında kurbağaları incelediklerini ve depremden 5 gün önce erkek kurbağaların davranışlarında ani bir değişim saptadıklarını anlattı.

Elde ettikleri bilgilerin Bufo bufo (siğilli kurbağa) cinsi bu kurbağaların önemli sismik olayları önceden kestirebildiklerini ve buna uygun davranış benimsediklerini ortaya koyduğunu anlatan bir başka araştırmacı Tim Halliday de, depremden 12 gün önce L'Aquila'ya 74 kilometre uzaklıkta kurbağaları incelediklerini, depremden 5 gün önce ise bölgedeki erkek kurbağaların bir anda yüzde 96 oranında azaldığını saptadıklarını kaydetti.

Araştırmacılar, çiftleşme mevsimi bitene kadar normalde çok sayıda erkek kurbağanın aktif olduğunu da hatırlattı ve L'Aquila'da depremden 3 gün önce de çiftleşme sayısının sıfıra indiğini belirtti.
Depremin üzerinden 10 gün ve son büyük artçı depremin üzerinden de 2 gün geçtikten sonra bölgedeki kurbağaların sayısının normalden çok az olduğuna işaret eden araştırmacılar, kurbağaların depremden bu kadar zaman önce tam olarak ne tür bir sinyal aldıklarını ise bilmediklerini kaydetti.

Araştırmacılar, kurbağaların faaliyetlerinin azalmasının, gazların iyonize olduğu iyonosferdeki deprem öncesi bazı düzensizliklerle aynı zamana rastladığına dikkati çekerek, alçak radyo frekanslarında saptanan bu düzensizliklerin radon gazı kaçaklarıyla ya da yer çekimi dalgalarıyla bağlantılı olabileceğini düşündüklerini kaydetti.
Geçmişte, fil, balık, kurt ya da yılanlar gibi başka hayvanların depremi önceden haber verip vermediğine ilişkin araştırmalar yapıldığına, ancak kurbağalardaki kadar kanıtlayıcı bulgular elde edilemediğine dikkat çekiliyor.

A.A.

Vizite kağıdı tarih oluyor


Tebliğle, işyeri hekimlerinin yetkileri de genişletildi.

Nisan ayıyla birlikte yürürlüğe girecek olan yeni Sağlık Uygulama Tebliği'nde, sağlık kuruluşlarına müracaat işlemleri ve kimlik tespiti işlemleri de yeniden düzenlendi. Bu kapsamda vizite kağıdı uygulaması yarın sona eriyor.

Referans Gzetesi'nin haberine göre tebliğle "Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan kişilerin, ayakta ve yatarak tedavi hizmeti sağlayan kurumla sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularına, işveren tarafından düzenlenen vizite kâğıdı ile müracaat etmeleri zorunludur" maddesi kaldırıldı. Buna göre artık çalışanlar herhangi bir sağlık kuruluşuna gittiğinde vizite kâğıdı uygulamasına tabi olmayacaklar. Özellikle çalışan işçilerin sağlık kuruluşlarına başvurularda vizite kâğıdı istemiyle karşılaştığı belirtiliyor.

İŞYERİ HEKİMLERİNİN REÇETESİ DE GEÇERLİ

Tebliğle, işyeri hekimlerinin yetkileri de genişletildi. Buna göre artık birinci basamak sağlık kuruluşları arasında "işyeri hekimleri" de yer alacak. Bu da işyeri hekimlerinin verdiği reçetelerin geçerli olması anlamına geliyor. Tebliğ, aile hekimliğine geçilmemiş yerlerde kurum doktorlarının yetkilerini de artırıyor.

Buna göre aile hekimliğine geçilmemiş yerlerde kamu idaresi bünyesinde, kurum hekimi tarafından çalışan sigortalının yanı sıra sigortalının ailesine de bakabilmesi mümkün olacak. Tebliğin getirdiği bir düzenleme de belediyelerin açtığı poliklinikler için oldu. Tebliğle, birinci basamak sağlık kuruluşlarına belediyelere ait poliklinikler de eklendi. Buna göre artık belediyeler poliklinikleri için Sosyal Güvenlik Kurumu'yla sözleşme imzalayabilecek ve karşılığında ödeme alabilecekler.

Mamutlar neden yok oldu?


Yünlü mamutlarla ilgili DNA testleri, iklim değişikliğinin etkili olmadığını ortaya çıkardı.

Yünlü mamut olarak adlandırılan mamut türünün, ani bir olayın meydana gelmesi sonucu yok olmuş olabileceği bildirildi.

Proceedings of the Royal Society B adlı dergide bugün yayımlanan araştırma, 4 bin yıl önce Asya, Avrupa ve Kuzey Buz Denizinde bir adada yaşamış yünlü mamutların iklim değişikliği sonucu değil, muhtemelen hastalıktan veya fırtına sonucu yok olmuş olabileceğini gösterdi.

Araştırmada, kalıntıların yaşını belirlemek için kullanılan karbon 14 sayesinde, Sibirya'nın kuzeyine yakın Rusya'ya ait Wrangel adasında MÖ 1700 yılında birkaç mamudun yaşadığı belirlendi. Wrangel'de 4 bin yıl önce bir mamut sürüsünün yaşadığı biliniyor.

İsveç'teki Stockholm Üniversitesinden bir ekibinin Wrangel'de bulunan mamut kalıntılarında yaptığı DNA testleri, yünlü mamutların genetik çeşitliliğinin azalmadığını, hatta arttığını ortaya koydu. Böylece ekip, yünlü mamutların yavaş çevresel değişiklik sonucu değil, büyük bir fırtına, yeni bir virüs veya yeni bir bakterinin ortaya çıkmasıyla yok olmuş olabileceği sonucuna vardı.

Araştırmacılar, ayrıca Wrangel adasına mamutların yok olmasından yüzlerce yıl sonra gelen insanoğlunun, mamutların yok olmasına yol açmış olamayacağını açıklıyor.

Yünlü mamut, 750 bin yıl önce yaşamış step mamudundan türemiş.

A.A.

Kadınlar yatakta ne ister?


İşte merak edilen sorunun, en kapsamlı yanıtı:

İşte 'kadınlar yatakta ne ister' sorusunun en kapsamlı yanıtı
Seks deyince kadınların aklına ne gelir? Sınırları neler olabilir? Nelerden hoşlanırlar, nelerden tiksinirler? Erkek dergisi Maxim, 4 bin kadına seks alışkanlıklarıyla ilgili 50'ye yakın soru sordu.

İşte sonuçlar:- Yüzde 25.7'si yatak odası dışında, 'mutfak masası' üzerinde seks yapmak istiyor.
- Yüzde 87.7'si cinsel ilişki sırasında 'gözleri bağlama' yı denemek istiyor.
- 'Partnerinin yatakta iyi ya da kötü olduğunu' kız arkadaşlarına anlatan kadınların oranı yüzde 49.8.
- 'Penis boyu çok önemli' diyenlerin oranı yüzde 15.8, 'Sertlik çok önemli' diyenlerin oranı yüzde 38.2.

Kiminle seks yapmayı tercih edersiniz?

Muhteşem yakışıklı, aptal bir adama: Yüzde 6.3
Normal görünümlü ama eğlenceli biriyle: Yüzde 93.7

Biriyle tanıştıktan sonra en erken ne zaman seviştiniz?

Bir saatten kısa bir süre sonra: Yüzde 6.8
1-5 saat sonra: Yüzde 25.6
Bir günden kısa bir süre sonra: 10.2
1-5 gün sonra: Yüzde 10.4
1 hafta sonra: Yüzde 8.8
1 ay sonra: Yüzde 20
l 1 aydan biraz fazla bir süre sonra: Yüzde 18.2

Aldattıysanız sebebi şudur...

Çünkü önce o aldattı: Yüzde 28.3
İlişkinizde sizi üzen bir şey vardı: Yüzde 39.7
Cinsel hayatınızdan sıkılmıştınız: Yüzde 27.4
Bağlanma sorununuz var: Yüzde 27.8
Diğer: Yüzde 27.2

İlk buluşmada ne kadar ileri gidersiniz?

Gerçekten hoşlandıysam her şeyi yaparım, neden olmasın?: Yüzde 32.5
Biraz öpüşmeye ve cilveleşmeye izin veririm, daha fazlası yok: Yüzde 60

Milliyet

İşte en gözde 50 meslek


Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezi (TEKAM) Müdürü Prof. Dr. Muammer Kaya, ABD'de yapılan araştırmalarda 5 kategoride belirlenen 50 meslek sahiplerinin iyi ücret ve olanaklarla krizde de çalışmalarını sürdürdüklerinin belirlendiğini söyledi.

ABD'de yapılan araştırmalarda 2010'daki en iyi 50 işin belirlendiğini ifade eden Prof. Dr. Kaya, şöyle konuştu:

"Sadece ABD'de son ekonomik krizde 15,4 milyon kişinin işsiz kaldığı biliniyor. 5 kategoride belirlenen 50 meslek sahiplerinin iyi ücret ve olanaklarla krizde de çalışmalarını sürdürdükleri belirlendi.

Bu meslekler, ekonomik durgunluk ve krizlerde de çalışanlara adeta emin limanlar oldu. En iyi ücret, maaş ve olanakların olduğu işler beş kategoriye ayrıldı. Bunlar bilim ve teknoloji, sağlık hizmetleri, eğitim, iş ve finans ile yaratıcılık ve hizmet sektörleri."

BİLİM ve TEKNOLOJİ

Prof. Dr. Kaya, tüketicilerin günlük yaşamlarının her alanında teknolojinin kritik rol oynadığını belirterek, bilgisayar yazılım mühendislerinin insan hayatını kolaylaştırırken, bilgisayar sistem analistlerinin de firmaların teknoloji verimliliğini artırma yolunda çalışmalar yaptığını bildirdi.

Bugünün hızla gelişen kariyerlerinde çevre ve tıp bilimlerinin bilgi teknolojileriyle birçok alanda kesiştiğine işaret eden Prof. Dr. Kaya, şunları söyledi:

"Biomedikal mühendisler, mühendislik bilimlerini insan vücudu ve tıbbi bakım problemlerine uygulamaktadır. Meterologistler ve hidrojeologistler dünyadaki su ve havayı çok kompleks teknolojiler kullanarak izlemektedirler. Bu alanda en popüler olacak meslekler, bilgisayar yazılım mühendisliği, bilgisayar sistem analistleri, bilgisayar ağ, şebeke mimarları, biyomedikal mühendisler, çevre bilim teknisyenleri, hidrojeologistler, çevre mühendislik teknisyenliği, inşaat mühendisliği ve meterologistler olarak saptandı."


SAĞLIK HİZMETLERİ

Sağlık hizmetlerindeki büyüme hızının durdurulamadığını anlatan Prof. Dr. Kaya, röntgen teknisyenliği, veterinerlik, laboratuvar teknisyenliği, fiziksel terapist, fizyoterapist, iş terapistliği, hemşire, doktor asistanlığı, hasta bakıcılık, optometrist, fiziksel terapi asistanlığı,d iş hijyenciliği ve okul psikologu gibi alanların gelecek vaat ettiğinin saptandığını bildirdi.

EĞİTİM ve HİZMET SEKTÖRÜ

Çalışırken okumak isteyenlerin sosyal hizmetler alanında kariyer yapmayı tercih edebileceklerini anlatan Prof. Dr. Kaya, "Sekreterlik, toplum hizmetleri, toplumu yönlendirme hizmetlerinde çalışılabilir. Eğitim sektörünün okul öncesi, ilk öğretim, orta öğretim ve lise düzeyinde özel eğitim, özürlü eğitimi öğretmelerine ihtiyacın çok olduğu biliniyor" diye konuştu.

İŞ ve FİNANS

Prof. Dr. Kaya, tüketicilerin emeklilikleri, şirketlerin de yatırım analizleri için mali tavsiyeler aradığını belirterek, şunları kaydetti:

"Finans analistleri için gelecek parlak görünüyor. Para, kredi vericiler için de gelecek ekonomik krizlere rağmen iyi görünüyor. İş dünyası iş geliştirme ve girişimcilik üzerine eğitimli uzmanları işe almaktadır. Şirketler toplum imajını artırmak için halkla ilişkiler uzmanları istihdam etmektedir. Bu alanda sigorta ve eğitim uzmanları, finansal danışman, finansal analist, pazar araştırma analisti, muhasebeci, maliyet hesaplayıcıları, toplantı planlayıcıları ve lojistik uzmanlar görev alabiliyor."

YARATICILIK VE HİZMET SEKTÖRÜ

Prof. Dr. Kaya, masa başı işlerden hoşlanmayan yaratıcı kişiler için gelecek vaat ettiği belirlenen meslekleri şöyle sıraladı:

"Ticari pilotluk, teknik yazarlık, cenaze direktörlüğü, emniyet sistemleri kuruculuğu, peyzaj mimarlığı, tesisatçılık, Film ve video editörlüğü, multimedya artistliği, oyun yöneticiliği, kayyumluk."


29 Mart 2010 Pazartesi

10 Adımda 10 numara aşk


Çoğumuzun önceliği aşk için ne yapmak gerek?

Neden her ilişkimiz için bir yapılacaklar listesi var da aşk hayatımız için yok? Oysaki çoğumuza sorsak; aşk, en büyük önceliğimiz! Peki öyleyse ne yapacağız?

'Gerçek' bir adamla çıkın

Kabul ediyoruz; hayalinizdeki kişinin bir gün hayatınıza gireceğini düşünmek ve nasıl istiyorsanız size öyle davranacağına inanmak çok harika bir duygu! Ama hayalinizdeki adam gerçeğe ne kadar uygun? Evet; Javier Bardem'in gülüşüne, Gerard Butler'ın karizmasına, Matthew McConaughey'nin kaslarına, Johnny Depp'in serseri ve sempatik tavırlarına bayılıyoruz! Ama hepsinin bir adamda toplanacağını sanıyorsanız, işte bu büyük bir yanılgı olabilir. Biraz realist olun. Böylece, aşkta gerçek başarıyı yakalayabilme şansınız daha yüksek olacak, inanın!

Aşkını test edin

Biriyle birlikte olmaya başladığınız ilk günlerde, karşınızdaki adam sizden çok hoşlandığını ve hayatı boyunca sizinle birlikte olmak istediğini söyleyebilir. Biliyoruz, söylediklerinin gerçek olmasını çok istiyorsunuz; ama sizce de boş sözlere inanmaktan vazgeçmenin zamanı artık gelmedi mi? Size direkt "Ona sakın inanmayın" diyemeyiz elbette! Ama aşkını teste tabi tutmanızı, davranışlarını gözlemlemenizi öneririz. Siz kendinizi geri çektiğinizde, peşinizden geliyor mu, yoksa pes edip yok mu oluyor? Peki ya, önceliği siz misiniz? Arkadaşlarıyla başka bir gün görüşebilecekken, sizinle buluşmak yerine, onları mı tercih ediyor? O zaman, bir kez daha düşünün.

Önceliğinizi aşk yapın

Hepimizin bitmeyen bir yapılacaklar listesi var. Bu nedenle, her şeyimiz planlı ve programlı olmak zorunda. Peki 'aşkı bulmak' yapılacaklar listenizde kaçıncı sırada? Çoğumuza sorsak, aşk önceliklidir ama aşkı bulmak ya da birine vakit ayırmak gerçekte listemizin üst sıralarında yer almıyordur. Oysa aşk, ilk sıralardaki yerini korumalı. Ama sadece lafta değil! Bu nedenle, yapılacaklar listenizdeki bazı şeyleri eleyin, yeni insanlarla tanışmak ve onlara şans tanımak için programınızda yer açın ki aşk hayatınıza girsin!

Risk almaktan korkmayın

Hepimiz güvenli hayatlarımız içinde mutluyuz. Her ne kadar monoton yaşamlarımızdan şikayet edersek edelim, alışkanlıklarımızdan bizi vazgeçirmek zor. Oysa, aşk biraz da tehlikeli sularda yüzmek değil midir? Karar verin; rahat ama sıkıcı hayatınız mı, riskli ama heyecan dolu bir deneyim mi? Eğer aşk hayatınızda başarılı sonuçlara ulaşmak istiyorsanız; yeniliklere hazır olmalı ve aşka kapılarınızı açmalısınız. İncineceğim diye düşünüp etrafınıza duvar örmektense, konfor alalnınızın dışına çıkmaya cesaret etmelisiniz.

İlk buluşmaya şans verin

Sizi en çok endişelendiren şey, ilk buluşma mı? Yalnız değilsiniz, ilk buluşma birçok kişiyi huzursuz eder! O halde biraz rahatlayın, çünkü pek çok ilk buluşma anlaşmazlıklara ve yanılgılara gebedir! Bu nedenle, ona ikinci bir şans vermekten çekinmeyin. Buluşmanız bir facia mıydı? O halde şu tarafından bakın; kötü bir buluşmadan ileride arkadaşlarınıza, hatta çocuklarınıza anekdot olarakk anlatabileceğiniz iyi bir hikaye çıkabilir.

Hislerinizi su yüzüne çıkarın

Bazen karşımızdakinin, bizim için uygun biri olup olmadığını düşünmekten ve onu çözmeye çalışmaktan, ne hissettiğimizi yok sayarız. Onunla birlikteyken vaktiniz nasıl geçiyor? Sizde ilgi uyandırıyor mu? Sıkılıyor musunuz, yoksa rahatsız mı oluyorsunuz? Bir sonraki buluşmanızda anı yaşayın ve ne hissettiğinize odaklanın!

Pozitif olun, çekici görünün

Hiç kimse, hayatı seven ve enerjisi yüksek bir kadından daha seksi değildir! Biriyle çıkmaya başladığınız zaman, aklı karışık ve depresif görünmekten kaçının. Bu nedenle geçmişle vedalaşıp yeni bir ilişkiye açık olmalısınız. Buluşmalarınızda eski sevgilinizin sizi nasıl incittiğinden ya da işinizden ne kadar nefret ettiğinizden yakınmayın. Doğal olun ve espriler yapın. Daha eğlenceli bir buluşma yaşayacağınız kesin.

Eski sevgilinizin kırıntılarını temizleyin

Her buluşmada kendinizi, kalbinizi kıran eski sevgilinizle yeni aşkınızı kıyaslarken mi buluyorsunuz? Öyleyse, önce geçmişin izlerini bir güzel silin! İçinizde biriken kızgınlığı, bir e-mail ile ona anlatın ve bu yükten kurtulun. Ancak maili göndermediğinize emin olun! Bir türlü aşamadığınız bir durumsa, duygularınızı yakın bir arkadaşınızla veya bir terapistle paylaşın. Elinizden geldiği kadar, pişmanlıklarınızı ve incinmişliklerinizi üzerinizden atın. Sonra temiz bir sayfa açın ve ne istiyorsanız, neye ihtiyaç duyuyorsanız, onu elde etmek için çabalayın.

Kendiniz olun

Şimdiye kadar sizi üzen adamlar için yeterince gözyaşı dökmediniz mi? Ya da defalarca hayal kırıklığına uğrayıp ilişkileriniz üzerine fazlasıyla kafa yormadınız mı? Bu sağlıksız döngüden kurtulmanın zamanı geldi. Bir ilişkide kendinizi güvensiz ve kafası karışık hissediyorsanız, emin olun o her kimse sizin için en iyisi değil, boşverin gitsin! Aksi takdirde, o ilişkide siz kendiniz gibi olamayacaksınız. Sağlıklı bir ilişkide önemli olan, onun kim olduğundan çok, sizin onun yanında kendinizi nasıl hissettiğiniz!

Flörtleşmenin keyfine varın

Hazırladığınız 'aşk kararları listesi'ne son olarak eğlenceli flörtleri de ekleyin. Bunun için yeni insanlarla tanışmaya açık olun, eğlenmeye odaklanın ve yeni şeyler deneyin. Yarın için endişelenmekten bir süre olsun vazgeçin. Kendi konforlu alanınızdan dışarı adım atmak, sizin için büyük bir fırsat olabilir. Haydi biraz cesaret!

Elele Dergisi 2010 Mart

Seks baş ağrısına yol açar mı?

Prof. Dr. Müftüoğlu pek çok şeyin başağrısı yaptığına dikkati çekiyor. Peki ya cinsel ilişki?

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, yiyip içtiklerimizden kullandığımız teknolojik cihazlara kadar pek çok şeyin başağrısı yaptığına dikkati çekiyor. Peki ya cinsel ilişki?

Son yıllarda çok yaygınlaşan depresyon sorunu önemli bir baş ağrısı nedeni haline geldi. Depresif hastaların çoğunda ilk şikâyetlerinden biri baş ağrısı. Biraz kurcalayınca bu ağrıların arkasında uyku sorunlarının, bellek zorlanmalarının, isteksizlik ve mutsuzlukların olduğu fark ediliyor, sorunun depresyondan geldiği ancak o zaman anlaşılabiliyor.

Baş ağrısına yol açan sağlık sorunlarından biri de hipertansiyon. Özellikle küçük tansiyonun yükseldiği durumlarda (diyasistolik hipertansiyon) baş ağrısı daha sık görülüyor. Ensede yerleşen, zonklayıcı karakterde olabilen ve gözlerde ağrıya da yol açabilen bu tip ağrılar bazen başı çember gibi de sarabiliyor. Bu nedenle baş ağrısından yakınan herkesin kan basıncını ölçmek gerekiyor.

Farkına varamadığımız bir faktör de kullandığımız ilaçlar. Pek çok ilaç baş ağrısına neden olabiliyor. Tansiyon ilaçları, zayıflama hapları, kalp damarını genişleten bazı ilaçlar, Viagra ve benzeri ilaçlar baş ağrısına yol açabiliyor.

Bazı tansiyon haplarının, antidepresanların, hatta uyku ilaçlarının bile baş ağrısına yol açtığı biliniyor. Baş ağrısı yönünden bir değerlendirme yapıldığında hekiminize kullandığınız ilaçları tek tek belirtmenizde fayda var.

HİPOGLİSEMİK AĞRILAR

Bir başka neden de hipoglisemi. Özellikle kilo sorunu olan birinde, açlık krizleri yaşayan, yemeklerden sonra uyuklayan, yorgunluk ataklarından şikâyet eden, sinir, öfke nöbetlerinden yakınanlarda baş ağrısının sebebinin hipoglisemi olabileceği aklınızda olsun. Eğer açlık halinde bu ağrılar daha da artıyorsa hipoglisemi yönünden bir inceleme yaptırmanızda fayda olabilir.

VE DİĞERLERİ...

Böbrek yetmezliğinden romatizmal hastalıklara, karaciğer yetmezliğinden kalp problemlerine, sinüzitten diş çürüklerine kadar daha onlarca neden baş ağrısına sebep olabiliyor. Bu nedenle başınız ağrıyorsa “geçer, psikolojiktir” demek yerine konuyu daha dikkatle izlemenizi tavsiye ederim.

BAŞ AĞRISI OLANLARA ÖNERİLER

Eğer baş ağrısından yakınıyorsanız, aşağıdaki öneriler işinize yarayacak:

- Düzenli uyuyun.
- Düzenli ve dengeli beslenin.
- Öğün atlamayın, aç kalmayın.
- Sık aralıklarla az az yiyin.
- Migreni tetikleyebilen kafeinli içeceklerden uzak durun.
- Çikolatayı bir düşünün!
- Eski peynirlere dikkat edin.
- Salamura ürünlerden, şarap ve benzeri alkollü içeceklerden uzak durun.
- Stresi azaltma yönünde çabalar gösterin. Stresli ortamlardan uzaklaşın.
- Düzenli egzersiz yapın. Ruhsal gevşeme egzersizlerini öğrenin, uygulayın. Örneğin yogadan, meditasyon, biyofitek uygulamalarından faydalanmanın yollarını arayın.
- Tatil ve dinlenmeden taviz vermeyin.
- Gürültülü, puslu, dumanlı, kötü kokulu, aşırı ışıklı yerlerden uzakta durun.
- Dingin, keyifli, iyi bir hayat sürmeye öncelik verin.

SEKS BAŞ AĞRISI YAPAR MI?

Migren ataklarıyla cinsel yaşamın da ilişkisi olabiliyor. Bazı migrenlilerde tıpkı stres, gürültü, ışık gibi cinsel ilişki de migren atağını tetikleyebiliyor. Ayrıca migren nöbetleri esnasında kadınlar cinsel ilişkiden de uzaklaşıyor. Ancak bunun tam tersi durumlar da var. Bazı migrenlerde cinsel ilişki ve orgazm baş ağrısını ortadan kaldırabiliyor.

Temel olarak şu noktayı akılda tutmak lazım: Kadınlarda migren hormonal durumla yakın ilişki gösterebiliyor. Çoğu migrenli kadında hamilelik döneminde ataklar kayboluyor. Yine çoğu migrenli kadında periyot dönemlerinde çok şiddetli ağrı atakları ortaya çıkabiliyor (adet migreni).

BAŞ AĞRITAN YİYECEKLER

Migren tipi baş ağrılarıyla yiyecekler arasında ciddi bir ilişkinin olabileceğini gösteren kanıtlar var. Bazı migrenli hastalarda çikolata, küflü eski peynirler, hatta süt ürünlerinin tamamı baş ağrısı krizlerini davet edebiliyor.

Hazır çorbalarda ve Çin yemeklerinde bolca bulunan MSG (monosodyumglutamat) de baş ağrısına yol açabiliyor. Çay veya kahve ile migren atağı başlayan hastalar da var. Bazı migrenlilerde özellikle şarabın atağı tetiklediği biliniyor.

HÜRRİYET

Cer Modern kapılarını açıyor


Çağdaş müze mimarisinin bir örneği olan Cer Modern, 1 Nisanda açılacak.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından eski vagon tamirhaneleri ve cer atölyelerinin restorasyonuyla ve Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) desteğiyle hayata geçecek olan Cer Modern, ulusal ve uluslararası sanat etkinliklerinin sergilenmesine olanak sağlayacak.

Türkiye'nin 4 bin 500 metrekare tek parça, en büyük sergi salonuna sahip Cer Modern, toplam 11 bin 500 metrekare kapalı alanda süreli sergiler galerisi, fotoğraf galerisi, müze mağazası, konferans salonu, sanatçı rezidansları, kafe ve heykel park alanıyla sanatsal çeşitliliğe ev sahipliği yapacak. Giriş katında yer alan yayın, katalog ve kütüphane bölümünde modern sanatlar, sahne sanatları ve düşünsel alanda başvuru kaynakları yer alacak.

Cer Modern, Türkiye'de ilk kez bir stüdyo ikamet programı başlatacak ve ana bina içerisinde yer alan 5 işlik, yerel ve uluslararası sanatçıların kullanımına açılacak. 6 aylık dönemlerle tahsis edilecek stüdyolarda ikamet edecek sanatçılardan, randevu sistemiyle ziyaretçilerle buluşarak sanatsal üretimleri hakkında bilgi vermeleri istenecek.

Toplumsal bir eğitim projesi olması hedeflenen Cer Modern, her yaştan ziyaretçinin yerinde sanat üretimine katılmasını sağlamak amacıyla sürekli proje üreten bir kültür ve eğitim merkezi olacak.

Bilim dünyasında önemli keşif

Orta Asya Altay Dağları'nda yeni bir insan soyuna ait olabilecek el kemiği bulundu.

Paleoantropoli ve zooloji bilim adamlarının araştırması sırasında Altay Dağları'nda bulunan en az 30 bin yıllık serçe parmağı kemiğinin DNA incelemesi ve hücre organeli mitokondri yapısı incelendi.

Mitokondri, kas-sinir hücrelerinde enerji iletimini sağlıyor.

Leipzig'deki Max Planck Evrim Antropolojisi Enstitüsü uzmanı Johannes Krause, "Neanderthal insanı ve günümüze uzanan homo sapiens (Bilen İnsan) insanından farklı gözüken bu soyun (veya türün) gerçekten apayrı olup olmadığının anlaşılması için derinlemesine araştırmalar olacak" dedi.

Neandherthal insanı ile "modern insan" homo sapiens'in 500 bin yıl önce genetik olarak farklılaşma ihtimalinin kuvvetli olduğu düşünülüyor.

"Gerçekten daha önce hiç görmediğimiz yeni insan soyuna benziyor. 40 bin yıl geriye gidebilen bu tür homo sapiens'e çok benziyor; ancak genetik olarak farklı" diyen Max Planck antropoloji genetiği uzmanı Johannes Krause, güney Sibirya Altay türü için, "Dik Yürüyen İnsan" homo erectus'tan çok daha genç Altay insanı soyunun 1,9 milyon yıl önce ilk çıkış kıtası olarak Afrika'dan türemiş olabileceğini belirtti.

CNNTÜRK

Beslenmenin altın kuralları


Yaşlılarda hatalı beslenme yaşam süresini kısatıyor. Bu kurallara dikkat edilmeli....

Salih Baran - Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Selda Tahmazoğlu, ''Yaşlılarda hatalı beslenme ve hareketsizlik, organların işlevlerinde bozuklukları artırarak yaşam kalitesini bozar ve yaşam süresini kısaltır'' dedi.

Tahmazoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hücrelerin yıpranmasında genetiğin yanı sıra beslenmenin de etkisi olduğunu söyledi.

Yaşlanmada hatalı beslenmeler sonucu kemik hastalıklarından, görme problemlerine, hipertansiyondan, şeker hastalığına kadar pek çok rahatsızlıkların görülme sıklığının daha fazla olduğunu belirten Tahmazoğlu, şunları kaydetti:

''Genellikle yaş ilerledikçe fiziksel uğraşılar azalır. Yaşlılarda hatalı beslenme ve hareketsizlik, organların işlevlerinde bozuklukları artırarak yaşam kalitesini bozar ve yaşam süresini kısaltır. Bu bozuklukların başında hipertansiyon, kalp-damar rahatsızlıkları, şeker hastalığı ve böbrek hastalıkları gelir. Görme ve işitme organlarının çalışmaları aksar, az kalsiyum alımı, fiziksel aktivitenin azlığı nedeniyle kemiklerden kalsiyum çekilmesi artar. Kas kütlesi azalır. Buna bağlı olarak kemik hastalıkları ile alınan yiyeceklerin sindirilmesi zorlaşır.''

Öğün sayısının artırılıp öğünlerdeki yiyecek miktarı azaltılarak, ileri yaşlarda sıklıkla karşılaşılan sindirim problemlerinin önüne geçilebileceğini bildiren Tahmazoğlu, yaşlıların beslenmede dikkat etmesi gereken hususları şöyle sıraladı:

-Beslenmede sıvı miktarı artırılıp, tuz miktarı azaltılarak böbreklerin yükü hafifletilmedir.

-Yemeklerin pişirilmesinde kızartmalardan kaçınılmalıdır, haşlama tercih edilmelidir.

-Yemekler, ızgara ve fırında pişirilmelidir.

-Ağır tatlı ve hamur işlerinden uzak durulmalı, sütlaç ve muhallebi gibi hafif sütlü tatlılar tercih edilmelidir.

-Çay, kahve tüketimine dikkat edilmeli, bitki çayları içilmelidir.

-Katı yağ tüketimi yerine sıvı yağ, özellikle zeytinyağı kullanılmalıdır.

-Süt ve yoğurt tüketimi artırılmalıdır.

Tahmazoğlu, beslenmeye dikkat etmenin yanında yaşlıların, hafif fiziksel aktivite ve egzersiz yapmalarını önererek, açık havadan yararlanılması ve stresten uzak durulmasının faydalı olacağını kaydetti.

Yazın favorisi çizgili desenler

Çizgili giymeyi seviyorsanız bu yaz tam size göre!

Beyazın başrolde olduğu; kırmızı, lacivert, gri, mor, mavi, sarı gibi renklerle kombinlenmiş çizgili kıyafetler 2010 yaz modasının öne çıkan trendi.

Çizgili kıyafetler günlük hayat tarzınıza şıklık katar, sade bir kıyafeti ilgi çekici hale getirir. Tüm kıyafetlerde olduğu gibi vücut tipinize göre seçim yapmak size istediğiniz gibi görünme garantisini verir. Enine çizgiler olduğunuzdan daha kilolu görünmenizi sağlarken; boyuna çizgiler olduğunuzdan daha ince görünmenizi sağlar.

Çizgili kıyafetlerin gücünden yararlanarak daha zayıf ya da daha dolgun görünmek sizin elinizde!
Çizgili kıyafetlerde ayakkabı seçimi oldukça kolaydır. Beyaz renk ön planda olduğu için 1 çift beyaz ayakkabı tüm çizgili kıyafetlerinizle giymek için uygun olacaktır. Ayakkabı seçiminizde farklı renkler denemek istiyorsanız çizgili kıyafetinizdeki ikinci rengi tercih edebilirsiniz. Beyaz-gri birleşiminden oluşan çizgili elbisenizin altına siyah ya da gri ayakkabı giyebilirsiniz.

Leopar desenli kıyafetlerde olduğu gibi tek parça kuralı çizgili kıyafetler için de geçerlidir. Yani, bir kombinde sadece bir parçada çizgi tercih etmelisiniz. Çizgili bir bluz giyiyorsanız; ayakkabı, pantolon ve hırkanız tek renk olmalıdır. Çizgili bir elbisenin üzerine hem renkli hem de desenli parçalar giyerseniz karmaşık bir görünüm sergilersiniz.

Çizgili kıyafetleri seviyor ancak henüz sizin için erken olduğunu düşünüyorsanız aksesuarlarınızda kullanarak gözünüzü alıştırabilirsiniz. Tek renk kıyafetlerden oluşan bir kombini çizgili fular, çanta, takı ya da şapkayla trende uygun hale getirebilirsiniz.

Yeni sezon için alışverişe çıkacaksanız, alışveriş sepetinize mutlaka çizgili kıyafetler ekleyin. Hem şık hem de trendi görünmenin keyfini çizgilerle yaşayın!

MODAMAKYAJ

CERN için geri sayım başladı


CERN, bu alandaki en yüksek enerjili deneye hazır.

Dünyanın en büyük atom altı parçacık çarpıştırıcısı olan Büyük Hadron Çarpıştırıcısı, 30 Mart'ta gerçekleştirilecek olan, bugüne kadar bu alanda yapılmış en yüksek enerjili deneye hazır.

Proton huzmelerinin çarpıştırılacağı deneyde, ''Büyük Patlama'' ile ortaya çıkan evrendeki madde yapısının daha iyi anlaşılması amaçlanıyor. Parçacıkların çarpıştırılması sonucundaki parçalanmayla ortaya çıkacak alt parçacıkların neler olduğu belirlenmeye çalışılacak, teorik düzeyde açıklaması yapılmış olan parçacıkların veya önerme düzeyindeki mikro güçlerin varlığı tespit edilmeye çalışılacak.

Proton huzmeleri, Cenevre'de, İsviçre-Fransa sınırında bulunan, 27 kilometrelik oval tünelde her iki yöne doğru harekete geçirilerek hızlandırılacak ve çarpıştırılacak. Bu proton parçacıkları, karşı yönlerden birbirlerine doğru 3,5 Tera elektron volt (3,5 trilyon elektron volt- TeV) enerjiyle çarpıştırılacaklar. Protonlar birbirlerine çarptıklarında, ışık hızına yakın bir hıza ulaşmış olacaklar. Bu enerji, bugüne kadar Avrupa ve ABD'deki çarpıştırıcılarda kaydedilen en yüksek enerji düzeyi olacak. Çarpışmanın şiddetinin artırılmasıyla, çarpışma sonucundaki parçalanmalarla ortaya çıkan, daha önce gözlemlenememiş yeni alt parçacıkların gözlemlenmesi bekleniyor. Bu da, evrenin ortaya çıktığı ''Büyük Patlama- Big Bang'' anının bir küçük modelinin yapılması anlamına geliyor.

CERN Genel Müdürü Rolf-Dieter Heuer, yaptığı açıklamada, "Yeni Fiziğin kapılarını, insanlık tarihindeki yeni bir keşifler dönemini açıyoruz" dedi.

Parçacıklar birbirlerine çarptığında her bir çarpışmanın yarattığı mini patlamalar, dünyanın dört bir yanındaki binlerce bilimci tarafından zaman içerisinde incelenerek analiz edilecek. Bu analizlerle, 13,7 milyar yıl önce olduğu tahmin edilen Büyük Patlama'nın meydana geldiği anın hemen sonrasındaki koşullar anlaşılmaya çalışılacak. Yıldızların ve gezegenlerin kökeni, kara enerjinin ne olduğu, evrenin yüzde 25'ini oluşturduğu sanılan kara maddenin yapısı gibi sırlara erişilmeye çalışılacak. İskoç bilimci Peter Higgs'in 30 yılı aşkın bir süre önce ortaya attığı, maddeye kütlesini verdiği varsayılan Higgs bozonunun varlığı belirlenmeye çalışılacak. Paralel evrenlerin olup olmadığı, Büyük Patlama'dan önce ne olduğu gibi konularda düşünce üretilmesinin yolu açılabilecek.

Yıllar içerisinde çarpıştırma enerjisi 7 TeV'e kadar çıkarılacak. Her iki yönden parçacıkların çarpışmasından ötürü 14 TeV gücünde olacak bu çarpışmaya 2013'de ulaşılması planlanıyor. Bu güçte bir çarpışma da yepyeni başka keşiflerin kapısını açacak.

Hulki Cevizoğlu Ses TV'de


Osman Gökçek'in başına geçtiği kanal ismini ve logosunu da değiştiriyor.

Ankara merkezli SES TV yeniden yapılanıyor. Osman Gökçek'in başına geçtiği kanal ismini ve logosunu da değiştiriyor.

Melih Gökçek'e yakınlığıyla bilinen SES TV'de kısa süre önce Osman Gökçek Genel Müdür olarak göreve başlamıştı. Osman Gökçek SES TV'nin imajını yenilemek için kolları sıvadı.

Medyafaresi'nin edindiği bilgilere göre SES TV'nin adı Beyaz TV olarak değişiyor.

Ardından program kadrosu da değişecek.

Ve Bir bomba haber daha...

Eski Refah Partili Hasan Hüseyin Ceylan ve Hulki Cevizoğlu'nun tartışmacı olacağı bir program da yeni dönemde ekranda olacak.

Melih Gökçek, Beyaz TV ile demokratik açılım sürecine ayak uyduracak gibi görünüyor.
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için. Ve öl...mekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.
                                                                                                                                William Shakespeare

14 Mart 2010 Pazar

Güzelliğin formülü doğada


Bitkiler ne işe yarıyor? İşte en çok kullanılan bitkiler ve fonksiyonları…

Doğa eşsiz bir kaynak. Bitkilerden elde edilen özler, günümüzde kremlerden şampuanlara, makyaj malzemelerinden toniklere birçok kozmetik üründe kullanılıyor. Peki bu bitkiler ne işe yarıyor? İşte en çok kullanılan bitkiler ve fonksiyonları…

Cilt koruyucu: Zeytinyağı

Zeytinyağının hikâyesi çok eskilere dayanıyor. Antik çağlarda Akdeniz havzasında nemlendirici olarak kullanılıyordu. Ancak bu mucizevî yağın cildi güzelleştirdiğini fark eden antik çağ insanı, o zamanlar henüz onun cildi besleyen yağ asitleri ve antioksidan içerdiğini bilmiyordu.

Bugün birçok kozmetik üründe kullanılan zeytinyağı, güneş sonrası yanıkları iyileştirmek için de birebir. Zeytin bitkisinin sadece yağı değil, yağından elde edilen ekstre de kozmetik endüstrisinde kullanılıyor.

Yumuşatıcı: Avokado

Avokado, cilt ve saçlarda yumuşatıcı ve nemlendirici bir etkiye sahip olan oleic asit deposu. Son araştırmalar avokado ekstresinin kesikleri daha hızlı iyileştirebildiğini gösteriyor. Ayrıca cilt kanserlerinin tedavisine destek olabileceği ileri sürülüyor.

Nemlendirici bitki: Jojoba

200 yıla yakın bir süre önce Kaliforniya’da bir çölde keşfedilen bu çalıdan elde edilen balmumuna benzer yağ, bugün saç bakım ürünlerinden ruja, kremlerden şapuanlara hemen her türlü kozmetik üründe kullanılıyor. Yaygın ismiyle jojoba, Latince ismiyle Simmondsia Chinensisten elde edilen yağ, son derece saf olması ve çok kolay emilmesi nedeniyle kozmetik üreticilerinin gözdesi. Harika bir nemlendirici olan jojoba, sabun ya da tonik gibi ürünlerde iritasyonu azaltmak için ürünlerin içeriğine ekleniyor.

Gençlik koruyucu: Üzüm Çekirdeği

Üzüm çekirdeği, E vitamininden 20 kat, C vitamininden 50 kat daha güçlü olan, en önemli cilt koruyucusu proanthocyanidin yönünden en zengin bitki. Üzüm çekirdeği içeren bakım ürünleri, ciltteki kolajen ve elastini koruyarak cildin sıkılığını kaybetmesini önlüyor. Kırışıklıkları minimize ediyor. Araştırmalar yara izlerini de hafiflettiğini gösteriyor.

Leke savaşçısı: Meyan Kökü

Meyan kökü ekstresi, metabolizmaya etki ederek güneş lekelerinden korunmayı sağlıyor. Antioksidanlar yönünden de zengin olan meyan kökü, inflamasyonu azaltıyor ve akne yaralarının iyileşmesini hızlandırıyor. Meyan kökü, tüm bu yönleriyle, kimyasal bir aydınlatıcı olan hidokinon’a doğal bir alternatif olarak kremlerde ve diğer kozmetik ürünlerde kullanılıyor.

Her derde dava: Yeşil Çay

Yeşil çay, adeta antioksidanların bir kokteylini sunuyor. Araştırmalar, cilt kanserinden koruduğunu, güneşin yarattığı tahribatı azalttığını ve lekeleri tedavi edebildiğini gösteriyor. Peaki, kırışıklık, sarkma gibi yaşlanma belirtilerine karışı da kullanılabiliyor mu? Deneyler, yeşil çaydaki polifenolün, yaşlanmayı yavaşlamak için de ümit olabileceğini gösteriyor.

İçerdiğinde bu bitki olan kozmetik ürünleri kullanmanın yanı sıra, çay olarak içmek de cilt için faydalı. Eğer kendi yeşil çay kozmetiğinizi yapmak isterseniz size harika bir tonik tarifi: demlediğiniz yeşil çayı buz kalıplarına doldurarak buz küpleri haline getirin. Ancak buz dolabından çıkarır çıkarmaz değil, birkaç dakika sonra cildinize uygulayın ki, buz yanıklarınız oluşmasın.

Kızarıklık alıcı: Krizantem

Yapılan son araştırmalar, bir çeşit krizantem olan Chrysanthemum parthenium (feverfew) bitkisinin cilt kızarıklığı ve inflamasyona iyi geldiğini gösteriyor. Kızarık cildi sakinleştiren bitki, aynı zamanda kızarmayı da önleyebiliyor. İyi sonuç almak için, içeriğinde bu bitkinin bulunduğu nemlendirici ve temizleyicileri sabah akşam kullanın.

Kırışıklık giderici: Gül

Gül, güçlü bir antioksidan olan C vitamini yönünden zengin. Bu yönüyle kırışıklıkları gidermek için ideal bir bitki. Araştırmalar, gülün sakinleştirici özelliği olduğunu da ortaya koyuyor. Haricen sürüldüğünde gül yağı, kan basıncını düşürerek kişinin sakinleşmesini sağlıyor. Bu arada hatırlatmakta fayda var, Türk gülü dünyada hatırı sayılır bir üne sahip. Son yıllarda da Türk kozmetik firmaları bu harika bitkiden çeşitli kozmetik ürünler üretmeye başladı.

Sıvı altın: Argan yağı

Yalnızca Fas’ın güneybatısında yetişen Argania spinosa ağacından elde edilen ve ‘Fas’ın sıvı altını’ olarak bilinen argan yağı, içerdiği E vitamini, ferulik asit ve diğer güçlü antioksidanlarla kozmetikçilerin gözdesi. Cilt kuruluğunu önleyen ve ince çizgileri dolduran argan yağı, yağlı ciltler için de umut veriyor. Bir araştırmada, argan yağı içeren kremlerin sebum üretimini yüzde 42 düşürdüğü gözlemlenmiş.

İlişki iletişimi nasıl olmalı?


Başarılı ilişkinin temel öğelerini mutlaka öğrenin!

Bir ilişki yaşayan herkesin iyileştirme, düzeltme, yoluna koyma listesinde iletişimin ön saflarda yerini almasını koşul koymuyoruz. Ama eğer partneriniz ile açık, dürüst ve saygılı bir iletişim kurabiliyorsanız, çoğu güçlüğe göğüs gerebilecek ve yıpranmadan çıkacak uzun, mutlu ve sağlıklı bir ilişki sahibi olabilirsiniz. İyi bir ilişki iletişimi sağlandığının başlıca belirtisi samimiyettir.

Başarılı bir ilişkinin temel öğeleri

Bunlar bir binanın temli gibi görünebilir. Okumaya başladığınızda, klişe görünseler de size bu temel kuralların gündelik yaşamda sıklıkla kırıldığını söyleyebiliriz. Unutmayın basit şeyler her zaman kolay oldukları anlamına gelmez.

Saygı: Bir ilişki içindeyken, aslında olmadığınızda da, saygı başka bir insanla kurulacak her türlü etkileşim için başlangıç noktasıdır. Burada unutulan bir ayrıntı vardır kimi zaman saygı, diğer insanın duygularını da kapsar, sizin için bir anlamı olmasa dahi. Bunu bir dahaki sefere partneriniz sizin saçma bulduğunuz bir konuda aşırı tepki gösterdiğinde hatırlamaya çalışın.

Güven: Çok, çok önemli. Güven, güven yaratır ama birisinin ilk kartı masaya koyması şart. Samimiyet büyüdükçe güven de büyür. Eğer bir ilişkideki en önemli, değerli ve korunması gereken şey ne diye düşünüyorsanız; şüphesiz güven olduğunu söyleyebiliriz. Ve bir kez kaybedildiğinde, telafi edilmesi çok zordur.

Minnettarlık: Sevgilinizin kimi özelliklerine değer verirsiniz; bazen ise gözleriniz sulanır, gururlanırsınız ve hatta bacaklarınız titrer. İşte bu tür zamanlarda minnettarlık duyarsınız. İşler tersine döndüğü zaman hatırlamamız gereken anlar. Herkes hataya düşebilir, inancınızı kaybetmemeli, desteğinizi kesmemelisiniz.

Samimi ilişki iletişiminin karakteristikleri

İlişki iletişimi saygı, güven ve minnettarlık üzerine kuruludur, ancak gerçek samimiyet için bazı ekstra enstrümanlara da gerek var. İki listenin kesiştiği noktalar olabilir ama durumu mümkün olduğu kadar sadeleştirmeye çalıştığımızı unutmayalım.

Açıklık: Bu gizli bir gündeme sahip olmaktansa, düşündüğünüzü söylemeniz anlamına gelir. Açıklık hayalleriniz ve korkularınız gibi büyük; fikirleriniz ve hoşnutsuzluklarınız gibi sıradan şeylerin tümünü paylaşmaktan geçer.

Dürüstlük: Dürüstlük doğruyu söylemektir. Yine de burada dikkatli olmak gerekir, 3 karakteristiğin de doğru yerde olması gerekir samimiyet içeren diyalog için. Güven olmadan dürüstlük nahoş ve duygusuz olabilir; gerçeği saklamak ya da beyaz yalanlar söylemek durumu değiştirmez. Bazı zamanlar gerekli olduğunu savunsanız da, hata yapmayın. Beyaz da olsa yalan söylediğinizde samimi olmuyorsunuz.

Saygı: Burada yine saygı hor görmekten çok duygularla ilgilidir. Birisine isimler takmaktan bahsetmiyoruz. Burada bahsettiğimiz karşımızdakinin duygularını saygıyla karşılamak. Onları anlamıyor olmamız hatalı ya da saçma oldukları anlamına gelmez. Partneriniz hislerine saygı duyun… Mantığa uymak zorunda değil..

İşte dünyanın 'seks haritası'


En iyi sevişen İspanyollar, en kötüleri Almanlar, Yeni Zellanda'da her şey rahat...

İngiliz gazetesi The Sun'da toplumların cinsel yaşamlarını kapsayan bir araştırma yayınlandı.
Araştırmada dünyanın farklı ülkelerindeki seks alışkanlıkları incelendi.

Bu ülkeler arasında Türkiye yok ancak diğer ülkelere ait ilginç istatistikler yer alıyor.

YENİ ZELANDA: Hayat boyu ortalama 20.4 eşe sahip olan Yeni Zelandalı kadınlar, ‘rastgele cinsel ilişki’de bir numara.

AVUSTURYA: Avusturyalı erkekler ortalama 29.3 eşe sahip. Bu oranla en çapkın millet sıfatını elinde bulunduruyorlar.

İSVEÇ: Kuzeyin en güzel kadınlarına sahip olduğu düşünülen İsveç, aynı zamanda kadınların en çok biseksüel ilişki yaşadığı ülke.

İSPANYA: OnePoll.com’un yaptığı ankete göre dünyanın en iyi sevişen erkekleri İspanyollar.
ALMANYA: Alman erkekleri kadınlar tarafından en kötü şevişen erkekler olarak seçildi. Nedeni ise kötü kokmaları.

YUNANİSTAN: Prezervatif markası Durex'in araştırmasına libidosu en yüksek millet Yunanlar. Yunanistan'ın Mykonos Adası ‘seks oyun bahçesi’ olarak anılıyor.

AVUSTRALYA: Sutyen satışarı baz alınarak yapılan araştırmada en büyük göğüslü kadınların Avustralya’da olduğunu ortaya çıtı.

ABD: ABD yapımı porno filmlerinin yüzde 90'ı California'nın San Fernando Vadisi'nde çekiliyor.

İSRAİL:Tel Aviv 250 adet genelev ile dünyanın 'genelev başkenti' olarak biliniyor.

TAYLAND: Ortalama 10 dakika ile sevişmenin en kısa sürdüğü ülke Tayland.

BREZİLYA: Cinsel Davranışlar Atlası'na göre ortalama 30 dakika ile en uzun sevişen millet Brezilyalılar.

ENDONEZYA: Endonezyada yılda 7 kez düzenlenen ve ‘Pon’ adı verilen özel bir tatil bulunuyor. Bu tatilde eşlerinden başka bir kadınla Java Dağı'na çıkan Endonezyalılar'ın bu kadınla 7 kez birlikte olursa tüm dileklerinin gerçekleşeceğine inanılıyor.

FRANSA: Fransızların yüzde 41'i hayatlarında bir kez de olsa seks partisine katılıyor veya eşlerini değiştiriyor.

JAPONYA: 500 kişinin katılımıyla, dünya grup seks rekoru Japonya'ya ait. Tokyo'nun Harajuku bölgesi 'fetişin başkenti' olarak biliniyor.

HİNDİSTAN: Telefon seksi ilk çıktığında Hintliler telefon hatlarını kilitlediler. Birçok kişi pahalı olan görüşme ücretleri nedeniyle icralık oldu ve hükümet bu hatları yasakladı.

İNGİLTERE: İngiltere'nin banliyösünde bulunan Upminster, porno film ve seks oyuncaklarına ülke genelinden 7.9 kat daha fazla para harcıyor.

Ntvmsnbc

Depresyon cinselliğin katili


Depresyona girenlerde sıkıntılar ortaya çıkıyor.

Depresyona giren kadın ve erkek, cinsel ilişkiden uzaklaşıyor...

Çağınhastalığı depresyonun, cinsel hayata verdiği olumsuz etkiyi anlatan Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, "Depresyona girmiş erkeklerde başta cinsel isteksizlik, erken boşalma ve sertleşme sorunları görülür. Kadınlarda ise cinsel isteksizlik olur" dedi.

İlişki olsa da zevk olmaz

Dr. Yavuz, cinselliğin düşmanı depresyonla ilgili şu bilgileri verdi: "Depresyonda başta cinsel istek azalır. Buna bağlı olarak uyarılma ve orgazm sorunları ortaya çıkabilir. İlişki olsa bile depresyondaki kişi zevk almaz. Ancak tüm bu sorunlar depresyonun tedavi edilmesiyle kendiliğinden düzelmektedir."

Doğum kontrol hapı aklandı


46 bin kadın tam 39 yıl boyunca incelendi ve...

46 bin kadının 39 yıl boyunca incelendiği araştırmaya göre doğum kontrol hapları uzun vadede bazı kanser türlerinde riski düşürüyor

İskoçya’da yapılan bir araştırma, doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda, kanser, kalp hastalıkları ve beyin kanaması riskinin düşük olduğunu ortaya koydu.

Aberdeen Üniversitesi’nin araştırmasında 46 bin kadın 39 yıl boyunca incelendi. Prof. Philip Hannaford, araştırmanın ilk bulgularının, doğum kontrol hapının kanser, kalp hastalığı ve beyin kanamasından ölüm riskini artırdığını gösterdiğini ancak uzun vadede bu riskin ortadan kalktığını ve tersine döndüğünü söyledi.

Hannaford, doğum kontrol hapı kullanan gruplarda ölüm riskinin, yılda 100 binde 52’den daha az olduğunu belirtti. Prof. Hannaford, “Bugüne dek hapı kullanan kadınlarda hastalık riskinin yüksek olduğunu biliyorduk. Ancak bu etki zamanla ortadan kayboluyor. Bu araştırma, ilacı kullanan kadınlarda yüzde 12’lik bir risk düşüşü olduğunu gösterdi” dedi.

Prof. Hannaford kadınların, doğum kontrol hapının yaratabileceği riskleri azaltmak için sigarayı bırakmak ve sağlık kontrolünden geçmek gibi önlemler alabileceğini belirtti.

Araştırmanın ilk kuşak doğum kontrol haplarını kapsadığını kaydeden Prof. Hannaford, “Ancak yeni doğum kontrol haplarına ilişkin incelemelerde de eski haplarla benzer etkileri saptıyoruz.Yeni hapların sağladığı faydanın da aynı düzeyde olduğunu söyleyebiliriz” dedi.

Eski araştırmalar

ULUSLARARASI Kanser Araştırmaları Ajansı’nın 2003’teki araştırması, 5 yıldan uzun süre doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda rahim ağzı kanseri riskinin 4 kat fazla olduğunu göstermişti.

Hapın meme kanseri riskini az da olsa artırdığı tahmin ediliyordu. Harvard Üniversitesi’nin 1992’deki araştırması ilacın, yumurtalık kanseri riskinde ise yüzde 50’lik düşüş sağlayabileceğini göstermişti.

Hapın, özellikle 35 yaş üzeri, sigara içen, yüksek tansiyon, diyabet ve kolesterol şikâyeti olan kadınlarda kalp hastalıkları riskini artırdığı belirtiliyordu. Dünyada 100 milyon kadının doğum kontrol hapı kullandığı sanılıyor. .GoogleFacebook

Maaşları artıracak düzenleme


Hazırlanan yasa tasarısıyla kamudaki tüm uzmanların maaşlarının eşitlenmesi öngörülüyor. Tasarı kabul edilirse en düşük kademedeki uzmana maaşının iki katı zam yapılacağı belirtiliyor...

Hükümetin hazırladığı yeni kanun tasarısı ile 9 bakanlıkta uzmanlık kadrosu oluşturulurken kamuda görevli tüm uzmanların maaşlarının birbirine eşitlenmesi öngörüldü. Tasarıya göre, kamudaki uzman kadrosunun 16 binden 20 bine çıkarılacağı ve yeni personele 3 bin lira maaş ödeneceği ifade edildi. İcracı bakanlıklarda uzmanların, yöneticisinden daha fazla maaş almasına neden olacak bu düzenlemenin, kurumlar arası ücret hiyerarşisini bozacağı bildirildi.

YÜZDE 200 ZAM GELİYOR

Bin 500 lira ücretle vakıflarda çalışan uzman ile 4 bin 500 lira alan TBMM uzmanının maaşlarının eşitlenmesi için 3 bin liralık zam yapılacak. Yeni alınacak 4 bin uzman kadrosuna yılda ödenecek 150 milyon lira ile birlikte uzmanlara ödenecek maaştaki artış toplamda 500 milyon lirayı bulacak.

AMİRLERİN YÜZÜ GÜLECEK

Yasayla birlikte kurumlarda başuzmanların amiri konumunda olan müdür ve üstündeki 35 bin yönetici, başuzmanlardan daha düşük maaş alır hale gelecek. Bu durumun düzeltilmesi ise kamuya pahalıya mal olacak. Her amire ortalama biner lira zam yapılması durumunda yıllık 420 milyon lira fazladan ödeme yapılacak. Uzman maaşları da eklendiğinde yasanın yıllık maliyeti 1 milyar lirayı bulacak.

ESKİ VE YENİ ARASINDA FARK

Tasarı eşitliği hedeflerken TBMM, Başbakanlık, DPT, SPK gibi kurumlarda, yeni yasayla işe başlayacak uzmanlar ile eski uzmanlar arasında maaş farkı olacak. Meclis’te eski uzman 4 bin 500 lira almaya devam ederken, yeni uzman 3 bin lira alacak. Aynı unvana sahip ve aynı işi yapan kişilerin farklı maaş alması, mahkemelerde dava konusu olabilecek.

9 BAKANLIĞA UZMANLAR GELECEK

Tasarı ile Adalet, Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri, Milli Eğitim, Bayındırlık, Tarım, Enerji ve Sağlık Bakanlıklarına uzmanlık kadrosu verilecek. Uzmanlık sınavını kazanan adaylar 5’er yıl süreyle ve her birim arasında yeterlilik aranarak uzman yardımcısı, uzman ve başuzman olarak görev yapacak.

'HİZMET KALİTESİ DÜŞER' UYARISI

Tasarı, uzman yardımcılığı süresini 3 yıldan 5 yıla çıkarıyor. Tasarı ile başarılı gençlerin, uzmanlığı değil geçiş süresi daha kısa olan kaymakamlık veya hakimlik gibi meslekleri tercih edeceği belirtiliyor. 25 yaşında uzman yardımcısı olarak işe başlayan bir kişi 5 yıl sonra uzmanlığa geçememesi durumunda 30 yaşını doldurmuş olacağından başka bir yerde işe başlama şansı da azalacak. 10 yıllık hizmeti olan müfettişler sınav şartı aranmadan doğrudan başmüfettiş olurken başuzman olabilmek için 10 yıllık hizmetin yanında sınav şartı gelecek ve yüzde 25 kota uygulanacak. Bu durum uzmanlığın tercih edilmesini azaltacak.

100 ALANLA 65 ALAN EŞİT OLACAKUzmanlık kadroları kamuda ‘seçkin’ kadrolar olduğu ve yüksek maaş imkanı bulunduğu için Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), TBMM, Başbakanlık, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) gibi kurumlarda uzman olmak isteyen kişiler arasında kıyasıya bir yarış yaşanıyor. Başbakanlık’ta uzmanlık sınavını kazanabilmek için KPSS’den en az 95 ve KPDS’den de 90 puan almak gerekiyor.

CAZİBESİ KALMAZ

Ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki uzman yardımcılığı sınavında 65 puan almak yeterli oluyor. Bu nedenle mevcut uygulamada, en yüksek puanlı gençleri seçerek alan kurumlar, diğer kurumlardan daha fazla maaş ödüyor. Yeni tasarıyla, puanı yüksek kurumların cazibesini kaybetmesinden ve kurumların kalitesinin düşmesinden endişe ediliyor.

ABD’de doktordan fazla kazanan uzman hemşire var


ABD’de, uzman hemşireler, doktorlardan daha çok kazanıyor. Merritt Hawkins & Associates firması tarafından yapılan bir araştırmaya göre, tıp merkezleri, doktorlardan çok konusunda uzman hemşirelere daha çok maaş ve mali imkan sunuyor. Hekimlere yıllık ortalama 173 bin dolar ödeyen tıp merkezleri, uzman hemşirelere de yıllık ortalama 189 bin dolar ödüyor. ABD en çok aranan hemşirelerin ise anestezi başta olmak üzere ameliyathane deneyimi olan hemşireler olduğu belirtiliyor. Uzman hemşire talebinin son dört yıldan buyana devamlı artış trendi içinde olduğu da ifade ediliyor.

quest.net'in tuzağına düşmeyin


Tartışmanın odağındaki şirketin merkezinde tabela bile yok

İnternet üzerinden zenginlik vaadiyle milyonlarca kişiden para toplayan Quest şirketi, birçok ülkede yasaklandı. Şirketin Hong Kong'daki merkezini müşteri kimliğiyle gezen Cihan Haber Ajansı muhabiri, ilginç durumlarla karşılaştı. Tabelasız, küçük bir ofisten yönetilen 'saadet zinciri', insanları etkilemek için birbirinden ilginç yöntemler uygulamış.

Türkiye'de birçok insanı tuzağına düşürerek çok büyük miktarda para toplayan Hong Kong menşeli Quest şirketinin, saadet zinciri olduğu ortaya çıktı. İnternet üzerinden zenginlik vaat eden Hong Konglu quest.net sitesi, ABD ve Hindistan gibi büyük ülkelerin yanı sıra özellikle Kamboçya, Sri Lanka, Bangladeş, Afganistan, İran, Malezya, Endonezya ve Nepal gibi fakir ülkeleri hedef seçmiş. Bu gibi ülkelerde politikacı ve işadamlarına görkemli partiler veren ve bu sayede tanınmayı başaran firma, Sri Lanka'da bazı politikacılara Monaco'da bedava tatil imkanı sunarak fakir insanları etkilemiş. Hindistan'da ise yaygın bir inanış olan Hinduizm'deki 'fil başlı tanrı Pillayar'ı kolye başlıklarına basarak insanların dini duygularını istismar etmiş ve büyük satış rakamlarına ulaşmış. Hindistan'da halkın altın ve ziynet eşyasına düşkünlüğünden yararlanan firma, bununla da kalmayarak bu ülkedeki adını, dikkat çeksin diye şirket ismini Gold Quest diye değiştirmiş. Şirket Türkiye'de ise Quest ismiyle faaliyet gösteriyor. Firma en geniş faaliyetlerini ise İran'da gerçekleştirmiş. Yaklaşık 600 bin kişi, zengin olma hayaliyle bu firmaya üye olmuş. Daha sonra hükümetin yasaklaması ile İran'daki faaliyetlerine son vermek durumunda kalmış. Şirket Nepal'de bir oluşum içine girerek yaklaşık 15 bin kişiden para toplamış. Sri Lanka'da ise özellikle de köy ve kasaba kesimlerinden 3 bin ile 5 bin genç aynı duruma düşmüş. Mağdurlar paralarını geri alamamış; ama firma, ülkede yasaklanmış. Firma, yurtdışında topladığı paraları garanti altına almak için hemen Hong Kong'a aktarıyor. Şirketin anavatanı Hong Kong'da iki irtibat merkezi bulunuyor. Biri merkez, diğeri ise büro. Hong Kong adası, Wan Chai bölgesindeki ofisi oldukça küçük. Fenwick Caddesi Jübilee Center 12'nci kattaki ofise, birçok bar ve gece kulüpleri arasından geçerek varılıyor. Firma yasal olarak var olmasına rağmen aslında sadece sanal ortamda mevcut ve bu ofis kolu, çalışan birkaç görevlinin girip çıkması için düşünülmüş. Kapısında tabela bulunmayan ofisten içeri girildiğinde öncelikle ışıltılı bir vitrin göze çarpıyor. Vitrinlerin içerisinde Bernhard H.Mayer, Calvin Klein, Davidoff, Paco Rabanne ve F1 Race ürünleri gibi lüks ürünler dikkat çekiyor. Ancak daha sonra ziyaretçilere verilen ürün kataloglarında ve internet sitesi ürün yelpazesinde ise bu ürünlerin çoğu mevcut değil. Amezcua marka 'pozitif enerji yayan' ürünleri anlatmaya başlayan satıcı, ürünün çok önemli olduğunu ve vücuda çok faydası bulunduğunu iddia ediyor. Oysa verilen ürün kataloglarında ise 'faydası olmuştur, olabilir, katkı sağlar' gibi yuvarlak ifadelere yer veriliyor. Vitrinde ayrıca içerisinde Hindu ve Uzakdoğu inançlarına ait sembollerin bulunduğu kolye ve rozetler dikkat çekiyor. Aralarında Diana, Papa ve Hz. İsa'yı temsil eden figürlerin ve 'İsa'yı takip edin', 'Benim ışığımı takip eden karanlıkta kalmaz' gibi yazıların bulunduğu süs eşyaları ve ayrıca Hıristiyan haçı şeklinde tasarlanan birçok kolyeler de mevcut. Ofiste bilgi almak için uzun bir süre bekledikten sonra adının Mark olduğu söyleyen Hint asıllı bir görevli, yanımıza gelerek ne istediğimizi soruyor. Bilgi almak ve abone olmak istediğimizi söyleyince şüpheli bakışlarla bizi süzdükten sonra küçük bir broşür çıkarıyor. Broşür, Bio-Disk adı verilen ve içilen sudaki negatif enerjiyi yok edip temizleyen bir özelliğe sahip bir cihaz hakkında. Yetkili, suların nasıl kirlendiğini broşür yardımıyla anlatıyor ve cihazın nasıl temizlediği hakkında bilgi veriyor. Ürünün denenmesi talebine olumsuz cevap veren görevli, ancak abone olunması ya da abone olmadan satın alınması halinde kullanılabileceğini söylüyor. Ürün için istenen ücret ise 4 bin 290 Hong Kong Doları (825 TL). Nu-Clear adında bir firma ise aynı su arıtma aletini kullanarak ve aynı zamanda fazladan başka ürünler de ekleyerek oluşturduğu bir su arıtma cihazını 240 liraya satıyor. Dikkat çeken bir diğer nokta da firmanın ofisinde bulunan damacanada söz konusu cihazın bulunmaması. Bunun sebebinin sorulması üzerine Mark, cihazı evde kullandığını ve çok memnun kaldığını ifade ediyor. Firmanın sattığı ürünleri, Çin'in büyük ticaret sitesi alibaba.com'da da çok ucuz fiyatlara bulmak mümkün. Şirketin Mark isimli görevlisi, yapılan işte kâr marjının çok yüksek olduğunu, üye olanların haftada 250 ile 15 bin ABD Doları arası kâr edebileceğini söylüyor. Kendisinin dokuz yıldır bu işin içinde olduğunu ve çok iyi para kazandığını ifade ediyor. Ancak Hong Kong'da havaların biraz soğuk olmasından dolayı giymiş olduğu berenin yırtık olması dikkat çekiyor.

KEREM ÇONGAR HONG KONG CİHAN

Sözleşmeli personel tek çatıya girecek


Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sözleşmeli personelin hakları konusunda yaşanan eksiklikleri gidereceklerini belirterek, mevcut kazanımları koruyarak tüm sözleşmeli personeli tek çatı altında toplama çalışmalarının bulunduğunu kaydetti.

Sağlık Bakanlığı ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (Sağlık-Sen) tarafından Kızılcahamam’da “Sağlık Çalışanlarının Sorunları ve Çözüm Sempozyumu” düzenlendi. Sağlık çalışanlarının güvenliği, sağlıkta şiddet, performans sistemi ve sağlıkta farklı istihdam modellerinin tartışıldığı sempozyuma Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Kaçar, Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Mürsel Turbay, Sağlık-Sen Yönetim kurulu Üyeleri ile il Başkanları katıldı. Akdağ, mevcut kazanımları koruyarak tüm sözleşmeli personeli tek çatı altında toplama çalışmalarının bulunduğunu belirterek, bunların karşılıklı diyalog ve birlikte çalışmanın eseri olduğunu kaydetti.



Uzmanlardan spor uyarısı


"Çok kilo vermek için değil sağlık için spor yapın."

Uzmanlar, bahar mevsiminin yaklaşmasına bağlı olarak birçok kişiyi kilo verme telaşının sardığını, ancak kısa sürede çok kilo verme yerine, ömür boyu sağlık için sporun tercih edilmesi gerektiğini bildirdi.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Temel Tıp Bölümü Anatomi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kalaycıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de sağlık için spor anlayışının çok fazla oturmadığını belirterek, ''Spor, sağlık için yapılmalıdır. Spor da aynı yeme ve içme gibi düzenli yerine getirilmesi gereken bir davranış olarak düşünülmelidir. Spor adeta hayat tarzı olmalı'' dedi.

Spor yapacak kişinin, sporu ne için yaptığına karar vermesi ve bu doğrultuda bir spor hekimi ile görüşerek, kendisine en uygun sporun hangisi olduğunu belirlemesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Kalaycıoğlu, ''Millet olarak biraz spor yapma özürlüyüz ve bu konuda çok fazla bilgimiz de yok. Sporun bir şekli, prensipleri ve kuralları olmalı. Yoksa 'aman kilo aldım spor yapayım, kilo verince tekrar bırakırım' anlayışı yanlıştır. 'Yorgunum, çok işim var ya da bugün az yedim spora gitmeyeyim' gibi zihniyetle bu iş olmaz. Belirli günler ve saatlerde her halükarda sporu düzenli olarak yapmak gerekiyor'' diye konuştu.

-''SPORDA NABZIN DAKİKADA 120'NİN ÜZERİNDE ATMASI GEREKİYOR''-

Kalaycıoğlu, kişinin sporu hayatının akışına göre değil, hayatını sporun akışına göre yönlendirmek ve plan, program yapması gerektiğini vurgulayarak, ''Haftada 3 gün ve 20 dakikanın altında yapılan sporun sağlık anlamında hiçbir faydası yok. Yapılan bilimsel araştırmalar sporun haftada en az 3 gün ve 20 dakika olması gerektiğini gösteriyor. Nabzın dakikada 120'nin üzerinde atması gerekiyor'' dedi.

-''KİLO VERMEK İÇİN DEĞİL, SAĞLIK İÇİN'-

Isınmadan spor yapılmasının, spordan hemen önce ya da sonrasında yemek yemenin sakıncalı olduğuna dikkati çeken Kalaycıoğlu, şöyle devam etti:

''İdeal olan spordan 2-3 saat önce yeme içme işinin bitmiş olmasıdır. Spora başlamadan önce kişinin açma germe hareketleri dediğimiz vücudu spora hazırlayıcı hareketleri yapması lazım. Kişi bunları yapmaya üşenmemeli. Bu hareketler yapılmadığı takdirde kas yırtılmaları, ani travma ve sakatlanmalar olabilir. Bu nedenle kişi açma germe hareketleriyle spora başlamalı. Spora başlarken birden bire koşma değil, yavaş bir tempoyla başlayıp, tempoyu belli bir seviyeye çıkartmalı ve sonunda da yine yavaş yavaş tempoyu düşürerek bitirmeli.''

Kalaycıoğlu, Türk toplumunda sporun, ''spor eşittir kilo vermek'' olarak değerlendirildiğini belirterek, şunları söyledi:

''Bu yanlış bir yaklaşım. Spor kilo vermek için değil, sağlık için yapılır. Sağlıklı olmanın iki vazgeçilmez unsuru var. Biri mutlaka ve mutlaka düzenli bir beslenme şekli, diğeri ise egzersiz. Beslenme derken bizim anladığımız can boğazdan gelir değil, can boğazdan gideri unutmamak lazım. 'Yersen sağlıklı olursun' diye bir şey yok, yersen sağlıksız olursun. Ne kadar çok yersen vücudu o kadar çok yormuş olursun. Vücudu ne kadar çok yorarsan o kadar çok hasta olma ihtimalin olur.''

Fazla besinin vücutta toksik etki yaptığını ifade eden Kalaycıoğlu, ''Yani fazla besin zehirlenme yapar. Vücut, kendisine gelen fazla besini vücuttan uzaklaştırabilmek için çok fazla çalışmaya başlıyor ve daha fazla yoruluyor. Bu da daha fazla yıpranmak anlamına geliyor'' diye konuştu.

-''KİŞİ SPORA BAŞLAYINCA YAŞAMI BOYUNCA DEVAM ETMELİ''-

Kalaycıoğlu, 'bütün gün evde, işte çalıştım, ayrıca spor yapmama gerek yok, günde 1 öğün yiyorum bir şey olmaz' gibi, kişilerin bilimsellikten uzak varsayımlarla kendilerine spor yapmamak için türlü ikna yöntemleri seçtiklerine işaret ederek, ''Kısa vadede şiddetli sporlar yapmaktansa belli bir tempoda uzun vadeli spor yapmak gerekiyor ki vücut depodaki yağları yaksın. Ani yapılan sporda vücut, kandaki şekeri yakıyor, şeker bitince vücut da tükeniyor. Halbuki spor, uzun vadede yavaş yavaş olunca vücut depodaki yağlardan yakarak enerji harcıyor. Dolayısıyla kişinin belli bir tempoda spor yapması gerekiyor'' dedi.

-SPORDAN HEMEN SONRA NEDEN YEMEK YENMEMELİ?-

Kilo veren kişinin bir süre sonra, verdiği kilo miktarını yeterli bulup, sporu bırakabildiğini dile getiren Kalaycıoğlu, şunları kaydetti:

''Kişi spora başlayınca, sağlıklı bir yaşam için hayatı boyunca ve yaşına uygun olarak devam etmeli. Spor sonrasında sıcak suyla duş alınması lazım. Spor yapan terlesin ya da terlemesin, duşunu almalı. Aradan en az 1 saat geçtikten sonra bir şeyler yemeli. Spor sırasında kol, bacak kasları, kalp, akciğer gibi organlara kan gidiyor. Dinleniyorken bütün bu organlar da dinleniyor ve o zaman sindirim sistemi çalışıyor. Biz hem spor yapıp hem de ardından yemek yediğiniz zaman kan ortada kalıyor, 'Akciğere mi, kola mı, bacağa mı yoksa sindirim sistemine mi gideyim' diye bu sefer bocalamaya başlıyor. İki tarafa kan yetmediği için ne doğru dürüst sindirim ne de solunum oluyor. Böylece aslında kişi farkında olmadan kendine de kötülük yapıyor. Aldığı gıdayı da yakamıyor, bu sefer kilo yapmaya başlıyor. Kişi 'bugün spor yaptım şunları yemeyi hak ettim' diye yemeğe saldırılırsa, spor yapmasının hiçbir anlamı yok.''

A.A.

Fanatik Web TV yenilendi


Web TV yepyeni fonksiyonlarıyla yayına girdi.

fanatik.com.tr'nin video sayfası Fanatik Web TV, yenilenen tasarımı ve yepyeni fonksiyonlarıyla yayına girdi.

Yeni FANATİK WEB TV'de neler var?

* Hareketli görüntü içeriğini en iyi şekilde ön plana çıkaran renk tonları ve görsel efektlerle oluşturulmuş profesyonel görsel tasarım.

* En son teknoloji kullanılarak hazırlanmış video altyapısı.

* Hızlı sayfa geçişleri ve video yüklemesiyle, beklemeden, takılmadan video izleyebilme imkanı.

* En güncel spor içeriğiyle harmanlanmış, toplam 15 videodan oluşan manşet modülü.

* 'Bugün', 'Bu Hafta', 'Bu Ay' ve 'Son 3 Ay' gibi birbirinden farklı seçeneklerle listeleme yapabilme fırsatı sunan 'En Çok İzlenenler' modülü. Her bir sekmesinde 20 farklı, toplamda da 80 videoluk bir seçki sunan 'En Çok İzlenenler' modülü.

* En beğendiğiniz videoları bir araya toplayıp, arşivlemenizi sağlayan 'Video Listem' modülü. Fanatik Web TV'nin gelişmiş 'Video Listem' modülüyle yüzlerce videoyu depolayabilir ve istediğinizde kolayca ulaşıp izleyebilirsiniz.

* Kullanıcıların aradıkları videoları rahatlıkla bulabilecekleri gelişmiş arama motoru ve listeleme seçenekleri.

* video.fanatik.com.tr'nin her biri konusunda deneyimli video editörleri tarafından özenle hazırlanan, birbirinden fantastik videoları bir araya toplayan 'Editör'ün Seçtikleri' bölümü.

* Site kullanıcıları tarafından aramada en çok kullanılan 10 kelimeyi bir araya getiren ve ortak kullanıcı eğilimlerinin paylaşılmasına fırsat veren 'En Çok Aranan 10 Kelime' modülü.

* En güncel fanatik.com.tr haberlerinin sırayla döndüğü'FANATİK Son Dakika' modülü.

* En güncel fanatik.com.tr galeri haberlerinden oluşan, milyonlarca görüntülenme sayılarına ulaşmış galerilerin bir araya toplandığı 'FANATİK Galeriden Seçmeler' modülü.

* Reklam bannerlarının en efektif şekilde görüntülenmesini sağlayan ve reklam verenlere 728x90 ile 300x250 px olmak üzere iki farklı seçenek sunan dinamik reklam alanları.