6 Ağustos 2010 Cuma

--MEVLİD'E DAVET--

26 Haziran 2010 tarihinde Ankara'da hakkın rahmetine kavuşan annemiz merhume Nazan Durmuş'un vefatının 40. günü münasebetiyle Zonguldak Karaelmas Mah. Validei Camiinde 7 Ağustos 2010 Cumartesi günü ikindi namazından sonra mevlidi okunacaktır.

Sevenleri, tüm dost, akraba ve arkadaşlarımıza duyurulur.
...
Saygılarımızla

DURMUŞ AİLESİ

5 Ağustos 2010 Perşembe

dürüst olmak bir erdemdir..

Dürüstlük insan ahlakının temelidir.

Ama dürüstlük nedir?

Yalan söylememek, kimseyi aldatmamak, kendi çıkarı için başkalarını kandırmamak, olduğundan başka türlü görünmemek dürüst olmak için yeterli midir?

Değildir

Çağımızda bunlar da kalmadı elbette, ama dürüstlük bunlardan çok daha fazla, bunlardan çok daha başka bir şeydir.

Dürüst olmak, gerçekleri kabul etmektir. Dürüst olmak, her şey ve herkes için aynı ilkeleri geçerli kılmaktır. Dürüst olmak, her zaman ve her koşulda doğru bildiğinin yanında olmaktır. Bunlardan ötürü de dürüst olmak çok zor bir şeydir.

Dürüst olmak en başta cesur olmayı gerektirir.

Cesur olamadan dürüst olamazsın.

Yalnız kalmayı göze alamazsan dürüst olamazsın.

Çıkarlarından yoksun kalmayı göze alamazsan dürüst olamazsın.

Dürüst olmak, bedeli çok ağır bir erdemdir.

Ama zaten bütün bunlardan ötürü de çok değerlidir.

O zaman insan neden dürüst olmanın peşinde koşsun ki?

Böylesine ağır bir yükü kim sırtlanmak ister?

Söze bakarsan herkes dürüst olduğunu söyler. Rahatça ve kolayca.

Ama biraz onların yakınlarında durur, nelerden çıkar sağladığına bakarsan görürsün ki gerçekte dürüst değillerdir.

Her çıkar, ekonomik çıkar değildir ..

Duygusal çıkarlar vardır, kendi üstünlüğünü kabul ettirmeye dayalı çıkarlar vardır.

Çok çeşitli çıkarlar vardır.

İnsanı baştan çıkaran da her çeşitten çıkardır.

İşte, insanı dürüst olmaktan uzaklaştıranlar bunlardır.

İnsan önce kendine karşı dürüst olmaktan vazgeçer.

Sonra da buna uygun kılıflar hazırlar.

“Koşullar” der, “'Böyle yapmak gerekiyordu” der, “Sen işin içyüzünü bilmiyorsun” der, daha sıkışırsa karşısındakini suçlar, tehdit eder, saldırır.

Ama ne yaparsa yapsın, dürüst değildir.

Gerçekleri kabul etmeye yanaşamaz.

Bir yıl önce “ahlaksal zekâ” konusunda bir yazı yazmıştım.

Ahlakın bir zekâ biçimi olduğunu belirmiştim ki doğrudur.

Dürüstlük de bu ahlaksal zekânın birinci ilkesidir.

Ama bak, dürüstlük insana neleri sağlar?

Öncelikle, dürüstlük özdeğer yaratır. Kendine değer vermeyi öğrenirsin.

Özdeğer kendine saygı duymayı yaratır, özsaygın olur.

Özdeğer ile özsaygı da özgüveni yaratır.

Özgüveni olmayanlara dikkatle bakarsan görürsün ki özsaygıları ve özdeğerleri ya eksiktir ya da yoktur.

Özgüven, temelsiz bir böbürlenme değildir.

Temelsiz bir böbürlenme, değersizliğini örtmeye yarayan bir özgüven taklididir.

Özgüven, gerektiği zaman ortaya çıkan büyük bir güçtür.

Ama işte özgüven de baba parasıyla, dayı desteğiyle oluşmaz.

Özgüven senin bileğinin hakkıyla kazanacağın bir erdemdir.

Özgüven, dürüstlüğünün sana armağanıdır.

Dürüstlük , yaşamının temel taşı olursa kazanırsın.

Hakkın olanı kazanırsın ki çok değerlidir.

Doğru olanı kazanırsın ki başını hep dik tutmanı sağlar.

Kendini kazanırsın ki en büyük kazancındır.

Geri yanı sana kendiliğinden gelir.

Doğru yerde durana doğru şeyler gelir.

Yaşamanın güzelliği bundan başka nedir ki?



alıntıdır

1 Ağustos 2010 Pazar

Kır kırlangıçlarında Çernobil tümörü

Çernobil'deki nükleer felaket, çevredeki memeli hayatı azalttı, pek çok türde kalıcı tümörler yarattı.

Çernobil'deki doğal hayat üzerine yapılan kapsamlı bir araştırma, nükleer patlamadan beri bölgede memelilerin sayısının azaldığını ortaya koydu. Pek çok hayvan türünde de tümörler saptandı.

Nükleer santralin etrafındaki bölgede hayvan türleri üzerinde yapılan, 3 yıldan fazla süren araştırmada, nükleer kirliliğin biyoçeşitlilik üzerindeki "önemli etkisi" üzerine önemli kanıt sağladığı belirtildi.

Projeyi, Güney Carolina Üniversitesi'nden Prof. Timothy Mousseau ve Paris-Sud Üniversitesi'nden Dr. Anders Moller yürüttü. Araştırmanın sonucu, Ecological Indicators dergisinde yayınlandı.


Araştırma çerçevesinde, 2006-2009 arasında bölgedeki böcekler, kuşlar, memeliler, amfibiler, sürüngenler ve diğer canlılar üzerinde sayım ve inceleme yapıldı.

Araştırma kapsamında santralin yakın çevresindeki türlerin sayısıyla, bölgedeki kirlilikten etkilenmeyen benzeri habitatların durumu karşılaştırıldı.

Daha önce yapılan araştırmada, hala bölgeyi etkileyen düşük seviyeli radyasyonun kuşlar ve böcekler üzerinde olumsuz etkisi bulunduğu saptanmıştı.

Prof. Mousseau, yeni araştırmalarının, memeliler ve sürüngenlerin de bölgede biyoçeşitliliğin azaldığının "güçlü göstergesi" olduğunu gösterdiğini söyledi.

Bunun yanı sıra, radyasyon kirliliğinin hayvanlar üzerindeki etkisine de bakıldı. Kirliliğin etkisinin özellikle kuşlar üzerinde çok açık görüldüğünü belirten Mousseau ve Moller, kır kırlangıçlarının ayaklarında, boyunlarında ve göz çevrelerinde tümörler tespit ettiler.

Prof. Mousseau, araştırmanın, radyasyon kirliliğinden memelilerin önemli ölçüde etkilendiğini gösteren ilk titiz sayım çalışması olduğunu söyledi.

Ukrayna'nın Çernobil kentindeki nükleer reaktörün 4. ünitesinde 26 Nisan 1986'da büyük bir patlama olmuş, radyasyon çevre ülkeleri de etkilemişti.

Neyzen Tevfik'ten yaşam üzerine...


Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama, biraz duraksa, neler olup bittiğine anlam verme. Mutlaka yanlış bir şey oldu ve düşüncelerin ile dileklerin aynı orantıda değildi ve varlığın ile buluşamadı. Sorun yok, sadece bekle. Güneş doğacaktır, çimler yeşerecektir, çiçekler açacaktır, rüzgar esecektir ve yağmur yağacaktır, zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur! İzlemene devam et, şahitlik güzeldir, hem olayın dışındasındır hem de içinde, o bir dengedir, o anlamlıdır, şahit ol, tanık ol, olan ile bütünleş, güzellik olanların içinden filizlenecektir; zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur!..Hayat üçbuçukla dört arasındadır. .. Ya üçbuçuk atarsın, ya da dört dörtlük yaşarsın...

NEYZEN TEVFİK


Aile Hekiminizi Aşağıdaki Adresten Öğrenin.Hamsi Ve Family.Mutluluk Zamanından Önce Karar verdiğiniz Bir Şeydir.Odadan hoşlanıp hoşlanmamam,mobilyaların nasıl düzenlendiğiyle değil,onları zihnimde nasıl düzenlediğimle ilgilidir.


Hoca tahtaya kocaman bir H-A-M-S-İ yazıp başlar anlatmaya:

Hedef: Bir insanın hedefi yoksa başarı beklenemez. Hedef tek başına bir şey ifade etmez.
Azim: Hedefin işe yaraması için azim gerekir. Ama sadece azim de kuru bir hayaldir.
Mücadele: Azimden sonuç alabilmek için bilgili,donanımlı olmak ve mücadele etmek gerekir.
Sebat: Donanımlı olmanın ve mücadele etmenin boşa çıkmaması için sabır önemli bir düsturdur.
İstikrar: Bütün bunların varlığı istikrar anlamına gelir ki; istikrar olmadan başarı da olmaz.



FAMILY (Aile)' nin Ne Kadar Güzel Bir Anlamı Varmış Meğer...

92 Yaşında, ufak tefek kendinden emin ve gururlu, her sabah 08 de giyinip kuşanan ve her ne kadar kör bile olsa saçlarını kıvırıp makyajını mükemmelce yapan yaşlı hanım, kocasının Allahın rahmetine kavuşması sonrasında bir huzur evine taşınmaya karar vermişti.

Huzurevinin kapısında sabırla beklenen birkaç saatin ardından odasının hazır olduğu söylendiğinde tatlı tatlı gülümsedi. Tekerlekli sandalyesini asansöre yönlendirdiği sırada kendisine kalacağı odasını anlatmaya başladım. Penceresinde asılı perdelerden de sözettim. Ben anlatırken, az önce kendisine kedi yavrusu hediye edilmiş 8 yaşında küçük bir kız heyecanıyla: "O perdeleri çok severim" dedi.
"Mrs Jones, henüz odayı görmediniz biraz bekleyin" demiştim ki, "Bunun onunla bir ilgisi yok" dedi, "Mutluluk zamanından önce karar verdiğiniz bir şeydir. Benim odadan hoşlanıp hoşlanmamam, mobilyaların nasıl düzenlenmiş olduğuyla değil, benim onları zihnimde nasıl düzenlediğimle ilgilidir. Ben onları sevmeye karar vermiştim zaten. Bu benim her sabah uyandığımda verdiğim bir karardır. Bir seçme hakkım var, Ya bütün günümü artık çalışmayan vücut parçalarımın bana verdiği sıkıntıyı düşünerek geçiririm, ya da yataktan çıkıp hala çalışanlar için şükrederim. Gözlerim açık olduğu sürece her yeni bir gün bir hediyedir. Yeni güne ve hayatımın sadece bu döneminde biriktirdiğim mutlu anılara konsantre olacağım. Yaşlılık banka hesabı gibidir. Ne yatırdıysan onu çekersin hesabından. Benim tavsiyem hatıraların banka hesabına dolu dolu mutluluk yatırman olacaktır. Hatıra Bankamı doldurmaktaki katkın için sana teşekkür ederim, hala oradan mutluluk çekiyorum."

Bu güzel sözlerle birlikte içimi yaşama sevinci kaplamıştı. Sanırım o da bunun farkındaydı ve belki de bu sevinci daha da arttırmak için sözlerine devam etti. "

Mutlu olman için şu beş basit kuralı hatırla:
1- Kalbini nefretten arındır.
2- Zihnini endişelerden arındır.
3- Basit yaşa.
4- Çok ver.
5- Daha az bekle.

Bilmem farkında mısın, eğer yarın ölecek olsak çalıştığımız şirket daha bir kaç gün bile geçmeden yerimizi dolduruverir. Oysa ki ardımızda bıraktığımız ailemiz bizim kaybımızı ömürlerinin sonuna dek hissedecektir. Gelgelelim ki, ailemizden daha çok işimize veririz kendimizi. Pek de akıllıca bir yatırım değil oysa öyle değil mi ne dersin?" Ve beni en çok etkileyen sözüyle devam etti:

"FAMILY" ne demektir bilir misiniz?
FAMILY= (F)ather=Baba
(A)nd
(M)other= ile Anne
(I) =Ben
(L)ove=Aşığım
(Y)ou...=size

Ne olur bunu herkese anlat ve sakın ihmal etmeyin.
Allah Sizi,Bizi Ve Kendisine İman Edenleri Affetsin,Korusun...

31 Temmuz 2010 Cumartesi

Sen Başkasın Benim İçin‏


Sen, başkasın benim için... Ne zaman düşünsem seni, iki elinin arasında bulurum semaya döndüğüm yüzümüSanki kalın bir kitabın ilk sayfasını açtım; kitabın adı, yine BEYAZ.Okudukça bir bütün hissediyorum yaşamla kendimi; oysa... unutmuştum hissetmeyi... Sen, başkasın benim için. Bir arkeolog oluyorum;İnce bir fırça elimde, kazılarından seni çıkarırken kendimle birlikte.Üzerindeki bir damla kumun müptelâsı oluyorum...İlk defa ellerimi bu kadar nârin hissediyorum;Kırılmaktan korkan ben, kırmaya korkuyorum. Sen, başkasın benim için. Bir ney sesi gibi incesinRûhumun derinlerinde bir yerde sanki seni hep tanımışım gibi, hep varmışsın gibi...Ne garip...Ve rûhunu tanıyorum sessizce...Zorlanmıyorum... İlk defa nefsim olmadan seviyorum birini...Öyle ki ilâhi bir sarhoşluk gibi şefkate dokunuyorum...Aklıma her gelişinde, güneşi yüreğimde hissediyorum... Sen, başkasın benim için. Bana menekşem dediğinde büyük bir kır bahçesinde buluyorum kendimi.Renk renk çiçekleri olan, basmaya kıyamadığım bir dünya oluyorsun ve bir dünya oluyorum.Rüya görmüyorum bu kez, o kadar gerçek ki...Öyle görmeyi istediğimden değil inan!Bana... hep öyleymiş gibi... Sen, başkasın benim için. Dudağımda tebessüm oluyorsun çoğu kez ve ben, neden tebessüm ettiğimi bilmiyorum...Bir şarkıyı mırıldanırken, sözlerini tanımadığım bir senfoni yükseliyor.Yüreğimden uçan kelebekler görüyorum.Peşlerine takılıyorum...Çocuk gibi sekerek kırlarda koşuyorum...Oysa ben, hiç bu kadar özgür hissetmemiştim kendimi... Sen, başkasın benim için. Hep bir kardelenim derdin ya;Ben, o dağın eteklerinde kardeleni ararken, ellerim hiç üşümüyor.Parmaklarımın dokunduğu yerde bir damla su oluyorsun; saf...Ve bana bunları hissettiren senin kötü olmadığını umuyorum yine deKorkak olan ben, ilk defa korkmuyorum yanılmaktan...Bu senin bendeki yanın...Sendeki yanınlaysa... zaten ilgilenmiyorum. Sen, başkasın benim için. Ne hayâlimsin, ne geleceğim...Ne de içinden çıkamadığım çıkmazım...Ne bugünümsün, ne yarınım...Ne tanıdık geliyorsun, ne de yabancı...Ne tutunuyorum dallarına, ne de düşüyorum...Sadece büyüyorum yanında...Seni... bu kadar tarif edebiliyorum... Sen, başkasın benim için;Çünkü sen...Çünkü sen... Bende sadece ân'sın...

Sağlığınız İçin...

Sağlığınız İçin...

1- Suyu seviniz. Güne iki bardak su içerek başlayıp, gün boyunca
2-2,5litre su tüketmeye çalışınız.
2- Her sebze ve meyveyi mevsiminde en az iki defa tüketiniz.
3- Hasta olmasanız bile, şifalı bitkileri kullanarak vücut direncinizi(bağışıklık sistemi) kuvvetli tutunuz.
4- Evinizde kurutulmuş nane, ıhlamur, adaçayı, kekik, kuşburnu,fesleğen,keten tohumu, zencefil, çörekotu, günlük, yeşil çay ile soğan vesarımsağı her zaman bulundurunuz. Her gün bunlardan en az birini kullanmayaçalışınız. Bunlar vücudunuzun koruyucu şövalyeleridir.
5- Sarımsak, soğan, tere, maydanoz, nane, dereotu, roka, fesleğen türüyeşillikleri fazla tüketiniz. Bunlar vücudunuzun yakın korumalarıdır. 6- Salatanızı mümkün olduğu kadar çok çeşitten oluşturunuz.
7- Hazır çorbalar yerine kendi yaptığınız çorbaları tercih ediniz. Gıdanınen doğalını elde etmiş olursunuz.
8- Kış için ev yapımı domates salçasını tercih ediniz. Domates doğanın bizearmağanı harika bir antioksidandır.
9- Katkı maddeleri içeren gıdaları, mevsim dışı sebze ve meyveleri fazlatüketmeyiniz. Bünyenizi fazla dinamitlememiş olursunuz.
10- Yılda dört kez, on beş gün hiç et tüketilmemesi yararlıdır.
11- Günlük 3-4 adet badem, ceviz ve fındık almanız sizi her daim kuvvetlikılar.
12- Haftada en az 2 kez bakliyat ve balık tüketmeğe çalışınız.
13- Sıcak yemekler için toprak, çelik ve cam kapları tercih ediniz.
14- Kış aylarında tulum peyniri, portakal, limon, greyfurt, mandalina vekuşburnu tüketimini artırınız.
15- Kışın dışarıda işleriniz yoğun ise; güne pekmez içerek başlayınız. Buuygulama vücudunuzun antifrizidir.
16- Zihinsel çalışıyorsanız kuru üzüm yiyiniz. Beyniniz enerjisiz kalmasın.
17- Ekmek tercihinizi kepekliden yana kullanınız. Bağırsaklar kepekli tamposalarla tanışsın.
18- Her sabah 20 dakika derin nefes alıp verme çalışması yapılması, hernefes alımlarında 4-5 saniye nefesin içimizde tutulması çok yararlıdır.Doğru nefes aldığın kadar hafiflersin.
19- Sabahları ofis ve evinizi 5 dakika tam havalandırarak maksimum düzeydeoksijen, günlük 30 dakika tempolu yürümekle de tüm organlarınızıkazanırsınız.
20- Gülmeyi hiç ertelemeyiniz. ruhunuzun en iyi ilaçlarındandır.
21- Gece uyku ortamının karanlık olması, yorgunluk durumlarında ise öğleyinkısa süreli uykular iyidir. vücudumuzdaki pek çok restorasyon işlemigece,kısa süreli uykularda da günlük tamiratlar yapılmaktadır.
22- Fırsat buldukça toprağa çıplak ayakla basınız. tüm olumsuzluklarınıztoprağa geçer.
23- Her gün 5 dakika gözlerinizi kapatıp hiçbir şey düşünmemeyi öğreniniz.busizin yeniden doğumunuz gibidir.
24- Yaşamınız boyunca, vücudunuzu çok kötü üşütmemeye çalışınız.
25- Kahvaltı masanızda balı her daim bulundurunuz. bin bir çiçeğin özütüdüro.
26- Yağ tercihinizi genelde zeytinyağından tarafa kullanınız. vücudunuz hepbunu bekler.
27- Kahvaltının mutlaka tam yapılması, öğle öğününün orta, akşam öğününün dehafif alınması her daim iyidir.
28- Tuz ve şekeri bünyenize ölçülü alınız. bunların azı karar fazlası hepzarardır.
29- Margarinleri fazla kullanmamak cildinize, kalbinize ve damarlarınızaverdiğiniz en büyük ödüldür.
30- Günlük bir elma ve bir havucun bünyenizde harikalar yarattığınıunutmayınız.

26 Haziran 2010 Cumartesi

En iyi seks 10 dakika !

İnsanlar bütün gece süren seks maratonlarını sıkıcı buluyor.


Yapılan araştırmalar insanın bütün gece süren seks maratonları sıkıcı bulduğunu belirledi.


Yapılan araştırma sonucunda, çoğu insanın bütün gece süren seks maratonlarını sıkıcı ve 10 dakikalık seksin mükemmel olduğunu düşündüğü belirlendi.


Cinsel sorunları olan çiftlere danışmanlık hizmeti veren Seks Terapi ve Araştırma Derneği tarafından yapılan ankete katılanlar, bir ya da iki dakikanın çok kısa, üç ila yedi dakikanın kabul edilebilir ve 13 dakika üzerinde seksin çok uzun olduğunu söyledi. Anket sonucunda yedi ila 13 dakika süren seksin en iyisi olduğu ortaya çıktı.


Araştırmalar, popüler kültürün, seksin süresine dair gerçekçi olmayan fikirleri güçlendirme eğiliminde olduğunu kaydetti.


Pennsylvania Eyalet Üniversitesi'nden psikoloji profesörü Eric Corty, "Çoğu erkek ve kadın, tüm gece süren seks fantezisine inanıyor görünüyor. Bu hayal kırıklığı ve tatminsizliğe yol açabiliyor. Bu araştırmanın fantezileri bir yana bırakıp erkeklerin ve kadınların daha gerçekçi verilerle hareket etmelerine yardımcı olmasını umuyoruz" diye konuştu. Araştırma sonuçları Sexual Medicine (Cinsel Tıp) dergisinde yayınlandı.

30 Mayıs 2010 Pazar

Türkiye'de Petrolün Ömrü 18,5 Yıl

Türkiye'de Yeni Keşifler Yapılmadığı Takdirde Bugünkü Üretim Seviyesi ile Ham Petrol Rezervinin 18,5 Yıl Ömrü Kaldı.

Türkiye'de yeni keşifler yapılmadığı takdirde, bugünkü üretim seviyesi ile ham petrol rezervinin 18,5 yıl, doğal gaz rezervinin ise 8,5 yıl ömrünün kaldığı bildirildi.

Türkiye'nin üretilebilir toplam petrol rezervi 44,37 milyon ton, doğal gaz rezervi ise 6,2 milyar metreküp olarak hesaplandı.

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Genel Müdürlüğünce hazırlanan 2009 Yılı Petrol ve Doğal Gaz Sektör Raporu'ndan derlenen bilgilere göre, geçen yıl Türkiye'de hidrokarbon potansiyelinin araştırılması, keşfi ve üretilmesi kapsamında 51 arama kuyusu, 50 tespit kuyusu ve 42 üretim kuyusu olmak üzere toplam 143 kuyu açıldı ve 243 bin 255 metre sondaj yapıldı.

Bütün bu çalışmalar sonucunda geçen yıl toplam 2,4 milyon ton petrol ve 729,4 milyon metreküp doğal gaz üretildi. Türkiye'de bugüne kadar üretilen toplam petrol miktarı 132,5 milyon ton, toplam doğal gaz miktarı ise 11,3 milyar metreküp olarak hesaplandı.

Son 10 yılda Türkiye'deki sahaların yaşlanması nedeniyle petrol üretiminde yüzde 12,6 oranında düşüş gözlendi ancak yeni petrol sahalarının keşfedilmesi ile bu düşüş oranı yavaşladı.

TPAO tarafından son yıllardaki arama, sondaj ve üretim faaliyetleri sonucunda yurt içi petrol üretiminde yüzde 28'lik artış sağlandığı belirtilen raporda, TPAO'nun 2009 yılında, yurt içi ve yurt dışındaki petrol eşdeğeri üretiminin yaklaşık 72 bin varil/gün seviyelerine ulaştığı kaydedildi.

Geçen yıl petrol ürünleri üretiminin 15,97 milyon ton olarak gerçekleştiği, bu rakamın 2008 yılına göre yüzde 29,9 oranında azaldığı da kaydedildi.

DÜNYA PETROL TÜKETİMİ 2009'DA DÜŞTÜ-

Rapora göre dünya petrol tüketiminde 1982 yılından itibaren en büyük düşüş 2009 yılında kaydedildi. Petrol tüketimi, 2009 yılında, 2008'e göre yüzde 1,5'lik (420 bin varil/gün) düşüşle 84,9 milyon varil/gün olarak gerçekleşti.

-PETROLÜN ÖMRÜ 44 YIL-
Rapora göre dünya petrol rezervi 2009 yılı sonuna göre 1,34 trilyon varil, rezerv ömrü ise ortalama 44 yıl olarak hesaplandı. (Anadolu Ajansı)

31 Mart 2010 Çarşamba

Yarın 1 NİSAN, kontörlü hatlara ELVEDA!

1 Nisan ŞAKALARINA dikkat edin ama hattınız kontörlüyse haberi okumadan geçmeyin!

1 Nisan’dan itibaren cep telefonu aboneleri için kontörlü hat dönemi bitiyor ve hat sahipleri ‘TL’ye geçiyor. Peki mevcut kontörlere ne olacak? Hatlara nasıl para yüklenecek? Tarifeler değişecek mi? İşte yeni tarifenin bilinmeyenleri ve yanıtları...

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, “Kontörden para birimine geçiş çok önemli bir tüketici hakkı ve tüketici menfaati. Tüketici görüşmesinin tutarını ve kalan konuşma süresini TL olarak bilecek” dedi.

Acarer, cep telefonu operatörlerinin 1 Nisana kadar “ön ödemeli görüşmelerde kontör yerine para birimi uygulaması”na geçeceklerini hatırlattı. Kontör uygulamasının “muamma” olarak nitelendiren Acarer, hiç kimsenin kontörü tam olarak tarif edemediğini söyledi. Yapılan düzenlemeyle cep telefonu ile yapılan görüşmelerin 1 Nisandan itibaren kontör olarak değil TL olarak tanımlanacağını dile getiren Acarer, şunları kaydetti:

“Kontörden para birimine geçiş çok önemli bir tüketici hakkı ve tüketici menfaati. Tüketici görüşmesinin tutarını ve kalan konuşma süresini TL olarak bilecek. İstenirse, görüşme bedellerinin detayı 6 ay öncesine dönecek kadar verilecek. Faturalı hatlarda bu mümkündü, ön ödemeli hatlarda bu yoktu. Ön ödemeli hatlara da bunun getirilmesi son derece önemli.”

HATLARA EN AZ 5 TL YÜKLENECEK

Ön ödemeli hatların 3 ay içinde 100 kontör yüklenmemesi durumunda 1 ay süre ile aramaya kapatıldığını, 1 aylık sürede yükleme yapılmaması durumunda ise kullanıma kapatıldığını hatırlatan Acarer, vatandaşlardan gelen talep üzerine bu konuda bir düzenleme yaptıklarını söyledi. Operatörlerin aboneleri, en az yaklaşık 20 TL tutarında 100 kontör almaya zorladıklarını anlatan Acarer, şöyle konuştu:

“Aldığımız Kurul kararına göre, 1 Nisandan itibaren ön ödemeli hat kullananların 3 ay içinde yükleme yapmaları gereken miktar 5 TL olacak. Abonelerin 10 TL ve üzeri yükleme yapmaları veya bu abonelere 10 TL ve üzeri transfer edilmesi durumunda hatların aktif kullanılabildiği süre 6 ay olacak.

SİSTEM NASIL İŞLEYECEK?

Kullanıcılar ön ödemeli hatlara yükleme yapmasının ardından, işletmeci tarafından ücretsiz olarak gönderilecek mesajla, şebeke içi ya da şebeke dışı yapılacak görüşmelerin tarife dakika ücretleri ile SMS ve MMS birim ücretleri hakkında bilgilendirilecek.

Ön ödemeli hat kullanıcıları, her bir hizmeti kullanmalarının ardından aldıkları hizmete yönelik olarak kullanım miktarına (saniye ve adet), kullanım tutarına (TL/Kr) ve kalan tutara (TL/Kr) ilişkin bilgilendirme mesajını ücretsiz alabilecek.

Abonelerin en az son altı aylık kullanım detayı bilgilerini alabilmelerine ve ön ödemeli hat abonelerinin aylık kullanım detayı bilgilerini SMS, çağrı merkezi gibi yollarla talep edebilmelerine imkan sağlanacak. Ayrıca abonenin talep etmesi halinde posta yoluyla bu kullanım detayları gönderilebilecek. Aboneler, kullanım detayı bilgilerine, gerekli güvenlik tedbirleri sağlanarak, internet üzerinden de ücretsiz olarak erişebilecek.

KONTÖRDEN TL'YE GEÇİŞTE MERAK EDİLEN 10 SORU

1- Kontörden TL’ye geçiş ne anlama geliyor?

Ön ödemeli hat abonelerinin açık ve net olarak ne kadarlık görüşme yaptığını anlaması için bu sisteme geçiliyor. Aboneler 1 Nisan’dan itibaren hatlarına lira yükleyip, kuruş harcayacaklar. Hesaptan “kontör düşüşü” yerine “lira düşüşü” dönemi başlayacak.

2- Hatlara nasıl ’lira’ yüklenecek. Sistem değişiyor mu?

Kontör yüklemekten hiçbir farkı yok. Daha önceki yükleme yöntemleri aynen geçerli olacak. Geçmişte 100 kontör alınırken, şimdi bunun yerine 20 TL’lik kart satın alınacak. Bunun dışında ayrıca 5 TL ve 10 TL’lik de görüşme süresi alınabilecek.

3- Kontör kartlar piyasadan kalkıyor mu?

Geçiş aşamasında her iki kartların kullanımı sürecek. Bu konuda net bir tarih yok, piyasada bulunan kontör kartları tükenene kadar çift kart kullanımı sürecek. Fakat kontörlü hat telefona yüklendiğinde otomatik olarak sistem bunu lira karşılığına çevirecek.

4- Şu anda hattımda 50 kontör var. Bunlar ne olacak?

Operatörlerin kontör başına dakika başına 20 kuruş üzerinden bunları liraya çevirmesi planlanıyor. Bu durumda abonenin 50 kontörü yerine ilgili hatta 10 lira yüklenecek. Operatörler hiçbir kayıp yaşanmadan kontörleri liraya çevirmek durumunda.

5- Kalan kontör miktarımı öğreniyordum, şimdi neyi öğreneceğim?

Aboneler 1 Nisan’dan itibaren TL cinsinden bakiyelerini görebilecek. Ayrıca SMS, MMS, internet ücretli işlemler sonrası da bakiye hakkında bilgilendirme mesajları gelecek.

6- Kontörden TL’ye geçiş tarife ücretlerini değiştirecek mi, fiyatlarda artış olur mu?

Yeni sistemde tarifeler artık kontör olarak değil lira olarak ücretlendirilecek. Turkcell, Vodafone ve Avea, tarifelerini kontöre dayalı fiyatlandırmadan lira sistemine uyum sağlayacak şekilde güncelleyecek. Turkcell TL’ye uyumlu fiyatlarını internet sitesinde duyurdu. Vodafone ve Avea ise haftanın ilk günlerinde bu fiyatları yayımlayacağını açıkladı.

7- TL’ye geçişte abonenin yapması gereken bir işlem var mı?

Hayır. Sisteme geçişten tamamen operatörler sorumlu. Konuyla ilgili tüm teknik altyapı ve prosedürleri operatörler tamamlayacak.

8- Kontör transferi gibi TL transferi de olacak mı?

Evet. Operatörlerin belirlediği limitler dahilinde transfer yapılacak.

9- Kampanya ve promosyonlardan faydalanabilecek miyim?

Evet, tüm kampanyalar TL’ye çevrilerek abonelere aynen sunulmaya devam edecek.

10- Liralı yeni tarife ve yükleme fiyatlarına vergiler dahil mi, ek vergi ödeyecek miyim?

Yeni sistemde TL ile belirtilen tarife ve kampanya fiyatlarına KDV, ÖİV dahil. Bu yüzden ek vergi yok. Kontörlü sistemdeki fiyat yapısı aynen devam edecek.

Son 8 yılın en kötü büyümesi


Türkiye İstatistik Kurumu, 4. çeyrek ve yıllık büyüme verilerini açıkladı. Buna göre Türkiye ekonomisi geçtiğimiz yıl yüzde 4.7 oranında küçüldü.

Türkiye İstatistik Kurumu, 4. çeyrek ve yıllık büyüme verilerini açıkladı. Buna göre Türkiye ekonomisi geçtiğimiz yıl yüzde 4.7 oranında küçüldü. Türkiye ekonomisi en son 2001 yılında küçülmüştü.

Türkiye ekonomisi, 4 çeyrek küçülmenin ardından 2009'un son çeyreğinde büyüme gösterdi. Ekonomi, son çeyrekte piyasa beklentilerinin üzerinde yüzde 6 büyüdü. Türkiye'de geçen yıl kişi başına milli gelir de 8 bin 590 dolar olarak belirlendi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), üretim yöntemiyle hesaplanan gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) sonuçlarını açıkladı.

Buna göre, kesintisiz 27 çeyrek büyümenin ardından 2008'in son çeyreğinde küresel krizin etkisiyle eksiye geçen Türkiye ekonomisi, 2009'un birinci çeyreğinde yüzde 14,5'lik bir oranda daraldı. Bu rakam, ikinci çeyrekte yüzde 7,7, üçüncü çeyrekte yüzde 2,9'a geriledi. Dördüncü çeyrekte ise ekonomi yüzde 6 büyüme gösterdi.

Türkiye ekonomisi 2001 yılındaki yüzde 9,5 oranındaki küçülmenin ardından büyüme trendine girmiş, 2002'de yüzde 7,9, 2003'de yüzde 5,9, 2004'de yüzde 9,9, 2005'de yüzde 7,6, 2006'da yüzde 6 ve 2007'de yüzde 4,7 büyümüştü. 2008 yılının son çeyreğindeki yüzde 7 daralmaya karşın yılı yüzde 0,7 büyümeyle tamamlamıştı.

KİŞİ BAŞINA MİLLİ GELİR DÜŞTÜ

Türkiye'de geçen yıl kişi başına milli gelir 8 bin 590 dolara geriledi. 2009 yılı için kişi başına milli gelirin 8 bin 456 dolar olacağı tahmin edilmişti. Kişi başına milli gelir 2008 yılında 10 bin 436 dolar olmuştu.

Öte yandan geçen yıl gayri safi yurtiçi hasıla cari fiyatlarla 617 milyar 611 milyon dolara (953 milyar 974 milyon lira) düştü. Söz konusu rakam, 2008 yılında 742 milyar 94 milyon dolar (950 milyar 534 milyon lira) düzeyindeydi.



Tetris psikolojiye iyi geliyor


Travmatik hastalarda iyileşme sürecini hızlandırıyor.

Dünyanın en ünlü oyunu olan Tetris, 25 yıl sonra bile popülerliğini kaybetmiyor. İşte Oxford üniversitesi tarafından ortaya çıkartılan bilimsel Tetris araştırması.

Bilgisayar oyunlarını sevmese bile herkes hayatında mutlaka bir kere Tetris'i denemiştir. 1984 yılında Alexey Pazhitnov tarafından yaratılan bu yapım aslında, geometri ve eğlenceyi bir araya getiriyor. 90'lı yıllarda zeka gelişimini olumlu yönde etkilediği için bu ünlü yapım uzmanlar tarafından çocuklara tavsiye ediliyordu.

Ancak orijinal oyunun piyasaya çıkışından, 26 yıl sonra Tetris'in belki de yapımcı Pazhitnov'un bile asla aklına gelmeyecek yeni bir özelliği ortaya çıktı.

Travmatik hastalarda gelişme yaşandı

Oxford Üniversitesi'nin psikoloji departmanı tarafından yapılan araştırmaya göre Tetris'in psikolojik faydaları da bulunuyor.

Araştırmayı yürüten Dr.Emily Holmes'un bildirdiğine göre; psikolojik travma sonrası durumlarda bu oyun iyileşmeyi daha kolay hale getiriyor. Dr.Holmes hâlâ süren araştırmasında şimdilik 40 kişilik gönüllü bir hasta grubuna 10 ile 30 dakika arasında, Tetris oynattı. Gözlemlerinin sonucunda, bu hastalarının iyileşme süreçlerinin hızlandığı ortaya çıktı.

Depremin sırrı onlarda mı?


Çiftleşme mevsimindeki kurbağaların depremi haber verebileceği iddia edildi.

İngiltere'deki açık üniversite Milton Keynes araştırmacıları, çiftleşme mevsimindeki erkek kurbağaların deprem gibi önceden sezilmesi zor olayları haber verebileceğini düşünüyor.

Biyolog Rachel Grant, İtalya'nın L'Aquila kentinde 6 Nisan 2009'da meydana gelen depremden önce bölgedeki çiftleşme alanlarında kurbağaları incelediklerini ve depremden 5 gün önce erkek kurbağaların davranışlarında ani bir değişim saptadıklarını anlattı.

Elde ettikleri bilgilerin Bufo bufo (siğilli kurbağa) cinsi bu kurbağaların önemli sismik olayları önceden kestirebildiklerini ve buna uygun davranış benimsediklerini ortaya koyduğunu anlatan bir başka araştırmacı Tim Halliday de, depremden 12 gün önce L'Aquila'ya 74 kilometre uzaklıkta kurbağaları incelediklerini, depremden 5 gün önce ise bölgedeki erkek kurbağaların bir anda yüzde 96 oranında azaldığını saptadıklarını kaydetti.

Araştırmacılar, çiftleşme mevsimi bitene kadar normalde çok sayıda erkek kurbağanın aktif olduğunu da hatırlattı ve L'Aquila'da depremden 3 gün önce de çiftleşme sayısının sıfıra indiğini belirtti.
Depremin üzerinden 10 gün ve son büyük artçı depremin üzerinden de 2 gün geçtikten sonra bölgedeki kurbağaların sayısının normalden çok az olduğuna işaret eden araştırmacılar, kurbağaların depremden bu kadar zaman önce tam olarak ne tür bir sinyal aldıklarını ise bilmediklerini kaydetti.

Araştırmacılar, kurbağaların faaliyetlerinin azalmasının, gazların iyonize olduğu iyonosferdeki deprem öncesi bazı düzensizliklerle aynı zamana rastladığına dikkati çekerek, alçak radyo frekanslarında saptanan bu düzensizliklerin radon gazı kaçaklarıyla ya da yer çekimi dalgalarıyla bağlantılı olabileceğini düşündüklerini kaydetti.
Geçmişte, fil, balık, kurt ya da yılanlar gibi başka hayvanların depremi önceden haber verip vermediğine ilişkin araştırmalar yapıldığına, ancak kurbağalardaki kadar kanıtlayıcı bulgular elde edilemediğine dikkat çekiliyor.

A.A.

Vizite kağıdı tarih oluyor


Tebliğle, işyeri hekimlerinin yetkileri de genişletildi.

Nisan ayıyla birlikte yürürlüğe girecek olan yeni Sağlık Uygulama Tebliği'nde, sağlık kuruluşlarına müracaat işlemleri ve kimlik tespiti işlemleri de yeniden düzenlendi. Bu kapsamda vizite kağıdı uygulaması yarın sona eriyor.

Referans Gzetesi'nin haberine göre tebliğle "Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan kişilerin, ayakta ve yatarak tedavi hizmeti sağlayan kurumla sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularına, işveren tarafından düzenlenen vizite kâğıdı ile müracaat etmeleri zorunludur" maddesi kaldırıldı. Buna göre artık çalışanlar herhangi bir sağlık kuruluşuna gittiğinde vizite kâğıdı uygulamasına tabi olmayacaklar. Özellikle çalışan işçilerin sağlık kuruluşlarına başvurularda vizite kâğıdı istemiyle karşılaştığı belirtiliyor.

İŞYERİ HEKİMLERİNİN REÇETESİ DE GEÇERLİ

Tebliğle, işyeri hekimlerinin yetkileri de genişletildi. Buna göre artık birinci basamak sağlık kuruluşları arasında "işyeri hekimleri" de yer alacak. Bu da işyeri hekimlerinin verdiği reçetelerin geçerli olması anlamına geliyor. Tebliğ, aile hekimliğine geçilmemiş yerlerde kurum doktorlarının yetkilerini de artırıyor.

Buna göre aile hekimliğine geçilmemiş yerlerde kamu idaresi bünyesinde, kurum hekimi tarafından çalışan sigortalının yanı sıra sigortalının ailesine de bakabilmesi mümkün olacak. Tebliğin getirdiği bir düzenleme de belediyelerin açtığı poliklinikler için oldu. Tebliğle, birinci basamak sağlık kuruluşlarına belediyelere ait poliklinikler de eklendi. Buna göre artık belediyeler poliklinikleri için Sosyal Güvenlik Kurumu'yla sözleşme imzalayabilecek ve karşılığında ödeme alabilecekler.

Mamutlar neden yok oldu?


Yünlü mamutlarla ilgili DNA testleri, iklim değişikliğinin etkili olmadığını ortaya çıkardı.

Yünlü mamut olarak adlandırılan mamut türünün, ani bir olayın meydana gelmesi sonucu yok olmuş olabileceği bildirildi.

Proceedings of the Royal Society B adlı dergide bugün yayımlanan araştırma, 4 bin yıl önce Asya, Avrupa ve Kuzey Buz Denizinde bir adada yaşamış yünlü mamutların iklim değişikliği sonucu değil, muhtemelen hastalıktan veya fırtına sonucu yok olmuş olabileceğini gösterdi.

Araştırmada, kalıntıların yaşını belirlemek için kullanılan karbon 14 sayesinde, Sibirya'nın kuzeyine yakın Rusya'ya ait Wrangel adasında MÖ 1700 yılında birkaç mamudun yaşadığı belirlendi. Wrangel'de 4 bin yıl önce bir mamut sürüsünün yaşadığı biliniyor.

İsveç'teki Stockholm Üniversitesinden bir ekibinin Wrangel'de bulunan mamut kalıntılarında yaptığı DNA testleri, yünlü mamutların genetik çeşitliliğinin azalmadığını, hatta arttığını ortaya koydu. Böylece ekip, yünlü mamutların yavaş çevresel değişiklik sonucu değil, büyük bir fırtına, yeni bir virüs veya yeni bir bakterinin ortaya çıkmasıyla yok olmuş olabileceği sonucuna vardı.

Araştırmacılar, ayrıca Wrangel adasına mamutların yok olmasından yüzlerce yıl sonra gelen insanoğlunun, mamutların yok olmasına yol açmış olamayacağını açıklıyor.

Yünlü mamut, 750 bin yıl önce yaşamış step mamudundan türemiş.

A.A.

Kadınlar yatakta ne ister?


İşte merak edilen sorunun, en kapsamlı yanıtı:

İşte 'kadınlar yatakta ne ister' sorusunun en kapsamlı yanıtı
Seks deyince kadınların aklına ne gelir? Sınırları neler olabilir? Nelerden hoşlanırlar, nelerden tiksinirler? Erkek dergisi Maxim, 4 bin kadına seks alışkanlıklarıyla ilgili 50'ye yakın soru sordu.

İşte sonuçlar:- Yüzde 25.7'si yatak odası dışında, 'mutfak masası' üzerinde seks yapmak istiyor.
- Yüzde 87.7'si cinsel ilişki sırasında 'gözleri bağlama' yı denemek istiyor.
- 'Partnerinin yatakta iyi ya da kötü olduğunu' kız arkadaşlarına anlatan kadınların oranı yüzde 49.8.
- 'Penis boyu çok önemli' diyenlerin oranı yüzde 15.8, 'Sertlik çok önemli' diyenlerin oranı yüzde 38.2.

Kiminle seks yapmayı tercih edersiniz?

Muhteşem yakışıklı, aptal bir adama: Yüzde 6.3
Normal görünümlü ama eğlenceli biriyle: Yüzde 93.7

Biriyle tanıştıktan sonra en erken ne zaman seviştiniz?

Bir saatten kısa bir süre sonra: Yüzde 6.8
1-5 saat sonra: Yüzde 25.6
Bir günden kısa bir süre sonra: 10.2
1-5 gün sonra: Yüzde 10.4
1 hafta sonra: Yüzde 8.8
1 ay sonra: Yüzde 20
l 1 aydan biraz fazla bir süre sonra: Yüzde 18.2

Aldattıysanız sebebi şudur...

Çünkü önce o aldattı: Yüzde 28.3
İlişkinizde sizi üzen bir şey vardı: Yüzde 39.7
Cinsel hayatınızdan sıkılmıştınız: Yüzde 27.4
Bağlanma sorununuz var: Yüzde 27.8
Diğer: Yüzde 27.2

İlk buluşmada ne kadar ileri gidersiniz?

Gerçekten hoşlandıysam her şeyi yaparım, neden olmasın?: Yüzde 32.5
Biraz öpüşmeye ve cilveleşmeye izin veririm, daha fazlası yok: Yüzde 60

Milliyet

İşte en gözde 50 meslek


Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezi (TEKAM) Müdürü Prof. Dr. Muammer Kaya, ABD'de yapılan araştırmalarda 5 kategoride belirlenen 50 meslek sahiplerinin iyi ücret ve olanaklarla krizde de çalışmalarını sürdürdüklerinin belirlendiğini söyledi.

ABD'de yapılan araştırmalarda 2010'daki en iyi 50 işin belirlendiğini ifade eden Prof. Dr. Kaya, şöyle konuştu:

"Sadece ABD'de son ekonomik krizde 15,4 milyon kişinin işsiz kaldığı biliniyor. 5 kategoride belirlenen 50 meslek sahiplerinin iyi ücret ve olanaklarla krizde de çalışmalarını sürdürdükleri belirlendi.

Bu meslekler, ekonomik durgunluk ve krizlerde de çalışanlara adeta emin limanlar oldu. En iyi ücret, maaş ve olanakların olduğu işler beş kategoriye ayrıldı. Bunlar bilim ve teknoloji, sağlık hizmetleri, eğitim, iş ve finans ile yaratıcılık ve hizmet sektörleri."

BİLİM ve TEKNOLOJİ

Prof. Dr. Kaya, tüketicilerin günlük yaşamlarının her alanında teknolojinin kritik rol oynadığını belirterek, bilgisayar yazılım mühendislerinin insan hayatını kolaylaştırırken, bilgisayar sistem analistlerinin de firmaların teknoloji verimliliğini artırma yolunda çalışmalar yaptığını bildirdi.

Bugünün hızla gelişen kariyerlerinde çevre ve tıp bilimlerinin bilgi teknolojileriyle birçok alanda kesiştiğine işaret eden Prof. Dr. Kaya, şunları söyledi:

"Biomedikal mühendisler, mühendislik bilimlerini insan vücudu ve tıbbi bakım problemlerine uygulamaktadır. Meterologistler ve hidrojeologistler dünyadaki su ve havayı çok kompleks teknolojiler kullanarak izlemektedirler. Bu alanda en popüler olacak meslekler, bilgisayar yazılım mühendisliği, bilgisayar sistem analistleri, bilgisayar ağ, şebeke mimarları, biyomedikal mühendisler, çevre bilim teknisyenleri, hidrojeologistler, çevre mühendislik teknisyenliği, inşaat mühendisliği ve meterologistler olarak saptandı."


SAĞLIK HİZMETLERİ

Sağlık hizmetlerindeki büyüme hızının durdurulamadığını anlatan Prof. Dr. Kaya, röntgen teknisyenliği, veterinerlik, laboratuvar teknisyenliği, fiziksel terapist, fizyoterapist, iş terapistliği, hemşire, doktor asistanlığı, hasta bakıcılık, optometrist, fiziksel terapi asistanlığı,d iş hijyenciliği ve okul psikologu gibi alanların gelecek vaat ettiğinin saptandığını bildirdi.

EĞİTİM ve HİZMET SEKTÖRÜ

Çalışırken okumak isteyenlerin sosyal hizmetler alanında kariyer yapmayı tercih edebileceklerini anlatan Prof. Dr. Kaya, "Sekreterlik, toplum hizmetleri, toplumu yönlendirme hizmetlerinde çalışılabilir. Eğitim sektörünün okul öncesi, ilk öğretim, orta öğretim ve lise düzeyinde özel eğitim, özürlü eğitimi öğretmelerine ihtiyacın çok olduğu biliniyor" diye konuştu.

İŞ ve FİNANS

Prof. Dr. Kaya, tüketicilerin emeklilikleri, şirketlerin de yatırım analizleri için mali tavsiyeler aradığını belirterek, şunları kaydetti:

"Finans analistleri için gelecek parlak görünüyor. Para, kredi vericiler için de gelecek ekonomik krizlere rağmen iyi görünüyor. İş dünyası iş geliştirme ve girişimcilik üzerine eğitimli uzmanları işe almaktadır. Şirketler toplum imajını artırmak için halkla ilişkiler uzmanları istihdam etmektedir. Bu alanda sigorta ve eğitim uzmanları, finansal danışman, finansal analist, pazar araştırma analisti, muhasebeci, maliyet hesaplayıcıları, toplantı planlayıcıları ve lojistik uzmanlar görev alabiliyor."

YARATICILIK VE HİZMET SEKTÖRÜ

Prof. Dr. Kaya, masa başı işlerden hoşlanmayan yaratıcı kişiler için gelecek vaat ettiği belirlenen meslekleri şöyle sıraladı:

"Ticari pilotluk, teknik yazarlık, cenaze direktörlüğü, emniyet sistemleri kuruculuğu, peyzaj mimarlığı, tesisatçılık, Film ve video editörlüğü, multimedya artistliği, oyun yöneticiliği, kayyumluk."


29 Mart 2010 Pazartesi

10 Adımda 10 numara aşk


Çoğumuzun önceliği aşk için ne yapmak gerek?

Neden her ilişkimiz için bir yapılacaklar listesi var da aşk hayatımız için yok? Oysaki çoğumuza sorsak; aşk, en büyük önceliğimiz! Peki öyleyse ne yapacağız?

'Gerçek' bir adamla çıkın

Kabul ediyoruz; hayalinizdeki kişinin bir gün hayatınıza gireceğini düşünmek ve nasıl istiyorsanız size öyle davranacağına inanmak çok harika bir duygu! Ama hayalinizdeki adam gerçeğe ne kadar uygun? Evet; Javier Bardem'in gülüşüne, Gerard Butler'ın karizmasına, Matthew McConaughey'nin kaslarına, Johnny Depp'in serseri ve sempatik tavırlarına bayılıyoruz! Ama hepsinin bir adamda toplanacağını sanıyorsanız, işte bu büyük bir yanılgı olabilir. Biraz realist olun. Böylece, aşkta gerçek başarıyı yakalayabilme şansınız daha yüksek olacak, inanın!

Aşkını test edin

Biriyle birlikte olmaya başladığınız ilk günlerde, karşınızdaki adam sizden çok hoşlandığını ve hayatı boyunca sizinle birlikte olmak istediğini söyleyebilir. Biliyoruz, söylediklerinin gerçek olmasını çok istiyorsunuz; ama sizce de boş sözlere inanmaktan vazgeçmenin zamanı artık gelmedi mi? Size direkt "Ona sakın inanmayın" diyemeyiz elbette! Ama aşkını teste tabi tutmanızı, davranışlarını gözlemlemenizi öneririz. Siz kendinizi geri çektiğinizde, peşinizden geliyor mu, yoksa pes edip yok mu oluyor? Peki ya, önceliği siz misiniz? Arkadaşlarıyla başka bir gün görüşebilecekken, sizinle buluşmak yerine, onları mı tercih ediyor? O zaman, bir kez daha düşünün.

Önceliğinizi aşk yapın

Hepimizin bitmeyen bir yapılacaklar listesi var. Bu nedenle, her şeyimiz planlı ve programlı olmak zorunda. Peki 'aşkı bulmak' yapılacaklar listenizde kaçıncı sırada? Çoğumuza sorsak, aşk önceliklidir ama aşkı bulmak ya da birine vakit ayırmak gerçekte listemizin üst sıralarında yer almıyordur. Oysa aşk, ilk sıralardaki yerini korumalı. Ama sadece lafta değil! Bu nedenle, yapılacaklar listenizdeki bazı şeyleri eleyin, yeni insanlarla tanışmak ve onlara şans tanımak için programınızda yer açın ki aşk hayatınıza girsin!

Risk almaktan korkmayın

Hepimiz güvenli hayatlarımız içinde mutluyuz. Her ne kadar monoton yaşamlarımızdan şikayet edersek edelim, alışkanlıklarımızdan bizi vazgeçirmek zor. Oysa, aşk biraz da tehlikeli sularda yüzmek değil midir? Karar verin; rahat ama sıkıcı hayatınız mı, riskli ama heyecan dolu bir deneyim mi? Eğer aşk hayatınızda başarılı sonuçlara ulaşmak istiyorsanız; yeniliklere hazır olmalı ve aşka kapılarınızı açmalısınız. İncineceğim diye düşünüp etrafınıza duvar örmektense, konfor alalnınızın dışına çıkmaya cesaret etmelisiniz.

İlk buluşmaya şans verin

Sizi en çok endişelendiren şey, ilk buluşma mı? Yalnız değilsiniz, ilk buluşma birçok kişiyi huzursuz eder! O halde biraz rahatlayın, çünkü pek çok ilk buluşma anlaşmazlıklara ve yanılgılara gebedir! Bu nedenle, ona ikinci bir şans vermekten çekinmeyin. Buluşmanız bir facia mıydı? O halde şu tarafından bakın; kötü bir buluşmadan ileride arkadaşlarınıza, hatta çocuklarınıza anekdot olarakk anlatabileceğiniz iyi bir hikaye çıkabilir.

Hislerinizi su yüzüne çıkarın

Bazen karşımızdakinin, bizim için uygun biri olup olmadığını düşünmekten ve onu çözmeye çalışmaktan, ne hissettiğimizi yok sayarız. Onunla birlikteyken vaktiniz nasıl geçiyor? Sizde ilgi uyandırıyor mu? Sıkılıyor musunuz, yoksa rahatsız mı oluyorsunuz? Bir sonraki buluşmanızda anı yaşayın ve ne hissettiğinize odaklanın!

Pozitif olun, çekici görünün

Hiç kimse, hayatı seven ve enerjisi yüksek bir kadından daha seksi değildir! Biriyle çıkmaya başladığınız zaman, aklı karışık ve depresif görünmekten kaçının. Bu nedenle geçmişle vedalaşıp yeni bir ilişkiye açık olmalısınız. Buluşmalarınızda eski sevgilinizin sizi nasıl incittiğinden ya da işinizden ne kadar nefret ettiğinizden yakınmayın. Doğal olun ve espriler yapın. Daha eğlenceli bir buluşma yaşayacağınız kesin.

Eski sevgilinizin kırıntılarını temizleyin

Her buluşmada kendinizi, kalbinizi kıran eski sevgilinizle yeni aşkınızı kıyaslarken mi buluyorsunuz? Öyleyse, önce geçmişin izlerini bir güzel silin! İçinizde biriken kızgınlığı, bir e-mail ile ona anlatın ve bu yükten kurtulun. Ancak maili göndermediğinize emin olun! Bir türlü aşamadığınız bir durumsa, duygularınızı yakın bir arkadaşınızla veya bir terapistle paylaşın. Elinizden geldiği kadar, pişmanlıklarınızı ve incinmişliklerinizi üzerinizden atın. Sonra temiz bir sayfa açın ve ne istiyorsanız, neye ihtiyaç duyuyorsanız, onu elde etmek için çabalayın.

Kendiniz olun

Şimdiye kadar sizi üzen adamlar için yeterince gözyaşı dökmediniz mi? Ya da defalarca hayal kırıklığına uğrayıp ilişkileriniz üzerine fazlasıyla kafa yormadınız mı? Bu sağlıksız döngüden kurtulmanın zamanı geldi. Bir ilişkide kendinizi güvensiz ve kafası karışık hissediyorsanız, emin olun o her kimse sizin için en iyisi değil, boşverin gitsin! Aksi takdirde, o ilişkide siz kendiniz gibi olamayacaksınız. Sağlıklı bir ilişkide önemli olan, onun kim olduğundan çok, sizin onun yanında kendinizi nasıl hissettiğiniz!

Flörtleşmenin keyfine varın

Hazırladığınız 'aşk kararları listesi'ne son olarak eğlenceli flörtleri de ekleyin. Bunun için yeni insanlarla tanışmaya açık olun, eğlenmeye odaklanın ve yeni şeyler deneyin. Yarın için endişelenmekten bir süre olsun vazgeçin. Kendi konforlu alanınızdan dışarı adım atmak, sizin için büyük bir fırsat olabilir. Haydi biraz cesaret!

Elele Dergisi 2010 Mart

Seks baş ağrısına yol açar mı?

Prof. Dr. Müftüoğlu pek çok şeyin başağrısı yaptığına dikkati çekiyor. Peki ya cinsel ilişki?

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, yiyip içtiklerimizden kullandığımız teknolojik cihazlara kadar pek çok şeyin başağrısı yaptığına dikkati çekiyor. Peki ya cinsel ilişki?

Son yıllarda çok yaygınlaşan depresyon sorunu önemli bir baş ağrısı nedeni haline geldi. Depresif hastaların çoğunda ilk şikâyetlerinden biri baş ağrısı. Biraz kurcalayınca bu ağrıların arkasında uyku sorunlarının, bellek zorlanmalarının, isteksizlik ve mutsuzlukların olduğu fark ediliyor, sorunun depresyondan geldiği ancak o zaman anlaşılabiliyor.

Baş ağrısına yol açan sağlık sorunlarından biri de hipertansiyon. Özellikle küçük tansiyonun yükseldiği durumlarda (diyasistolik hipertansiyon) baş ağrısı daha sık görülüyor. Ensede yerleşen, zonklayıcı karakterde olabilen ve gözlerde ağrıya da yol açabilen bu tip ağrılar bazen başı çember gibi de sarabiliyor. Bu nedenle baş ağrısından yakınan herkesin kan basıncını ölçmek gerekiyor.

Farkına varamadığımız bir faktör de kullandığımız ilaçlar. Pek çok ilaç baş ağrısına neden olabiliyor. Tansiyon ilaçları, zayıflama hapları, kalp damarını genişleten bazı ilaçlar, Viagra ve benzeri ilaçlar baş ağrısına yol açabiliyor.

Bazı tansiyon haplarının, antidepresanların, hatta uyku ilaçlarının bile baş ağrısına yol açtığı biliniyor. Baş ağrısı yönünden bir değerlendirme yapıldığında hekiminize kullandığınız ilaçları tek tek belirtmenizde fayda var.

HİPOGLİSEMİK AĞRILAR

Bir başka neden de hipoglisemi. Özellikle kilo sorunu olan birinde, açlık krizleri yaşayan, yemeklerden sonra uyuklayan, yorgunluk ataklarından şikâyet eden, sinir, öfke nöbetlerinden yakınanlarda baş ağrısının sebebinin hipoglisemi olabileceği aklınızda olsun. Eğer açlık halinde bu ağrılar daha da artıyorsa hipoglisemi yönünden bir inceleme yaptırmanızda fayda olabilir.

VE DİĞERLERİ...

Böbrek yetmezliğinden romatizmal hastalıklara, karaciğer yetmezliğinden kalp problemlerine, sinüzitten diş çürüklerine kadar daha onlarca neden baş ağrısına sebep olabiliyor. Bu nedenle başınız ağrıyorsa “geçer, psikolojiktir” demek yerine konuyu daha dikkatle izlemenizi tavsiye ederim.

BAŞ AĞRISI OLANLARA ÖNERİLER

Eğer baş ağrısından yakınıyorsanız, aşağıdaki öneriler işinize yarayacak:

- Düzenli uyuyun.
- Düzenli ve dengeli beslenin.
- Öğün atlamayın, aç kalmayın.
- Sık aralıklarla az az yiyin.
- Migreni tetikleyebilen kafeinli içeceklerden uzak durun.
- Çikolatayı bir düşünün!
- Eski peynirlere dikkat edin.
- Salamura ürünlerden, şarap ve benzeri alkollü içeceklerden uzak durun.
- Stresi azaltma yönünde çabalar gösterin. Stresli ortamlardan uzaklaşın.
- Düzenli egzersiz yapın. Ruhsal gevşeme egzersizlerini öğrenin, uygulayın. Örneğin yogadan, meditasyon, biyofitek uygulamalarından faydalanmanın yollarını arayın.
- Tatil ve dinlenmeden taviz vermeyin.
- Gürültülü, puslu, dumanlı, kötü kokulu, aşırı ışıklı yerlerden uzakta durun.
- Dingin, keyifli, iyi bir hayat sürmeye öncelik verin.

SEKS BAŞ AĞRISI YAPAR MI?

Migren ataklarıyla cinsel yaşamın da ilişkisi olabiliyor. Bazı migrenlilerde tıpkı stres, gürültü, ışık gibi cinsel ilişki de migren atağını tetikleyebiliyor. Ayrıca migren nöbetleri esnasında kadınlar cinsel ilişkiden de uzaklaşıyor. Ancak bunun tam tersi durumlar da var. Bazı migrenlerde cinsel ilişki ve orgazm baş ağrısını ortadan kaldırabiliyor.

Temel olarak şu noktayı akılda tutmak lazım: Kadınlarda migren hormonal durumla yakın ilişki gösterebiliyor. Çoğu migrenli kadında hamilelik döneminde ataklar kayboluyor. Yine çoğu migrenli kadında periyot dönemlerinde çok şiddetli ağrı atakları ortaya çıkabiliyor (adet migreni).

BAŞ AĞRITAN YİYECEKLER

Migren tipi baş ağrılarıyla yiyecekler arasında ciddi bir ilişkinin olabileceğini gösteren kanıtlar var. Bazı migrenli hastalarda çikolata, küflü eski peynirler, hatta süt ürünlerinin tamamı baş ağrısı krizlerini davet edebiliyor.

Hazır çorbalarda ve Çin yemeklerinde bolca bulunan MSG (monosodyumglutamat) de baş ağrısına yol açabiliyor. Çay veya kahve ile migren atağı başlayan hastalar da var. Bazı migrenlilerde özellikle şarabın atağı tetiklediği biliniyor.

HÜRRİYET

Cer Modern kapılarını açıyor


Çağdaş müze mimarisinin bir örneği olan Cer Modern, 1 Nisanda açılacak.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından eski vagon tamirhaneleri ve cer atölyelerinin restorasyonuyla ve Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) desteğiyle hayata geçecek olan Cer Modern, ulusal ve uluslararası sanat etkinliklerinin sergilenmesine olanak sağlayacak.

Türkiye'nin 4 bin 500 metrekare tek parça, en büyük sergi salonuna sahip Cer Modern, toplam 11 bin 500 metrekare kapalı alanda süreli sergiler galerisi, fotoğraf galerisi, müze mağazası, konferans salonu, sanatçı rezidansları, kafe ve heykel park alanıyla sanatsal çeşitliliğe ev sahipliği yapacak. Giriş katında yer alan yayın, katalog ve kütüphane bölümünde modern sanatlar, sahne sanatları ve düşünsel alanda başvuru kaynakları yer alacak.

Cer Modern, Türkiye'de ilk kez bir stüdyo ikamet programı başlatacak ve ana bina içerisinde yer alan 5 işlik, yerel ve uluslararası sanatçıların kullanımına açılacak. 6 aylık dönemlerle tahsis edilecek stüdyolarda ikamet edecek sanatçılardan, randevu sistemiyle ziyaretçilerle buluşarak sanatsal üretimleri hakkında bilgi vermeleri istenecek.

Toplumsal bir eğitim projesi olması hedeflenen Cer Modern, her yaştan ziyaretçinin yerinde sanat üretimine katılmasını sağlamak amacıyla sürekli proje üreten bir kültür ve eğitim merkezi olacak.

Bilim dünyasında önemli keşif

Orta Asya Altay Dağları'nda yeni bir insan soyuna ait olabilecek el kemiği bulundu.

Paleoantropoli ve zooloji bilim adamlarının araştırması sırasında Altay Dağları'nda bulunan en az 30 bin yıllık serçe parmağı kemiğinin DNA incelemesi ve hücre organeli mitokondri yapısı incelendi.

Mitokondri, kas-sinir hücrelerinde enerji iletimini sağlıyor.

Leipzig'deki Max Planck Evrim Antropolojisi Enstitüsü uzmanı Johannes Krause, "Neanderthal insanı ve günümüze uzanan homo sapiens (Bilen İnsan) insanından farklı gözüken bu soyun (veya türün) gerçekten apayrı olup olmadığının anlaşılması için derinlemesine araştırmalar olacak" dedi.

Neandherthal insanı ile "modern insan" homo sapiens'in 500 bin yıl önce genetik olarak farklılaşma ihtimalinin kuvvetli olduğu düşünülüyor.

"Gerçekten daha önce hiç görmediğimiz yeni insan soyuna benziyor. 40 bin yıl geriye gidebilen bu tür homo sapiens'e çok benziyor; ancak genetik olarak farklı" diyen Max Planck antropoloji genetiği uzmanı Johannes Krause, güney Sibirya Altay türü için, "Dik Yürüyen İnsan" homo erectus'tan çok daha genç Altay insanı soyunun 1,9 milyon yıl önce ilk çıkış kıtası olarak Afrika'dan türemiş olabileceğini belirtti.

CNNTÜRK

Beslenmenin altın kuralları


Yaşlılarda hatalı beslenme yaşam süresini kısatıyor. Bu kurallara dikkat edilmeli....

Salih Baran - Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Selda Tahmazoğlu, ''Yaşlılarda hatalı beslenme ve hareketsizlik, organların işlevlerinde bozuklukları artırarak yaşam kalitesini bozar ve yaşam süresini kısaltır'' dedi.

Tahmazoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hücrelerin yıpranmasında genetiğin yanı sıra beslenmenin de etkisi olduğunu söyledi.

Yaşlanmada hatalı beslenmeler sonucu kemik hastalıklarından, görme problemlerine, hipertansiyondan, şeker hastalığına kadar pek çok rahatsızlıkların görülme sıklığının daha fazla olduğunu belirten Tahmazoğlu, şunları kaydetti:

''Genellikle yaş ilerledikçe fiziksel uğraşılar azalır. Yaşlılarda hatalı beslenme ve hareketsizlik, organların işlevlerinde bozuklukları artırarak yaşam kalitesini bozar ve yaşam süresini kısaltır. Bu bozuklukların başında hipertansiyon, kalp-damar rahatsızlıkları, şeker hastalığı ve böbrek hastalıkları gelir. Görme ve işitme organlarının çalışmaları aksar, az kalsiyum alımı, fiziksel aktivitenin azlığı nedeniyle kemiklerden kalsiyum çekilmesi artar. Kas kütlesi azalır. Buna bağlı olarak kemik hastalıkları ile alınan yiyeceklerin sindirilmesi zorlaşır.''

Öğün sayısının artırılıp öğünlerdeki yiyecek miktarı azaltılarak, ileri yaşlarda sıklıkla karşılaşılan sindirim problemlerinin önüne geçilebileceğini bildiren Tahmazoğlu, yaşlıların beslenmede dikkat etmesi gereken hususları şöyle sıraladı:

-Beslenmede sıvı miktarı artırılıp, tuz miktarı azaltılarak böbreklerin yükü hafifletilmedir.

-Yemeklerin pişirilmesinde kızartmalardan kaçınılmalıdır, haşlama tercih edilmelidir.

-Yemekler, ızgara ve fırında pişirilmelidir.

-Ağır tatlı ve hamur işlerinden uzak durulmalı, sütlaç ve muhallebi gibi hafif sütlü tatlılar tercih edilmelidir.

-Çay, kahve tüketimine dikkat edilmeli, bitki çayları içilmelidir.

-Katı yağ tüketimi yerine sıvı yağ, özellikle zeytinyağı kullanılmalıdır.

-Süt ve yoğurt tüketimi artırılmalıdır.

Tahmazoğlu, beslenmeye dikkat etmenin yanında yaşlıların, hafif fiziksel aktivite ve egzersiz yapmalarını önererek, açık havadan yararlanılması ve stresten uzak durulmasının faydalı olacağını kaydetti.

Yazın favorisi çizgili desenler

Çizgili giymeyi seviyorsanız bu yaz tam size göre!

Beyazın başrolde olduğu; kırmızı, lacivert, gri, mor, mavi, sarı gibi renklerle kombinlenmiş çizgili kıyafetler 2010 yaz modasının öne çıkan trendi.

Çizgili kıyafetler günlük hayat tarzınıza şıklık katar, sade bir kıyafeti ilgi çekici hale getirir. Tüm kıyafetlerde olduğu gibi vücut tipinize göre seçim yapmak size istediğiniz gibi görünme garantisini verir. Enine çizgiler olduğunuzdan daha kilolu görünmenizi sağlarken; boyuna çizgiler olduğunuzdan daha ince görünmenizi sağlar.

Çizgili kıyafetlerin gücünden yararlanarak daha zayıf ya da daha dolgun görünmek sizin elinizde!
Çizgili kıyafetlerde ayakkabı seçimi oldukça kolaydır. Beyaz renk ön planda olduğu için 1 çift beyaz ayakkabı tüm çizgili kıyafetlerinizle giymek için uygun olacaktır. Ayakkabı seçiminizde farklı renkler denemek istiyorsanız çizgili kıyafetinizdeki ikinci rengi tercih edebilirsiniz. Beyaz-gri birleşiminden oluşan çizgili elbisenizin altına siyah ya da gri ayakkabı giyebilirsiniz.

Leopar desenli kıyafetlerde olduğu gibi tek parça kuralı çizgili kıyafetler için de geçerlidir. Yani, bir kombinde sadece bir parçada çizgi tercih etmelisiniz. Çizgili bir bluz giyiyorsanız; ayakkabı, pantolon ve hırkanız tek renk olmalıdır. Çizgili bir elbisenin üzerine hem renkli hem de desenli parçalar giyerseniz karmaşık bir görünüm sergilersiniz.

Çizgili kıyafetleri seviyor ancak henüz sizin için erken olduğunu düşünüyorsanız aksesuarlarınızda kullanarak gözünüzü alıştırabilirsiniz. Tek renk kıyafetlerden oluşan bir kombini çizgili fular, çanta, takı ya da şapkayla trende uygun hale getirebilirsiniz.

Yeni sezon için alışverişe çıkacaksanız, alışveriş sepetinize mutlaka çizgili kıyafetler ekleyin. Hem şık hem de trendi görünmenin keyfini çizgilerle yaşayın!

MODAMAKYAJ

CERN için geri sayım başladı


CERN, bu alandaki en yüksek enerjili deneye hazır.

Dünyanın en büyük atom altı parçacık çarpıştırıcısı olan Büyük Hadron Çarpıştırıcısı, 30 Mart'ta gerçekleştirilecek olan, bugüne kadar bu alanda yapılmış en yüksek enerjili deneye hazır.

Proton huzmelerinin çarpıştırılacağı deneyde, ''Büyük Patlama'' ile ortaya çıkan evrendeki madde yapısının daha iyi anlaşılması amaçlanıyor. Parçacıkların çarpıştırılması sonucundaki parçalanmayla ortaya çıkacak alt parçacıkların neler olduğu belirlenmeye çalışılacak, teorik düzeyde açıklaması yapılmış olan parçacıkların veya önerme düzeyindeki mikro güçlerin varlığı tespit edilmeye çalışılacak.

Proton huzmeleri, Cenevre'de, İsviçre-Fransa sınırında bulunan, 27 kilometrelik oval tünelde her iki yöne doğru harekete geçirilerek hızlandırılacak ve çarpıştırılacak. Bu proton parçacıkları, karşı yönlerden birbirlerine doğru 3,5 Tera elektron volt (3,5 trilyon elektron volt- TeV) enerjiyle çarpıştırılacaklar. Protonlar birbirlerine çarptıklarında, ışık hızına yakın bir hıza ulaşmış olacaklar. Bu enerji, bugüne kadar Avrupa ve ABD'deki çarpıştırıcılarda kaydedilen en yüksek enerji düzeyi olacak. Çarpışmanın şiddetinin artırılmasıyla, çarpışma sonucundaki parçalanmalarla ortaya çıkan, daha önce gözlemlenememiş yeni alt parçacıkların gözlemlenmesi bekleniyor. Bu da, evrenin ortaya çıktığı ''Büyük Patlama- Big Bang'' anının bir küçük modelinin yapılması anlamına geliyor.

CERN Genel Müdürü Rolf-Dieter Heuer, yaptığı açıklamada, "Yeni Fiziğin kapılarını, insanlık tarihindeki yeni bir keşifler dönemini açıyoruz" dedi.

Parçacıklar birbirlerine çarptığında her bir çarpışmanın yarattığı mini patlamalar, dünyanın dört bir yanındaki binlerce bilimci tarafından zaman içerisinde incelenerek analiz edilecek. Bu analizlerle, 13,7 milyar yıl önce olduğu tahmin edilen Büyük Patlama'nın meydana geldiği anın hemen sonrasındaki koşullar anlaşılmaya çalışılacak. Yıldızların ve gezegenlerin kökeni, kara enerjinin ne olduğu, evrenin yüzde 25'ini oluşturduğu sanılan kara maddenin yapısı gibi sırlara erişilmeye çalışılacak. İskoç bilimci Peter Higgs'in 30 yılı aşkın bir süre önce ortaya attığı, maddeye kütlesini verdiği varsayılan Higgs bozonunun varlığı belirlenmeye çalışılacak. Paralel evrenlerin olup olmadığı, Büyük Patlama'dan önce ne olduğu gibi konularda düşünce üretilmesinin yolu açılabilecek.

Yıllar içerisinde çarpıştırma enerjisi 7 TeV'e kadar çıkarılacak. Her iki yönden parçacıkların çarpışmasından ötürü 14 TeV gücünde olacak bu çarpışmaya 2013'de ulaşılması planlanıyor. Bu güçte bir çarpışma da yepyeni başka keşiflerin kapısını açacak.

Hulki Cevizoğlu Ses TV'de


Osman Gökçek'in başına geçtiği kanal ismini ve logosunu da değiştiriyor.

Ankara merkezli SES TV yeniden yapılanıyor. Osman Gökçek'in başına geçtiği kanal ismini ve logosunu da değiştiriyor.

Melih Gökçek'e yakınlığıyla bilinen SES TV'de kısa süre önce Osman Gökçek Genel Müdür olarak göreve başlamıştı. Osman Gökçek SES TV'nin imajını yenilemek için kolları sıvadı.

Medyafaresi'nin edindiği bilgilere göre SES TV'nin adı Beyaz TV olarak değişiyor.

Ardından program kadrosu da değişecek.

Ve Bir bomba haber daha...

Eski Refah Partili Hasan Hüseyin Ceylan ve Hulki Cevizoğlu'nun tartışmacı olacağı bir program da yeni dönemde ekranda olacak.

Melih Gökçek, Beyaz TV ile demokratik açılım sürecine ayak uyduracak gibi görünüyor.
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için. Ve öl...mekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.
                                                                                                                                William Shakespeare

14 Mart 2010 Pazar

Güzelliğin formülü doğada


Bitkiler ne işe yarıyor? İşte en çok kullanılan bitkiler ve fonksiyonları…

Doğa eşsiz bir kaynak. Bitkilerden elde edilen özler, günümüzde kremlerden şampuanlara, makyaj malzemelerinden toniklere birçok kozmetik üründe kullanılıyor. Peki bu bitkiler ne işe yarıyor? İşte en çok kullanılan bitkiler ve fonksiyonları…

Cilt koruyucu: Zeytinyağı

Zeytinyağının hikâyesi çok eskilere dayanıyor. Antik çağlarda Akdeniz havzasında nemlendirici olarak kullanılıyordu. Ancak bu mucizevî yağın cildi güzelleştirdiğini fark eden antik çağ insanı, o zamanlar henüz onun cildi besleyen yağ asitleri ve antioksidan içerdiğini bilmiyordu.

Bugün birçok kozmetik üründe kullanılan zeytinyağı, güneş sonrası yanıkları iyileştirmek için de birebir. Zeytin bitkisinin sadece yağı değil, yağından elde edilen ekstre de kozmetik endüstrisinde kullanılıyor.

Yumuşatıcı: Avokado

Avokado, cilt ve saçlarda yumuşatıcı ve nemlendirici bir etkiye sahip olan oleic asit deposu. Son araştırmalar avokado ekstresinin kesikleri daha hızlı iyileştirebildiğini gösteriyor. Ayrıca cilt kanserlerinin tedavisine destek olabileceği ileri sürülüyor.

Nemlendirici bitki: Jojoba

200 yıla yakın bir süre önce Kaliforniya’da bir çölde keşfedilen bu çalıdan elde edilen balmumuna benzer yağ, bugün saç bakım ürünlerinden ruja, kremlerden şapuanlara hemen her türlü kozmetik üründe kullanılıyor. Yaygın ismiyle jojoba, Latince ismiyle Simmondsia Chinensisten elde edilen yağ, son derece saf olması ve çok kolay emilmesi nedeniyle kozmetik üreticilerinin gözdesi. Harika bir nemlendirici olan jojoba, sabun ya da tonik gibi ürünlerde iritasyonu azaltmak için ürünlerin içeriğine ekleniyor.

Gençlik koruyucu: Üzüm Çekirdeği

Üzüm çekirdeği, E vitamininden 20 kat, C vitamininden 50 kat daha güçlü olan, en önemli cilt koruyucusu proanthocyanidin yönünden en zengin bitki. Üzüm çekirdeği içeren bakım ürünleri, ciltteki kolajen ve elastini koruyarak cildin sıkılığını kaybetmesini önlüyor. Kırışıklıkları minimize ediyor. Araştırmalar yara izlerini de hafiflettiğini gösteriyor.

Leke savaşçısı: Meyan Kökü

Meyan kökü ekstresi, metabolizmaya etki ederek güneş lekelerinden korunmayı sağlıyor. Antioksidanlar yönünden de zengin olan meyan kökü, inflamasyonu azaltıyor ve akne yaralarının iyileşmesini hızlandırıyor. Meyan kökü, tüm bu yönleriyle, kimyasal bir aydınlatıcı olan hidokinon’a doğal bir alternatif olarak kremlerde ve diğer kozmetik ürünlerde kullanılıyor.

Her derde dava: Yeşil Çay

Yeşil çay, adeta antioksidanların bir kokteylini sunuyor. Araştırmalar, cilt kanserinden koruduğunu, güneşin yarattığı tahribatı azalttığını ve lekeleri tedavi edebildiğini gösteriyor. Peaki, kırışıklık, sarkma gibi yaşlanma belirtilerine karışı da kullanılabiliyor mu? Deneyler, yeşil çaydaki polifenolün, yaşlanmayı yavaşlamak için de ümit olabileceğini gösteriyor.

İçerdiğinde bu bitki olan kozmetik ürünleri kullanmanın yanı sıra, çay olarak içmek de cilt için faydalı. Eğer kendi yeşil çay kozmetiğinizi yapmak isterseniz size harika bir tonik tarifi: demlediğiniz yeşil çayı buz kalıplarına doldurarak buz küpleri haline getirin. Ancak buz dolabından çıkarır çıkarmaz değil, birkaç dakika sonra cildinize uygulayın ki, buz yanıklarınız oluşmasın.

Kızarıklık alıcı: Krizantem

Yapılan son araştırmalar, bir çeşit krizantem olan Chrysanthemum parthenium (feverfew) bitkisinin cilt kızarıklığı ve inflamasyona iyi geldiğini gösteriyor. Kızarık cildi sakinleştiren bitki, aynı zamanda kızarmayı da önleyebiliyor. İyi sonuç almak için, içeriğinde bu bitkinin bulunduğu nemlendirici ve temizleyicileri sabah akşam kullanın.

Kırışıklık giderici: Gül

Gül, güçlü bir antioksidan olan C vitamini yönünden zengin. Bu yönüyle kırışıklıkları gidermek için ideal bir bitki. Araştırmalar, gülün sakinleştirici özelliği olduğunu da ortaya koyuyor. Haricen sürüldüğünde gül yağı, kan basıncını düşürerek kişinin sakinleşmesini sağlıyor. Bu arada hatırlatmakta fayda var, Türk gülü dünyada hatırı sayılır bir üne sahip. Son yıllarda da Türk kozmetik firmaları bu harika bitkiden çeşitli kozmetik ürünler üretmeye başladı.

Sıvı altın: Argan yağı

Yalnızca Fas’ın güneybatısında yetişen Argania spinosa ağacından elde edilen ve ‘Fas’ın sıvı altını’ olarak bilinen argan yağı, içerdiği E vitamini, ferulik asit ve diğer güçlü antioksidanlarla kozmetikçilerin gözdesi. Cilt kuruluğunu önleyen ve ince çizgileri dolduran argan yağı, yağlı ciltler için de umut veriyor. Bir araştırmada, argan yağı içeren kremlerin sebum üretimini yüzde 42 düşürdüğü gözlemlenmiş.