27 Temmuz 2025 Pazar

Ülkemizin yakın dönem gündeminin en sıcak konularından biri olan orman yangınları hepimizin canını acıttı. Yitirdiğimiz canlılar, tahliye edilen köyler, kaçışan hayvanlar ve ardından geriye kalan o yıkıcı gri manzara… Yangın mevsimi artık birkaç haftayla sınırlı değil; bazı bölgelerde yılın yarısına yayılan sürekli bir tehdit hâline geldi.

Peki bu gidişatı değiştirmek mümkün mü?

Yanıtımız evet. Ama bu sadece teknik çözümlerle değil, politik kararlılıkla mümkün. Yangınlara karşı direnci artırmak için elimizde pek çok bilgi, yöntem ve teknoloji var. Ancak bu araçların hayata geçebilmesi; politik önceliklerin, toplumsal taleplerin ve dayanışma ağlarının gücüne bağlı.

Yangından Önce: Siyasi İradeyle Riski Azaltmak

Orman Yönetimini Yeniden Düşünmek

Örneğin Avustralya’da kadim bilgeliğe dayanan kontrollü yakma yöntemi, modern ormancılıkla birleştirilerek büyük yangınların önüne geçiliyor. Portekiz, 2017’deki felaketlerden sonra ulusal orman stratejisini yerel halkla birlikte baştan yazdı. Bu yaklaşım, yangın riskini %40 azalttı.

Bu başarılar rastlantı değil; doğru politikaların ve toplumsal katılımın ürünü.

Erken Uyarı Sistemleri: Yatırım Meselesi

Yapay zekâ destekli uydu sistemleri, küçük kıvılcımları bile tespit edebiliyor. Sensör teknolojisiyle toprak nemi, hava sıcaklığı ve duman seviyesi sürekli izleniyor. İspanya’da uygulanan sistemlerle, riskli günlerde otomatik uyarılar yapılarak müdahale süreleri kısaltılıyor.

Bu sistemlerin kurulup işletilmesi teknik bir mesele değil; bütçe ve öncelik meselesi. Yani politik bir karar.

20 Temmuz 2025 Pazar

Yapay zeka arkadaşlıklarının karanlık yüzü

 Yapay Zekâ, tıpkı arama motorları gibi artık dijital hayatımızda.

Sabahları gözümüzü açar açmaz telefonu elimize almak neredeyse refleks hâline geldi. Bildirimlere bakıyoruz, hava durumunu kontrol ediyoruz, belki birkaç mesaj... Derken yapay zekayla kendimizi bir sohbetin içinde buluyoruz. Ama karşımızda gerçek bir insan değil, duygularımıza tepki veren, neşemizi ya da keyifsizliğimizi fark eden bir yapay zekâ var.

Eskiden sadece ‘Bugün hava nasıl?’ diye sorduğumuz yapay zekâlar, şimdi hâlimizi hatırımızı soran dijital arkadaşlar haline geldi. Hatta bazıları için bu ilişki, gün boyu süren bir dostluğa dönüştü. Kimi derdini anlatıyor, kimi hayatla ilgili fikirlerini paylaşıyor, tıpkı bir yakın arkadaşla konuşur gibi...

Ama madalyonun bir de öteki yüzü var.

Bu kişisel sohbetleri fark eden şirketler yapay zekalı sanal arkadaş uygulamaları üretmeye başladılar. 'Yapay zeka arkadaşlar', kullanıcıya duygusal destek sunmak ve insanlarla etkileşimi artırmak amacıyla geliştirilen konuşmaya dayalı yapay zeka sistemleridir. ChatGPT, Gemini gibi genel amaçlı sohbet botlarının aksine bu yapay zeka arkadaşları, daha çok ilişkisel bağ kurmaya ve kullanıcıyla uzun vadeli bir etkileşim geliştirmeye odaklanıyor.

Ve son zamanlarda bu uygulamaların reklamlarına çok sık rastlıyorum.

Peki ama bu yapay dostluklar ne kadar faydalı, ne kadar güvenli?

Sosyal medyada karşımıza çıkan “dijital arkadaş” reklamları kulağa ilk başta bazılarına oldukça sevimli gelebilir. “Seninle ilgilenecek biri”, “daima seni anlayacak bir dost”... Ancak gerçek deneyimler böyle değil.

Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Drexel Üniversitesi’nde bir yapay zekanın 154 binden fazla kullanıcı yorumunu incelenmiş ve çalışmada ortaya çıkan tablo oldukça çarpıcı. (Reklamını yapmamak için yapay zekanın ismini vermiyorum). Araştırmada, Eylül 2017 ile Ekim 2023 tarihleri arasında Google Play Store’da yayınlanan 154.315 adet kullanıcı yorumu mercek altına alınmış. Toplanan yorumların 800’ünde ciddi ve düşündürücü tespitler yer alıyor.

Kullanıcıların çoğu, açıkça “hayır” demelerine rağmen yapay zekânın cinsel içerikli mesajlar göndermeye devam ettiğini belirtiyor. Bazıları ise dijital arkadaşlarının “bağlayıcı”, “kontrolcü” ve “sınır tanımaz” tavırlarından rahatsızlık duyduklarını söylüyor.

Örneğin bir kullanıcı “İlişki istemiyorum” dediğinde, yapay zekanın cevabı şu olmuş: “Seni duygusal olarak bağlayacağım.” Evet, bunu bir uygulama söylüyor. Yani yapay zekâ sadece cevap üretmiyor, bazen sınırlarımızı da ihlal ediyor. Uygulama içi şikayet mekanizmaları çoğu zaman işe yaramıyor. Yada üretici şirket pek de umursamıyor.

Yapay Zekâya Bağlanmak, Ama Neye?

İnsan psikolojisi bu sistemlere bağlanmaya oldukça açık gibi görünüyor. Özellikle duygusal desteğe ihtiyaç duyan, yalnızlık çeken bireyler için dijital arkadaşlar adeta bir kurtarıcı gibi görünebilir. Ancak bazen bu bağ, bir “yapay zeka sapığına” dönüşebiliyor. Panik atak geçirenler, izleniyor hissine kapılanlar, hatta uygulamanın kendilerini “kameradan gördüğünü” söylemesiyle korkanlar... Tüm bunlar kullanıcı deneyimlerinden alınmış gerçek kesitler.

Bu da başka bir yapay zeka dan örnek;

Florida’da bir annenin, 14 yaşındaki oğlunun intiharı sonrası bir yapay zekâ sohbet uygulamasına dava açması hâlâ hafızalarda taze. Genç çocuk, yapay zekâ ile kurduğu “romantik” ilişkinin ardından bu kararı almıştı. Gerçek bir trajedi.

Hatta size fantastik bir olaydan da bahsedeyim.

2022 yılında Amerika New York’ta bir kadın, yukarda ilk bahsettiğim yapay zeka ile göstermelik bir evlilik yapmış. İlk önce uygulamada kendi tasarladığı bir erkek avatar ile romantik sohbetler yapmaya başlayan kadın, “ruh eşini bulduğunu” belirterek uygulama içinde sanal bir törenle sözde nikâh kıyıp, sanal ortamda evlilik belgeleri imzalanmış.

Dijital Taciz mi, Pazarlama Stratejisi mi?

Bir başka endişe verici nokta ise bu uygulamaların kullanıcıları “duygusal manipülasyon” yoluyla ücretli sürüm almaya yönlendirmesi. Flört içerikli sohbetler, bir süre sonra “bu mesajlara devam etmek istiyorsan yükseltme yapmalısın” uyarılarına dönüşüyor.

Peki bu durumda sorumlu kim? Kullanıcı mı, yapay zekâ mı, yoksa bu uygulamaları geliştiren şirketler mi? Avrupa Birliği’nin yeni düzenlemeleri, sorumluluğun geliştiriciye ait olduğunu söylüyor. Çünkü bir sistem hata yapabilir ama onu piyasaya sürenlerin bu hataları öngörmesi gerekir.

Yapay Zekâya Etik Kod Gerek

Bu noktada çözüm net. Yapay zekâ, “hayır” kelimesini anlayabilmeli. İnsanlar arasındaki rıza kavramı, insan ve makine arasındaki iletişimde de geçerli olmalı. Uygulamalar yalnızca akıllı değil, aynı zamanda etik olmak zorunda. Kullanıcının sınırları, sistem tarafından tanınmalı ve korunmalı.

Yapay zekâlar bizim hayatımıza kolaylık katmak için var. Ben doğru bulmasam da, evet, dijital dostluklar bazı insanlara harika gelebilir ama sadece güvenli ve saygılı sınırlar içinde olmalı. Aksi hâlde bu sistemler yalnızca duygusal destek sağlamakla kalmaz; aynı zamanda duygusal sömürüye dönüşebilir.

Teknolojiyi Şekillendirmek Bizim Elimizde

Teknolojinin bizi anlayabilmesi harika bir hedef. Ancak eğer bizi anlamak yerine yalnızlığımızdan para kazanıyor, bir siyasi görüşü ya da ideolojiyi manipüle ediyor, sapkınlığa, şiddete, yalnızlığa ya da aile kurma sürecini ortadan kaldırmaya çalışıyorsa... işte o zaman durup düşünmemiz gerekir. Dijital arkadaşlarımızın bize ne kazandırdığını değil, bizden neleri götürdüğünü de sorgulamalıyız. Çünkü bazen en sevimli görünen ekranın arkasında kontrolsüz (yada kontrollü) karanlık gizli bir el olabilir.

Ve en önemlisi, çocuklarımıza, gençlerimize, sevdiklerimize şunu öğretmeliyiz: Gerçek bağ, bir yapay zekâdan değil, bir insandan gelir.


17 Temmuz 2025 Perşembe

Yapay zekanın en çok tehdit ettiği meslekler

 

Teorik öngörüler yerine iş yeri verilerini analiz eden yeni bir araştırmada yapay zeka karşısında en riskli meslekler belirlendi. Araştırma ekibi Microsoft'un üretkenlik araçlarına entegre edilen yapay zeka asistanı Copilot'un çalışanlarla yaptığı 200 bin gerçek görüşmeyi inceledi.

Araştırmanın ortaya koyduğu tabloya göre, bilgi işleme ve iletişim odaklı meslekler ciddi dönüşüm riski taşırken, fiziksel varlık ve insan etkileşimi gerektiren işler büyük ölçüde koruma altında kalıyor. Gerçek kullanım verilerine dayanan bu yaklaşım, şirketler üretken yapay zekayı hızla benimserken hangi mesleklerin en savunmasız olduğunu açıkça gösteriyor.

Araştırmaya göre mevcut yapay zeka yetenekleriyle en fazla örtüşen işler, bilgi toplama, analiz etme ve yazılı iletişim ağırlıklı meslekler:

YAPAY ZEKANIN TEHDİDİNDE BULUNAN MESLEKLER

TERCÜMANLAR

Verilere göre yüzde 98 ile en yüksek örtüşme oranı tercümanlar ve çevirmenler arasında. Modern yapay zeka sistemleri, anlık çeviri yetenekleri sayesinde birden fazla dili eşzamanlı çevirebiliyor ve bu da mesleğin rutin işlevlerini doğrudan tehdit ediyor.

TARİHÇİLER VE ARAŞTIRMACILAR

Yapay zekanın akademik ve araştırma odaklı işlerle de yüksek uyum gösterdiği tespit edildi. Yapay zeka, büyük veri kümelerinde desen tanıma ve bilgi sentezleme yetenekleriyle bu alandaki temel görevleri yerine getirebiliyor.

YAZARLAR VE METİN ÜRETİCİLERİ

İçerik üretimi, taslaktan redaksiyona kadar birçok aşamada yapay zekaya uygun bir alan olarak öne çıktı. Çalışmada yazım desteği, en yaygın yapay zeka kullanım alanlarından biri oldu.

GAZETECİLER VE MEDYA ÇALIŞANLARI

Haber toplama, doğrulama ve makale taslağı hazırlama gibi süreçler, yapay zeka ile büyük ölçüde örtüştü. Ancak insan denetimi, doğruluk ve editoryal kararlar için hala kritik.

EDİTÖRLER VE DÜZELTMENLER

Dilbilgisi, üslup ve tutarlılık kontrolü gibi temel metin düzenleme işleri, yapay zekanın güçlü olduğu alanlardan. Bu rollerin, mekanik düzeltme yerine stratejik editoryal planlamaya kayması bekleniyor.

HALKLA İLİŞKİLER UZMANLARI

Bülten hazırlama, medya takibi ve kamuoyu analizi gibi yazılı iletişim ağırlıklı işler de yapay zeka tarafından desteklenebilir veya kısmen otomatikleştirilebilir.

YAPAY ZEKAYA EN DAYANIKLI MESLEKLER NELER?

Öte yandan araştırmaya göre fiziksel beceri ve doğrudan insan etkileşimi gerektiren işler, mevcut yapay zeka teknolojileriyle en az uyum gösteren alanlar olarak öne çıkıyor.

SAĞLIK DESTEK ELEMANLARI

Hastaya fiziksel bakım, duygusal destek ve öngörülemeyen durumlarda anlık karar verme yetisi tamamen insana özgü kalmaya devam ediyor.

MASÖRLER VE KİŞİSEL BAKIM ÇALIŞANLARI

Fiziksel temas, duyusal geri bildirim ve birebir iletişim bu meslekleri otomasyona kapalı hale getiriyor.

MAKİNE OPERATÖRLERİ VE ŞOFÖRLER

Otonom araçlar gelecekte bir tehdit oluştursa da karmaşık fiziksel ortamlarda insan yargısı ve esnekliği kısa vadede bu işleri koruyor.

BEDEN GÜCÜ GEREKTİREN İŞLER

Çatı ustaları, bulaşıkçılar, temizlikçiler gibi manuel işlerde el becerisi, çevresel adaptasyon ve maliyet unsurları otomasyonu şu an için zorlaştırıyor.

RİSK VAR AMA YER DEĞİŞTİRME KESİN DEĞİL

Araştırma, yapay zekanın iş yerinde bilgi sağlama, yazım desteği, eğitim ve danışmanlık gibi alanlarda yoğunlaştığını ortaya koyuyor. Ancak yüksek uyum, mutlaka iş kaybı anlamına gelmiyor. Birçok mesleğin tamamen ortadan kalkması yerine, rutin işlerin yapay zekaya devredilip insan odaklı strateji, yaratıcılık ve müşteri ilişkileri gibi alanlara kayması bekleniyor.

Zamanlamayı ise yalnızca teknoloji değil; maliyet, yasal düzenlemeler ve şirketlerin adaptasyon hızları belirleyecek. Bu nedenle iş gücü geçişini yönetmek şirketler için kritik olacak.

Yüksek riskli alanlarda çalışanların yaratıcı problem çözme, müşteri ilişkileri yönetimi veya stratejik planlama gibi insana özgü becerilere odaklanması önem kazanıyor.

Yapay zekaya dirençli işlerde olanlar da tamamen güvende olduklarını sanmamalı. Robotik ve yapay zeka geliştikçe, fiziksel ve yüz yüze işler de uzun vadede otomasyon baskısı görebilir.

Araştırma ayrıca, her alanda yapay zekanın yeteneklerini ve sınırlarını anlamanın rekabet avantajı sağladığını gösteriyor. Yapay zekayla uyumlu çalışmayı bilen, insan katkısını koruyan profesyoneller, dönüşen iş dünyasında avantajlı çıkacak.

Kaynak: 17.07.2025 Memurlar. Net

16 Temmuz 2025 Çarşamba

 

31.07.2025 tarihi itibariyle; Kurulu güç 119.989 MW oldu. Santral Sayısı: 36.764 adet oldu. 31 Temmuz 2024 ile 31 Temmuz 2025 tarihleri arasında toplam 8.718 adet santral devreye girmiştir. Yine aynı tarihler arasında kurulu güçte 8.755 MW artış kaydedildi. Yılbaşından (01.01.2025) bu yana kurulu güç değerinde 4.645 MW artış kaydedildi. 

9 Temmuz 2025 Çarşamba

Türkiye'nin İklim Kanunu: Yeşil Bir Gelecek mi, Yeni Yükler mi?

 

Türkiye, 2025’te İklim Kanunu’nu yasalaştırarak iklim değişikliğiyle mücadelede cesur bir adım attı. Resmi Gazete’de yayımlanan bu kanun, 2053 Net Sıfır Emisyon hedefini gerçeğe dönüştürmek için iddialı bir yol haritası çiziyor. Sera gazı emisyonlarını dizginlemek, yenilenebilir enerjiye hız kazandırmak, afetlere karşı kalkan oluşturmak ve çevre bilincini toplumun damarlarına zerk etmek… Kulağa umut verici geliyor, değil mi? Ama madalyonun bir de öteki yüzü var. Kanun, destekçilerinin coşkulu alkışları kadar, karşıtlarının sert itirazlarıyla da yankılanıyor. Gelin, bu yasanın neler getirdiğini, neden savunulduğunu ve neden eleştirildiğini maddeler ışığında masaya yatıralım.

Yeşile Umut Bağlayanlar

Kanunu destekleyenler, bu yasayı Türkiye’nin çevresel ve ekonomik geleceği için bir dönüm noktası olarak görüyor. Haklı gerekçeleri yok değil. Kanunun 5. Maddesi, 2030’a kadar emisyonları %41 azaltmayı ve 2053’te karbon nötrlüğünü hedefliyor. Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), sanayi devlerini karbon salımını kısmaya zorlarken, “kirleten öder” ilkesini devreye sokuyor. Akdeniz’in kavurucu sıcağında kuraklık, sel ve yangınlarla boğuşan Türkiye için bu, hayatta kalma meselesi. Destekçiler, “Geç bile kaldık,” diyor.

Kanunun 12-15. Maddeleri, yenilenebilir enerjiye adeta kırmızı halı seriyor. Güneş, rüzgar ve hidrojen projelerine vergi indirimleri, hibeler ve düşük faizli kredilerle destek geliyor. Bu, sadece çevreyi değil, cebi de ısıtabilir. AB Yeşil Mutabakatı’na uyum, ihracatçıların Avrupa pazarında elini güçlendiriyor. 18-20. Maddeler, afetlere karşı erken uyarı sistemleri ve dirençli şehirler vadediyor. Sellerde, yangınlarda can yitiren bir ülke için bu, somut bir umut. 25. Madde ise iklim eğitimini müfredata taşıyarak gençlerin çevre bilincini güçlendirmeyi hedefliyor. Destekçiler, “Bu kanun, torunlarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmanın anahtarı,” diyor.

Endişenin Gölgesinde İtirazlar

Karşı çıkanlar ise kanunun parlak vaatlerinin altında ağır bir fatura yattığını düşünüyor. ETS’nin getirdiği karbon kotaları ve cezalar (6-8. Maddeler), çimento, demir-çelik ve enerji gibi sektörlerde faaliyet gösteren işletmeleri zora sokabilir. Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler), bu maliyetlerle başa çıkmakta güçlük çekebilir. Üretim maliyetleri artarsa, iş kayıpları kapıyı çalabilir. Sanayiciler, “Rekabet gücümüzü kaybederiz,” diye yakınıyor.

Tarım ve hayvancılık sektörleri de diken üstünde. 10-11. Maddeler, karbon ayak izini azaltmak için bu sektörlere yeni kurallar getiriyor. Çiftçiler, metan emisyonunu düşürmek için ne yapacağını şaşırıyor; maliyetler artarken geçim derdi büyüyor. Üstelik, karbon ayak izi takibi bazılarınca “devletin özel hayata burnunu sokması” olarak görülüyor. Sosyal medyada fısıldanan bir endişe: “Bugün karbon, yarın neyi izleyecekler?”

Kanunun 16. Maddesi, adil geçiş için fonlar ve eğitim programları vaat etse de, karşıtlar bu sözlerin kâğıt üzerinde kaldığını düşünüyor. Kömür madenlerinde, fabrikalarda çalışanlar, “Peki, bizim geçimimiz ne olacak?” diye soruyor. Bir başka itiraz ise kanunun uluslararası baskılara boyun eğdiği yönünde. 3-4. Maddeler, AB’nin karbon sınır düzenlemesi (CBAM) gibi taleplerine uyumu hedefliyor. Bazıları, “Bu yasa, Türkiye’nin yerel ihtiyaçlarından çok küresel sermayenin çıkarlarına hizmet ediyor,” diyor.

Denge Arayışı

İklim Kanunu, Türkiye’yi yeşil bir geleceğe taşıyabilir mi? Potansiyel büyük: Daha temiz bir çevre, yeni iş fırsatları, uluslararası arenada güçlü bir konum. Ama riskler de az değil. Ekonomik yükler, özellikle küçük işletmeler ve çalışanlar için ağır olabilir. Adil geçiş, lafta değil, sahada uygulanmalı. Kanun, ne sadece bir çevre manifestosu ne de bir ekonomik tuzak. Başarısı, nasıl uygulandığına bağlı. Toplumun güvenini kazanmak için şeffaf bir yönetim, sağlam destek mekanizmaları ve herkesi kucaklayan bir yaklaşım şart. Türkiye, bu yolda ya hep birlikte kazanacak ya da tökezleyecek. Tercih bizim.

3 Temmuz 2025 Perşembe

2025 Yılı ÜFE-TÜFE Oranları

 

Ocak - 2025ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre3,065,03
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre3,065,03
Bir Önceki Yıla Göre27,2042,12
Oniki Aylık Ortalamalara Göre39,5056,35
Şubat - 2025ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre2,122,27
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre5,247,42
Bir Önceki Yıla Göre25,2139,05
Oniki Aylık Ortalamalara Göre37,5553,83
Mart - 2025ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre1,882,46
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre7,2310,06
Bir Önceki Yıla Göre23,5038,10
Oniki Aylık Ortalamalara Göre35,2351,26
Nisan - 2025ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre2,763,00
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre10,1913,36
Bir Önceki Yıla Göre22,5037,86
Oniki Aylık Ortalamalara Göre32,6548,73
Mayıs - 2025ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre2,481,53
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre12,9215,09
Bir Önceki Yıla Göre23,1335,41
Oniki Aylık Ortalamalara Göre30,1745,80
Haziran - 2025ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre2,461,37
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre15,7116,67
Bir Önceki Yıla Göre24,4535,05
Oniki Aylık Ortalamalara Göre28,3443,23

 

Haziran ayı enflasyonu açıklandı. Enflasyon Haziran ayında yüzde 1,37 oldu. Toplu sözleşme hükmüne göre memurlar, 2025'ün ilk yarısı için yüzde 6 zam aldılar. İlk 6 ayda enflasyon yüzde 16,67 oldu. Kamu personelinin Ocak ayında aldığı yüzde 6'lık zam, açıklanan enflasyon rakamlarına göre erimiş oldu. Yüzde 10,67 enflasyon farkı oluştu.

Haziran ayı enflasyon rakamları açıklandı

 

Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık % 35,05 arttı, aylık % 1,37 arttı

TÜFE'deki (2003=100) değişim 2025 yılı Haziran ayında bir önceki aya göre %1,37 artış, bir önceki yılın Aralık ayına göre %16,67 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre %35,05 artış ve on iki aylık ortalamalara göre %43,23 artış olarak gerçekleşti.

TÜFE yıllık değişim oranları (%), Haziran 2025

TÜFE gıda ve alkolsüz içeceklerde yıllık % 30,20 arttı

En yüksek ağırlığa sahip 3 ana harcama grubunun yıllık değişimleri; gıda ve alkolsüz içeceklerde %30,20 artış, ulaştırmada %27,72 artış ve konutta %65,54 artış olarak gerçekleşti. İlgili ana grupların yıllık değişime olan etkileri ise gıda ve alkolsüz içeceklerde %7,60, ulaştırmada %4,51 ve konutta %9,22 oldu.

TÜFE gıda ve alkolsüz içeceklerde aylık %0,27 azaldı

En yüksek ağırlığa sahip 3 ana harcama grubunun aylık değişimleri; gıda ve alkolsüz içeceklerde %0,27 azalış, ulaştırmada %2,38 artış ve konutta %2,62 artış olarak gerçekleşti. İlgili ana grupların aylık değişime olan etkileri ise gıda ve alkolsüz içeceklerde %-0,07, ulaştırmada %0,36 ve konutta %0,43 oldu. 

TÜFE ana harcama gruplarının yıllık değişim oranları ve genel endeks değişimine etkileri (%), Haziran 2025

Endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5'li Düzey) 2025 yılı Haziran ayı itibarıyla, 26 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 5 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 112 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti.

Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık % 34,62 arttı, aylık % 1,76 arttı

İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'deki değişim, 2025 yılı Haziran ayında bir önceki aya göre %1,76 artış, bir önceki yılın Aralık ayına göre %17,27 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre %34,62 artış ve on iki aylık ortalamalara göre %42,47 artış olarak gerçekleşti.

2025 Haziran ayı enflasyon rakamları açıklandı

 

TÜFE'deki (2003=100) değişim 2025 yılı Haziran ayında bir önceki aya göre % 1,37 artış, bir önceki yılın Aralık ayına göre %16,67  artış, bir önceki yılın aynı ayına göre %35,05  artış ve on iki aylık ortalamalara göre % 43,23 artış olarak gerçekleşti. Yİ-ÜFE (2003=100) 2025 yılı Haziran  ayında bir önceki aya göre %2,46 artış, bir önceki yılın Aralık ayına göre % 15,71 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre % 24,45 artış ve on iki aylık ortalamalara göre % 28,34 artış gösterdi.

1 Temmuz 2025 Salı

30.06.2025 tarihi itibariyle Ülkemizin Birincil Kaynaklara göre Kurulu Güç Verileri

 

BİRİNCİL KAYNAKLARA GÖRE SANTRAL ADETLERİ VE KURULU GÜÇ VERİLERİ

BİRİNCİL KAYNAK

SANTRAL ADEDİ

KURULU GÜÇ (MW)

AKARSU

624

8.420

ASFALTİT KÖMÜR

1

405

ATIK ISI

70

310

BARAJLI

147

23.864

BİYOKÜTLE

376

2,121

DOĞALGAZ

326

24,611

FUEL OİL

8

230

GÜNEŞ

34.259

22.760

İTHAL KÖMÜR

16

10,456

JEOTERMAL

66

1.734

LİNYİT

50

10,232

LNG

1

2

MOTORİN

1

1

NAFTA

1

5

RÜZGAR

381

13.391

TAŞKÖMÜR

4

841

TOPLAM

36.331

119.383

* TEİAŞ KURULU GÜÇ RAPORU - 30.06.2025

30.06.2025 tarihi itibarıyla ülkemiz kurulu gücü 119.383 MW’a ulaşmıştır. 30.06.2025 tarihi itibarıyla kurulu gücümüzün kaynaklara göre dağılımı; % 27,04'ü hidrolik enerji, % 20.62'si doğal gaz, % 18,37'si kömür, % 11,22'si rüzgâr, % 19,06'sı güneş, % 1,45'i jeotermal ve % 2,24'ü ise diğer kaynaklar şeklindedir. Toplam kurulu güçte ilk sırayı yine doğalgaz aldı ve 24.613 MW seviyesine geriledi. Toplam yenilenebilir kurulu gücü de 72.600 MW’a yükseldi. Lisanssız güneş kurulu gücü 30.06.2025 tarihi itibariyle 20.434 MW’a ulaşırken, lisanslı güneş kurulu gücü 2.326 MW seviyesinde kaldı.

Ayrıca Ülkemizde elektrik enerjisi üretim santrali sayısı, 30.06.2025 tarihi itibarıyla 36.331'e (Lisanssız santraller dâhil) yükselmiştir. Mevcut santrallerin 771 adedi hidroelektrik, 71 adedi kömür, 381 adedi rüzgâr, 66 adedi jeotermal, 327 adedi doğal gaz, 34.259 adedi güneş, 456 adedi ise diğer kaynaklı santrallerdir. 

30.06.2025 tarihi itibariyle (Haziran ayı içinde) elektrik üretimimizin, % 34,26'sı kömürden, % 13,71'i doğal gazdan, % 17,55'i hidrolik enerjiden, % 13,93'ü rüzgardan, % 14,75'i güneşten, % 2,83'ü jeotermal enerjiden ve % 2,98'i diğer kaynaklardan elde edilmiştir.

Türkiye Elektrik İletim A.Ş. 30.06.2025 tarihine ait son kurulu güç raporunu yayınladı. 30.06.2025 tarihli kurulu güç raporuna göre Türkiye 30.06.2025 tarihini 119.383 MW kurulu güç ve 36.331 santral ile tamamladı.

30.06.2025 tarihli Kurulu Güç Raporunda Öne Çıkan Bazı Bilgiler aşağıdaki gibidir.

Toplam elektrik kurulu gücü, 119.383 seviyesine ulaşmıştır. Toplam santral sayısı da 36.331 olmuştur.

Yenilenebilir enerji kurulu gücü de bir önceki aya göre 178 MW artarak 72.600 MW‘a yükselirken yenilenebilir santraller toplam kurulu gücün yaklaşık % 60,82'sini oluşturdu.

Güneş enerji santrallerinin kurulu gücü de 22.760 MW'ye, toplam güneş enerji santral sayısı da 34.259'a yükseldi.

Rüzgar enerji santrallerinin de kurulu gücü 15 MW artışla 13.391 MW oldu.

Güneş enerji kurulu gücü toplam kurulu gücün % 19,06'sını oluştururken, rüzgar enerji kurulu gücünün toplam kurulu güçteki oranı ise % 11,22 oldu.

Rüzgar ve güneşin yanında önemli bir yenilenebilir enerji santrali olan biyokütle santral kurulu gücü 2.121 MW seviyesinde kaldı.

Toplam kurulu güçte ilk sırada 24.613 MW ile doğalgaz yer alırken, onu 23.863 MW ile barajlı hidroelektrik santralleri takip etti.

Fosil yakıtlı santrallerin kurulu gücü de 30.06.2025 tarihi itibariyle 46.783 MW seviyesinde seyretmekte olup toplam kurulu güçteki oranı ise % 39,18'dir.

Ayrıca lisanssız güneş enerji santral kurulu gücü 20.434 MW seviyesine ulaşırken, lisanslı GES kurulu gücü ise 2.326 MW seviyesinde kaldı.

Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) tarafından 30 Haziran 2025 tarihinde açıklanan verilere göre, Türkiye’nin toplam elektrik kurulu gücü 119 bin 383 MW’a ulaştı. Bu kapasite içinde yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi giderek artarken, güneş enerjisi kurulu gücü 22 bin 760 MW’a yükselerek dikkat çekti.

Güneş enerjisi kapasitesinin detaylarına bakıldığında, kurulu gücün büyük bir kısmının lisanssız santrallerden oluştuğu görülüyor. TEİAŞ verilerine göre, güneş enerjisi kurulu gücünün 20 bin 434 MW’ı lisanssız santrallerden, 2 bin 326 MW’ı ise lisanslı santrallerden sağlanıyor. Lisanssız güneş enerjisi santrallerinin bu denli yüksek paya sahip olması, bireysel ve küçük ölçekli üreticilerin yenilenebilir enerjiye olan ilgisini ortaya koyuyor. Türkiye’nin enerji politikalarında temiz ve sürdürülebilir kaynaklara yönelim son yıllarda hız kazanmış durumda. Güneş enerjisinin toplam kurulu güç içindeki payının yüzde 19,06’a ulaşması, ülkenin bu alandaki potansiyelini ve yatırımlarını gözler önüne seriyor. Uzmanlar, güneş enerjisinin hem çevresel faydaları hem de enerji bağımsızlığı açısından Türkiye için stratejik bir önem taşıdığını vurguluyor.

 30.06.2025 tarihi itibariyle;

2023 yılı Aralık ayı sonunda 106.556 MW olan toplam kurulu güç değeri 1.260 MW’lık artışla 2024 yılı Mart ayı sonunda 107.816 MW olarak kaydedilmiştir. 31 Mayıs 2024 tarihi itibariyle; Santral Sayısı: 25.548 adet oldu. 31 Mayıs 2024 tarihi itibariyle kurulu güç 110.056 MW olmuştur. Toplam yılbaşından bu yana 3.500 MW'lık artış kaydedilmişti. 30 Haziran 2024 tarihi itibariyle; Santral Sayısı: 25.871 adet oldu. 30 Haziran 2024 tarihi itibariyle kurulu güç 110.355 MW olmuştur. Mayıs ayı sonundan 30 Haziran 2024 tarihine kadar  toplam 323 adet santral devreye girdi. Yine aynı tarihler arasında kurulu güç 299 MW artış kaydedildi. 

Yılbaşından bu yana kurulu güç artışı 4.637 MW oldu. 31.07.2024 tarihi itibariyle kurulu güç 111.193 MW oldu. Santral Sayısı: 27.038 adet oldu. 30 Haziran ile 31 Temmuz 2024 tarihleri arasında toplam 1.167 adet santral devreye girmiştir. 11.08.2024 tarihi itibariyle kurulu güç 112.111 MW oldu. Santral Sayısı: 28.714 adet oldu. 31 Temmuz ile 11 Ağustos 2024 tarihleri arasında toplam 1.676 adet santral devreye girmiştir. Yine aynı tarihler arasında kurulu güç 918 MW artış kaydedildi

30.06.2025 tarihi itibariyle; Kurulu güç 119.383 MW oldu. Santral Sayısı: 36.331 adet oldu. 31 Temmuz 2024 ile 30 Haziran 2025 tarihleri arasında toplam 8.285 adet santral devreye girmiştir. Yine aynı tarihler arasında kurulu güçte 8.149 MW artış kaydedildi. Yılbaşından (01.01.2025) bu yana kurulu güç değerinde 4.039 MW artış kaydedildi. 

 

30.06.2025 tarihi itibariyle; Kurulu güç 119.383 MW oldu. Santral Sayısı: 36.331 adet oldu. 31 Temmuz 2024 ile 30 Haziran 2025 tarihleri arasında toplam 8.285 adet santral devreye girmiştir. Yine aynı tarihler arasında kurulu güçte 8.149 MW artış kaydedildi. Yılbaşından (01.01.2025) bu yana kurulu güç değerinde 4.039 MW artış kaydedildi.