13 Mart 2025 Perşembe

Türkiye’nin Enerji Hinterlandında Fırsatlar ve Zorluklar

Doğal gaz ticaret merkezi olma hedefiyle enerji politikalarını yeniden şekillendiren Türkiye, bir yandan fırsatlarla diğer yandan zorluklarla karşı karşıya. TANAP’tan TürkAkım’a, Karadeniz sondajlarından Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıklara kadar kritik projeler ve stratejik iş birlikleri, Türkiye’yi uluslararası enerji piyasalarının kilit aktörlerinden biri yapabilir mi? Türkiye’nin enerji hinterlandındaki rolü, potansiyeli ve karşı karşıya olduğu riskler...

Türkiye, enerji kaynakları açısından zengin olmayan bir ülke olmasına karşın, jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik konumu nedeniyle hem bölgesel hem de küresel enerji piyasalarında önemli role sahiptir. Buna bağlı olarak da enerji geçiş yollarının kritik bir parçası haline gelmiştir. Tüm bu özellikler doğrultusunda, Türkiye’nin enerji hinterlandında karşılaştığı fırsatlar ve riskler hem Türkiye’nin ekonomik güvenliği hem de uluslararası enerji politikaları açısından büyük önem taşımaktadır.

Doğal Gaz Ticaret Merkezi Olma Hedefi

Türkiye’nin enerji politikaları, son yıllarda doğal gaz ticaret merkezi olma hedefi etrafında şekillenmektedir. Bu kritik hedef, Türkiye’nin enerji ithalat bağımlılığını azaltma ve enerji arz güvenliğini artırma çalışmalarının bir parçası olarak görülebilir. Nitekim bu konuda Türkiye, enerji piyasasının serbestleşmesi ve şeffaflığının artırılması amacıyla çeşitli reformlar gerçekleştirmiştir. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından yürütülen regülasyonlar, piyasaya yeni aktörlerin katılımını teşvik etmekte ve piyasa mekanizmasının etkin işlemesini sağlamaktadır. Ancak bu rol aynı zamanda bölgesel istikrarsızlık, hukuki sorunlar ve uluslararası rekabet gibi çeşitli riskleri de beraberinde getirmektedir.

Türkiye, doğal gaz ticaret merkezi olma stratejisi kapsamında hem kendi enerji arz güvenliğini artırmakta hem de bölgesel ve uluslararası enerji arz güvenliğine katkı sağlamaktadır. 

Mevcut boru hatları arasında TANAP (Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı) ve TürkAkım, Türkiye’nin enerji taşımacılığında kritik rol oynamaktadır. Bu hatlar, Türkiye’nin hem enerji tüketimini karşılamakta hem de enerji ticaretinde merkezi bir konumda yer almasını sağlamaktadır.

Ayrıca Türkiye-Yunanistan ve Türkiye-Bulgaristan doğal gaz boru hatları, Türkiye’nin Avrupa’ya enerji taşıma kapasitesini artırmakta ve Avrupa’nın enerji arz güvenliğine katkıda bulunmaktadır. Bunun yanında, İran-Türkiye ve Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) gibi diğer boru hatları da Türkiye’nin doğalgaz tedarik çeşitliliğini sağlamaktadır. İlerleyen yıllarda, Irak-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı ve Doğu Akdeniz Boru Hattı gibi projeler de devreye alınarak, Türkiye’nin enerji merkezi olma yolundaki rolünü daha da güçlendirecektir.

Türkiye’nin enerjide merkez ülke olma hedefinin önemli adımlarından biri de çok sayıda alıcı ve satıcının yer alacağı bir piyasa oluşturmak amacıyla yoğun bir diplomatik ağ kurmaya çalışmasıdır. Bu çabalar kapsamında, çeşitli alıcılarla anlaşmalar imzalanmaktadır. Örneğin, Bulgaristan ile 2035 yılına kadar yıllık yaklaşık 1,5 milyar metreküplük gaz satış anlaşması yapılmış; Kuzey Makedonya, Romanya ve Moldova ile de benzer süreçlerin yürütüldüğü açıklanmıştır. Ayrıca, Umman ile yıllık 1,4 milyar metreküplük doğalgaz tedarikini kapsayan 10 yıllık bir anlaşma imzalanmıştır. Enerjide merkez ülke olma yolunda, 2022 yılında Avrupa’dan Orta Asya ve Körfez bölgesine kadar uzanan geniş bir coğrafyada 15 ülke ile görüşmeler yapıldığı belirtilmiştir.

Bu projelerin yanı sıra, Türkiye’de önemli doğal gaz depolama tesisleri ve LNG terminalleri bulunmaktadır. Silivri Yeraltı Doğal Gaz Depolama Tesisi ve Tuz Gölü Doğal Gaz Depolama Tesisi gibi projeler, Türkiye’nin enerji merkezi olma yolunda attığı önemli adımlar olarak görülebilir. Beraberinde Marmara Ereğlisi ve Aliağa LNG terminalleri, ithal edilen sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG) depolanması ve yeniden gaz haline getirilmesi açısından stratejik öneme sahiptir. Saros FSRU (Yüzer Depolama ve Yeniden Gazlaştırma Ünitesi) gibi yeni yatırımlar, Türkiye’nin enerji altyapısını daha da çeşitlendirirken çok sayıda doğalgaz alıcı ve satıcısının buluşabileceği bir merkez olma yolunda ilerlendiğini göstermektedir.

Bu strateji doğrultusunda, Türkmenistan doğal gazının Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden Türkiye’ye ulaştırılması için de mutabakata varıldığı ilan edilmiştir. Bu stratejik iş birliği kapsamında, Iğdır-Nahçıvan Doğal Gaz Boru Hattı, Nahçıvan’ın enerji güvenliğini sağlamanın yanı sıra Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini de güçlendirmektedir. TANAP ve Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hatları’nın kapasitesinin artırılması ve Avrupa bağlantı noktalarının genişletilmesi de bu stratejinin önemli unsurlarındandır. Bu projeler, Türkiye’nin uluslararası enerji piyasalarındaki konumunu güçlendirmektedir.

Riskler ve Tehditler

Türkiye’nin enerji merkezi olma hedefi, Türkiye’yi küresel ve bölgesel enerji piyasalarında diğer aktörlerle (örneğin Rusya, İran gibi büyük enerji üreticileri) doğrudan rekabetini meydana getirebilir. Bu ülkelerle yaşanan stratejik çekişmeler, Türkiye’nin enerji politikalarının sürdürülebilirliğini ve enerji ticaretinin istikrarını tehdit edebilir.

Türkiye’nin bulunduğu coğrafya göz önüne alındığında Türkiye’nin enerji merkezi olma stratejisi, bölgesel istikrara dayanır.

Ancak Ortadoğu, Kafkaslar ve Doğu Akdeniz gibi bölgelerdeki siyasi ve askeri çatışmalar, enerji yollarını ve projelerini tehdit ediyor. Özellikle Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarıyla ilgili anlaşmazlıklar ve Kıbrıs sorunu gibi karmaşık meseleler, Türkiye’nin enerji projelerinin sürdürülebilirliği anlamında zorluklar olarak kendini gösteriyor.

Enerji boru hatları, LNG terminalleri ve depolama tesisleri gibi altyapılar; terör saldırıları, sabotajlar veya doğal afetler gibi güvenlik tehditlerine karşı hassastır. Bu anlamda Türkiye’nin bu kritik altyapıyı korumak için büyük çaba sarf etmesi gerekmektedir. Ayrıca Türkiye’nin enerji projeleri ve stratejik iş birlikleri, uluslararası siyasi ilişkilerden etkilenir. Örneğin Türkiye-Azerbaycan iş birliği gibi projeler, İran gibi bölgedeki aktörler tarafından istenmeyebilir. Ayrıca, Avrupa ile enerji güvenliği konusundaki ilişkilerde yaşanacak belirsizlikler ve Rusya ile enerji ilişkilerindeki gerilimler, enerji alanında karşı karşıya olunan riskler olarak öne çıkıyor.

Doğu Akdeniz ve Karadeniz Enerji Keşiflerinin Etkileri

Doğu Akdeniz ve Karadeniz’deki enerji keşifleri, Türkiye’nin enerji güvenliği ve bölgesel politikaları üzerinde derin etkilere yol açmıştır. Bu keşifler, Türkiye’nin enerji ithalatını çeşitlendirme ve yerli enerji kaynaklarını artırma stratejilerine katkı sağlamaktadır.

Diğer taraftan Rusya-Ukrayna savaşı (2022-…), küresel enerji piyasalarını derinden sarsarak, enerji arz güvenliği konusundaki endişeleri artırmıştır. Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltma çabaları, Türkiye için hem fırsatlar hem de tehditlere yol açmıştır. Türkiye, enerji ticaretinde kilit bir aktör olarak, Avrupa’nın enerji arz güvenliğinde daha önemli bir rol oynamayı hedeflese de Rusya ile olan enerji ilişkileri ve bu ilişkilerin geleceği, Türkiye’nin enerji politikalarının sürdürülebilirliği açısından önemli bir belirsizlik kaynağı olarak kendini göstermektedir.

Yerli Kaynakları Çıkarma ve Kullanma Çalışmaları

Türkiye, denizlerde olduğu kadar karasal alanlarda da enerji arama ve çıkarma faaliyetlerine devam etmektedir. Karasal enerji arama çalışmaları neticesinde, özellikle Gabar bölgesinde olmak üzere çeşitli bölgelerde petrol rezervleri keşfedilmiş ve üretim süreçleri başlamıştır. Gabar’daki petrol bulgusu, diğer bölgelerde de arama faaliyetlerinin teşvik edilmesinde önemli bir etken olmuş ve bu bağlamda Kato bölgesinde arama faaliyetlerinin artırıldığı duyurulmuştur. Türkiye’nin geçmişte terörle ilişkilendirilen bölgelerinde artan enerji arama faaliyetleri ve bazı bölgelerde bulunan petrol rezervleri, ülkenin enerji bağımlılığını azaltma hedeflerinin en kritik unsurları arasında yer almaktadır.

Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve yerel üretimin artırılması, Türkiye’nin uluslararası enerji piyasalarında daha bağımsız ve etkili bir oyuncu olmasına olanak tanımaktadır. Ayrıca bu strateji, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltarak enerji güvenliğini artırmakta ve dış politika araçları olarak kullanılabilecek ekonomik ve stratejik bir avantaj sağlamaktadır. Türkiye’nin enerji arama faaliyetlerinin genişlemesi, enerji alanında uluslararası iş birlikleri ve stratejik ortaklıklar kurma çabalarını da desteklemekte, özellikle enerji transit ülkesi olarak rolünü pekiştirmektedir. Bununla birlikte terörle ilişkilendirilen bölgelerdeki enerji kaynaklarının değerlendirilmesi, Türkiye’nin bölgesel güvenlik ve istikrar hedefleriyle uyumlu bir şekilde yürütülmekte ve uluslararası platformlarda ülkenin güvenlik ve enerji politikalarının etkili bir şekilde ifade edilmesine katkıda bulunmaktadır.

Türkiye’nin enerji hinterlandındaki fırsatlar ve riskler, ülkenin ekonomik güvenliği, bölgesel istikrarı ve uluslararası ilişkileri açısından kritik öneme sahiptir. Türkiye’nin enerji politikaları, hem ulusal enerji güvenliğini sağlamayı hem de bölgesel ve küresel enerji piyasalarında etkin bir aktör olmayı amaçlamaktadır. Ancak bu stratejilerin başarıya ulaşması, jeopolitik risklerin yönetilmesi ve bölgesel iş birliklerinin geliştirilmesinin yanında güçlü bir askeri kapasite ile hatların güvenliğinin sağlanması ve uzun vadeli sürdürülebilirlik politikalarının uygulanmasıyla mümkündür.

Enerji Stratejilerinin Karşılaştığı Zorluklar

Türkiye’nin enerji hatları altyapısını korumak için büyük çaba sarf etmesi gerekmektedir. Ayrıca enerji altyapısını genişletmek ve yenilemek için büyük finansal yatırımlar gereklidir. Diğer yandan ekonomik krizler, yabancı yatırımcıların ilgisini azaltabilir veya mevcut projelerin finanse edilmesini zorlaştırabilir. Bu da Türkiye’nin enerji merkezi olma hedeflerine ulaşmasını finansal açıdan riskli hale getirir.

Türkiye’nin enerji stratejileri, ithalat bağımlılığını azaltma amacı taşısa da mevcut durumda hala büyük oranda ithalata bağımlılık devam etmektedir. Enerji ithalatına bağımlılık, enerji fiyatlarının dalgalanması durumunda ekonomik güvenliği tehdit edebilir ve Türkiye’nin ulusal enerji politikalarını esnek hale getirme çabalarını zayıflatabilir.

Türkiye’nin enerji geçiş yollarındaki stratejik rolü, bölgesel güç dengeleri ve jeopolitik gerilimler tarafından tehdit edilebilir; bu durum Türkiye’nin enerji güvenliğini ve uluslararası ilişkilerini etkileyebilir. Enerji projeleri, çevresel düzenlemelere ve uluslararası hukuki standartlara uyum sağlamak zorundadır. Aksi halde çevresel ve hukuki uyumsuzluklar projelerin sürekliliğini riske atabilir. Ayrıca yerli enerji üretiminin yetersizliği, Türkiye’nin uluslararası enerji piyasalarına olan bağımlılığını sürdürebilir ve bu durum, ülkenin enerji güvenliğini tehdit edebilir. Bu bağlamda, Türkiye’nin enerji politikaları, çeşitli risk ve tehditleri yönetme stratejilerini içeren kapsamlı bir yaklaşım gerektirmektedir.

Diğer taraftan enerji merkezi olmak için uluslararası yatırımcılar için güvenli ve cazip bir yatırım ortamı oluşturmak şarttır.

Türkiye’nin enerji projelerine yabancı yatırım çekebilmesi için hukuki ve regülasyonel çerçeveyi uluslararası standartlara uygun hale getirmesi, yatırım süreçlerini şeffaflaştırması ve bürokrasiyi azaltması gerekmektedir. Özellikle, yatırımcıların risk algısını azaltacak hukuki güvencelerin sağlanması kritik önemdedir.


Kaynak: T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı


Hiç yorum yok: