Türkiye ekonomisi, son yıllarda adeta bir fırtınanın ortasında savruluyor. 2021 Aralık’taki döviz kriziyle patlak veren Kur Korumalı Mevduat (KKM) dönemi, yerli tasarruf sahiplerine milyarlarca dolar akıtırken enflasyonu önce göklere çıkardı, sonra baz etkisiyle geriletti. 2023 Temmuz’undan itibaren yüksek faiz politikalarıyla yeni bir sayfa açıldı; bu kez yerli ve yabancı yatırımcılar kazanç sağladı, ama Türkiye’nin kaynakları sorgulanır hale geldi. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın tahıl, gübre ve enerji krizleri ile 2023’teki deprem felaketi, bu denklemi daha da ağırlaştırdı. Peki, bu kaotik dönemde Türkiye’nin parası nereye gitti? Cebimizdeki TL kime kazandırıyor? Rakamların ışığında bu soruya yanıt arayalım.
KKM: Enflasyonu Azdırdı, Sonra Düşürdü, Ama Krizler Bedeli Ağırlaştırdı
2021 Aralık’ta, USD/TL kuru 18,4’e fırlayınca KKM devreye sokuldu. Hedef, döviz talebini dizginlemek ve TL’ye güveni artırmaktı. Kısmen işe yaradı: KKM, 140 milyar dolarlık bir hacme ulaşarak kuru 11,41’e çekti. Yerli mudilere yaklaşık otuz ila otuz beş milyar dolar kur farkı ve faiz ödemesi yapıldı. Bu para Türkiye’de kaldı; mevduatta, tüketimde, yatırımda döndü. Ama kazananlar, genelde yüksek tasarruflu kesimler oldu. Stopaj muafiyeti, onlara ekstra kâr sağladı.
Peki, fatura ne oldu? Hazine ve Merkez Bankası, KKM için yaklaşık otuz ila otuz beş milyar dolar doğrudan ödeme üstlendi. Enflasyon, Aralık 2021’de yüzde 36,08’den 2022 Ekim’de yüzde 85,51’e sıçradı. KKM, düşük faiz ortamını uzatarak bu yangını körükledi. 2022 sonundan itibaren baz etkisi ve enerji fiyatlarındaki geçici istikrar devreye girdi; enflasyon Aralık 2022’de yüzde 64,27’ye, Haziran 2023’te yüzde 38,21’e geriledi, ama Temmuz 2023’te yüzde 47,83’e yükseldi. Yani, KKM enflasyonu önce azdırdı, sonra düşüşe geçti, ama net olarak yüzde 36,08’den yüzde 47,83’e bir artış yaşandı.
Savaşın Darbesi: Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı, Türkiye’yi tahıl, gübre ve enerji krizleriyle vurdu. Türkiye, buğday ithalatının yüzde 60-70’ini bu iki ülkeden sağlıyor. Savaş, Ukrayna’nın tahıl üretimini yüzde 29 düşürdü, Karadeniz limanlarındaki engeller gıda fiyatlarını yüzde 46 artırdı. Gübre fiyatları, Rusya’nın küresel pazardaki payı ve yaptırımlar yüzünden 2022 Nisan’da ton başına 925 dolara fırladı; 2021’e kıyasla yüzde 80 artış. Enerji cephesinde, Türkiye’nin gaz ithalatının yüzde 45’ini aldığı Rusya’daki kesintiler, doğal gaz fiyatlarını rekor seviyelere taşıdı. Bu krizler, KKM döneminde gıda ve üretim maliyetlerini uçurarak enflasyonu daha da azdırdı. Ekmek gibi temel gıdalar 2022’de yüzde 100’ün üzerinde zamlandı.
Depremin Yükü: 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş depremleri, kamu maliyesini altüst etti. Yeniden inşa için yaklaşık yüz milyar doları aşan harcamalar, 2023’te bütçe açığını GSYH’nin yüzde 6,5’ine fırlattı. Bu, KKM ödemeleriyle birleşince Hazine’yi iyice sıkıştırdı. Deprem, gıda ve barınma talebini artırarak enflasyonu 2023 başında yüzde 55,18’e itti. KKM’nin toplam maliyeti, vergi kayıpları, enflasyon ve rezerv kayıplarıyla yaklaşık kırk beş ila elli beş milyar dolara ulaştı. Vade sonunda bazı mudiler paralarını dövize çevirdi; rezervlerden yaklaşık on beş milyar dolar çıkış oldu. KKM, kur krizini frenledi, ama savaşın küresel şokları ve depremin yükü, enflasyon ve bütçe açığını katladı.
Yüksek Faiz: Yabancıya Getiri, Reel Sektöre Darbe
2023 Temmuz’unda ekonomi yönetimi değişti; TCMB politika faizini yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye, ardından 2025 Ağustos’ta yüzde 43’e yükseltti. Enflasyon yüzde 33,52’ye geriledi, rezervler 164 milyar dolara çıktı. TL talebi artarken, yüksek faizler yabancı yatırımcıları çekti. Yaklaşık otuz milyar dolarlık sıcak para girişi, carry trade ile yabancıların cebine yaklaşık yirmi ila otuz milyar dolar akıttı. Bu getiriler, bankaların mevduat faizlerinden ve Hazine’nin tahvil ödemelerinden finanse edilerek dövize çevrildi ve Türkiye’den çıktı.
Yerli mudiler de pastadan pay aldı. TL mevduat payı yüzde 60’a fırlarken, yaklaşık on beş ila yirmi milyar dolar getiri elde ettiler. Bu paralar Türkiye’de kaldı, ama yüksek faiz reel sektörü boğdu. KOBİ’ler, yüzde 55’e varan kredi faizleriyle yatırım yapamaz hale geldi. Hazine’nin borçlanma maliyeti yüzde 47’ye, faiz ödemeleri yüzde 75’e sıçradı. Depremin bütçe üzerindeki yükü, bu maliyetleri daha da ağırlaştırdı. Savaşın etkisi de sürdü; 2023’te Rusya’nın tahıl koridorundan çekilmesi, gıda fiyatlarını yeniden artırdı. Gübre fiyatları 2021 seviyelerine gerilese de hâlâ yüksekti, tarım maliyetlerini baskıladı. Toplam maliyet, banka faizleri, tahvil ödemeleri ve dolaylı etkilerle yaklaşık otuz beş ila elli milyar doları buldu. Türkiye’den çıkan para, yabancıların getirileriyle yaklaşık yirmi beş ila otuz beş milyar dolar oldu; KKM’den fazla.
Kime Kazandırıyoruz?
Rakamlar açık: KKM döneminde, yaklaşık kırk beş ila elli beş milyar dolar maliyetle kaynakların çoğu, yaklaşık otuz ila otuz beş milyar dolar, yerli mudilere aktı, ama enflasyonun yüzde 85,51’e fırlaması, savaşın tahıl, gübre ve enerji krizleri ile depremin bütçe yükü halkı ezdi. Türkiye’den çıkış, rezerv kayıpları ve dövize dönüşle yaklaşık on beş milyar dolarla sınırlı kaldı. Yüksek faiz döneminde, yaklaşık otuz beş ila elli milyar dolar maliyetle kaynaklar yerli, yaklaşık on beş ila yirmi milyar dolar, ve yabancı, yaklaşık yirmi beş ila otuz beş milyar dolar, mudilere dağıldı. Yabancılara daha fazla para çıktı, çünkü carry trade getirileri yurtdışına aktı.
KKM, enflasyonu önce azdırdı, sonra baz etkisiyle düşüşe geçti, ama savaşın küresel şokları ve depremin yükü kalıcı rahatlama sağlamadı. Yüksek faiz, enflasyonu dizginledi ve rezervleri güçlendirdi, ama reel sektörü sıkıştırdı ve sıcak para bağımlılığıyla risk yarattı. Savaş, her iki dönemde de gıda ve enerji maliyetlerini artırarak enflasyonu körükledi; deprem ise bütçeyi sarsarak bu yükü katladı. Kazananlar, yüksek tasarruflu mudiler, bankalar ve yabancılar; kaybeden ise enflasyon, bütçe açığı ve daralan yatırımlarla halkın geneli.
Cebimizdeki TL Nereye Gidiyor?
Türkiye’nin kaynakları, KKM’yle yerliye, yüksek faizle yabancıya aktı. Savaşın tahıl, gübre ve enerji krizleri ile depremin mali yükü, faturayı büyüttü. Bu döngü sürdürülebilir mi? Sıcak para rezervleri parlatıyor, ama ani çıkışlar her şeyi altüst edebilir. KOBİ’ler borç batağında, vatandaş enflasyonla boğuşuyor. Soru şu: Cebimizdeki TL kime kazandırıyor? Geçici istikrara mı, küresel sermayeye mi? Türkiye’nin kaynaklarını korumak için üretime, kalıcı yatırımlara ve adil bir ekonomik modele ihtiyacımız var. Aksi takdirde, bu fırtınanın faturası hepimize çıkacak. Sizce, Türkiye’nin parası nereye gitmeli?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder