Terör, sivillere yönelik şiddet eylemleri yoluyla toplumda korku yaratarak siyasi, ideolojik veya dini hedeflere ulaşmayı amaçlayan bir yöntemdir. Ancak bu sadece bir güvenlik sorunu olarak değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve diplomatik yansımaları olan çok yönlü bir tehdit olarak ele alınmalıdır. Geçtiğimiz hafta savunma sanayimizin önemli kurumlarından TUSAŞ’a yapılan hain saldırı milletimizde üzüntüyle karşılanırken, siyasilerimizin olayı ortak bir dille kınaması, ülkemizdeki birlik ve beraberlik ruhunun ne denli güçlü olduğunu bir kez daha göstermiştir. Milletimizin sağduyusu ve kararlılığıyla, terörü lanetlemeye ve ülkemizin huzuruna katkı sağlamaya devam edeceğimizden şüphe yok.
Türkiye’nin terörle mücadele politikası, tarihsel, coğrafi ve siyasi gerçekler temelinde oluşturulmuş kapsamlı bir stratejiyi esas almaktadır. Uzun yıllardır hem iç hem de dış kaynaklı terör örgütleriyle mücadele eden Türkiye, bu tehdide karşı güvenlik, diplomasi, hukuk ve sosyo-ekonomik alanları kapsayan bütüncül bir yaklaşım benimsemiştir.
Bu mücadelede özellikle PKK terör örgütü öne çıkmaktadır. PKK, Türkiye’nin güvenliğine ve bölgesel istikrara zarar veren pek çok saldırı gerçekleştirmiştir. Bunun yanı sıra, 2016'daki FETÖ darbe girişimi ve DAEŞ gibi uluslararası terör örgütlerinin de Türkiye’yi hedef aldığı bilinmektedir.
Terörle mücadelede Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı, terör örgütlerine karşı eşgüdümlü operasyonlar yürütmektedir. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları gibi sınır ötesi operasyonlar, Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlama ve terör tehditlerini kaynağında yok etme hedefi doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.
Hukuki boyutta ise terörle mücadeleye yönelik yasal düzenlemeler kimi zaman uluslararası çevrelerce ifade ve basın özgürlüğü bağlamında eleştirilmiştir. Ancak Türkiye, NATO üyesi olarak terörle mücadelede koalisyonlarda aktif rol oynamakta ve DAEŞ gibi küresel tehditlerle mücadelede müttefikleriyle iş birliği yapmaktadır.
Türkiye’nin terörle mücadelesi yalnızca askeri yöntemlerle sınırlı kalmamış; sosyal, ekonomik ve diplomatik boyutları da içermektedir. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki terör olayları, zorunlu göçlere ve geniş çaplı güvenlik önlemlerine neden olmuş; FETÖ’nün darbe girişimi ise devlet kurumlarında önemli yapısal değişiklikler meydana getirmiştir.
Uluslararası düzeyde, Türkiye’nin terörle mücadele adımları zaman zaman demokrasi ve insan hakları açısından eleştirilse de Türkiye, güvenlik önceliklerini vurgulamakta ve bu mücadelenin ulusal güvenlik açısından kaçınılmaz olduğunun altını çizmektedir.
“Ne Yapılmalı?” sorusuyla yazımızı bitirelim:Terörle mücadelede yalnızca askeri yöntemler yeterli değildir. Terörün kökenine inmek, sorunun ardındaki sosyo-ekonomik faktörleri ele almak, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak ve dezavantajlı bölgelerdeki gençleri terör örgütlerinin etkisinden korumak adına kapsamlı politikalar geliştirilmelidir. Ayrıca, uluslararası iş birliğini güçlendirmek, diplomatik kanalları etkin kullanmak ve terör örgütlerine finansal ve lojistik desteği kesmek hayati önemdedir. Toplumsal uzlaşıyı destekleyen ve hoşgörüyü artıran kültürel ve sosyal projeler de uzun vadede terörün etkisini azaltmada kritik rol oynayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder