Yönetici olmak balta girmemiş ormanlarda yürümeye benzer. Güçlü bir ekiple, işler yolunda gidince süratle ilerlersiniz. Ekibin sürecini iyi değerlendirdiğiniz takdirde çatışmalar büyümeden çözülür, kişiler arası olumlu ilişkiler beslenir, enformasyon, proje, programlar işlevseldir. Bazen de dıştan olabileceği gibi iç kaynaklı engeller çıkar, kendinizi kurt kapanına sıkışmış bulursunuz, ayaklarınıza dikenli çalıların dolandığını hissedersiniz. Bu durumda paniğe kapılmak, düşünmeden davranmak insanın doğasında vardır. Amacınızı unutur ekipten kopar, ormanda yolunuzu kaybedersiniz.
İnsan bir ağaç gölgesi gibi birbirinin gölgesinde nefes bulur. Kurumlarda uzun ömürlü bir yapı inşa etmenin temelinde “İnsana odaklanmak” temel ilkesi olmalıdır. Kurumları yaşatan insanlardır. İçinde insanların memnun ve güvende olmadığı yapıların başarılı olması güçtür, uzun süreli olamazlar. Güçlü kültürel dokulara sahip ilkeler sayesinde farklı kimliklere sahip bireyleri ortak bir kurum kültüründe birleştirmek mümkündür.
Şeyh Edebali, “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!” ilkesini ortaya koyduktan yüzyıllar sonra bir yönetim uzmanı olan Arie de Geus, “Şirketler neden ölüyor?” sorusuna cevap ararken, ulaştığı sonuç Şeyh Edebali’nin ilkelerinin 21. yüzyıl üslubuyla ifade edilmesiydi:
“Deneyimler gösteriyor ki, şirketlerin başarısızlığa uğrayıp zamansız ölmeleri, yönetimlerindeki baskın düşünce ve dilin, ekonomi düşüncesi ve dili üzerine kurulmuş olmasıdır. Diğer bir ifadeyle şirketler; yöneticileri tüm dikkatlerini mal ve hizmet üretimine ilişkin ekonomik etkinlik üzerinde topladıkları ve kendi kuruluşlarının gerçek doğasının aslında insanlardan kurulu bir topluluk olduğunu unuttukları için ölürler.”
Başarılı yönetim, işlerin üstesinden gelmek ve her işin başarılı bir sonuca ulaşmaya yetecek biçimde iyi yapılmasını sağlarken, insan faktörünü göz ardı etmemektir. Sürekli işlerden, hizmet verdikleri insanların konforunu sağlamaktan söz ederken, bu hizmeti sunan, işleri yürüten personeli tümüyle ihmal eden yöneticiler kaybetmeye mahkûmdur. Bir personelin üretkenliğinin, zekâ ve verimliliğinin kaynağı beyindir. Beyni, yüreği ile tam gönüllü olmayan bir personelden verimlilik beklenemez.
Başarılı yönetici sinerji sağlayarak iletişim kurmayı bilir. Stephen R. Covey “Sinerji nedir? En basit tanımıyla, bütünün kendi parçalarının toplamından daha büyük olması demektir. Parçaların birbiriyle olan ilişkisinin, kendi içinde ve kendi başına bir parça olması demektir. Bu sıradan bir parça değildir. En katalitik, en güçlendirici, en birleştirici ve en heyecan verici parçadır.” sözleri ile sinerjiyi tanımlar.
Sinerji, tabiatın her yerinde gözlemlenir. İki fidanı yan yana dikersiniz, kökler birbirine karışır, toprağın niteliği artar, her ikisi de ayrı ayrı büyümesine oranla daha iyi yetişir. Tabiattan öğrendiğimiz işbirliği ilkelerini sosyal ve iş hayatımızda uygulamak çok kıymetlidir. Sinerjik iletişim, karşılıklı öğrenme, gelişme, ilerleme şevki ile yola çıkmayı sağlar.
Yöneticiliğin mihenk taşı insandır. İşlerini başka insanlar tarafından yaptırma yeteneğini geliştirmek için yöneticinin bir dizi özel beceriye ihtiyacı vardır. İş tanımına göre doğru insanı seçmek, insanların yetenek ve rekabet konusundaki becerilerini değerlendirmek, becerilerini geliştirmek adına eğitim fırsatları sunmak, ekip kurarken insanın kişisel özelliklerini avantajlı biçimde kullanmak, verimliliklerini azaltan sorunları tespit edip çözüme destek olmak, davranışlarını anlayıp farklı yaklaşım ve iş başarılarını takdir etmek.
Ne kadar etkili bir yönetici olduğunuz, çalışanlarınızın işte gösterdikleri çaba tarafından belirlenen hassas bir konudur. İş için uygun insanları doğru seçerek, ekip ruhu oluşturarak, insanların kendilerine nerelerde gerek duyulduğunu, iş tanımlarını kavramalarını ve beklentilerinizi anlamalarını sağlarsınız.
İnsanları yönetmek onları desteklemeyi, gerektiğinde yüreklendirmeyi gerektirir. Çalışanların bakış açılarını, davranışlarını anlayıp, davranışları birbirlerine uyumlu hale getirme konusundaki kapasitesini her gün geliştirmeye hazır olan, diktatör değil öğretmen yönetici, bunun mükâfatını çalışanları ile karşılıklı “kazan/kazan” paradigması ile alacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder