TCMB, enflasyonla mücadele konusunda elinden geldiği kadar (yani izin verildiği ölçüde) aslanlar gibi mücadele ediyor. Doğru işler yapıyor. Ama aynı durum, ne yazık ki, maliye politikaları için (özellikle bütçe yönetimi konusunda) söz konusu değil. Bütçe yönetimi sadece gelir artırmaktan ibaret bir kavram değildir, olmamalıdır. Bütçe yönetiminin bir de harcama kısıcı bileşeni var ki, Türkiye'de bunu görmek neredeyse imkansız. IMF dayatması olmadan kendi rızası ile harcama kısan bir hükümet ben görmedim, hatırlamıyorum. Söz konusu mevcut hükümet de bu genellemeden müstesna değil. Daraltıcı para politikaları yalnız kalıyor.
Türkiye eskiden üretirdi. Hatta ihtiyacından çok ürettiği için, bir kısmını ihraç bile ederdi. Şu anda üretmiyor muyuz? Evet üretiyoruz ama yeteri kadar üretmiyoruz. İhtiyaç duyduğumuz tarımsal ürünleri ithal etmek kolayımıza geliyor. Üretimi artırıcı destekleme politikaları yerine, ithal etme politikası sürdürüyoruz. Bu anlayış devam ettiği sürece, gıda enflasyonu ve elbette buna bağlı olarak manşet enflasyon da düşmeyecektir. İthal etme politikasını terk edip üretimi destekleyen tarımsal politikalara geçiş yapmak zorundayız.
Hâlâ KKM belasından tam olarak kurtulabilmiş değiliz. Yarattığı olumsuzluklar (servet transferi, HMB veya TCMB'ye yüklediği zararlar vs) halen devam ediyor. Ayrıca yine geçmişte alınan bir makroihtiyati karar nedeniyle uygulanan %25 kira artış sınırı da halen etkilerini sürdürüyor. Bu sınırın kaldırılmasıyla birlikte kiralarda çok ciddi artışlar ortaya çıktı. Hizmet işletmelerinde önüne geçilemeyen fiyat artışlarının önemli bir kısmı kira artışlarından kaynaklanıyor. Yine geçmişte uygulanan bir diğer yanlış politika, ihracat ve turizm firmalarının kazançlarının %40'ını TCMB'de bozdurma zorunluluğu. Evet %40'lık bu oran biraz düşürüldü ama hâlâ uygulanıyor. Bu zorunluluk ihracat ve turizm firmalarını kayıtdışılığa itiyor vs vs...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder