7 Eylül 2024 Cumartesi

Dijital Çağın Görünmez Tehdidi: Bilgi Kirliliği

1990’ların tam ortasındayız. Türkiye’ye internetin ilk geldiği yıllar. Çalıştığım kurum, bu uluslararası ağa bağlanan ilk kurumlardan biri olduğu için ben de haliyle bu yenidünya’ya ilk adım atanlardan biriyim. O zamanlar dünya çapındaki meşhur örümcek ağı “World Wide Web (www)” henüz yoktu. En eski internet uygulaması olarak bilinen “e-posta” en temel iletişim aracıydı. “Gopher” adlı uygulama da bilinen en eski arama motoru olarak ortaya çıktı. Anlık mesajlaşma ve grup tartışma araçları “IRC” ve “UseNet” gibi uygulamalar ile birlikte önümüzde, metin tabanlı da olsa, dünyaya kocaman bir kapı açılmıştı. Bu sayede bilimsel makalelere ulaşmak, sohbet odalarında çeşitli konuları tartışmak ve dünyanın dört bir yanından arkadaşlar edinip iletişim kurmak mümkün hale gelmişti. Erişilebilir bilgi kaynakları sayıca çok az olmakla birlikte hızla çoğalıyor, binlerce’ye, oradan yüzbinlerce’ye çıkıyordu. Milyonlarca’ya erişmesine sadece birkaç adım kalmıştı. Bu kaynakların büyük bir kısmı üniversiteler olması nedeniyle bilgilerin güvenilirliği konusunda kuşku duymak kimsenin aklına gelmiyordu. “Bilgi Kirliliği” diye bir kavram henüz bilinmiyordu.

İnternet; dünya üzerinde sınırları ortadan kaldırmıştı. İnsanlar şu anda bize ilkel görünen, o zamanların süper teknolojileri ile pupa yelken siber dünyaya dalmış, arkadaşlıklar kurup sohbet grupları oluşturmuşlardı. Hem e-posta hem de sohbet gruplarında, sohbetin tadını çıkarmanın yanı sıra farklı kültürlerden farklı türde paylaşımlar da yayılmaya başlamıştı.

Çiçekli böcekli, kedili köpekli resimlerle süslenmiş, düzenli yinelenen günaydın, iyi günler, iyi geceler, hayırlı Cumalar, hayırlı kandiller, hayırlı bayramlar mesajları yanı sıra pratik bilgiler, ansiklopedik bilgiler, hikâyeler, özlü sözler, sloganlardan felsefeler, şunu yapmayın, bunu etmeyin, onu böyle yapın, bunu şöyle edin türü bilgiç tavsiyeler, ucuz siyasetler, siber ortamda vatan kurtarmalar gibi içerikler, karanlıkta lambaya üşüşen pervaneler gibi sanal uzayda uçuşmaya başlamıştı. Geçen yıllarla birlikte, ilk dönem internet kullanıcıları daha deneyimli hale gelerek içeriklerini sağlam temellere dayandırdı ve daha bilinçli paylaşımlar yapmaya başladı. Ancak, hemen ardından gelen yeni acemi internet kullanıcıları, onlardan boşalan boşlukları derhal doldurarak onların eski yerlerini aldı. Bu döngü, 80’lerde dünyaya gelen nesil internetle tanıştığında da devam etti. Paylaşımlar onların katılımıyla daha anlamlı bir hal almış olsa da internete geç kalmış eski kuşaklardan gelen katılımlar sürekli olarak devam ediyor ve döngü başa dönüyordu. Bu döngü; günümüzde dahi, – seyrek de olsa – ellili, altmışlı, yetmişli yaşlardaki acemilerin sanal alemle yeni tanışıyor olmaları sayesinde hâlâ sürmektedir. 

Günlerden bir gün, tüm iletişim ortamlarında “Acil” kodlu bir mesaj yayılmaya başlıyor. Mesajda anlatılan olaya göre; bir adam sinemaya gitmiş, yerini bulup koltuğuna oturduğu anda bir iğne batmış ve can havliyle yerinden fırlamış. Hızla dönüp baktığında, koltuğunda boş bir şırınga ve bir kâğıt olduğunu fark etmiş. Kâğıtta “AİDS’liler dünyasına hoş geldiniz!” yazıyor. 

Hoş geldin “Kirli Bilgi”.

“Kirli Bilgi” Nedir?

“Kirli Bilgi” terimi, genellikle güvenilirliği veya doğruluğu şüpheli olan, eksik veya çarpıtılmış verileri tanımlamak için kullanılır. Bu tür bilgiler, yanlış bilgilerin veya kişisel görüşlerin bilimsel temellere dayanmadan sunulduğu durumları ifade edebilir. Kirli bilgi, genellikle manipülasyon veya kasıtlı yanıltma amacı güden kaynaklardan gelebilir. Kirli bilgi, çarpıtılmış bilgi olarak bilgi sağlama süreçlerini bozabilir, gerçekleri anlamakta zorluk yaratabilmenin yanı sıra doğru bilgiye erişimi de zorlaştırabilir.

“Bilgi Kirliliği” Nedir?

“Bilgi kirliliği”, yanlış, yanıltıcı, eksik veya çarpıtılmış bilgilerin yaygınlaşması sonucu ortaya çıkan bir sorun olarak tanımlanabilir. Günümüzde teknolojinin hızlı gelişimi ile birlikte bilgiye erişim kolaylaşmış olsa da, aynı zamanda bu bilgilerin doğruluğunu teyit etmek ve güvenilir kaynaklardan alınmış olduğundan emin olmak da önem kazanmıştır. Bilgi kirliliği, İnternet ve sosyal medyanın gelişimine paralel olarak yaygınlaşmıştır. Kolayca içerik üretme olanağı sunan platformlardan, yanlış veya çarpıtılmış bilgiler hızla yayılabilmekte ve bu da toplumsal inançları etkileyebilme, insanları manipüle edebilme, hatta karar alma süreçlerini yanıltabilme potansiyeline sahiptir.

Çok Uzak Geçmişten Bir Anı

Ortaokul yıllarındayım, öğlenciyim. Bir gün okuldan eve geldim;  annem ve birkaç komşu salonda oturmuş, ellerinde bir kâğıt var, yüzlerine de şaşkınlık ve tuhaf bir tedirginlik ifadesi oturmuş. Posta kutusuna atmışlar. Kâğıtta yazdığına göre; Ankara, Numune Hastanesinde kafası insan, vücudu yılan olan tuhaf bir bebek dünyaya gelmiş. Oda ziyaretçilere kapanmış. Kadınlar hayret ve dehşet içinde bunu tartışıyorlar. Bilgi kirliliği ile tanıştığım ilk olay. Bu yazıyı yazarken şimdi hatırladım.

Haydi, Derin Konulara Dalalım…

Günümüzde teknolojinin hızlı gelişimi ile birlikte bilgiye ulaşmak artık çok kolaylaştı ama ulaşılan bilginin doğru olduğuna emin miyiz? Çünkü bilgiye ulaşım kolaylığı bilgi kirliliğinin de artmasını yanında getirdi. İnternetin, sosyal medyanın, medya düzenleme araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte, herkesin kolayca içerik üretebildiği bir ortam oluştu. Çok yakın geçmişte Yapay Zekâ da bu konuya görsel ve işitsel olarak yeni bir boyut kattı. Bu da yanlış bilgilerin hızla yayılmasına olanak tanıdı. 

Bilgi kirliliği sadece internetle sınırlı olmayıp, medya organlarının rekabet nedeniyle hızlı haber üretmesi ve doğruluk kontrolü yapmadan haberi yayınlaması da bu sorunu artırmaktadır. Özellikle acil haberlerde doğruluk kontrolünün atlanması, hatalı bilgilerin hızla yayılmasına sebep olabilmektedir. 

Ayrıca, çok sayıda bilgi kaynağının bulunduğu bir ortamda, doğru bilgiye ulaşmak da zorlaşmış durumdadır. Yanlış bilgi ile doğru bilgiyi ayırt etmek herkes için bir zorluk haline gelebilmekte. Bu durum karar alma süreçlerini etkileyebilir ve toplumsal düzeyde sorunlara yol açabilir.

Neden İnanıyorlar?

İnsanların kirli veya yanıltıcı bilgilere inanma eğiliminde olmalarının birden fazla nedeni olabilir. Bu durum karmaşık bir sorun olup psikolojik, sosyal ve bilişsel faktörlerden etkilenebilir. İşte bu eğilimin bazı olası nedenleri:

  • Doğrulama Yanılgısı: İnsanlar, kendi inançlarına uygun bilgilere daha fazla değer verme eğilimindedirler. Bu, çelişen bilgileri görmezden gelmelerine yol açabilir.
  • Sosyal Onay İhtiyacı: İnsanlar, çevrelerindeki insanların onayını arayarak popüler görünen yanıltıcı bilgilere inanabilirler.
  • Duygusal Etkiler: Kirli bilgiler, duygusal tepkilere hitap ederek insanların duygusal durumlarını etkileyebilir.
  • Medya ve İletişim Araçları: Medya, bazen sansasyonel başlıklarla kirli bilgileri yayabilir ve insanlar bunları güvenilir kabul edebilirler.
  • Grup Düşüncesi: İnsanlar, ait oldukları grupların görüşlerini benimseme eğiliminde olup yanıltıcı bilgilerin yayılmasına neden olabilirler.
  • Zaman Baskısı ve Hızlı Bilgi Tüketimi: Hızlı bilgi akışı altında yaşayan insanlar, detayları araştırmadan kaçınarak yanıltıcı bilgilere inanabilirler.
  • Tıklama Odaklı İçerik Üretimi: Ticari ya da öne çıkma gibi amaçlara yönelik çarpıcı başlıklarla üretilen içerikler, kontrolsüz bir şekilde yayılarak bilgi kirliliğine yol açabilir.
  • İdeolojik veya Siyasi Nedenler: Bazı insanlar, belirli bir ideolojiyi veya siyasi görüşü yaymak için bilgiyi çarpıtarak sunabilirler.
  • Sosyal Medya ve Dikkat Çekme: Popülerlik veya dikkat çekme amacıyla üretilen sahte veya çarpıtılmış içerikler, hızla yayılarak yanlış bilgilerin yayılmasına neden olabilir.
  • Bilgi Yetersizliği: Derinlemesine araştırma yapmadan üretilen içerikler, eksik veya yanıltıcı bilgilerin yayılmasına yol açabilir.
  • Kötü Niyetli Amaçlar: Bilinçli olarak yanıltıcı bilgi yayarak kaos yaratma veya manipülasyon gibi kötü niyetli amaçlar güdülebilir.
  • Dikkatsizlik veya İhmal: Kontrolsüz içerik üretimi, yanlış bilgilerin hızla yayılmasına neden olabilir.

Bu ve benzeri faktörler, bir araya geldiğinde bilgi kirliliğinin yayılmasına ve insanların yanıltıcı bilgilere inanma eğilimine yol açabilir. 

Çözüm:

Bu sorunu çözmek için medya okuryazarlığı ve eleştirel düşünme becerileri edinmek ilk hedef olmalıdır. Kişilerin konuya; edindikleri bilgiyi sorgulayarak, kaynakları doğrulayarak yaklaşması önem arz etmektedir. 

Ayrıca, sosyal medya platformları ve dijital içerik üreticileri de daha fazla sorumluluk alarak, yanıltıcı bilgilerin yayılmasını engellemeye çalışmalıdır.

Kişisel olarak bilgiye yaklaşımımızda dikkate alınmamız gereken bazı önemli adımlar bulunmaktadır. Bu adımlar, bilgi kirliliğini önlemek ve daha sağlıklı bir bilgi alışverişi sağlamak amacıyla oldukça kritiktir:

  • Doğruluk ve Güvenilirlik:

Bilgiyi eleştirel bir şekilde değerlendirmek, kaynağını, içeriğini ve amacını sorgulamak önemlidir. Bilgiyi tek bir kaynaktan almamak, farklı görüşlere ve verilere ulaşarak daha kapsamlı bir bakış elde etmek gerekir.

Mesajın çok güvendiğiniz bir arkadaşınız ya da çok önemli bir derneğin başkanından gelmiş olması önemli değil. Bu mesaj o arkadaşınıza da çok güvendiği bir kaynaktan gelmiş olabilir. Bu zincir uzar gider. Gönderene ne kadar güveniyor olsanız da onun da bir insan olduğunu, onun da bir başkasına güvenmiş olabileceğini ve onun da yanılabileceğini baştan kabul etmelisiniz.

  • Doğrulama ve Paylaşım:

Bilgiyi doğrulamak için güvenilir ve resmi kaynaklara başvurmak esastır. Bilgiyi paylaşmadan önce kaynağını ve doğruluğunu kontrol etmek gereklidir. Haberleri eleştirel bir şekilde değerlendirmek, kaynağını, içeriğini ve amacını sorgulamak, doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmada yardımcı olur.

“Bu bilgi doğruymuş ki bana gelmiş” diye düşünmeyin. “Koskoca falanca göndermiş” demeyin. İnternette pek çok teyit ve doğrulama kaynakları bulunmaktadır, bulmak için aramanız yeter. Doğruluğuna güvendiğiniz iç ve dış basın da bu bilgi var mı bir bakın. İnternette böyle bir paylaşım var mı, varsa güvenilir mi bir araştırın. “Bana ne. Ben sallarım gider. Nasıl olsa grubumdakiler akil insanlar, onlar doğruyu yanlışı anlarlar” diye kendinizi avutup, arkadaşlarınızın değerli zamanlarını çalmayın.

  • Manipülasyon ve Korku:

Bilginin bizi korkutmaya veya manipüle etmeye çalışıp çalışmadığını anlamak, duygusal tepkilere kapılmadan bilgiyi değerlendirmek önemlidir. Korku gözlüğüyle bakmamak gereklidir.

Yazımın başında verdiğim sinema örneğini hatırlayın. Hemen telaşlanıp “Aman, bir yakınımın da başına gelmesin” düşüncesiyle hemen klavyeye sarılmayın. Amiyane deyişle; gaza gelmeyin.

  • Bilgi Bombardımanından Kaçınma:

Bilgiye maruz kalma süresini ve sıklığını azaltmak, bilgi bombardımanından uzaklaşmak, daha dengeli ve rahat bir bilgi alımını destekler.

Sürekli yalan yanlış bilgiler aldığınız kaynakları belirleyin, onları bir şekilde devre dışı bırakın, size erişmesini engelleyin. Ayrıca kendinizi de bir yoklayın. Sakın siz de gizli bir bilgi bombardımancısı olmayasınız…

  • Kaynak Değerlendirmesi:

Şüpheli ve güvenilir bulunmayan linkleri paylaşmamak, haber kaynağının ve internet adresinin (URL) güvenilir olup olmadığını kontrol etmek, yanıltıcı bilgiye maruz kalmayı engeller.

Bankanızdan geldiğini sandığınız mesajı gönderen kaynağın doğruluğunu kontrol edin. Bağlantı adresi, telefon numarası ve e-posta adresi gibi veriler gerçek ve güvenilir mi?

Bu adımları takip ederek, daha sağlıklı ve güvenilir bilgi alışverişi yapabilir, bilgi kirliliğinin önüne geçebiliriz. Toplum olarak, bilgi kirliliğine karşı daha bilinçli bir yaklaşım benimsemeli ve güvenilir kaynaklardan doğrulama yaparak bilgiye ulaşmaya gayret etmeliyiz.

İnternet, geçmişten günümüze değişen paylaşım tarzları, doğal olarak oluşan toplumsal etik kurallar ve yasal düzenlemelerle birlikte, insanların düşüncelerini, yaşantılarını ve deneyimlerini paylaşmalarına olanak tanıyan, yaşantımıza kolaylıklar getiren sonsuz bir alan olmayı sürdürmektedir. Değerini bilelim.

Sağlam Bilgiler ile Sağlıklı Kararlar verebilmeniz dileklerimle!

Hiç yorum yok: