4 Haziran 2024 Salı

Dayanıklılık, huzur ve stres

İnsan hayatını belirleyen ana dinamik, çevredir. İnsanın çevresiyle kurduğu ilişkiler ve ilgiler, onun yaşamsal huzurunu, kalitesini, stresini ve kalitesizliğini belirlemektedir. Kişi, çevreye yeterli bir şekilde adapte olma kapasitesini ve yeteneğini sürekli olarak geliştirme şeklinde bir meydan okumayla yüzyüzedir. Çevreye doyurucu ve geliştirici bir şekilde ve içerikte adapte olmak, aslında huzurlu bir hayat kalitesini tecrübe etmek anlamına gelmektedir. Çevreye adapte olmada yetersiz veya başarısız olmak, stres dediğimiz huzursuzlukların ve baskıların hayatımızı kemirmesi, zayıflatması ve tüketmesine davetiye çıkarmak demektir. Çevre, uçsuz bucaksız bir yaşam alanı demektir. Çevrenin uçsuz bucaksızlığı karşısında sürekli olarak kişisel kapasitemizi ve yeteneklerimizi geliştirmek zorunlu bir ihtiyaçtır. Çevreye adapte olmama karşısında yaşadığımız stres, fiziksel, psikolojik ve sosyal iyilik halimizin bozulmasına, kötürüm bir hayata mahkum olmamıza neden olmaktadır. Fiziksel sağlığımızı kemiren stres, bağışıklık sistemimizi çökertmekte, psikolojik olarak da zihinsel, ruhsal ve duygusal bağışıklığımızı zayıflatmaktadır. Psikolojik ve fizyolojik bağışıklığımızın dayanıklılığı, büyük ölçüde strese geçit vermeyen çevresel dayanıklılığa bağlıdır.

Çevre ve doğa, insanın huzur veren evi olmuştur. İnsan, bugün çevreyi ve doğayı kendisi için huzurlu bir ev olmaktan çıkarmayı başarmıştır. Çevre, günümüzde bugün bir stres, huzursuzluk ve mutsuzluk kaynağı olarak anılmaktadır. Çevre kirliliği, çevrenin kalabalıklaşması, çevre gürültüsü gibi kavramlar ve olgular, aslında insanın çevreyi huzurlu evi olmaktan çıkarmasını temsil eden farklı sorunları ifade etmektedirler. İnsanın yaşadığı çevresel huzursuzluğun kaynağı, çevre değil, insandır, çünkü çevreyi keskin ve kronik sorunlarla dolduran insanın kendisidir. Çevrede yaşanan yoğun bir hava kirliliği veya bir çevreyolunda yaşanan yoğun trafik durumu, çevreyi keskin, katı ve katlanılmaz bir stres ve huzursuzluk kaynağı haline getirmektedir. İnsanlar, bugün vebadan kaçar gibi stresten kaçmanın yollarını aramaktadırlar. Çevreyi ve doğayı tahrip ettiği için insanlık, stres vebasından kurtulmayı başaramamaktadır. Stres vebası, her yerde insanlığı takip etmeye devam etmektedir. Kronik, katı, keskin ve katlanılmaz çevresel stres karşısında, insan çok aciz durumdadır. Çevre kirliliğinin olduğu bir muhitte, trafik yoğunluğunun yaşandığı bir otoyolda, nüfus yoğunluğunun yaşandığı kalabalık şehirlerde, insanın yapacağı hiçbir şey yoktur. Çevresel dayanıklılığın zayıflaması, aslında insanı zayıflatmaktadır. İnsanın en büyük gafleti, çevreyi ve doğayı tahrip etmenin aslında kendi psikolojik, fizyolojik ve sosyal dayanıklılığını ortadan kaldırmak olduğunu idrak etmemiş olmasıdır.

İnsan hayatında huzursuzluğa ve strese neden olan şeyler, gereksiz olan fazlalıklar, yoğunluklar, sıklıklar, tekrarlar ve müdahalelerdir. Gürültü, günümüzün en büyük çevresel ve insani problemidir. Hayatımız, gürültüyle kuşatılmış durumdadır. Trafik gürültüsü, insanların gürültüsü, makinaların gürültüsü, arabaların gürültüsü, sürekli olarak insanı huzursuz etmektedir. Doğanın ve çevrenin cıvıltısı kaybolmuş, çevresel gürültüler dediğimiz kirliliklerle insan kendisini sürekli olarak huzursuz ve mutsuz hissetmektedir. Çevresel gürültüler karşısında insanın psikolojik, ruhsal ve duygusal olarak kendini kontrol etmesi çok zordur. Gürültü karşısında insan çıldırmaktadır. Gürültünün her an ve her yerde karşımıza çıkması, bizi sürekli olarak rahatsız ve huzursuz etmektedir. Gürültü, sadece rahatsız edici sesler değildir. Gürültü, ruhumuza ve bedenimize sesler olarak yapılan yorucu, yaralayıcı ve yıkıcı müdahalelerdir. Gürültü kirliliği, yoğunluğu ve sıklığı karşısında kan dolaşımımız bozulmakta, kalp rahatsızlıklarımız artmakta, dikkatimiz dağılmakta ve hafızamız zayıflamaktadır. Doğa ve çevrede gürültü yoktur, huzurlu seslerden oluşan cıvıltılar ve sesler vardır. Gürültü, insan yapımı bir kirliliktir. Doğanın ve çevrenin tahrip edilmesi, aslında sesin ve cıvıltının kaybolmasıdır. İnsan, bugün huzur için sessizliği ve cıvıltıyı aramaktadır. İnsanlar, doğada kalmış sessiz ve kuytu köşeler bulmaya ve oralarda hayatlarının sınırlı vakitlerini geçirmeye çalışmaktadırlar. Kuytu ve sessiz bir çevre bulmak, günümüz insanının en önemli ihtiyaçlarından biri olmuştur.

Çevresel gürültünün ve kirliliğin olduğu yerde yaşama motivasyonu, sevinci ve coşkusu da yoktur. Yaşamsal huzuru ve motivasyonu bulmak için insan, çevresel gürültüyü ve kirliliği kontrol edebileceği yerlere sığınmaya çalışmaktadır. Çevresel gürültüye ve kirliliğe karşı çevresel dayanıklılığı arttırmak lazımdır. Çevreyi ve doğayı güçlendirmekte, doğayı kendi doğal cıvıltısına bırakmadıkça insanın huzurlu olması mümkün değildir.


Hiç yorum yok: