“... Görüyorum ki; bu sene Rü’yet-i hilâlin muzâaf ve müstesna bir yeri olacak. Zira gökteki o ince tırnaktan başka bayramı hatırlatacak bir şey yok. Ne çarşılarda faaliyet, ne şekercilerde hareket, ne terzi dükkanlarında cereyan, hiç, hiçbir tarafta bir hazırlık görmüyorum. Herkes kendisini düşündüren (harp sonu) sefalet içinde boynu bükük, ne giden Ramazanın farkında, ne de gelen bayramın...” Cenap Şehabettin - 1920 Alemdar Gazetesi
∞ ∞ ∞
“... Zamanımızda bayramlaşma, ahbaptan ahbaba, akrabadan akrabaya kartpostalların üzerine tebrik!.. diye tek kelimecik yazmak kaldığı gibi, hatırı sayılan kişilere dahi kapısını çalıp kart bırakmak, büyüklerin konaklarında adını, ‘Özel Defter’ine kaydetmek yeter görünüyor. Eskiden böyle bir şey yapılsaydı insanın âdeta terbiyesizliğine verilirdi. Özellikle yazı ile olursa...” Ahmet Rasim - 1920
∞ ∞ ∞
Biz İstanbullu Rumlar için bir zamanlar Ramazanın ayrı bir yeri vardı. Şüphesiz, Hıristiyan olarak oruç tutmuyorduk ama, komşularımız davet etti mi iftar sofralarını kaçırmazdık. O ne güzel yemekler, o ne güzel sohbetler... Çocukluğumda, sıcak Ramazan pidesi almak benim görevimdi. Tabii eve gidinceye kadar bir bölümünü tüketirdim. Bayram yaklaştıkça da biz İstanbullu Rumları bile tatlı bir heyecan sarardı.Yorgo Kırbaki
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder