14 Ekim 2024 Pazartesi

    Kamuda tasarruf tedbirleri ile israf ve savurganlıkların azaltılması yönünde atılacak her samimi adımın tereddütsüz takdir ve saygı ile karşılanması gerekir. Mesele sadece bu dar bakışın ötesinde bir büyük vizyonla alakalıdır ve bunun gözardı edilmemesi gerekir. Kamusal alanda “sahiplik” (mülkiyet) sözkonusu olmadığından ne kadar iyi niyetli adımlar atılsa ve denetimlere ağırlık verilse de kamu kurum ve kuruluşlarındaki israf ve savurganlıklar ortadan kaldırılamaz. Hele ki sürekli büyüyen ve genişleyen bir devlette artan masraflara paralel olarak israflar da artar; dahası hırsızlıklar ve yolsuzluklar artma eğiliminde olur. Çözüm devleti küçültmek ve devleti sınırlandırmaktır. “Sınırlı devlet” felsefesi anlaşılmadığı ve bu konuda kısıtlayıcı anayasal kurallar yürürlükte olmadığı sürece devletin iktisadi alandaki rolü ve fonksiyonlarının genişlemesine olan talep ve siyasi iktidarların tekrar seçilebilmek için kamu harcamalarını artırma eğilimleri devam edecektir. Devletin büyümesine olan siyasal talep ve siyasal arz ancak etkin anayasal kurallar ile kontrol altına alınabilir. Kamu harcamaları ve kamu gelirleri arasında dengeyi gözeten sürdürülebilir bir kamu maliyesi ve “dengeli bütçe” veya savaş ve olağanüstü dönemlerde esneklik sağlayan bir “denk bütçe” kuralının anayasada mutlaka güvence altına alınmasının elzem olduğuna inanıyorum. Mali anayasa (fiscal constitution) bugün Avrupa Birliği’nde bazı üye ülkelerin oyun bozanlık yapmalarına rağmen ve tüm eksikliklerine rağmen başarıyla uygulanmaktadır. Bazı AB üyesi ülkeler ve üye olmayan ülkeler bu konuda anayasalarında “denk bütçe kuralı”, “vergi ve harcama sınırlamaları” veya “borç freni kuralı” adı altında düzenlemeler yapmış ve yürürlüğe koymuşlardır. AB üyesi Almanya ve AB üyesi olmayan İsviçre kamuda tasarrufları sağlamaya dönük takdire değer bir anayasal mali kuralı hayata geçirmeyi başarmışlardır. Yaklaşık 40 yıldan bu yana “sınırlı devlet”, “optimal devlet”, “kurallar ve kurumlar”, “anayasal iktisat”, “mali anayasa”, “parasal anayasa” gibi konular üzerinde yazıyorum. Türkiye’de “entelektüel ahmaklık” maalesef gözlerimizi kör etmiş olduğundan doğru yolu göremiyoruz ya da görmek istemiyoruz. Türkiye ne yapmalıdır ve hangi yolu izlemelidir? Türkiye’nin Almanya ve İsviçre başta olmak üzere diğer bazı gelişmekte olan ülkelerin de yaptığı gibi anayasal bir mali kural çerçevesinde denk bütçe (dengeli bütçe) uygulamasına acilen geçmesi sağlanmalıdır. Türkiye gibi anayasacılık felsefesini henüz idrak etmemiş ve anayasal kuralları ihlal etmeyi alışkanlık haline getirmiş bir ülkede “arka kapıdan harcama” (backdoor spending) gibi oyunlara izin vermeyecek bir anayasal mali kural geliştirilmelidir. Şeffaflık, hesap verme sorumluluğu, etkin Sayıştay denetimi gibi konularda mutlaka siyasi iktidarın keyfi davranmasını, bilgi ve belgeleri gizlemesini, arka kapıdan harcama yapmasını engelleyecek kurallar hayata geçirilmelidir.

Hiç yorum yok: