7 Ekim 2024 Pazartesi

Kadını erkekten korumak mümkün mü?

Evlerde, sokaklarda, kafelerde, işyerlerinde, eğlence yerlerinde kısacası her yerde kadınlar öldürülmekte, tacize, tecavüze ve şiddete uğramaktadır. Barbarlığın en önemli göstergelerinden beri, kadına karşı uygulanan şiddettir. Erkek kimliği etrafında oluşturulan ataerkil ölüm ve vahşet kültürünün en büyük kurbanları ve mağdurları kadınlardır, çocuklardır, hayvanlardır ve doğadır. Kadına şiddetin olduğu yerde, aslında insana, medeniyete, barışa, hukuka, özgürlüğe ve eşitliğe dair hiçbir şey yoktur. Ataerkil ölüm kültürünün putları, kadını, çocukları, hayvanları ve doğayı öldürmeye doymamaktadır. Vahşi ataerkilizm öldürdükçe, erkekliğin ve ölümün tanrıları, daha çok kurban istemektedir.

Kadına karşı şiddeti sonlandırmak herkesin görevi olmasına rağmen, kadını erkeğe karşı korumak artık imkansız hale gelmiştir. Erkekler tarafından oluşturulan idari yapılar, aile kurumları, inançlar, töreler, kanunlar, toplumsal yapılar, kadını erkeğe karşı korumamakta, bilakis kadına karşı şiddet yapmayı erkeğe bir hak ve imtiyaz olarak tanımakta, tanımlamakta ve tatbik etmektedir. Ataerkil kültür, kadına şiddet yapmayı erkeğin imtiyazı ve hakkı olarak tanıdığı sürece kadınlar hiçbir yerde güvende olmayacaklardır.

Erkek kadına saldırdığında, saldırganı sorumlu tutmak yerine, kadın suçlanmaktadır. Kadının erkeği tahrik ettiği, tahrik edici elbiseler giydiği, erkeğin namusunu kirlettiği, erkeğe davetkar bakışlar attığı, erkeği çileden çıkardığı, erkeğin kıskanmasına neden olan hareketler yaptığı gibi söylemlerle kadının şiddeti, dayağı hatta ölümü hak ettiği gibi gerekçeler üretilmektedir. Kadına yönelik şiddette, tacizde, tecavüzde ve cinayette, hiçbir şekilde kadın sorumlu tutulamaz. Kadına yönelik şiddette tek sorumlu saldırgan erkeğin kendisidir. Kadını suçlamak veya kadının kendisini koruması gerektiği gibi söylemler, erkeği kadına karşı kontrol edilmez bir canavara ve şiddet makinesine dönüştürmektedir. Kadına karşı şiddette erkeği hukuki, sosyal, ekonomik, duygusal ve bedensel açılardan sorumlu tutan yeni bir kültürün geliştirilmesi gerekmektedir.

Kadına yönelik şiddet ve cinayet, salt psikolojik sorunları olan kişilerin yaptığı kişisel olaylar olarak açıklanamaz. Kadına karşı şiddet yapanlar ve kadınları öldürenlerin psikolojileri gayet yerinde, onlar ne yaptıklarını çok iyi bilmektedirler. Kadına karşı şiddet yapan canavarları ve katilleri üreten derin bir kültürel ve sosyal yapı vardır. Kadına karşı üzerinde durulması gereken, kurutulması gereken bataklık, kültür ve toplumdur. Kültürel ve sosyal yapı sorgulanmadan kadına karşı şiddeti bazı kişilerin psikolojik sorunlarının sonucu olarak gündeme getirmek, tacizcilerin, katillerin ve saldırganların ceza almamalarını ve yaptıklarının yanlarına kar kalmasını sağlamaktan başka bir işe yaramamaktadır. Ataerkil kültür, erkeğe ceza vermeyi uygun ve gerekli görmeyen bir keyfilik ve hukuksuzluk kültürüdür.

Kadına atfedilen kültürel ve sosyal roller, onun için uygun görülen yerler ve işler ile ilgili geleneksel anlayışlar, kadının cinsel kimliğine saygıdan, kadını özerk bir birey olarak tanımaktan ve kadına yaklaşımda esas olanın insan hakları olduğu gerçeğinden beslenmemektedir. Kadın hakkında kişilerin ailede, sokakta, medyada, okulda öğrendikleri kalıplar ve klişeler, kadına dair eşitlik, özerklik, bireysellik temelinde bir anlayışın ve kültürün geliştirilmesine engel olmaktadır. Ataerkil kültür ve toplum, kadının erkeğe eşit insan olduğu gerçeğini bir türlü kabul etmemektedir. Erkek, kadının kendisine sahiden eşit olduğunu kabul etmediği sürece, kendisini kadının efendisi olarak gördüğü sürece kadına karşı şiddet yapmaya devam edecektir.

Kadının vücudu, kadına aittir. Hiçbir erkek kendisini, kadının vücudunu kendi tapulu malı ve tarlası olarak göremez ve kadın vücudu üzerinde istediği tasarrufu yapma hakkını kendinde bulamaz. Kadına karşı şiddet ile kadın vücudunun kime ait olduğu sorunu birbiriyle yakından ilgilidir. Kadına karşı şiddet, büyük ölçüde kadın vücudu üzerinde hakimiyet kurmak isteyen erkekler tarafından yapılmaktadır. Erkek, kadın vücudunu kendi malı, mülkü ve tarlası olarak gördüğü sürece, kadının erkek şiddetine karşı korunması mümkün değildir. Kadının vücudu, hiçbir erkeğe veya üst bir otoriteye ait değildir. Kadının vücudu, sadece kadına aittir. Kadının vücut bütünlüğüne yönelik bütün tecavüzler, insan onurunu, özgürlüğünü, hayatını ve hukukunu bütünüyle ortadan kaldırmaktadır.

Hiç yorum yok: