25 Nisan 2024 Perşembe

​İşsizlik oranındaki düşüş devam ediyor

 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2024 yılı Şubat ayına ait işgücü istatistiklerini açıkladı. Enflasyonla mücadele kapsamında atılan adımların neticesinde, ekonominin daralması dolayısıyla işsizlik oranının yükselmesi beklenirken işgücü verilerinin olumlu gelmesi dikkat çekiyor. Benzer bir tablo sanayi üretimi verisinde de karşımıza çıkmıştı. Şubat ayında yıllık yüzde 11,5 artan sanayi üretim endeksi aylık bazda yüzde 3,2 yükselmişti. Rakamlardan da anlaşıldığı üzere uygulanan sıkı para politikasına rağmen Türkiye ekonomisinin 2024 yılı ilk çeyreğinde güçlü bir büyüme performansı sergilediği görülüyor. Bir yandan enflasyonun düşmesi için çaba sarf edilirken diğer yandan istihdamı korumak oldukça zor. Bilindiği üzere uzun bir süredir mal enflasyonundan ziyade hizmet enflasyonundaki katılık öne çıkıyor. Bu nedenle daha çok iç tüketimi kısmaya yönelik politikalara ağırlık veriliyor. Ancak istihdam edilenlerin yüzde 57,6’sının hizmet sektöründe yer aldığı düşünüldüğünde bu dengenin nasıl sağlanacağı merak ediliyor.

Verinin alt detaylarına bakıldığında;

Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2024 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre 109 bin kişi azalarak 3 milyon 78 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,3 puan azalarak yüzde 8,7 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 7,3 iken kadınlarda yüzde 11,3 olarak tahmin edildi.

İstihdam edilenlerin sayısı 2024 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre 147 bin kişi artarak 32 milyon 423 bin kişi, istihdam oranı ise 0,2 puan artarak yüzde 49,3 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 66,5 iken kadınlarda yüzde 32,5 olarak gerçekleşti.

İşgücü 2024 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre 38 bin kişi artarak 35 milyon 501 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise aynı seviyede kalarak yüzde 54,0 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 71,7 iken kadınlarda yüzde 36,6 oldu.

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,8 puan azalarak yüzde 15,6 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 13,4, kadınlarda ise yüzde 19,6 olarak tahmin edildi.

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2024 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre 1,9 puan azalarak yüzde 24,5 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 16,3 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 17,6 olarak tahmin edildi.

Her ne kadar aylık verilerde oynaklık yüksek olsa da Şubat ayı işgücü verilerinin genel olarak olumlu olduğunu söyleyebiliriz. Ekonominin yavaşladığı dönemlerde özellikle kadın ve genç nüfusun negatif yönde etkilendiği göz önüne alındığında genç nüfusta işsizlik oranının bir ayda 0,8 puan gerilemesi sevindirici. Buna karşın; istihdam edilenlerin sayısındaki 147 bin kişilik artışın 123 binini erkek, 23 binini ise kadın istihdamındaki artıştan kaynaklanması düşündürücü.

21 Nisan 2024 Pazar


    İnsanı en mutlu eden şey, ihtiyaçlarıyla varlıkları arasında bir denge olmasıdır.

   Bütün sorun, bu dengenin nasıl sağlanacağı. Akıllı bir insan dengeyi ihtiyaçlarını azaltarak, yani onları varlıklarının düzeyine indirerek sağlar. Bunu yapmanın en iyi yolu, bedava olan şeylerin değerini bilmektir. Dağlar, çiçekler, böcekler, kahkaha, şiir, müzik, sevmek, sevilmek, karakter, özgüven, bir çocuğun gülüşü gibi gibi. Elimizdekilerle mutlu olmayı bilmiyorsak, sürekli bir arayış içindeysek, ilişkileri, kendimizi, yaşamı satışa sunulmuş bir meta olarak görüyorsak dengeyi kaybettik demektir.

    İşte o zaman sadece ruh, ahlak, vicdan değil, hiçbir şey ayar tutmuyor. 

Seçim Hasar Tespiti


    Yerel seçimlerden sonra başarısız olan partiler hasar tespiti analizi ile yol haritasını öz eleştiri yaparak belirlemeye çalışmaktadır. Özellikle ülke bazında karşılanamayan toplumsal beklentiler ile birlikte yerel siyasetçilerin eksiklikleri hasar tespitinin en önemli argümanları oldu.  Kendi içinde barışık olmayanların, kendi içinde hesaplaşanların, kendi içinde yol arkadaşlarının önünü kesenlerin, kendi içinde güç savaşı yapanların, kendi içinde liyakati değil liyakatsizliği tercih edenlerin, yerelde partiyi bacaklarının arasına alarak üç beş sevilmeyen tiplerle az olsun benim olsun diyerek koltuk işgal edenlerin bu ülke için kendini feda eden liderlere ve partilerine verecekleri hiç bir katkının olmadığını sandıklardaki sonuçlarda gördük… Yerelde ki siyasetçilerin vatandaşlarla siyaset kurumları arasına mesafe koyacak kadar güç zehirlenmesine ve kibir sarhoşluğuna kapılmaları elbette ki çok etkili olmuştur.  Fakat nedense yerel bürokratların başarısızlığı hiç dillendirilmemektedir.  Kurumlarında sevilmeyen, kokmaz bulaşmaz, sırtını yerel siyasetçilere yalakalık yaparak dayayan bürokratların seçim sonuçlarına verdikleri hasarlar ne olacak? Yereldeki siyasetçinin işine yaraması, siyasetçinin birkaç adamının işini görmesi, haksızlığa uğrayan çalışanların sandıkta siyasetçileri, dolayısıyla partileri cezalandırması kaçınılmaz olmaktadır. Eğer yerel siyasetçiler kurum yöneticisi ile sürekli resim vererek çalışanlara kulak kapatırsa siyasetçi ile bir türlü muhatap alamayan çalışanlarda sandıkta sesini duyurmaya çalışmıştır. Ben Ankara’da çok güçlüyüm, beni Reis atadı, kurumumda çalışanları beni sevmese de, başarısız olsam da; oturduğum koltuğa kimse talip olamaz özgüvenini bu yöneticiler kimden almaktadır? Bu yöneticilerin sırtını dayadığı cemaat gruplarının siyaset kurumlarına ipotek koyacak kadar bürokraside güçlenmesinin oluşturduğu zafiyetin hasarını neden kimse dillendirmez.  


10 Nisan 2024 Çarşamba

İktisadi sorunlar ve politik tepkiler


Öncelikle, 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleşen yerel seçimlerin ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ederim. Ancak, seçim sonuçlarını analiz ettiğimizde, AK Parti seçmeninin sandığa gitmemesi kararının sonuçları doğrudan etkilediği açıkça görülüyor. Birçok belediyenin el değiştirmesine neden olan bu küskünlük, temelde ekonomide yaşanan problemlerden kaynaklanmaktadır.

Özel bir araştırma şirketinin yaptığı "Türkiye'nin en önemli sorunu" anketine göre, %66,5 oranında enflasyon/hayat pahalılığı ilk sırayı almaktadır. İşsizlik ise %6,9 ile ikinci sırada yer almaktadır. Bu da ekonomik problemlerin vatandaşların en önemli endişesi olduğunu göstermektedir. Terör sorunu ise %2 ile yedinci sırada gelmektedir, bu da önemli bir gerileme olduğunu göstermektedir.

Ekonomik problemlerle ilgili olarak, bazı söylem ve uygulamaların vatandaşları rahatsız ettiğini belirtmek gerekir. Örneğin, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in seçim sonuçlarıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Ankara memur şehri. Memura zam verdik, yine kaybedildi. Emeklinin gelirini üç kat artırdık.” şeklindeki ifadelerin gerçekleri yansıtmadığı görülmektedir. Nominal gelirde yapılan artışlar, reel gelirde bir iyileşme sağlamamaktadır. Enflasyon karşısında artan maliyetler, vatandaşların alım gücünü azaltmaktadır. Ayrıca, bölgesel ücret farklılıklarının göz ardı edilmesi, toplumsal refahın artırılmasını engellemektedir. Nihayetinde vatandaşlar cebine giren ve cebinden çıkanın hesabını daha iyi biliyor ve siyasi tercihlerini buna göre yapıyor.

Örneğin, İstanbul, Ankara ve Antalya gibi büyük şehirlerde yaşayanların geçim koşulları, diğer bölgelerdekilerden farklıdır. Bu nedenle, merkezi yönetim politikalarının tüm bölgeleri kapsayacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, vatandaşlar arasındaki ekonomik adaletsizlikler daha da derinleşecektir.

Ekonomik büyüme verileri incelendiğinde de benzer bir tablo ortaya çıkmaktadır. Şirketlerin büyümesi, ancak sabit gelirli vatandaşların bu büyümeden yeterince pay alamadığı görülmektedir. Bu durum, halk arasında giderek artan bir memnuniyetsizliğe neden olmaktadır.

Siyasi liderlerin ve yetkililerin, ekonomik gerçeklerle daha fazla uyumlu politikalar izlemesi gerekmektedir. Vatandaşlar artık siyasi oyunlara ve manipülasyonlara karşı daha duyarlı hale gelmiştir. Bu nedenle, gelecekteki seçimlerde, ekonomik performans ve vatandaşların yaşam standartları üzerinde daha fazla odaklanan politikaların ön plana çıkması beklenmektedir.

Siyasi liderlerin ve yetkililerin ekonomik gerçeklerle uyumlu politikalar izlemesi, halkın taleplerine cevap vermesi açısından hayati önem taşımaktadır. Artık vatandaşlar, siyasi vaatlerin sadece sözde değil, somut adımlarla desteklenmesini beklemektedir.

Özellikle, gelir adaleti ve ekonomik fırsat eşitliği gibi konular, gelecekteki seçimlerde belirleyici olabilir. Hükümetin, toplumun her kesimine hitap eden politikalar geliştirmesi ve uygulaması gerekmektedir. Ayrıca, ekonomik büyümenin sadece şirketlerle sınırlı kalmaması, vatandaşların da bu büyümeden adil bir şekilde faydalanmasının sağlanması önemlidir.

Gelir dağılımı adaletsizliği, ülkemizin önemli bir sorunudur ve gelecekteki seçimlerde belirleyici bir konu olabilir. Gelir adaletsizliği, toplumun farklı kesimleri arasında büyük uçurumlar yaratır ve sosyal huzursuzluğa yol açabilir. Bu nedenle, siyasi liderlerin gelir dağılımını düzeltmeye yönelik politikalar geliştirmesi kritik öneme sahiptir.

Bu sorunu çözmek için atılabilecek adımlardan biri servet vergisi uygulamasıdır. Servet vergisi, toplumun en zengin kesimlerinden daha fazla vergi alarak gelir eşitsizliğini azaltmaya yardımcı olabilir. Bu sayede, daha adil bir gelir dağılımı sağlanarak toplumun her kesimine daha iyi bir yaşam standardı sunulabilir.

Ayrıca, işsizlikle mücadele edilmesi de gelir dağılımı adaletsizliğinin azaltılmasında önemli bir adımdır. İşsizlik, gelir elde etme imkânı olmayan bireylerin yoksulluğa ve sosyal dışlanmaya sürüklenmesine neden olabilir. Bu nedenle, istihdamı artırmak ve iş güvencesini sağlamak için çeşitli istihdam politikalarının uygulanması gerekmektedir.

Sonuç olarak, gelir dağılımı adaletsizliği, ülkemizin karşı karşıya olduğu önemli bir sorundur ve gelecekteki seçimlerde belirleyici bir konu olabilir. Bu nedenle, siyasi liderlerin ve yetkililerin gelir dağılımı adaletsizliğiyle etkin bir şekilde mücadele etmeleri ve toplumun her kesimine adil bir yaşam standardı sağlamak için çaba göstermeleri önemlidir.

Son olarak Ramazan Bayramımızın ülkemiz ve İslam dünyasındaki dağınıklığın azalmasına ve son bulmasına vesile olması duasıyla.... Hayırlı Bayramlar dilerim…

3 Nisan 2024 Çarşamba

2024 YILI MART AYI ENFLASYONU

 

 

 

Sektör ve Grup İsimleri

Bir Önceki Aya Göre Değişim (%)

Bir önceki Yılın Aralık Ayına Göre Değişim (%)

Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre Değişim (%)

On iki Aylık Ortalamalara Göre Değişim Oranı (%)

TÜFE

3,16

15,06

68,50

57,50

TÜFE (Gıda ve Alkolsüz İçecekler)

3,40

17,74

70,41

66,57

Yİ-ÜFE

3,29

11,59

51,47

45,28

Yİ-ÜFE (İmalat Sanayii)

3,46

13,82

58,92

52,43

Yİ-ÜFE (Gıda Ürünleri)

4,43

16,09

62,46

63,31

Çekirdek Enf. (B) İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE

3,14

14,86

71,89

62,61

Çekirdek Enf. (C) Enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve altın hariç TÜFE

3,52

15,35

75,21

64,21

 

 

 

TÜFE (Gıda ve Alkolsüz İçecekler Ana Harcama Grubunun) Aylık ve Yıllık Etkisi

0,87

18,51

TÜFE'deki (2003=100) değişim 2024 yılı Mart ayında bir önceki aya göre % 3,16, bir önceki yılın Aralık ayına göre % 15,06, bir önceki yılın aynı ayına göre % 68,50 ve on iki aylık ortalamalara göre % 57,50 olarak gerçekleşti. Gıda ve Alkolsüz İçeceklerde ise değişim, 2024 yılı Mart ayında bir önceki aya göre % 3,40, bir önceki yılın Aralık ayına göre % 17,74, bir önceki yılın aynı ayına göre % 70,41 ve on iki aylık ortalamalara göre % 66,57 olarak gerçekleşti. 2024 yılı Mart ayında % 3,16 olarak gerçekleşen aylık enflasyonun % 0,87’lik kısmı, % 68,50 olarak gerçekleşen yıllık enflasyonun ise % 18,51’lik kısmı Gıda ve Alkolsüz İçecekler Ana Harcama Grubundan kaynaklanmıştır.

Kaynak: TÜİK


2024 Yılı ÜFE-TÜFE Oranları


Ocak - 2024ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre4,146,70
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre4,146,70
Bir Önceki Yıla Göre44,2064,86
Oniki Aylık Ortalamalara Göre47,3554,72
Şubat - 2024ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre3,744,53
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre8,0311,54
Bir Önceki Yıla Göre47,2967,07
Oniki Aylık Ortalamalara Göre45,7155,91

Mart - 2024ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre3,293.16
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre11,5915,06
Bir Önceki Yıla Göre51,4768,50
Oniki Aylık Ortalamalara Göre45,2857,50


Mart ayı enflasyon rakamları açıklandı

 

Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık % 68,50, aylık % 3,16 arttı.

TÜFE'deki (2003=100) değişim 2024 yılı Mart ayında bir önceki aya göre % 3,16, bir önceki yılın Aralık ayına göre %15,06, bir önceki yılın aynı ayına göre % 68,50 ve on iki aylık ortalamalara göre % 57,50 olarak gerçekleşti.

TÜFE değişim oranları (%), Mart 2024

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup %50,10 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %104,07 ile eğitim oldu.

TÜFE ana harcama gruplarına göre yıllık değişim oranları (%), Mart 2024

Ana harcama grupları itibarıyla 2024 yılı Mart ayında bir önceki aya göre azalan ana grup %-0,02 ile alkollü içecekler ve tütün oldu. Buna karşılık, 2024 yılı Mart ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %13,08 ile eğitim oldu (ana harcama gruplarına göre endeksler, ağırlıklar ve değişim oranları Ek Tablo-1'dedir).

Endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5'li Düzey) 2024 yılı Mart ayı itibarıyla, 14 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 8 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 121 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti.

Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık %71,89, aylık % 3,14 oldu

İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'deki değişim, 2024 yılı Mart ayında bir önceki aya göre %3,14, bir önceki yılın Aralık ayına göre %14,86, bir önceki yılın aynı ayına göre %71,89 ve on iki aylık ortalamalara göre %62,61 olarak gerçekleşti.



    Mart ayı enflasyonu açıklandı. Enflasyon Mart ayında yüzde 3,16 oldu. Toplu sözleşme hükmüne göre memurlar, 2024'ün ilk yarısı için yüzde 15 zam olacak. İlk ayda enflasyon yüzde 6,70 oldu. 3 aylık enflasyon yüzde 15,06 oldu. Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında çıkacak enflasyon rakamları memurların alacağı enflasyon farkını da netleştirecek. 

Mart ayı enflasyon rakamları açıklandı

 

    TÜFE'deki (2003=100) değişim 2024 yılı Mart ayında bir önceki aya göre % 3,16, bir önceki yılın Aralık ayına göre % 15,06, bir önceki yılın aynı ayına göre % 68,50 ve on iki aylık ortalamalara göre % 57,50 olarak gerçekleşti. Yİ-ÜFE (2003=100) 2024 yılı Mart ayında bir önceki aya göre % 3,29, bir önceki yılın Aralık ayına göre % 11,59, bir önceki yılın aynı ayına göre % 51,47 ve on iki aylık ortalamalara göre % 45,28 artış gösterdi.

2 Nisan 2024 Salı

 

Türkiye Elektrik İletim A.Ş. 2024 yılı Mart ayına ait son kurulu güç raporunu yayınladı. 2024 Mart Ayı kurulu güç raporuna göre Türkiye 2024 Mart ayını 107.816 MW kurulu güç ve 18.203 santral ile tamamladı.

2024 Mart Ayı Kurulu Güç Raporunda Öne Çıkan Bazı Bilgiler aşağıdaki gibidir.

Toplam elektrik kurulu gücü, 107.816 seviyesine ulaşmıştır. Toplam santral sayısı da 18.203 olmuştur.

Yenilenebilir enerji kurulu gücü de bir önceki aya göre 807 MW artarak 60.704 MW‘a yükselirken yenilenebilir santraller toplam kurulu gücün yaklaşık % 56,30’unu oluşturdu.

Güneş enerji santrallerinin kurulu gücü de 12.654 MW'ye, toplam güneş enerji santral sayısı da 16.122‘ye yükseldi.

Rüzgar enerji santrallerinin de kurulu gücü 11.961 MW oldu.

Güneş enerji kurulu gücü toplam kurulu gücün % 11,73’ünü oluştururken, rüzgar enerji kurulu gücünün toplam kurulu güçteki oranı ise % 11,09 oldu.

Rüzgar ve güneşin yanında önemli bir yenilenebilir enerji santrali olan biyokütle santral kurulu gücü 2.080 MW oldu.

Toplam kurulu güçte ilk sırada 25.023 MW ile doğalgaz yer alırken, onu 23.671 MW ile barajlı hidroelektrik santralleri takip etti.

Fosil yakıtlı santrallerin kurulu gücü de 2024 yılı Mart ayı sonu itibariyle 47.112 MW seviyesinde seyretmekte olup toplam kurulu güçteki oranı ise % 43,70‘dir.

Ayrıca lisanssız güneş enerji santral kurulu gücü 10.985 MW seviyesine ulaşırken, lisanslı GES kurulu gücü ise 1.669 MW’da kaldı.

2024 Mart ayı sonu itibariyle Ülkemizin Birincil Kaynaklara göre Kurulu Güç Verileri

 

BİRİNCİL KAYNAKLARA GÖRE SANTRAL ADETLERİ VE KURULU GÜÇ VERİLERİ

BİRİNCİL KAYNAK

SANTRAL ADEDİ

KURULU GÜÇ (MW)

AKARSU

611

8.318

ASFALTİT KÖMÜR

1

405.0

ATIK ISI

75

329

BARAJLI

145

23.671

BİYOKÜTLE

383

2,080,0

DOĞALGAZ

359

25.023

FUEL OİL

9

255,0

GÜNEŞ

16.122

12.654

İTHAL KÖMÜR

16

10,374.0

JEOTERMAL

63

1.691

LİNYİT

48

10,207,0

LNG

1

2.0

MOTORİN

1

1.0

NAFTA

1

5.0

RÜZGAR

364

11,961

TAŞKÖMÜR

4

841

TOPLAM

18.203

107.816

* TEİAŞ KURULU GÜÇ RAPORU - MART-2024

 

2024 yılı Mart ayı sonu itibarıyla ülkemiz kurulu gücü 107.816 MW’a ulaşmıştır. 2024 yılı Mart ayı sonu itibarıyla kurulu gücümüzün kaynaklara göre dağılımı; % 29,66'sı hidrolik enerji, % 23,20'sı doğal gaz, % 20,24'ü kömür, % 11,09’u rüzgâr, % 11,73’ü güneş, % 1,56’sı jeotermal ve % 2,52'si ise diğer kaynaklar şeklindedir. Toplam kurulu güçte ilk sırayı yine doğalgaz aldı ve geçen aya göre artış yaşayarak 25.023 MW seviyesine yükseldi. Toplam yenilenebilir kurulu gücü de 59.897 MW’a yükseldi. Lisanssız güneş kurulu gücü 2024 Mart ayında 10.985 MW’a ulaşırken, lisanslı güneş kurulu gücü geçen aya göre artış yaşayarak 1.669 MW seviyesine çıktı.

Ayrıca Ülkemizde elektrik enerjisi üretim santrali sayısı, 2024 yılı Mart ayı sonu itibarıyla 18.203’e (Lisanssız santraller dâhil) yükselmiştir. Mevcut santrallerin 756 adedi hidroelektrik, 69 adedi kömür, 364 adedi rüzgâr, 63 adedi jeotermal, 360 adedi doğal gaz, 16.122 adedi güneş, 469 adedi ise diğer kaynaklı santrallerdir. 

2024 yılı Mart ayında elektrik üretimimizin, % 36,68'i kömürden, % 17.36'sı doğal gazdan, % 24.77'si hidrolik enerjiden, % 7.72'si rüzgardan, % 6,95'i güneşten, % 3,36'sı jeotermal enerjiden ve % 3,16'sı diğer kaynaklardan elde edilmiştir. 


    31.03.2024 tarihi itibariyle; 

   2023 yılı Aralık ayı sonunda 106.556 MW olan toplam kurulu güç değeri 824 MW’lık artışla 2024 yılı Şubat ayı sonunda 107.380 MW olarak kaydedilmiştir. 31 Mart 2024 tarihi itibariyle; Santral Sayısı: 18.203 adet oldu. 31 Mart 2024 tarihi itibariyle kurulu güç 107.816 MW olmuştur.

1 Nisan 2024 Pazartesi

Türkiye Ekonomosi ve 2024 Beklentileri

 

    Türkiye'nin 2023-2024 ekonomik gelişmeleri, dinamik ve karmaşık bir tabloyu ortaya koymaktadır. Ekonomi teorileri ve gerçekleşen veriler arasındaki ilişkiyi değerlendirirken, birkaç temel konu üzerinde durmak gerekir: politika faizleri, enflasyon, işsizlik, dış ticaret ve ekonomik büyüme.

Politika Faizi ve Enflasyon İlişkisi: TCMB'nin faiz oranlarını artırma kararı, temelde enflasyonu kontrol altına almak amacıyla yapılmış bir politika hamlesidir. Faiz oranlarının artırılması genellikle para arzını sınırlayarak enflasyonist baskıları azaltma yönünde işlev görür. Ancak, 2023 yılından 2024'ün başlarına kadar enflasyonun sürekli artış göstermesi, faiz artırımlarının yeterince etkili olmadığını göstermektedir. Bu durum, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarına ve enflasyonun çoklu kaynaklarına işaret ediyor. Ayrıca, enflasyon ile faiz oranları arasındaki bu ilişkinin teoride varsayılandan daha karmaşık olduğunu ve Türkiye örneğinde farklı dinamiklerin etkili olabileceğini gözler önüne seriyor.

İşsizlik ve İstihdam Dinamikleri: İşsizlik oranlarının kısmen düşüş göstermesi ve istihdam oranlarında artış, ekonomideki bazı pozitif gelişmeleri işaret etse de, bu iyileşmelerin hızı ve kapsamı yeterli değildir. Ekonomik büyüme ile işsizlik oranları arasındaki ilişki, genellikle ters yönlüdür (Okun'un Kanunu). Türkiye ekonomisinde görülen bu kısmi iyileşme, ekonominin genel durumuna ve yapısal sorunlara işaret ederken, ekonomik büyümenin işsizlik üzerindeki etkisinin daha güçlü olması beklenirdi.

Dış Ticaret ve Ekonomik Büyüme: Dış ticaret verileri, ihracatın kısıtlı oranda arttığını ve ithalatın azaldığını gösteriyor. Bu durum, dış ticaret açığının azalmasına ve ihracatın ithalatı karşılama oranının yükselmesine yol açmıştır. Ancak, ekonomik büyümenin 2023 yılında %4,5 seviyesinde kalması, dış ticaretteki bu olumlu gelişmelerin ekonomik büyümeyi beklenen düzeyde destekleyemediğini göstermektedir. Yüksek enflasyon ve faiz oranları gibi içsel faktörlerin ekonomik büyüme üzerinde baskı oluşturduğu açıktır.

2024 Yılı Ekonomik Beklentileri: Faiz oranlarının artırılması, enflasyonla mücadelede önemli bir araç olarak görülse de, Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu zorluklar, tek boyutlu politikalarla aşılabilecek türden değildir. Yapısal reformlar, üretim kapasitesinin artırılması, ihracatın çeşitlendirilmesi ve yüksek teknolojiye dayalı sektörlere yatırım yapılması gibi adımlar, ekonomik büyümeyi destekleyici daha kapsamlı politikaların parçası olmalıdır. Yılın ikinci yarısında baz etkisiyle birlikte enflasyonda düşüşler görülecektir. Ancak düşüşün kalıcı olabilmesi için kararlı ve istikrarlı olmak gerekir. Nitekim 2028 yılına kadar seçim olmayacağı (Anayasa değişikliği referandumu hariç) düşünülürse bu süreçte kararlı ve istikrarlı politika üretmek için yeterli zaman olacaktır. 2023 yılında yaşanan yüksek enflasyon oranları, 2024 yılı için enflasyon hesaplamalarında daha düşük bir baz oluşturacak. Bu, özellikle yılın ilk yarısında yıllık enflasyon oranlarının düşük çıkmasına neden olabilir. Ancak, baz etkisinin enflasyon üzerindeki etkisinin yılın ilerleyen dönemlerinde azalacağını ve enflasyon dinamiklerinin daha çok iç ve dış ekonomik faktörler tarafından belirlenecektir. Küresel ekonomik koşullar ve emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar, Türkiye'nin enflasyon üzerinde önemli bir etkiye sahip. Enerji ve gıda fiyatlarındaki global trendler, enflasyon üzerinde yukarı veya aşağı yönlü baskılar oluşturabilir. Ayrıca, iç talepteki dengelenme sürecinin ve kamu harcamalarının enflasyon üzerindeki etkileri de önemli olacaktır. Bu faktörler ışığında, TCMB'nin %36'lık 2024 yıl sonu enflasyon tahmini mevcut politikaların devamı ve küresel ekonomik koşulların stabil kalması durumunda gerçekleşebilir. Ancak, belirsizliklerin yüksek olduğu bir dönemdeyiz ve özellikle küresel ekonomideki gelişmeler, emtia fiyatlarındaki değişiklikler ve iç politikalardaki herhangi bir değişiklik, enflasyon tahminlerinde önemli revizyonlara yol açabilir. Dolayısıyla, TCMB'nin tahminlerine yakın bir enflasyon oranı beklemekle birlikte, bu tahminlerin gerçekleşmesinin çeşitli iç ve dış risklere bağlı olduğunu vurgulamak isterim. Özellikle yenilenebilir enerji, otomotiv ve teknoloji ürünleri gibi alanlarda ihracatın artmasıyla dış ticaret dengesinin olumlu yönde etkileneceği beklenebilir. Bu durum, cari işlemler açığının azalmasına ve döviz rezervlerinin güçlenmesine katkıda bulunabilir. 

29 Mart 2024 Cuma

 

    28.03.2024 tarihi itibariyle; 

   2023 yılı Aralık ayı sonunda 106.556 MW olan toplam kurulu güç değeri 824 MW’lık artışla 2024 yılı Şubat ayı sonunda 107.380 MW olarak kaydedilmiştir. 28 Mart 2024 tarihi itibariyle; Santral Sayısı: 18.160 adet oldu. 28 Mart 2024 tarihi itibariyle kurulu güç 107.780 MW olmuştur.


28 Mart 2024 Perşembe

Eğitimde reform şart!

 

Hedef

Eğitimde temel yaklaşımlar (önceki yıllardaki belirlenen) sürdürülebilir: "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek. Halen uygulanmakta olan önyargılı ve ezbere dayanan yaklaşım terk edilecek, evrensel değerleri öne alan, insanı merkeze yerleştiren demokratik ve çağdaş bir yaklaşım”. Bu amaçları ilkesel olarak önemli bulmaktayım.

Nitelikli eğitim hedefine ulaşılabilmesi için yapılması gerekenler özet olarak şunlar: Üst kademelerde toplanan yetkiler, alt birimlere ve taşra yönetimine dengeli olarak aktarılmalıdır. Eğitim statik değil dinamik bir süreçtir. Bu nedenle eğitim (müfredat) programları sürekli olarak yenilenmelidir. Öğretmen sayısı yeterince artmıştır ama nitelikleri aynı oranda artırıl(a)mamıştır. Zorunlu eğitim gözden geçirilmelidir. Süre uzundur, eğitimle birlikte çıraklı sistemi çok iyi işlememektedir. İlk kademede yönlendirilme ve eleme yeterli değildir. Bu tüm eğitim sisteminin “BOĞULMASINA” neden olacak boyuttadır. Bunun öneminden dolayı verilerle biraz açmak istiyorum.

Yönlendirme

TUİK verilerine göre Türkiye’de 2022 yılı için canlı doğan bebek sayısı 1 milyon 35 bin 795 oldu. Bu doğum oranına göre kabaca her yıl (zorunlu eğitimden dolayı) eğitim sistemine 1 milyon 50 bin öğrenci kayıt olmaktadır. Sisteme dahil edilen bu 1.0 milyon öğrenci eğitim sisteminde yönlendirilmeden, elenmeden ve yeterli kazanımlara sahip olmadan sürekli üst sınıfa (eğitim kademesine) sevk etmektedir (transit geçiş). Bunu, üniversite altı eğitimde 17-18 milyon öğrenci bulunmaktadır. YÖK istatistiklerine göre, 2022-2023 eğitim öğretim yılında üniversitelerde bulunan toplam 6.950.142 öğrencinin 6.204.078'i devlet üniversitelerinde, 735.433'ü vakıf üniversitelerinde, 10.631'i vakıf meslek yüksekokullarında öğrenim görüyor. Önceki yıllarda (ör. 2002’de 1.323.341) nüfus doğum oranı daha yüksek olduğundan sistemde öğrenci sayısı daha yüksektir. Buna rağmen, eğitim sisteminde yönlendirilme ve eleme olsaydı bu kadar öğrenci (7 milyon) üniversitede olmaması gerekirdi.

Boğulmak

Günümüzde öğrenci sayısındaki düzensizlik lise ve üniversite eğitimini hızla boğma (bunalmak) noktasına itmektedir. Niteliksiz eğitim tüm devlet sistemin gücünü tüketmektedir (soluğu kesilmek). Bir sistemin soluk almasının güçleşmesinden çok tedirgin olmak gerekir. Niteliksiz çıktı (öğrenci/mezun sayısı) gelişmekte olan bir ülkenin beşerî sermayesinin öğütülmesi yanında ekonomi vd kaynaklarının israf edilmesidir.

Milli eğitim üniversite öncesinde sadece bu boğulmayı çözse önemli bir başarı elde edebilir. YÖK de üniversitelerdeki nitelik sorununu çözse önemli bir görev yapmış olur.

Türk Eğitim sistemi, gelecekte bu milletin var olması için bunu başarmak zorundadır.

Son söz: Dozunda olmayan her şey zehirdir.