30 Ocak 2023 Pazartesi
Antibiyotikli Etkili Besinler
Coğrafya kader mi?
İbn-i Haldun “coğrafya kaderdir” der...
Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya bu sözü iliklerine kadar yaşıyor. Bu nedenle attığı her adımın, uyguladığı her politikanın ekonomik ve uluslararası yansımaları oluyor. Aynı şekilde bölgesinde yaşanan her gelişme de Türkiye’nin ekonomi ve dış politikasını etkiliyor.
Arap Baharı
Tunus’ta başlayıp komşu ülkelerine yayılarak ilerleyen ve “Arap Baharı” olarak adlandırılan süreç Türkiye’yi doğrudan etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi sonrası yaşanan istikrarsızlık süreci, Mısır’da Mübarek’in devrilmesi sonrasında Mursi’nin de darbeyle devrilmesi beraberinde istikrarsızlık getirdi. Diğer taraftan Suriye’de Esed rejiminin devrilmemek için ülkeyi bataklığa çevirmesi gibi tüm süreç Türkiye’yi etkiledi.
Gerek bu ülkelerden başlayan göç akını, gerek ortaya çıkan çok başlılık ve terör olayları Türkiye’nin bölgesel adımlarını ve ekonomi politikalarını doğrudan etkiledi.
Rusya-Ukrayna Savaşı
SSCB’nin dağılmasından sonra bir süre liberal politikalar uygulayan Rusya’nın 2008 yılında Güney Osetya’ya saldırması 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesi, 2015 yılında Suriye’ye yardıma koşması ve 2022’de Ukrayna’ya savaş açmasının küresel etkileri oldu.
Günümüzde Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açması sebebiyle “Batı” ülkelerinin ve Rusya’nın karşılıklı olarak uyguladıkları yaptırımlar, Türkiye’nin hem dış politikasını hem ekonomi politikalarını doğrudan etkiledi.
Doğu Akdeniz
Akdeniz’e en fazla sınırı olan ülkelerden biri olan Türkiye’nin Akdeniz’de enerji rezervlerinin keşfedilmesi sonrasında bazı ülkelerle kurduğu yakın ilişkiler, bazı ülkelerle de yaşadığı çekişmeli süreç yine Türkiye’nin hem dış politikasını hem ekonomi politikasını doğrudan etkiliyor. Libya’da BM tarafından tanınan meşru Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Türkiye’nin MEB antlaşması imzalamasına karşılık Yunanistan ve onu destekleyen ABD ve AB ile yaşanan gerilimli süreç Türkiye’yi doğrudan etkiliyor.
Doğu Akdeniz’de bulunan dev enerji rezervi ve Akdeniz’de hakkı bulunan ve enerji rezervi keşfeden diğer ülkelerin bu enerjiyi satmak istemeleri de aynı şekilde Türkiye’nin hem dış politikasını hem de ekonomi politikasını doğrudan etkiliyor.
İkinci Karabağ Savaşı
Türkiye’nin Azerbaycan’a sağladığı SİHA ve askeri tecrübe desteğiyle Azerbaycan’ın Karabağ’da zafer kazanması ve sonrasında Türk Devletleri Teşkilatı kurulması Türkiye’nin hem dış politikasını hem de ekonomi politikalarını etkiledi.
TDT vesilesiyle Türk Devletleri arasında ilişkilerin gelişmesi sonrasında Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan’ın gerçekleştirdiği üçlü zirve ile Türkmen gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması konusu ve Türkiye’nin enerji HUB’ı olma çalışmaları da Türkiye’nin hem uluslararası ilişkilerini hem de ekonomi politikalarını doğrudan etkiliyor.
Enerji HUB’ı olma çalışmaları
Türkiye’nin bu konuda attığı adımlar Türkiye-Rusya, Türkiye-İsrail, Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan ilişkilerini de doğrudan etkiliyor. Bunlara ek olarak Türkiye’nin son dönemde terörle mücadelede elde ettiği başarı ile Kuzey Irak gazının da Avrupa’ya ulaştırılması çalışmaları başladı. Geçen hafta Kuzey Irak Bölgesel Başkanı Barzani ile yapılan görüşmede bu konu ele alındı.
İsrail gazı, olası Mısır gazı, Rus gazı ve Türkmen gazının ve yine olası Kazakistan gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasıyla Türkiye’nin enerji hub’ı olması beklenmektedir.
Yeni Ekonomi Modeli
Türkiye’nin bölgesinde yaşanan gelişmeler dış politikasını doğrudan etkilerken ekonomi politikalarını da etkilemektedir.
Dış politikada güçlü adımlar atmak için ekonominin de güvenliğinin sağlanması gerekli. Çünkü Türkiye’nin enerji ithalatı sebebiyle cari açık vermesi döviz ihtiyacını da artırmaktadır. Döviz ihtiyacı da Türkiye’nin enflasyon, faiz oranları, yatırımlar gibi pek çok alanda ekonomi politikasını da doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle uygulamaya başladığı yeni ekonomi modeliyle yatırımı, üretimi, istihdamı ve cari fazlayı artırmaya yönelik adımlar atılmaktadır.
Karadeniz gazının devreye girmesi ve Türkiye’nin yenilenebilir enerjide Avrupa’da beşinci dünyada on ikinci sıraya gelmesi de yine hem enerji arz güvenliğini artırırken cari açık üzerinden ekonomi güvenliğini de artırıcı bir etki oluşturmaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya Türkiye’nin dış ve ekonomi politikalarını doğrudan etkiliyor. Türkiye bunun farkına vardı ve bu doğrultuda sert ve yumuşak güç unsurlarını kullanıyor. Etkilerini de görmeye başladı…
29 Ocak 2023 Pazar
Parola: Yeşil Dönüşüm
Türkiye, tarafı olduğu Paris İklim Anlaşması’nın gereklerini yapmak için iklim değişikliğiyle mücadele kapasitesini arttırmaya çalışıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı’nın 2024-2028 yıllarına ilişkin yayımladığı planda, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda, merkezine çevreyi ve insanı alarak sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını geliştiren, toplumun her kesimini ve tüm sektörleri kapsayan “yeşil dönüşüm” hedefi ön plana çıktı. Bakanlığın bu yıla ilişkin belirlediği stratejik amaçların birkaçı ise şöyle:
*Çevre ve doğal kaynakları korumak, iklim değişikliği, çölleşme ve erozyonla mücadele etmek.
*Çevre kalitesini iyileştirmek üzere alıcı ortamları izlemek, denetlemek ve kalitesini arttırmak, toplumda çevre bilincinin gelişmesini sağlamak.
*Yeşil kalkınmanın sağlanması için, yatırım ve faaliyetlerin çevre ile uyumunu sağlamak, yatırım ortamının gelişmesini desteklemek.
*Afetlere hazır, çevre ve iklim dostu, tarihi değerlerini koruyan, yatay mimariyi esas alan kentsel dönüşüm ve planlama anlayışı ile kimlikli şehirlere kavuşmak.
*Çevre ve iklime duyarlı yeşil binaları yaygınlaştırmak, güvenli yapılaşmayı sağlamak.
Hedefler de belirlendi
Söz konusu amaçlara ulaşılması için de hedefler belirlendi. Bu hedefler arasında, atıkların ekonomiye kazandırılması, iklim değişikliğiyle mücadele, millet bahçelerinin 81 ilde yaygınlaştırılması, kamu taşınmazlarının etkin yönetimi, binalarda enerji verimliliği, akıllı şehirlere ilişkin yönetim mekanizmasının oluşturulması yer aldı.
25 Ocak 2023 Çarşamba
Mübârek Üç Aylar Başladı
Mübârek Geceler
23 Ocak 2023 Pazartesi
TEMA Vakfı’ndan İklim Sözlüğü
İklim ve iklim değişikliği ile ilgili tüm kavramlar hakkında bilgi vermeyi amaçlayan bir sözlük konseptidir.
İklim ve iklim değişikliğine dair A’dan Z’ye tüm kavramların yer aldığı İklim Sözlüğü’ne ulaşmak için tıklayın
https://cdn-tema.mncdn.com/Uploads/Cms/iklim-sozlugu.pdf
AB'nin Rusya çelişkisi
Rusya – Ukrayna Savaşının başlamasından eski Batı Bloku ülkeler birbiri ardına yaptırımlar açıklama başladı. Yaptırımlar öyle boyutlara ulaştı ki; Uluslararası Kedi Federasyonu (FIFe), Rusya'nın işgalinin ardından bir durum değerlendirmesi yaparak, Rus kedilerine yaptırım kararı aldı.
Basın ve medya organlarından her gün birbirinden ilginç yaptırım kararları haberlerini okurken gösterilen görüntünün ardında görünmeyen gerçekler verilere yansıyordu.
AB ülkelerinin birçoğu savaşın başladığı 24 Şubat 2022 sonrasında aldıkları yaptırım kararlarıyla birlikte Rusya’ya olan ihracatlarını azaltırken bu azalma eğitim genel olarak iki ay sürmüş. Savaşın uzaması durumu AB ülkelerinin dengesini bozmuş ve Rusya’ya yeniden ihracatı artırmaya başlamışlar.
AB’nin Rusya’ya ihracatı Avrupa İstatistik Kurumu (EUROSTAT) verilerine göre 2022 yılının ocak ayında 7,1 milyar euro seviyesindeyken savaşın başlamasının ardından mart ayında 3,8 milyar euro düşmüş, nisan ayında 2,9 milyar euro ile minimum seviyeyi görmüş, Kasım ayında 5 milyar euroya geri çıkmış görünüyor.
Verilere bakıldığında Ocak-Ekim 2022 döneminde Rusya ile Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki ticaret cirosunun yıllık %13,8 artarak 227,7 milyar avroya ulaştığı görülmektedir. 2022 yılının ilk on ayında Rusya'dan Avrupa Birliği'ne yapılan ihracat %42,6 artarak 181,2 milyar euro olmuş görünüyor.
Liberalist küresel sistemin yılmaz savunucusu olan AB’nin söylem ve eylem uyumsuzluğu politikalarına devam ettiği görülüyor. Basın ve medya önünde Ukrayna’nın destekçisi olarak görünen ve bu doğrultuda Rusya’ya çeşitli yaptırımlar uygulayan AB, Rusya’ya olan tedariklerini yeniden artırmaya hatta İtalya, Litvanya, Avusturya gibi ülkelerin savaş öncesi seviyeye ulaştıkları dahi görünüyor.
Bu artışlara bir de yaşanan küresel enflasyonist süreç sebebiyle birçok merkez bankasının uyguladığı talebi daraltıcı sıkı para politikası perspektifinden bakılırsa işin aslında daha fazla ihracat yapabilecekleri de söylenebilir.
Diğer taraftan AB Konseyi, üye ülkelerin Rusya üzerindeki baskıyı artırmayı amaçlayan 9'uncu yaptırım paketini resmen onayladıklarını açıkladı. Yapılan açıklamada kararlaştırılan yaptırım paketinin Rus ekonomisinin savaşı sürdürme kabiliyetini zayıflatmayı amaçlayan bir dizi yeni önlem içerdiği belirtildi. Fakat verilere bakıldığında AB’den Rusya’ya artan ihracat verileri durumun hiç de böyle olmadığını gösteriyor. Ya AB ülkeleri aldıkları yaptırım kararlarına kendileri uymuyor ya da yaptırım kararları göstermelik kararlardan öte bir şey değil… AB uyguladıkları yaptırım kararlarıyla Rusya’dan enerji alma konusunda adımlar atarken Rusya’ya tedarik sağlamanın Rusya’yı savaştan vazgeçirmede ne kadar etkili olabileceği de ayrı bir tartışma konusu olarak gösterilebilir.
Diğer taraftan AB’nin liberalist politikalar çerçevesinde kendi çıkarlarını en üst seviyeye çıkarmaya çalıştıklarım görülüyor. Yaptırımlar çerçevesinde Rusya’nın AB ülkelerindeki mal varlıklarının dondurulması kararı AB ülkelerinin Rusya’nın parasını bu süreçte istedikleri gibi kullanabilmelerini sağlıyor.
Putin’in Rusya yönetiminin başına geçmesinin ardından önce içeride temizlik yapan Putin sonrasında Güney Osetya, Kırım, Suriye ve son olarak Donbas bölgesi görünümlü Ukrayna geneline yönelik yürüttüğü askeri operasyonlarla küresel sistemde önemli bir kırılmaya neden oldu. ABD’nin Irak’ta ve Afganistan’da yürüttüğü operasyonların maliyeti çok yüksek olunca ABD’de aynı şekilde geri çekilmeye başlamış ve ortaya çıkan boşlukları farklı ülkeler doldurmaya başlamıştı. Küresel sistemin değiştiği bu dönemde AB kendi çıkarını korumaya çalışırken söylem ve eylem uyumsuzluklarıyla çelişkili politikalarına devam ediyor.
Rusya – Ukrayna savaşı sebebiyle askeri yatırımlarını artırma kararı alan AB bir yandan ABD’nin askeri hegemonyasından kurtulma isteğini ortaya koyarken Fransa öncülüğünde AB ordusu kurma hayallerini gerçekleştirmeye çalışıyor ancak diğer taraftan ABD’nin koruması altında Rusya’ya uyguladıkları enerji yaptırımlarını ABD’den karşılarken ABD’yi finanse ediyor.
AB’nin Rusya politikalarındaki çelişkilerine bakıldığında AB’nin ilk çelişkisi olmadığı, üyeliğe aday ülkeleri de yıllardır beklettikleri, Ukrayna’yı da bu doğrultuda feda ettikleri görülüyor.
18 Ocak 2023 Çarşamba
Türkiye'de büyüyen 15 iş alanı
10-Yazılım kalite güvence uzmanı
11-Robotik mühendisi
İmece Uzaya Fırlatılıyor
16 Ocak 2023 Pazartesi
Ayrıca lisanssız güneş enerji santral kurulu gücü 7.956,6 MW seviyesine ulaşırken, lisanslı GES kurulu gücü ise 1.468,8 MW’a yükseldi. Lisanslı rüzgar enerji santral (RES) kurulu gücü de 11.314,6 MW olurken, lisanssız RES kurulu gücü ise 81,6 MW oldu.
Türkiye'nin Bölgesel Gücü
Türkiye son dönemde uygulamaya koyduğu ekonomi modeli uluslararası ilişkilerinde de olumlu yansıyor.
Bölgesinde üretim ve enerji üssü olmaya hazırlanan Türkiye jeopolitik, jeoekonomik, jeostratejik konumunu avantaja çevirmeye başladıkça kazanımları da artıyor. Türkiye’nin bu konumunu kullanarak kendi çıkarlarını artırmaya çeviren ülkeler de Türkiye ile ilişkilerini bu düzlemde ilerletmeye başladı.
Türkiye-İsrail ilişkileri karşılıklı atılan adımlarla düzelirken BAE ve Suudi Arabistan ile de karşılıklı adımlar atılmaya devam ediliyor. Mısır ve Suriye ile sınırlı düzeyde görüşmeler sürdürülürken ülkelerin karşılıklı olarak anlaşmaları durumunda “Ortadoğu’da kartlar yeniden dağıtılacaktır.”
Türkiye’nin bölgesinde üretim ve enerji üssü olması hem uluslararası yatırımcıların hem de enerji rezervine sahip ülkelerin ve enerji ihtiyacı olan ülkeleri dikkatini çekiyor. Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle Avrupa’nın ve Rusya’nın karşılıklı olarak uyguladıkları yaptırımlar sebebiyle bölgede Türkiye’nin konumunu ve politikalarını daha önemli hâle getirdi.
Rusya’nın Avrupa ile Çin arasında lojistik konusunda önemli bir yeri olması sebebiyle alternatif güzergâh olarak Türkiye’ye yönelmelerin arttığı görülüyor. Diğer taraftan Çin kendi içine kapanık bir hâldeyken kapitalistleştirerek dünya üretim merkezi hâline getirilmesi bugün ABD başta olmak üzere birçok ülkenin zarar etmesine neden oldu. Kısa dönemde maliyet avantajı sağlandığı için kâr ediliyor gibi görünse de Çin’in nüfusu ve üretim kabiliyetlerinin artması teknolojik gelişimlerini de artırırken ABD’nin en büyük sorunu hâline gelmeye başladı. ABD’nin Çin ile Avrupa’nın da Rusya ile gerilen ilişkilerini Türkiye’nin izlediği denge politikası bağlamında tahlil ettiğimizde Türkiye’nin önemli bir konumda olduğu söylenebilir.
Asya, Avrupa ve Ortadoğu üzerinden Afrika coğrafyası arasında önemli bir konumda olan Türkiye üretim ve ihracata dayalı ekonomi modeliyle önümüzdeki dönemde bu konumunu avantaja çevirmeye başlıyor. Yer altı ve yer üstü kaynaklarını kullanmaya başlayan Türkiye, savunma sanayinde yakaladığı ileri teknoloji üretim kabiliyetini TOGG ile sivil alana taşımayı başardı. Savunma sanayine ileri teknoloji üretim tedarik eden alt firmaların artık sivil alanlara da üretim yapmaya başladıkları haberleri geliyor. Türkiye’nin artan yüksek teknolojili üretim kabiliyeti yeni uluslararası yatırımcıların da Türkiye’ye gelmesini artıracaktır. Çünkü yapılan büyük yatırımlar bölgesinde bir ekosistem kurulmasını sağladığı için hazır kurulu bir ekosisteme dâhil olmak büyük yatırımcıların işine daha fazla gelmektedir.
Türkiye’nin son 20 yılda yaptığı altyapı yatırımları Türkiye’nin üretim merkezi olma yolunda attığı en önemli adımlar olarak söylenebilir. Aslında bu doğrultunda bir süredir hazırlıklar olduğu görülmektedir. Organize sanayi bölgelerinin artırılması, enerji yatırımları, bölünmüş ve oto yolların artırılması, köprülerin yapılması, havalimanlarının artırılması, internet altyapı güçlendirilmesi ve geliştirilmesi gibi çok önemli adımlar atıldı. Bu yatırımlar ve hazırlıklar olmasa Türkiye’nin küresel sistemdeki değişimlere yönelik adımlar atabilmesi mümkün olmazdı.
Gerek içeriden gerek dışarıdan maruz kaldığı terör, darbe girişimi, sivil itaatsizlikler gibi birçok saldırıya maruz kalınmasına rağmen Türkiye’nin altyapı yatırımlarını ilerletmesi büyük bir aşarı olarak söylenebilir.
Savunma sanayinde yakalanan başarı ve Türk ordusunun ve polisinin kahramanca mücadelesiyle yurtiçinde ve sınır ötesinde terörle mücadelede sağlanan başarı Türkiye’de yatırımcıların güveliğinin sağlanması da aynı şekilde önemli bir altyapı yatırımı olarak söylenebilir.
Büyük badireleri atlatan Türkiye bundan sonraki süreçte artık hem kendi vatandaşlarının yaptığı yatırımlarla hem de yabancı yatırımcılar çekerek bölgesinde önemli bir merkez olma yolunda ilerliyor. Artan bölgesel gücünü ekonomi ve dış politikasıyla destekleyen Türkiye güçlendikçe daha fazla rağbet gören ve daha istikrarlı bir ülke hâline gelecektir.
Küresel ekonomide yaşanan enflasyonist süreç, savaş sebebiyle uygulanan yaptırımlar ve ekonomi modelindeki değişiklikle birlikte türbülans yaşansa da sakinleşmeye başlayan piyasa artık daha güçlü ve sağlam bir şekilde yoluna devam edecektir.
2022 Aralık Ayı Kurulu Güç Tablosu
Açıklanan kurulu güç raporuna göre 2022 Aralık ayı kurulu güç tablosu aşağıdaki gibidir.
KAYNAK | SANTRAL ADEDİ | KURULU GÜÇ (MW) |
---|---|---|
Akarsu | 610 | 8.296,30 |
Asfaltit Kömür | 1 | 405,00 |
Atık Isı | 94 | 387,50 |
Barajlı | 141 | 23.275,20 |
Biyokütle | 384 | 1.921,30 |
Doğalgaz | 345 | 25.345,30 |
Fuel Oil | 9 | 251,90 |
Güneş | 9.353 | 9.425,40 |
İthal Kömür | 16 | 10.373,80 |
Jeotermal | 63 | 1.691,30 |
Linyit | 46 | 10.191,50 |
LNG | 1 | 2,0 |
Motorin | 1 | 1,0 |
Nafta | 1 | 4,7 |
Rüzgar | 358 | 11.396,20 |
Taşkömür | 4 | 840,80 |
Toplam | 11.427 | 103.809,30 |
13 Ocak 2023 Cuma
Türkiye’deki elektrik üretim santrallerinin birincil kaynaklara dayalı toplam kurulu gücü 2022 yılında 4 GW’a yakın net artış göstererek, 103.809,30 MW seviyesine ulaştı. Türkiye Elektrik İletim A.Ş. verilerine göre geçtiğimiz yıl gerçekleşen artışta en büyük pay ise 1.609,8 MW ile güneş enerjisi yatırımlarının oldu. 2022 gelişimi ile birlikte Türkiye’de kurulan güneş enerjisi santrallerinin gücü, hibrit projeler hariç olmak üzere 9.425,4 MW oldu. Bu rakam 2023 yılı Cumhurbaşkanlığı Yatırım Programı’nda yer alan 8.700 MW’lık 2022 sonu öngörüsünün 725,4 MW üstünde gerçekleşmiş oldu. Kurulu güç artışında ikinci sırada 1,380 MW artış ile ithal kömür yatırımları geldi. Rüzgâr enerjisine dayalı güç ise 789,2 MW artış ile 11.396,2 MW oldu. Rüzgâr enerjisi kurulu gücü de Cumhurbaşkanlığı Programında yer alan 2022 sonu itibarıyla 11.700 MW’lık toplam güç öngörüsünün 164,2 MW üstüne çıkmış oldu.
"Türkiye’nin kurulu gücünün geçtiğimiz Aralık ayında 268,1 MW net artış ile 103.809,3 MW’a ulaştı. Yılın ilk 12 ayındaki net artış rakamı ise 3.761,00 MW oldu. Güneş enerjisi yatırımları gerek aylık, gerekse de yılın tamamında lider konumunu sürdürdü. Türkiye’nin güneş enerjisi gücü Aralık ayında 106,40 MW artarken, 12 aylık dönemde devreye giren güneş gücü de 1.610,80 MW’a ulaştı. Bu rakam hibrit projelerde yardımcı kaynak olarak kurulan güneş enerjisi santrallerinin kurulum verilerini içermemektedir. 2022 yılı içerisinde Hunutlu Termik Santrali’nin devreye girmesinin etkisi ile ithal kömüre dayalı güç artışı ise 1.380 MW ile ikinci sırada geldi. Rüzgar enerjisi yatırımları ile sağlanan kurulu güç artışı ise geçtiğimiz ay 30,60 MW, ilk 12 ayda ise 789,20 MW’a ulaştı."
2022 Aralık ayı kurulu güç raporuna baktığımız zaman bir önceki aya göre gözümüze çarpan bazı detaylar bulunmaktadır. Güneş enerji kapasitesi de artsa da, güneş enerji santralleri hidroelektrik ve termik santraller gibi bir baz yük santrali olmadığından Hidroelektrikteki kapasite düşüşünü tam olarak karşılayamamaktadır. Yenilenebilir enerji santrallerine entegre edilebilecek depolama tesisleriyle özellikle güneş ve rüzgarın elektrik üretimindeki payı artırılarak ek kapasite ihtiyacında kömür santrallerinin kapasitesinin artırılmasına gerek kalmayabilir. Bundan dolayı da güneş ve rüzgar santrallerine ek depolama tesislerinin kurulumu ve entegrasyonu temiz enerjiye geçiş ve enerji bağımsızlığı için önemlidir. TEİAŞ’ın yayınlamış olduğu 2022 Aralık Ayı Kurulu Güç Raporu‘na baktığımız zaman yenilenebilir enerji santral kurulu güçlerinin artmaya devam ettiğini görmekteyiz. Özellikle de güneş ve rüzgar enerji santraller kurulu güçleri her ay artış göstermektedir. Bunların yanı sıra biyokütle santral kapasiteleri de son aylarda artış göstermeye başlamıştır. Yenilenebilir enerji santrallerindeki bu kapasite artışları da kurulu güçteki yenilenebilir oranını da arttırmaktadır. Özellikle güneş ve rüzgar santrallerine entegre edilecek depolama sistemleriyle bu kaynakların elektrik üretimindeki paylarının daha da artması sağlanabilir. Enerji bağımsızlığımıza giden yolda temiz enerji kaynaklarına sonuna kadar ihtiyacımız var.
2022 Aralık ayı kurulu güç raporundaki diğer verilere baktığımız zaman lisanssız güneş enerji santrallerinin kurulu gücü 7.956,6 MW'a yükselirken, lisanslı güneş kurulu gücü de 1.468,8 MW oldu.
Aralık 2022 Kurulu Güç Verileri
Türkiye Kurulu Güç Verileri (TEİAŞ-Aralık 2022) | |||
Birincil Kaynak | Kurulu Güç (MW) | Değişim (MW) | |
Aylık | Yıllık | ||
Akarsu | 8.296,30 | 8,10 | 84,10 |
Asfaltit Kömür | 405,00 | – | – |
Atık Isı | 387,50 | -4,30 | -3,40 |
Barajlı | 23.275,20 | – | -5,20 |
Biyokütle | 1.921,30 | 82,90 | 276,80 |
Doğal Gaz | 25.345,30 | 35,20 | -228,30 |
Fuel Oil | 251,90 | – | – |
Güneş | 9.425,40 | 106,40 | 1.610,80 |
İthal Kömür | 10.373,80 | – | 1.380,00 |
Jeotermal | 1.691,30 | 5,00 | 15,10 |
Linyit | 10.191,50 | – | 71,60 |
LNG | 2,00 | – | – |
Motorin | 1,00 | – | – |
Nafta | 4,70 | – | – |
Rüzgar | 11.396,20 | 30,60 | 789,20 |
Taş Kömürü | 840,80 | – | – |
Toplam | 103.809,30 | 268,1 | 3.761,00 |