31 Ağustos 2021 Salı

Resulullah'ın dünya malına karşı tutumu

 

Efendimiz (s.a.s.), dünya malını, gönülden bağlanılacak maddi bir varlık ve kendisiyle kıymet kazanılacak bir değer değil, ihtiyaç için kullanılacak bir eşya olarak görüyordu. Dünya malına aşırı değer verenleri şöyle uyarmıştı: “Dinarın ve dirhemin, kadifenin ve işlemeli elbiselerin kulu olana yazıklar olsun! Böyle bir kişiye bir şey verilirse memnun olur, verilmezse hoşnut olmaz.” (Buhârî, Cihâd, 70)

O, kullandığı eşyanın ihtiyacı karşılamasını yeterli görür, lüks arzusu içine girmeyerek imkanları kısıtlı olan Müslümanların yaşadığı mütevazı hayatı tercih ederdi. Öyle ki, dünyaya geldiği anda sahip olduğu mal varlığına, vefat ederken sahip bile değildi. Çünkü ihtiyacından artan para ve kıymetli eşyayı Allah yolunda infak etmişti.

Vefatının ardından geriye ne dirhem ne dinar ne köle ne cariye ne de başka bir şey bırakmıştı. (Buhârî, Vesâyâ, 1) Yalnızca sadaka olarak silah, beyaz dişi katır ve bir miktar arazi bırakmıştı. (Buhârî, Farzu’l-humus, 3)

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
31 AĞUSTOS 2021

 

Bugün 31 Ağustos 2021;

Hadis Alimi İmam Buhari'nin Vefatı (810-869)

Kazakistan ve Özbekistan'ın Bağımsızlığı (1991)

Bir Hadis: Mümin; ırza, namusa dil uzatan, lânet eden, çirkin işler yapan, edepsiz konuşan kimse değildir. (Tirmizî, Birr, 48)

Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi Müslümanlığının güzelliğindendir. (Hadis-İ Şerif)

28 Ağustos 2021 Cumartesi

Oyun Zekayı Geliştirir

 

    0-6 yaş grubu çocukların bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve dil gelişiminde oyun ve oyuncakların büyük önemi vardır. Oyun oynarken çocuk mutlu olur. Çocuğun büyümesi ve sağlıklı gelişmesi için beslenme, sevgi, bakım ne kadar gerekli isem oyun ve oyuncaklar da o kadar gereklidir. Çocuk, oyun yoluyla düşünmeyi ve kendi başına karar vermeyi, sorumluluk almayı, işbirliği yapmayı ve paylaşmayı, sonuca ulaşmayı, konsantre olmayı öğrenir. Motor, sosyal ve dil becerilerini, hayal gücünü geliştirir, dikkatini bir noktaya toplamayı ve becerilerini organize etmeyi öğrenir. Çocuk, oyun oynayarak kendini ve akranlarını tanır. Oyun esnasında değişik sosyal rolleri deneme imkânı elde eder. Oyun, kas gelişimini de hızlandırır ve çocuğu güçlendirir. Ayrıca oyunla birlikte kelime dağarcığı gelişir ve yaşama için gerekli kuralları yine oyun ile birlikte öğrenir. Oyun ile çocuk birbirleriyle bütünleşmiş iki kelimedir. Oyunsuz bir çocuk düşünülemez. Çocuk eğitiminde yapılması gereken yapılması gereken şey oyunun gücünü çocuğun eğitimine yönlendirmek olmalıdır. Yalnız oyun ve oyuncaklarda dikkat edilmesi gereken husus sudur ki; oyun ve oyuncaklar zihinsel ve bedensel gelişimine uygun olmalıdır. Çocuğun anlayabileceği seviyede olmayan oyun ve oyuncakların bir anlamı yoktur. İyi oyuncaklar çocuğun anlayabileceği oyuncaklardır. Çocuk, oyunla tedirginliğini kontrol eder. Arzularını kısmen gerçekleştirir. 

Senet

 

Temel yolda yürürken bir senet bulmuş. Bakmış senedin son günü…. Ne yapacağım diye kara kara düşünmeye başlamış. Sonra gitmiş borç toplayıp senedi yatırmış. Rahat bir nefes almış. Aynı şekilde bir gün yürürken yine yerde bir senet görmüş. Almış bakmış.Yine senedin son günü.Ama bu ödenecek gibi değil, çok fazla miktarda…Temel hemen sahte pasaport çıkartıp yurt dışına kaçmış….

Gerçek müflis kimdir?

 

Peygamberimiz (s.a.s.), bir gün ashabı ile birlikteydi ve sohbetine şöyle başladı: “Müflis kimdir bilir misiniz?” Ashabdan söz alan biri, “Bizim aramızda müflis, malı mülkü olmayan kimsedir.” dedi. Bu cevap üzerine Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Asıl müflis, kıyamet gününde kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekatla gelir. Ancak dünyada iken şuna sövmüş, buna iftira atmış, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını dökmüş, bir başkasını da dövmüştür. (Bunların karşılığı olarak) iyiliklerinden alınıp hak sahiplerine verilir. Hesabı görülmeden iyilikleri biterse, mağdur ettiği insanların günahlarından alınarak bunun üzerine yüklenir, sonra da cehenneme atılır.” (Müslim, Birr, 59)

Allah katında mükafat kazanmak ve azaptan kurtulmak için kul haklarından arınmış olmak gerekmektedir. Peygamberimizin (s.a.s.), “Allah’ın huzuruna, hiç kimseye haksızlık yapmadan çıkmayı umuyorum.” (Ebû Dâvûd, Büyû’, 49) şeklindeki sözleri onun bu konudaki titizliğini göstermektedir.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
29 AĞUSTOS 2021

 

Bugün 29 Ağustos 2021;

Belgrad'ın Fethi (1521)

Mohaç Zaferi (1526)

Seyyid Kutub'un vefatı (1966)

Dedikodu basit ruhlu insanların eğlencesidir. (Corneille)

Bir Hadis: Mümin; günahını, dağın altında otururken üzerine düşecek olan bir kaya gibi görür. Günaha dadanmış kişi ise günahını; burnununa konmuş, ona bir şey söylediğinde uçacak bir sinek gibi görür. (Buhârî, Deavât, 4)

26 Ağustos 2021 Perşembe

Anadolu'nun açılan kapısı: Malazgirt Zaferi

 

Selçuklu Devleti, cihan hâkimiyeti mefkûresiyle Anadolu’nun birçok bölgesini ele geçirmişti. Bu fetih hareketi Bizans’ın bütün uğraşlarına rağmen durdurulamadı. Bizans kralı bu fetihleri durdurmak için harekete geçti ve çeşitli ırklardan oluşan büyük bir orduyla Malazgirt önlerine geldi. Sultan Alparslan ise Bizans öncü kuvvetlerini yenerek Malazgirt’e ilerledi. Barış çabaları sonuçsuz kalınca iki ordu savaşa tutuştu. Bütün Müslümanların dualarla destekledikleri bu savaşı Türk ordusu kazanmış, Bizans kuvvetleri dağılmış ve imparator da esir düşmüştü. Esir imparatoru misafir gibi ağırlayan sultan Alparslan, onu ülkesine güvenli bir şekilde ulaştırdı.

26 Ağustos 1071 Cuma günü çok az bir orduyla kazanılan Malazgirt Zaferi, İslam dünyasında sevinçle karşılanmıştır. Anadolu’nun kapılarını Müslümanlara sonuna kadar açan zaferle birlikte kısa zamanda bütün Türk boyları Anadolu’yu yurt edinmiştir. Türk ve dünya tarihinin en önemli hadiselerinden biri olan bu zaferi her yıl coşkuyla kutlamalıyız.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
26 AĞUSTOS 2021

 

Bugün 26 Ağustos 2021;

Malazgirt Zaferi (1071)

Büyük Taarruz Başladı (1922)

Zafer Haftası (26-30 Ağustos)

Kim başkasından gördüğü bir ayıbı kınarsa o ayıp onun da başına gelmeden ölmez. (Hadis-i Şerif)

Bir Ayet: Allah’ın nimetini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. Allah gerçekten bağışlayıcıdır, merhametlidir. (Nahl, 16/18)

25 Ağustos 2021 Çarşamba

Hasetçi Kendi Ateşinde Yanar


Haset;   kalbin en büyük hastalıklarındandır: Haset eden, Allah’ın kalp hastalıkları, ancak ilim ve amel ile tedavi edilir. Yaptığı taksim ve takdire rıza göstermiyor, O’nun iradesine karşı geliyor demektir. O’nun bizce, gizli olan hükümleri ile mülkünde gerçekleştirdiği adalete kızmak, onu çirkin bulmak anlamına gelmektedir. Bu ise, kişinin tevhidin özüne ters düşmesinden, dolayısıyla imanın zedelenmesinden başka bir şey değildir…

Kuran-ı Kerim’de mealen buyruluyor ki; (Allah’ın kimimizi kimimizden üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri ummayın!) (Nisa 32)

Allah’ü Teâlâ’nın taksimatındaki kazasına rıza göstermek, hasedin haram olduğuna delalet etmektedir. Sana zararı dokunmayan bir Müslüman’ın rahata ulaşmasına hoşlanmamak, hasetten başka bir şey değildir. Yani, ateş odunu yakıp yok ettiği gibi, haset de amelleri yok eder.

Sen haset ettikçe, içinde bir ateş yanar, kendi kendini kemirir, perişan olursun. Hasedin zararı insanın kendisinedir, haset edilince bir zararı yoktur, ancak haset edilenin nimetini Allah’ü Teâlâ arttırır. Onun nimeti arttıkça, seninde hastalığın artar, sıkıntı içinde kıvranır durursun. Göğsün daralır, uykun kaçar ve bu hastalık ölüme kadar götürür.

Ve sen onun perişanlığını isterken, kendin perişanlığa düşmüş olursun. Bununla beraber senin hasedinin onun elindeki nimete bir etkisi olmaz. Hatta ahrette, seni sıkıntıya düşürdüğü için hasetten vazgeçmen gerekir. Çünkü faydasız sıkıntıdır. Allah’ın gazabına uğramaya çalışmaktan daha büyük ne olur? Haset etmekle kimseye bir zarar veremezsin…

Haset eden her yerde zelil olarak anılır. Melekler lanet eder, yalnız iken üzüntüsü artar, can çekişirken sıkıntısı artar. Çünkü ilk haset eden ‘ŞEYTANDIR,’ H.z Âdem’i çekememesi, kendisini isyana sevk etmiştir. Hasetten vazgeçmek için onun bu zararını bilmek bile yeterlidir.

 Kalbin saflığını ve temizliğini gideren bir pislik olan haset,  yine ateşin odunu yakıp yok etmesi gibi, insanında huy ve amellerini giderir yok eder. O halde, kişi bir ahret hesabı ve korkusu çekmezse dahi, aklın gereği olarak bu yararsız azaptan kurtulmayı istemelidir.

Vesvese sebebiyle zihne gelen kötü sözlerden dolayı insan günahkâr olur mu? Bunlardan kurtulmak için bir dua var mıdır?

 

Şeytanın insanı küfre sürükleme yollarından biri de onu şüphe ve tereddüde sürükleyebilecek sorulardır. Kalpten geçen bu sorular, şüphesiz şeytanın vesvesesi ile meydana gelmektedir. Bu soruların en tehlikelisini bizzat Allah Resûlü (s.a.s.) bize şöyle haber vermiştir: “Şeytan sizden birinize gelerek ‘filan ve filan şeyi kim yarattı?’ der. O kişi ‘Allah yarattı’ deyince peki, ‘Allah’ı kim yarattı?’ der. İş bu dereceye varınca o kimse hemen Allah’a sığınsın ve o düşünceden uzaklaşsın!” (Buhârî, Bed’ü’l-halk, 11) Bazı rivayetlerde “Allah’a iman ettim, desin!” (Müslim, Îmân, 212) ilavesi de vardır.

Kuruntulu kişilerin, takıntıları imanlarına zarar vermez. Hz. Peygamber, “Allah Tealâ, içlerinden geçen fena şeylerle amel etmedikçe veya onu konuşmadıkça, o şey yüzünden ümmetimi hesaba çekmeyecektir.” (Buhârî, Talâk, 11) buyurmuştur.

KAYNAK: DİYANET takvimi
25 ağustos 2021

 

Bugün 25 Ağustos 2021;

Yavuz Sultan Selim, Halep'i Fethetti (1516)

Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. (A'^raf Suresi, 31)

Bir Hadis: Kim din kardeşinin hakkına girdiyse, altın ve gümüşün geçmeyeceği kıyamet günü gelmeden kendisiyle helalleşsin. Aksi takdirde; salih ameli varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevabından alınıp hak sahibine verilir. İyiliği yoksa da, zulmettiği kardeşinin günahından ona yüklenir. (Buhârî, Rikâk, 48)



23 Ağustos 2021 Pazartesi

Komşu Galaksideki Ateş Fırtınaları

 

      Geceleri gökyüzünü birer ampül gibi aydınlatan yıldızların hayatı çok ilginçtir. Uzayın o dev ampülleri ölmeye hazırlanırken, arkalarında birçok bebek yıldız bırakırlar. İlahi kudret onları öyle bir sistemle yaratmış ki, her yıldızın ölümü binlercesinin yeniden doğması anlamına geliyor.

    İlahi kudret onları öyle bir sistemle yaratmış ki, her yıldızın ölümü binlercesinin yeniden doğması anlamına geliyor. İşte bu yaşlı yıldızın ölümü ve yeni yıldızların doğumu esnasında gerçekleşen muhteşem görüntüler bilim dünyasında nebula olarak adlandırılıyor. 

     Bir festival gibi havai fişeklerle donatılmış bu nebulanın da astronomi sözlüğündeki adı ngc 604. Bu rengarenk yıldız fabrikası samanyolundaki nebularla çok büyük benzerlikler gösteriyor. Tek farkı çok daha büyük ve daha fazla yavru yıldıza beşiklik etmesi. 

    Bu rengarenk "Yıldız Fabrikası" Samanyolu'ndaki nebularla çok büyük benzerlikler gösteriyor. Tek farkla çok daha büyük ve daha fazla yıldıza beşiklik etmesi.

      Devasa yıldız-doğum bölgesi 1.300 ışık yılı (bir ışık yılı=10 trilyon km.) genişliğindeki yanan gazların oluşturduğu bulut gövdesinde iki yüzden fazla parlak mavi yıldızı barındırıyor. Bu mavi yıldızların her birinin boyunu Güneş'imizden  en az 120 kat daha fazladır. Hesaplamalara göre yaklaşık 3 milyon yıl önce doğan yıldızların yüzey sıcaklıkları 40.000 santigrat derecedir. 


Bebek Ağlıyorsa

 

    Doğumu izleyen birkaç hafta boyunca bebekleri sık kucağa alıp okşamak, ağlayıp sızlamalarının  azalmasına çok yardımcı olur. Bebek ağladığında muhakkak bunun bir sebebi vardır. Konuşamadıklarından isteklerini ağlayarak dile getirirler. Ya açtırlar veya yorgunluk çekiyorlardır. Bazen de gazları olduğu için ağlamaktadırlar. Ağlayan bebeği rahatlatmalıyız. Önce doyurmayı denemeli, sıkıca kucağımızda tutmalı, olmazsa battaniyeye koyarak saklamalıyız. 

Sadık Bir Kul: Hz. Ebû Bekir (r.a.)

 

Mekke’ de doğan ve ilk Müslümanlardan olan Hz. Ebû Bekir’in (r.a.), cahiliye devrinde Abdu’l-Ka’be olan adı, Müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından Abdullah olarak değiştirilmiştir. Künyesi olan “Ebû Bekir” dışında, en meşhur lakabı Sıddîk’tır. Çok samimi, çok sadık anlamındaki bu lakap, gayb ile ilgili haberleri hiç tereddütsüz kabul ettiği için bizzat Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından verilmiştir. Hicret esnasında Hz. Peygamber’le (s.a.s.) beraber bulunduğundan, Kur’an-ı Kerim’de, “…mağarada bulunan iki kişiden biri…” (Tevbe, 9/40) şeklinde anılmaktadır.

Hayatı boyunca Allah Resûlü’nün (s.a.s.) yanında yer alması ve çok şefkatli, merhametli oluşu, servetini Allah yolunda harcaması gibi üstün hasletleri sebebiyle pek çok övgüler almıştır. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) vefatı akabinde halifelik görevini üstlenmiştir. Yaklaşık iki yıl adil ve başarılı bir şekilde bu görevi yürüttükten sonra hastalanmış ve 634 yılında 63 yaşında iken vefat etmiştir.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
23 AĞUSTOS 2021

 

Bugün 23 Ağustos 2021;

Hz. Ebubekir'in Vefatı ( M. 573-634, H. 15 C. ahir 13)

Son Osmanlı Halifesi Abdülmecid Efendi'nin Vefatı (1868-1944)

Çaldıran Zaferi (1514)

Ebus-suud Efendi'nin Vefatı (1574)

Bir Hadis: Rahmân, merhametli olanlara rahmetiyle muamele eder. Sizler yeryüzündekilere merhametli olun ki, semada bulunan da size rahmetiyle muamele etsin. (Tirmizî, Birr, 16)


16 Ağustos 2021 Pazartesi

Yemek Öncesi Su İçmek Zayıflatıyor

 

Yemeklerden önce 2 bardak su içmek zayıflatıyor

Amerika Birleşik Devletleri’nin Virjinya eyaletinde bilim adamların yaptığı araştırmaya göre günde üç kere yemeklerden önce içilen iki bardak su kilo vermeye yardımcı oluyor.

55 ve 57 yaşları arasındaki iki ayrı gruptan oluşan yetişkinler ile 12 hafta süren çalışmalarda araştırmacılar yemeklerden önce su içen ve içmeyen gruplar arasında farklılıklar tespit etti. Her iki grup da düşük kalorili diet yiyecekler tüketti fakat sadece biri yemeklerden önce su içti. Su içen grubun araştırma sonucunda diğer gruba göre fazladan kilo verdiği gözlemlendi.

Araştırma ekibinde bulunan Prof. Brenda Davy suyun mideyi sıvı ile doldururken toklu hissi verdiğini ve kalorisiz olduğu için de zayıflamaya yardımcı olduğunu ve suyun zayıflamanın yanı sıra ciddi sağlık problemleri ile mücadelede de önemli rol oynadığını belirtti.


Değirmen Taşı

 

Hasırcızade Mehmet Ağa bir gün Fuat Paşanın yanında iken paşanın pırlanta yüzüğüne dikkatle bakmağa başlamış.

Fuat Paşa sormuş.

- Yüzüğüme mi bakıyorsun ?

- Evet Paşam Taşını merak ettim.

- Elmastır.

- Güzel. Fakat faydası nedir ?

- Hiç.

- Peki, ne gelir getirir ?

- Hiç.

- Yazık. Benim de babadan kalma bir çift taşım var; bana senede elli altın getirir.

- Amma yaptın ha! Ne taşı ki bu ?

- Değirmen taşı! Zira bu taş sayesinde hem nafakamı çıkarıyorum, hem hayır hasenat yapıyorum hem de insanlara bu taş sayesinde hizmet ediyorum.

Sabır, musibetin ilk anındadır


    Allah’ın Resûlü bir gün bazı sahabilerle Medine’de dolaşıyordu. Kabristanın yanından geçerken, çocuğunun kabri başında feryad ederek ağlayan bir kadına rastladı. Evlat acısına yüreği dayanmayan kadıncağızın bu halini gören Hz. Peygamber (s.a.s.) ona, “Allah’tan sakın ve sabret!” dedi. Kederinden onun Peygamber olduğunu fark edemeyen kadın, “Bana ilişme! Benim başıma gelen senin başına gelmedi (de ondan böyle rahat konuşuyorsun)!” deyiverdi. Bir müddet sonra oradakilerden biri kadına onun, Allah’ın Resûlü olduğunu söyledi. Kederli anne özür dilemek üzere Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kapısına geldi. Yaptığına pişman olan kadın, “(Kusurumu bağışla) Allah’ın elçisi olduğunu bilemedim.” diyerek mazeret beyan etti. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) ona şu karşılığı verdi: “Esas sabır musibetin ilk başa geldiği anda gösterilmelidir.” (Buhârî, Cenâiz, 31) Mümin özellikle musibetle ilk karşılaşma anında metanetini korumalı, musibetler karşısında sabırlı olmalıdır.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ

17 AĞUSTOS 2021

 

 Bugün 17 Ağustos 2021;

 9 Muharrem 1443

 Büyük Marmara Depremi (1999)

 17 Ağustos Depremi Anma Günü

 İbn Sina Haftası (17-25 Ağustos)

 Ziyaü'i Hak'ın uçağının infilak etmesiyle vefat etmesi (1988)

 Hiçbir işte gereğinden çok acele etme. Dikkatli olanlar kendilerini zor duruma girmekten korkarlar. 

 (Hz. Ali)

 Bir Hadis: İnsanların bir kısmına başka, diğer bir kısmına başka davranan iki yüzlü kimse, insanların en  kötülerindendir. (Müslim, Birr, 98)

 

Kuş evleri


Anadolu ve Rumeli şehirlerini gezerken tarihî binaların dış cephelerinde küçük, zarif yuvalar görmüşsünüzdür. Kuş evleri dediğimiz bu şaheserlerden günümüze kadar gelenlerin en eskisi 16.yy. Osmanlı mimarisine aittir. Güvercin, serçe, saka, kırlangıç vb. kuşların barınmaları için tasarlanmıştır. Bu minik yuvalar, köşk, saray, cami, medrese, türbe, köprü ve çeşme gibi yapıların emniyetli ve korunaklı dış yüzeylerine inşa edilmişti. Amaç kuşları soğuktan, fırtınadan, kardan, güneşin kavurucu sıcağından korumaktı. Bu estetik yuvalar, insanların ve kuşlara zarar verebilecek hayvanların ulaşamayacağı yükseklikte emniyetli yerlere yapılmıştı. Kuş evleri, ecdadımızın sadece insanlara değil hayvanlara da merhametinin, hayırseverliğinin bir kanıtıdır.

Anadolu ve Rumeli’de pek çok şehirde gezerken gözünüz tarihi cami, köşk, medrese, türbe ve çeşmelerdeki kuş evlerine takıldığında atalarımızı vefa duygusu içinde rahmetle bir kez daha hayırla analım.

KAYNAK: DİYANET HABER
16 ağustos 2021

 

Bugün 16 Ağustos 2021;

Hacı Bektaş-ı Veli'yi Anma Günü ve Haftası (16-23 Ağustos)

Süleymaniye Camii'nin ibadete açılması (1557)

Affın en güzeli, hasmını ezmeye muktedir iken yapılandır. (Ömer b. Abdülaziz)

Bir Ayet: Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler. (Bakara, 2/186)

15 Ağustos 2021 Pazar

Dedektifin Kaderi


    Henri latour, Fransız polis teşkilatının, en zeki ve en becerikli dedektifi olarak şöhret kazanmıştı. En karmaşık cinayetleri bile büyük bir ustalıkla çözer, bu konuda kimse onunla yarışamazdı. Fakat birden bire bu meşhur dedektif, işini bırakarak aniden ortalıktan kayboldu. Henri latour’un hayatını değiştirmesine sebep olan hadise pek garipti. Kuzey Fransa’da oturan bir karı, koca öldürüldükten sonra evleri soyulmuştu. Olaydan kısa bir süre sonra katil olmasından şüphe edilen genç bir adam tutuklandı. Fakat yerel Polis, genç adamın katil olduğunu ispat edemediğinden, cinayeti çözmesi için dedektif Latour görevlendirildi. Latour, bir kaç haftalık bir araştırmadan sonra genç adamın masum olduğunu ortaya çıkardı üstelik de ele geçirdiği ipuçları sayesinde gerçek katili de yakalama başarısını gösterdi. Fakat yargılama sona erer ermez herkesin taktirini kazanan meşhur dedektif, görevinden istifa etti. O günden sonra da eski arkadaşları onu bir daha görmediler. Latour, tenha bir dağ köyüne çekilerek uzak bir evde yalnız bir hayat sürmeye başlamıştı. Latour’un kendi kendini sürgüne mahkum etmesinin sebebi, ancak 25 sene sonra öldüğü zaman ortaya çıktı. Latour’un yakalayıp mahkum ettirdiği katil, kendi oğluydu.

Pratik Bilgi

 

* Sürahinizin dibi kir tutmuş ise, içine bir avuç tuz ile sirke koyup çalkalayın, tertemiz olacaktır.

* Buzdolabındaki nemi almak için, dolaba içi tuz dolu bir kap koyun.

* Dibi tutan tencereleri bir gece suda bekletin, tencere daha kolay temizlenecektir.


Memleket sevgisi

 

Dinimiz vatanı ve memleketi sevmeyi, korumayı teşvik etmiş ve onu savunmayı yüce bir görev saymıştır. Vatanı korumak adına savaşa hazırlıklı olunmasını emretmiştir. Bu bağlamda, Allah Resûlü (s.a.s.) vatan uğruna nöbet tutmanın faziletini şu şekilde dile getirmiştir: “Bir gün ve bir gece nöbet tutmak, bir ay oruç tutup geceleri namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Şayet (kişi nöbette) ölürse yapmakta olduğu işin sevabı devam eder, rızkı da devam eder ve kabirdeki sorgu meleklerine karşı güven içinde olur.” (Müslim, İmâre, 163)

Vatan müdafaası; sahip olunan vatan topraklarını ve insanların dinini, canını, malını, ırz ve namusunu korumak ve onları huzur içinde yaşatmaktır.

Bu yüzdendir ki Allah Resûlü, vatanı korumanın mükafatı olarak şu sözü söylemiştir: “İki göz vardır ki cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ve gecesini Allah yolunda nöbet tutarak geçiren göz.” (Tirmizî, Fedâilü’l-cihâd, 12)

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
15 AĞUSTOS 2021

 

Bugün 15 Ağustos 2021;

Trablus'un (Libya) Fethi (1511)

Süveyş Kanalı'nın açılması (1869)

Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u Fethi (1461)

Müslüman bir kimsenin, bir malda kusur olduğunu bildiği halde, müşteriye haber vermeden satması haramdır. (Hadis-i Şerif)

Bir Hadis: Kim İslâm’da iyi bir çığır açarsa, kendi sevabını da bununla amel edenlerin sevabı kadar sevabı da -sonradan amel edenlerin sevabından eksilmeksizin- alır. İslâm’da kötü bir çığır açan ise, kendi günahını da bununla amel edenlerin günahı kadar günahı da -sonradan amel edenlerin günahından eksilmeksizin- yüklenir. (Müslim, Zekât, 69)


14 Ağustos 2021 Cumartesi

Yemekten Önce Bismillah (“Besmele Yemeğin Bereketini Artırır” )


    Resulullah (A.S.M.) bir defasında altı sahabisiyle birlikte yemek yiyordu. O sırada bir bedevi geldi, yemeğe oturup iki lokmada yemeği silip süpürdü. Resulullah (A.S.M.) "Eğer bu adam besmele çekseydi yemek hepinize yeterdi! buyurdu." (Tirmizî, Etime 47. Ayrıca bk. İbni Mâce, Etime 7)

Hadisten Öğrendiklerimiz

  1. Besmele yemeğin bereketini korur.
  2. Besmele çekilmediği zaman şeytan yemeğe ortak olur ve bereketini yok eder.

Çoklukla övünmek fayda getirmez

 

Kur’an’da, “Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı.” (Tekâsür, 102/1-2) buyurulur. Birbiriyle çokluk yarışına girmek, çoklukla övünmek, dünyada insanların çoğu kere kapıldığı ve aldandığı bir haldir.

Ayetlerde, insanların mal ve evlat çokluğuna düşkünlüğünün kendilerini felakete sürüklediğine dikkat çekilir. Bunlarla övünmenin insanı asli vazifelerinden uzaklaştırdığı, Allah’ı zikre, şükre, O’nu hakkıyla bilmeye, azamet ve kudretini düşünmeye, O’na itaat ve ibadet etmeye engel olduğu anlatılır. Üstelik övünmenin ahirette hiçbir işe yaramayacağı, aksine azabı artıracak bir günah olduğu gerçeği bütün açıklığıyla ortaya konulur.

Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılan güzel işlerin hayrı ve sevabı ise kalıcıdır. Bu kısa hayatta geçici ve boş şeylerle oyalanma yerine, kalıcı, huzur verecek ve Allah’ın rızasını kazandıracak şeylerle meşgul olmak daha doğru bir davranış olmalıdır.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
14 AĞUSTOS 2021

 

 Bugün 14 Ağustos 2021;

 II. Kıbrıs Barış Harekatı (1974)

 SEKA'nın Kuruluşu (1984)

Bir Ayet: Doğrusu biz seni hak ile desteklenmiş bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki içlerinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun. (Fâtır, 35/24)

Kitaptan sana vahyedilenleri oku, namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten meneder. Allah’ı anmak her şeyden önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir.

(Ankebût Suresi - 45 . Ayet)

13 Ağustos 2021 Cuma

KENDİNE GÜVEN

 

"Kendinize güvenin. Siz de herkes gibisiniz. Başarılı kişilerin sahip olduğu donanıma siz de sahipsiniz."

 Başarılı olmak için "kendine güven" şart. Olumlu düşünme çok önemli. İşe başladıktan sonra, zorluklar karşısında inancını yitirmemek ve pes etmemek gerekir. Pes eden, geri çekilen, başarma ümidini yitiren, kaybeder. Çocukların daha küçükken beyinlerine atılan güvensizlik düşünceleri, "Sen yapamazsın, sen beceremezsin; bu, imkânsız." tohumları, beyinlerde kök salıyor. Zamanla büyüyüp kocaman ağaç oluyor. Yok edilmesi neredeyse imkânsız bir korku canavarına dönüşüyor. Bu korku canavarını öldürmek, "Sen yapamazsın." ağacını kesip yakmaktan başka çare yok. Uzun terapiler sonucu bu mümkün. Başarılı olabilen insanlar da zaten korku canavarını öldüren ve imkânsızlık ağacını kökünden kesenlerdir. Bir insana istediğiniz kadar güzel eğitim verin, bu insanın çok yüksek yetenekleri olsun ve çalışma kapasitesi bulunsun; eğer kendine güven duygusu yoksa hiçbiri işe yaramaz. Kritik anlarda, karşımıza çıkan fırsatlarda hemen "Ben yaparım." diyen, yapar ve başarır. "Ben yapamam." diyen, başaramaz ve başarı merdivenine tırmanamaz. Böylelerine hep "merdivenin önünde beklemek" düşer.

Beyaz Işık Veren Lamba Nasıl Bulundu?

 

    General Elektrik firmasında yaygın bir şaka vardır. Firmaya yeni alman her elemandan, beyaz ışık veren bir ampul yapması istenir. Yeni elemanlar, bir süre uğraşır, deneyler yaparlar. Eskiler, böyle bir şeyin yapılamayacağı düşüncesindedirler. Her deneme başarısızlıkla sonuçlanır. Sonuçta yorulan araştırmacılar, böyle bir şeyin imkânsız olduğuna karar verirler ve çalışmaktan vazgeçerler. Günün birinde, beklenmeyen olur. Marvin Pipkin, firmaya yeni eleman olarak alınır. Bilinen teklif ona da yapılır. Marvin'in, kendisinden önceki tecrübelerden haberi yoktur. "Beyaz ışık veren bir ampulün yapılamayacağı" düşüncesini bilmez. Gecesini gündüzüne katarak çalışmaya başlar. Sonunda flüoresan lâmbasını icat eder.
Böylece General Elektrik'teki kötü şaka, bir gün gerçek olur. 

    Olumlu düşünen, yapabileceğine inanan ve bunun için çalışan Marvin, imkansızı gerçeğe dönüştürür.

    Netice:

1. İçinizdeki korku canavarını öldürün.
2. Kendinize güvenin ve yapabilirim, deyin.
3.Olumlu düşünün. İnsanın başarısını sınırlayan ve yok eden en büyük tehlike, olumsuz düşünce ve inançlardır.

Gençlik Fırsatı

 

İbadete yönelme vakti gençliktir. Akıllı olan bu vakti kaçırmaz, fırsatı ganimet bilir. Zira iş önemlidir. İnsan yaşlılık zamanına kalmayabilir. İnsan yaşlılık zamanına kalmayabilir. Kaldığını farz etsek de derlenip toparlanmak nasip olmayabilir. Böyle bir derlenip toparlanmanın mümkün olsa da edelim, o anda bir amel işlemeye güç yetiremeyebilir. Zira o zaman, zayıflığın ve acizliğin şiddetle bastırdığı bir zamandır. Halbuki şu anda derlenip toparlanma durumu vardır, elde edilmesi kolaydır.

(İmam-ı Rabbani)

Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?

 

Rabbimiz bizleri kulluk amacıyla yaratmıştır. Dünya mutluluğunu elde edebilmemizin ve ebedi imtihanı kazanabilmemizin yolu güzel bir kulluktan geçmektedir. Rabbimize sığınarak O’nun yardımını alarak hayat yolculuğumuzu huzurla tamamlarız.

Yeryüzündeki her şey biz insanlar için yaratılmış (Bakara, 2/29) ve hizmetimize (Lokmân, 31/20) verilmiştir. Bizlere verilen bu değer karşısında akıl ve irade sahibi insanlar olarak üzerimize düşen görev, yaratılış gayemize uygun davranmak, yaratanımızı tanımak ve O’na ibadet/dua etmektir. Rabbimiz, “De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.” (Furkân, 25/77) buyurur. Ayette, insanın ancak Allah’a dua ve ibadetle O’nun katında değer kazanabileceği belirtilmiştir.

Dua, maddi ve manevi isteklerimizi Allah’a arz etmemiz ve niyazda bulunmamızdır. Dua, sınırlı, sonlu ve aciz olan bizlerin sınırsız ve sonsuz kudret sahibi ile kurduğumuz güçlü bir bağdır.

KAYNAK: DİYANET takvimi
13 ağustos 2021

 

Bugün 13 Ağustos 2021;

Babanzade Ahmed Naim'in vefatı (1872-1934)

Ortaokullara din dersinin konulması (1956)

Berlin'de Utanç Duvarı'nın yapılışı (1961)

Vicdanımız yanılmaz bir yargıçtır, biz onu öldürmedikçe (Balzac)

Bir Hadis: Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allah’ın rızasını her işte önde tut, Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen Allah’tan dile. (Tirmizî, Kıyâmet, 59)



12 Ağustos 2021 Perşembe

 

TEİAŞ, Temmuz 2021 Kurulu Güç Raporunu Yayımladı

TEİAŞ’ın verilerine göre, Temmuz 2021 dönemi itibariyle Türkiye’nin kurulu gücü 98.263,7 MW oldu.

En fazla santral sayısını sahip olan birincil enerji kaynakları ise;

  • 7.925 adet Güneş Enerjisi Santralleri (7.324,1MW),
  • 735 adet Hidroelektrik Enerji Santralleri (31.436,3MW),
  • 348 adet Doğal Gaz Kombine Çevrim Santralleri (25.542,9 MW) ve
  • 352 adet Rüzgar Enerjisi Santralleri (9.929,3 MW) oldu.

    Birincil kaynaklara ve kuruluşlara göre kurulu güç (MW):

    En fazla kurulu güce sahip kuruluşlar 66.650,9 ile Serbest Üretim Şirketi ve 21.428,6 MW ile EÜAŞ santralleri oldu. Mevcut santrallerin %75’i özel sektör tarafından %25’i ise kamu tarafından işletiliyor.

  • Birincil kaynaklara ve kuruluşlara göre santral adedi:

    Türkiye’deki lisanssız ve lisanlı santral sayısı toplam 10.030 oldu. Mevcut santrallerin % 93’ü lisanslı % 7’si ise lisanssız santrallerden oluşuyor.

TEİAŞ, Temmuz 2021 Kurulu Güç Raporunu Yayımladı

 

(TEİAŞ) Temmuz 2021 Kurulu Güç Raporunu Yayınladı. Rapora göre, kurulu güç toplamı 98 bin 263,7 MW olurken 2021 Temmuz ayı sonunda kurulu gücün 7 bin 324,1 MW'lık kısmı güneş enerjisi santrallerinden sağlandı. Güneş enerjisindeki kurulu güç bir önceki aya göre 104,4 MW artış gösterdi.

Çocuklarımızı Aşağılamaktan Kaçınalım

 

    Çocuğumuza aşağılayıcı isimler takmaktan, onları zedeleyen etiketlerle seslenmekten uzak duralım. Sevgi dolu cümlelerle kendini geliştirmesine yardımcı olalım. Canımızı yakan tanımlamaların ömür boyu aklımızdan çıkmadığını biliriz. Neyse ki, olumlu yorumlar da genelde aklımızda kalır. Bu yüzden çocuğumuzun hafızasında muhafaza edeceği kelimelerle ona seslenelim. Onun kendine güvenini artıralım. Zaten olumsuz ve kaba etiketler genelde yanlıştır. Ona tembelsin dersek, çocuğumuz ders çalıştığı zamanları görmezlikten gelmiş oluruz. Kabasın dediğimizde günün ilerleyen saatlerinde dünyanın en tatlı çocuğu olabilir. Bu yüzden: Kardeşine vuran çocuğa Sen zorbasın! demek yerine Bu hareketin kabul edilemez bir davranıştı diyelim. Sen bunu başaramazsın yerine Bunun zor olduğunu biliyorum, ancak başarmayı denemen çok hoş diyelim. Falanca çok zeki yerine Falanca okulda iyi notlar alıyor diyelim. Utangaç yerine dikkatli, inatçı yerine azimli, küstah yerine cesur, huysuz yerine seçici, hiperaktif yerine dikkatli, her şeye burnunu sokar yerine meraklı diyelim. Hayır Demesini Bilelim 

Parmak

 

İnşaallah

 

İnşallah, “Allah dilerse” anlamında bir dua cümlesidir. Herhangi bir iş için “İnşallah” demek, o işi Allah’ın iradesine bırakmak, O’na teslim olmaktır. Bir ayet-i kerimede şöyle buyurulur: “Herhangi bir şey için -inşallah- demeksizin, ben onu yarın yapacağım deme!” (Kehf, 18/23) Bu, inanan insanların yapmayı düşündükleri işlerin öncesinde nasıl bir tutum takınması gerektiğini gösteren ilahi bir yol göstermedir. Müslümanlara ileride yapmayı düşündükleri işler için “inşallah” demelerini öğütler. Her şey, Allah’ın iradesiyle olur. Kişini yapmayacağı bir iş için “inşallah’ demesi uygun değildir.

Öyle ise kişinin, yapmayı arzu ettiği bir iş için inşallah diyerek işi Allah’ın iradesine bağlaması Müslümanlığın güzelliğindendir.

Bir işin olmasını arzulayan ve işin başında “inşallah” diyerek onu Allah’ın izin ve iradesine bağlayan kişi, bu durum gerçekleştiğinde Allah’a şükretmesi, gerçekleşmediğinde ise Allah’tan sabır ve hayır niyaz etmesi güzel bir davranış olur.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
12 AĞUSTOS 2021

 

Bugün 12 Ağustos 2021;

Cemevre Sözleşmesi İmzalandı (1949)

Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kurulması (1930)

Bulgaristan'ın Türkleri Sınır Dışı Etmesi (1950)

Kainat sarayını tutan bu ulvi, umumî tanzif, elbette ism-i Kuddûsün cilvesi ve muktezasıdır. 

 (Bediüzzaman)

Bir Ayet: Kim izzet isterse bilmeli ki izzet tamamıyla Allah’a aittir. Güzel sözler O’na yükselir; rızâsına uygun iş ve davranışları da O yüceltir. Sinsi sinsi kötülük tasarlayanlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzakları altüst olur. (Fâtır, 35/10)

11 Ağustos 2021 Çarşamba

 

    "Peygamber Efendimiz (sav) bir gün abdest almakta olan Sa'd'a uğramıştı, (Rasulallah O'nun suyu aşırı kullandığını görünce) Bu israfta ne ey Sa'd? diye buyurdu. Sa'd (r.a): “Abdestte de israf olur mu?” deyince Efendimiz şu cevabı verdiler: “Evet, hatta akan bir nehirde abdest alsan bile…”(İbn-i Mace / Taharet 48)

 

    Tasarruf sadece bireyler için değil, toplumlar ve devletler için de çok önemli bir konudur. Tasarrufu hayatın her alanına yayma konusunda başarısız olanlar maalesef hayatlarında da zorluk çekmeye mecbur kalabilirler. Tasarruf yapmak demek, elimizde olan her şeyi tüketmeyip bir kısmını saklamak demektir. Tasarruf kelimesinin karşıtı israftır. İsraf ise var olanı ihtiyaçtan fazla tüketmeye denir. Doğal kaynakların her geçen gün hızla tükendiği günümüzde insanlar daima israftan kaçınmalı ve tasarruf yapmaya çalışmalıdır. Toplum olarak kullandığımız yani tükettiğimiz enerji konusunda tutumlu olmak, kendi ailemizle birlikte milletçe de güçlü olmamızı sağlar. Evimizde kullandığımız suyun sürekli akması, emeklerin ve paraların boşa akması demektir. Evimizde gereksiz yere yanan ışıklar da büyük paralarla ve emeklerle sağlanan elektrik enerjisinin boşa harcanmasıdır. Bugün için ocaklarımızda, otomobillerimizde kullandığımız petrol ürünlerinin savurganca kullanılması toplum olarak bizi fakirliğe, petrol aldığımız ülkeleri ise zenginliğe götürür. Ayrıca uzun vadede tüm dünyanın zarar göreceği mutlak bir sona varmamıza neden olur. İşte bu nedenle vatandaş olarak çok üretmeli, az harcamalıyız. Yeryüzünde yaşayan canlılar olarak bizler; bizden sonra dünyaya gelecek olan çocuklarımız, torunlarımız için yaşanabilecek bir dünya bırakmalıyız. Gelecek nesillere bitmiş, tükenmiş bir dünya bırakmamak için tasarrufu hayatın merkezine alan bir yaklaşımı benimsemeliyiz. Bizler birer kiracı gibiyiz. Hepimiz bu dünyada misafir olduğumuzu unutmayarak bütün kaynakları gelecek nesillere de aktarabilmek adına tasarruflu davranmak zorundayız. Dünyamızı gelecekte de yaşanılabilir halde bırakmak istiyorsak enerji kaynaklarımızı hor kullanmadan, bilinçsizce tüketmeden ihtiyaçlarımızı gidermeliyiz. Tasarruf, bu konuda bizim hedefimiz olmalıdır. En küçük bir tasarruf bile birçok şeyi kurtarmaya yetebilir. Belki bir yaprak bir ağacı, bir ağaç bir ormanı, bir orman nesilleri kurtaracak. Tasarruflu bir birey olmak için pek çok konuda çaba harcamamıza da gerek yoktur. Sadece davranışlarımızda biraz dikkatli ve ölçülü davranarak tasarruf yapabiliriz. Mesela; sabahları uyandığımızda yüzümüzü yıkarken musluğu sonuna kadar değil, biraz açmakla bile litrelerce sudan tasarruf yapılabilir. Bunu yaparsak hem israftan uzak durmuş hem de ülkemizin kaynaklarını gereksiz yere harcamamış oluruz. Tasarruf fikri gözümüze ilk önce sıkıcı ve gereksiz gibi görünse de tasarrufun hayatın her alanına yayılması ile gelecek nesilleri büyük felaketlerden kurtarmış olacağız. Her şeyi yeterince kullanan ve israftan kaçınan bireyler olarak yaşamak dileğiyle.

 

Bugün 11 Ağustos 2021;

Türkiye'nin ilk uydusu Türksat 1B Haberleşme Uydusu Uzaya Fırlatıldı (1994)

Otlukbeli Savaşı (1473)

İkinci Dünya Savaşı'nda Japonya'nın teslim olması. (1945)

Bir Hadis: Akrabalık, Allah’ın rahmetinin eserlerindendir. Allah Teâlâ buyurur ki: “Kim bu bağı sürdürürse, ona merhamet ederim. Kim de onu koparırsa, ben de ondan ihsan ve rahmetimi keserim.” (Buhârî, Edeb, 13)

İnsanı vaktinden önce yıpratan bir şey varsa, o da tembelliktir. (Hz. Ali)

 

 

Seferi iken kılınamayan namazların kazası nasıl yapılır?

Yolculuk halinde kazaya kalan dört rekatlı namazlar, ister yolculuk (sefer) halinde, ister yolculuk sona erdikten sonra kaza edilsin, ikişer rekat olarak kaza edilirler. Aynı şekilde yolculuk hali dışında kazaya kalan bir namaz, yolculuk sırasında kaza edilmek istendiğinde dört rekat olarak kılınır. Şafiîlere göre ise seferde kılınmamış bir namaz ikamet halinde dört rekat olarak kaza edilir.

İş gereği hafta içi başka bir şehirde çalışıp hafta sonları evine dönen kişi çalıştığı yerde seferi olur mu?

Sürekli gidip geldiği iş yeri en az 90 km uzakta olan ve iş yerinin bulunduğu yerde her defasında Hanefilere göre 15, Şafiîlere göre 4 günden az kalan kişinin, iş yerinin bulunduğu şehirde otel, misafirhane vb. bir yerde kalıyorsa orada seferi sayılır. Kendi mülkiyetinde veya kiraladığı bir meskende kalıyorsa, iş yerinin bulunduğu yerde seferi olmaz.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
11 AĞSUTOS 2021

10 Ağustos 2021 Salı

Çocuğumuza Okumayı Nasıl Sevdirebiliriz?

 

Okumaya başlamak da tıpkı yürümeyi öğrenmek gibi gelişmelere tabidir. Çocuğun erken okumayı sökmesi daha iyi bir okuyucu olmasını sağlar. Önemli olan bizim ona verdiğimiz değerdir. Bunun için: 

* Her gün sesli okuma vaktimiz olsun. Onunla birlikte kitap okuyacağımız on beş dakika bile onun için oldukça vakit sağlayacaktır. Söz gelimi gece uykuya dalmadan önce hikaye okumayı alışkanlık hale getirmemiz iyi bit okuyucu olmasında yararlıdır. 

* Okurken kendimize rahat bir ortam oluşturmalıyız çocuğumuzu da bu ortama dahil etmeliyiz. 

* Evimizde kitaplık bulunmalıdır. Çocuğun da küçük bir kütüphanesi olmalıdır.

* Çocuğumuzla kütüphaneleri ve kitapçıları dolaşalım. Onu kitap fuarlarına götürelim. Sevdiği kitaplardan alalım.

* Kitaplar hakkında onunla sohbet edelim. Kitabın konusunu tartışalım.

* Kelime hazinesini geliştirecek oyunlar oynayalım.

* Kitap okumanın yararlarından bahsedelim.


Her Şeyi Bize Soruyor

Ahmet okula yeni başlamıştıİlk gün okuldan döndükten sonra heyecanla kapıdan içeri girdi. Babası onu kapıda karşıladı. Ne var, ne yok, oğlum? Öğretmenin nasıl beğendin mi? Baba, bizim öğretmen hiçbir şey bilmiyor ya! Allah Allah! Bunu nasıl anladın? Her şeyi bize soruyor!

İncinmemek ve incitmemek

 

Ne güzel söylemişler: “Ne sen bir kimseden incin, ne senden kimse incinsin.” Bir toplum içinde yaşıyoruz. Başkalarıyla devamlı ilişki ve alışveriş içindeyiz. Dinimizin ahlak kurallarından başlıcası; çevremize iyi davranmak, kırıp dökmemek, kimseyi incitmemektir. İncitmemenin asgari görüntüsü kimseye fiziki zarar vermemektir. Vurmamak, dövmemektir. Bunun sonrası ise incitmemek, kalp kırmamaktır.

Sevgili Peygamberimiz, Müslüman’ı şöyle tarif eder: “Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların, başka insanların emin olduğu kimsedir.” (Müslim, İman, 64)

İncitmek deyince kalp kırmak, gönül yıkmak, insanın ruhunu rencide etmek gibi daha hassas yönler hatıra gelir. Muhatabının gönlünü kollamalı, şu veya bu şekilde onu incitip yaralamamalı. Ayrıca kaba ve çiğ davranışlardan kaçınmalı, nazik ve zarif olmalı. Yunus’un dediği gibi;

“Gönüllerde iğ olmagıl mahfillerde çiğ olmagıl

Çiğ nesnenin ne tadı var gel aşk oduna piş yürü.”

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
10 AĞUSTOS 2021

 

 Bugün 10 Ağustos 2021;

 Sevr Antlaşması imzalandı (1920)

 Reisu!l Kurra Abdurrahman Gürses'in Vefatı (1908-1909)

 Balkan Paktı'nın imzalanması (1954)

 Sizin en hayırlınız, kadınlarına hayırlı olandır (iyi davranandır). (Hadis-i Şerif)

 Bir Ayet: Hamd göklerde ve yerde ne varsa hepsinin sahibi olan Allah’a mahsustur; âhirette de hamd yalnız O’na özgüdür. Hikmetle yöneten, her şeyden haberdar olan O’dur. (Sebe’, 34/1)

9 Ağustos 2021 Pazartesi

 

    Ağaç dikmek, iklim değişikliğine karşı bir önlem olabilir, çünkü ağaçlar insan aktivitesi sonucu üretilen en yaygın sera gazı olan karbondioksiti absorbe ederler. Fakat yeni araştırmalara göre bu, ağaçların nereye dikildiğine bağlıdır; bazı ormanlar küresel ısınmayı hafifletmek yerine artırabilir. Kanada ve Rusya gibi daha yüksek enlemdeki kar örtüsü, güneş ışıklarının uzaya tekrar yansımasını sağlayarak, bölgenin soğumasına yardımcı olur. Fakat ağaçlar bu prosesi engelleyerek ısınmaya katkıda bulunur. Tropik bölgelerdeki ormanlar yağışı alıp tekrar buharlaşma yaparak, bölgenin serinlemesine yardımcı olmaktadır

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE ÇEVRE

 

     İklim, bir yerde uzun bir süre boyunca gözlemlenen sıcaklık, nem, hava basıncı, rüzgâr, yağış, yağış şekli gibi meteorolojik olayların ortalamasına verilen addır. Hava durumundan farklı olarak iklim, bir yerin meteorolojik olaylarını uzun süreler içinde gözlemler.

    Canlı yaşamın başlangıcından bugüne kadar iklim, türlerin evrimi ve çeşitliliği üzerinde en önemli etkenlerden birisi olmuştur. Geçmiş jeolojik devirler boyunca dünya ikliminde meydana gelen değişiklikler, uzun süre egemen olmuş türlerin yok olmalarının yanı sıra yeni türlerin ortaya çıkmasının da başlıca sebeplerinden biridir. İklim değişimi, dünyada ve dünyanın içinde bulunduğu gezegen sisteminde meydana gelen çok çeşitli doğal süreçlerin bir sonucudur.

     İklimde meydana gelen bu değişikliklerin temel sebepleri aşağıdaki gibi sıralanabilir. 

• Milankovitch döngüleri 

• Güneşten gelen enerji miktarındaki değişimler 

• Okyanusal ve atmosferik süreçler 

• Volkanik etkiler ve sera gazları 

    Ancak insanın tarım yapmaya başladığı yerleşik hayatın kurulmasıyla, geçmiştekine benzer nitelikteki doğal süreçlerin yanı sıra, insan aktivitelerinin de iklim üzerinde önemli derecede etkili olduğu düşünülmektedir. Bu açıdan bakıldığında, son iki yüzyıl boyunca atmosferdeki sera gazı değişimlerindeki hızlı artış ve buna bağlı olarak geliştiği düşünülen küresel ölçekteki ısınma, iklim araştırmalarını çok daha önemli bir konuma taşımıştır.

    Kademeli ısınma, ekosistemde dramatik etkilere yol açabilir. Önemli eşik değerleri aşan donma ve çözülmeler olduğunda, iklimdeki küçük kaymalar, bitkiler, hayvanlar ve yeryüzü etkileşim yollarında değişimlere neden olabilmektedir. Özellikle Dünya’nın kutup ve dağlık bölgeleri, iklim değişikliğine karşı daha hassastır. Soğuk bölgelerde büyük miktarlarda kar ve buz donmuş oldukları için değil, geniş alanlar kaplayan açık renkli yüzeyi üzerine düşen güneş ışığının büyük bir kısmını yansıttıkları için doğal klima gibi davranırlar. Eğer buz erirse, kara veya deniz altındaki koyu yüzey, çok daha fazla gün ışığını sıcak bir gündeki asfalt gibi emer. Bu ise, bir pozitif geri besleme döngüsü olarak bilinen daha hızlı ısınma ve erimeye yardımcı olur. Bitki ve hayvanların çoğu, çok özel iklim koşullarının dar bir aralığında hayatta kalır. İklim kuşakları kaydığında bazı bitki ve hayvanlar adapte olabilir ama bazıları bunun için yeterli donanıma sahip değildir.

 

    Son dönemlerdeki aşırı hava olayları nedeni ile ülkemizde ve dünyanın pek çok bölgesinde yaşanan seller, erozyonlar, sıcak hava dalgaları, kuraklıklar gibi doğal afetler ve sonuçları; sorunun kaynağı olan iklim değişikliğini dünya gündeminin ilk sıralarına taşımaktadır. İklim değişikliği doğal çevre, kent yaşamı, kalkınma ve ekonomi, teknoloji, insan hakları, tarım ve gıda, temiz su ve sağlık gibi yaşamın bütün alanlarını olumsuz etkileyen günümüzün en önemli sorunlarından biridir. Sanayi Devrimi ile fosil yakıtların kullanımındaki artış, ormanların tahrip edilmesi, arazi kullanımındaki değişiklikler, sanayi süreçleri, hızlı nüfus artışı ve insan faaliyetleri atmosferde sera gazlarının birikmesine sebep olarak küresel ısınmayı hızlandırmış ve iklim değişikliğini, insanoğlunun hayatını tehdit eden en önemli sorunlardan biri haline getirmiştir. Küresel ölçekte bir çevre sorununun ötesinde bir mesele olan iklim değişikliğinin, uzun dönemde dünyayı etkilemeye devam edeceği, gelecek birkaç on yıl içinde gezegenin, sıcaklıkta artış ve yağış biçimlerinde değişikliklerle karşı karşıya kalacağı bugün bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.

    İklim değişikliğinin kara ve deniz sıcaklıklarını artırması, yağış miktarı ve biçimlerini değiştirmesi sonucunda, küresel ortalama deniz seviyesinin yükselmesi ve kıyılardaki erozyon riskleri de artmakta, hava şartları ile bağlantılı doğal afetlerin şiddetinde artışlara şahit olunmaktadır. Değişen su seviyeleri, sıcaklığı ve debisi; gıda arzı, tarım, sağlık, sanayi, turizm ve ulaşım gibi birçok sektörün yanı sıra, ekosistem bütünlüğünü de etkilemektedir. Bugün ülkemizin yer aldığı dünyanın bazı bölgelerinde toplumlar iklim değişikliğinin olumsuz etkileri ile daha fazla ve daha sık karşılaşmaya başlamıştır.

    İnsanoğlu, yaşamı sürdürmek için çok boyutlu, hayatının her alanını etkileyen iklim değişikliği ile baş edebilmek, etkileri en aza indirebilmek için birbiri ile bağlantılı iki yol izlemektedir. İklim değişikliği ile mücadele amacıyla izlenen yöntemlerden ilki, olumsuz sonuçların hafifletilmesi yani sera gazı emisyonlarının azaltımı, diğeri ise etkilere uyum sağlanmasıdır. Dünyanın sera gazı emisyonlarını sınırlandırmayı ve giderek azaltmayı başarması durumunda bile, gezegenin şu anda atmosferde bulunan sera gazlarından ve etkilerinden kurtulmasının zaman alacağı bilinmektedir. Bu bağlamda küresel emisyonların azaltılması çabalarının başarılı sonuçlar vermesi durumunda bile, mutlaka iklim değişikliği etkilerinin hissedileceği, dolayısıyla iklim değişikliğine uyum sağlamanın zorunluluk olduğu açıkça görülmektedir.

  Doğal sistemlerde veya insan sistemlerinde gerçek veya öngörülen iklim değişikliğinden etkilenebilirlik düzeyinin azaltılması veya fırsatlardan yararlanılmasını amaçlayan ayarlamalar olarak tanımlanan İklim Değişikliğine Uyum, insanların geçim kaynaklarının, ekonomilerin ve doğal sistemlerin iklimden kaynaklanan değişikliklerden daha az olumsuz etkilenmesini, hatta bazı durumlarda fayda elde edilmesini sağlamaktadır. Esasen uyum sağlama, muhtemel zararın boyutunu azaltan önemli bir savunma önlemidir. Diğer bir deyişle olumsuz sonuçların hafifletilmesi, olumsuz koşulların ortaya çıkması olasılığının azaltılması olarak görülebilirken; uyum sağlama, olumsuz koşulların sürmesi halinde birçok etkinin şiddetinin azaltılması olarak görülebilir. Kısacası, uyum sağlama, meydana gelmesi muhtemel zarar düzeyini azaltmaktadır. Uyum için alınacak önlemler arasında; tarım sektörünün kuraklıklara karşı dayanıklılığının artırılması; daha fazla depolama ve alt yapı yönetimi yoluyla sel risklerinin azaltılması; su kaynaklarının bütüncül yönetimi, ekosistemlerin korunması gibi önemli konular yer almaktadır.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDE 2 ºC SICAKLIK ARTIŞ HEDEFİNİ CANLI TUTMAK İÇİN ENERJİ POLİTİKALAR

 

UZUN VADELİ KAZANÇ İÇİN KISA VADELİ EYLEM PLANLARI

    Uluslararası iklim değişikliği müzakerelerinde ortaya çıkan gerçeklerden biri de küresel ekonominin zayıflaması ve düşük karbonlu ekonomi yatırımlarının güven kaybetmesiyle 2 ºC sıcaklık artış hedefini canlı tutma geçerliliğinin tehdit edilmeye başlanmasıdır. 2 ºC lik hedef kapısını açık tutmak için ülkeler kendi şartlarına göre eylem planları yaparak mevcut teknolojiler ile ekonomik gelişmenin sağlanması ve 2020 yılına kadar elektrikten kaynaklanan seragazı emisyonlarının azalmasına katkıda bulunabilir. Bunu gerçekleştirmek için enerji verimliliğinde ölçme işlemlerinin gerçekleştirilmesi, verimsiz fosil yakıtlı enerji santrallerinin kurulmasının ve kullanılmasının sınırlandırılması veya verimliliği artırmak için iyileştirme çalışmalarının yapılması, petrol ve gaz üretimlerinde atmosfere bırakılan metan gazının (CH4 ) azaltılması ve fosil yakıtlarda sübvansiyonların sınırlandırılması olmak üzere dört senaryoya öncelik tanınabilir. Enerji üretimi ile ilgili olarak CO2 ve CH4 emisyonları, 2010 yılında 33,3 Gt iken 2020 yılında 34,9 Gt miktarına artma eğilimindedir. 2 ºC lik hedefi yakalamak için gerekli olan azaltımın %80’ine ulaşıldığı takdirde 2020 yılındaki emisyonların 3,1 Gt daha az olması öngörülmektedir. Küresel olarak; enerji verimliliğinden %49, verimi düşük olan kömür yakıtlı enerji santrallerinin iyileştirme çalışmalarıyla %21, petrol ve gaz üretimi yapan tesislerden atmosfere salınan metan gazının azaltılmasından %18, fosil yakıtların sübvansiyonlarından indirim yapılması ile %12’lik bir oranda emisyon tasarrufu sağlanabilir. 2020 yılında yenilenebilir enerji payının %27’ye çıkarılması için destek mekanizmalarının harekete geçirilmesi gibi yapılacak olan faaliyetler ile hedefe ulaşılabilir. Yukarıda belirtilen eylemlere ek olarak bölgesel olarak hava kirliliğinin azaltılması, ekonomik gelişmenin sağlanması ve arz güvenliğinin artırılması iklim değişikliği politikaları kapsamında bulunmaktadır. 2020 yılına kadar eylem planlarını hayata geçirmek için yapılacak olan ek yatırımların finansmanı petrole harcanan faturalarda yapılacak olan tasarruflarla dengelenebilir. Söz konusu dört eylem planının uygulanması sonucunda, ekonominin kademeli olarak yön değiştirmesi petrol, gaz ve elektrik üretimi yapan sektörler dahil olmak üzere bazı sektörlerde çeşitli kayıplara sebep olacağı gibi diğer sektörler için kazanç olabilir. Bu senaryolar uluslararası iklim değişikliği müzakerelerinin devam etmesini sağlamak, atmosfere salınan fazla miktarındaki CO2 miktarından kaçınmak ve 2 ºC lik hedefi muhafaza etmek için kıymetli olan zamanı satın almak olarak kabul edilebilir.

    Fakat uzun vadede 2 ºC lik sıcaklık artışını sınırlamada yetersiz kalabilir. 2020 yılından sonra da azaltımı sürdürmek için uzun vadeli yatırımlara, temiz enerji piyasasına, düşük karbon teknolojilerinin hizmete sokulmasına ve küresel olarak karbon piyasası gibi gelişmelere ihtiyaç vardır.

      Kaynak : İEA Redrawing The Energy-Climate Map



Hicretin İslam Tarihinde Yeri Çok Büyüktür


    Hicret, İslâm inkılâbının bir dönüm noktası olmuştur. Hicrete kadar geçen dönem zulüm ve işkence altında yaşanan eşi görülmemiş bir sabır ve metanet devresidir.

  Hicret, bu sabır ve metanetin İslâmın kutsal değerlerine olumsuz etkilerden başka birşey getirmeyeceğinin anlaşılması ve Cenab-ı Hakkın izniyle gerçekleşmiştir. Böylece hicret basit bir göç hadisesi değil, İslâmı kurtarma taktiği ve onu daha geniş kitlelere yayma idealinden kaynaklanmaktadır.

    Gerçekten hicretle hem Müslümanların hayatları kurtulmuş hem de şahıslarında İslâmiyet kurtulmuştur. Yeni bir çevrede, yeni bir dostluk ve kardeşlik muhitinde yeni mü’minlerle kısa zamanda güçlenme imkânına kavuşmuştur.

Hicretin İslam tarihinde yeri büyüktür. Herkes bu fazilete sahip olma arzusunu içinde taşımıştır. Bunun içindir ki, Peygamber Efendimiz Aleyhissalahu Vesselam Hicretin sadece Mekke'den Medine'ye göç eden mü'minlere bağlı bir fazilet olarak kalmaması, daha sonraki insanların da bundan nasiplenmesi için Hicret'i önemli bir İslami kavram olarak değerlendir, Gerçek muhacir, Allah'ın yasakladığı şeylerden kaçınan, onları terk eden kimsedir ve Hicret, kötülüğü terk etmendir" buyurmuştur.