30 Temmuz 2022 Cumartesi

 

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) sürecinde uyulacak idari ve teknik esasları düzenleyen yönetmeliği yeniledi.

Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan yönetmelikle, yönetmeliğe tabi projeler hakkında “ÇED Olumlu”, “ÇED Olumsuz”, “ÇED Gereklidir” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararlarını verme yetkisi eskiden olduğu gibi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ait olacak.

Ancak, gerekli görülen durumlarda bakanlık, “ÇED Gereklidir” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararının verilmesi yetkisini, sınırlarını belirleyerek valilikler yerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüklerine devredebilecek.

Yönetmeliğe “Komisyonun, kapsam ve özel format belirlemesi” başlığıyla eklenen maddeye göre, ÇED komisyon üyesi kurum ve kuruluşların görüş ve önerileri ile halktan gelen görüş ve öneriler doğrultusunda bakanlıkça ÇED Raporu Özel Formatı hazırlanmasına hükmedildi.

Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum ve kuruluşlardan ÇED Raporunda değişiklik yapması en çok iki kez istenebilecek. Yapılan düzeltme komisyonca yeterli görülmez ise durum bir tutanakla belirlenecek ve projenin ÇED süreci sonlandırılacak.

Bu kapsamda, eksikliklerini altı ay içinde tamamlanmayan proje tanıtım dosyasına ilişkin ÇED sürecinin sonlandırılacağı kaydedildi.

“ÇED Gerekli Değildir” kararı verilen proje için beş yıl içinde mücbir sebep bulunmaksızın yatırıma başlanmaması durumunda, “ÇED Gereklidir” kararı verilen projeler için de bir yıl içinde Bakanlığa başvuru yapılmaması durumunda bu konuda alınan karar geçersiz sayılacak.

29 Temmuz 2022 Tarihli ve 31907 Sayılı Resmî Gazete'de Türkiye için kritik önem arz eden ÇED düzenlemesi resmen yürürlüğe girdi. 2022 ÇED raporu almak isteyenleri yakından ilgilendiren gelişme.

ÇED Yönetmeliği Silbaştan Değişti

 

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinde uyulacak idari ve teknik usul ve esasları düzenleyen yönetmelik, 29 Temmuz 2022 tarih ve 31907 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde yapılan güncellemeye göre, ÇED uygulanacak projeler listesi (Ek-1) ve Ön İnceleme ve Değerlendirmeye Tabi Projeler (Ek-2) için değişiklik yapıldı.

Faaliyetlerin/Projelerin çevreye olan etkileri göz önüne alınarak Ek-1 ve EK-2 Listelerinde düzenlemeler içeren yeni yönetmelik ile ÇED Raporu hazırlanması zorunlu olan faaliyetlerin sayısı arttırıldı. Ek-2 Listesi’nde yer alan faaliyetlerin/projelerin de çevresel etkilerinin daha kapsamlı ve detaylı incelenmesi için Ek-1 Listesi’nde yer alan faaliyetlerde/projelerde olduğu gibi kümülatif etki değerlendirmesi yapılması, çevresel ve sosyal eylem planı hazırlanması, sürdürülebilirlik ve çevre izleme planı hazırlanması zorunlu hâle getirildi. Sıfır Atık Planı, Sera Gazı Azaltımı Planı, İklim Değişikliğine Etkiler, Çevre İzleme Planı, Çevresel ve Sosyal Yönetim Planı gibi “Sürdürülebilirlik Planı” başlıklarının ÇED Raporları’nda yer alması zorunlu hâle getirildi.

Güneş enerjisi ile ilgili düzenlemelerinde elektriksel güç ifadeleri (MWe), mekanik güç (MWm) olarak güncellendi.

Ek-1 43. madde, Proje alanı 20 hektar ve üzerinde veya kurulu gücü 10 MWm ve üzerinde olan güneş enerji santralleri şeklinde değiştirilirken;

Ek-2 41. madde, Proje alanı 2 hektar ve üzerinde veya kurulu gücü 1MWm ve üzerinde olan çatı ve cephe sistemleri hariç güneş enerji santralleri olarak düzenlendi.

Rüzgar, jeotermal ve hidroelektrik için düzenlemeler de içeren yönetmelikte, yıllık olarak 1.5 milyon ton ve üzerinde karbon yakalama ve jeolojik depolanma projeleri Ek-1 kapsamında alınırken Ek-2 ile karbon yakalama ve depolama amacıyla karbondioksitin boru hatları ile taşınması düzenlemesi yapıldı.

Üniversite bölüm tercihi yaparken 8 kural:

 

1- İlgi ve yeteneğinizin olduğu bir bölümü tercih edin.
2- İlgi ve yeteneğiniz olmayan bir bölümü, aile ve çevre baskısıyla tercih etmeyin.
3- 5-10 yıl sonra seveceğiniz, kendinizi mutlu hissedeceğiniz bir bölüm tercih edin.
4- Tercih edeceğiniz bölümlerden mezun olmuş, o alanda severek çalışan tecrübeli kişilerle görüşün.
5- Tercih edeceğiniz bölümleri araştırın, gidip görün, bu konuda bölüm yetkililerinden bilgi alın.
6- Bölüm tercihi yaparken, kısa vadeli değil, uzun vadeli düşünün.
7- Sadece maddi getirisinden dolayı, sevmeyeceğiniz, ilgi ve yeteneğinizin olmadığı bir bölümü tercih etmeyin.
8- Tercih edeceğiniz bölümü, tercih edeceğiniz üniversiteden bağımsız olarak düşünün.
Sadece üniversitenin isminden dolayı, istemediğiniz bir bölümü tercih etmeyin.

 

Hayat okuryazarlığı;

1.En uygun tercihi yapabilmek,
2.Enerjiyi aşağıya çekenlerden uzak durabilmek,
3.Başkaları gibi değil kendimiz gibi olabilmek,
4.Hataların kıymetini bilmek,

Müslümanların dönüm noktası hicret

 

Bir Ayet: İman edip de hicret edenler, Allah yolunda cihad edenlerle onları bağırlarına basanlar ve yardım edenler var ya işte gerçek müminler onlardır; bağışlanma onlar için, büyük lutuf onlar içindir. (Enfâl, 8/74)


Sözlükte “terketmek, ilgisini kesmek” anlamına gelen hicret Hz. Peygamber’in ve Mekkeli Müslümanların Medine’ye göçünü ifade etmektedir. Medine’ye göç eden Müslümanlara Muhâcir, Resûl-i Ekrem’e ve Muhâcirlere yardım eden Medineli Müslümanlara da Ensâr unvanı verilmiştir. Hz. Peygamber 12 yıl boyunca tüm gayretlerine rağmen Mekke’de Müslümanları hakim duruma getirememişti. Üstelik müşrikler her türlü baskı ve şiddet uygulamak suretiyle ilk Müslümanlar için Mekke’yi yaşanmaz hale getirmişler, bunun sonucunda Mekke’de yaşayan Müslümanlar yurtlarını terk ederek hicret etmek zorunda kalmışlardır. Hicret, sadece Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye göç etmesi değil, aynı zamanda, İslamiyet’in cihana açılması, son ve hak dinin ilâhi vahiyle müesseseleşmesi, Müslümanların devletleşmesi, sevgi, kardeşlik duygularının, insan hak ve hürriyetlerinin tohumunun atılmasıdır. Bu önemine binaen, Hz. Peygamber’in hicret ettiği yıl “Hicrî Takvim” için başlangıç kabul edilmiştir.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ

Fıkra..Bir Hemşire

 

    Hemşire, nöbetten çıkıp evine döner. Kocasını uyandırmamak için yavaşca yatak odasına girer. Battaniyenin ucundan 2 yerine 4 ayak görünce, eline bir sopa alıp bütün gücüyle vurur. Ciyaklayan bağrışmalar arasında, aniden döner ve mutfaktan bıçak almaya koşar. Bakar ki, kocası orada gazete okuyor. Adam başını kaldırıp der ki: - Canım. Annenler bize geldi. Babanla rahat yatsınlar diye yatak odasına aldım. Uyumadılarsa bir hoşgeldin dersen iyi olur...

Doğalgaz Depolama Tesisleri

 

    Tuz yapılarında meydana getirilen dünyanın en büyük depolama tesisi olacak Tuz Gölü Doğalgaz Depolama Projesi’nin temeli 30 Temmuz 2019’da atıldı. Projeyle 1,2 milyar metreküp kapasiteyi 5,4 milyar metreküpe ulaştırmış olacağız. Günlük geri üretim kapasitemiz 80 milyon metreküpe çıkacak. Tesis, kendi elektrik ihtiyacının % 60’ını da güneş enerjisi santralinden karşılayacak. Son yıllarda devreye alınan doğal gaz depolama, FSRU, LNG yatırımları ile TANAP, TürkAkım gibi uluslararası boru hatları sayesinde Türkiye, doğal gaz arz meselesini tamamlamış oluyor. Depolama kapasitemiz hâlen 3,44 milyar metreküp olup, Tuz Gölü Doğal Gaz Yer Altı Depolama Projesi, Kuzey Marmara Doğal Gaz Depolama Tevsi Projesi (Faz III), Saros FSRU Projesi ile 2023 gaz depolama hedefi 11 milyar metreküp ile tüketimin %20’si depolanmış olacak.

 

Bugün 30 Temmuz 2022;

Hicrî Şemsî: 1400    Rûmî: 17 Temmuz 1438    Hızır: 86
1 MUHARREM 1444

Yılın 211. günü, Kalan Gün : 154
7. Ay, 31 Gün, 30. Hafta
Gündüzün kısalması 2 dakika - Ezânî sâat 1 dakika ileri alınır.

Bütün Müslümanların 1444 Hicrî Yılbaşılarını tebrik ederiz.

HİCRÎ KAMERÎ YILBAŞI (1 Muharrem 1444) 
TÜRK-İŞ’in kuruluşu (1950) - Kızılerik Fırtınası

26 Temmuz 2022 Salı

 

Bir Ayet: De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. 

(En’âm, 6/162)


Hayatı bereketsizleştiren kazanç: Faiz (Riba)

Faiz, belli malların değişiminde elde edilen fazlalığı veya verilen borca karşılık alacaktaki artışı ifade eder. Dinimiz, gerek borç verirken gerekse alış veriş esnasında satıcının veya alıcının diğerini aldatarak zarara uğratmasını ve haksız kazanç elde etmesini yasaklar. İslam, faizin yerine, “karz-ı hasen” yani ihtiyaç sahibi bir Müslümana Allah rızası için borç vermeyi teşvik eder. Allah’ın rızasını kazanmak için verilenlerin karşılığının kat kat ödeneceğini bildirir. Böylece borca karşılık faiz alarak borçluyu sömürmenin İslam’ın genel ilkeleriyle, zekât, sadaka, infak anlayışıyla zıtlığı gözler önüne serilir. Faizin yaygınlaştığı toplumda, ihtiyaç sahibi zor durumda kalırken sermaye sahiplerinin gücü artar; emek sarf ederek, alın teriyle, helâl yollardan kazanma düşüncesi değer kaybeder. İflaslar, intiharlar, yıkılan aileler, bozulan toplumsal düzen ile faiz yalnızca malı değil, hayatı bereketsizleştirir, küçük kârlar uğruna dünya ve âhiret hayatı tehlikeye atılır.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ

BOŞ VAKİT ÇOK KIYMETLİ


                                                        Bugün 26 Temmuz 2022 Salı;

                                                    Özür dileyecek davranışlarını azalt! 

                                                                Hadîs-i Şerîf

    İnsan, dünyaya oyun ve eğlence için gelmemiştir. Dünya iş ve kazanç yeridir. Dünya âhıretin tarlasıdır. Burada ne ekilirse, âhırette o biçilecektir. Boş vakit fırsat ve ganîmettir. Faydalı iş yapmadan vakit geçirmek vakti öldürmek olur. Dünyada yapılan her işin, her nefesin hesabı kıyâmette sorulacaktır.

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Kıyâmet günü, herkes ömrünü ve gençliğini nerelerde geçirdiğinden, malını nereden kazanıp nerelere harcadığından ve ilmi ile amel edip etmediğinden sorguya çekilecektir.”        [Tirmizî]

Ömür, ilim, mal ve beden, Allahü teâlânın kullarına verdiği bir sermayedir. Bu sermayeyi Allahü teâlânın bildirdiği yerlerde harcamalıdır. Vakit geçtikten sonra pişmanlığın faydası olmaz. Onun için gençliğin, malın, sağlığın kıymetini bilmeli, dünyada âhıreti kazanacak işler yapmalıdır.

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: 
“Beş şeyden önce beş şeyin kıymetini bil! İhtiyarlıktan önce gençliğin, hastalıktan önce sağlığın, meşgûliyetten önce boş vaktin, fakirlikten önce zenginliğin ve ölümden önce hayatın kıymetini bil!”     [Ebû Nuaym]


22 Temmuz 2022 Cuma

Az sadaka çok bela defeder

 

Bir Hadis: Müslüman, dilinden ve elinden insanların selâmette olduğu kişidir. Mümin ise insanların canları ve malları konusunda (kendilerine zarar vermeyeceğinden) emin oldukları kişidir. (Nesâî, Îmân, 8)


Fakire el uzat, derdini gider. O zaman sıkıntın ve derdin biter. Atalar sözüne kulak ver, dinle: “Az sadaka çok belayı def eder.”

Sadaka vermek, ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmak, bir yetim çocuğu okşamak, bir yoksulu gözetmek, bir hastanın hatırını sormak, insanı nasıl da mutlu eder… Yardım edilenin gözlerine, yüzüne, davranışlarına yansıyan mutluluk, yardım edenin yüreğinde yankısını bulur. Manevi huzur gönül doyurur. İyi niyetle insanlığın hayrına yapılan her iş, sergilenen her hareket ve davranış bir sadakadır. Verecek paramız mı yok, güzel sözler söyleyelim, güzel davranışlar sergileyelim. “Güler yüz sadakadır.” sözünü hiç unutmayalım. Az da olsa sadakalarımız, hayırlı yollardaki adımlarımız, güzel niyetimiz, saygı ve sevgiyle güzelleşen davranışlarımız hayatımızı anlamlandırır. Bize huzur ve mutluluk armağan eder. Her güzel işi sadaka olarak gören, onu sevapla ödüllendiren inancımız, sadakalarla hayatını güzelleştiren insanı, ebedî cennetle ödüllendireceğini müjdeler.

KAYNAK: DİYANET takvimi

19 Temmuz 2022 Salı

 

    Noble Drilling Energy, merkezi Teksas'ta bulunan hidrokarbon araştırmaları yapan bir şirket. Ekim 2020'de ABD'li petrol&gaz devi Chevron tarafından 5 milyar dolara satın alındı. Noble'in ABD'deki kuyularına ek olarak Doğu Akdeniz'de İsrailli Delek Drilling ile ortak olduğu kuyuları var. Noble Enerji'nin borcu çok yüksekti. Chevron, kar elde edebilmek için Noble’ın Doğu Akdeniz’deki olanaklarını paraya çevirmek durumundaydı. Bu satın almadan bir süre sonra ABD'nin Yunanistan’ın EastMed gaz boru hattı projesine olan desteğini geri çektiği açıklaması geldi. Haritaya Dikkat: Leviethan İhracat Güzergahları
Haritada Leviathan Ortakları mühendislerinin hazırladığı, Türkiye'ye deniz altından boru hattı döşenmesi fikri KKTC SULARINDAN geçmesini öngörüyor. Haritada bu hat göreceli olarak zaten çok açık görülebiliyor. 560 milyar metreküp teknik olarak geri kazanılabilir gaz ile Leviathan, Akdeniz'deki ikinci en büyük doğal gaz rezervuarı ve bölgedeki en büyük ikinci üretim varlıklarından biri. Leviethan Rezervuar Aralık 2010'da Noble Enerji tarafından keşfedildi. Leviathan'dan doğal gaz üretimi, Aralık 2019'da zamanında ve bütçe dahilinde başladı ve o zamandan beri İsrailMısır ve Ürdün'de gaz arzının temel taşı haline geldi. Leviathan Gaz Sahası, İsrail MEB'inde, Hayfa kıyılarından yaklaşık 130 km uzaklıkta yer alıyor. Haritadaki hayali EastMed gaz boru hattı devre dışı, sadece Mısır ve Ürdün'e sevkiyat var, Ayrıca, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından Avrupa'nın doğal gaz sorununa alternatif arayışlarında bölgenin yüksek potansiyeli nedeniyle İsrail-Türkiye-KKTC seçeneği kuvvetlendi. Haritada yıllar öncesine dayanan fikir, İsrail'in deniz aşırı en büyük doğal gaz sahası Leviathan'dan KKTC SULARINDAN 🇹🇷'ye deniz altından boru hattı döşenmesi olarak özetleniyor. Türkiye'ye ulaşacak gazın ardından Rusya'dan uzaklaşmak isteyen güney Avrupa ülkelerine gönderilmesi planlanıyor. Türkiye'ye boru hattı bağlamında arka planda İsrail ile işler ilerlemeye devam ediyor. Projeye göre, takasla Azerbaycan gazından Avrupa’ya daha çok gaz serbest bırakılırken Doğu Akdeniz gazı hem Avrupa'da hem de Türkiye’de tüketilecek. Azerbaycan gazının Avrupa için önemi üzerine Avrupa'da yazılan makalelerdeki artış bundan ötürü. Her şey birbiriyle son derece bağlantılı. Biraz sabırlı olmamız gerekecek.

Avrupa İklim Yasası

 

AB’nin iklim temelli hedeflerinin sağlanmasına yönelik attığı politik adımlardan biri de Avrupa İklim Yasası’dır. Paris Anlaşması çerçevesinden sonra Avrupa Yeşil Mutabakat’ını onaylayan AB, bu yasa yoluyla iklim hedeflerinde geri dönüşsüzlüğün teminini sağlamayı hedeflemektedir. 

Yasa, 9 Temmuz 2021’de Resmi Gazete’de yayımlanmış ve 29 Temmuz 2021’de yürürlüğe girmiştir. 

Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın temel unsurlarından biri olup Avrupa ekonomisi ve toplumu için 2050 yılına kadar iklim-nötr hedefinin bağlayıcı mevzuata yazılmıştır. 

Yasa ayrıca, net sera gazı emisyonlarının 2030 yılına kadar 1990 seviyelerine kıyasla en az %55 oranında azaltılması için de ara hedef belirlemektedir. 

İklim-nötr hedefi, 2050 yılına kadar başta emisyonları azaltarak, yeşil teknolojilere yatırım yaparak ve doğal çevreyi koruyarak bir bütün olarak AB ülkeleri için net sıfır sera gazı emisyonu elde etmek anlamına gelmektedir. 

Yasanın 2050 hedeflerine ulaşmak için önerdiği adımlardan ülkemiz için de önemli olan biri de Komisyonun Temmuz 2021’de bir öneride bulunduğu daha iddialı bir Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişikliği ve Ormancılık (AKAKDO) düzenlemesiyle AB’nin karbon havuzunu geliştirme ihtiyacının tanınmasıdır. 

Yasa, ekonominin farklı alanlarında iklim-nötr hedefine giden yolu çizen sektörlere özel yol haritaları hazırlamak için sektörlerle etkileşim kurma taahhüdü sunmaktadır. Bu sektörlerin en önemlilerinden biri tarım sektörüdür ve yasanın sunacak olduğu tarım çerçevesi AB tarımının dönüşümünde olduğu kadar Paris Anlaşması’na taraf olan ülkemizin tarımsal üretim yapısının da ikim temelli dönüşümünde rol oynayacaktır. 

Yasanın hedefleri; 

• 2050 iklim-nötr hedefini tüm politikalarla, sosyal açıdan adil ve uygun maliyetli bir şekilde karşılamak için uzun vadeli seyahat yönünü belirlemek, 

• 2050 yılına kadar Avrupa’yı iklim açısından nötr olma yolunda sorumlu bir yola sokmak için daha iddialı bir AB 2030 hedefi belirlemek, 

• İlerlemeyi izlemek için bir sistem oluşturmak ve gerekirse daha fazla işlem yapmak, • Yatırımcılar ve diğer ekonomik aktörler için öngörülebilirlik sağlamak ve 

• İklim-nötre geçişin geri döndürülemez olduğundan emin olunmasını sağlamaktır.

Avrupa Yeşil Mutabakatı

 

Avrupa Yeşil Mutabakatı, 2019 yılının Kasım ayında açıklanan ve AB’nin sera gazı emisyonlarının azaltılması, yenilenebilir enerji kullanımı gibi hassasiyetlerini ileri taşıyan, çevre ve sürdürülebilirlik konularında atacağı adımların taahhüdü niteliğinde olan bir inisiyatifler paketidir. 

AB, Mutabakat kapsamında 2050 yılında karbon-nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koymuştur. Ayrıca ekonomik büyümenin kaynak kullanımına bağlılığının sona ermesini, kimsenin ve hiçbir bölgenin geride bırakılmamasını hedefleyen bir büyüme stratejisidir. 

AB’nin sürdürülebilirlik ve kapsayıcı büyüme stratejisi olma özelliği taşıyan AB Yeşil Mutabakatı’nın merkezinde olan hedeflerden biri de sürdürülebilir gıda sistemlerinin sağlanmasıdır. Bu hedef doğrultusunda geliştirilmiş stratejilerden biri Çiftlikten Çatala Stratejisi’dir. 

Bu strateji gıda sistemlerini adil, sağlıklı ve çevre dostu hale getirmeyi amaçlayan Avrupa Yeşil Mutabakatının merkezinde yer almaktadır. Bu strateji ile günümüzde küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık üçte birini oluşturan, büyük miktarda doğal kaynak tüketen, biyolojik çeşitlilik kaybına ve olumsuz sağlık etkilerine neden olan ve tüm aktörler için adil ekonomik getiri ve geçim kaynaklarına izin vermeyen gıda sistemlerinin yeniden tasarlanması hedeflenmektedir. 

Gıda sistemlerinin sürdürülebilir bir şekilde yeniden inşası yoluyla, gıda değer zincirindeki yer alan tüm elemanlar için de yeni fırsatlar getirmesi yeni teknolojiler ve bilimsel keşifler, artan kamu bilinci ve sürdürülebilir gıda talebi ile birlikte tüm paydaşlara fayda sağlanması hedeflenmektedir. 

Bu temel hedef çerçevesinde stratejinin hedefleri; 

• Çevre üzerinde nötr veya olumlu etkiye sahip olmak, 

• İklim değişikliğinin azaltılmasına ve etkilerine uyumun sağlanmasına yardımcı olmak, 

•Biyoçeşitlilik kaybını tersine çevirmek, 

• Herkesin yeterli, güvenli, besleyici, sürdürülebilir gıdaya erişebildiğinden emin olarak gıda güvenliği, beslenme ve halk sağlığını sağlamak ve 

• Daha adil ekonomik getiriler üretip AB tedarik sektörünün rekabet gücünü artırırken ve adil ticareti teşvik ederken gıdaların uygun fiyatlarının korunmasıdır. 

Bu hedefler ile AB, ticaret politikaları ve uluslararası iş birliği araçları yoluyla sürdürülebilir tarım-gıda sistemlerine küresel geçişi destekleyecektir.

KAVRAMLAR

 

“İklim Değişikliği ve Tarım” konusuna vakıf olabilmek için konu kapsamında öne çıkan bazı kavramların bilinmesi gerekmektedir. Aşağıda yer alan bazı kavramların tanımlamaları sunulmuştur. 

İklim: Sıcaklık, nem, atmosfer basıncı, rüzgâr, yağış ve diğer meteorolojik olayların belirli zaman içerisindeki ortalaması olarak tanımlanır. 

İklim Değişikliği: Karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı biçimde küresel atmosferin bileşimini bozan insan kaynaklı sera gazı salımları sonucu oluşan küresel ısınmanın iklim sistemlerinde meydana getirdiği değişiklik anlamına gelmektedir. 

Küresel Isınma: Fosil yakıtların kullanımı, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma ve sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleriyle atmosfere salınan sera gazları birikimlerindeki hızlı artışın doğal sera etkisini kuvvetlendirmesi sonucunda yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artış anlamına gelmektedir. 

Gıda Güvenliği: Piyasaya yeterli miktarda ürünün arz edilmesi, bu ürünlere fiyatlar bakımından da erişilebilirliğin sağlanması, ürünlerin sağlık, hijyen ve kalite bakımından güvenilir olması ve bu üç bileşenin “sürdürülebilirliğinin sağlanması” anlamına gelmektedir. 

Uyum: Tarımsal sistemlerin, iklim değişiklinin etkilerine uyum sağlama yeteneğini arttırmaya yönelik insan müdahalesi ve uygulamalardır. 

Azaltım: Sera gazı yutaklarını geliştirmeye veya bu gazlara yol açan kaynakları azaltmaya yönelik insan müdahalesidir. 

Sera Gazları: Dünyanın yüzeyinden, atmosferin kendisinden ve bulutlardan yansıyan, yeryüzüne ait ışınım spektrumunun belirli dalga boylarındaki ışınımını soğuran ve yansıtan; atmosferi oluşturan doğal veya insan kaynaklı gaz özelliğindeki maddelerdir. 

Sera Etkisi: Sera gazları dünyadaki ısının uzaya kaçmasını engelleyerek dünyamızı yaşanabilir hale getirmektedir. Bu ısı tutma olayına sera etkisi denir. 

Karbon Yutağı: CO₂’i atmosferden yutarak depolayan doğal veya insan yapımı sistemlerdir.

18 Temmuz 2022 Pazartesi

İleti̇şi̇mi̇ Kopardık

 

İletişim bugün yaşadığımız hayatın en önemli gerçeği. Hepimizin dilinde günlük hayatın içinde sıkça telaffuz ediyoruz ama bu kelimenin anlam karşılığını yeterince yerine getiremiyoruz. Çünkü;

1) Konuşurken karşı tarafın bizi ne kadar anlayabileceğini dikkate almıyoruz.

2) Sen dili kullanıyoruz oysaki sen dili karşı tarafta suçlayıcı bir duygu yaratır.Buda bizi dinlerken kişinin odaklanmasını engeller.

3) Karşımızdaki kişilerle iletişim kurarken yeterince empatik yaklaşmıyoruz.

4) İletişimde sağduyulu yaklaşımı gösteremiyoruz.

5) Konuşmayı iletişim zannediyoruz.

  Oysaki iletişim karşılıklı birbirini anlayabilme becerisidir.

İletişim beden dilimizi, jest ve mimiklerimizi, dinleme becerimizi de dahil olduğunda    gerçekleşen bir olgudur. İletişim;hayatımızın her alanında gerek aile hayatımız da gerek iş hayatımızda gerekse toplumsallaştığımız her alanda her sektörde en önemli argümanımızdır.

Kısacası insanın olduğu her yerde var olan ve doğru kullanıldığında hayat kurtaran bir gerçektir.

Peki iletişimde nasıl geri gittik ? Nasıl birbirimizden bu denli  uzaklaştık ? Bana göre bu iletişim kopukluğunun sebebi; iletişim araçları ve kanalları birebir iletişimi  diyalogları sekteye uğratmıştır.Bizler yüz yüze iletişimin yerine tv, telefon, internet, sosyal medya araçları ile iletişim kurmayı tercih ettik.Karşılıklı iletişim kurma becerisi gerektirmeyen  bu durum toplumda  maalesef her geçen gün iletişimde ki maneviyatı, samimiyeti, sıcaklığı kısacası iletişimdeki doğallığı kaybettirdi. Bizler gün geçtikçe sosyalleşmekten, bireyselleşmeye yöneldik ve iletişim araçları ile yapılan sanal iletişimin ağına  düştük.Yüz yüze iletişim genel anlamda çok daha değerli ve daha gerçekçidir. Gelişen teknolojiyle birlikte uzaktan iletişim hayatımızda tamamıyla söz sahibi konumundadır. Sorun şu ki, insanların ihtiyacı birbirlerinin yüzlerini aynı fiziksel ortamda görmeleri gerekirken,ekranlarda görmek hem iyi, hem de iyi değildir. İyisi hiç yoktan iyidir. İyi olmayan tarafı ise, insanları birbirine bağlayan sosyal bağların gittikçe zayıflamasıdır.

Peki iletişimi artırmak için neler yapabiliriz ?

İletişimi daha iyi hale getirmek için;

- İletişim kurarken zamanlamaya önem vermelisiniz.

Doğru iletişimi yanlış zamanda kurmak, iletişimin kalitesini düşürecektir.

-İnsanlar saygı duydukları ve sevdikleri kişilerle iletişim kurmayı severler. İyi bir iletişim kurmak için karşı tarafa saygı duymak gerekir.

Özetleyecek olursak etkili bir iletişim; kendini tanımak,Kendini açmak ve kendini doğru ifade etmek karşımızdakini etkin ve ilgili dinlemek empati kurabilmek (kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koyabilmek) hoşgörülü ve önyargısız olmak, eleştirilere karşı açık olmak,beden dili, göz kontağı, hitap, ses düzeyi, etkili iletişimin olmazsa olmazlarıdır.Bu olguların dışında karşımızdakinin gözlerinin içine bakarak iletişimi başlattığımız,etkin dinlemeyle konuşmaya teşvik ettiğimiz karşımızdakinin dünyasının kapılarını aralayarak duygularını tam olarak anladığımızı hissettirdiğimiz iletişim sürecinin sihirli anahtarıdır.Bu anahtara sahip olanlar çocukları için destekleyici bir ebeveyn; eşleri için samimi bir hayat arkadaşı; iş ortamında uyumlu bir mesai arkadaşı olurlar. Bu kişiler ruhsal olarak ta olgunlaşmış kişilerdir.

Yazımı Konfüçyus'un şu sözü ile bitirmek istiyorum.

"İnsanları geçimsiz yapan sevgisizliktir.

Birbirine düşman eden iletişimsizliktir.

Güzellikten yana ne varsa

yok eden ise ilgisizliktir."

İletişimi koparmayalım

kalın sağlıcakla !!!

Kaynak Kategorileri Bazında Sera Gazı Emisyonları

 

    Kaynak kategorileri bazında sera gazı emisyonu dağılımı; konutlar ve kamu binaları, ticari binalar ve sokak aydınlatması, imalat sanayii ve inşaat, enerji endüstrisi ve ulaşım bazında ön plana çıkmaktadır. Konutlar ve kamu binaları özelinde doğal gaz, elektrik, kayıp elektrik, yerli kömür, ithal kömür, LPG ve odun kullanımı kaynaklı emisyonlar sırasıyla; % 50,7 % 27,3, % 1,6, % 1,4, % 17,6, % 1,1 ve % 0,4’tür. 

İklim Değişikliği ve Ankara

 

Ankara; Kızılırmak ve Sakarya nehirlerinin kolları arasındaki coğrafyada büyük bir bölümü İç Anadolu bölgesinde yer almakta olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentidir. 25.437 km2 yüzölçümü ile Türkiye’nin en büyük üçüncü ve 5.639.076 kişi nüfusu ile ise en kalabalık ikinci şehridir14 .

Geniş yüzölçümünün aksine nüfusun büyük çoğunluğu merkezde toplanmıştır. Bununla birlikte, çevre ilçelerdeki yoğun tarımsal faaliyetlere ek olarak, termal turizm ve kültür turizmi de özellikle son yıllarda önemli gelişme gösteren faaliyetler olarak öne çıkmaktadır. Ankara’nın merkezi ise üniversitelerin, teknoparkların, sanayi bölgelerinin, güçlü sektör kümelerinin, üst düzey bürokrasinin, uluslararası kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının yoğunlaştığı bir alandır. Bütün bu özellikler başkent Ankara’yı, ekonomik, sosyal, beşeri ve entelektüel sermayeye sahip bir bölge yapmaktadır. Ankara, 2014 yılı verilerine göre 187 Milyar TL ile gayri safi yurt içi hasılada (GSYH) İstanbul’dan sonra en yüksek payı alan ikinci ildir. Dış ticaret bakımından ise ülkemizin %5’lik payına sahiptir. Türkiye’de iş gücüne dâhil nüfusun %7’si Ankara’da istihdam edilmektedir. Ankara ekonomisinin sektörel bileşenleri incelendiğinde, hizmet ve sanayi sektörleri ağırlıklı bir ekonomik yapı oluştuğu ve kırsal kesimin ekonomik faaliyetlerini oluşturan tarımın payının oldukça sınırlı kaldığı görülmektedir. Ankara’da istihdamdaki toplam nüfusun %73’ü hizmetler, %24’ü sanayi, %3’ü ise tarım sektöründedir15. İmalat sanayiinde teknoloji kullanım durumuna bakıldığında orta ve orta yüksek teknolojilerin payının diğer bölgelere nazaran yüksek olduğu görülmektedir. Tarımın genel ekonomik yapıda payı düşük olmakla birlikte, ürettiği katma değer bakımından ve işlenebilir tarım arazisi büyüklüğü bakımından Türkiye’nin öne çıkan illerindendir. 25 ilçeden oluşan Ankara’da genel olarak karasal iklim hâkimdir ve yaygın bitki örtüsü bozkırdır. Geniş bir arazide bulunduğundan iklim değişiklikleri görmek mümkündür. İç Anadolu iklimi olan step ikliminin yanı sıra kuzey bölgelerde Karadeniz iklimi özelliklerinden ılıman ve yağışlı iklim özellikleri görülmektedir. Karasal bölgelerde kışlar soğuk yazlar ise sıcaktır16 . Gerek Ankara’nın yağış verileri ile sıcaklık değerlerindeki değişimler gerekse iklim değişikliği ile ilgili ulusal ve küresel ölçekli öngörüler doğrultusunda Ankara’nın orta vadede iklim değişikliğine bağlı ortaya çıkacak olan kuraklık ve ona bağlı sorunlar ile karşılaşması beklenmektedir. IPCC’nin senaryosunda gerekli önlemler alınmadığı takdirde Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklıkların 2050 yılına kadar 2,5 - 4 oC yükseleceği kaydedilmiştir17. Türkiye’nin güneyinin ciddi kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kalacağı, kuzey bölgelerde ise sel riskinin artacağı belirtilmiştir. Ankara da kuraklığa maruz kalacak iller arasında sayılmıştır. Ankara’da iklim değişikliği konusu ile ilgili göstergeler uzun dönemde bazı değişimlerin yaşandığını göstermektedir. Yıllık ortalama sıcaklık değişimleri, küresel sıcaklık artış eğilimiyle paralellik göstermektedir. Buna ek olarak, TÜİK’in illerde yaşam endeksi (2015) araştırma sonuçlarına göre18 Ankara’ya ilişkin değerler göz önüne alındığında gerek hava gerekse de gürültü kirliliği konuları Ankara için önlem alınması gereken alanlar olduğu görülmektedir.

Yapılan çalışmalar, Ankara kentinin iklim değişikliğinden etkilenebilirlik derecesini “yüksek derecede zarar görebilir” olarak belirlenmiştir19. Bu kapsamda Ankara Büyükşehir Belediyesi, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için ‘İklim Değişikliği ve Uyum Şube Müdürlüğü’nü kurmuş ve iklim değişikliği ile mücadelede sera gazı emisyonlarını azaltacak şekilde çalışmalar gerçekleştirmeyi istemektedir. Ankara İli Yerel İklim Değişikliği Eylem Planı’nın hazırlanmasıyla iklim değişikliğiyle mücadele ve iklim değişikliğine uyum konularında kapasitesinin arttırılması ve il düzeyinde farkındalık artışı hedeflenmektedir. 

YEŞİL HİDROJEN ENERJİSİ: TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİ VE AVANTAJLARI

 

Hidrojen; Yunanca’da, ὑδρογόνο (İdrogono, suyapan); Latince’de Hydrogenium; Osmanlıca’da Müvellidülmâ (suyapan) olarak adlandırılmaktadır.

Hidrojen, kimyasal sembolü “H” olan, 1 atom sayılı ametaldir. Standart sıcaklık ve basınç altında renksiz, kokusuz, metalik olmayan, tatsız, oldukça yanıcı ve H2 olarak bulunan bir diatomik gazdır. 1.00794 g/mol’lük atomik kütlesi ile tüm elementler arasında en hafif elementtir.

Evrenin temel enerji kaynağı hidrojendir. Güneş ve yıldızların termonükleer tepkiye göstermiş olduğu ısının yakıtı hidrojen elementidir. Normal şartlarda gaz halinde bulunur ve renksiz, kokusuz bir gazdır. Elementler içinde en hafifi olmasına rağmen bilinen tüm yakıtlar içerisinde birim kütle başına en yüksek enerji içeriğine sahiptir.

Güneş ve diğer yıldızların termonükleer tepkimeye vermiş olduğu ısının yakıtı hidrojen olup, evrenin temel enerji kaynağıdır. -252.77 °C’de sıvı hale getirilebilir. Sıvı hidrojenin hacmi gaz halindeki hacminin sadece 1/700’ü kadardır. Hidrojen bilinen tüm yakıtlar içerisinde birim kütle başına en yüksek enerji içeriğine sahiptir. 1 kg hidrojen 2,1 kg doğalgaz veya 2,8 kg petrolün sahip olduğu enerjiye sahiptir. Ancak birim enerji başına hacmi yüksektir.

Hidrojenin Tarihçesi

Hidrojen 1500’lü yıllarda keşfedilmiş, 1700’lü yıllarda yanabilme özelliğinin farkına varılmış, evrenin en basit ve en çok bulunan elementi olup, renksiz, kokusuz, havadan 14,4 kez daha hafif ve tamamen zehirsiz bir gazdır. Hidrojen gazını yapay olarak ilk defa T. Von Hohenheim tarafından güçlü asitlerle metalleri karıştırarak elde etmiştir. Bu kimyasal reaksiyon sonucu elde edilen bu yanıcı gazın yeni bir element olduğunun farkına varamamıştır. 1671 yılında hidrojen Robert Boyle tarafından demir çubuk ve seyreltik asit çözeltilerinin reaksiyonu sonucu üretilerek yeniden keşfedilmiştir. 1766 yılında Henry Cavendish metal asit reaksiyonuyla elde edilen, havada yanan, yandığı zaman su açığa çıkaran hidrojenin ayrı bir element olduğunun farkına varmıştır. Cavendish’in hidrojenle tanışması cıva ve asitlerle yaptığı deneyler zamanında olmuştur. Başlangıçta hidrojenin cıvayı oluşturan birimlerden biri olduğunu, cıvanın asitle reaksiyonundan ortaya çıktığını düşünmüş, buna rağmen hidrojenin pek çok önemli özelliğini gerçekçi şekilde tasvir edebilmiştir. 1783’te Antoine Lavoiser,Laplace ile Cavendish’in bulduklarını tekrarlarken, yandığı zaman su üreten bu gaza hidrojen adını vermiştir.

Hidrojenin Fiziksel Özellikleri Nelerdir?

Hidrojen, renksiz, kokusuz, metalik olmayan, tatsız, oldukça yanıcı bir diatomik gazdır. Periyodik tablodaki en hafif elementtir. Hidrojen, helyum elementinden sonra sıvılaşması en güç gazdır. Ayrıca yoğunluğu 0,09 kg/m³’tür. Bu da onu yoğunluğu en düşük olan gaz yapar.

Hidrojenin Kimyasal Özellikleri Nelerdir?

Hidrojen, 1A grubunda yer almasına karşın metal değildir, ametaldir. Hidrojen atomu artı elektrik yüklü bir proton içeren bir çekirdek ile bu çekirdeğin çevresinde dolanan eksi elektrik yüklü bir elektrondan oluşur. Hidrojen atomları çiftler halinde birleşerek hidrojen moleküllerini oluştururlar. Hidrojen, kimyasal açıdan periyodik tablodaki I. ve VII. grup elementlerine benzer. Metallerle oluşturduğu bileşiklerinde hidrojen atomu ikinci bir elektron alarak eksi yüklü hidrür iyonu oluşturur.

Ametallerle yaptığı bileşiklerinde ise elektronunu paylaşarak, • Metan • Amonyak • Su • Hidrojen klorür gibi

Kovalent bağıyla bağlanmış moleküller oluşturur. Bazı durumlarda kovalent bağı kolayca kırılır. Böylece ortaya artı yüklü hidrojen iyonu ve başlangıçtaki molekülün geri kalan bölümündeki eksi yüklü iyon ortaya çıkar. Özellikle sulu çözeltilerdeki çoğu asidin özellikleri hidrojen iyonun varlığından kaynaklanır. Hidrojen, flüor ile son derece düşük sıcaklıklarda bile şiddetle tepkimeye girerken, diğer elementlerin çoğuyla ısı yardımıyla ya da bir katalizör eşliğinde tepkimeye girer.

Hidrojenin bilinen üç izotopu vardır.

• İlki H simgeli bildiğimiz hidrojendir. Diğer adı protyumdur. Bu %99,98’ini oluşturur. • D simgeli ağır hidroje ya da döteryum geri kalan bölümünü oluşturur. ilk olarak 1931 yılında gözlendi. Günümüzde suyun ayrımlı elektroliziyle elde edilir. Su ağır suya dönüşür ve 500 santigrat derecede magnezyum aracılığıyla indirgenir. • T simgeli radyoaktif trityum ise bütünün içinde çok az bir kesimi oluşturur. Eser miktarda bulunur. Yapay olarak da elde edilebilir. yarı ömrü 12,26 yıldır.

Hidrojenin oksijenle yanması sonucu yaklaşık 2600 santigrat derecelik bir sıcaklık meydana gelir. Hidrojen moleküllerinin bir elektrik arkı ya da akkor bir tungsten teli yardımıyla ayrıştırılması sonucunda oluşan hidrojen atomlarının yeniden birleşmesiyle de 3400 santigrat derecenin üzerinde sıcaklık elde edilir. Hidrojenin en yaygın doğal izotopu, nötronsuz protiyumdur. Hidrojen pek çok elementle bileşik verebilir, suda ve pek çok organik molekülde bulunur. Suda çözünen moleküller arasındaki asit-baz tepkimlerinde önemli rol oynar. Schrödinger denkleminin analitik olarak çözülebildiği tek nötral molekül olduğu için, hidrojen atomunun enerji basamakları ve bağ özellikleri kuantum mekaniğinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Isı ve patlama enerjisi gerektiren her alanda kullanımı temiz ve kolay olan hidrojenin yakıt olarak kullanıldığı enerji sistemlerinde, atmosfere atılan ürün sadece su ve/veya su buharı olmaktadır. Hidrojen petrol yakıtlarına göre ortalama %33 daha verimli bir yakıttır. Hidrojenden enerji elde edilmesi esnasında su buharı dışında çevreyi kirletici ve sera etkisini artırıcı hiçbir gaz ve zararlı kimyasal madde üretimi söz konusu değildir. Isı ve patlama enerjisi gerektiren her alanda kullanımı temiz ve kolay olan hidrojenin yakıt olarak kullanıldığı enerji sistemlerinde, atmosfere atılan ürün sadece su ve/veya su buharı olmaktadır. Hidrojen petrol yakıtlarına göre ortalama %33 daha verimli bir yakıttır. Hidrojenden enerji elde edilmesi esnasında su buharı dışında çevreyi kirletici ve sera etkisini artırıcı hiçbir gaz ve zararlı kimyasal madde üretimi söz konusu değildir.

Hidrojen Nasıl Keşfedilir?

Bolluk bakımından dünya yüzeyinde bulunan elementler arasında dokuzuncu sırada yer alır. Yer kütlesinin yaklaşık yüzde 0,9’u hidrojendir. Evrende ise en bol bulunan elementtir. Tüm madde kütlesinin yaklaşık yüzde 75’ini oluşturur.

Hidrojen, • Karbonla ve diğer elementlerle yaptığı bileşikler halinde bütün hayvansal ve bitkisel maddelerde, • Kömürde, • Petrolde bulunur, • Su kütlesinin yaklaşık yüzde 11’ini oluşturur. Basit hidrojen maddesinin molekülleri, iki atomdan oluşurlar. Belirgin biçimde azalan bolluk sırasına göre sıralandığında en önemlileri; • H2 (molekül haldeki hidrojen) • HD (karışık hidrojen) • D2 (molekül haldeki döteryum)

Bütün bu maddelerin kimyasal özellikleri aynıdır. Fakat, kütleleriyle bağlantılı olarak fiziksel özellikleri farklıdır. Hidrojen Nerelerde Kullanılır? • Elektrik enerjisi üretiminde, • Amonyak elde etmek, • Kömür benzin elde etmek, • Sıvı yağlardan katı yağ üretimi elde etmek, • Organizk bileşiklerin sentetik olarak elde elde etmek, gibi alanlarda kullanılır.

Hidrojen Bombası Nedir?

Hidrojen bombası, kontrolsüz termonükleer sağlayabilen oldukça yıkıcı bir yapısı bulunan diğer adıyla füzyon bombası da denilen bir silahtır. Hidrojen atomlarının birleşerek helyum atom yapısına dönüştüğü temonükleer tepkime sonucunda ortaya çıkmaktadır. Temelde, izotopları olan döteryum ve trityum çekirdeklerinin kaynaşması ve bu olaydan sonra ortaya çıkan reaksiyonun tekrar etmesi sonucunda hidrojen bombası oluşmaktadır.

KAYNAK: https://www.enerjiportali.com/hidrojen-nedir-nerelerde-kullanilir/

HİDROJEN ENERJİSİ

Hidrojen enerjisini kısaca, doğada bileşikler halinde bulunan hidrojenin dönüştürülmesiyle elde edilen enerji kaynağı olarak tanımlamak mümkündür Başka bir ifadeyle, bu enerji kaynağı hidrojen atomlarının oksijen atomlarından ayrılmasıyla ortaya çıkmaktadır. Son dönemlerde hidrojen enerjisi Paris anlaşması kapsamındaki karbonsuzlaşma hedeflerini gerçekleştirmek için kullanılacak enerji alternatiflerinden biri olarak görülüyor.

Hidrojen enerjisi farklı renklerle temsil edilen bir üretim sürecine sahiptir. Bunun anlamı, farklı enerji kaynaklarıyla hidrojen enerjisi üretilebilmesidir. Bunlar; fosil yakıtlarla üretilen gri hidrojen, doğal gaz ile üretilen mavi hidrojen, henüz deneme aşamasında olan metanın termal parçalanması ile elde edilen turkuaz hidrojen ve yenilenebilir enerji ile elde edilen yeşil hidrojen olarak sınıflandırılabilir. Yeşil hidrojen, hem Paris İklim Anlaşması’nın taahhütlerini yerine getirmek için hem de dünyadaki enerji sorununun çözümü için bir fırsat olarak görülüyor. Bugün itibarıyla, tüketimi gerçekleşen 70 milyon ton hidrojen, fosil kaynaklardan elde ediliyor. 30 yıllık süre zarfında ise hidrojen üretiminin yeşil kaynaklardan üretileceği öngörülüyor.

Bu minvalde, Japonya, sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak için yeşil hidrojene yatırım yaparken, Çin yıllık 180 milyon galon benzin kullanımını telafi edecek büyük bir yeşil hidrojen projesini onayladı. Çin bu yatırımlarla elektrik üretiminin yüzde 10’unu hidrojen enerjisinden karşılamayı hedefliyor. ABD ise New York’ta günde 500 Ton yeşil hidrojen üretilecek bir tesisi 2025 yılına kadar kurmayı planlıyor. Ayrıca, yakın dönemde Avrupa Birliği (AB) sınırları içinde 130 milyar dolarlık hidrojen enerjisi projesinin hayata geçirilmesi bekleniyor. Dahası, Yeşil Mutabakat belgesi dahilindeki 2050 yılında sıfır emisyon hedefi çerçevesinde AB liderleri 2030 ve 2050 hedeflerini gerçekleştirmek için 1 trilyon avro bütçe konusunda anlaştılar. İklim hedefleri çerçevesinde bütçenin, içinde yeşil (temiz) hidrojenin de bulunduğu projeler için kullanılması öngörülüyor. Dünya’da durum böyleyken Türkiye’nin de enerji stratejisi içinde hidrojenin yeri gün geçtikçe artıyor.

Türkiye’nin yeşil hidrojen potansiyeli

Türkiye, geçen günlerde Paris İklim Anlaşması'nı onaylamasıyla birlikte belirlediği 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda dönüşüm yol haritasını da buna göre şekillendirmekte. Bu dönüşüm içerisinde yeşil hidrojen, hem Türkiye’nin enerji ihtiyaçlarını karşılaması hem enerji ithalatına bağımlılığı azaltması hem de yeni bir ihracat kalemi oluşturabilecek olması açısından önemli bir yer edinecek alternatiflerden biri.

SHURA Enerji Dönüşüm Merkezi’nin yayımladığı "Türkiye’nin Ulusal Hidrojen Stratejisi için Öncelikli Alanları" isimli rapora göre, Türkiye 1,6 milyon ton yeşil hidrojen (4,6 milyon ton eşdeğer petrol) potansiyeline sahip. Pratikte bunun karşılığı Türkiye’nin yıllık enerji ihtiyacının yüzde 5’inin bu kaynak tarafından karşılanmasıdır. Aynı zamanda bu potansiyel, yaklaşık 45 milyar dolarlık yatırım fırsatı sunuyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez de "Hidrojen enerjisinin adını gelecekte sıklıkla duyacağız." diyerek Türkiye’nin enerji stratejisi içerisine bu enerji alternatifinin eklenmesi gerektiğini ifade ediyor. Buna göre, Türkiye’nin hidrojen enerjisine ilişkin ilk stratejisi, mevcut doğal gaz şebekesine hidrojen karıştırarak kullanmak ve bu yapılacak karışımın doğal gaz ithalat maliyetini azaltmaktır.

Yeşil hidrojen enerjisinin ikinci boyutu ise Türkiye’nin 1,6 milyon tonluk yeşil hidrojen potansiyelinin yeni bir ihracat malzemesi olması konusudur. Buna göre, Türkiye’de üretilen hidrojen Avrupa’ya satılabilir. Bu konuya örnek olarak, Almanya’nın geçen yıl ortaya koyduğu ulusal hidrojen stratejisi kapsamında Türkiye’den yeşil hidrojen alınabileceğini belirtmesi gösterilebilir. Ayrıca, Azerbaycan gazını Türkiye üzerinden taşıyan Güney Gaz Koridoru ile Avrupa’ya hidrojen taşınabilir. Bu durum, hem Türkiye’nin Avrupa enerji güvenliğindeki rolünü pekiştirecektir hem de Türkiye’nin jeopolitik önemini arttıran bir başka unsur olacaktır.

Türkiye, yeşil hidrojen ile hem enerji çeşitlendirmesinde yeni bir hamle yapmış olacak, hem Paris Anlaşması'ndaki sıfır emisyon hedefine katkı sağlayacak bir kaynak elde edecek hem de ihracat imkanı sayesinde bölgedeki enerji jeopolitiğindeki pozisyonunu destekleyen yeni bir güç kazanacak

Enerji jeopolitiğinde yeşil hidrojenin önemi artıyor

Ezcümle, devletler gerek iklim değişikliği ile mücadele kapsamında belirlenen emisyon azaltımı ya da dekarbonizasyon gibi hedeflere ulaşmak için, gerekse de ülkelerin enerji ihtiyaçlarını karşılamak ve dışa bağımlılıklarını azaltmak için yenilenebilir enerjilere yöneliyorlar. Son dönemde enerji portföyü içerisinde yer bulan enerji kaynaklarından bir tanesi de yeşil hidrojendir. Bu durum enerji jeopolitiğinin önemli aktörlerinin yeşil hidrojene yaptıkları/yapacakları yatırımlarda görülebilir. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla hidrojen üretilmesi manasına gelen yeşil hidrojen enerjisini gündemine alan ülkelerden bir tanesi de Türkiye’dir. Konu Türkiye için ekonomiden dış politikaya, enerji güvenliğinden çevre korumaya kadar birçok açıdan önem arz ediyor. Türkiye, enerji güvenliğini sağlamak için çeşitlendirmeye gitmekte ve aynı zamanda da öz kaynaklarına yönelmektedir. Bu kapsamda yenilenebilir enerjiler Türkiye’nin enerji portföyünde önemli bir yer tutmaya başladı.

Enerji dönüşümü konusunda gündeme gelen kaynaklardan bir tanesi de yeşil hidrojen. Türkiye, yüksek potansiyeli olan yeşil hidrojen ile hem enerji çeşitlendirmesinde yeni bir hamle yapmış olacaktır. Böylece enerji ithalatını ve/veya enerjide dışa bağımlılığını azaltabilecek ve Paris Anlaşması kapsamındaki sıfır emisyon hedefine katkı sağlayacak bir kaynak elde etmiş olacaktır. Ayrıca yeni ihracat imkanı sayesinde bölgedeki enerji jeopolitiğindeki pozisyonunu destekleyen yeni bir güç kazanmış olacaktır.

KAYNAKLAR:

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/yesil-hidrojen-enerjisi-ve-turkiye-nin-potansiyeli/2433441


Türkiye'nin, yüksek yenilenebilir enerji potansiyeliyle yeşil hidrojen üretiminde avantajlı olduğu ve gelecek 10 yılda yeşil hidrojenin Avrupa'ya ihracatının Türk ihracatçılar için önemli fırsatlar oluşturabileceği ifade ediliyor.

İklim değişikliğiyle mücadele ve 2050'de net sıfır emisyonu başarma hedefleri, dünyada yeşil hidrojene olan ilgiyi giderek artırıyor. Danışmanlık şirketi Wood Mackenzie'ye göre, politikalar hidrojen kullanımını ve teknolojilerini teşvik ederken Avrupa Birliği ve 17 ülkenin ulusal hidrojen stratejisi bulunuyor. Hidrojen endüstrisinde artan yatırımlar da büyümeyi tetikliyor. Sadece bu yılın ilk çeyreğinde hidrojene yapılan yatırım miktarı 4,5 milyar doları aştı ve bu alanda 55 yeni proje açıklandı.

Geleceğin enerji kaynağı olarak görülen hidrojene yatırımların artması beklenirken, öncelikli olarak doğal gaz ve yenilenebilir kaynaklardan hidrojen üretiminin ağırlık kazanacağı ve sonrasında üretimin tamamen yenilenebilir enerjiden sağlanacağı öngörülüyor. İklim değişikliğiyle mücadelede temiz enerji kaynaklarının daha fazla kullanılması ve bu projelerin finansmanı açısından hidrojenin yenilenebilir kaynaklardan üretilmesi önem arz ediyor.

Hidrojen talebi Avrupa kaynaklı büyüyor

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Yeşil Ekonomi ve İklim Eylemleri Direktör Yardımcısı Cristian Carraretto, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Paris Anlaşması'nda yer alan iklim hedeflerini başarmak için hidrojenin tek başına yeterli olmayacağını fakat ağır sanayi ve ulaşım başta olmak üzere bazı sektörler için kritik bir kaynak olacağını söyledi.

Bugün itibarıyla dünyada 70 milyon ton hidrojen tüketimi olduğunu ve bu üretimin tamamının fosil yakıtlardan sağlandığını belirten Carraretto, "Uluslararası Enerji Ajansı ve bazı kurumlar bu rakamın gelecek 30 yıl içinde 500 milyon tona çıkacağını öngörüyor." dedi. Carraretto, hidrojen üretiminin giderek arttığına dikkati çekerek, ilk olarak yenilenebilir enerji ve doğal gazdan hidrojen üretiminin ağırlık kazanacağını fakat gelecek 10-15 yıllık dönemde hidrojen üretiminin yeşil kaynaklardan sağlanacağını dile getirdi.

Cristian Carraretto, iklim değişikliğiyle mücadele ve projelerin finanse edilmesi açısından hidrojenin temiz kaynaklardan üretilmesinin önemli olduğunun altını çizdi. Doğal gaz boru hatları Avrupa'ya hidrojen gönderilmesinde kullanılabilir

Türkiye'nin yüksek yenilenebilir enerji potansiyelinin bu kapsamda avantaj oluşturduğuna işaret eden Carraretto, şöyle konuştu: "EBRD olarak henüz faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde bir hidrojen finansmanını desteklemedik fakat projeleri takip ediyoruz. Bu kapsamda, Türkiye dahil olmak üzere yenilenebilir hidrojen projelerini destekleyerek bu alanda yer almak istiyoruz. Hidrojen talebi şu anda ağırlıklı olarak Avrupa'dan kaynaklanıyor. Bu açıdan, Türkiye'de hidrojen üretimi yapılarak Avrupa'ya satılabilir. Azerbaycan gazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyan Güney Gaz Koridoru ile Avrupa'ya hidrojen taşınabilir. Türkiye elektrik piyasasını yeşil hale getirmek ve ekonomisini karbonsuzlaştırmak istiyorsa, yüksek yenilenebilir enerji potansiyelini bu alanda da kullanmalı." Carraretto, Türk şirketlerinin hidrojen konusunda çalışmaya başladığını ve hidrojeni iş modellerine nasıl entegre edebileceklerini konusunda araştırma yaptıklarını ifade etti.

EBRD Türkiye Yeşil Ekonomi ve İklim Eylemleri Yöneticisi Emre Oğuzöncül de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile hidrojen konusunda görüşmeler yaptıklarını söyledi. Türkiye'nin hidrojen alanında bir yol haritası oluşturması, yeşil hidrojen üretimi ve enerji portföyüne hidrojenin entegrasyonu alanında destek sağlamaktan memnuniyet duyacaklarını belirten Oğuzöncül, şunları kaydetti:

"Türkiye, Avrupa'nın en büyük altıncı ticari partneri. Türkiye'nin ihracatının neredeyse yarısı da Avrupa'ya. Önümüzdeki 10 yılda Türk ihracatçıları için yeşil hidrojen üretimi ve Avrupa'ya ihracatı önemli bir fırsat oluşturabilir. Türkiye'nin bu alanda potansiyeli var fakat şu an için belirlenmiş bir hidrojen hedefi yok."

KAYNAK:

https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/yesil-hidrojen-turkiyenin-avrupaya-ihracatinda-yeni-oyuncu-olabilir/2274314

Farklı uzmanlıklara sahip teknoloji profesyonellerinin güncel teknoloji gündemleri etrafında bir araya geldiği Ideaport, hidrojen enerjisinin kullanım alanları, maliyetleri, depolanması, taşınması ve güvenliği gibi konu başlıklarında bir araya gelerek karşılıklı deneyim ve fikirlerini paylaştı. Hazırlanançalışma, tüm dünyada giderek daha fazla önem kazanan “Hidrojen Enerjisi” konusunda Türkiye ve dünyadaki güncel durumu verilerle özetliyor.

Çalışmaya göre, Türkiye’nin toplam enerji ihtiyacının yüzde 5’inin yeşil hidrojen ile karşılanabilme potansiyeli bulunduğuna dikkat çekilirken, bu kapsamda 1,6 ton yeşil hidrojen ve bu hidrojenin sağlanması için 12 GW elektrolizör kapasitesi gerektiği belirtiliyor.

Çalışmada, AB’nin 2024’e kadar 1 milyon ton yenilenebilir hidrojen üretebilecek minimum 6 GW gücünde elektrolizör kurulumlarını destekleyeceği açıklanıyor. Bu kapsamda 2025-2030 arası için en az 40 GW ve 10 milyon ton yenilenebilir hidrojen üretimine çıkması hedeflendiği belirtilen çalışmada, 2030’dan itibaren ise yenilenebilir hidrojenin, karbondan arındırılması zor olan tüm sektörlerde geniş ölçekte kullanılması planlandığı ifade ediliyor.

Türkiye’nin de hidrojen ekosisteminin yaygınlaştırılması için yapılması gerekenler şöyle özetleniyor:

Ülkemizde hidrojen ekosisteminin yaygınlaştırılması için ilk yapılması gereken Hidrojen Mevzuatının ve ulusal hidrojen yol haritasının oluşturulmasıdır. Etkinlikler ile gençlerin hidrojen konusunda bilinçlendirilmesi sağlanmalı ve bu gençlerin gelecekte hidrojen konularında çalışmaya teşvik edilmesi hedeflenmelidir. Ülkemizi karbonsuzlaştırmaya götürecek fonlar acilen oluşturulmalıdır. 10 yıl boyunca rüzgâr ve güneş enerjisi için sağlanan proje/personel teşviklerinin bir benzeri hidrojen teknolojilerinde çalışan firmalar için de kamu eliyle yapılmalıdır. Yeşil hidrojene yatırım yapan firmaların sayıları artırılmalıdır. Hidrojen dönüşümü yapmak pahalı olsa da, hiçbir şey yapmamanın daha pahalı olduğu sıklıkla hatırlatılmalıdır. Yeşil hidrojen sadece net sıfır gazı olmayıp, enerji dönüşümünü güçlendiren ve oyunu değiştiren bir elementtir. Hidrojen yakıt pili destekli insansız hava araçları ile orman arazileri belirli aralıklarla taranarak yangın tehlikesi azaltılabilir. Yakın zamanda ülkemizde farklı noktalarda başlayan ve çok hızlı şekilde yayılan yangınlarda bu şekilde önceden fark edilerek önlem alınabilirdi. Yenilenebilir enerji ile bu tarz çevreci yaklaşımlar için AB proje teşviklerine başvurarak destek alınabilir. Savunma sanayi kuruluşları; özel sektör firmaları; araştırma kurumları; üniversiteler bir araya getirilerek dijital bir platform (havuz) oluşturulabilir. Tedarikçiler ya da çözüm önerisi sunan kuruluşlar ortak bir veri tabanına eklenebilir. Konu hakkındaki gelişmeler dijital platform üzerinden duyurulabilir, diğer kuruluşlardaki örneklere ve güncel bilgiye daha kolay ve şeffaf bir iletişim kanalı üzerinden ulaşılması sağlanabilir. AB’nin desteklediği ve finanse ettiği kuruluşlar üzerinden proje teşviği alınabilir. Kamunun kısa/orta/uzun vadeli yol haritasının çıkarılması gerekmektedir. Bu yol haritası tüm paydaşları tanımlamalıdır. Ve tüm paydaşlar bir havuzda toplanmalıdır. Yeşil hidrojenin geniş kapsamlı uygulama alanı bulması için önündeki en büyük engelin maliyet olduğu bilinen bir gerçektir. Bu bariyeri aşabilmek için öncelikle karar koyucuların motive edici teşvik metotları geliştiriyor olması gereklidir. Böylece, gri hidrojenden yeşil hidrojene geçiş mümkün olabilir. Sektörlerin kümelenmesinin önü bu şekilde açılmalıdır. Finansal kıstasları hariç bırakarak daha etkin çalışma ortamını yaratma yolunda karar alıcıların inisiyatif oluşturarak sektör oyuncuları ve bu konuda etkin çalışma yapan enstitü ve akademi camiasını bir araya getirerek özerk çalışma kümeleri oluşturması ve konulan hedefler ile çalışmaları takip ediyor olması gereklidir. Toplum bilinci oluşturulması gereklidir. Mevcut durumda, yenilenebilir enerji olarak bakıldığında sadece güneş ve rüzgâr enerjisi görülmekte ve bunlardan elektrik üretiminin hedef olduğu algısı vardır. Halbuki bu kaynakların bir girdi oluşturarak pek çok sektöre dokunacak yeşil H2 üretimine yapacağı katkı, konuyla ilgililer haricinde, toplumca bilinmemektedir. Bir diğer itici güç ise CO2 vergilerinin getirilmesi ve üretilen CO2 miktarı başına vergilendirmenin yapılmasıdır. Dolayısıyla özel sektörün yeşil enerji kaynaklarına yönelmesi konusunda çok daha ciddi şekilde çalışmasını ve yatırımlar gerçekleştirmesini sağlayabilecektir. Küresel ısınmanın karşısında vaktimiz yok. Bu yüzden gri hidrojeni aktif olarak kullanan firmaların acil olarak 2030 ve 2050 planlarını açıklayarak dönüşümlerini başlatmaları gerekmektedir. Küresel iklim olaylarının verdiği acıyı daha az hissetmek için önce toplumun bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Avrupa Birliği’nin topraktan tabağa sloganıyla başlattığı, sürdürülebilir tarım ve hayvancılık için çiftçilere devlet desteğinin yanında su yönetimine acil çözüm bulunmalıdır. 1,5°C’lik ısınma hedefini tutturmak için, yeşil enerjiye dönüşüm yol haritalarımız hemen çıkartılmalıdır. Bunun gelecek nesillere karşı sorumluluğumuz olduğu unutulmamalıdır.

KAYNAK:

https://temizenerji.org/2022/04/07/ideaportun-enerji-depolama-teknolojileri-hidrojen-enerjisi-calisma-ciktisi-yayinlandi/