29 Temmuz 2022 Tarihli ve 31907 Sayılı Resmî Gazete'de Türkiye için kritik önem arz eden ÇED düzenlemesi resmen yürürlüğe girdi. 2022 ÇED raporu almak isteyenleri yakından ilgilendiren gelişme.
Kaliteli, Sade, Açıklayıcı, Anlaşılabilir Ve Güncel Bilgiler
29 Temmuz 2022 Tarihli ve 31907 Sayılı Resmî Gazete'de Türkiye için kritik önem arz eden ÇED düzenlemesi resmen yürürlüğe girdi. 2022 ÇED raporu almak isteyenleri yakından ilgilendiren gelişme.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinde uyulacak idari ve teknik usul ve esasları düzenleyen yönetmelik, 29 Temmuz 2022 tarih ve 31907 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde yapılan güncellemeye göre, ÇED uygulanacak projeler listesi (Ek-1) ve Ön İnceleme ve Değerlendirmeye Tabi Projeler (Ek-2) için değişiklik yapıldı.
1- İlgi ve yeteneğinizin olduğu bir bölümü tercih edin.
2- İlgi ve yeteneğiniz olmayan bir bölümü, aile ve çevre baskısıyla tercih etmeyin.
3- 5-10 yıl sonra seveceğiniz, kendinizi mutlu hissedeceğiniz bir bölüm tercih edin.
4- Tercih edeceğiniz bölümlerden mezun olmuş, o alanda severek çalışan tecrübeli kişilerle görüşün.
5- Tercih edeceğiniz bölümleri araştırın, gidip görün, bu konuda bölüm yetkililerinden bilgi alın.
6- Bölüm tercihi yaparken, kısa vadeli değil, uzun vadeli düşünün.
7- Sadece maddi getirisinden dolayı, sevmeyeceğiniz, ilgi ve yeteneğinizin olmadığı bir bölümü tercih etmeyin.
8- Tercih edeceğiniz bölümü, tercih edeceğiniz üniversiteden bağımsız olarak düşünün.
Sadece üniversitenin isminden dolayı, istemediğiniz bir bölümü tercih etmeyin.
Sözlükte “terketmek, ilgisini kesmek” anlamına gelen hicret Hz. Peygamber’in ve Mekkeli Müslümanların Medine’ye göçünü ifade etmektedir. Medine’ye göç eden Müslümanlara Muhâcir, Resûl-i Ekrem’e ve Muhâcirlere yardım eden Medineli Müslümanlara da Ensâr unvanı verilmiştir. Hz. Peygamber 12 yıl boyunca tüm gayretlerine rağmen Mekke’de Müslümanları hakim duruma getirememişti. Üstelik müşrikler her türlü baskı ve şiddet uygulamak suretiyle ilk Müslümanlar için Mekke’yi yaşanmaz hale getirmişler, bunun sonucunda Mekke’de yaşayan Müslümanlar yurtlarını terk ederek hicret etmek zorunda kalmışlardır. Hicret, sadece Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye göç etmesi değil, aynı zamanda, İslamiyet’in cihana açılması, son ve hak dinin ilâhi vahiyle müesseseleşmesi, Müslümanların devletleşmesi, sevgi, kardeşlik duygularının, insan hak ve hürriyetlerinin tohumunun atılmasıdır. Bu önemine binaen, Hz. Peygamber’in hicret ettiği yıl “Hicrî Takvim” için başlangıç kabul edilmiştir.
Bugün 30 Temmuz 2022;
Faiz, belli malların değişiminde elde edilen fazlalığı veya verilen borca karşılık alacaktaki artışı ifade eder. Dinimiz, gerek borç verirken gerekse alış veriş esnasında satıcının veya alıcının diğerini aldatarak zarara uğratmasını ve haksız kazanç elde etmesini yasaklar. İslam, faizin yerine, “karz-ı hasen” yani ihtiyaç sahibi bir Müslümana Allah rızası için borç vermeyi teşvik eder. Allah’ın rızasını kazanmak için verilenlerin karşılığının kat kat ödeneceğini bildirir. Böylece borca karşılık faiz alarak borçluyu sömürmenin İslam’ın genel ilkeleriyle, zekât, sadaka, infak anlayışıyla zıtlığı gözler önüne serilir. Faizin yaygınlaştığı toplumda, ihtiyaç sahibi zor durumda kalırken sermaye sahiplerinin gücü artar; emek sarf ederek, alın teriyle, helâl yollardan kazanma düşüncesi değer kaybeder. İflaslar, intiharlar, yıkılan aileler, bozulan toplumsal düzen ile faiz yalnızca malı değil, hayatı bereketsizleştirir, küçük kârlar uğruna dünya ve âhiret hayatı tehlikeye atılır.
Bugün 26 Temmuz 2022 Salı;
Özür dileyecek davranışlarını azalt!
Hadîs-i Şerîf
İnsan, dünyaya oyun ve eğlence için gelmemiştir. Dünya iş ve kazanç yeridir. Dünya âhıretin tarlasıdır. Burada ne ekilirse, âhırette o biçilecektir. Boş vakit fırsat ve ganîmettir. Faydalı iş yapmadan vakit geçirmek vakti öldürmek olur. Dünyada yapılan her işin, her nefesin hesabı kıyâmette sorulacaktır.
Sadaka vermek, ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmak, bir yetim çocuğu okşamak, bir yoksulu gözetmek, bir hastanın hatırını sormak, insanı nasıl da mutlu eder… Yardım edilenin gözlerine, yüzüne, davranışlarına yansıyan mutluluk, yardım edenin yüreğinde yankısını bulur. Manevi huzur gönül doyurur. İyi niyetle insanlığın hayrına yapılan her iş, sergilenen her hareket ve davranış bir sadakadır. Verecek paramız mı yok, güzel sözler söyleyelim, güzel davranışlar sergileyelim. “Güler yüz sadakadır.” sözünü hiç unutmayalım. Az da olsa sadakalarımız, hayırlı yollardaki adımlarımız, güzel niyetimiz, saygı ve sevgiyle güzelleşen davranışlarımız hayatımızı anlamlandırır. Bize huzur ve mutluluk armağan eder. Her güzel işi sadaka olarak gören, onu sevapla ödüllendiren inancımız, sadakalarla hayatını güzelleştiren insanı, ebedî cennetle ödüllendireceğini müjdeler.
AB’nin iklim temelli hedeflerinin sağlanmasına yönelik attığı politik adımlardan biri de Avrupa İklim Yasası’dır. Paris Anlaşması çerçevesinden sonra Avrupa Yeşil Mutabakat’ını onaylayan AB, bu yasa yoluyla iklim hedeflerinde geri dönüşsüzlüğün teminini sağlamayı hedeflemektedir.
Yasa, 9 Temmuz 2021’de Resmi Gazete’de yayımlanmış ve 29 Temmuz 2021’de yürürlüğe girmiştir.
Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın temel unsurlarından biri olup Avrupa ekonomisi ve toplumu için 2050 yılına kadar iklim-nötr hedefinin bağlayıcı mevzuata yazılmıştır.
Yasa ayrıca, net sera gazı emisyonlarının 2030 yılına kadar 1990 seviyelerine kıyasla en az %55 oranında azaltılması için de ara hedef belirlemektedir.
İklim-nötr hedefi, 2050 yılına kadar başta emisyonları azaltarak, yeşil teknolojilere yatırım yaparak ve doğal çevreyi koruyarak bir bütün olarak AB ülkeleri için net sıfır sera gazı emisyonu elde etmek anlamına gelmektedir.
Yasanın 2050 hedeflerine ulaşmak için önerdiği adımlardan ülkemiz için de önemli olan biri de Komisyonun Temmuz 2021’de bir öneride bulunduğu daha iddialı bir Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişikliği ve Ormancılık (AKAKDO) düzenlemesiyle AB’nin karbon havuzunu geliştirme ihtiyacının tanınmasıdır.
Yasa, ekonominin farklı alanlarında iklim-nötr hedefine giden yolu çizen sektörlere özel yol haritaları hazırlamak için sektörlerle etkileşim kurma taahhüdü sunmaktadır. Bu sektörlerin en önemlilerinden biri tarım sektörüdür ve yasanın sunacak olduğu tarım çerçevesi AB tarımının dönüşümünde olduğu kadar Paris Anlaşması’na taraf olan ülkemizin tarımsal üretim yapısının da ikim temelli dönüşümünde rol oynayacaktır.
Yasanın hedefleri;
• 2050 iklim-nötr hedefini tüm politikalarla, sosyal açıdan adil ve uygun maliyetli bir şekilde karşılamak için uzun vadeli seyahat yönünü belirlemek,
• 2050 yılına kadar Avrupa’yı iklim açısından nötr olma yolunda sorumlu bir yola sokmak için daha iddialı bir AB 2030 hedefi belirlemek,
• İlerlemeyi izlemek için bir sistem oluşturmak ve gerekirse daha fazla işlem yapmak, • Yatırımcılar ve diğer ekonomik aktörler için öngörülebilirlik sağlamak ve
• İklim-nötre geçişin geri döndürülemez olduğundan emin olunmasını sağlamaktır.
Avrupa Yeşil Mutabakatı, 2019 yılının Kasım ayında açıklanan ve AB’nin sera gazı emisyonlarının azaltılması, yenilenebilir enerji kullanımı gibi hassasiyetlerini ileri taşıyan, çevre ve sürdürülebilirlik konularında atacağı adımların taahhüdü niteliğinde olan bir inisiyatifler paketidir.
AB, Mutabakat kapsamında 2050 yılında karbon-nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koymuştur. Ayrıca ekonomik büyümenin kaynak kullanımına bağlılığının sona ermesini, kimsenin ve hiçbir bölgenin geride bırakılmamasını hedefleyen bir büyüme stratejisidir.
AB’nin sürdürülebilirlik ve kapsayıcı büyüme stratejisi olma özelliği taşıyan AB Yeşil Mutabakatı’nın merkezinde olan hedeflerden biri de sürdürülebilir gıda sistemlerinin sağlanmasıdır. Bu hedef doğrultusunda geliştirilmiş stratejilerden biri Çiftlikten Çatala Stratejisi’dir.
Bu strateji gıda sistemlerini adil, sağlıklı ve çevre dostu hale getirmeyi amaçlayan Avrupa Yeşil Mutabakatının merkezinde yer almaktadır. Bu strateji ile günümüzde küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık üçte birini oluşturan, büyük miktarda doğal kaynak tüketen, biyolojik çeşitlilik kaybına ve olumsuz sağlık etkilerine neden olan ve tüm aktörler için adil ekonomik getiri ve geçim kaynaklarına izin vermeyen gıda sistemlerinin yeniden tasarlanması hedeflenmektedir.
Gıda sistemlerinin sürdürülebilir bir şekilde yeniden inşası yoluyla, gıda değer zincirindeki yer alan tüm elemanlar için de yeni fırsatlar getirmesi yeni teknolojiler ve bilimsel keşifler, artan kamu bilinci ve sürdürülebilir gıda talebi ile birlikte tüm paydaşlara fayda sağlanması hedeflenmektedir.
Bu temel hedef çerçevesinde stratejinin hedefleri;
• Çevre üzerinde nötr veya olumlu etkiye sahip olmak,
• İklim değişikliğinin azaltılmasına ve etkilerine uyumun sağlanmasına yardımcı olmak,
•Biyoçeşitlilik kaybını tersine çevirmek,
• Herkesin yeterli, güvenli, besleyici, sürdürülebilir gıdaya erişebildiğinden emin olarak gıda güvenliği, beslenme ve halk sağlığını sağlamak ve
• Daha adil ekonomik getiriler üretip AB tedarik sektörünün rekabet gücünü artırırken ve adil ticareti teşvik ederken gıdaların uygun fiyatlarının korunmasıdır.
Bu hedefler ile AB, ticaret politikaları ve uluslararası iş birliği araçları yoluyla sürdürülebilir tarım-gıda sistemlerine küresel geçişi destekleyecektir.
“İklim Değişikliği ve Tarım” konusuna vakıf olabilmek için konu kapsamında öne çıkan bazı kavramların bilinmesi gerekmektedir. Aşağıda yer alan bazı kavramların tanımlamaları sunulmuştur.
İklim: Sıcaklık, nem, atmosfer basıncı, rüzgâr, yağış ve diğer meteorolojik olayların belirli zaman içerisindeki ortalaması olarak tanımlanır.
İklim Değişikliği: Karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı biçimde küresel atmosferin bileşimini bozan insan kaynaklı sera gazı salımları sonucu oluşan küresel ısınmanın iklim sistemlerinde meydana getirdiği değişiklik anlamına gelmektedir.
Küresel Isınma: Fosil yakıtların kullanımı, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma ve sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleriyle atmosfere salınan sera gazları birikimlerindeki hızlı artışın doğal sera etkisini kuvvetlendirmesi sonucunda yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artış anlamına gelmektedir.
Gıda Güvenliği: Piyasaya yeterli miktarda ürünün arz edilmesi, bu ürünlere fiyatlar bakımından da erişilebilirliğin sağlanması, ürünlerin sağlık, hijyen ve kalite bakımından güvenilir olması ve bu üç bileşenin “sürdürülebilirliğinin sağlanması” anlamına gelmektedir.
Uyum: Tarımsal sistemlerin, iklim değişiklinin etkilerine uyum sağlama yeteneğini arttırmaya yönelik insan müdahalesi ve uygulamalardır.
Azaltım: Sera gazı yutaklarını geliştirmeye veya bu gazlara yol açan kaynakları azaltmaya yönelik insan müdahalesidir.
Sera Gazları: Dünyanın yüzeyinden, atmosferin kendisinden ve bulutlardan yansıyan, yeryüzüne ait ışınım spektrumunun belirli dalga boylarındaki ışınımını soğuran ve yansıtan; atmosferi oluşturan doğal veya insan kaynaklı gaz özelliğindeki maddelerdir.
Sera Etkisi: Sera gazları dünyadaki ısının uzaya kaçmasını engelleyerek dünyamızı yaşanabilir hale getirmektedir. Bu ısı tutma olayına sera etkisi denir.
Karbon Yutağı: CO₂’i atmosferden yutarak depolayan doğal veya insan yapımı sistemlerdir.
İletişim bugün yaşadığımız hayatın en önemli gerçeği. Hepimizin dilinde günlük hayatın içinde sıkça telaffuz ediyoruz ama bu kelimenin anlam karşılığını yeterince yerine getiremiyoruz. Çünkü;
1) Konuşurken karşı tarafın bizi ne kadar anlayabileceğini dikkate almıyoruz.
2) Sen dili kullanıyoruz oysaki sen dili karşı tarafta suçlayıcı bir duygu yaratır.Buda bizi dinlerken kişinin odaklanmasını engeller.
3) Karşımızdaki kişilerle iletişim kurarken yeterince empatik yaklaşmıyoruz.
4) İletişimde sağduyulu yaklaşımı gösteremiyoruz.
5) Konuşmayı iletişim zannediyoruz.
Oysaki iletişim karşılıklı birbirini anlayabilme becerisidir.
İletişim beden dilimizi, jest ve mimiklerimizi, dinleme becerimizi de dahil olduğunda gerçekleşen bir olgudur. İletişim;hayatımızın her alanında gerek aile hayatımız da gerek iş hayatımızda gerekse toplumsallaştığımız her alanda her sektörde en önemli argümanımızdır.
Kısacası insanın olduğu her yerde var olan ve doğru kullanıldığında hayat kurtaran bir gerçektir.
Peki iletişimde nasıl geri gittik ? Nasıl birbirimizden bu denli uzaklaştık ? Bana göre bu iletişim kopukluğunun sebebi; iletişim araçları ve kanalları birebir iletişimi diyalogları sekteye uğratmıştır.Bizler yüz yüze iletişimin yerine tv, telefon, internet, sosyal medya araçları ile iletişim kurmayı tercih ettik.Karşılıklı iletişim kurma becerisi gerektirmeyen bu durum toplumda maalesef her geçen gün iletişimde ki maneviyatı, samimiyeti, sıcaklığı kısacası iletişimdeki doğallığı kaybettirdi. Bizler gün geçtikçe sosyalleşmekten, bireyselleşmeye yöneldik ve iletişim araçları ile yapılan sanal iletişimin ağına düştük.Yüz yüze iletişim genel anlamda çok daha değerli ve daha gerçekçidir. Gelişen teknolojiyle birlikte uzaktan iletişim hayatımızda tamamıyla söz sahibi konumundadır. Sorun şu ki, insanların ihtiyacı birbirlerinin yüzlerini aynı fiziksel ortamda görmeleri gerekirken,ekranlarda görmek hem iyi, hem de iyi değildir. İyisi hiç yoktan iyidir. İyi olmayan tarafı ise, insanları birbirine bağlayan sosyal bağların gittikçe zayıflamasıdır.
Peki iletişimi artırmak için neler yapabiliriz ?
İletişimi daha iyi hale getirmek için;
- İletişim kurarken zamanlamaya önem vermelisiniz.
Doğru iletişimi yanlış zamanda kurmak, iletişimin kalitesini düşürecektir.
-İnsanlar saygı duydukları ve sevdikleri kişilerle iletişim kurmayı severler. İyi bir iletişim kurmak için karşı tarafa saygı duymak gerekir.
Özetleyecek olursak etkili bir iletişim; kendini tanımak,Kendini açmak ve kendini doğru ifade etmek karşımızdakini etkin ve ilgili dinlemek empati kurabilmek (kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koyabilmek) hoşgörülü ve önyargısız olmak, eleştirilere karşı açık olmak,beden dili, göz kontağı, hitap, ses düzeyi, etkili iletişimin olmazsa olmazlarıdır.Bu olguların dışında karşımızdakinin gözlerinin içine bakarak iletişimi başlattığımız,etkin dinlemeyle konuşmaya teşvik ettiğimiz karşımızdakinin dünyasının kapılarını aralayarak duygularını tam olarak anladığımızı hissettirdiğimiz iletişim sürecinin sihirli anahtarıdır.Bu anahtara sahip olanlar çocukları için destekleyici bir ebeveyn; eşleri için samimi bir hayat arkadaşı; iş ortamında uyumlu bir mesai arkadaşı olurlar. Bu kişiler ruhsal olarak ta olgunlaşmış kişilerdir.
Yazımı Konfüçyus'un şu sözü ile bitirmek istiyorum.
"İnsanları geçimsiz yapan sevgisizliktir.
Birbirine düşman eden iletişimsizliktir.
Güzellikten yana ne varsa
yok eden ise ilgisizliktir."
İletişimi koparmayalım
kalın sağlıcakla !!!
Kaynak kategorileri bazında sera gazı emisyonu dağılımı; konutlar ve kamu binaları, ticari binalar ve sokak aydınlatması, imalat sanayii ve inşaat, enerji endüstrisi ve ulaşım bazında ön plana çıkmaktadır. Konutlar ve kamu binaları özelinde doğal gaz, elektrik, kayıp elektrik, yerli kömür, ithal kömür, LPG ve odun kullanımı kaynaklı emisyonlar sırasıyla; % 50,7 % 27,3, % 1,6, % 1,4, % 17,6, % 1,1 ve % 0,4’tür.
Ankara; Kızılırmak ve Sakarya nehirlerinin kolları arasındaki coğrafyada büyük bir bölümü İç Anadolu bölgesinde yer almakta olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentidir. 25.437 km2 yüzölçümü ile Türkiye’nin en büyük üçüncü ve 5.639.076 kişi nüfusu ile ise en kalabalık ikinci şehridir14 .
Geniş yüzölçümünün aksine nüfusun büyük çoğunluğu merkezde toplanmıştır. Bununla birlikte, çevre ilçelerdeki yoğun tarımsal faaliyetlere ek olarak, termal turizm ve kültür turizmi de özellikle son yıllarda önemli gelişme gösteren faaliyetler olarak öne çıkmaktadır. Ankara’nın merkezi ise üniversitelerin, teknoparkların, sanayi bölgelerinin, güçlü sektör kümelerinin, üst düzey bürokrasinin, uluslararası kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının yoğunlaştığı bir alandır. Bütün bu özellikler başkent Ankara’yı, ekonomik, sosyal, beşeri ve entelektüel sermayeye sahip bir bölge yapmaktadır. Ankara, 2014 yılı verilerine göre 187 Milyar TL ile gayri safi yurt içi hasılada (GSYH) İstanbul’dan sonra en yüksek payı alan ikinci ildir. Dış ticaret bakımından ise ülkemizin %5’lik payına sahiptir. Türkiye’de iş gücüne dâhil nüfusun %7’si Ankara’da istihdam edilmektedir. Ankara ekonomisinin sektörel bileşenleri incelendiğinde, hizmet ve sanayi sektörleri ağırlıklı bir ekonomik yapı oluştuğu ve kırsal kesimin ekonomik faaliyetlerini oluşturan tarımın payının oldukça sınırlı kaldığı görülmektedir. Ankara’da istihdamdaki toplam nüfusun %73’ü hizmetler, %24’ü sanayi, %3’ü ise tarım sektöründedir15. İmalat sanayiinde teknoloji kullanım durumuna bakıldığında orta ve orta yüksek teknolojilerin payının diğer bölgelere nazaran yüksek olduğu görülmektedir. Tarımın genel ekonomik yapıda payı düşük olmakla birlikte, ürettiği katma değer bakımından ve işlenebilir tarım arazisi büyüklüğü bakımından Türkiye’nin öne çıkan illerindendir. 25 ilçeden oluşan Ankara’da genel olarak karasal iklim hâkimdir ve yaygın bitki örtüsü bozkırdır. Geniş bir arazide bulunduğundan iklim değişiklikleri görmek mümkündür. İç Anadolu iklimi olan step ikliminin yanı sıra kuzey bölgelerde Karadeniz iklimi özelliklerinden ılıman ve yağışlı iklim özellikleri görülmektedir. Karasal bölgelerde kışlar soğuk yazlar ise sıcaktır16 . Gerek Ankara’nın yağış verileri ile sıcaklık değerlerindeki değişimler gerekse iklim değişikliği ile ilgili ulusal ve küresel ölçekli öngörüler doğrultusunda Ankara’nın orta vadede iklim değişikliğine bağlı ortaya çıkacak olan kuraklık ve ona bağlı sorunlar ile karşılaşması beklenmektedir. IPCC’nin senaryosunda gerekli önlemler alınmadığı takdirde Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklıkların 2050 yılına kadar 2,5 - 4 oC yükseleceği kaydedilmiştir17. Türkiye’nin güneyinin ciddi kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kalacağı, kuzey bölgelerde ise sel riskinin artacağı belirtilmiştir. Ankara da kuraklığa maruz kalacak iller arasında sayılmıştır. Ankara’da iklim değişikliği konusu ile ilgili göstergeler uzun dönemde bazı değişimlerin yaşandığını göstermektedir. Yıllık ortalama sıcaklık değişimleri, küresel sıcaklık artış eğilimiyle paralellik göstermektedir. Buna ek olarak, TÜİK’in illerde yaşam endeksi (2015) araştırma sonuçlarına göre18 Ankara’ya ilişkin değerler göz önüne alındığında gerek hava gerekse de gürültü kirliliği konuları Ankara için önlem alınması gereken alanlar olduğu görülmektedir.
Yapılan çalışmalar, Ankara kentinin iklim değişikliğinden etkilenebilirlik derecesini “yüksek derecede zarar görebilir” olarak belirlenmiştir19. Bu kapsamda Ankara Büyükşehir Belediyesi, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için ‘İklim Değişikliği ve Uyum Şube Müdürlüğü’nü kurmuş ve iklim değişikliği ile mücadelede sera gazı emisyonlarını azaltacak şekilde çalışmalar gerçekleştirmeyi istemektedir. Ankara İli Yerel İklim Değişikliği Eylem Planı’nın hazırlanmasıyla iklim değişikliğiyle mücadele ve iklim değişikliğine uyum konularında kapasitesinin arttırılması ve il düzeyinde farkındalık artışı hedeflenmektedir.