30 Temmuz 2008 Çarşamba

KEY itiraz dilekçeleri

KEY itiraz dilekçeleri
Ya istediğiniz parayı alamadınız ya da listede isminiz yok! İşte KEY'e itiraz etme dilekçesi.
İŞTE KEY İTİRAZ DİLEKÇELERİ
1- Özel sektör çalışanları için itiraz dilekçesi………. Kurumu'na ve Sosyal Güvenlik Kurumu'na 1987 ile 1995 yılları arasında adıma KEY ödentisi yapıldığı halde www.keyodemeleri.comisimli websayfasında ve başvurduğum Ziraat Bankası şubelerinde adıma KEY ödemesi çıkmadı/eksik çıktı. Ekte sunduğum belgelerden de görüleceği üzere o yıllarda 10 veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde çalıştım ve adıma KEY ödentisi yapıldı. Bu nedenle kayıtlarınızın tekrar incelenerek adıma yapılmış KEY ödentilerini 5664 sayılı Kanun'un 5 inci maddesine uygun olarak Ziraat Bankasına bildirilmesini arz ederim.Adres: Ad soyad ve imza-tarihEkli belgeler:1- O yıllara ait ücret bordroları2- O yıllara ait KEY ödenti belgeleri
2- Kamu görevlileri için itiraz dilekçesi ………. Kurumu'na ve Sosyal Güvenlik Kurumu'na 1987 ile 1995 yılları arasında adıma KEY ödentisi yapıldığı halde www.keyodemeleri.comisimli websayfasında ve başvurduğum Ziraat Bankası şubelerinde adıma KEY ödemesi çıkmadı/eksik çıktı. Ekte sunduğum belgelerden de görüleceği üzere o yıllarda kamu kurumunda çalıştım ve sıra tahsisli lojmanda da oturmadım. Bu nedenle kayıtlarınızın tekrar incelenerek adıma yapılmış KEY ödentilerini 5664 sayılı Kanun'un 5 inci maddesine uygun olarak Ziraat Bankasına bildirilmesini arz ederim.Adres: Ad soyad ve imza-tarihEkli belgeler:1- O yıllara ait ücret bordroları2- O yıllara ait KEY ödenti belgeleriNot: Kendi özel durumunuza uygun olarak bu dilekçeyi değiştirebilir/geliştirebilirsiniz

EKONOMİDE DURUM

EKONOMİDE DURUM

9 aylık büyüme oranları %

2006 2007
GSYİH 5,6 3,8
GSMH 5,7 4,0


12 aylık cari açık

2006 : 32,9 milyar dolar
2007 : 36,4 milyar dolar

Dış Ticaret Açığı

2002 : 15,5 milyar dolar
2007 : 65 milyar dolar

Toplam iç ve dış borç

2002 : 218 milyar dolar
2007 : 436 milyar dolar

2008 de 500 milyar doları aşıyor!

AKP hükümeti 5yıl içinde Türkiye'nin borcunu ikiye katladı.
Bu paralar nereye gitti? Üstelik Telekomlar, Petkimler, bankalar, topraklar babalar gibi satıldı.
Ama borcumuz 2 misli arttı. İşte yönetim sanatı diye buna derim ben

Faiz
Son 5 yılda ödenen faiz : 184 milyar dolar
Her yıl bütçenin üçte bire yakını borç faizlerine gidiyor.
Hem de fahiş faiz.
Yunanistan %4,9, Mısır %7,1, Pakistan %9,7 faizle borçlanırken Türkiye % 17,2 faizle borçlanıyor.

Bankalar, özel şirketler dışardan düşük faizle aldıkları borçları devlete yüksek faizle satıyor.
Yurt dışından %4,7 faizle alınan döviz le devlet tahvillerini alanlar aradaki faiz farkından yılda 50 milyar dolar kazanıyor bu paranın 3-5 milyarı da PKK ye gidiyor.[aslında cari açık kaynağı da bu paranın karşılığıdır]

Kur'anda açıkça haram edilmiş olan faiz, hem de fahiş olarak ceplere dolduruluyor. Kim tarafından? Sadece kendinin Müslüman olduğunu iddia edenler tarafından. Kafalar Kur'an emri olmayan türbana sarılarak bu soygunun görülmesi engelleniyor. İşte dinin siyasete ve ticarete alet edilmesi budur. AB kılıfına sarılmış olarak hem de.

2008 bütçesi 222,5 milyar YTL olarak bağlandı
Ödenecek faiz 56 milyar YTL[bütçenin dörtte biri]
Yani 2008 yılında günde 130 milyon dolar faiz ödeyeceğiz.


[rakamlar cumhuriyet gazetesinden alınmıştır.]

Ilgının Dünyası - Elif Öğreniyor Türkçe Çizgi Film

Çocuklarınız için eğitici/öğretici olan bu küçük çizgi filmlerin çok faydalı olduğunu düşünüyorum..
Şimdiden çocuklarınız ile birlikte iyi seyirler J

Ilgının Dünyası - Yağmur Kar Dolu
http://rapidshare.com/files/131958483/Ilgin_Yagmur_By_Erdsem.rar



Ilginin Dunyasi Mikroplar
http://rapidshare.com/files/131955921/Ilgin_Mikroplar_By_Erdsem.rar


Ilginin Dunyasi – Iletisim
http://rapidshare.com/files/131951611/Ilgin_Iletisim_By_Erdsem.rar



Elif Öğreniyor - Duyu Organları
http://rapidshare.com/files/131910095/Elif_O_Duyuorg_By_Erdsem.rar



Elif Öğreniyor - Diş Sağlığı
http://rapidshare.com/files/131904926/Elif_O_Dissagligi_By_Erdsem.rar



Elif Öğreniyor - Bitkilerin Büyümesi
http://rapidshare.com/files/131901962/Elif_O_Bitkiler_By_Erdsem.rar

27 Temmuz 2008 Pazar

Çeşitlemeler

ÇEŞİTLEMELER

Ahmet İNAM: Kendini tehdit altında hisseden insan tehlikeli insandır. Feleğin çemberinden geçmeyen bilge olamaz.
Gezilecek Yer: Bozcaada’da Akvaryum adası ve Dikili-Çandarlı adasında kalem adası.
Hiçbir şey yok olmaz, sadece şekil değiştirir.
Yaşa, Unutma, Hatırla, I will survive (Geleceği keşfet)
En güçlü kadın:Hürrem Sultan
Okuyun: When Time Management Fails (Zaman yönetimi çuvalladığında) Hünkar Özyaşar, Az çalış, Çok başar.
Çok çalışmak başarı anlamına gelmez, hatta bunun bir adım ilerisi düpedüz başarısızlıktır.
Zamanya (Yiğit Kulabaş) Zamanın Şifresi, Unutmayın ertelenen hayaller esirgenen hayatlardır.
Paul Cezanne:Görmediğim hiçbir şeyin resmini yapmam.
Öğrenin:Altın Oran
Her ay edinin Remzi Kitabevinin Kitap Gazetesi her ay kitabevlerinde ücretsiz dağıtılıyor.
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
Gülmek hayatı güzelleştirir ve sorunlara çözüm bulmayı kolaylaştırır.
Okuyun: YKY yayınlarından çıkan Özel Hayatın Tarihi-1, 5 ciltlik bu dev eserin ilk cildi çıktı, Çeviren:Turhan Ilgaz, İlk bölümde Roma İmparatorluğundan 1000 yılına anlatılıyor.Yazarları Georges Duke, Philippe Aries.
Charles Dickens: “ Tüm zamanların en iyisiydi bu en kötüsü de! Bilgeliğin çağıydı, Aptallığın çağıydı. İnançların dönemiydi. İnançsızlığın da. Mevsim aydınlığın mevsimiydi, Mevsim karanlığın mevsimiydi. Umudun baharını, umutsuzluğun kışını yaşıyordu. (Ortadoğudaki savaş’a atıf, Dickens haklıymış)
Okuyun:Ahmet İNAM: Say yayıncılık, Yaşamla yoğrulmuş bilgi.
Ay oğlak’tayken sakın davet vermeyin kimse gelmez.Koçtaysa mantı birebir. Ay terazi deyse davet verin.Boğa’daysa mantı birebir.Anlattıklarımla ilgili olarak yazar ve astrolog Nil Eldem’in Dharma Yayınlarından çıkan kitabını alın okuyun, Kitabın adı: Ay Işığı Sofraları.
Okuyun:Uygarlık Tarihi, Ivar Lissner, Nokta Kitap
Yiğit Okur: İnsan olmasaydı zaman olmazdı, İnsan olmasaydı doğada var olan her şey var olmayı sürdüremezdi ama zaman denen kavram olmazdı.
Amazonlara Yolculuk, Yeşil Okyanus, Atilla Sesören, Elma Yayıncılık, Kitap bir Türk Jeologun yaşadıklarını anlatıyor. Kitap, Amazonlarda bulunan bir boksit madeninin okyanusa taşınması anlatıyor.
Hayvanname, Kendi Yayını, Doğan Katırcıoğlu, Ayı geldi aşk’a, Ayı ile aşk bambaşka) alın okuyun elinizden bırakamayacaksınız.
Görün:İzmir Eski Foça’da Hanedan Oteli.
Arzu Çağlan, Alfa Yayınları, Seksi Şey.
Kevin Hogan, Yakamoz Yayınları, İstediğiniz kişiye 8 dakikada nasıl evet dedirtirsiniz?
Şiir: “Sevmeni istiyorum beni./ tamamlanmamışlığımı,/sorgula, kına/ Yorgunum azımsa/yorgunluğumu.”
Nihat Genç: Batı’nın bombaları nereye düşüyorsa, Doğu orasıdır. Karanlığa okunan ezan, Cadde Yayınları.
Serdar Akinan: Doğan Kitap, Neo-Takiye.
Cizvit Anthony Mello:Sessizliği daha iyi bir hale getirecekseniz konuşun.
Modrn Çağın Meddahları Söz Düellosunda! Metaforla saadet olmaz. Şen Profesörler Cengiz Güleç, Ahmet İnam.
Japonyanın Orhan Pamuk’u Haruki Murakami, www.harukimurakami.com İmkansızın Şarkısı, Doğan Kitap, Çeviren:Nihal Önal.Zemberek Kuşun Güncesi.
Çivi çiviyi daima söker.
Klasikler arasında en çok sevdiğim kitap Emily Bronte’nin Uğultulu Tepeler.
Neden oy kullanmıyorum, Mehmet Ali Şadoğlu, Uno Yayıncılık, (Politikacılar ve ilahiyatçılar hırsızlar gibidir.)
Yaşam çoktan seçmeli zor sorularla dolu bir sınavdır. Abdullah Taşçı, Sığ Suyun Balıkları.
Araştırma Sonucu: Dr. Suat Ungan, Bir Japon’un yılda 25, İsveçlinin 10, Fransızın 7 kitap okuduğunu, Türkiye’de ise 6 kişiye bir kitap düştüğünü biliyormuydunuz.
Aşk kapıyı çalınca, Francesco Alberoni, Literatür Yayınları, (“Sevmemişse yüz vermez aşk.”) Kitapta kısaca, Aşık olmak ikili bir kolektif hareketin doğuş durumudur. Aşk, günlük yaşamı dönüştürmeye yönelik bir devrimdir. Aşk, gündelik yaşamın tekdüzeliğine karşı çıkmaktır. Aşk, farklı olanı birleştirirken, birlikte olanı ayıran bir güçtür.
Klasikler arasında yer alan Çalıkuşu’nu yeni basımıyla tekrar okumak çok zevkli ve Reşat Nuri Güntekin’in Anadoludan esintilerine kulak vermeli.
30 yaş üstü erkekler o yaşlarda eğlence ararken kadınlar güvence arar. Erkek seks için, Kadın ise aşk için aldatır.
Tuba Tezcan, Akis Kitap, “35 Yaşına gelmeden Yapman Gereken 101 Şey”
Modern Toplumda “35 YAŞ” Felsefesi: 35 yaşından önce insan, kendine değer vermeyi, vakit ayırmayı öğrenmeli.En az iki ülke görmeli, başka kültürlerle tanışmalı, anne-baba olmalı, bir lisan öğrenmeli….Hayat tecübesi “yenilen kazıkların” ve yapılan hataların bileşkesidir.Çıkar ilişkisine dayalı beraberlikler “Dostluk” değildir. Bu yaşlarda yaşamı olabildiğince ertelemeden yaşamalı. Aşkı yaşamalı.35’e gelmeden çocukluktan başlayarak sosyal olmayı başarmalı, bilgi birikimini olabildiğince genişletip, kişisel gelişime açık olup tamamlayacak düzeye getirebilmeli, Hobileri olmalı, en azından yüzmeyi, araba kullanmayı bilmeli, hobilerinden aldığı zevki aktarabilmeli, yaptıklarından hiç pişmanlık duymamalı, hesabını bilmeli, Klasik eserleri okumalı en azından “Dostoyevski” okumalı, nostalji yaşamalı yazarak rahatlamalı, mektup yazmayı ilke edinmeli, yeteneklerini keşfetmeli, çat kapı gidebileceğiniz dostlarınız olmalı, ilerleyen dönemlerde yalnızlık çekmemek için çevreyi geniş tutmalı, en bedava şey dua etmek bunu unutmamalı, beden ve ruh sağlığına özen göstermeli, 35’inden önce insan mutlaka kendini tanımalı, “Ben şuyum” diyebilmeli. Olumsuzlukları da yaşamalı örneğin aldatılmalı, çünkü aldatmanın ne olduğunu ancak böyle anlarsınız. Yardımseverliği öğrenmeli, şükretmeli, kazanmak ne kadar doğalsa kaybetme duygusunu da tatmalı ama ekonomik açıdan kendinize yetecek duruma gelmeli, yemek kültürünü geliştirmeli, yalnız yolculuğa çıkmalı (ben çok deniyorum faydasını gördüm, tavsiye ederim.) 35’inden önce Baba olmalı, sadece tüketmeyi değil üretmeyi de öğrenmeli, bence en önemlisi öğrenmeyi öğrenmeli (Hayat Kuralı), insanları olduğu gibi kabullenmeli, kendini eleştirebilmeli, at gözlük yerine fil kulağı ile bakabilmeli, küçük şeylerden mutluluk duymalı, hayatta pasif olmamayı öğrenmeli, en az bir yabancı dil bilmeli, en az iki kere aşık olmalı, zor durumda olan insanlar yardım etmeli, bu yaşa gelmeden bütün erkekler ve kadınlar cinselliği yaşamalı……….
Şehir hayatı, metropolde yaşamak bizleri mekanikleştirdikçe doğa ile olan bağımız azalmakta, hareketsiz kalmakta ve nefes almakta zorlanmaktayız. Şehir, bizden birçok hareketimizi çaldı.Ağaca tırmanmıyor, sesimizi duyurmak için bağırmıyoruz ve daha neler neler….
Leyleğin ömrü kısadır. Eylül geliyor leylekler bakın.
Biliyormuydunuz:Paraguay dünyada en fazla yağmur alan ülke olduğunu!
Biliyormuydunuz: Aslan Burcunun sahne sanatlarını simgelediğini,
Bir hafta boyunca çay vb. içeceklerini şekersiz içmeyi deneyin,bakın göreceksiniz yararını.
Tıklayın.www.koniks.com
Dr.Adnan Bağrıaçık, A Milli Erkekler Basketbol Milli Takımımız’ın Sağlığı ondan soruluyor, Ortopedi Uzmanı, katıldığı canlı bir TV programında “ Sizce en iyi yatak hangisi?” sorusuna yanıtı hayli ilginç olmuş: “Yatak nasıl olura olsun, önemli olan yanınızda yatan…. Sevdiğiniz yanınızdaysa altınız hasır da olsa, çamur da olsa, taş da olsa önemli değil.”Katılıyorum Hocama.
Tıklayın: www.izlee.com, www.neleryokki.com, www.umut.net, www.diyadinnet.com, www.ruya.info, www.takil.net
İmam Gazali:Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen Cevizin hepsini kabuk zanneder.
Türkiye Jeotermal Enerji Kaynakları bakımında dünyada 7., Avrupa’da 1. sırada olduğunu biliyormuydunuz.
Okuyun ve Araştırın:Makyavelli.

22 Temmuz 2008 Salı

O Halde Sevebilirsiniz

O Halde Sevebilirsiniz
Tam göğsünüzün ortasinda bir yeriniz acıyacak...Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz...Sokağa fırlayacaksınız...Sokaklar da dar gelecek...Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi...Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü...Kendinizi taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz...Birileri size bir seyler anlatacak durmadan...''Önemli olan sağlik.''''Yaşamak güzel.''''Boşver, her sey unutulur.''Siz hiçbirini duymayacaksiniz...Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz.O'ndan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarinda ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz...Hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz...''Ölüme çare bulundu'' ya da ''Yarin kiyamet kopacakmış'' deseler basınızı kaldırıp ''Ne dedin?'' diye sormayacaksınız...Yalnız kalmak isteyeceksiniz...Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...İkisi de yetmeyecek.Geçmisi düsüneceksiniz... Neredeyse dakika dakika... Ama kötüleri atlayarak...Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz... Gittiğiniz yerlere gitmek...Bu size hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile yapacaksınız.Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız...Aslında kurtulmak istediğiniz halde, o aciyi yasamak için direneceksiniz.Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz...Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz...Herkesi ona benzetip...Kimseyi onun yerine koyamayacaksınız...Hiçbir sey oyalamayacak sizi...İlaçlara sığınacaksınız... Birkaç saat kafanızı bulandıran ama asla onuunutturmayan... Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazınız düğümlenecek,dinleyemeyeceksiniz...Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...Sabahı iple çekeceksiniz... Bazen de ''Hiç güneş doğmasa'' diyeceksiniz.Ne geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler...Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksiniz...Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz...

Nafile... Düsüncesi bile tahammül edilmez gelecek...Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz... Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz...Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz... Aramayacagını bile bile... Her çaldığında yüreğiniz ağziınıza gelecek... Ağlamakli konusacaksınız arayanlarla...Yüreğiniz burkulacak...Canınız yanacak...Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz.Hayata dair hiçbir sey yapmak gelmeyecek içinizden...Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutusacaksınız... Defalarca aradığı günlerin kiymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz...Yasadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz... Onunla hiçbir anınızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...Ama bir umut... Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu... Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak...Gel gitler içinde yasayacaksınız...Buna yaşamak denirse...Razı misiniz bütün bunlara?Hazır mısınız sonunda ölüp ölüp dirilmeye?O halde sevebilirsiniz...
HERŞEYE RAĞMEN GENEDE DEĞMEZMİ?
B.O.R.A

EĞER İSTERSEN

Yağmurun yeni ıslattığı taze toprağın kokusunu duyduğunda aklına ben gelmek isterim. Ya da gözlerin denizin maviliğine daldığında.... Uzakta ufuk çizgisinde sadece dumanı görünen o geminin içinde benim olduğumu düşünmeni isterim.
Küçük bir meyhanede, rakıya balığını meze yapıp içerken ve birbiri ardına özlem şarkılarını dinlerken yanında ben olmak isterim. Çakırkeyif olup, masadan kalktığında, sokakta hafif hafif sallanarak yürürken de....
Beni hatırlamak istersen, her yeni doğan günle birlikte çıkarım karşına, güneş olur ışığımla aydınlatırım seni. Bura buram bir kahve kokusu olurum. Sokakta oynayan çocukların sesinde, işe gitme telaşına düşmüş insanların gözünde, yere düşmüş yaprakların çıtırtısında bulursun beni.
İstersen duyduğun her ses beni hatırlatacaktır sana, bazen bir kuş olup öterim pencerende.
Bazen bir seyyar satıcı olup kapında bağırırım.
Bazen bir tren gibi tıkırtılarla geçerim önünden. Sözlerini ezbere bildiğin ve söylemekten asla bıkmadığın şarkı olurum. Sen o şarkıyı değil beni söylersin aslında...
Beni görmek istersen hep karşında olurum. Gökyüzündeki beyaz bulutların arasındayım ben. Başını yukarı kaldırman yeterli beni görmek için, yolda rastladığın herkes benimdir aslında.
Dostlara selam verirken o selamı ben alırım. Komşunun hatırını sorarken aslında bana “Nasılsın” demişsindir.
Benimle çıkarsın yola her sabah, akşam evine dönersin. Gittiğin her yere gelirim seninle, sen yorulduğunda yorulurum bende. Sen oturduğunda oturur, kalktığında kalkarım.
Eğer istersen bütün gece başucunda saçını okşarım sen uyurken. Yüzünde gülümsemeyle uykuya dalışını izlerim.
Bana dokunmak istersen bir çiçeğin yapraklarında olurum ben. Yeşilini mavinin en canlısındayım. Elini uzattığın her yerdeyim. Dokunmak istersen bana kendine dokun, dudaklarındaki ateşim, tenindeki sıcaklık.
Vücudunu ürperten rüzgarım ben.
Hiç gitmeden ben. Oradayım, beni görmek, bana dokunmak, beni hatırlamak istediğin yerde

Yüreğinde....

HAYAT

Her şey ama her şey hayatı sevmekle başlar. Günümüzün iş yoğunluğu, hızlı değişme ve gelişmeler uyum sınırlarımızı zorluyor, doğrudur. Ama başarılı insanlar her şeye rağmen hayattan soğumuyor. Hayata sarılacak başka başka yollar buluyorlar. Bunun birçok örnekleri var: Çileler yaşarken bile yüzyıllara ışık tutacak eserler üreten büyük ustalar. Karanlıkta bile içlerinden gelen aydınlıkla gülümseyenler. Bütün sevgisizliklere rağmen sevmeyi başaranlar. Karıncayı ezdiğinde gözyaşı dökenler. Çevresindekileri rahatsız etmemek için kendi arzu ve isteklerinden vazgeçenler, kendilerini sınırlayanlar...
Bütün mesele hayatın dışında değil içinde hatta odağında yer almaya çalışmakta.
Hareket halindeki bir tren gibi hayat. Bir kez kaçırdınız mı yaya kalırsınız. Ne yapıp edip o trenin yolcusu olmak, hayata karışmak, onu yaşamak, hissetmek ve kucaklamak gerekir. Hayatı çok yoğun yaşayarak bitkin düşmek de mümkün, dışında kalarak boş durarak da. Bir iğne oyasına benzetilirse yaşam, motiflerin sıklığı, renk ahengi ve işleme ustalığı öne çıkar. Dümdüz, motifsiz, renksiz sadece ip yığınlarının bir araya gelmesiyle oluşan iğne oyası evleri süsleyemez.
Başarılı hayatların kilometre taşları belirgindir. Harcıalemlik, öylesine yaşamışlık yoktur. Çünkü zordur hayat. Ayakta durmak bile ciddi bir çaba gerektirir. Çevresine umut aşılayan, renk veren, yeri geldiğinde çok sesli bir orkestra gibi çeşitliliği başaranlardır. Farklı beklentilere cevap verebilecek olgunluğa ve kıvraklığa erişebilenler başarıyı yakalıyorlar.
Bir ipi iğne deliğinden geçirmek bile bu işe odaklanmayı gerektirir. Hayat, koskoca hayata odaklanmamak onu ıskalamaktır. Aslında ıskaladığımız her dakika, saat, gün ve aylar bizden giden ve geri gelmeyen güzelliklerdir. Her anına ayrı bir heyecan yükleyenler başarılı olurlar.
Bize sunulmuş olan yaşamın hakkını vermek herkesten önce bizim elimizde. Bunun için başkalarını suçlamaya gerek yok. Daha renkli, heyecanlı, coşkulu bir hayat için mutlaka çevreden aldıklarımızın da etkisi vardır. Ama renkliliği, dinamizmi, umudu, ahlak ve diğer pek çok güzelliği üreten bir makine gibi hareket edebilir insan. Yeter ki bunu istesin ve çaba göstersin. Kendisini kapalı kapılar hatta zırhlar arkasına gizlemesin.
Başkası gibi değil kendi gibi olmak ve kendini aşmak sevdasıdır hayat. Yoldaki gülleri koklarken dikenlerine katlanmak. Hayat yolunun çıkışları kadar inişlerini de göze almak gerekir. Kendisini üstünde değil içinde hissetmeli hayatın ve bu zorlu yolculukta zamanla değişime hazır olmak gerekir.
Çünkü hayat, sadece görülenler, duyulanlar ve hissedilenlerle sınırlı değil. Gördüğümüz ve duyduklarımızın ötesindekileri de içerir hayat. Son noktasını göz ardı etmeden hazır olmalı yaşama ve onun sonuna. Hayal edebilmeli, geleceği tasarlamalı, geçmişe takılmadan dersler almalı ve umutlu olabilmeli insan. Çünkü; hayat umut demektir. Umut olma sevdası bizi bir yerlere getireceği gibi başkalarına da katma değerler sağlar. Ve hayat katma değer ürettiğimiz oranda renklenir.
Nihayet sevgidir hayat. Özünde sevgi olan her davranış hedefine ulaşır. Bu sonsuz kaynaktan yeterince yararlanmamak çok ama çok büyük kayıptır. Çünkü, hayat sevgiyle vardır, onunla anlam kazanır.