28 Ekim 2008 Salı

DOĞRU SÖZE NE DENİR

DOĞRU SÖZE NE DENİR ..........

EĞER KİŞİ HEM AKILLI HEM ÇALIŞKAN İSE TAKDİR ET!

ÇALIŞKAN FAKAT AKILLI DEĞİLSE DİKKAT ET!

AKILLI FAKAT TEMBEL İSE İKAZ ET!

HEM AKILSIZ HEM TEMBEL İSE İMHA ET!


HERKES CENNETE GİRMEK İSTER AMA KİMSE ÖLMEK İSTEMEZ.


ÂDEMOĞLU HİLEBAZDIR BİLEMEZSİN FENDİNİ,

KİME İYİLİK YAPTINSA ONDAN SAKIN KENDİNİ.


DÖRT ŞEY GERİ GELMEZ:

1- ATILAN OK

2- KAÇIRILAN FIRSAT

3- SÖYLENEN SÖZ

4- GEÇEN ZAMAN

TARLAN VARSA İÇİNDE OL,

TEKNEN VARSA KIÇINDA OL,

İŞİN VARSA BAŞINDA OL.


ÜÇ ÇEŞİT İNSAN VARDIR:

1- EKMEK GİBİDİR HERGÜN ARANIR

2- İLAÇ GİBİDİR LAZIM OLUNCA ARANIR

3- MİKROP GİBİDİR SİZ ARAMAYIN O SİZİ BULUR
Bugüne değin kazandığımız başarı,
bize ancak ilerleme ve uygarlığa doğru bir yol açmıştır.
Yoksa ilerleme ve uygarlığa daha ulaşılmış değildir.
Bize ve gelecek kuşaklara düşen ödev,
bu yol üzerinde durmaksızın ilerlemektir.
Devrimin hedefini kavramış olanlar ,
onu korumayı her zaman başaracaklardır.

ATATÜRK

Bu ülkenin aydınlık insanları,
size CUMHURİYET yakışır.
Bayramımız kutlu olsun!
HAYALİMDEKİ SEVGİLİYİ BULAMADIM DİYE ÜZÜLENLERE

-Seni mutlu etmek icin her$eyi yapicak birini istiyosan,
BIR KÖPEK AL

-Gazete kapiya geldigi anda, spor sayfasina atlamadan once sana getiricek birini istiyosan,
BIR KOPEK AL

-Seni gordugu zaman ordan oraya ko$turucak, sevincten deliye donucek birini istiyosan,
BIR KOPEK AL

-Onune ne koyarsan bayila bayila yiycek ve "annem daha guzelini yapiyo" demiycek birini istiyosan,
BIR KOPEK AL

-Ne zaman nereye gitmek istersen aninda hazir olucak birini istiyosan,
BIR KOPEK AL

-Hirsizlari silah kullanmadan korkutup kaciricak, seni ve kom$ulari kahramanca koruycak birini istiyosan
BIR KOPEK AL

-TV kumandasina elini surmiycek, pazar ak$ami "heryerde futbol var"diye
ekrana yapi$miycak ve en sevdigin a$k filmini 50. kez oynatirlarken
senle hayran hayran ekrana bakicak birini istiyosan
BIR KOPEK AL

-Gece yatakta sana sicacik sokulucak ve horlarsa bi tekmede a$agi atilabilicek birini istiyosan
BIR KOPEK AL

-Yaptigin hicbi$eyi ele$tirmiycek, iyi ya da kotu gorunmenle
>ugra$miycak, agzindan cikan her kelimeyi dunyanin en onemli bilgisiymi$gibi
dikkatle dinliycek, ve seni her $artta cok sevicek birini ariyosan,
BIR KOPEK AL

-Bu arada... cagirdiginda hic orali olmiycak, odaya girdiginde kafasini
cevirip bakmiycak, her tarafa killarini dokucek, eve sadece yiyip icip
uyumak icin gelicek, ve sen bu dunyaya ona hizmet etmek icin
gelmi$sin gibi davranicak birini istiyosan
O ZAMAN DA BIR KEDİ AL!!! :)))

Web Sitelerine Erişimin Engellenmesini Protesto Ediyorum

24. Ekim 2008 Tarihinde Blogspot.com ve Blogger.com sitelerine Türkiye'den erişim durduruldu. Dünya'da bilgi paylaşımının gelişmesinde ve bilimsel gelişmelerin hızlanmasındaki katkıları tartışılamaz olan blog sitelerinin, çok büyük bir çoğunluğuna erişim bu yasaklamayla sağlandı.

Daha öncede Youtube ve daha pek çok siteye erişim yasaklanmıştı. Sonuçlarının ne olabileceği hakkında en ufak bir düşünme zahmetinde bulunmadan, tek yönlü bakış açısı ile yapılan bu yasaklamaları protesto ediyorum.

Böylesine bir kararı alma yetkisinin, Pedagoglardan, Bilişim Uzmanlarından, Psikologlardan, Sosyologlardan, Üniversite Temsilcilerinden oluşan bir sivil komisyonun onayında olmasını,
Uluslar arası düzeyde ülkelerin site kapatmalarını denetleyecek bir yapının oluşturulması için girişim başlatılmasını,
Uluslar arası kurallara uymayan ülkelerin ağır şekilde cezalandırılmasını
Talep ediyorum.


Mevcut durumdan benim kadar rahatsız olabileceğini tahmin ettiğim siz değerli arkadaşlarımı da bu protesto kampanyasına destek vermeye davet ediyorum.

hayat bayram olsa...

Şu dünyadaki en mutlu kişi, mutluluk verendir
Şu dünyadaki sevilen kişi, Sevmeyi bilendir
Şu dünyadaki en güçlü kişi, Güçlüğü yenendir
Şu dünyadaki en bilgin kişi, Kendini bilendir
Şu dünyadaki en olgun kişi, Acıya gülendir
Şu dünyadaki en soylu kişi, İnsafa gelendir
Şu dünyadaki en zengin kişi, Gönül fethedendir
Şu dünyadaki en üstün kişi, İnsanı sevendir
Bütün dünya buna inansa bir inansa, Hayat bayram olsa
İnsanlar el ele tutuşsa birlik olsa, Uzansak sonsuza

21 Ekim 2008 Salı

Günün Sözü

Dün, tecrübedir; öğren. Bugün, fırsattır; kullan. Yarın, tahmindir; planla.

26 Ekim Pazar Saatler 1 Saat Geri Alınacak

Her ne kadar son zamanlarda alınacak mı alınmayacak mı tartışması olsada yaz saati uygulaması bu ay sonunda sona erecek. 26 Ekim Pazar günü saat 04.00′de, saatler bir saat geri alınacak.

Yaz saati uygulamasına 30 Mart 2008 tarihinde geçilirken saatler 03.00′de bir saat ileri alınmıştı. Gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla yapılan uygulamaya ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı da 26 Mart 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Bakanlar Kuruluna sunmak üzere konuyla ilgili kararname teklifini hazırladı.

Buna göre yaz saati, bir başka deyişle ‘ileri saat’ uygulaması, 30 Mart Pazar günü saat 03.00′de saatlerin bir saat ileri alınmasıyla başlarken, Bakanlar Kurulu da onay verirse 26 Ekim Pazar günü saat 04.00′de saatlerin bir saat geri alınmasıyla sona erecek.

Yaz saati uygulaması başlangıç ve bitim tarihlerinde, Avrupa ülkeleriyle birlikte hareket ediliyor. Yaz saati uygulamasıyla, enerji tasarrufu, AB üyesi ülkeler ile saat birlikteliği ve uyum sağlama yanında, akşam saatlerinde en yüksek değerine ulaşan enerji tüketim talebinin (puant gücünün) azaltılması amaçlanıyor.

İnternette En Çok Aranan Kelimeler

Hiç merak ettiniz mi arama motorlarında en çok hangi kelimeler aranmakta? Eğer sitenize daha fazla ziyaretçi çekmek istiyorsanız iyi bir SEO olmanız gerekiyor. Yani arama motoru profesörü olmanız gerekiyor. Iwebtool sitesi bunun için bir araştırma yapmış . Dünyada en fazla aranan kelimeler. Eğer daha fazla ziyaretçiniz olsun diyorsanız aşağıdaki listeye bir göz atmanızda fayda var. Çünkü listede dünyanın en fazla aranan kelimeleri arama sırasına ve adetine göre sıralanmış.

# Keyword / Phrase Searches per Day Searches per Month

1 myspace 848,287 25,448,616
2 google 699,474 20,984,222
3 myspace.com 611,783 18,353,495
4 ebay 352,218 10,566,531
5 various artist 283,934 8,518,027
6 artist various 283,934 8,518,027
7 restaurant 273,652 8,209,545
8 mapquest 226,487 6,794,600
9 google.com 218,722 6,561,651
10 sex 206,265 6,187,940
11 1 184,159 5,524,759
12 yahoo.com 167,039 5,011,183
13 music 158,191 4,745,719
14 yahoo 153,841 4,615,221
15 food 150,719 4,521,569
16 cell phone 139,390 4,181,697
17 cellular phone 139,390 4,181,697
18 travel 137,783 4,133,489
19 britney spear 137,069 4,112,059
20 britney spears 137,069 4,112,059
21 porn 128,097 3,842,907
22 hotel 124,828 3,744,826
23 search 116,250 3,487,509
24 car insurance 104,950 3,148,492
25 music download 104,405 3,132,139
26 download music 104,405 3,132,139
27 estate real 101,901 3,057,037
28 real estate 101,901 3,057,037
29 car 99,389 2,981,659
30 tube 99,223 2,976,689
31 people search 98,586 2,957,572
32 movie 97,576 2,927,268
33 ebay.com 94,994 2,849,826
34 boob 94,335 2,830,042
35 craigslist 93,647 2,809,406
36 photo 93,336 2,800,087
37 dvd 93,327 2,799,815
38 band 89,733 2,691,986
39 game 89,356 2,680,667
40 original soundtrack 89,120 2,673,592
41 sexy 87,805 2,634,153
42 nude 87,713 2,631,394
43 flower 85,538 2,566,148
44 news 84,902 2,547,047
45 movie theater 79,678 2,390,325
46 chat 78,427 2,352,804
47 bank america 76,732 2,301,971
48 bank of america 76,732 2,301,971
49 pizza 76,251 2,287,542
50 weather 75,648 2,269,449
51 anti protection virus 72,940 2,188,211
52 anti virus protection 72,940 2,188,211
53 car purchase 71,714 2,151,413
54 auto purchase 71,714 2,151,413
55 meet people 69,891 2,096,720
56 girl 69,734 2,092,026
57 upskirt 69,133 2,073,999
58 lindsay lohan 68,091 2,042,734
59 ford 67,484 2,024,532
60 ringtone 67,419 2,022,565
61 apartment 67,292 2,018,745
62 candygram mail 67,240 2,017,208
63 dvd rental 65,201 1,956,029
64 dictionary 64,352 1,930,554
65 myspace layout 62,574 1,877,217
66 layout myspace 62,574 1,877,217
67 free porn 62,487 1,874,613
68 apartment rent 62,154 1,864,630
69 apartment for rent 62,154 1,864,630
70 brain.com4e fun 62,109 1,863,271
71 tit 61,542 1,846,251
72 wikipedia 60,684 1,820,507
73 best buy 60,667 1,820,002
74 home depot 60,294 1,808,820
75 hotmail 59,360 1,780,799
76 aishwarya rai 59,331 1,779,917
77 page white 58,518 1,755,548
78 white pages 58,518 1,755,548
79 89.com 58,324 1,749,711
80 digital camera 57,941 1,738,225
81 camera digital 57,941 1,738,225
82 buy car 57,814 1,734,429
83 buy a car 57,814 1,734,429
84 mortgage 56,770 1,703,104
85 paris hilton 56,363 1,690,878
86 bar 55,851 1,675,519
87 youtube 55,534 1,666,032
88 domain name register 54,833 1,645,004
89 map 54,383 1,631,479
90 laptop 53,890 1,616,696
91 email yahoo 53,677 1,610,308
92 yahoo mail 53,677 1,610,308
93 career training 53,490 1,604,686
94 msn 53,309 1,599,270
95 computer 53,067 1,592,008
96 mobile t 52,732 1,581,945
97 tmobile 52,732 1,581,945
98 wwe 52,181 1,565,432
99 msn.com 51,776 1,553,294
100 solution voip 51,765 1,552,950

En geniş açıklama http://www.iwebtool.com

Facebook Üyelik Kapanması için 13 Neden

Kısa zaman önce elime yeni bir yazı geçti. Facebook’un sizi engellemesinin 13 sebebi olabilir diye bir yazıydı. Bazı kulllanıcıların Facebook.com a giriş yapmaya çalışırken “Your Account has been disabled by an Administrator” tipinde bir mesaj aldıklarını dile getiriyorlardı. Bu yazıda ufak bir çözüm sundum.
Facebook Sıkça Sorulan Sorular içinde. Sanırım bu yazıda sorulan o soruların diğer kısmına cevap verecek.
Not: Yazı birebir çevrilmedi. Okunup kişisel yorumlarda katıldı.


Şimdi Facebook’un hesabınızı kapatmasının olası 13 nedenini tek tek sıralayalım ve en sonunda ne yapmamız gerektiğini yazalım;



1. Gerçek Isminizi Kullanmıyorsanız
Facebook’a üye olurken Rumuz, Nickname ve gerçek isminiz dışında bir isim kullanmayın. Yaptığınız takdirde hesabınızın kapanmış olacağını göreceksiniz.

2. Çok fazla Gruba üyeyseniz
Gruplar için Ust Limit bir kullanıcı için 200 gruptur. 200’den fazla gruba üye olursanız, Bu da hesabınızın kapanma nedeni olacaktır.

3. Bir Gruba yada Duvar’a “Wall” çok fazla mesaj yazdınız

4. Çok fazla Gruba yada çok fazla kişinin Duvar’ına “Wall” mesaj yazdınız.

5. Çok fazla insanla arkadaş oldunuz.
Kısa bir süre önce bu hesap kapatma nedeniydi. Fakat şu anda yanlış bilmiyorsam 5000 üyeye kadar izin var. Tabi sınırı zorlamayın.

6. Okul yada Organizasyonda üye olduğunuz şüpheli.
Bu aslında biz Türkler için pek bir sorun değil. Çünkü Türk okulları ve Organizasyonlarından çok azı var. Burada anlatmak istenen mesela Harvard’dan mezun değilsiniz, ama Harvard’da okudum diyorsanız. Hesabınızı silebiliyorlar.

7. Çok fazla insanı Dürtüyorsunuz “Poke Yapmak”
Bir de böyle bir şey var. Çok fazla kişiye Poke yaparsanız, hesabınızı kapatabiliyorlarmış. Çoğu kişiyi de bu yüzden atıyorlarmış diye duydum. Tam olarak sınır nedir bilmiyorum ama böyle bir şey varmış. Bunun için gerçekten sevdiğiniz insanları dürtün gibisinden bir şey söylemişler J Sonuçta Facebook bana göre bir araç olmalı, amaç değil.

8. Facebook’a yaptığınız Programcık’ın “App” reklamlarını Duvar’lara “Wall” yazmak
Spam ve Kendi reklamını yapmak arasında çok ince bir çizgi var. Duvar’lara kendi yaptığınız Programcığın reklamını yazarsanız, Facebook bunu SPAM olarak nitelendiriyor ve hesabınızı kapatıyor.

9. Mesajlarınızda aynı yazıyı yazmak.
Bazıları aynı Hoş geldin mesajını birden çok kişiye gönderiyorlarmış. Facebook kopyala yapıştır olayını engellemek için böyle bir yol bulmuş. Yani kopyala yapıştır yaparak attığınız mesajlar yüzünden hesabınız kapanabilir.

10. Bir inek, Köpek veya benzer birşey için üyelik.
Hayvanları facebook’a kayıt ettiremiyoruz. Facebook üyeliği olması için Insan olması gerekiyor.

11. 18 yaşından ufaksınız.
Eğer 18 yaşından ufaksanız aslında daha ilk başta üye olamıyorsunuz ama bir yolunu bulup yılınızı yükseltip üye olduğunuzu varsaysak, Facebook sizin 18 yaşından küçük olduğunuzu anladığı takdirde sizin üyeliğinizi siliyor.

12. Saldırgan tavırda Profil içeriğiniz var, saldırganca mesajlar yazıyorsunuz.
Eğer birisi sizi “Report” etmişse bu tip mesajları ona attığınız yüzünden üyeliğinizi siliyorlar. Tehdit içeren mesajlar atarsanız sonuç olarak yine hesabınız kapanıyor.

13. Facebooktan bilgi çalmak.
Bu olaya sıfır Toleransları var. Facebook’tan bir script yada benzeri birşeyle bilgi çalmaya kalktığınızda doğrudan hesabınız siliniyor. Bu şekilde bir saldırıda IP’nizden sizi bile bulmaya çalışabiliyor Facebook. Böyle bir şey deneyip kendinizi zor bir duruma sokmayın.

Bu nedenler dışında da Facebook doğrudan bir neden göstermeksizin hesabınızı kapatabiliyor. Bu konuda çok sorunu olanlar var.
Kullanım koşullarının hepsine uydukları halde üyelikleri kapananlarda var. Yabancı Forumlarda Okuduğum yazılara baktığımda onlarda da nedensiz hesap kapanmalarının yaşandığını gördüm.
Yani bu bize özel değil.

Hesabınız kapandığı takdirde aşağıdaki mail adreslerinden birine Facebook’a üye olduğunuz mail adresinden bir Mail atmanız gerekir;
- disabled@facebook.com
- appeals@facebook.com
- info@facebook.com

Bu adreslerden birine mail attığınızda en geç 1-2 gün içinde size cevap veriyorlar ama bazen bu süre uzuyor. Yine Yabancı forumlarda yorulmadan, usanmadan, özür dileyen mail ler atarsanız Hesabınızı geri alabilirsiniz diyorlar;

Dear Sir / Madam,
I wasnt login the Facebook. These pages always gave that message ( Your account has been disabled by an administrator. If you have any questions or concerns, you can visit our FAQ page here) Please help me.
What can I do about that? Why did you cancel or disable my account?
Please open my account. If I did a wrong thing, I apologize you. I m waiting your suggests and soonest reply
Best regards

Açıklama:
Sevgili Beyefendi / Hanımefendi,
Facebook’a Giriş yapamadım. Site devamlı şu mesajı verdi ( Your account has been disabled by an administrator. If you have any questions or concerns, you can visit our FAQ page here) Lutfen yardım edin.
Bunun hakkında Ne yapabilirim? Neden hesabımı kapadınız?
Lütfen hesabımı açın. Eğer yanlış birşey yapmışsam, Özür dilerim. Öneri ve cevabınızı bekliyorum
Saygılarımla

MEB Online Ders Sitesi : skoool.meb.gov.tr

Milli Eğitim Bakanlığının yeni hizmetlerinden biri de intel işbirliği ile online ders sitesi oldu.Sitede 4 ders matematik,fizik,kimya ve biyoloji ders konuları online olarak anlatılmakta.Şu anda içeriği çok yoğun olmamakla beraber herhalde içeriğin önümüzdeki günlerde artacağını düşünüyorum.Özellikle sosyal alandaki dersler de takviye edilirse başarılı olabilecek diye düşünüyorum.Siteye girmek için buraya tıklamanız yeterli.

45. Altın Portakal Ödülleri Dağıtıldı

45. Altın Portakal Film Festivali’ne İngiliz yönetmen Ben Hopkins’in “Pazar” isimli filmi damga vurdu. “Pazar”, En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini aldı.

45. Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini İngiliz yönetmen Ben Hopkins’in yönettiği “Pazar-Bir Ticaret Masalı” aldı. Eleştirmenlerin favori yönetmenleri Nuri Bilge Ceylan, Semih Kaplanoğlu, Reha Erdem ve Yeşim Ustaoğlu festivalden eli boş döndü. Seçim yapmakta çok zorlandıklarını ifade eden jüri başkanı Tuncel Kurtiz, “Sürç-i lisan ettikse, affola” dedi.

Konyaaltı Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenlenen törene Kevin Spacey, Adrian Brody, Mickey Rouke, Bo Derek, Marisa Tomei, Matthew Modine ve Michael Ironside gibi ünlü yıldızları katıldı. Gecede, En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini alan “Pazar-Bir Ticaret Masalı”nın yönetmeni Ben Hopkins, “Zevkten dört köşe oluyorum” dedi. En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü “Vicdan”daki rolüyle Nurgül Yeşilçay aldı. En İyi Erkek Oyuncu Ödülü de “Pazar - Bir Ticaret Masalı”ndan çıktı. Bu filmdeki performansıyla Tayanç Ayaydın ödüle layık görüldü. Ayaydın, eleştirmenlerin de favorileri arasındaydı. Bu yıl oldukça heyecanlı ve çekişmeli geçen ulusal yarışmada, genel kategorilerde “Vicdan”, “Nokta” ve “Pazar-Bir Ticaret Masalı” öne çıktı. “Vicdan” ve “Nokta” beşer; “Pazar Bir Ticaret Masalı” ise dört dalda ödül kazandı.

Spacey’ye Onur Ödülü

Gecede, Kevin Spacey de Onur Ödülü aldı. Ünlü aktör “Burada tanıştığım genç sinemacılar Hollywood’a ulaşmak istiyorlar, ama sizin ülkeniz Hollywood’u değil, Hollywood sizi keşfetmeli” dedi. Onur Ödülü alan diğer isimler de aktris Marisa Tomei ve aktör Maximillian Schell oldu. Sinema Başarı Ödülü de ünlü aktör Mickey Rourke’a verildi. Sinemaya Katkı Ödülü’nü ise ünlü aktör Adrian Brody aldı.

Ödüllerin listesi
En İyi Film: Pazar-Bir Ticaret Masalı (Ben Hopkins)
Altın Portakal SİYAD En İyi Film Ödülü: Hayat Var (Reha Demir)
Yurtiçi Kargo Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü: Nokta (Derviş Zaim)
Behlül Dal Digitürk Genç Yetenek Jüri Özel Ödülü: Aydın Bulut (Başka Semtin Çocukları)
En İyi Yönetmen: Derviş Zaim (Nokta)
En İyi Senaryo: Ben Hopkins (Pazar-Bir Ticaret Masalı)
En İyi Müzik: Mazlum Çimen (Nokta)
En İyi Kadın Oyuncu: Nurgül Yeşilçay (Vicdan)
En İyi Erkek Oyuncu: Tayanç Ayaydın (Pazar-Bir Ticaret Masalı)
En İyi Sanat Yönetmeni: Türker İşçi (Başka Semtin Çocukları)
En İyi Görüntü Yönetmeni: Zekeriya Kurtuluş (Vicdan)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Övül Avkıran (Pandora’nın Kutusu)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Volga Sorgu Tekinoğlu (Başka Semtin Çocukları)
En İyi Kurgu: Mustafa Preşeva (Vicdan)
En İyi Laboratuvar: Fono Film (Gökten Üç Elma Düştü-Vicdan)
En İyi Saç ve Makyaj: Vicdan
En İyi Kostüm: Zeynep Sırlıkıya (Pazar-Bir Ticaret Masalı)
En İyi Ses Tasarımı-Miksaj: Nokta
En İyi Özel Efekt: Murat Balkan (Üç Maymun)
Günün Sözü

Dostluk, verdiğini unutmak,aldığını ise daima hatırlamaktır.

— Dumas The Younger

BİLİŞİM'08 25. ULUSAL BİLİŞİM KURULTAYI

BİLİŞİM'08 25. ULUSAL BİLİŞİM KURULTAYI

Etkinliğin Tarihi: 19.11.2008 - 21.11.2008

Etkinliğin Yeri: SHERATON CONVENTİON CENTER / ANKARA

"Ulusal e-Devlet Konferansı" 4-5 Kasım 2008 ANKARA

‘E-DEVLET ULUSAL KONFERANSI’ 4-5 KASIM 2008’DE ANKARA’DA YAPILACAK

Türkiye‘nin e-Devlet Kapısı Projesi‘nin teknik altyapısını hazırlayan Türksat A.Ş., bir ilke daha imza atarak, Ankara‘da Ulasal bir ‘e-Devlet Konferansı‘ düzenliyor.

Türksat A.Ş. ve Kamu Araştırmaları Vakfı (KAV) tarafından organize edilen konferans, 4-5 Kasım 2008 tarihleri arasında Ankara Sheraton Otel‘de gerçekleşecek.

Kamu kurumlarında kilit noktalarda çalışan personelin ve yöneticilerin birikim ve deneyimlerini arttırmak, yeni güncel gelişmelerden haberdar etmek, ulusal düzeyde bilgi paylaşım imkânlarını artırmak ve e-Devlet vizyonunun genişlemesini sağlamak amacıyla düzenlenen konferansa, uzman ve akademisyenlerin yanı sıra, sektörün önde gelen uygulayıcıları ve üst düzey yöneticiler de katılarak, konu hakkında bilgi birikimlerini paylaşacaklar.

e-Devlet Ulusal Konferansı‘nda ağırlıklı olarak, dünya çapında gittikçe önem kazanan değişik e-devlet uygulamaları ile birlikte-çalışabilirlik, yönetsel ve kurumsal kapasite oluşturulması gibi konular ele alınacak. Ayrıca, bilgi toplumu çalışmalarında mevcut durumun analizi, e-Devlet çalışmalarının akademik boyutu, kurumlararası birlikte çalışılabilirlik, bilgi yönetimi ve güvenliği, yerel ve merkezi yönetimlerdeki e-devlet uygulamaları ile birlikte e-yönetim sistemini uygulayan dünyada önde gelen ülke pratiklerinden başarılı ve örnek olabilecek örnekler paylaşılacak.

Konferansta özellikle Türkiye‘nin e-Devlet Kapısı Projesi‘nin hayata geçirilmesiyle birlikte bilişim sektöründeki açılımlar, e-Devlet çalışmalarının vatandaş odaklı kamu hizmeti anlayışına kattığı faydalar da ayrıntıları ile değerlendirilecek.

Ayrıntılı bilgi için : http://www.edevletkonferansi.org
Katılım Ücretsizdir.

Türkçe Gönüllüleri Ağ Kümeleri

Türkçe Gönüllüleri Ağ Kümeleri


• Türkçemizi Canlandırma Derneği

• Türkçe Toplulukları Birliği

• Dilimizi Koruyalım

• S.D.Ü. Türkçe Topluluğu

• Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu ve Mücadelesi

• Türkçe Sevdalıları

• Uluslararası Dil Öğretimi Derneği

• Uluslararası Türkçe Olimpiyatları

• dilimiz.com

• "Türk"çe Dünya

• Türkçeciler

• Anadilim

• Amasya Bilim ve Sanat Merkezi Türkçe Topluluğu

• Müzikli Alfabe

Susun, Başbakan konuşuyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 6. Uluslararası Türk Dili Kurultayı’nda; Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Sanat” adlı şiirini kurultayın anlamına uygunluğu dolayısıyla okumak istediğini söyledi ama Dağlarca’nın şiiri diye Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirini okudu.

Ortam uygun olsun olmasın, gittiği her yerde şiir okumayı çok seven ve edebiyat bilgisiyle de pek bir övünen Başbakan Erdoğan, birkaç gün önce kaybettiğimiz “Türkçenin Şairi”ni anmak isterken bırakın sürç-i lisan etmeyi kelimenin tam anlamıyla “kaş yapayım derken göz çıkardı”…

Büyük olasılıkla, Başbakan’ın çevresini bir ahtapotun kolları gibi saran ve kendisine hata üstüne hata yaptıran o çokbilmiş danışmanlarından kaynaklanan bu falsosunu dinlerken, birkaç gün önce yine diline hâkim olamayıp ettiği sözü hatırladım.

Ne demişti Başbakan Erdoğan, Aktütün baskını ve tezkere tartışmaları sırasında?

“Ağzı olan konuşuyor...”

Siyasi nezaketsizliği kara bir gömlek gibi üstüne giyen Başbakan Erdoğan, Türk Dili Kurultayı’nda yaptığı bu vahim hata ile tam da söylediği söze uygun davrandı.

“Ağzı olduğu için konuştu…”

Türk siyasi tarihinde hemen hemen her başbakan bir özelliği ile anıldı. Kimi gaflarıyla nam saldı, kimi hakkındaki fıkralarla. Kimi kırdığı potlarla hafızalarda yer edindi, kimi laf cambazlığıyla. Kimi halk arasında deyimleşen cümleleriyle, kimi de dürüstlüğüyle gönül defterlerine yazıldı.

Peki, Başbakan Erdoğan?

“Ağzı olan konuşuyor”

“Ananı al da git”

“Askerlik yan gelip yatma yeri değildir”

Şehitler için “kelle”

Terörist için “sayın”

diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan nasıl anılacak peki?

Hakkındaki en ufak bir eleştiriye, TBMM çatısı altında birlikte mesai yaptığı parti liderlerinin görüşlerine bile tahammül edemeyen Başbakan Erdoğan, siyasi nezaketsizliğin doruk noktasına ulaşarak “Ağzı olan konuşuyor” diyor…

“Ağzı olan konuşuyor” da, Başbakan Erdoğan bir laf etmeden önce “Boğaz dokuz boğumdur” diye düşünüyor mu hiç? Ya da “Söz gümüşse, sükût altındır” deyip susuyor mu?

Nerede..?

Başbakan konuştukça konuşuyor…

Rüzgâr esse konuşuyor…

Çiçek açsa konuşuyor

Kapı gıcırdasa konuşuyor…

Kedi miyavlasa konuşuyor…

Konuşuyor da konuşuyor…

Her konuda ahkâm kesiyor…

Bir başbakan her şey üzerine konuşur mu?

Bir başbakan her konuda her şeyi bilir mi?
Bir başbakan her şeyi bilmek ve konuşmak zorunda mıdır?

Peki, her yerde her şeye konuşan Başbakan ne zaman susuyor?

Borsa 58 binden 28 bine indi…

“Hamdolsun…”

Dolar 1,200’lerden 1,500’lere çıktı…

“Hamdolsun…”

Türkiye’nin dış borcu geçen yıla oranla yüzde 25 artıp 290 milyar dolara çıktı…

“Hamdolsun…”

Reel sektörün borcu 45 milyar dolardan 180 milyar dolara çıktı...

“Hamdolsun…”

Türkiye dış borç büyüklüğü açısından 114 ülke arasında zirve yaptı…

“Hamdolsun…”

İşsizlik oranı yüzde 12’lere çıktı…

“Hamdolsun…”

İyi de bunların suçlusu kim?

Kedidir, kedi…
21.10.2008- Gürsel TEKİN
Gerçek Gündem

19 Ekim 2008 Pazar

BAZI...

Bazı zenginler vardır parasını severler.
Bazı zenginler vardır parası için sevilirler.
Bazı zenginler vardır parası için ölümü beklenirler.
Bazı zenginler vardır parası vardır,parasız yaşarlar.
Bazı zenginler vardır parası yüzünden herkes ona düşmandır.
Bazı zenginler vardır parası yüzünden yalnızdır.
Bazı zenginler vardır parası için yuva yıkarlar.
Bazı zenginler vardır parası onlara hükmeder.
Bazı zenginler vardır parası için hırsızlık yaparlar.
Bazı zenginler vardır parası için insanları köle ederler.
Bazı zenginler vardır parasızdır ama gönülleri zengindirler.

Alıntı...

18 Ekim 2008 Cumartesi

İhanetin 30 işareti

Partnerinizin sizi aldattığını mı düşünüyorsunuz? O halde dikkat edin; bazı belirgin sinyaller kuşkularınızı doğrulayabilir. İşte şüphelerinizi körükleyecek 30 duygusal işaret...
1- Partneriniz, taleplerinize eskisinden daha mı duyarlı? Bu, suçluluk duygusunu bastırmaya çalışmasından kaynaklanabilir. Aşırı ilgi, başka bir ilişkinin yeni başladığının göstergesi niteliğindedir.
2- Partneriniz size sık sık hediyeler almaya başlayabilir. Ayrıca sizin ondaki bu değişikliği aldatmaya yormamanız ve kendinizi daha iyi hissetmeniz için de ekstra çaba sarf eder.
3- Normalde alışkanlıklarını değiştirmekten hiç de hoşlanmayan erkek arkadaşınız, birden farklı hobiler edinmeye başladıysa, siz de şüphelenmeye başlayabilirsiniz.
4- Partneriniz olur olmaz nedenlerle kavga çıkarmaya başlayabilir. Çünkü aldatan erkeklerin yüzde 90’ının duygusal karışıklık yaşadığı ve tepkilerine hakim olamadığı gözlenmiştir. Bu durum sizin ondan uzaklaşmanıza, hatta aldatılma konusu hiç açılmadan ayrılmanıza neden olabilir.
5- Bazı çiftler, "Bir gün ilişkimiz biterse" gibi konuları konuşmaya bayılırlar. Eğer partneriniz bu konulardan konuşmaya başladıysa, büyük olasılıkla ayrılık sonrasında ne gibi tepkiler vereceğinizi ölçüyordur. Eğer çok basit bir cevapla geçiştirdiyseniz, olası bir aldatmada kapı dışarı edileceğinizi unutmayın.
6- Partneriniz sürekli depresif görünüyor olabilir. Özellikle bunu siz yakınlarındayken yapar, ancak siz ortalarda yokken arkadaşlarıyla gezip eğlenir. Bu, uzun dönemde ilişkinizi baltalayacağından ayrılmanız ya da aldatılmanız kaçınılmazdır.
7- İlişkinizde konuşmalar ve aktiviteler azaldığında, ilginizi yitirmişsiniz demektir. İlk yapmanız gereken, birbirinizle iletişim kurmaya çalışmaktır. Durumu düzeltemiyorsanız ayrılma yoluna gitmeniz, aldatılmanızdan kat be kat iyidir.
8- Müzik alışkanlıklarını değiştiren partnerinizin tavırlarını takip edin. "Nefret ederim" dediği müzikleri dinlemeye başladıysa, büyük olasılıkla yeni bir ilişki kapıdadır. Çünkü elde etmeye çalıştığı insan bu tür müziğin yakın takipçisidir.
9- Partneriniz birden kendini beğenmeye başladı. Bu yeni bir ilişkiye başladığını değil, sizin ona yetmediğinizi gösterir! Kendini aşırı beğenen ve sizi aşağılamaya başlayan partneriniz, isteklerini karşılayacak kişiyi bulduğunda hemen ortadan kaybolacaktır!
10- Partneriniz sizi ya da ilişkinizi başkalarıyla karşılaştırmaya başladıysa, durum kötüye gidiyor demektir. Bu durum onunla daha çok ilgilenmenizi gerektirir. Bunu hissettiremiyorsanız, şu an sizi aldatıyor bile olabilir. Unutmayın ki gözü sizden başkasını görmeyen bir insan kıyaslama yapmaz!
11- Partneriniz kendiyle başkalarını kıyaslayıp "Hangimiz daha güzeliz/yakışıklıyız", "Hangimiz daha çekiciyiz" gibi sorular sorarsa, sizden sıkılmaya başlamış ve tüm ilgisini yitirmiş demektir.
12- Partneriniz her türlü yorumunuzda hemen savunmaya geçebilir. Bunu acımasızca ve size zarar vererek de yapabilir.
13- Partneriniz size ilgi göstermemeye başlamış olabilir. Tabii eve geç gelmeler, evdeki gizli kuralları ihlal ve (varsa) çocukları ihmal etmeler de bunun en büyük göstergeleridir.
14- Partneriniz uyurken sık sık kabus görüyor, uykusuz kalıyor ya da eskisi gibi yanınızda yatmıyor.
15- Partneriniz görünüşünüzle ilgili iyi yorumlar yapmayı bırakır.
16- Tek taraflı "Seni seviyorum"lar başlar ya da bu cümle tedavülden kalkar.
17- Partnerinizin kendisine bir iyilik ya da sürpriz yaptığınızda suçluluk duyması, size olan ilgisini kaybettiğini ama sizin ona ilginize de dayanamadığını gösterir.
18- Partnerinizin sizi aldattığına adınız kadar eminsiniz, ama kanıt bulamıyorsunuz. Kanıtları yok ediyorsa geri dönülmez bir yoldadır ve sizi de kaybetmek istemiyordur.
19- Partneriniz aniden arkadaşlarıyla daha fazla zaman geçirmeye başladı.
20- Partneriniz, ilişkinizin geleceği hakkında konuşmamaya yemin etmiş gibi... Demek ki ya gelecek planı yapmıyor ya da sizin de içinde olduğunuz bir gelecek planına sıcak bakmıyor.
21- Size şefkatli davranmayı bıraktı.
22- Partneriniz sizinle ilişki kurmaktansa kitap okumaya ve televizyon izlemeye kendini verdi.
23- Partneriniz sizinle cinsel ilişki kuramamasının nedeni olarak arkadaşları ile problemlerini, komşularıyla sorunlarını, derslerini, iş yerindeki çalışma arkadaşlarını öne sürüyorsa, arkanıza bakmadan kaçın. Zaten öncelik hiç sizde olmamış!
24- Partneriniz zamanlı zamansız sizi kıracak sözler etmeye, sadece ona komik gelen şakalar yapmaya başladı...
25- Aranıza duygusal mesafe koyan partneriniz, durumu siz sorguladıkça kendinin de özel hayatı olduğunu ve buna saygı göstermeniz gerektiğini söylüyor. Sizi aldatması kaçınılmaz olduğu gibi, manasız bir kavga sonrası ayrılmanız da olasıdır.
26- Partneriniz rüyasında başka kadın/erkek isimleri sayıklıyor...
27- Sabah kalktığında partneriniz huzursuz oluyor, etrafa manasızca bakıyor ve bir süre konuşmuyorsa, bilin ki hangi odada uyandığını anlamaya çalışıyordur! Ne de olsa bu annesinin, sizin ya da diğerinin odası olabilir. Tek derdi pot kırmamak için nerede olduğunu iyice anlamaktır.
28- Partnerinizin aşırı sert tavırları, arkadaşlarınızın bile dikkatini çekiyor ve sık sık "Sorun nedir" diye soruyorlar. Onların tepkilerini yabana atmayın. Yakın arkadaşlar ve aile üyeleri, ilişkinize sizden daha objektif yaklaşabilirler.
29- Sizin sürekli tekrarladığınız soruları, son dönemde yanlış anlamaya ve "Beni kontrol mü ediyorsun" diye tepki göstermeye başladı...
30- Partneriniz kapıları kapatmaya başladıysa, siz de kara kara düşünmeye başlayabilirsiniz. Aralarında cinsel çekim olan ve ortak yaşam alanlarını paylaşan insanlar, ilişkilerinde kapalı kapı kullanmazlar. Kapı semboldür ve yüzünüze kapanması da partnerinizin sınırlarından çıkmanız gerektiğine işarettir




HAYATA DAİR YEDİ GERÇEK...

Kaç yıldır benim yanımdasın?
- 20 yıldır efendim
- Bu zaman süresince benden ne öğrendin?
- Hiçbir şeyle değişmeyeceğim yedi gerçek öğrendim.
- Ömrüm seninle geçtiği halde topu topu 7 gerçek mi öğrendin?
- Evet.
- Söyle bakalım öyleyse neler öğrendin?
- Baktım ki herkes bir şeyi dost ediniyor, ona gönül verip bağlanıyor.
Ancak bunlardan hemen hepsi insanı yarı yolda bırakıyor. Ben ise,
beni hiç bırakmayacak, ölümden sonra bile benimle gelecek şeyleri
aradım. Ve dost olarak iyilikleri seçtim kendime. Ki onlar sonsuz bir
yükselme
yolculuğuna çıkmış insanoğlunun hiç tükenmeyecek azığı ve en gerçek
dostlarıdır.
- Çok güzel, ikincisi ne bakalım?
- Baktım ki, insanların bir çoğu geçici dünya değerlerine dört elle
sarılmış onları koruyor, kasalarda saklıyor, kaybolmaması için her çareye
başvuruyor. Kimi zenginliğine, kimi güzelliğine, kimi ününe tutunmuş
sımsıkı, onları
elden çıkarmamak için çırpınıp duruyor. Oysa ben varlığımı ve bütün
isteklerimi O'na satıp, gönlümü yalnız O'nun sevgisine açtım.
- Devam et!
- İnsanların üstün olmak için birbirleriyle yarıştıklarını gördüm. Ancak
bir çoğu üstünlüğü yanlış yerlerde arıyor ve birbirinin üstüne basarak
yükselmek istiyordu. Bunun üzerine üstünlüğü geçici dünya değerlerinde
değil, akıl
ve ahlakça yükselmekte, kötülüklerin her çeşidinden el etek çekip,
iyiliklere vasıta olmakta aradım.
- Devam et yavrum.
- Yine baktım ki, insanlar sabahtan akşama birbirleriyle uğraşıyor, boş
yere hayatı zehir ediyorlar kendilerine. Bütün bunların
benlik, bencillik ve çekememezlikten ileri geldiğini gördüm. Ve gönlümü bu
kirlerden arıtarak, herkesle dost olup, huzur ve güven içinde yaşamanın
yolunu buldum.
- Sonra?
- Nedense herkes hatasının sebebini hep dışta arıyor ve başkalarını
suçlamak yoluna sapıyordu. Böylece suçlarının örtüsü altına saklanıyordu.
Oysa
insanın başına ne geliyorsa kendi yüzünden ve kendi eliyle geliyordu.
Bunun bilip yalnız kendimle cenge girerek, nefsimin iradesine uymamaya ve
vesvese verenin ağına düşmemeye çalıştım.
- Doğru...
- Baktım ki insanlar şu bir lokma ekmek ve dünya geçimi için helal haram
demeden,
her türlü hakkı çiğnemekten çekinmiyorlar. Hem başkalarının hakkını alıp
onları
yoksul bırakmakla, hem de bu haksızlığın azabını ağır bir yük gibi
vicdanlarında
taşımakla iki kere kötülük etmiş oluyorlar. Oysa doğru yaşanıldığında ve
hakça
bölüşüldüğünde dünya nimetleri insanlara yeter de artardı bile.
- Ve yedinci?
- Yedinci olarak şunu gördüm ki, insanlar bir şeye dayanmak ve güvenmek
ihtiyacındadırlar.
Kimi zenginliğine, kimi güzelliğine...
Bunların hepsi de bir süre sonra yıkılacak eğreti desteklerdir. Ben ise
yalnız O'na sığınıp yalnız O'ndan yardım diledim. Ve bunun karşılığı sonsuz
bir güven oldu.
- Seni tebrik ederim evladım. Ben de yıllar yılı bütün din kitaplarını
inceledim.
Hepsinin bu 7 gerçek etrafında döndüğünü tespit ettim. *


15 Ekim 2008 Çarşamba

**EVİNİZ VE SİZİN İÇİN BİLGİLER**

1) Gözlüğünüzün vidası çok çabuk çıkıyorsa vidayı takmadan önce,vidanın gireceği deliğe renksiz oje damlatın.Vidayı öyle takın.
2) Satın aldığınız ayakkabılar ayağınızı sıkıyor ise onları bir kaç dakika buhara tutun.
3) Makasınızı bilemek istiyorsanız,zımpara kağıdı kesin.
4) Halıdaki sigara yanıklarından,­yanık­ y­er­ler üzerinde zımpara kağıdı ile dairesel hareketler yaparak kurtulabilirsiniz.
5) Mobilyaların yerlerini değiştirdiğinizde halıların üzerinde iz bırakır.Bu izleri yok etmek için izlerin üzerine bir parça buz koyun ve erimesini bekleyin.Daha sonra üzerinde elektrik süpürgesini gezdirin.İzden eser kalmadığını göreceksiniz.
6) Fermuarlı giyeceklerinizi çamaşır makinesine koymadan önce kapalı olup olmadığını kontrol edin.Açıksa zedelenebilirler.
7) Üst üste koyduğunuz bardaklar yapışıp çıkmıyorsa bir leğenin içerisine koyun.Üstteki bardağın içerisine buz koyup leğenin içerisine yavaş yavaş sıcak su koyun.Bardakların kolayca çıktığını göreceksiniz.
8) Satın aldığınız plastik ve cam eşyalarin üzerine yapıştırılan etiketlerden kurtulmak için etiketin üzerine yemeklik margarin sürün ve 15 dakika bekletin.Bir bez ile ovalayıp yıkayın.Üzerinde hiç bir leke ve çizilme oluşmayacaktır.
9) Ütü yapmayı kolaylaştırmak ve süreyi azaltmak için ütü masasının kılıfının altına alüminyum folyo koyun.Sıcağı geri yansıtacağından ütü yapmak daha kolay olacaktır.
10) Bez pabuçların temizlenmesi sorun oluyor ise pabuçları bir yastık kılıfının içerisine koyun.Kılıfın ağzını kapayın ve çamaşır makinasında yıkayın.Yeni gibi olacaklardır.
11) Buz kalıplarınızı su ile doldurmadan önce bölmelere portakal,limon ve dilediğiniz meyve parçacıkları yerleştirirseniz dekoratif buzlar elde etmiş olursunuz.
12) Eğer ayaklarınız çok ısınıp şişiyorsa onları saatlerce sıcak suda bekletmeyin,aksine kolonya ile ovalayın.Bilekleriniz ve ayaklarınız şişmeyecektir.
13) Eğer ayaklarınız çok hassas ise,sıcak havalarda şikayetleriniz artıyorsa,her sabah bir kaç damla zeytinyağı ile ovalayın.
14) Pamuklu giysilerinizin çekmemesi için ilk yıkamada bir gece soğuk suyun içerisinde bekletin,sonra yıkayın,çekmeyeceklerdir.
15) Dirsek ve topuklarınızın sertleşmesini istemiyorsanız,bir dilim limon ile ovun.Böylece yumuşacık olacaklardır.
16) Yeni bir tava satın aldığınızda ilk önce içinde bir miktar sirke kaynatın.Bu işlem ilerde kızartmalarınızın tavaya yapışmasını önleyecektir.
17) Cevizle dost olun.İçindeki yağ beyin hücreleri için çok yararlıdır.Kan şekerini düşürdüğü için şeker hastalarına da uzmanlar tarafından tavsiye edilir.
18) Duvarınıza çivi çakacağınız zaman işaretlediğiniz yerin üzerine çapraz bant yapıştırın.Çiviyi öyle çakın. Böylece duvarın alçısını çatlatmamış olacaksınız.
19) Kızartma yağını bir kaç kez kullanabilirsiniz.Kullanılır durumda olup olmadığını anlamak için kızgın yağın içerisine bir dilim ekmek atın.Ekmekte kara lekeler oluşmuyorsa kullanabilirsiniz.
20) Cevizlerin kabuklarını kolayca açabilmek için onları bir gece tuzlu suyun içerisinde bekletin.Böylece içleri de dağılmayacaktır.
21) Unlarınızın böceklenmemesi için,un kavanozunun içerisine bir adet defne yaprağı koyun.
22) Fırında patates yapmadan önce,10-15 dakika haşlayın ve çatal ile delin.Daha kolay pişecektir.
23) Büyük miktarda patatesiniz var ise torbanın içerisine bir adet elma koyun.8 hafta boyunca filizlenmesini ve büzüşmesini önler.
24) Kullanılmış limon kabuklarını rendeleyip şeker ile karıştırın.Kavanozun içerisinde buzdolabında uzun bir süre saklayabilirsiniz.Böylece pasta yaparken elinizin altında hazır bulunur.
25) Kabarık bir omlet yapmak istiyorsanız,bir çorba kaşığı suyun içerisine bir çay kaşığı mısır unu karıştırın. Hazırladığınız karışımı yumurtaya ilave edin.Böylece kabarık bir omlet yapmış olacaksınız.
26) Sarımsaklarınızı her zaman elinizin altında hazır bulundurmak istiyorsaniz kabuklarını soyduktan sonra bir kavanoza doldurup üzerine zeytinyağı koyarak muhafaza edebilirsiniz.Ayrıca bu yağ yemeklerinize, salatalarınıza ayrı bir lezzet katacaktır.
27) Peyniri kolay rendelemek için,15 dakika buzlukta bekletin.
28) Bisküvileriniz yumuşamışsa onları birkaç dakika fırınlayın.
29) Çekmeceleri içini boşaltmadan temizlemek istiyorsanız,elektrik süpürgesinin ucuna ince bir çorap geçirin.
30) Fırında tavuk kızartacağınız zaman üzerine koyduğunuz baharatlardan içine de koyun.Böylece daha lezzetli olur.
31) Domates salçanız çok ekşi ise içerisine bir havuç rendeleyin.Havuç,salçanızı tatlandıracaktır.
32) Mantarların daha lezzetli olması için pişirmeden önce üzerlerine biraz tuz ve limon suyu koyun,5 dakika bekletin.Daha sonra pişirin.
33) Fırında tavuk kızartacağınız zaman bir limonu ikiye bölün,yarısını tavuğun üzerine bastırarak iyice sürün.Diğer yarısını ise tavuğun içerisine yerleştirin.Tavuğunuz nar gibi kızaracaktır.
34) 2 Çorba kaşığı yoğurdu,sulandırılmış 1 çorba kaşığı salçayı ve birazda zeytinyağını derin bir kabın içerisinde karıştırın.Fırına koymadan önce tavuğun her tarafına sürün.Çok daha lezzetli olacaktır.
35) Hazırladığınız kekin ortasına malzeme koyacağınız zaman bıçak ile kesmenize gerek yok.Dikiş ipliğini kekin etrafına gerip dikkatlice çektiğiniz zaman düzgün bir şekilde kesildiğini göreceksiniz.
36) Hazirladığınız kekin,fırında pişirirken çökmemesi için hamuru kalıbı ile birlikte fırına koymadan önce 20 dakika kadar dinlendirin.
37) Pişirdiğiniz sebzelerin renklerini kaybetmemesi için bir kesme şeker ya da limon suyu koyun.
38) Hazırladığınız omletin tavaya yapışmaması için,önce tavayı ocağa koyup iyice ısıtın sonra yağı döküp kızdırın.Daha sonra karışımı tavaya alın ve ocağın altını kısın.
39) Kesilmiş ve açık havada kalmış soğan zararlıdır.Kullanmadığınız soğan
parçalarını saklamayın.
40) Çok miktarda alkollü ve alkolsüz kokteyller hazırladığınızda onlardan bir miktarını buz kaplarına yerleştirin.Kokteyllerin içerisine bunları kullanın.Böylece sulanıp tatlarını kaybetmeyeceklerdir.
41) Kuru soğanları kese kağıdına sardıktan sonra buzdolabının sebze bölümünde muhafaza ederseniz çürüyüp bozulmasını önlemiş olursunuz.
42) Kızarttığınız tavuğun tekrar ısıttığınızda lezzetini kaybetmesini istemiyorsanız tavuk parçalarını bir süzgece koyun.Tencerenin içerisinde su kaynatın ve süzgeci üzerine oturtun.Buharda ısıtılan tavuk lezzetinden hiçbir şey kaybetmeyecektir.
43) Satın aldığınız kiviler çok sert ve ham ise bir gece boyunca plastik bir torba içerisinde elma ve armut ile saklayın.
44) Evde pasta yaparken kullandığınız meyve şekerlemelerinin dibe çökmesini istemiyorsanız hazırladığınız hamura bir miktar mısır unu ilave edin.Meyveler pişerken suları yoğunlaşır ve dibe çökmezler.
45) Kek kalıbınızın içine hamurunuzu dökmeden önce ortasına bir şerit alüminyum folyo koyun.Böylece kekinizi pişirdikten sonra kolayca çıkartabilirsiniz.
46) Soğan,sarımsak kesmeden önce parmaklarınıza limon suyu sürerseniz,istemediğiniz kokulardan kurtulmuş olursunuz.
47) Kızartma kokularının bütün eve yayılmaması için yağın içerisine 1-2 dal maydanoz atın.
48) Lambalarınızın üzerine kullanmadığınız kokularınızdan veya biraz vanilya sürerseniz,lambalarınızı yaktığınızda mis gibi koku yayılacaktır.(Fazla sürmeyin.)
49)Parfümü bitmiş küçük parfüm şişelerini atmaya kıyamıyorsanız onları çamaşır dolabınıza koyun.Böylece çamaşırlarınızın hoş kokmasını sağlarsınız.

Burçların şifreleri

Gündelik hayatı ve kişiliği etkilediğine inanılar burçların gizli sırlarını biliyor musunuz?

Koç:
Şifre: Etkinlik, atılganlık, kendine aşırı güven ve acelecilik.

Boğa:
Şifre : Varlıktan hoşlanma, değişmezlik, pratiklik,kararlılık amaca bağlılık.

İkizler:
Şifre : Konuşkanlık , yatkınlık, zeka

Yengeç:
Şifre : Koruyucu, duygusal, evcil, amaca bağlı, tuttuğunu koparan

Aslan:
Şifre : yaratıcılık , etkileyicilik, güçlülük, yetke, canlılık.

Başak:
Şifre : eleştiricilik iceleyicilik, hizmet, yargılama,düzenlilik

Terazi:
Şifre : uyumluluk, birliktelik, denge,sevgi

Akrep:
Şifre : tutkulu, gayretli,becerikli,ağzı-sıkı

Yay:
Şifre : özgürlük aşkı, geniş fikirlilik, coşku, araştırmacılık.

Oğlak:
Şifre : Hesapçılık, önlemcilik.

Kova:
Şifre : Bağımsız, insancıl

Balık:
Şifre: hayalci, duyarlı

14 Ekim 2008 Salı

Genç Kalmanın Püf Noktaları


Her yaşta genç ve sağlıklı olmak hepimizin hayali... Fakat bunu başarmak için de birkaç basit ama önemli püf noktasına dikkat etmemiz gerekiyor. Hayatımızda yapacağımız ufak değişikliklerle bile zamana meydan okuyabiliriz!...

• Sigara içmeyin: Sigara herkesin bildiği gibi cildin ve sağlığın en büyük düşmanı. Sigara içmek ciltteki mikro dolaşıma zarar vererek, cilt rengini soluklaştırıyor, gri ve cansız görünmesine neden oluyor. Ayrıca sigara tüketimi saçların da sağlıksız ve cansız görünmesine neden oluyor. Bu yüzden vakit geçmeden sigarayı bırakın. Bunu bireysel çabalarınızla başaramıyorsanız bir uzman desteği alarak bu bağımlılıktan kurtulabilirsiniz.

• Alkol almayın: Alkol vücutta özellikle de karaciğerde yarattığı toksitler nedeniyle erken yaşlanmaya neden oluyor. Bu nedenle hiç alkol tüketilmemesi çok önemli. Ama ben alkol içmeden yapamam diyenlerdenseniz de; makul miktarda alkol alın. Mesela haftada 14 dubleden fazla olmamasına dikkat edin.

• Taze meyve ve sebzeler tüketin: Önemli vitamin, antioksidan ve mineral kaynakları olan taze meyve ve sebzeler hem formunuzu korumanızda hem de vücudunuzun hastalıklarla savaşında size çok yararlı olacaktır. Ancak meyve ve sebze seçiminde doğal, hormonsuz olanlarını seçmeye özen gösterin.

• Bol bol su için: Su vücut için en yararlı ve gerekli içecektir. Sindirim sistemini rahatlatır ve vücudun toksinlerden arınmasına da yardımcı olur. Bu nedenle günde en azından 1 litre su tüketmeyi alışkanlık haline getirin.

• Sağlıklı kilonuza kavuşun: Hiç şüphesiz ki kilolu olmak insanları olduğundan daha yaşlı gösterir. Fazla kilolar kişinin yaşına uygun giyinmesini de engeller. Aynı şekilde çok fazla zayıf olmak da özellikle yüz bölgesinde çökmüş bir görünüme neden olur. Bu yüzden sağlıklı ve canlı bir görünüm için size en uygun kiloya sahip olmanız çok önemlidir. Hem fazla kilolarınızdan kurtulmak hem de kilo almak için ise yapabileceğiniz en iyi şey bir diyetisyen desteği almaktır. Böylece size özel menülerle sağlıklı kilonuza kısa süre içinde kavuşabilirsiniz. Ancak elbette kilonuz olması gerekenden 5 kilogram kadar farklıysa yemek yeme alışkanlıklarınızı değiştirerek ve egzersiz yaparak da size uygun kiloya ulaşabilirsiniz.

• Düzenli egzersiz yapın: Düzenli olarak yapılan egzersizler hem vücudunuzun daha sıkı yani daha genç kalmasını sağlar, hem de cildinizin parlak olmasına yardımcı olur. Ayrıca egzersizler sayesinde duruşunuzdan vücut ölçülerinize kadar pek çok konuda memnuniyet verici bir görünüm elde edebilirsiniz. Spor salonlarına gidemem diyenlerdenseniz; sadece evde çeşitli egzersizler yaparak ya da yürüyüşe çıkarak da formunuzu koruyabilirsiniz.

• Güneşten korunun: Güneş her ne kadar kemiklerimiz için yararlı bir kaynak olsa da aynı şey ne yazık ki cildimiz için geçerli değil. Bu nedenle uzun saatler boyunca güneşte kalmamaya özen gösterin. Güneşlendiğiniz süre boyunca da yüksek faktörlü koruma kremleri kullanın.

• Yeteri kadar uyuyun: Düzenli bir uyku hem ruh hem de beden sağlığınızın anahtarı gibidir. Zinde ve dinç bir görünümün yanı sıra okulda veya işte başarının da olmazsa olmazıdır. Uzmanlara göre yaşa göre değişmekle birlikte, yetişkinlerin günlük 7 saatlik uykuya ihtiyaçları vardır. Ancak şunu unutmayın, uykunun azı olduğu gibi fazlası da zararlıdır...

• Strese boyun eğmeyin: Stresli ruh hali insanların yüzlerine ve duruşlarına direkt olarak yansır. Stres hem dış görünüşün bozulmasında hem de pek çok sağlık sorununun ortaya çıkmasında başlıca faktörlerden biridir. Bu nedenle günlek stresleri asgariye indirgemek için elinizden geleni yapın. Bu işe, hayata pozitif bakmakla, anlık sorunlarınızı geleceğe taşımamakla veya belki de biraz da olsa vurdumduymaz olmayı denemekle başlayabilirsiniz.

• Dişlerinize iyi bakın: Sağlıklı ve bakımlı dişler genç görünmenin en önemli püf noktalarından biridir. Güzel bir gülüş hem mutlu olmanızı sağlar hem de ikili ilişkilerinizde daha rahat olmanıza yardımcı olur. Elbette ki fiziksel sağlığınız için de ağız ve diş sağlığınızın büyük önemiz vardır. Bu nedenle bir an önce ağız ve diş sağlığınızla ilgili sorunlarınızdan kurtulun ve düzenli olarak da diş hekiminize kontrole gidin.

Memurlar da Sağlıkta Katılım Payı Ödeyecek

Acar yaptığı açıklamada, SGK'nin gelecek yıl için prim gelirinin 18,5 milyar YTL, sağlık harcamasının ise 30 milyar YTL olarak öngörüldüğünü söyledi. Acar, bunun düşünülmesi gereken bir tablo oluşturduğunu ve bu rakamlara göre bir projeksiyon yapılması gerektiğini belirtti.

Bu yıl, geçen yılın 8 ayına göre sağlık giderlerinde yüzde 28 artış yaşandığına işaret eden Acar, enflasyonun yüzde 10'ların altında olduğu bir dönemde bu artışın dikkat çekici olduğunu kaydetti.

Sağlık konusunda son dönemde önemli açılımlara gidildiğini anlatan Acar, bunlar yapılırken kontrol edilebilir bir yapının da oluşturulması gerektiğini vurguladı.

KATILIM PAYLARI

Acar, katılım payı uygulamasıyla muayene için birinci basamaktaki sağlık kurum ve kuruluşlarına giden sigortalılardan herhangi bir ücret alınmadığını, devlet hastanelerine gidildiğinde 3, eğitim-araştırma hastanelerine gidildiğine 4, üniversite hastanelerine gidildiğinde 6, özel hastanelere gidildiğinde ise 10 YTL katılım payı ödenmesi gerektiğini anımsattı. Katılım payı uygulamasının dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde bulunduğunu söyleyen Acar, ''Öyle bir hale gelmiş ki en ufak bir rahatsızlık için hemen özel hastaneye, üniversite hastanesine gidiliyor. Bir sürü tetkikler, tahliller, olmaması gereken şeyler... Bu sağlık harcamalarında acayip bir artışa sebep oluyor. Biz, 'İnsanlar buralara gitmesin' demiyoruz ama özel hastaneye gidiyorsa 10 YTL katkı payını ödesin. Devlet olarak finansal olarak sürdürülebilir bir yapıyı kurmamız için mutlaka bu yapıyı getirmemiz lazım'' diye konuştu.

''MEMURLAR AÇISINDAN YASAL SIKINTILAR VAR''

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkan Vekili Acar, katılım payının SSK ve Bağ-Kur kapsamındaki sigortalılar açısından uygulamaya girdiğine işaret ederek, devlet memurlarını da uygulama kapsamına almayı düşündüklerini, ancak yasal sıkıntılar nedeniyle bunun gerçekleştirilemediğini söyledi.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun devlet memurlarıyla ilgili geçici 12. maddesinde yapılan düzenlemede, devlet memurlarının kayıt ve işlemleri devralınana kadar eski mevzuatın geçerli olacağının düzenlendiğini anlatan Fatih Acar, halen devlet memurlarıyla ilgili düzenlemenin Bütçe Uygulama Talimatıyla Maliye Bakanlığınca yapıldığını ifade etti.

Acar, şunları kaydetti:
''Maliye Bakanlığı da norm ve standart birliği olması bakımından konuya sıcak yaklaşıyor. SSK ve Bağ-Kur'lulara uygulanan katılım payının devlet memurlarına da uygulanması gerektiğini ifade ediyorlar. Onlar, bu konudaki yasal boşluğu nasıl doldurabiliriz diye bir çalışma yapıyorlar. Bu yasal boşluk dolar dolmaz devlet memurları açısından da aynı uygulama devam edecek. Bu konuda bir yasal düzenlemeye gerek olup olmadığı konusunda en son görüştüğümüzde Maliye Bakanlığı yetkilileri böyle ifade ettiler. Ama sonuçta önümüzdeki süreçte devlet memurları açısından da herhangi bir farklılık söz konusu olmayacak, yani devlet memurlarına da Sağlık Uygulama Tebliği'nde yer alan hükümler uygulanmaya başlanacak. Yasadan kaynaklanan ufak bir pürüz var. Bu pürüz giderildiği zaman norm ve standardat birliği de sağlanmış olacak.''

12 Ekim 2008 Pazar

SEVMEK Mİ SEVİLMEK Mİ....

Genç kız nihayet uyanmıştı. Tüm gece boyunca uyumuştu. Gözlerini ovuşturdu. Elbiselerini düzeltti. Şaşkındı.
- Neredeyim ben? Siz kimsiniz?
- Demek dün gece neler olduğunu hatırlamıyorsun?
- Çok içtiğimi hatırlıyorum o kadar...
- Evet, kapıyı sana açtığımda çok sarhoştun gerçekten. Kapıyı açar açmaz bana ilk söylediğin söz suydu:
"Ben Tanrı'nın hediyesiyim" Genç kız bu söz karşısında utancını gizleyemiyordu. Bir şeyler söylemek istiyor ama nereden başlayacağını da bilemiyordu. Şaşkınlığını biraz olsun gizlemek için:
- Peki ya sonra ? dedi.
- İşin doğrusu ben Tanrı'dan böyle bir hediye beklemiyordum. Şaşırdım bir an. Gerçeği arayan birisine senin gibi bir serabın gösterilmesi doğal gelmedi bana. Ben bunları düşünürken sen de şu anda yattığın yerde sızıp kaldın zaten.
- Dün geceden beri yerde mi yatıyordum? Diye sordu şaşkınlıkla.
- Evet, düşüp sızdığın yerden kaldırmadım. Biliyorsun seraba dokunulmaz. Bütün gece Tanrı'nın seni almasını bekledim. Ama görüyorsun ki hala gelmedi. Sahi söyler misin sen hangi Tanrı'nın hediyesisin böyle?
Ferda sitem dolu bir utangaçlıkla:
- Lütfen benimle alay etmeyin, dedi.
- Alay etmiyorum. Sadece seni anlamaya çalışıyorum. İstersen önce sana bir kahve yapayım da kendine gel. Kemal kahveleri getirdiğinde Ferda biraz olsun kendine gelmişti. Üzerindeki yabancılığı atmaya, doğal olmaya çalışıyordu.
- Benim adim Ferda. İki sokak ilerideki sitelerde oturuyorum. Dün gece için özür dilerim. Arkadaşlarla yasadığım bir çılgınlıktı o kadar. Çok utanıyorum.
- Ben de Kemal. Bu evde tek başıma yaşıyorum. (Bir an duraksadı Kemal). Senin hakkında ne düşündüğümü merak ediyorsun değil mi?
- Biraz öyle...
- Hiç... Hiçbir şey düşünmedim.
- Neden?
- Özel olarak hiçbir insan üzerinde düşünmem pek.
- Gecenin yarısında kapını çalıp evinde yatan bir kız hakkında bile mi?
- Evet...
- Çok garip bir insansın.
Kemal sustu... ve sonra
- Söylesene maskeli bir baloda insanların gerçek yüzlerini tanımak mümkün müdür sence?
- Tabii ki değil.
- İşte şu toplumda gördüğün bir çok insan ve sen... Hepiniz maskelerinizle yaşıyorsunuz. Su toplum maskeli bir balodan farksızdır bence. Hem de zamana, kişilere ve olaylara göre her an değişen maskelerin kullanıldığı bir balo... Bu yüzden pek anlamlı gelmiyor bana insanlar üzerinde düşünmek.
- Kendini soyutluyorsun insanlardan.
- Öyle de denebilir. Zaten toplum ferdin en büyük düşmanıdır bence. Bu yüzden insanlardan hiçbir şey almamayı yeğliyorum. Buna rağmen her şeyimi vermeye de hazırım onlara.
- İnsanların sevgisini de reddeder misin, örneğin?
- En başta onu. Bugünün sahte sevgileri bir insanin kalbini yaralamak için seçilen en tehlikeli yoldur.
- Ama insan hiç sevilmeden yasayamaz ki...
- Bunda yanılıyorsun. İnsan sanıldığının aksine sevilerek değil severek yaşar. İnsan sevilmek ihtiyacında olan zayıf bir varlık değildir. Kısacası sorun bence sevilmek değil sevmektir.
- Sevdiğin halde sevilmiyorsan?
- Sevilmek senin sorunun değil onun sorunu. Bence sevmek bir insanı kendi içinde hissetmendir. Sevilmek ise kendini bir insanin içinde hissetmen. Anlayabiliyor musun? Sevmek seni zenginleştirir, sevilmek değil. Bunu evreni kapsayacak şekilde de düşünebilirsin.
- Nasıl yani?
- Evrensel anlamda sevmek kainatı kendinde seyretmek, sevilmek ise kendini kainatta seyretmektir. Ferda'nın kafası karışmıştı. Hiç bu kadar derinlemesine düşünmemişti sevgi üzerine.
Bunu fark eden Kemal:
- Bunları bir anda anlamak sana güç gelebilir. Ama biraz düşünürsen umarım anlayabilirsin. Şunu unutma ki insanlık bugün ikinci tas devrini yaşıyor. Birinci taş devrinde insanlar yumuşacıktı. Sevgi sayesinde her şey yumuşacıktı. Sadece evleri ve aletleri taştandı. Simdi ise her şeyimiz yumuşacık, yüreklerimiz taş gibi. Hatta taştan da katı. Çünkü öyle taslar vardır, üzerlerinde otlar yetişir ve öyleleri de vardır ki... Kemal'in gözleri nemlendi bunları söylerken. Yılların acılarını, ihanetlerini, buruklukların, kelimelere döküyordu aslında. Ağlamaklı bir hale dönüşüyordu sesi kesik kesik...
Uzun bir sessizlik oldu. Bütün bir hayat şeridi geçti Ferda'nın gözleri önünden. Eğer Kemal'in anlattıkları doğruysa sevgi hiç olmamıştı hayatında. Bir anda gözleri duvarda bir çerçevede olan mısralara takıldı:
"Donuk sevgiler çağındayız Sıcak sevgiler cehennemde yanıyor Sevgi... Yaşanmayacak kadar güzel, Fark edilmeyecek kadar sade, Duyulmayacak kadar doğaldır."
Kemal duvarda ağlayan bir çocuk portresi gösterdi Ferda'ya:
- Biliyor musun bir çocuğa verilecek en değerli besin şefkattir. Ve de cesaret. Bunlar öyle hassas bir dengeye sahiptir ki, denge bozuldu mu işte şu insanları görürsün karşında... Şefkat ve cesaret kurbanları... Kimileri aşırı şefkatin yanında cesaretsiz büyütülürler. Bu insanlar küçücük bir dünya kurmak isterler kendilerine. Güçsüzdür bu insanlar, kolayca kırılırlar. Dünya çok acımasızdır öylelerine göre... Kendilerini sevecek birilerini ararlar hep. O kadar yoğunlaşırlar ki bazen şiddetli bir arzuyla birine doğru akmak isterler. Cesurca sevemezler. Cesareti öğrenememiştir bu insanlar. Öte yandan da cesur insanlar... Dünyayı bile devirebilirler. Ama basit bir sevgi oyunuyla kolayca yıkılıverirler. Dünyayı titretecek cesareti taşıyan bu insanlar kalplerine dokunan bir parmakla diz üstü çöküverirler yere. Ve su sözleri duyar gibi olursun onlardan: " Dağ düştü üstümüze Yıkılmadık ama İnsan değdi tenimize Acısı yıktı bizi...! Cesaret onları o kadar sertleştirmiştir ki sevdikleri insanı kolları ile kalpleri arasında neredeyse öldürür.
Kemal sustu birden. Ferda bir şeylerin olduğunu hissetmişti. Çözmek istiyordu Kemal'i.
- Niye sustun?
- Bana ne şefkati öğrettiler nede cesareti.
- Ama tüm bunları biliyorsun sen
- Nasıl olduğunu merak ediyorsun değil mi, anlatayım. Bir an durdu sonra:
- İnsanların nefretinden sevgiyi, ihanetlerinden sadakati, korkaklıklarından cesareti öğrendim.
- İnsanlar bu kadar acımasız mi? Gerçekten seven insanlar yok mu hiç?
- Bırak sevgilerini gülmeleri bile doğal değil onların. Seni senin için değil kendileri için severler. O kadar iyi o kadar güzel ve o kadar haince severler ki hayran olmamak elde değil biliyor musun? Sevgi ve ihaneti sanatsal bir uyarlamayla o kadar güzel sahneye koyarlar ki son sahnede öleceğini bile bile seyredersin oyunu. Mükemmel bir katildir onlar. Seve seve öldürürler seni. Dudaklarından sevgi sözcükleri yükselir. Yapacağın tek şey gözlerini kapatıp sevgi atmosferi içinde sevgi sözcüklerinin sağanak yağmuru altında ölümü beklemendir. Anlıyor musun?
- Sen sevilmekten korkuyorsun
- Belki...
- Neden? - Neden mi? Ben her insani kalbime misafir edebilirim, sevebilirim yani. Kalbimden eminim çünkü. Sevdiğim insani rahatsız edecek hiçbir şey yok kalbimde. Ama kimsenin kalbine girmek istemem. Çünkü bilmiyorum nelerle karsılaşacağımı. Bilmiyorum hangi tuzaklar bekliyor beni. Ve bilmiyorum o insan bunlardan haberdar mı?
- Fikirlerimi alt üst ettin. Her şey karıştı. Sevmek sevilmek, nefret sevgi... Hatta şu ana kadar gerçekten yaşayıp yaşamadığımı düşünüyorum.
- Aslında sana anlattığım her şeyi kendinde bulabilirsin.
- Nasıl?
- Kendini tanıyarak... Yalnız kaldığın anlarda...
- Yalnızlıktan kaçmışımdır hep...
- Yalnızlıktan kaçmak kendinden kaçmaktır. Bir düşünsene, doğarken de yalnızsın, ölürken de. O halde yasarken yalnızlıktan kaçmak anlamsız değil mi?
- Yalnızlıkta insan ne bulabilir ki sıkıntı ve boşluktan başka?
- Kendini gerçekten tanıyabilseydin uzaydaki derinlikten daha derin bir iç uzayın olduğunu görebilirdin. Bizler ruhumuzu öldürüyor sonra başına geçip ağıt yakıyoruz... Benliğindeki zenginliği fark etseydin dünyada ikinci bir insan aramazdın biliyor musun?
- Anlamadım!
- Dünyada bir tek kişi vardın aslında. O bir tek kişinin içinde beş milyar insan.
- Benliğim bu kadar kalabalık mi?
- Evet. Benliğin tüm varlığın merkezidir. Tüm acılar ve sevinçler yüreğinde gizlidir senin. Ölenleri yüreğine gömdüğün gibi doğacak çocuğun kalbi de senin içinde atar. Hem acıyı hem sevinci yaşarsın iç içe, yan yana... Hatta o kadar acı çekersin ki acı, acı olmaktan çıkar...
- Sözlerin çok karışık.
- Belki haklısın bu konuda. Bazı insanlar başlı başına paradokstur. Düşünceleri de öyle. İnsanlar paradoksal düşünmeye alışık değiller. Bu yüzden anlaşılmıyoruz. Zaman bir hayli ilerlemişti. Ferda izin istedi. Zihni o kadar dağılmıştı ki hiçbir şey söylemeden çıktı evden. Bütün gece boyunca Kemal'in sözleri ile uğraştı Ferda. Bazen onu anladığını düşünüyor, bazen saçmaladığına karar veriyordu. Her şeye rağmen hayranlık duyuyordu ona. Ara sıra arkadaşlarına anlatmak istiyordu onu. Ama kimsenin anlamayacağından emindi. Günler geçiyor, yüreğinde Kemal'e, karşı konulmaz bir sevgi taşıdığını hissediyordu Ferda. Her geçen gün biraz daha büyüyordu sevgisi. Aylar geçmiş ama bir türlü ona gitmeye karar verememişti. Çekiniyordu. İnsanlardan bu kadar uzak biri onun gibi deli dolu bir kızı ciddiye alır miydi? "Hiç kimse sevgiyle dirilmeyecek kadar ölmüş değildir hiçbir zaman". Evet, bu söz de onun değil miydi? Nihayet karar verdi Ferda. Gitmeli ve ona sevdiğini söylemeliydi.
Ferda Kemal'in evine gittiğinde büyük bir şaşkınlık geçirdi. Evde kimse yoktu, taşınmıştı... Evin bekçisi yaklaştı Ferda'ya:
- Kızım, adinizi öğrenebilir miyim?
- Adım Ferda, Kemal Bey taşındı mi?
- Evet kızım, taşındı. Ve kimseye söylemedi nereye gittiğini, bana bile. Bir mektup bıraktı sana. Gelirse verirsin dedi. Ferda mektubu aldı. Tereddütlü adımlarla evine gitti. Yıkılmıştı. Derin bir boşluk hissetti yüreğinde. Birden ümitle doldu yüreği. Belki de onu yanına çağırıyordu.
Sabırsızlıkla mektubu açtı. "Ey sevgili, Seni sevip sevmediğimi söylemeyeceğim. Ama sevgiyi öğretebildim sana sanırım (ne kadar öğretilebiliyorsa). Dilerim kalbine kalbimden verdiğim şey yüreğinde yeşerip meyve verir. Böylece ne sen bende kaybolacaksın, ne de ben sende. Sen beni kendinde, ben seni kendimde bulmuş olacağım. O zaman hiç ayrılmayacağız.
Sakin sevgimle seni tuzağa düşürdüğümü sanma. Sevgi hayatin hem çekirdeği hem de meyvesidir. Bir ağaç, meyvesiyle seni kendine çağırıyorsa bu bir aldatma sayılmaz. Unutma ki ağaç meyvesine çağırır, kendisine değil.
Ey sevgili, Sen bir sığınak arıyorsun ama ben durulmaz bir fırtınayım. Sen kendinin sakini olmak istiyorsun ama ben evrenin sakini olmak istiyorum. Sen olmayacak bir barışı arıyorsun. Bense tüm kötülüklerle savaşmak istiyorum. Sen küçücük bir çocuksun. Ama ben küçükken çok büyüdüm. Sen dünyadan kopup yıldızlara sığınmak istiyorsun. Bense kendimi yeryüzüne karşı sorumlu tutuyorum. Sen bir ağacın gölgesine sığınıp yaşamak istiyorsun. Bense ülkemi arıyorum. Yolları aydınlık, insanları ümitli ve huzur dolu olan bir ülke. Sen bende kaybolmak istiyorsun ama ben seni kaybetmek istemiyorum. Sen susuyorsun, bense haykırıyorum.
Sakin unutma:
Kalbim paylaşılamayacak kadar senindir. Seninle bile. (Ama bilmiyorum sen bu kadar bende misin?)
"Sevişmeyi temas sananlar
Yaşamamışlar hiç hayatlarında zevki...."

Harika seksin dört sırrı

Seks terapistleri, tutku yaşamınızın kilidini açıyor.

Seks terapistleri Georgia Foster ve Beverley Anne Foster, tutku yaşamınızın kilidini açıyor. 'The 4 Secrets Of Amazing Sex - Harika Seksin 4 Sırrı' adlı yeni kitaplarında, harika seks için ihtiyacınız olanları açıklıyor.

4 SIR

1. BAŞTAN ÇIKARTMA

Partnenizi nasıl tutukulu hale getirebilir, yani onu ayartabilirsiniz. Çoğu insan seksi hissettiği için kendini suçlu hisseder, bu yanlış. İşi ilk önce beyinde bitirmeliyiz. Seksüel duygularınızı hemen arttıran, sizi baştan çıkaran unsurları fark edin.

2. HİS

Partnerinizi 6 duyunuzla hissedin. Atanızdaki enerjiyi, çekim gücünü farkedin ve koku, dokunma, ses, tat duyularınızla enerjinizi paylaşın. Günlük yaşamda 6 duyunuzu görmezden geldiğiniz zamanlar olabilir ancak seks duyularınız olmadan berbat olur.

3. TESLİM OLMA

Partnerinizle birlikte seks yaparken güvende hissetmeniz çok önemli. Baştan çıkarma, duyularınızla enerjinizi paylaşma aşamasından sonra, zihniniz ve duygularınız canlıdır. Orada olmaya ihtiyacınız olduuğunu hissedin ve partnerinizin düşünceleriyle hareket edin. Kendinizi ona bırakın, teslim olun.

4. DÜŞÜNCELER

Eğer ilk üç sır işinize yaradıysa, tüm hissettikleriniz ve deneyiminizi birbirinizle paylaşın. Memnunsanız yaşadıklarınızı gözden geçirerek yapmak istediğiniz herşeyi yapın. Eğer kötü hissediyorsanız , yaptığınız hataları yeniden yapmamaya ve güveninizi kaybetmemeye çalışın.

Georgia'nın yeni bir seksüel siz oluşturmanıza yardımcı olacak önerilerini deneyin.. İşte 5 adımda yatakta yeni bir siz..

5 ADIMDA YATAKTA YENİ BİR SİZ

1. Vücudunuzla ilgili beğenmediğiniz noktaları, can sıkıcı düşünceleri aklınızdan çıkartın. Kendinize haksızlık etmeyin ve buna inanın.

2. Yeni hareketleri denemek sizi terdirgin edebilir, yeni birşeyler denemeden önce konuşun, kendiniz ve partnerinize güvenin.

3. Seks yaşamınızı gözden geçirin ve canlandırmak için deneyebileceğiniz, size uygun yenilikler planlayın.

4. Nefes almayı unutmayın. İnsanlar kaygılı olduklarında nefes almayı azaltırlar. En iyi rahatlama tekniği derin bir nefes almak, 5 saniye tutma ve geri vermedir. Nefes alıp vermeyi üç kere tekrar edin ve kaygılarınızın yok olduğunu hissedin.

5. Her seks sırasında ufak bir değişiklik yapın. Bu seks yaşamınızın canlı kalmasını sağlayacak.

'Finansal savaş' uyarısı

Washington Post sonraki dünya savaşının, finansal bir savaş olabileceği uyarısı yaptı.

Küresel finansal görünümünün her geçen gün daha korkunç bir hal aldığı belirtilirken sonraki dünya savaşının, finansal bir savaş olabileceği öne sürüldü. Washington Post gazetesince yayımlanan bir makalede bundan sonra yükselen piyasalarda borç ödememe vakaları ve kredi paniklerinin görülebileceğini belirtilerek riskli ülkelerin arasında Türkiye de sayıldı.

Washington Post gazetesi, prestijli Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MİT) öğretim üyelerinden Prof. Simon Johnson ve merkezi İngiltere’de olan “Etkin Müdahale” adlı kuruluşu Başkanı Peter Boone imzalı “Sonraki Dünya Savaşı? Finansal Olabilir” başlıklı bir makale yayımladı.

Makalede küresel finansal görünümünün her geçen gün daha korkunç bir hal aldığını belirtilerek ABD Yönetiminin Wall Street’i, Avrupa hükümetlerinin ise, ticari bankacılık sistemini korumak için önlem almak zorunda kaldıklarına dikkat çekildikten sonra İzlanda’da yaşanan krizin sonuçlarının sandığından daha ciddi olacağı vurgulandı.

İzlanda hükümetinin, yerleşiklerin mevduatını koruma sözünü verirken yerleşik olmayan mevduat sahiplerine benzer garanti sağlamayı reddetmesi ve bunun üzerine İngiltere Başbakanı Gordon Brown’un İzlanda'yı mahkemeye verme kararını almasının krizi tırmandırabileceği kaydedildi.

Johnson ve Boone, “Çoğu zaman bu türden bir finansal kriz, acı verir, maliyeti de yüksek olur” derken yaşanan türbülansın, sermaye akımlarının on yıllarca düşük düzeyde kalmasına neden olacağını, siyaseti ve küresel barışı etkileyebileceği uyarısını da yaptı. Krizin yükselen piyasalar için de oluşturduğu tehlikeye dikkat çekildiği makalede şu görüşlere yer verildi:

“Daha küçük ülkeler ve yükselen piyasalarda çok daha büyük borç ödememe vakaları ve kredi panikleri görülebilir. İzlanda’nın düşüşünden sonra herhalde büyük açıkları ve önemli tutardaki dış borçları olan ülkelere borç verenler, riskini azaltma yolunu arıyor. Açıktır ki riskli ülkeler, Doğu Avrupa’nın çoğu, Türkiye ve Latin Amerika’nın bazı bölümlerini kapsıyor. Rusya’nın zorlukları, ödeme gücü olduğu gibi görünen ülkelerin de yüksek risk taşıyabileceği gösteriyor.”

-ATILMASI GEREKEN ALTI ADIM

Bundan sonra hükümetlerin koordine politikaları sürdürmemesi halinde “finansal savaş riski”nin bulunduğu savunulduğu makalede özetle şu altı adım atılması istendi:

-Dünya finansal güçler, hep birlikte, bankaların sermaye yapılarının yeniden düzenlenmesini gerektiren ulusal planları açıklamalı,

-Tüm mevduat garanti edilmeli,

-Faiz oranlarında büyük bir indirim yapılmalı,

-Otoriteler, finansal sisteme likiditenin enjekte edileceğini taahhüt etmeli,

-Tüm sanayileşmiş ülke ve yükselen piyasalar, küresel talep düşüşünün telafi etme amacıyla önemli bir mali genişlemeyi gerçekleştirmeli,

-Mortgage almış ev sahiplerine yönelik destek programları geliştirilmeli.

ANKA

11 Ekim 2008 Cumartesi

BİRKAÇ BİLGEDEN BİRKAÇ SÖZ



1. İnsanlar doğayı yok ederken aslında kendilerini yok ediyorlar

Cengiz Aytmatov



2. Çok fazla okumuş olanlar nadiren büyük keşif yaparlar

Lichtenberg



3. Bir milletin kaderini, kendi öz gücü belirler

Graf Von (Prusyalı general)



4. Adamın büyüklüğü, küçüklere karşı takındığı tavırla anlaşılır

Carly



5. Dünyada insana yardım eden tesadüf değil azim ve sebattır

Samuel Smile



6. Ne mevki ne mal iledir beyim ululuk kemal iledir

Esat Muhlis Paşa



7. Başarının sırrı üç şeyde gizlidir: İstemek, bilmek ve uygulamaktır

Axel Munthe (İsveçli Doktor)



8. İnsanları sevmek, gerçek mutluluktur

Platen Haller Mund



9. Allah, büyükleneni alçaltır, alçak gönüllü olanı yükseltir

H.z. Muhammed



10. Gerçek idealist, refaha ulaşmaları için başkalarına elini uzatan kişidir

Henry Ford

9 Ekim 2008 Perşembe

Baş örtmek yalnızca Türkiye'de, Malezya'da ya da Arap ülkelerinde değil dünyanın her yerinde yayılıyor. Her ne kadar Türkiye'de öyle fazla tanınmasa da ünlü İrlandalı şarkıcı Andrea Corr (The Corr topluluğunun solistidir kendileri) da başını örtenler kervanına katıldı.. Ama akıllara da Neyzen Tevfik'in o ünlü dizelerini getirdi..


Öyle hürriyete aşık ki kadınlar, hatta
Hiçbir erkek olamaz onlara yol arkadaşı,
Çıkar at çarşafı teklifine karşı, nitekim
Donu fırlattı götünden, açacak yerde başı....


Neyzen Tevfik



8 Ekim 2008 Çarşamba

Güzel Sözlerden...

Bir adamın birçok hüner, fen, bilgi sahibi olduğuna bakma. Verdiği sözde duruyor mu, vefası var mı? Asıl ona bak.
Mevlana

7 Ekim 2008 Salı

Anneler ve Babalar...

Anne dışarıda alış-verişteydi. İki buçuk yaşındaki bebeğe babası göz kulak oluyordu.

Aslında bu pek de zor bir şey değildi. Yavrucak halının üzerinde 'çay seti' oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okuyor, ara sıra da bebeğinin kendisine -çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla- ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak ediyor du.

Derken anne eve geldi. Baba anneye sus işareti yapıp, bebeği izlemesini istedi. Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini istiyordu.

Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi içmesini seyretti. Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi:

'Uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi?'

Sonuç-1: Anneler evlatlarını çok sever ve onlara dair her şeyi bilir.
Sonuç-2: Babalar evlatlarına dair bir çok şeyi bilmez ama onları çok sever.

6 Ekim 2008 Pazartesi

Günün Yorumu

İsrail 2 askeri kaçırıldı diye “Lübnan’ı işgal etti”. Bizim gazetelerde utanarak şu haberi okuyorum aynı yerde 43 şehit verdik! Aferin bize “Talabani-Barzani’ye bir şey olmasın”, biz evlatlarımızı gömelim.

5 Ekim 2008 Pazar

Cep telefonunda kontör tuzağı

Cepte 'aktif arama' tuzağı ve kurtuluş yolu.

Cep telefonları ile arama yapıldığında ekranda beliren 'aktif aramalar' yazısının kontör kaybına sebep olduğu iddia edildi.

Zaman Gazetesi'nin haberine göre; Her arama sırasında ekranda beliren 'aktif aramalar' yazısı sebebiyle karşıdaki kullanıcıdan bir kontör düştüğü tespit edildi. Kamudan üst düzey bir yetkili duyum üzerine konuyla ilgili araştırma yaptığını, bilgi almak için başvurduğu cep telefonu şirketlerinin aktif arama sonrasında oluşan kontör kaybını doğruladığını söyledi.

Şirketler aynı yetkiliye kontör kaybı yaşamaması için yapması gereken işlemleri de anlatmış. Cep telefonu kullanıcılarının ekranda beliren aktif arama yazısını iptal etmesi gerekiyor. Telefonda sırasıyla ##002# tuşlanarak arama yapılıyor ekranda 'Aktarma iptal edildi' yazısı beliriyor. Bu sayede gelen her aramada ekranda beliren aktif arama yazısı kaldırılıyor.

'Aktif aramalar' yazısı iptal edilmediği müddetçe, aranan kişiye ulaşamayanlardan bir kontör düşülüyor. Eğer aranan kişinin telefonu da telesekreter ayarlı ise dinlenen bir saniyelik 'aradığınız kişiye ulaşılamıyor' mesajı için de kullanıcıların ayrıca bir normal arama karşılığı ücretlendirildiği belirtiliyor. Kullanıcı, eğer iki dakika sonra yine ulaşamazsa 1,5 kontör kaybı daha oluyor. Telesekreterin ücretsiz zannedilmesi tüketicileri mağdur ediyor.

Telefon şebeke istasyonu yetkilileriyse bilgi almak isteyen kullanıcılara; ##002#'yi arayarak telesekreterin kaldırılabileceğini anlatmakla yetiniyor. Aboneler "Kullandığımız telefonların bütün özelliklerini bilmiyoruz. Bizden habersiz neden bu tür uygulamalar yapılıyor." şikayetinde bulunuyor.

5 EKIMDE KANAL A'DAYIZ

Ümit Aktan kaptanlığında izlenme oranlarını altüst eden Haydi Maça Programı Ramazan Bayramında alıştığınız KANAL A 'da alıştığınız gol sağanağı altında siz sevgili doslarına merhaba diyecek...

Haydi Maça Ekibi Adına

İrfan Söyler

YERLİ DİZİLERDE 150 BİN KİŞİ ÇALIŞIYOR

Bu sezon 11 ulusal kanalda 20'si yeni 63 yerli dizi, 150bin kişiye kazanç kapısı oluyor.

Bu sezon 11 ulusal kanalda 20’si yeni 63 yerli dizi, oyuncusundan yönetmenine, müzisyeninden cast (oyuncu) ajansına kadar 150 bin kişiye kazanç kapısı oluyor. İSMMMO tarafından yapılan araştırmaya göre, bölüm başına maliyeti 100 ile 300 bin YTL arasında değişen diziler, reklam ve sponsorluk gelirleriyle birlikte yaklaşık 1 milyar YTL’lik ekonomi yaratıyor.

SON 3 yıldır büyük bir patlama yaşanan ’yerli dizi sektörü’ İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’na (İSMMMO) araştırma konusu oldu. İSMMMO tarafından yapılan 'Dizi Ekonomisi' araştırmasına göre, bölüm başına maliyetleri 100 ila 300 bin YTL arasında değişen diziler, reklam ve sponsorluk gelirleriyle birlikte yaklaşık 1 milyar YTL’lik bir ekonomi ortaya çıkardı.

Araştırmada baz alınan 19 Eylül itibariyle, bu sezon 13 yerli dizi ile Kanal D, 11 yerli dizi ile ATV bu alandaki iddiasını ortaya koyuyor. Star TV bu sezon 8, Show TV de bu sezon 5 yerli dizi yayınlayacağını ilan etti. Yerli diziler, yapımcısından yönetmenine, oyuncusundan senaristine kad ar ekran önünde ve arkasında yaklaşık 150 bin kişiye istihdam olanağı sağlıyor. Araştırmaya göre, bir dizinin bölüm çekimi maliyeti 100 ile 300 bin YTL arasında değişiyor. Bu maliyet ortalama 200 bin YTL olarak alındığında 63 yerli dizinin yaklaşık bir yıllık çekim maliyeti 500 milyon YTL’yi aşıyor. Buna dizilerin bölüm başına en az 300 bin YTL olan reklam gelirleri ve 10 ila 70 bin YTL arasında değişen ana sponsorluk gelirleri de eklendiğinde, yıllık en az 1 milyar YTL’lik bir dizi film ekonomisi oluşuyor.

4 Ekim 2008 Cumartesi

"TEŞEKKÜR"

Bir inceliktir "TEŞEKKÜR"

Küçük bir davranış, bir inceliktir teşekkür etmek.
Öylesine zahmetsiz ve kolay.
İki kelime eni konu.
Söylemesi öyle kolay; neticesi öylesine büyüktür ki…


Bize bir bardak su verene…
Bize sıcacık yemekler hazırlayana…
Bize bir harf öğretene…
Bize bir yer ararken yol gösterene… teşekkür etmeliyiz.
Bir teşekkür gözde çiçek açtırır.
Bir teşekkür, alır gider bütün yorgunluğu.
Bir teşekkür, uçurur kalbi.
Bir teşekkür insanı insana dost eder.

3 Ekim 2008 Cuma

Evet, Karl Marx haklıydı!

Evet, Karl Marx haklıydı!

Radikal Gazetesi 03/10/2008


Kapitalizm, devlet işin içine karışmadan kendi kendisini düzenleyemez, ne var ki, devletin işin içine karışması, kapitalizme karşı değil, tersine, bizzat kapitalistlerin/burjuva sınıfının ihtiyaçları nedeniyledir. Buna sadece ABD değil, İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, yani bütün Avrupa ülkeleri de dahildir

Vaktiyle (sanırım 1994 yılıydı) Özelleştirme Yasası Meclis tarafından çıkarıldıktan hemen sonra dönemin başbakanı Tansu Çiller, “coğrafi bölgemizde son sosyalist konumunda kalan Türkiye’de Özelleştirme Yasası’nı çıkararak sosyalist devleti yıktık. Dünyayla bütünleşen, kapılarını açan Türkiye rekabetsiz kalamaz. İşte bugün bu yeni dönemin kapısını açıyoruz” diyerek kapitalist sistemin bütün sorunlarını/krizlerini sosyalizmin üstüne yıkıvermişti.
Devletleştirme sosyalizmin tek kıstasıymış gibi her tarafı özelleştirmeye başlayınca bu türden bir sosyalizmden kurtulup liberal kapitalizme geçilecekmiş naraları atmak, bilgisizlik değilse eğer, ikiyüzlülüğün daniskasıdır. Benzer bir argümanı, 30 Eylül 2008 tarihli Radikal Gazetesi’nin yorum sayfasında ‘Marx yine haklı mı çıktı?’ başlıklı yazısında Alper Akalın dile getiriyor ve bizleri sadece 1994 yılı Çiller’inin yanına yeniden götürmekle kalmıyor, aynı zamanda gülmekten de kırıp geçiriyor, aynı bilgisizlik peçesine bürünmüş olarak elbette.
Kapitalizm tanımı
Bu noktada hiç de haksızlık yapmadığımızı göstermek için Alper Akalın’ın yazısından kısa alıntılar yapıp ne demeye çalıştığını anlamaya çalışalım. Akalın’a göre şu sıralar yaşanan ekonomik kriz, kapitalizmin değil devletçilik ve müdahaleciliğin krizidir. Yazısının devamında bizlere bir kapitalizm tanımı vermektedir: “Kapitalizm, devletin ekonomik ve siyasal gücünün sınırlandırıldığı, her türlü merkezi müdahaleden arındırılmış ve gönüllülük ilişkisine dayalı serbest ticaret sistemini öngören bir ekonomik düzendir.” Buradan yola çıkarak ABD’nin kapitalist bir ülke olduğunu söylemenin sosyalizm ‘goygoyculuğu’ yapmak olduğunu ileri sürüyor. Herhalde ABD’nin bütünüyle liberal kapitalist bir ülke değil de olsa olsa ‘devletçi bir kapitalist ülke’ (!) olduğunu söyleyecekti, dili sürçmüş olmalı, yoksa bunu okuyan bir kişi ABD’yi sosyalist filan sanacaktır. Akalın, ABD’nin diğer devletlere karşı saldırgan tutumunun ise kapitalizm sisteminde yeri olmadığını vurgulamakta, ve yazısının sonunda krizin asıl sorumlusunun “kararların tamamen bireyler tarafından alındığı serbest ticaret yanlısı kapitalizmin mi yoksa ‘sosyalizm’ soslu aşırı hantal bir yapıya bürünmüş devlet kapitalizminin mi” diye sormaktadır. Elbette ki kendi yanıtı, ‘sosyalizm soslu devlet kapitalizmi’ olacak.
Oysa yukarıda belirttiğimiz gibi, devlet kapitalizmi demek, ne sosyalizm demektir ne de içerisine sosyalizm katılmış kapitalizm demektir. Böyle bir söylem, olsa olsa liberal ‘akbaba’ların sosyalizmi eleştirmek/yermek için çıkarttıkları bir yaygara, eş deyişle, goygoyculuktur. ‘Devlet kapitalizmi’, ‘liberal kapitalizm’, ‘faşizm’ kapitalizmin çeşitli uygulamalarından birkaç tanesidir, dolayısıyla sosyalizmden çok kapitalizm ile ilişkilendirilebilirler. Bu türden uygulamalar, kapitalist sistem içerisinde egemen burjuva sınıflarının ekonomik/siyasal/ideolojik ihtiyaçlarına göre ortaya çıkarlar, yani onların ihtiyaçlarına göre ya liberal, ya devletçi, ya faşist ya da başka türden rejimler oluşur. Dolayısıyla, diyelim Keynesyen uygulamalar, sosyalizmin değil, kapitalizmin ihtiyaçları nedeniyle ygulanmıştır. Kapitalist sosyal devlet Keynesyen kapitalizmden başka bir şey değildir zira. Kaldı ki, kapitalist sistemde devletin şu ya da bu biçimde piyasaya/ekonomik yaşama hiçbir biçimde müdahale etmediği tek bir kapitalist ülke yoktur.
Egemen sınıflar
Kapitalizm, devlet işin işine karışmadan kendi kendisini düzenleyemez, ne var ki, devletin işin işine karışması, kapitalizme karşı değil, tersine, bizzat kapitalistlerin/burjuva sınıfının ihtiyaçları nedeniyledir. Buna sadece ABD değil, İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, yani bütün Avrupa ülkeleri de dahildir. Devletin hiçbir biçimde müdahalede bulunmadığı bir liberal kapitalist sistem, olsa olsa Hayek’in rüyalarını süslemektedir. Kaldı ki, devletin piyasaya müdahalesini geniş halk kitlelerinden çok sermaye sınıfı istemektedir. 1980’li yıllardan bu yana ‘serbest piyasa’ şampiyonluğu yapan liberaller, şimdi bütünü yle hükümetlerin devletleştirme atağını gerçekleştirmesine alkış tutmaktadır. Elbette ki bu, sosyalizm filan demek değildir, ama anlaşılacağı gibi devlet , ‘bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ demekte, ama ‘bırakınız batsınlar’ diyememektedir. Zira devlet, egemen sınıfların siyasal aygıtından başka bir şey değildir.
Ama daha da önemlisi, devletin sisteme müdahale etmemesi gerektiğini söyleyerek krizin baş nedeni olarak bu müdahaleleri görmek, sanki bir tarafta devlet diğer tarafta da sermaye sahibi sınıf var ve bunlar piyasaya müdahale konusunda birbirleriyle çatışıyorlar gibi düşünmek demektir. Halbuki devlet, bizzat sermaye sınıfının devletidir, ve tam da bu nedenle bilmem kaç yıllık şirketleri kurtarmaya/devletleştirmeye çalışmaktadır, elbette ki gelecekte özelleştirmek üzere. Devlet, kapitalist sistemin mantığı içerisinde gerektiğinde piyasaya müdahale edecektir, gerektiğinde de etmeyecektir, ama müdahale etmesinin sosyalizmle filan alakası yoktur. Sayın Akalın’ın bilmediği de budur.
İflas eden ideoloji
BD’den başlayarak dünyaya yayılan büyük finansal krizden çıkarılacak ilk ders, neoliberalizm ve ‘serbest piyasa’ ideolojisinin iflas etmiş olduğu ve kârın özel çıkarlara, zararın ise halka ait olduğu bir sistemin rezilliğineden başka bir şey değildir. 50 milyon insanın en ufak bir sağlık güvencesinin olmadığı bir ülkede, iş finans kapitali kurtarmaya gelince devlet elini cebine atmaktadır. Bu ise, Akalın’ın zannettiği gibi “dünyayı daha yaşanmaz hale getiren politikacılar” tarafından değil, bizzat sermayedarların isteği üzerine gerçekleşmektedir. Mesela AIG’ye devlet daha baştan 85 milyar dolar yatır mıştır. Ne var ki mali çöküş, ‘maalesef’ kapitalizmin nihai çöküşü anlamına da gelmez.
Son olarak belirtmek gerekir ki, Akalın’ın kapitalist sistemde yerinin olmadığını söylediği ABD saldırganlığı, bizzat kapitalist sistemin huzuru ve refahı için girişilen bir harekattır. Zira emperyalizm boş yere ortaya çıkmış değildir. Kaldı ki neredeyse bütün Avrupa ülkeleri bu saldırgan Amerika’ya kendi askerleriyle destek vermiştir. Kapitalizmin sağa sola saldırmadığı bir politikası çok nadiren olmuştur, bunu bilmeyen, biraz olsun tarih okursa yeterli olacaktır.
Liberallerin hoşuna ister gitsin ister gitmesin Marx haklıydı, ama burada Marx’ın haklı çıktığı tek nokta, ekonomik krizlerin yapısal, yani ister devlet isterse liberal kapitalizm olsun kapitalist sistemin işleyişine içkin olduğunu söylemesinden başka bir şey değildir. Ve Akalın’ın yazısını okuyunca, yani eğer devletleştirme sosyalizmin tek ölçütü olarak görülürse, Celal Bayar’ın “bu kış komünizm gelecek” sözünün ABD için geçerli olacağını
düşünmek işten bile değildir.
Umarız ki ABD’ye ve giderek tüm dünyaya sosyalizm elbet bir gün gelecektir, ama maalesef bu krizle değil.

Mustafa Kemal Coşkun
Ankara Üniversitesi, DTCF Sosyoloji Bölümü


kaynak radikal gazetesi :
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=901472&Date=03.10.2008

Youtube girmenin kısa yolu

Arkadaşlar youtube ve benzeri yasaklanan sitelere girmeniz için hiç bir programa ihtiyacınız yok ..

Aşağıda yazacağım yönergeleri sırası ile takip ederek güvenle uygulayabilirsiniz. ( tabikii ilgilenenler..)

1.Adım -------Bilgisayarımı tıklıyoruz..
2.Adım--------C: yi tıklıyoruz.. :)
3.Adım--------Windows'u tıklıyoruz..
4.Adım-------- 'system32' klasörünü tıklıyoruz..
5.Adım--------'drivers' klasörünü tıklıyoruz..
6.Adım-------- 'etc' klasörünü tıklıyoruz..
7.Adım-------- ** hosts ** yazan dosyayı tıklıyoruz ... ve " not defteri " ile aç diyoruz..
8.Adım-------- Aşağıda eklediğim hard copy gibi gerekli değişiklikleri güvenle yapabilirsiniz..
9.Adım-------- Değişiklikleri yaptıktan sonra CTRL+S veya Doysa .. Kaydet'i seçerek yaptığınız değişiklikleri kaydetmeniz tabikii gerekmektedir :)
10.Adım------- Bilgisayarınızı açıp kapatacağınız ve/veya Başlat+Çalıştır yaparak cmd yazınız karşınıza gelecek olan DOS ekranına ipconfig/flushdns yazınız..
11.Adım------- www.youtube.com'a istediğiniz anda girebilirsiniz..

Hz. Mevlana'nın Vasiyeti:


Size, gizlide ve açıkta Allah'tan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az konuşmayı, isyan ve günahları terk etmeyi, oruç tutmayı, namaza devam etmeyi, sürekli olarak şehveti terk etmeyi, bütün yaratıklardan gelen cefaya tahammüllü olmayı, aptal ve cahillerle oturmamayı, güzel davranışlı ve olgun kişilerle birlikte bulunmayı vasiyet ediyorum. İnsanların en hayırlısı, insanlara yararı olandır. Sözün en hayırlısı, az ve anlaşılır olanıdır.

2 Ekim 2008 Perşembe

Nükleer Santral İstemiyoruz Çünkü;

1) Her nükleer santral nükleer atık üretir. Nükleer atıkların ne yapılacağı konusunda bugün dünyada hiçbir geçerli çözüm önerisi bulunmamaktadır. Bu atıklar ya gömülmekte, ya denize atılmakta, sonuç olarak büyük ve çözümsüz bir ekolojik problem ortaya çıkmaktadır.

2) Nükleer santraller tehlikelidir. Dünyanın bu bölgesinde yaşayan tüm toplumlar gibi Türkiye toplumunun da hafızasında Çernobil faciasının anıları ve bu facianın ardından yaşanan acılar çok tazedir. Bu acılar ve nükleer korkusu yersiz değildir. Bir nükleer santralde sızıntı oluşması demek, çok geniş bir bölgedeki tüm canlıların radyoaktif serpintiye maruz kalması, insanların ölmesi, ölümcül hastalıklara yakalanmaları, ekosistemlerin yok olması demektir.

3) Nükleer santraller ekonomik olarak makul yatırımlar değildir. Bir nükleer santralin kurulumu 5 milyar dolara yakın bir yatırım gerektirmekte, inşaatın uzadığı bazı durumlarda maliyetin onmilyarlarca dolara fırladığı da görülebilmektedir.

4) Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamak için rüzgar ve güneş enerjisinden yararlanmak ekonomik ve ekolojik açıdan kesinlikle dikkate alınması gereken alternatiflerdir. Bu teknolojilerin halihazırda yeterince kullanılmıyor olmaları, yeni bir enerji politikası üzerine düşünmemek için bir mazeret olamaz. Türkiye, hem rüzgar ve hem de güneş enerjisi üretmek için oldukça elverişli bir coğrafi konumdadır.

5) Enerji verimliliği ve tasarrufu nükleer enerjinin en önemli alternatifidir.

Siyasal irade, aydınların, sanatçıların, bilim insanlarının ve halkın vicdanını, sezgilerini ve görüşlerini dikkate almadığında zalim olur. Yukarıdakilerden sadece biri bile nükleer santral inşaatından vazgeçmeyi gerektirir. Nükleer santrallerden vazgeçen, yeni santral yapmayan ülkelerde hala çalışan nükleer santraller olması, bizim bu hataya ortak olmamızı gerektirmez. İnanıyoruz ki, yukarıda saydığımız gerekçeler, bilimsel olarak çürütülebilecek gerekçeler değildir.

Bunları biliyor musunuz?


Küresel ısınma nedeniyle 2080'e kadar 200 - 600 milyon insanın açlık çekebilir, 1,1 - 3,2 milyar insanın da susuzluktan etkilenebilir.

Yurdumuzda doğal olarak bulunan 9000 bitki türünden 3000'i sadece Türkiye'de yaşıyor.

Ülkemizde yaşayan hayvan türü sayısı tüm Avrupa kıtasında yaşayan hayvan türlerinin 1.5 katı.

Ülkemizde doğal olarak yaklaşık 120 memeli, 450 kuş, 13 sürüngen, 350 balık türünün yaşamakta ve 15 memeli,

Dünyanın büyük kuş göç yollarından ikisi Anadolu’dan geçiyor.

Ülkemizdeki toprakların üçte ikisinin su veya rüzgar erozyonu etkisi altında.

Her yıl 1 cm. kalınlığında ve Kıbrıs Adası büyüklüğünde toprağımızın erozyonla yok oluyor.

Bir ton kullanılmış beyaz kağıt, geri kazanıldığında 16 adet çam ağacının,

Geri dönen her bir ton cam için yaklaşık 100 litre petrol tasarruf edilmiş olur.

Türkiye'de yaklaşık yılda 1 milyon ton kağıtla gereksiz yazışma yapılıyor.

Otomobilinizi hortumla yıkadığınızda yaklaşık 550 litre su harcamış olursunuz.

Bir cam şişe doğada 4000 yıl, plastik 1000 yıl, sakız 5 yıl, bira kutusu 10-100 yıl, sigara filtresi 2 yıl süreyle yok olmaz.

Büyük bir kayın ağacı, 72 kişinin 1 günlük oksijen ihtiyacını karşılar.

Dünyadaki mevcut suların ancak % 1'i kullanılabilir.

Dünya yüzeyinin % 6’sı çölleşmiş, % 29'u çölleşmek üzere.

Evsel katı atıkların % 68 ’ini organik atıklar, geri kalanını kâğıt, karton, tekstil, plastik,

Türkiye'de günde yaklaşık 65 bin ton çöp üretiliyor.

Katı atık yönetiminin üç temel ilkesi: Az atık üretilmesi, atıkların geri kazanılması ve

Uygun şekilde depolanmamış çöpler yeraltı ve yüzeysel su kirliliğine, haşerelerin üremesine,

Türkiye'de bulunan 3215 belediyeden sadece 11 ’inde düzenli depolama yapılıyor.

Atıkların özelliklerinden yararlanılarak içindeki bileşenlerin fiziksel, kimyasal veya

Türkiye’de çöp miktarının yaklaşık % 15-20 ’sini geri kazanılabilir nitelikli atıklar oluşturuyor.

Plastik ambalaj atıkları yıkanıp granül haline dönüştürülerek ikincil ürün üretiminde ham madde olarak kullanılıyor.

1 santimetreküp kömürün içindeki boşlukların yüzey alanı toplamı 120-180 metrekaredir

Bir Tsunami dalgası saatte yaklaşık 800 km hızla ilerleyebilir.

En hızlı yüzen balık orkinos balığıdır. Yetişkin bir orkinos saatte yaklaşık 90 km hızla yüzebilir.

Kloroflüorokarbonlar (CFC) 1974 yılından itibaren dünyada yasaklanmaya başladı.

Hamamböcekleri yaklaşık olarak 250 milyon yıldır yaşadıkları halde hiçbir değişime uğramamışlardır.

Arap Körfezi’nde yer alan deniz suyunu içme suyuna çeviren dev tesisler günde yaklaşık

Bugün dünyada yaşayan aşağı yukarı 1 milyon böcek türü vardır. Her yıl aşağı yukarı 8000 yeni tür keşfedilmektedir.

Kangurular geri geri yürüyemezler.

Denizlerdeki tüm sular güneşimizin yaşlanmasından kaynaklanacak aşırı sıcaklıklar nedeniyle yaklaşık 1 milyar yıl sonra

Dünyadaki en büyük balık sıcak sularda yaşayan ve planktonlarla beslenen balina köpekbalığıdır.

En küçük kuş yumurtası mine çiçeği sinekkuşuna aittir. 10 mm'den daha kısadır ve 0,37 gram ağırlığındadır.

Dünyada en derine dalan kuş türü imparator penguenleridir. Bu kuşlar yiyecek aradıkları sırada tam 255 metre derine dalarlar.

Antarktika’ya ait olmayan birtakım canlı türleri kıtaya yerleşerek ekosistemi tehdit ediyor.

Kloroflüorokarbonlar (CFC) atmosfer bütününün yalnızca milyarda birlik bölümünü oluştururlar.

Kutup ayıları daha az enerji harcamak için (vücut ısılarını korumak için) arka ayaklarını ön ayaklarının izine basarlar.

Dünyadaki mercan kayalıklarının %60’ından fazlası kirlilik, tortulaşma ve küresel ısınmadan kaynaklanan deniz suyu sıcaklığı artışının yol açtığı ağarlaşma etkisi nedeniyle tehdit altındadır.

Dünyadaki ilk bitkiler olan algler 3,5 milyon yıl önce oluştular. Diğer bitkiler gibi algler besin üretirken oksijen açığa çıkartır.

Bir fil hortumunda 50 bin kas vardır ve hortumuyla hem bir ağaç kütüğünü kaldırabilir hem de, yere düşmüş bir bezelye tanesini alabilir.

Sahil bölgeleri kalabalıklaştıkça sahildeki suyun kalitesi düşecek sahildeki vahşi yaşam yok olacak ve sahiller yok olacak.

Alaska ayıları dünyadaki etobur canlıların en ağırlarındandır ve yaklaşık 770 kilo ağırlığındadır.

Yarasalar zifiri karanlıkta 0.6 mm. çapındaki bir teli bile tespit edebilir.

Köstebekler bir saatte 45 m. uzunluğunda tünel kazabilir.

Dünyadaki volkanik olayların %90’ı denizlerde gerçekleşmektedir.

Denizlerdeki tüm sular güneşimizin yaşlanmasından kaynaklanacak aşırı sıcaklıklar nedeniyle yaklaşık 1 milyar yıl sonra buharlaşacak.

En yüksek gelgitler Kanada’daki Fundy Körfezi’nde gerçekleşmektedir. Sene boyunca değişik zamanlarda med ve cezir arasındaki fark 16 metreyi bulmaktadır.

Herkes rüzgarın hareket eden hava olduğunu bilir, peki havayı hareket ettiren nedir?

Hamsterler kış uykusuna yatan hayvanlar arasında en düşük vücut ısısına sahip olanlardır. Vücut ısısı 3.5 derece olacak kadar düşer.

Bazı balıklar oldukça uzun yaşarlar. Örneğin, Kanada’nın Pasifik kıyısında yaşayan “Rougheye Rockfish” isimli balık türünün yaklaşık 150 yıl hayatta kaldığı tahmin edilmektedir.

Hava kirliliği denizlerdeki zehirli maddelerin içte birini oluşturmaktadır. Denizlerdeki zehirli maddelerin %44’ü nehir ve akarsulardan kaynaklanmaktadır.

Yetişkin bir ayı, bir at kadar hızlı koşabilir.

Bir yıl içinde denizlerden avlanan balıkların ağırlığının üç katı kadar atık denizlere atılmaktadır. - 1 litre motor yağı 530.000 litre içme suyunu kirletebilmektedir.

Dünyada en derine dalan kuş türü imparator penguenleridir. Bu kuşlar yiyecek aradıkları sırada tam 255 metre derine dalarlar. yani bu kuşlar yaklaşık 18 dk nefessiz kalıyorlar!!

Bir insanın kalbi dakikada 60-80 defa çarparken, sinek kuşunun dakikada 615 defa çarpar.

Yaşayan en küçük memeli, ağırlığı yaklaşık 3 gram olan "Etrüks faresi"dir.

Büyüklükleri karıncalar kadar olan termitler, toprak üzerinde yüksekliği 8 metreyi bulan yuvalar yapabilirler.

Penguenler, enerji tasarrufu yapmak için sarkaç hareketiyle yürürler.

İnsanoğlunun bildiği okyanus canlı türlerinin sayısı 275.000 kadardır.

Okyanusların ortalama derinliği 3795 metredir. (Karaların ortalama yüksekliği 840 metredir).

Dişi morina balığı yılda yaklaşık 4.000.000 yumurta yumurtlayabilir.

Çöl akrebinin ayaklarında, kuma konan bir kelebeğin yerde oluşturduğu titreşimleri bile hissedebilen algılayıcılar vardır.

Erkek penguenler yavruları için kuluçkaya yattığı 4 ay boyunca hiçbir şey yemezler.

Sulak alanlar biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın en verimli bölgeleri. Türkiye'de uluslararası öneme sahip 56 adet sulak alan bulunuyor.

Yalnız İstanbul’da yılda 450.000 ton kağıt tüketiliyor. Kişi başına düşen günlük ortalama ağaç tüketimi ise 1,5kg.

Tüm dünyada her gün 400.000 hektarlık orman alanı yok oluyor. Türkiye’de her yıl 20,000 hektarın üzerinde orman alanı yok oluyor.

Türkiye’de son 40 yıl içinde 1.300.000 hektar sulakalan kurutuldu ve tahrip edildi, bu alan Van Gölü’nün 3 katından daha fazladır.

Bir biliminsanının belirttiği gibi: “Umut etmek için sebebimiz var! Biz, insanların bu olaya bakışlarını değiştirebiliriz.


Maide Suresi

Maide Suresi Kur'an-ı Kerim'in beşinci suresi.

Medine’de nazil olmuş olup 120 ayettir. Hicri 6. yılda Muhammed’in Mekkeliler'le yaptığı Hudeybiye Anlaşması'ndan sonra nazil olmaya başlamıştır. İhtiva ettiği birçok konudan biri olan ve “yemek sofrası” manasına gelen Maide, sureye isim olmuştur.

Bu sure sözleşmelere uymayı emrederek başlar. Sonra haccın eda edilmesi, bazı yiyecekler, bazı içtimai ilişkiler, dürüstlük gibi insanlığı yücelten faziletler, Yahudi ve Hıristiyanların ahitlerini ve dinlerini bozdukları, bununla beraber bazı mütevazı papazların müslümanlara sempati duymasının yanısıra Yahudiler'in taassubunu, münafıkların davranışlarını müteakip, tekrar hac ibadetinin edasıyla ilgili bazı hükümleri bildirir. Toplam olarak sure, on sekiz farz ihtiva etmektedir. Ahitlerini yerine getireceklerin kıyamet günü alacakları ödül bildirilerek surenin başlangıcı ile sonu uyum içinde bitirilir.

Tarihi değiştiren buluş

Marmaray kazıları ortaya çıkardı:
İstanbul’un ilk köyü, cilalı taş devrinde kurulmuş!

Marmaray projesi için yapılan kazılarda tarihi değiştirecek bir keşfe imza atıldı. Yenikapı’daki çalışmalarda 8.500 yıl öncesine ait 4 iskelet ile ahşap ve seramik eşyalar bulundu.

Kazı Başkanı Dr. İsmail Karamut çok heyecanlı... “Bu keşif, İstanbul’un ilk yaşam biriminin 2.700 yıl önce değil, cilalı taş devrinde kurulduğunu gösterir” diyor
Vatan Gazetesi'nin haberine göre; Yenikapı’da 4 yıldır devam eden Marmaray ve Metro istasyonları kazılarında İstanbul’un tarihini sil baştan yazdıracak yepyeni bulgulara rastlandı.

Tarih ve arkeoloji çevrelerinde büyük heyecan yaratan bulgulara göre İstanbul’un tarihi bilinenin aksine 2.700 değil 8.500 yıl öncesine dayanıyor. Marmaray kapsamında Yenikapı’da yapılan arkeolojik kazılarda bugüne kadar Theodosius Limanı gün yüzüne çıkarılmış 33 gemi, İstanbul’un Bizans Dönemi’nde yapılan en eski suru, Bizans Kilisesi ve binlerce buluntu ortaya çıkarılmıştı. Ancak son yapılan kazılarda hiç hesapta olmayan ve beklenmeyen tarihi bulgulara rastlandı. Theodosius Limanı’nın altındaki katmanda M.Ö. 6.500’lü yıllara ait olduğu tahmin edilen 4 insan iskeleti ile ahşap savunma silahları, ahşap eşyalar ve kano kürekleri bulundu.

İstanbul’un ilk çiftçileri

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü ve Marmaray Kazı Başkanı Dr. İsmail Karamut Yenikapı’daki kazı çalışmalarında 4 yıl içinde 58 bin metrekarelik alanın kazıldığını söyledi: “4 yıl içinde çok önemli tarihi bulgulara, eserlere ulaştık. 33 gemi çıkartıldı. Ancak 2 ay önce hiç birimizin tahmin etmediği bulgularla karşılaştık. Deniz seviyesinin 6 metre aşağısında, Theodosius Limanı katmanı altında 4 insan iskeleti bulundu. Bu iskeletler M.Ö. 6000-6500 yıllarına ait. Bu müthiş bir keşif. Çünkü İstanbul’un tarihinin sil baştan yazılmasını gerektirecek bir durumla karşı karşıyayız! İstanbul’un çevrelerinde neolotik döneme ait bulgulara rastlanılmıştı ancak tarihi yarımada da ilk kez böyle bulguları çıkardık. Kazılarda ahşap eşyalar, savunma silahları da bulduk. Kazı yaptığımız bölge,

Likhos deresinin Marmara Denizi’yle buluştuğu nokta. Belli ki bundan 8-8.500 yıl önce o bölgede bir köy vardı ve o köylüler hayvancılık ve tarımla uğraşıyordu.”

Çatalhöyük’le aynı

Marmaray kazılarıyla birlikte bulunan heyecan verici köy, İstanbul’un ilk yaşam merkezi miydi? Dr. Karamut, “Evet, olabilir” diyor. Peki Marmaray kazılarındaki son buluntuların Neolotik çağa, yani cilalı taş devrine ait olduğundan nasıl emin oldular? İşte Dr. Karamut’un kanıtları: “İnsanların avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik hayata ve tarım toplumuna geçtiği dönemde yani Neolitik Çağ’da kullandığı malzemeleri biliyoruz. Yenikapı’da bulunan malzemeler, özellikle de seramik parçaları, buluntuların Neolitik Çağ’a ait olduğunu gösteriyor.

Zaten, Anadolu’daki bu çağa ait olan buluntularla da Marmaray kazılarından çıkan bulguları kıyasladık. Kazı ekibimizde bulunan Neolitik Çağ uzmanı Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Yenikapı’da bulunan seramik parçalarıyla, Çatalhöyük’teki neolitik çağda bulunan seramik parçaları arasında büyük benzerlikler olduğunu tespit etti.”

NEOLİTİK ÇAĞ NEDİR?

Neolitik Çağ (M.Ö 8.000-5.500) ya da diğer adıyla Cilalı Taş Devri’nde önceki devirlere göre daha sert ve daha düzgün taş aletler yapıldı. Topraktan veya kilden yapılan kaplar ateşte pişirildi, bunun sonucunda seramik sanatı başladı. Bu devirdeki insanlar bilgi ve teknikte önceki dönemlere göre oldukça ileri bir düzeye çıktı. İnsanların avcılık ve göçebeliği bırakıp yerleşik düzene geçmesi de bu dönemde başladı. Birbirine yakın aileler topluca bir yerde oturarak köyleri meydana getirdi. Böylece tarihteki ilk köyler kuruldu.

Ayrıca insanlar tahıl üretimine de başlayıp, hayvanlar evcilleştirilip, insanlar tüketicilikten üretici duruma geçti. İlk defa ticaret de başladı. Neolitik Devrim, ilk olarak Orta Doğu, Önasya , Uzakdoğu gibi geniş ve düzenli akarsuların yaygın olduğu bölgelerde ortaya çıktı.

Vatan