20 Haziran 2023 Salı

2023 yılı 2. dönem yeni asgari ücret açıklandı, asgari ücret aylık brüt 13.414,50 TL, aylık net 11.402,32 TL, günlük brüt 447,15 TL olarak belirlendi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan tarafından yapılan açıklamaya göre % 34'lük bir artış yapıldı, 01.07.2023 tarihlerinden itibaren geçerli asgari ücret brüt 13.414,50 TL, net 11.402,32 TL olarak belirlendiği ifade edilmiştir.

Heyecanla beklenen asgari ücret 2023 2. dönem uzun süren görüşmelerin ardından Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlendi. Milyonlarca çalışanı ilgilendiren 2023 Asgari Ücret net ve brüt tutarları, Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girecektir.

Asgari Ücret 2023 Brüt Ücret (Aylık)13.414,50 TL
Asgari Ücret 2023 Net Ücret (Aylık)11.402,32 TL
Asgari Ücret 2023 Brüt Ücret (Günlük)447,15 TL

Asgari Ücret 2023 (01.07.2023 - 31.12.2023 Dönemi)

Asgari Ücret 2023 Yasal Kesintileri
Brüt Ücret13.414,50
Sigorta Primi İşçi Payı1.878,03
İşsizlik Sigortası Primi İşçi Payı134,15
Kesintiler Toplamı2.012,18
NET ÜCRET (Asgari Ücret)11.402,32 

İşverene Maliyeti 2023 (01.07.2023 - 31.12.2023 Dönemi)

Asgari Ücret13.414,50
SGK Primi % 15,5 (İşveren Payı)2.079,25
İşveren İşsizlik Sigorta Fonu268,29
İşverene Toplam Maliyeti15.762,04

Yeni asgari ücret belli oldu

 

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, asgari ücretin 1 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla net 11 bin 402 liraya yükseltilmesini kararlaştırdı.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, asgari ücretin 1 Temmuz 2023 itibarıyla brüt 13 bin 414, net 11 bin 402 liraya yükseltilmesi konusunda anlaştı.

İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ev sahipliğinde toplandı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, komisyonun asgari ücrete yapılacak ara zam kararını kamuoyuyla paylaşmak üzere kameraların karşısına geçti.

Bakan Işıkhan, asgari ücretin yılın ikinci yarısında brüt 13 bin 414 liraya, net 11 bin 402 liraya yükseltildiğini bildirerek, kararın işçi, işveren ve hükümetin mutabakatıyla alındığını belirtti.

"Geçtiğimiz 6 ayda 400 TL olarak uyguladığımız asgari ücret desteğini önümüzdeki 6 ayda 500 lira olarak uygulamaya devam edeceğiz" diyen Işıkhan, kararın hayırlı olması temennisinde bulundu.

19 Haziran 2023 Pazartesi

Kurulu Güç Analizi

 

    2022 yılı Aralık ayı sonunda 103.809 megavat (MW) seviyesinde olan Türkiye toplam kurulu gücü, 2023 yılı Mayıs ayı sonunda 104.691 MW seviyesine ulaştı. Mayıs ayında toplam net 166,9 MW kurulu güç devreye alınırken, bu kurulu gücün 139,3 MW’si güneş enerjisi santrallerinden sağlandı. Aynı dönemde rüzgâr enerjisi santrallerinde 25,0 MW ve yenilenebilir atık enerjisi santrallerinde 2,6 MW artış gerçekleşti.

     Mayıs ayında devrede olan santrallerin % 54,7’sini yenilenebilir kaynaklardan elektrik üreten santraller oluşturdu. Böylece yenilenebilir kaynakların oranı artmaya ve % 54 seviyesinin üzerinde kalmaya devam etti. Hidroelektrik santraller, Türkiye toplam elektrik kurulu gücünün % 30,2’sini oluştururken, rüzgâr ve güneş enerjisi santrallerinin toplam kurulu güçteki payı % 20,6 seviyesinde gerçekleşti. 

Kaynak: TEİAŞ, TSKB Ekonomik Araştırmalar

Faiz artırılırsa ne olur?

 

Basın, medya ve sosyal medyada yapılan yorumların etkisiyle birçok vatandaş ekonomi bilimini bilmeden faiz artırımının gerekli olduğunu savunur hâle geldi.

Enflasyonla mücadele kapsamında faiz artırımı yapıldığı takdirde piyasada adım adım neler yaşanabileceğinin bir simülasyonunu yapalım.

Öncelikle biraz geçmişe gidelim. Çünkü enflasyonun bu kadar hızlı yükselmesinin ve devam etmesinin bazı nedenleri var.

Enflasyonun iki temel nedeni vardır. Biri talep diğeri ise maliyet.

Maliyet enflasyonu herkesçe malum. Bir malın maliyeti artarsa o malın fiyatı artar.

Peki, son dönemde maliyet enflasyonuna neden olan etkenler nelerdi?

Özellikle enerji gibi ana girdi olan emtiaların fiyatlarındaki artışlar olarak söyleyebiliriz.

Küresel enerji fiyatlarını artıran bazı nedenler vardı. Özellikle Paris İklim Antlaşması sonrasında AB ve ABD’nin etkisiyle fosil yakınların kullanımını azaltmak için yatırımların azaltılması önemli bir etken oldu. Pandemi sebebiyle iki yıl boyunca eve kapanmaya bağlı olarak talep daralması yaşandı. Aşının bulunması ve yaygınlaşmasıyla tedbirler gevşetilince yaşanan talep patlaması enerji fiyatlarını da artırdı. Sonrasında ise Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle karşılıklı yaptırımların uygulanmasının enerji fiyatlarına yansıması oldu.

Diğer taraftan emtia fiyatlarını artıran en önemli etken ise ABD Merkez Bankasının pandemi döneminde karşılıksız olarak basıp dünyaya dağıttığı dolar olduğunu belirtmekte fayda var. Pandemi döneminde basılıp dağıtılan dolarlar tedbirlerin gevşetilmesiyle birlikte talep patlamasına neden oldu. Bu da tüm emtia fiyatlarında artışa neden oldu.

Türkiye de tüm dünyada olduğu gibi ithal etmek zorunda kaldığı emtia fiyatlarında yaşanan artıştan etkilendi ve enflasyonun maliyet ile ilgisi olan süreci yaşamaya başladı.

Yine o dönem ekonomi güvenliğini artırmak amacıyla uygulanmaya başlanan ekonomi modeli kapsamında döviz kuru da artınca enflasyon daha hızlı yükselmeye başladı. Enflasyon yükselmeye başlayınca bu defa vatandaşlar fiyatların daha fazla yükseleceği beklentisiyle ihtiyacı olan veya olacağını düşündüğü ürünlere talebi artırdı.

Peki, bu talebi nasıl artırdı vatandaşlar?

Yine basın, medya ve sosyal medyada yapılan yorumlar sebebiyle faiz oranlarının enflasyondan düşük olmasına bağlı olarak borçlanarak talep artışı gerçekleşti. Kredi kartlarından nakit avans çekildi, kredi kartı borçlarının tamamı değil asgari tutarları ödendi ve talep sürekli artırıldı. Bu durum talep enflasyonuna neden oldu. Tabi o çekilen nakit avanslar dolar, altın ve hisse senetlerine de gitti ve orada da yükselişi tetikledi…

Şimdi faiz artışını yaparak piyasada nasıl bir etki oluşturacağına bakalım.

Faiz oranları artırıldığında piyasada borçlanmanın maliyeti artacaktır. Kredi kartları ve nakit avans faiz oranları da beraberinde artacaktır.

Şimdiye kadar düşük olarak ödenen asgari tutarlar artık artmaya başlayacaktır.

Borçlanmanın maliyeti arttıkça talep azalmaya başlayacak, talep enflasyonu düşmeye başlayacaktır. Alışverişler azalacak ve piyasada daralma başlayacaktır.

Piyasada yaşanan daralma sebebiyle bazı işletmeler kapanmak zorunda kalabilir. Çünkü eskisi gibi talep olmayacaktır…

Kapanan işletmeler ve azalan talebe bağlı olarak iş yerleri işçi çıkarmaya başlayacaktır. Çünkü o kadar satış olmadığından eleman ihtiyacı azalacaktır.

Artan işsizliğe bağlı olarak piyasada talep daha fazla daralacak ve talep enflasyonu düşmeye devam edecektir.

Faiz oranlarının artmasıyla birlikte sermaye sahibi olanlar üretim gibi sıkıntılı bir süreç olmadığı için tasarruflarını faize yatıracaktır. Kiri, pası, tozu, işçi derdi olmadan sahip olduğu sermayeye yüksek faiz oranıyla rahat bir getiri elde edecektir. Borçlanma maliyetleri de zaten yüksek olduğu için yatırımlar azalacak ve genç nüfusun iş gücüne katılımlarının da artmasıyla birlikte işsizlik daha fazla artacaktır.

Artan faiz oranlarının yabancı yatırımcıyı ikna etmesi sağlanırsa döviz kurunda görece rahatlama sağlanır.

Artık fiyat artışları yavaşlamış olur.

Ancak işsizlik artacağı için fiyatı arttığı için almakta zorlandığını söyleyen birçok kişi çalışacak bir işe sahip olmadığı için hiç alamayacak hâle gelecektir. Fiyatı ucuz da olsa alamayacaktır çünkü çalışacak bir işi yoktur.

Faiz artırımının piyasaya nasıl bir etkisi olabileceğinin simülasyonunu anlatmaya çalıştım. Umarım vatandaşlar enflasyonla mücadele kapsamında faiz artırılması gerektiğini savunan sermaye sahiplerinin etkisinden kurtulup bu düşüncelerini tekrar gözden geçirirler…

 

2023 yılı Mayıs ayı sonu itibarıyla ülkemiz kurulu gücü 104.672 MW’a ulaşmıştır.

 

2023 yılı Mayıs ayı sonu itibarıyla kurulu gücümüzün kaynaklara göre dağılımı; %30,2’si hidrolik enerji, %24,2’ü doğal gaz, %20,8’i kömür, %11’i rüzgâr, %9,6’i güneş, %1,6’sı jeotermal ve %2,5’i ise diğer kaynaklar şeklindedir.

 

Ayrıca Ülkemizde elektrik enerjisi üretim santrali sayısı, 2023 yılı Mayıs ayı sonu itibarıyla 12.057’e (Lisanssız santraller dâhil) yükselmiştir. Mevcut santrallerin 751 adedi hidroelektrik, 67 adedi kömür, 361 adedi rüzgâr, 63 adedi jeotermal, 346 adedi doğal gaz, 9.979 adedi güneş, 490 adedi ise diğer kaynaklı santrallerdir.

16 Haziran 2023 Cuma

 

EPİAŞ tarafından yayınlanan Nisan 2023 Elektrik Piyasaları Aylık Raporu’na göre, Türkiye’nin elektrikte kurulu gücü 104.487 MW’a ulaştı.

EPİAŞ tarafından, Nisan 2023 Elektrik Piyasaları Aylık Raporu yayımlandı. Rapora göre Türkiye’nin nisan ayında elektrikte kurulu gücü 104.487 MW’a ulaşırken, elektrik üretimi bir önceki aya göre 2.412 MWh azalarak 23.562 MWh olarak gerçekleşti.

Elektrik üretim santrallerinin kurulu güçleri kaynak bazında incelendiğinde, ilk sırada 50.729 MW ile doğal gaz yer aldı. Ardından 46.560 MW ile hidroelektrik, 22.878 MW ile rüzgar, 22.065 MW ile taş kömürü-linyit, 20.748 MW  ile ithal kömür, 16.606 MW ile akarsu ve 14.695 MW ile diğer kaynaklar yer aldı. Diğer kaynakların kurulu güç dağılımı incelendiğinde, 19.862 MW ile güneş, 3.964 MW ile biyokütle, 3.439 MW ile jeotermal, 810 MW ile asfaltit, 779 MW ile kojenerasyon ve 520 MW ile fuel oil santralleri yer aldı.

Raporda kuruluş bazında kurulu güçler incelendiğinde, serbest üretim santrallerin 70.960 MW, EÜAŞ santrallerinin 21.025 MW, lisanssız santraller 9.151 (%8,8), İ.H.D santrallerinin 3.235 ve Y.İ.D santrallerinin 116 MW kurulu güce sahip olduğu belirtildi.

13 Haziran 2023 Salı

 

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünün depremlerin şiddeti ve bir yıl içinde ortalama olarak gerçekleşmesi aşağıda sınıflandırılmıştır. Aşağıdaki verilere bakıldığında Dünya üzerinde büyüklüğünün küçük olduğu depremler çok fazla şekilde yaşanmaktadır. Küçük büyüklükteki bu depremlerin çoğunu insanların hissetmediği bilinen bir gerçektir.

Deprem Şiddeti Ölçeği 

Büyüklük 

Çok Çok Şiddetli (Great) 8 >= 

Çok Şiddetli (Major) 7 - 7.9 

Şiddetli (Strong) 6 - 6.9 

Orta Şiddette (Moderate) 5 - 5.9 

Hafif (Light) 4 - 4.9 

Çok Hafif (Minor) 3 - 3.9 

Çok Çok Hafif (Very Minor) < 3.0 

Doğal afetler ekonomiyi etkiler

 

    Can ve mal kaybına neden olan, insanlar tarafından engellenemeyen ve kısa zaman içinde meydana gelen olaylara doğal afet denir. Jeolojik ve meteorolojik olarak ikiye ayrılan doğal afetlerden deprem, volkanik püskürme, heyelan jeolojik kökenlilere örnek verilirken; şiddetli yağış, sel, taşkın, don olayı, orman yangınları, çığ, kuvvetli rüzgar meteorolojik nedenlerle ortaya çıkan doğal afetlerdendir. 

    Doğal afetler, ansızın gerçekleşebilen ve önlem alınmadığı için önemli kayıplara neden olabilen doğa olaylarıdır. Doğal afetlerden önce alınacak tedbirler maliyetli olsa da afetler olduktan sonra oluşacak masraflar çok daha fazla olacaktır. Tedbirlerin afetlerden önce alınması, can ve mal kaybını aza indirir ve afetlerden sonra oluşacak maliyetler açısından çok daha kârlı olacaktır.

   Doğal afetlerin en önemli yönü, ülke bazında, dünya genelini ilgilendirecek düzeyde olumsuz sonuçlar doğurmasıdır. Ortaya çıkan doğal afetler, can ve mal kayıplarına neden olabilir. Doğal afetlerin ekonomik anlamda etkileri büyüktür. Özellikle doğal afet yaşayan ülkelerin bu afetlerden dolayı ekonomisinin zarar gördüğünü söylemek gerekiyor. Bu noktada bakıldığı zaman birçok unsuru doğrudan ve dolaylı yoldan etkileyebilecek olan maliyetler, doğal afetlerde ön plana çıkar. Doğal afetler, bölgenin özellikle ekonomik aktiviteden uzaklaşmasına etki edebiliyor. Sermaye stokunun ve veriminin düşüşü, servetin azalması, başta eğitim ve sağlık olmak üzere pek çok hizmetin aksaması ülke ekonomileri açısından problem teşkil etmektedir. 

    Doğal afet yaşanan bölgede, ihtiyaçların karşılanmasına yönelik kamu bütçesinde maliyet kalemi oluşur. Bölgenin ekonomik aktiviteden uzaklaşması sebebiyle, vergi gelirlerinde azalma söz konusu olur. Doğal afet sonucunda piyasalar da negatif etkilenir. Belirsizliklerin fiyatlanması anlamlı düşüşlere yol açar. Bölgede faaliyet gösteren şirketlerin değerli kâğıtlarında düşüşler söz konusu olur. Dış ticaret açısından bakıldığında, bölgede faaliyet gösteren ihracatçıların mağdur olmasıyla faaliyetlerinin sekteye uğraması kaçınılmazdır. Bu durum, hem ithalatı artışına hem de firmaların ihracat hacimlerinin düşmesiyle ülke içerisine döviz akışının sınırlanmasına yol açar. 

    Doğal afetin yaşandığı bölgede aktivitelerin durması, fiyatlar üzerinde de etkili olur. Afet yaşanan bölgede fiyatların genellikle yükselme eğiliminde olduğunu görürüz. Fiyatlardaki artışların enflasyonu da etkilediği açıktır. Temel gıda ve zorunlu ihtiyaçları karşılayabilecek maddelerin fiyatlarının aşırı derecede pahalılaştığına dair fahiş fiyat uygulamalarının oluşumundan söz edebiliriz. Bu durum özellikle enflasyonun üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturur. Yaşanan enflasyonun da baskılanması için, Merkez Bankası faiz artışına gider. Yapılan faiz artışı da ülkeye yönelik yatırımların düşmesine neden olur. Doğal afetler ülkelerin ekonomik büyümesine de negatif etki verir. 

     Doğal afet yaşayan bölgenin, başta kentsel dönüşüm olmak üzere yeniden imarı, yatırımlarla beraber daha çok istihdam sağlayabilir. Doğal afet yaşanmadan önce hantal bir yapıya sahip olan bölge, afetten sonra yapılacak olan yatırımlardaki artış nedeniyle daha fazla hareketlilik kazanabilir. Başta ihracat olmak üzere bölgenin ekonomik aktivitesinin daha fazla artırılması yaşanan ekonomik kayıpların önüne geçilmesini sağlayacaktır. 

   Doğal afet konusunda gelişmiş ülkelerin daha şanslı olduklarını söyleyebiliriz. Gelişmiş ülkelerin sermaye yapısındaki kuvvetlilik ve doğal afetlere müdahale noktasındaki avantajı, bu ülkelerdeki doğal afetlerin kısa sürede bertaraf edilmesini sağlar. Gelişmekte olan ülkelerin ise bu noktada dezavantajlı oldukları görülür. Gelişmekte olan ülke vatandaşlarının daha bilinçli hâle getirilmesi, doğal afetlerin önlenmesinde ilk yapılması gereken stratejidir. Zira doğal afetler beklenmedik bir zamanda ortaya çıktığı gibi, önlem alınmadığı zaman da ortaya çıkabilir. 

  Yaşanacak bir doğal afetin faturası bütçe açığı, ihracatın aksaması, vergi gelirlerinin düşmesi, ekonomik daralma, enflasyon ile faiz sarmalına tekrar girilmesi açısından da ciddi bir tehdit oluşturur. 


Afetlerin Etkileri

 

    Tarihin her döneminde afetler yaşandığı bilinmektedir. Afetler deprem, sel, heyelan gibi doğal kaynaklı olabileceği gibi, yangın, terör, uçak kazası gibi insan kaynaklı nedenlere bağlı olarak da ortaya çıkabilmektedir. Nerede, ne zaman ve hangi biçimde meydana geleceği kesin olarak tespit edilemeyen afetler sonuçları itibariyle benzer etkiler oluşturmaktadırlar; başta fiziki kayıplar olmak üzere, ekonomik kayıplar ile sosyal psikolojik yıkımlara neden olabilmektedirler. Bu bağlamda Türkiye’nin geçmişte başta depremler olmak üzere birçok doğal ve insan kaynaklı afete maruz kaldığı ve günümüzde de maruz kalma riski ile karşı karşıya olduğu bilinmektedir. Afet ve afet ile ilgili kavramlar ele alınarak afetlerin türleri üzerinde durulması gerekmektedir. Daha sonra afetlerin yol açtığı ekonomik, fiziki, sosyal ve psikolojik sonuçlar Türkiye’nin yaşadığı afet örnekleri üzerinden değerlendirmek daha doğru olacağı kanısındayım.

    Afetler meydana geldikleri bölge ve ülkelerde kimi zaman düşük kimi zaman ise büyük ölçekli zararlara yol açmaktadır. Birinci dereceden deprem kuşağında yer alan Türkiye’de depremler sıklıkla yaşanmaktadır, bunun yanı sıra gerek doğal gerek insan kaynakları farklı türden afetler de meydana gelmektedir. Türkiye topraklarının % 93’lük bölümü deprem riski altında bulunmaktadır. Bunun yanı sıra sanayi kuruluşlarının % 98’i deprem riskinin yüksek olduğu bölgelerde yer almaktadır. Nüfus açısından ele alındığında ülke nüfusunun % 98’i deprem riski ile karşı karşıya bulunmaktadır. Türkiye’de 1900’lü yılların başında beri 200’ün üzerinde deprem meydana gelmiştir. Bu depremler yaklaşık 86 bin kişinin hayatını kaybetmesine yol açmıştır. Dünya’da ise 20. Yüzyılda meydana gelen depremler sonucunda yaklaşık 1 milyon 548 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Afetlerin zararları söz konusu olduğunda öncelikle fiziki kayıplar, ölüm ve yaralanmalar akla gelse de ekonomik olmak üzere sosyal ve psikolojik açından önemli sonuçlar da ortaya çıkmaktadır.

   Doğal afetler Dünya’nın varoluşundan itibaren gerçekleşen ve gerçekleşmeye devam eden olaylardandır. Yaşanabilecek her türlü doğal afette kayıplar yaşamamak veya minimum seviyede kayıplar yaşamak her ülke ve toplumun hedefleri arasındadır. Ülke ve toplumlar için önemli bir diğer hedef ise ekonomik olarak büyümek ve refah seviyesini arttırarak gelişmeye devam etmektir. Toplum ve ülkeler, ekonomik büyüme hedeflerine ulaşmak için oluşturdukları insan gücü, fiziksel sermaye ve diğer bütün yapıların tamamının yaşanabilecek bir doğal afet sonucu sekteye uğrayabileceği veya tamamı yada büyük kısmının yok olabileceğinin farkındadırlar. Bu nedenle ekonomik büyümeyi hedefleyen ülke ve toplumların gelecek planlarını yaparken değerlendirdiği önemli unsurlardan biri doğal afetlerin ekonomik büyümedeki rolüdür. Doğal afetlerin yaşatabileceği hasar ve kayıplar hakkında insanoğlu günümüzde tecrübe ve bilgi sahibidir. Mevcut bu tecrübe ve bilgi birikimi ile toplum ve ülkeler doğal afetlere karşı alınabilecek tüm önlemleri alarak oluşabilecek hasar ve kayıpları minimum seviyeye indirgemelidir.

     Afetler; deprem, sel, heyelan, kasırga, volkanik aktiviteler ve diğer jeolojik olaylardan doğadan kaynaklı olabildiği gibi, yangın, terör eylemleri, uçak kazası, nükleer kazalar gibi insanlardan kaynaklanan sebeplerden dolayı da meydana gelebilmektedir. Nerede, hangi zaman diliminde ve hangi şekillerde ne tarzda ortaya çıkabileceği kesin olarak tahmin edilemeyen afetler sonuçları itibariyle; başta fiziksel kayıplar gelmek üzere, ekonomik kayıpların yanı sıra sosyal ve psikolojik çöküntülere, travmalara sebep olmaktadır. Bu bağlam içerisinde Türkiye’nin yıllar içinde başta depremler gibi yıkıcı afetler olmak üzere birçok doğa ve insan kaynaklı afete maruz kaldığı ve içerisinde bulunduğumuz zaman diliminde de maruz kalma riskiyle her zaman karşılaşma ihtimali olduğu bilinmektedir. 


12 Haziran 2023 Pazartesi

İslam Ahlakının Özü Hayadır

 

    Bir Hadis: Şüphesiz Yüce Rabbimiz hayâ sahibi ve cömerttir. Kulu (dua etmek için) O'na ellerini kaldırdığı zaman, o elleri boş çevirmekten hayâ eder. (Ebû Dâvûd, Vitr, 23)


    İslâm dini, insanın özünde var olan duyguları Allah Teâlâ’nın belirlediği ilkeler doğrultusunda iyiye yönlendirmeyi hedefler. İnsanın fena ve çirkin olan söz ve fiillerden sakınması, kötülükleri terk edip iyiliklere sarılması için evrensel ilkeler getirir. İnsanı Yüce Yaratan’ın rızasına yönlendiren ve toplumsal hayatta ilişkilerini düzenleyen bu ilkelerin başında vicdan, rahmet ve utanma duygusunu içinde barındıran hayâ gelir. Hayâ, kişinin mahremiyet sınırlarını bilmesini sağlayan ve onu hayra yönelten fıtri bir duygudur. Allah’ın sevdiği bu üstün meziyet, imanın süsü olup insanın mayasında var olan temel bir vasıftır. Müminleri günahtan koruyan en etkili kalkandır. Hayâ duygusu, inanan gönülleri sevgi, saygı ve güvenle doldurur; aşırılıkların önüne geçerek huzurlu bir toplum oluşturur. İffetli ve haya sahibi bir insan olmayı öğütleyen Peygamberimiz (s.a.s); “İslam ahlakının özü hayadır” buyurmuş ve hayanın kişiye ancak hayır kazandıracağını dile getirmiştir.

    Verdiği hükümlerde, ailesinin ve halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler, kıyamet gününde nurdan yüksek koltuklar üzerinde otururlar. (Müslim, İmâre, 18)

Kaynak: Diyanet Takvimi

Zor Tercih

 
Uluslararası sistem bir denge arayışı içindeyken Türkiye bu süreçten oldukça fazla etkileniyor. Rusya-Ukrayna savaşının devam ettiği, AB’nin teknik resesyona girdiği bir dönemde Türkiye ekonomisinin geleceği ile ilgili çok fazla yorum yapılıyor.


Ekonomi yönetimi yeni şeklini alırken nasıl bir yol izleneceği ile ilgili kafalarda çok fazla soru işareti var.


Sorulara cevap verilebilmesi için öncelikle Orta Vadeli Program (OVP) açıklanması gerekiyor. Programda enflasyonun ne kadar sürede hangi seviyeye düşürüleceği planlandığı açıklanacaktır. O vesileyle sıkı para politikasına geçilip geçilmeyeceği daha net bir şekilde anlaşılır.


Ekonomi bilimi fen bilimleri gibi formüllere dayalı bir bilim dalı değildir. Özellikle sosyal medyada “Ekonomi biliminin kuralları bellidir.” şeklinde açıklamalar yapılıyor olsa da gerçek hayatta bu durum pek öyle olmuyor. Avrupa’da veya Japonya’da aynı politikaya farkı tepkiler alınabilir.


Örnek vermek gerekirse, Japonya’da “savaş çıkacak” dense o bölgenin insanları “savaşta ne olacağı belli olmaz yanımda nakit bulundurmalıyım” diyerek talebi azalır. Ancak Türkiye’de aynı duruma karşı “Un, patates, soğan, makarna, maya stoklayalım. Aç kalmayalım” diyerek talebi artırır.


Bu nedenle her bölgenin sosyolojik yapısının farklı olmasına bağlı olarak aynı politikaya farklı ülkelerde farklı tepkiler gösterilebiliyor.
Türkiye’de uygulanmaya çalışılan yeni ekonomi modeli yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla üzerine kurgulanmıştı. Ancak gerek iş adamları gerekse hanehalkı aldıkları düşük faizli TL kredilerini döviz, altın veya hisse senedi gibi yatırımlara yönlendirince ilk plan istenildiği gibi sonuç vermedi. Diğer taraftan ihracat kısmına bakıldığında her ne kadar yurtiçinde sanayiciler üretimi artırsalar da Türkiye’nin en önemli pazarı olan Avrupa ülkelerinde faiz artırımı sebebiyle talep daraltılınca Türkiye’nin de ihracatı bu durumdan olumsuz etkilendi.


Ekonomi yönetiminin değişmesiyle birlikte döviz kurunun yükselişi yeniden gündemdeki ilk sırada yerini aldı. Uluslararası ticarette doların rezerv para olması nedeniyle Türkiye’nin en önemli gündem maddesi dolar çekmek oldu. Çünkü Türkiye enerji konusunda ithalatçı ülke olması nedeniyle cari açığın en önemli nedeni olduğu söylenebilir. Enerji ithalatının azaltılması cari açık probleminin çözülmesine çok büyük bir katkı sağlayacaktır. Ancak çözülene kadar pansuman tedavisinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışma konusu.
Neden pansuman tedavisi ifadesini kullandım?
Türkiye’nin ekonomi güvenliği için doları çekmenin en güçlü yolu ihracat ve turizmdir. Diğer yöntemler geçici yöntemlerdir. Nitekim Türkiye uzun yıllar bu yöntemi kullanmıştır. Böylece kriz sürekli ertelenmiştir. Bu yöntem aynı zamanda olası bir siyasi anlaşmazlık durumunda dövizin bir sopa olarak kullanılmasına da neden olmuştur.


Doları nasıl çekebiliriz?


En basit ifadeyle faizi yükselterek dolar çekilebilir. Reel faiz yani enflasyon oranının üzerinde bir faiz oranı ile döviz çekilirse diğer ülkelere kıyasla daha fazla kâr elde etmek isteyen yabancı yatırımcı ülkeye para sokacaktır. Ancak en ufak bir kıpırtıda dövizini alıp gittiği için daha yüksek faiz oranı verilmek zorunda kalınmaktadır. Geçmiş dönemlerde bu durumların yaşandığı görülmüştür.


Faiz oranının artması aynı zamanda yatırımları azaltacak bir etkendir. Borçlanmanın maliyeti arttığı takdirde yatırım kararları ertelenir, parası olanlar paralarını yatırıma değil risksiz olan faize yatırır ve bu durum istihdamın önünde engel oluşturur. Sıcak para girişi döviz kurunu düşüreceği için ihracatın da yavaşlayacağı, ithal malların ucuzlayacağı bir dönem yaşanacaktır. Halkın refahı görece artacak ancak faiz ödemelerini finanse edebilmek için vergilerin arttığı bir döneme geçilebilir. İhracatın azalması sebebiyle üretimlerini azaltacak olan iş dünyası işçi çıkarmalara başlayacak ve işsizlik artacaktır. Artan işsizlik sebebiyle talep daralacak ve enflasyon düşecektir.


Politika bir tercihtir. Hangisinin öncelendiği önemlidir. Eğer enflasyon temel sorun olarak görülüyorsa işsizlikten taviz verilir. Eğer işsizlik temel sorun olarak görülüyorsa enflasyondan taviz verilir. İktisatta Phillips eğrisi de bunu açıklamaktadır.


Öyle bir yol izlenmeli ki işsizlik artmadan, istihdamı artırarak enflasyon düşürülebilmeli. Bu nedenle yeni ekonomi yönetiminin işi bir hayli zor olacak. 

EPDK Enerjide Dijital Dönüşüm Sözlüğü hazırladı

 

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), Enerji Dönüşüm Dairesi Başkanlığı “Enerjide Dijital Dönüşüm Sözlüğü” başlıklı bir çalışma yayınladı.

EPDK tarafından konu ile ilgili yapılan açıklamada dijital dönüşüme yönelik kavramların, terimlerin ve tanımların yer aldığı çalışma ile enerji dönüşümü alanında dil birliğinin sağlanması ve Türkçe terim kullanımının yaygınlaştırılmasının hedeflendiğine vurgu yapıldı.

EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz açıklamada yer alan değerlendirmesinde şunları kaydetti;

Piyasalarımız için bir ilk niteliği taşıyan bu çalışmamızı gelişen teknolojiler ve ihtiyaçlar çerçevesinde hem güncelleyeceğiz hem de geliştireceğiz. Bu sebeple önümüzdeki süreçte sektör paydaşlarımızın ve konuyla ilgilenen uzmanların görüş ve önerilerini almaktan memnuniyet duyacağız. Özverili ve titiz bir çalışmanın ürünü olan bu sözlükte emeği geçen başta Enerji Dönüşüm Dairesi Başkanımız Zafer Korkulu, Grup Başkanı Dr. Okan Yardımcı ve Mühendis Dr. Zühre Aydın olmak üzere bütün çalışma arkadaşlarıma ve Enerji Uzmanları Derneğine teşekkür ediyorum.

8 Haziran 2023 Perşembe

TÜRKİYE’DE YENİLENEBİLİR ENERJİ

 

Türkiye'de ilk Avrupa'da ise en büyük hibrit güneş enerji santrali olan Bingöl'ün Genç ilçesindeki Aşağı Kaleköy Hibrit Güneş Enerjisi Santrali Tesisi, açıldı.  Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisi'nde hidroelektrik ve güneş enerjisi kullanılarak 450 bin hânenin ihtiyacını karşılayan 580 megavat enerji üretiliyor. Bu santralde 200.000 güneş paneli bulunuyor. 

(09.11.2021)

Konya'da yapımı süren ve tamamlandığında Türkiye'nin ve Avrupa'nın en büyüğü, dünyanın ise 5'inci büyük güneş enerjisi santrali olacak Karapınar Güneş Enerjisi Santrali   2,5 milyon kişinin elektrik ihtiyacını karşılayacak. Bugün itibarıyla yaklaşık 600 megavata ulaşan santral 2022 sonunda 1348 megavat kurulu güce ulaşacak  santralde, 3,5 milyon güneş panelinin var. 2.600 futbol sahası kadar bir alanda kurulu santral ile, ülkemizin elektrik üretiminde güneş enerjisinin payı % 20'ye çıkacak. 

(11.04.2022)

45 milyar dolar olan enerji ithalat faturamızı, 10 milyar doların altına indirecek olan yenilenebilir enerji (Rüzgâr, güneş ve jeotermal) yatırımları hızla ilerliyor.  
• Türkiye’nin 2002'de elektrikte 31.846 megavat olan kurulu gücü, 2022 Mart sonu itibarıyla 100 bin megavatı aştı.
• 2014'te 40 megavatgüneş enerjimiz bugün 8.000 megavat.
• Rüzgâr enerjisi kurulu gücü 10.000 MW’ı aşarken, bu alandaki fşirket sayısı 3.580’e, istihdam ise 25.000 kişiye ulaştı. Elektrik üretimimizin %11’i rüzgâr enerjisinden sağlanıyor.
Türkiye'nin 2022 ve 2023'te yapacağı yatırımlarla kapasitesini 11.000 megavata çıkaracağı öngörülüyor. 

(02.05.2022)

 

Sadakanın en faziletlisi, ihtiyaçtan fazla olanını vermektir. Veren el alan elden hayırlıdır. 

Hadîs-i şerîf

5 Haziran 2023 Pazartesi

Bekleyen Gündemlerimiz

Çok uzun bir süredir gündemimizi işgal eden seçim süreci atlatıldı. Artık gerçek gündemlerimize yeniden odaklanma vakti. 

Öncelikle deprem bölgesinin yeniden imarı en önemli gündem konularımızdan biri. Depremzedeler bir an önce evlerine geçmek için sabırla bekliyorlar. Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte havalar giderek ısınırken konteynerler çok sıcak olacak. Deprem kış mevsiminde olduğu için ilk etapta mont, kaban, kazak, ısıtıcı gibi kışlık ihtiyaçların giderilmesine odaklanıldı ve büyük ölçüde ihtiyaçlar karşılandı. Ancak yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte artık ihtiyaçlar değişti. Depremzedelerin yazlık kıyafet, vantilatör, klima gibi ihtiyaçları var. Bunların giderilmesi için yardımlarımızı devam ettirmemiz gerekiyor.

Biz depremzedelere yardımlarımızı sürdürürken seçim gündeminden sıyrılmış olarak devlet kadrolarımız da bölgenin yeniden ayağa kaldırılması için gereken çalışmalara odaklanacaklarını düşünüyorum. 

Nitekim bölgenin yeniden imarı konusu ekonomi gündeminden de bağımsız değil. Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atanan Cevdet Yılmaz önceki hükümetler döneminde kalkınma bakanlığı yapmış ve ekonomi yönetimini bilen biri olarak bilinmektedir. Bunun yanında eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanması ve bundan sonraki süreçte ekibin buna göre şekillenecek olması ekonomide yeni bir heyecan oluşturdu.

Ekonomi yönetimini bekleyen önemli konular var. Malum olduğu üzere enflasyon en önemli gündemimiz. Ancak enflasyonla mücadele ederken işsizlik ve istihdam konusundan taviz verilmeden hareket edilmesi gerekiyor. Bu konuda seçim öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan Aile Koruma Kalkanı Programı çerçevesinde "Her aileden en az bir kişiye iş imkânı sunulacağından” bahsetmişti. Böylece işsizlik ve enflasyonla mücadele birlikte yürütülebilecek bir konu olarak söylenebilir. Özellikle yoksul kesimlerde temel insani ihtiyaçların giderilmesi konusu çözülürse enflasyonla mücadele için ekonomi yönetiminin eli daha fazla rahatlar.

Dünyanın birçok ülkesinde enflasyonla mücadele etmek için faiz artırılması özellikle de Türkiye’nin en önemli ihracat pazarları olan AB ve ABD’de talep daralmasına neden oldu. Bu durum Türkiye’nin ihracatında yavaşlamaya yol açtı. İlk çeyrek büyüme oranlarına bakıldığında İhracatın negatif katkısının olduğu da görülüyor. Tabi ilk çeyrekte deprem etkisinin de yüksek olduğu unutulmamalıdır. 

Deprem bölgesindeki işletmelerimizin çalışamaması, deprem bölgesindeki kardeşlerimizin ihtiyaçlarının giderilmesi için ihracata yönelmesi gereken temel ihtiyaç ürünlerinin deprem bölgesine yönlendirilmesi ihracatın frene basmasına neden oldu. Bir diğer önemli gündem maddemiz de kira fiyatları... Artan kira fiyatları özellikle büyükşehirlerde sabit gelirli vatandaşları büyük ölçüde ekonomik olarak olumsuz etkiliyor. Bu durum alım gücünün azalmasına ve barınma sorununa neden oluyor. Artan konut ihtiyacını karşılamak üzere TOKİ üzerinden hükümet bir adım atsa da yeni makro ihtiyati tedbirler uygulanması gerekiyor. Kiralanmayan boş evlere vergilerin artırılması gibi uygulamalarla kiralık konut arzının artırılması gerekiyor. Bunun yanında TOKİ’nin ve özel sektörün kiralık konut inşa etmesi de yine piyasayı rahatlatacak uygulama olarak söylenebilir.

Tüm bunların yanında dünyanın farklı bölgelerinde gerilimlerin artması da ülkemizin uluslararası politik ekonomi konuları arasında yer alıyor. Afganistan – İran, Mısır - İsrail ve Kosova - Sırbistan sınırlarında artan gerilim önemli gündem maddeleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Diğer taraftan “Doğu Akdeniz” değişmeyen gündemlerimiz arasında yer alıyor. Akdeniz’deki “Kıbrıs”, “Enerji”, “Bölgesel Güç” ve “Ege Denizi” konuları “Mavi Vatan” olarak adlandırılan bölgede çözülmeyi bekleyen ve ülkemizin enerji, ekonomi, güvenlik, siyasi ve dış politika gündemlerinde önemli bir yer alıyor. “Mısır ile artan ilişkiler iki ülke arasında MEB anlaşması yapılmasına doğru gider mi?” sorusu akıllardaki yerini koruyor.

Rusya-Ukrayna Savaşı, AB ile ilişkiler ve vize problemi gibi konular da yine Türkiye’nin en önemli dış politika gündemleri olarak yer alırken Türk Devletleri Teşkilatı ve Azerbaycan-Ermenistan arasında açılacak Zengezur koridoru da yine önemli konularımız arasında yer almaktadır. Bir diğer husus da Suriye ile başlatılan görüşmelerin devam etmesi ve ülkemizde geçici koruma altına alınan Suriyelilerin ülkelerine güvenli bir şekilde yerleştirilmesi hususu… Bu sorun çözülürse talep azalması sebebiyle kira fiyatlarıyla ilgili bir rahatlama olabilir.  

Bugün 5 Haziran Dünya Çevre Günü

 

 Birleşmiş Milletler tarafından 1972’de alınan bir kararla, 5 Haziran günü Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi. Çevrenin korunması, geliştirilmesi ve iyileştirilmesi konusunda gösterilen çabaların amacı, insanların daha sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşamalarının sağlanmasıdır. Bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, bilhassa şehirlerde insanların karşılaştığı en büyük çevre problemi çöptür.  Plastik yahut pet ambalajlı yiyecekler yerine cam ambalajlı yiyecekler seçilebilir. Bulaşık makinelerinde kullanılan kimyasal parlatıcılar yerine, sirke kullanılabilir. Kullanılıp atılan piller yerine, yeniden doldurulabilir piller kullanılabilir. Cam, kâğıt, karton, plastik ve metal gibi atıklar ayrı ayrı toplanıp, çeşitli sektörlerde kullanılabiliyor.

2023 Mayıs ayı enflasyon rakamları açıklandı

 

Enflasyon, Mayıs'ta yıllık bazda yüzde 39,59 olurken bu rakam son 12 ayın en düşük seviyesi olarak kayıtlara geçti. Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup % 19,49 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise % 68,98 ile lokanta ve oteller oldu. Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup % 19,49 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise % 68,98 ile lokanta ve oteller oldu. Endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5'li Düzey) 2023 yılı Mayıs ayı itibarıyla, 25 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 8 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 110 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti. İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'deki değişim, 2023 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre % 3,60, bir önceki yılın Aralık ayına göre % 19,51, bir önceki yılın aynı ayına göre % 47,70 ve on iki aylık ortalamalara göre % 60,94 olarak gerçekleşti.

2023 Yılı ÜFE-TÜFE Oranları

 

Ocak - 2023ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre4,156,65
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre4,156,65
Bir Önceki Yıla Göre86,4657,68
Oniki Aylık Ortalamalara Göre125,5372,45
Şubat - 2023ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre1,563,15
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre5,7810,00
Bir Önceki Yıla Göre76,6155,18
Oniki Aylık Ortalamalara Göre120,7271,83
Mart - 2023ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre0,442,29
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre6,2512,52
Bir Önceki Yıla Göre62,4550,51
Oniki Aylık Ortalamalara Göre113,7370,20
Nisan - 2023ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre0,812,39
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre7,1115,21
Bir Önceki Yıla Göre52,1143,68
Oniki Aylık Ortalamalara Göre


Mayıs - 2023ÜFE (%)    TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre0,650,04
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre7,8115,26
Bir Önceki Yıla Göre40,7639,59
Oniki Aylık Ortalamalara Göre95,8063,72
105,50 
                                               67,20



 

Ocak, Şubat, Mart, Nisan ve Mayıs ayı enflasyon rakamları açıklandı. Açıklanan rakamlara göre, memurların aldığı zam ilk beş ayda eridi. Enflasyon Ocak ayında yüzde 6,65, Şubat ayında da yüzde 3,15, Mart ayında yüzde 2,19, Nisan ayında yüzde 2,39 ve Mayıs ayında yüzde 0,04 oldu. 2023 yılında enflasyonun yüksek çıkmasından dolayı memurlara yapılan Kanuni düzenlemeyle beraber yüzde 30 zam verilmişti. Toplu sözleşme hükmüne göre memurlar, 2023'ün ilk yarısı için yüzde 8 zam aldı. İlk beş ayda enflasyon yüzde 15,25 oldu. Şimdiden Enflasyon farkı oluştu. Şimdiden Memurların aldığı maaş eridi. Yüzde 6,72 enflasyon farkı oluştu. Haziran ayında çıkacak enflasyon rakamları memurların alacağı enflasyon farkını da netleştirecek.

Mayıs ayı enflasyon rakamları açıklandı

 

TÜİK Mayıs ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. TÜFE'de (2003=100) 2023 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre % 0,04 bir önceki yılın Aralık ayına göre % 15,26 bir önceki yılın aynı ayına göre % 39,59 ve on iki aylık ortalamalara göre % 63,72 artış gerçekleşti. Yİ-ÜFE (2003=100) 2023 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre % 0,65, bir önceki yılın Aralık ayına göre % 7,81, bir önceki yılın aynı ayına göre % 40,76 ve on iki aylık ortalamalara göre % 95,80 artış gösterdi. Memurlar için beş aylık enflasyon farkı yüzde 6,69 enflasyon farkı oluştu. 

Mayıs ayı enflasyon rakamları açıklandı

 

Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık % 39,59, aylık % 0,04 oldu.


TÜFE'deki (2003=100) değişim 2023 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre %0,04, bir önceki yılın Aralık ayına göre %15,26, bir önceki yılın aynı ayına göre %39,59 ve on iki aylık ortalamalara göre %63,72 olarak gerçekleşti.

TÜFE yıllık değişim oranları (%), Mayıs 2023

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup %19,49 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %68,98 ile lokanta ve oteller oldu.

TÜFE ana harcama gruplarına göre yıllık değişim oranları (%), Mayıs 2023

Ana harcama grupları itibarıyla 2023 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup %-13,79 ile konut oldu. Buna karşılık, 2023 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %9,85 ile giyim ve ayakkabı oldu (ana harcama gruplarına göre endeksler, ağırlıklar ve değişim oranları Ek Tablo-1'dedir).

TÜFE ana harcama gruplarına göre aylık değişim oranları (%), Mayıs 2023

Endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5'li Düzey) 2023 yılı Mayıs ayı itibarıyla, 25 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 8 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 110 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti.

Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık %47,70, aylık %3,60 oldu

İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'deki değişim, 2023 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre %3,60, bir önceki yılın Aralık ayına göre %19,51, bir önceki yılın aynı ayına göre %47,70 ve on iki aylık ortalamalara göre %60,94 olarak gerçekleşti.