31 Temmuz 2021 Cumartesi

SON ORMAN YANGINLARI

 

Son orman yangınları için suçlu arıyoruz. Peki bizim insan olarak hiç mi suçumuz yok? Peki biz ne yapabiliriz dursun diye bu cinayetler?

Son orman yangınları haberleri geliyor güzel ülkemizin dört bir yanından. Binlerce ağaç ve o ağaçları kendine yurt edinmiş milyonlarca canlı yok oluyor. Yangınlar yaşam alanlarımıza sıçrıyor ve evlerimiz, bahçelerimiz, hayvanlarımız yanıyor. İnsanlar ölüyor. Malımız telef oluyor. Etkilenen toprak, havadaki kirlilik…. Sayılamayacak kadar büyük zararlar.

Bu çok büyük bir öfke yazısı, en çok da kendime. En çok da tüm insanlara… Hepimize.

SAMİMİ DEĞİLİZ! SON ORMAN YANGINLARI HABERLERİNİ İZLERKEN DE…

Televizyon karşısında gözlerimiz yaşlar içinde izliyoruz hepimiz. Parmağımızla birilerini gösterip “işte bu yaptı” diyoruz. Yani suçlayınca rahatlıyoruz. Suçladığımız gururlanıyor, canımızı yaktığı için. Vs… Vs…


PEKİ BİZİM HİÇ Mİ SUÇUMUZ YOK?

Önce hiç ağaç dikmeyerek suçluyuz.

Evimizin manzarasını bozduğu için kesiyoruz ağacı.

Evlerimizi biraz büyük yapmak için bahçedeki ağaçları kesip biraz daha beton istiyoruz.

Yolları genişletmek ya da yepyeni yollar inşa etmek için koskoca orman alanlarını yok ediyoruz.

Taş ocakları ya da madenler için harap edilen ormanları görmezden gelerek suç işliyoruz.

Daha çok ev açgözlülüğümüz kabus gibi büyüyor.

Daha önce yanmış, tahrip edilmiş orman alanlarının inşaya açılmasına göz yumuyoruz.

Bu işe gönül vermiş insanları, dernekleri yalnız bırakıyoruz.

Orman alanlarını mangal alanı haline getirerek, arabadayken camdan izmaritimizi şişelerimizi atarak işliyoruz bu suçu.

Çocuklarımızı orman yerine avmlere götürüyoruz. Ağaca sarılmak yerine bilgisayar oyunlarına teslim ediyoruz.

Küresel ısınma ve iklim değişikliğine sebep olduğumuz için çıkıyor son orman yangınları.

Yani suçlu biziz, suçlu aramayın hiç boşuna. Tabii ki o ilk kibriti çakan el için en büyük bedduaları okuyabilir; en ağır cezalara çarptırabiliriz. Ama ya biz? Çocuklarımızın elinden aldığımız bu dünya için bizim suçlarımızın cezası ne olacak?


SON ORMAN YANGINLARI KÜRESEL ISINMANIN, İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN SONUCU…

Geçen yıl ki  Avustralya’da önceki yıllardaki Amerika’da yaşanan seri yangınları düşünsenize, aylarca söndürülememişti. Sonunda hektarlarca alan küle dönmüştü, içindeki canlılarla beraber. Hatta toprak yanıyor. Orman yangınları geçmişte söndürülebilirdi ama artık bu mümkün olmuyor. Çünkü hava artık çok daha yüksek, nem başka bir düzeyde… Sera gazları, değişen rüzgar yönleri… Biz birilerini suçlayıp onları önemli bir yere getiriyoruz ama ya bu küresel ısınmadaki parmağımıza ne demeli?

Küresel ısınma öyle düzeylere geldi ki geçtiğimiz yıllarda soğuk kuzey ülkelerinde hatta Antarktika’da bile yangınlar çıktı. Mutlaka DW’nin 1 Eylül 2018 tarihli haberini okuyun mesela, tam da bu konuyu anlatıyor.

İklim Tahminleri ve Araştırma Merkezi’nin Başkanı Richard Betts Avustralya’daki yangınlar sürerken şunu söyledi. “Avustralya’daki sıcaklık şartları şu anda en uç seviyede ancak bunlar küresel ısınmanın 3 derece olduğu bir dünyada ortalama olarak yaşanmasını beklediğimiz şeyler…” Yani diyor ki; DÜNYA 3 DERECE DAHA ISINIRSA ORMAN YANGINLARI NORMAL OLACAK. Büyük harflerle yazdım ki belki anlayabilirsiniz. Haberin yayınlandığı Ingilizce sayfayı bırakıyorum buraya, sağ tıklayıp Türkçe ‘ye çevirip okuyabilirsiniz belki.

Ege Orman Vakfı iklim değişikliği ve son orman yangınları hakkında şöyle diyor; “Özellikle uzun süreli bölgesel kuraklıklar ile birleşen sıcak hava dalgalarının, orman yangınlarının sıklığı ve şiddeti ile açık bir bağlantısı vardır. Daha yüksek sıcaklıklarda, orman yangınlarının daha sık, daha geniş alanlı ve daha şiddetli olmasına yol açacaktır.”

Peki bu iklim değişikliğinin sebebi kim? Küresel ısınmada senin payın yok mu? Ya da benim? Küresel ısınmanın önüne geçebilmek için Amerika kıtası büyüklüğünde orman alanına ihtiyacımız varmış. Yeni öğrendim bunu, düşünsenize…


YENİDEN SÖYLÜYORUM: BU DÜNYA BİZE MİRAS DEĞİL EMANET!

Elimizi koyalım artık taşın altına. Dünya bizim değil sadece ve bize miras da kalmadı. BU DÜNYA BİZDEN MİLYONLARCA YIL ÖNCEDEN BERİ BAŞKA CANLILARA AİT. AĞAÇLARA, HAYVANLARA...

Diyorum ki bizi uyarmaya çalışan insanlara kulak verelim. Mesela Güven İslamoğluCem Seymen... Mesela TEMA‘ya destek verelim.

Son olarak; Çocuklarımıza sevgiyi öğretelim. Hayvanı, ağacı… Tüketmeyi değil de üretmeyi öğretelim. Ne olur….

 

Hoşgeldin Ağustos

Umarım Ağustos ayı birşeylerin değiştiği, İnsanların düzeldiği, Ve hayatın normale döndüğü bir ay olur...

İyi bir insanın en güzel, en saf yeri; kalbi, En büyük yardımcısı RABB'idir..

 

    Mü’minler ancak kardeştirler. O halde kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’ın emirlerine uygun yaşayın ki rahmete nâil olasınız. Hucurât Sûresi / 10.Ayet

 

Kurum (özellikle teknik kurumlar) yöneticilerinin kurum-içi liyakatli personellerden atanması, kurumların geleceği, sürdürebilirliği ve risk yönetimi açısından son derece önemlidir. Kurum-dışı atamalar kurumların her zaman geriye gitmesine neden olmaktadır.

Birlik Beraberlik...

 

İnsan sosyal bir varlıktır ve toplum içinde yaşar. Yaşadıklarından ve çevresinden de mutlaka etkilenir. İşte bu etki pozitif olduğunda insana ve topluma yarar sağlar, negatif olduğunda da kesinlikle zarar verir.   Öncelikle her birey, karşısındakini öteki olmaktan çıkartıp, kendinden kabul etmeli, herkesi olduğu gibi benimseyip, değişmeye zorlamadan, ikiyüzlülüğe mecbur kılmadan, kabullenmelidir. İnsanlar, birey ya da kurum olarak birbirlerini rakip değil, dost olarak görmelidir. Beraber olmanın herkesi güçlü kılacağını kavramalıdır. Güç birliği ile birçok şeyin başarılması mümkündür. Atalarımız bunu bir elin nesi var iki elin sesi var deyişi ile çok güzel anlatmışlardır.   Renk, dil, din farklılıkları insanları birbirinden ayırmamalıdır. İnsanların inançlarına hoşgörü ile bakabilmemiz gerekir. Dünyadaki diğer ülkelerin de birbirlerine hoşgörü ile bakabilmeleri yeryüzünde huzurun oluşmasına yardımcı olur.   İnsanlar arasında birliği teşvik etmeliyiz.  Birlik için bir kişi yetmeyeceğinden, diğer insanların da elinden geldiğince, örneğin değerleri öğreterek birliği teşvik etmeleri insanlık görevleridir. Dünya bir tanedir. Dolayısıyla, dünya üzerinde yaşayan insanların oluşturduğu insanlık toplumu da bir tanedir. Tüm insanlık toplumu arasında birlik kurulana kadar hepimiz birliği teşvik etmek zorundayız. Hepimize kolay gelsin. Çocuklar buna aileden ve arkadaşlarından başlamalıdırlar.   Dayanışma ruhu ile hareket ederek, birlik ve beraberliğini sağlayan toplumlar, giriştikleri her mücadelede sosyal, ekonomik, eğitim gibi her alanda başarıya ulaşmışlardır. Toplumsal dayanışma olmadan, birlik ve beraberlik sağlanmadan atılan adımlar en başta, başarılıymış gibi algılansa da o çemberin içersinde olması gerekenlerden bir kişi bile dışarda kalmışsa birlik sağlanamamış demektir.   Sevgili Çocuklar, Birlik ve beraberlik içinde olan toplumlar, karşılaştıkları en zor sorunları dahi kolaylıkla çözerler. Sorunlarını çözen toplumlar ise ilerlemek ve gelişmek için, fikir birliği, gönül birliği ve eylembirliği içersinde hareket ederek başarıya ulaşırlar. Dünyada birlik ve beraberlik içinde hareket etmeden başarıya ulaşmış ne bir aile ne bir şirket ne bir kurum vardır. Hatta bir devlet bile yoktur.   Toplumsal dayanışma, birlik, beraberlik ve fedakarlık ruhu ile bezenmiş, hoşgörülü, affedici, sevgi ve saygı kurallarını ihlal etmeyen, verdiği sözde duran, kısaca insani değerleri yaşamında uygulayan gençler tarafından sağlanacaktır.   İnsani Değerler konusu da tek bir kişi tarafından tesis edilemez. Herkesin birlikte çalışması gerekir. Değerli şeyler ancak birkaç insanın bir araya gelmesiyle elde edilebilir.   Açık fikirliliği geliştirin. Sevginiz genişlesin, daralmasın. Birlik ancak sevginin gelişmesiyle elde edilebilir. Birlikte çeşitlilik olduğunu değil de "çeşitlilikte Birlik" olduğunu zihnimizde canlandırma alışkanlığını edinmeliyiz.   Peygamber Efendimizin sözleri de bize Birlik Beraberlik içinde olmamız gerektiğini belirtir.   "El sıkışın ki, kalplerdeki kin gitsin, hediyeleşin ki birbirinize sevgi doğsun ve aradaki düşmanlık bitsin.   "Allah Katında en sevimliniz dostluk kuran ve kendisiyle dostluk kurulanlarınızdır. Allah nezdinde en sevimsiziniz de arkadaşların arasını açanlardır."   "Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize kin tutmayınız, birbirinize çirkin sözler söylemeyiniz, birbirinize sırtlarınızı dönmeyiniz, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin. Allah´ın kulları kardeşler olunuz."   Toplum düzeni, birlik ve beraberlikle sağlanır. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde, birlik ve beraberlik içinde yaşamanın toplum hayatı bakımından ne kadar önemli olduğunu, birliğin temin edilememesi halinde sosyal bünyede nasıl huzursuzluklar çıkacağını toplumu bir insan vücûduna benzeterek anlatmak istemiştir. 

Toplum Düzeni Nasıl Sağlanır?

 

‘Bazı organları hasta olan bir insanın vücudu nasıl zayıf ve güçsüz düşerse; düşmanlıkların yaygınlaştığı, birlik ruhunun kaybolduğu toplumlar da öyle güçsüzleşirler. Bu da düşmanın işine yarar. Bunun için bir milleti yıkmak isteyenler önce, o milleti meydana getiren fertler arasında ayrılık tohumları ekerek onları birbirine düşürürler. Birlik ve beraberliklerini bozarlar. Maddî ve manevî güçlerini kardeşlerine karşı kullanan ve düşmanlarını unutanlar kolayca başkalarına yem olurlar. Bu gerçek öteden beri bilindiği için, dünyaya hükmetmiş nice büyük devletler, düşmanları tarafından önce içeriden parçalanmış, sonra yıkılıp tarihten silinmişlerdir.’

Cenab-ı Hak, "Hepiniz birden Allah'ın ipine (İslam'a) sarılın, asla ayrılmayın" (Al-i İmran, 103) buyurmuş ve Müslümanları Kur'an'ın etrafında birlik olmaya çağırmıştır. Dinimizin birlik ve beraberlikle ilgili emir ve tavsiyelerine dikkat etmeli ve "cemaatin (birlik ve beraberliğin) rahmet, ayrılığın azap" olduğu unutulmamalıdır. 

Pratik Bilgi

 

* Hazırladığınız kekin, fırında pişirirken çökmemesi için hamuru kalıbı ile birlikte fırına koymadan önce 20 dakika kadar dinlendirirn.

* Kek kalıbınızın içine hamurunuzu dökmeden önce ortasına bir şerit alüminyum folyo koyun. Böylece kekinizi pişirdikten sonra kolayca çıkartabilirsiniz.

Eşler arasında sevgi

 

Aile toplumun temelidir. Kişinin huzur bulduğu bir ortam, neslin devamı için bir vesile, kişiyi çeşitli kötülüklerden koruyan bir sığınaktır. Aile mutluluğu, eşlerin ve diğer aile fertlerinin birbirlerine sevgi, saygı ve hoşgörü çerçevesinde davranmaları ile mümkündür.

Eşlerin dostluğa, karşılıklı sevgi ve saygıya herkesten daha çok ihtiyaçları vardır. Yüce Allah “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (Rûm, 30/21) buyurur.

Sevgi, aile mutluluğunu besleyen ana kaynaktır. Rabbimiz de evlilik hayatının gerekli şartlarından olan sevgiyi, kalplerin kaynaşmasına vesile kılmaktadır. Eşlerin davranışları kalplerin kaynaşması için bir vasıta olmalıdır. Eşler birbirlerinin eksik ve kusurlarını değil iyi ve güzel yanlarını ön plana çıkarmalı, hayatı hürmet ve şefkat ekseninde paylaşmalıdır.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
1 AĞUSTOS 2021

 

 Bugün 1 Ağustos 2021;

 Osmanlı Devleti'nin Kurucusu Osman Bey'in vefatı (1258-1326)

 Kıbrıs'ın Fethi (1571)

 Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın vefatı (1849)

 Eskimiş fikirler, paslanmış çiviye benzer, söküp atmak çok zordur. (Cenap Şehabettin)

 Bir Hadis: (Savaşta) Resûlüllah (s.a.s.) kadın ve çocukların öldürülmesini yasakladı. (Buhârî, Cihâd, 148)


Anne Müşrik Bile Olsa


Ebu Bekir'in (Radiyallahu anh) kızı Esma'nın annesi henüz Müslüman olmamıştı.. Esma müşrik olan annesine karşı nasıl davranacağını Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sordu:

"Yâ Resulallah! Müşrik olan annem yanıma geldi. Benimle görüşmek konuşmak istiyor, ona iyi davranabilir miyim?"
"Evet" buyurdu.
"Ona gereken hizmeti gösterebilirsin."
(Buhari, Hisse, 28)


Ahmed bin Hanbel

 

Ahmed bin Hanbel (h.164/m.780) Bağdat’ta doğdu. Yaşadığı devir, Abbasiler zamanına isabet etmektedir. Baba tarafından soyu Hz. Peygamber’in dedelerinden Nizâr ile birleşir. Bağdat’ta büyüdü ve temel dini eğitimine burada başladı. Küçük yaşta Kur’an-ı Kerim’i ezberledi. Hadis ilmine yöneldi. Bağdat’ta hukuk ve hadis alanlarında Ebû Yusuf, Vekî‘ b. Cerrâh ve Hüşeym b. Beşîr ve Abdurrezzak b. Hemmam’dan ders aldı. Fıkıh dersini İmam Şafiî’den aldı. İmam Hanbel’in fıkhının dayandığı kaynaklar ve kullandığı metodoloji, fıkhı re’y ve kıyastan çok âsâra (ayet, hadis, sahabe kavli) dayanmaktadır. Ehl-i sünnet inancının yerleşmesine tesir eden, naslara bağlı bir akaid alimidir. Buhârî, Müslim, Ebû Davut, Tirmizî ve Nesaî gibi talebeler yetiştirdi. el-Müsned, el-Mesâil, Kitâbü’s-Sünne, Kitâbü’z-Zühd, Kitâbü’s-Salât (Risâletü’s- Salât) en önemli eserleridir. Bağdat’ta (h.241/m.855) 75 yaşında vefat etti, orada defnedildi.

KAYNAK:DİYANET TAKVİMİ

31 TEMMUZ 2021

 

Bugün 31 Temmuz 2021;

İmam Ahmed Bin Hanbel'in Vefatı (855)

Eyyam-ı Bahur-En Sıcak Günler (31 Temmuz-07 Ağustos)

MİT'in Kuruluşu (1964)

Eğer hayırlı bir iş görmek istersen, bugünün işini yarını koyma. Çünkü, yarına kadar ne olacağı belli değildir. (Hz. Ali)

Bir Ayet: Ey insanlar! Rabbinize saygısızlıktan sakının; hiçbir babanın evlâdından fayda göremeyeceği, evlâdın da babasından hiçbir yarar sağlayamayacağı bir günden korkun. Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın; o, yoldan çıkarıcı da (şeytan) Allah hakkında sizi ayartmasın. (Lokmân, 31/33)

30 Temmuz 2021 Cuma

Dünya Limit Aşım Günü!

 

Dünya Limit Aşım Günü nedir?

Dünya üzerindeki yenilenebilir kaynaklar ile insanların bu kaynaklara yönelik talebini değerlendiren araştırmalar yürüten Küresel Ayak İzi Ağı'nın (Global Footprint Network) verileri tüm insanlığa şunu gösterdi:

⏳ "Dünyanın sunduğu 1 yıllık doğal kaynakları, insanlar bu yıl, 29 Temmuz itibariyle tüketti."

Küresel Ayak İzi Ağı'na göre, insanlık bugünden itibaren, dünyanın yıl içinde yenilenebilme kapasitesinden fazlasını tüketmeye başlıyor. Yani durum çok daha ciddi.

Bu tarih, doğanın insana 2021 boyunca kullanması için sunduğu kaynakları, daha 7'inci ayın sonunda tükettiği ve yılın geri kalanında 2022'nin kaynaklarından borç alacağı anlamına geliyor.

World Wildlife Fund bugünün önemini şöyle duyurdu:

📣 "Tüketim hızımız, Küresel Limit Aşımı’nın hesaplanmaya başlandığı 1970’lerden bu yana en yüksek seviyeye ulaşmış durumda ve elimizde 1.7 Dünyamız varmış gibi tüketiyoruz. Oysa tek bir gezegenimiz var. Bu sene Dünya Limit Aşım Günü’nde yeni bir başlangıç yapmak bizim elimizde."

WWF açıklamasında, bu tarihi ileriye çekmek için bireylerin atabileceği adımları da şöyle sıraladı:

🌎 Otomobil kullanımını azaltmak gerekiyor. Otomobil kullanımından kaynaklı karbon ayak izi %50 azaltılırsa, Dünya Limit Aşım Günü 13 gün ötelenebilir.

🌎 Yiyecek israfı, açlığın çok yüksek olduğu bu dönemde halen önemli bir sorun. Tüm dünyada gıda israfı eğer yarıya indirilirse, bu tarih 13 gün ötelenebilir.

🌳 Dünya üzerinde kaybedilen ormanların yerine ağaçlandırma çalışmaları yapılabilir. 350 milyon hektarlık alanı tekrar ağaçlandırmak Dünya Limit Aşım Günü tarihini 8 gün ileri kaydırabilir.

🌎 Bireylerin, kurumların, özel şirketlerin ve devletlerin el ele vererek yeşil ekonomik dönüşümü benimsemesi, insanlığın dönüşümü için her geçen gün daha da hayati bir adım haline geliyor.


Sınıra Ulaştık !!

 

Dün 29 Temmuz 2021 ve dün dünya 2021 yılı için kullanılması gereken hammaddeyi tüketti ve dünyaya borçlanmaya başladı.

Kullanılan hammaddenin sınırı yok. Ne yapmamız gerekiyor?

Tüketim alışkanlıklarımızı ve çevre duyarlılığımızı artırmamız. Üretilen her ürünün mutlaka değerlendirilmesi gerekir. 

Geri dönüştürülebilir ürünler kullanarak acilen tek kullanımlık tüm ürünlerden vazgeçmeliyiz. Aksi halde sonu gelmez felaketler ile karşı karşıya kalacağız. 

Doğal kaynakların sonu yok düşüncesi ile hareket etmek, şehirlerimizde yeşilden uzak bir anlayış ile ormanları görmezden gelmek ayrıca hali hazır da üretilmiş ürünleri gelişigüzel doğaya bırakmak bir felaketin başlangıcıdır. 

Ne yapabiliriz? Hayatımızda yapacağımız değişiklikler bu tarihi ileriye atabilir. Örnek verecek olursak;

- Toplu taşıma önem vermeli

- İsrafın önüne geçmeli

- Geri dönüştürülebilir atıkların yönetilmesine önem verilmeli

- Kaybedilen ormanlar geri kazanılmalı, maden için ormanların kesilmesi son bulmalı

Aksi halde dünyanın sonu hızla yaklaşmaktadır. 

29 Temmuz 2021 Perşembe

Çocuk Eğitimi Ne Zaman Başlamalı?

 

Bir genç, çocuğuna anne ya da baba olacak insan arama kararı verdiği an, çocuk eğitimi de başlamış olur. Çünkü siz çocuğunuza anne ya da baba olacak insanı ararken, bir takım kıstaslarınız vardır. Müstakbel eşinizde hangi özellikleri arıyorsunuz? seven bir yürek mi arıyorsunuz, mal mülk, güzellik ve şan şöhret mi tercihiniz?

Eğer kalbinize karşılık bir kalp arıyorsanız, bir başka deyişle bedenden fazla yürekse talebiniz; siz çocuk eğitimi konusunda da, en önemli adımı atıyorsunuz demektir. Zira eş olacak nasıl birini aradığınıza bakarak, nasıl bir çocuğun babası veya annesi olmayı istediğinizi anlamak kolaylaşır. 

Birbirini seven, uyumlu ve uygun eşler, sadece bir mutluluk yuvasının değil, aynı zamanda bir eğitim yuvasının da temelini atmış olurlar. Zira birbirini seven eşlerin çocukları, daha doğmadan, anne karnında öğrenirler sevgiyi.

Anne babanın birbirine olan saygı ve sevgisi, daha doğmamış olan çocuğa da yansır; onun ruhça ve bedence gelişmesini sağlar. Tabi ki, kavgacı ana babalar da, daha doğmamış çocuklarını sevgisizlikle zehirlemeye gafilce başlamış olurlar.


Devekuşları

 

    Temel Avustralya'ya deve kuşu avlamaya seyahate çıkıyor. Orada malzemelerin hazırlayıp maceraya atılıyor. Bir virajı dönünce bakıyor 15-20 tane devekuşu. Hemen arabayı durduruyor silahını doğrultuyor. Devekuşları silahı görünce ürkerek kafalarını kuma gömüyorlar. Yani kendi akıllarınca saklanıyorlar.

Temel etrafa bakıyor ve kendi kendine sinirli sinirli soruyor: Ulan nereye gitti bu hayvanlar?

Güzel söz ve bağışlama sadakadır

 

İnsanı farklı ve değerli kılan özelliklerin biri de güzel söz söyleme yeteneğidir. İnsan olarak çoğu zaman öneminin farkında bile olmadığımız bu nimetle ilgili olarak Yüce Rabbimiz, güzel söz ve insanları bağışlamanın, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlı olduğunu ifade eder. (Bakara, 2/263)

Dil, nice dostlukları bitiren, yeri geldiğinde de gönülleri fethedip nice düşmanları barıştıran ve gücünü gönülden alan bir emanettir. “Yumuşak sözler taş kalplere bile tesir eder.” deyişi bu gerçeğe işaret eder. Gönül alan hoş bir söz söylemek, tatlı dille geri çevirmek, ayıp örtmek, saygısızlığa karşı bağışlama ile davranmak arkasından eziyet gelen veya gönül bulantısı ile birlikte olan bir sadakadan daha hayırlıdır.

Güzel bir söz, kalplerin yaralarını sarar, onları hoşnutluk ve güler yüzlülük duygularıyla doldurur. Bağışlama, ruhların kinlerini temizler, yerine kardeşlik ve doğruluğu yerleştirir.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
30 TEMMUZ 2021

 

 Bugün 30 Temmuz 2021;

 Kanije Kalesi'nin fethi (1532)

 Bismarck'ın ölümü (1898)

 İnsanlar arasında Allah'ın en çok sevmediği kimse, barışa yanaşmayan inatçı hasımdır. (Hadis-i Şerif)

Bir Hadis: Dünya ile ahiretin Rahmân’ı ve Rahîm’i olan Allah’ım! Bana merhamet edecek olan Sensin. Başkasının merhametine muhtaç bırakmayacak şekilde bana rahmet et. (Hâkim, Müstedrek, 1, 696)

Bir Hadis: Bütün insanlar, Adem'in çocuklarıdır. Adem ise topraktandır. (Tırmizi, Menakıb, 74)


Dualarla karşılanan yavrular


Ebeveynin çocuklarına karşı vazifeleri, dünyaya kız ya da erkek doğacak yavruyu sevinçle kabullenmesi, sağlıkla dünyaya gelmesi için gereken özeni göstermesidir. Her çocuk, hamilelik süresince ve doğumundan sonra helal ve sağlıklı gıdalarla beslenmeyi, iyilikle davranılmayı hak eder. Ebeveynin sorumluluklarının başında, hayata gözlerini açan yavruyu dualarla karşılamak, ona hayat boyu onurla taşıyacağı, ahirette onunla anılacağı anlamı güzel bir isim vermek gelmektedir. (Ebû Dâvûd, Edeb, 61)

Hz. Peygamber’in yaptığı gibi bebeğin sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunarak ismi verilir. Böylece doğar doğmaz çocuk, Allah’ın ve O’nun yüce elçisinin ismiyle tanışıp ilk tebliğe muhatap olur. İsmi kulağına seslenilirken ezan-ı Muhammedi ile tanışan bu minik canın her beslenme saati, besmele ve dua ile buluşması, her uyku vakti “Lailahe illallah” ve “Hu” zikri eşliğinde söylenen ninnilerle teskin olması için güzel bir fırsattır.

KAYNAK: DİYANET Takvimi
29 temmuz 2021

 

Bugün 29 Temmuz 2021;

Sultan II. Selim'in şehadeti (1808)

Ali Sami Yen'in ölümü (1951)

Günahlar, hayat+ebediye

Bir Hadis: Allah’ım! Bizden razı ol. Yaptığımız iyi amelleri ve dualarımızı kabul eyle. (İbn Mâce, Duâ, 2)

Bir Ayet: Her kim kendini iyiliğe adayarak özünü Allah'a teslim ederse sağlam kulpa yapışmış demektir. İşlerin sonu Allah'a varır. (Lokman, 31/22)

Günahlarhayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır. Bu hayat-ı dünyevîde dahi kalb, vicdan, ruh için manevî hastalıklardır. ... Eğer günahları düşünmüyorsan, yahud âhireti bilmiyorsan veya Allah'ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki; milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür. (Bediüzzaman)

28 Temmuz 2021 Çarşamba

IMF'den 'küresel toparlanma' uyarısı

 

IMF Başekonomisti Gopinath, küresel ekonomik toparlanmanın devam ettiğini ancak gelişmiş ekonomiler ile birçok gelişmekte olan ekonomi arasındaki farkın açıldığını ifade etti.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başekonomisti Gita Gopinath, Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'nun temmuz ayı güncellemesini değerlendiren bir blog yazısı kaleme aldı.

IMF'nin 2021 yılı için nisan ayında açıkladığı yüzde 6'lık küresel ekonomik büyüme tahminin değişmediğini belirten Gopinath, ancak kompozisyonun değiştiğine dikkati çekti.

Gopinath, "Küresel ekonomik toparlanma devam ediyor, ancak gelişmiş ekonomiler ile birçok yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomi arasında genişleyen bir fark var." değerlendirmesinde bulundu.

Gelişmiş ekonomiler için 2021 yılı büyüme beklentisinin 0,5 puan arttığını belirten Gopinath, buna karşı gelişmekte olan ekonomilerin büyüme beklentilerinin aşağı yönlü revize edildiğine işaret etti.

"REVİZYONLAR SALGINA DAİR GELİŞMELERDEKİ FARKLILIKLARI YANSITIYOR"

Gopinath, 2022 yılı büyüme tahminin ise yüzde 4,4'ten yüzde 4,9'a yükseltildiğine dikkati çekerek, gelecek yıla ilişkin beklentilerde de gelişmiş ekonomiler için önemli yukarı yönlü revizyonlar yapıldığını ancak gelişmekte olan ekonomiler için bu revizyonların daha ılımlı kaldığını aktardı.

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgının gelişmiş ekonomilerde kişi başına düşen geliri yıllık yüzde 2,8 azalttığının tahmin edildiğini belirten Gopinath, gelişmekte olan ekonomiler için ise kişi başına düşen gelir kaybının yıllık yüzde 6,3 olduğunun öngörüldüğünü kaydetti.

Gopinath, söz konusu revizyonların delta varyantı gibi salgına dair gelişmelerdeki farklılıkları önemli ölçüde yansıttığına dikkati çekerek, beklenenden hızlı aşılama oranları ve normale dönüşün tahminlerde yukarı yönlü revizyonlara yol açarken, aşıya erişememe ve özellikle Hindistan gibi bazı ülkelerde tekrarlayan Kovid-19 dalgalarının aşağı yönlü revizyonları beraberinde getirdiğini ifade etti.

Toparlanmadaki ayrışmanın bir diğer nedeninin de ekonomilere sağlanan desteklerdeki farklılıklar olduğunu belirten Gopinath, gelişmiş ekonomilerin 2021 ve sonrası için 4,6 trilyon dolarlık mali destek sağladığını aktardı. Gopinath, 2022 yılı küresel büyüme tahminindeki yukarı yönlü revizyonun büyük ölçüde ABD'deki ilave mali desteği ve Yeni Nesil Avrupa Birliği Fonlarını yansıttığını kaydetti.

TÜRKİYE EKONOMİSİNİN BU YIL YÜZDE 5,8 BÜYÜMESİ BEKLENİYOR

Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'nu güncelleyen IMF, 2021 yılı küresel ekonomik büyüme tahminini yüzde 6 olarak korurken, 2022 yılı büyüme tahminin yüzde 4,4'ten yüzde 4,9'a yükseltti.

Gelişmiş ekonomilere yönelik 2021 yılı büyüme beklentisi yüzde 5,1'den yüzde 5,6'ya çıkarılırken, 2022 yılı tahmini yüzde 3,6'dan yüzde 4,4'e yükseltildi.

Gelişmekte olan ekonomilerin 2021 yılı büyüme beklentisi yüzde 6,7'den yüzde 6,3'e düşürülürken, gelecek yıla dair büyüme tahmini yüzde 5'ten yüzde 5,'ye çıkarıldı.

IMF, Türkiye ekonomisinin ise 2021'de yüzde 5,8 ve 2022'de yüzde 3,3 büyüyeceğini öngördü. Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme tahminleri daha önce 2021 yılı için yüzde 6 ve 2022 için yüzde 3,5 olarak açıklanmıştı.

Yenilenebilir Enerji Yatırımları Hedefi Şaşırdı

 

Avrupa İklim Vakfı'nın desteğiyle Ernest&Young tarafından 47 ülkeyi kapsayarak hazırlanan “Kovid-19 Salgınından Temiz Toparlanma: G20 Liderliği İçin Küresel Fırsat” raporunun Türkiye ile ilgili öne çıkar kısımlarda pandemi sonrasında yenilenebilir enerji piyasasında toparlanma beklentisine vurgu yapıldı.
Türkiye'de 9,2 GW’lık ek yenilenebilir enerji kapasitesi inşa edilmesini sağlayacak 238 proje stoku bulunduğunun belirtildiği raporda bu kapasitenin kullanımıyla 110 bin kişilik yeni bir istihdam alanı oluşturacağına değinildi. Bahsi geçen projelerin tamamlanması durumunda Türkiye’de yılda 35 milyon ton karbon emisyonu azaltılırken toplam emisyonlarda da yaklaşık yüzde 7 oranında azalma olacağı bekleniyor. Türkiye için bahsi gecen 9,2 GW’lik yatırımın Güneş ayağında 1,4 GW, Rüzgar ayağında 6,4 GW, denizde kurulacak rüzgar türbinlerinde 1,2 GW ve son olarak da yapılacak baraj konusunda 0,2 GW yatırım gerçekleşmesi beklenmektedir..


Çin Ulusal Enerji İdaresi tarafından açıklanan verilere göre Çin’in kurulu gücü 2021’in ilk altı ayında %9,5 oranında artış göstererek toplamda 2.256 GW’a ulaştı. Verilere göre haziran ayı sonu itibari ile ülkenin rüzgâr enerjisine dayalı gücü 291,92 GW, güneş enerjisine dayalı gücü 267,61 GW’a, hidroelektrik santrallerinin gücü ise 377,85 GW’a değerinde yer aldı.

Çin'in dünyanın fabrikası görevini görmesi sanayisini ayakta tutabilmek için yüksek oranda enerji kaynağı kullanması sonucunu beraberinde getiriyor. Kaynakları yeterli gelmeyen Çin ithalat yapmak zorunda kalıyor.

ABD'nin enerji bağımlılığı nedeniyle Ortadoğu'da yaşadıklarını yaşamak istemeyen ve büyük nüfusuyla kendisine yeten bir ekonomi kurmayı hedeflediği Çin enerjide yerli kaynakları öne çıkaracak yatırımlara öncelik veriyor. İki ay önce Avustralya ile yaptığı kömür anlaşmasını bitiren Çin ardından kripto para madenciliğinin harcadığı yüksek enerjiden tasarruf etmek için Bitcoin başta olmak üzere kripto paralarla ilgili caydırıcı bir düzenlemeye giderek enerjide kendi kendine yetecek adımlarını sıklaştırdı. Açıklanan rakamlar Çin'in hedeflerinde başarılı olduğunu gösteriyor.

Bir haftayı 10 dakikaya sığdır - Damıtılmış Haber

 

Bayram süresince ve hatta sonrasındaki günlerde ülkenin iç gündeminde başı çeken Rize'deki sel baskınını İran sınırından düzensiz bir şekilde ülkeye giriş yapan Afgan göçmeler takip etti.
Rize'deki sel felaketi bölgede artan yağışlarla Artvin'de de kendisini gösterdi. Rize'de, 47 bina yıkıldı, 100 kadar konut ağır hasar aldı, 125 bina boşaltıldı, 40 kadar işyeri ve 100 kadar araç zarar görürken Artvin'de ise 1.430 konut ve işyeri hasara uğrayarak toplamda 200 milyon Türk Lirası değerinde zarar meydana geldi.
Rize'de altı, Artvin'de de dört kişi hayatını kaybetti. Rize'de iki hâlâ kayıp olarak aranıyor. Olay anının hemen ardından devletin tüm kaynakları seferber edilerek dört bakan olay mahallini bir an olsun bırakmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan afet bölgesindeki vergi ödemelerini geçici bir süreye kadar erteleme kararı aldı.

NATO'nun Afganistan'dan bir anda çekilme kararı vermesinden sonra Taliban güçlerinin hızla ilerlemesi NATO güçleriyle çalışan Afganların can güvenliği ile çevre ülkelere sığınması sorununu beraberinde getirdi. İran'ın Afgan mültecileri Türkiye'ye yönlendirmesiyle sınırdan geçen Afganlar sosyal medyada vatandaşların tepkisiyle karşılandı. Birçok televizyon programında mültecilerin serbestçe geçişi eleştirildi.
CHP'nin Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan il sınırları içinde yaşayan mültecilerin su bedeline ve katı atık vergisine 10 kat zam yapılacağını söyleyerek tepki çekti. Partiden yapılan açıklamayla Özcan'ın politikasının partinin yaklaşımıyla taban tabana zıt olduğu belirtildi. Özcan gerekli adımları atmak için kararlı olduğu mesajını paylaştı.

Karbon Kredileri ve Sertifikasyon Süreci

 

Uluslararası Enerji Ajansı’ndan alınan verilere göre küresel sera gazı salımları 2018 yılında tarihteki yeni zirve değerine ulaşmıştır. İklim krizinin etkilerinin son derece hızlı bir şekilde arttığı 2020 yılı itibariyle, yeni maksimum değerini gören karbon salımlarınının azaltılması hükümetler, bireyler ve özel sektör için bir zorunluluk haline gelmesi gerekmektedir. Böylesi bağlayıcı tedbirler Dünya’nın farklı bölgelerinde piyasa temelli uygulamalar başta olmak üzere denenmektedir. Öyle ki Dünya Bankası tarafından senelik yayınlanan Karbon Fiyatlandırması Durum ve Eğilimleri Raporu’nun 2021 sayısında küresel çapta, karbon salımlarını azaltmak amacı ile uygulanan 64 adet karbon fiyatlandırma mekanizmasının olduğu belirtilmiştir. Bu mekanizmalar katılımın zorunlu olduğu (ETS, karbon vergisi gibi) ve zorunlu olmadığı (gönüllü karbon piyasası gibi) pratiklerden oluşmaktadır.

Karbon salımlarının denkleştirilmesi bu mekanizmalar arasındaki zorunlu olmayan piyasa temelli tedbirler arasında incelenmektedir. Özellikle, Türkiye gibi zorunlu karbon fiyatlandırma uygulaması yürütmeyen ülkelerde, piyasa temelli karbon azaltımı pratiklerine dahil olmak çoğunlukla karbon salımlarını denkleştirme ile mümkün olmaktadır. Bununla birlikte, halihazırda piyasa temelli zorunlu karbon azaltımı tedbiri olan ülkelerde de denkleştirme mekanizmaları kullanılmaktadır. Peki, karbon emisyonu denkleştirme mekanizmaları nasıl çalışır?


Karbon kredileri nedir?

Karbon kredileri, sera gazı emisyonu azaltımı yapan bir faaliyetin yaptığı her bir ton CO2 eşdeğer sera gazı azaltımını tebliğ etmek için kullanılan emisyon azaltımı birimleridir. Bu krediler Onaylanmış Emisyon Azaltımı (Verified Emission Reduction-VER) olarak isimlendirilir. Karbon denkleştirme sertifikaları olarak da bilinen bu kredilerin temsil ettiği sera gazı emisyonu azaltımı tanımı, eşdeğer kapasitede sera gazı emisyonu yapılan bir faaliyet referans alarak yapılmaktadır.

Karbon kredileri (sertifikaları) aşağıdaki kategorilerde farklı sera gazı türleri (CO2, CH4, N2O gibi) azaltımı yapan projeler tarafından kazanılmaktadır:

  • Tarım
  • Kimyasal proses/ endüstriyel üretim
  • Enerji verimliliği/ yakıt değişimi
  • Ormancılık ve arazi kullanımı
  • Yenilenebilir enerji
  • Ulaşım
  • Atık bertarafı


Karbon kredilerinin oluşturulması basit bir örnekle açıklanabilir. Örneğin, bir rüzgâr enerjisi santrali projesi 45 MW kapasite ile elektrik üretiyor olsun. Eğer aynı kapasitede (45 MW) elektrik üretimi bir fosil yakıt santrali projesi ile gerçekleştirilmiş olsaydı bu üretim faaliyetinden belirli bir zaman aralığında 95 bin ton CO2 eşdeğer sera gazı salımı olacaktı. Belirlenen ilgili zaman aralığında, Rüzgâr Enerjisi Santrali Projesi’nin yapmadığı emisyon miktarı, bu projenin negatif emisyon miktarı olarak ifade edilmekte ve sertifikalandırma işlemi her negatif ton emisyon başına yapılmaktadır. Yani bu durumda Rüzgâr Enerji Santrali Projesi 95 bin adet VER sertifikası kazanabilir.

Karbon salımlarımı nasıl denkleştiririm?

Sera gazı (karbon) salımı yapan kuruluşlar karbon salımlarını denkleştirmek için öncelikle Sera Gazı Protokolü uyarınca belirlenmiş Kapsam 1, Kapsam 2 ve Kapsam 3 emisyonlarını hesaplamaları gerekmektedir. Denkleştirme kapsamında Kapsam 1 ve Kapsam 2 emisyonlarının dahil edilmesi gereklidir. Daha sıkı bir azaltım politikası yürütmek isteyen kuruluşlar Kapsam 3 emisyonlarını da hesaplayıp denkleştirmeye dahil edebilir. Sera gazı (karbon) salımlarını denkleştirmek isteyen kuruluşlar, VER kredisi (sertifikası) sahibi kuruluşlardan karbon kredilerini satın alabilirler. Böylece, karbon salımlarını denkleştirebilirler. Toplam sera gazı emisyonunu kapsayacak şekilde karbon kredisi satın alan kuruluşlar karbon nötr olurlar.

Nasıl sertifikasyon yapabilirim?

Türkiye’de sera gazı emisyonu azaltımı yapan projeler, karbon kredilerini çoğunlukla Verified Carbon Standard (VCS) ve Gold Standard isimli iki kuruluş vasıtasıyla alabilmekteydi. Ancak, GS ve VCS sertifikasyon standartları 2020 itibari ile Türkiye’den yeni proje kaydı kabul etmemektedirler. Yeni bir standard olan GCC (Global Carbon Council), Türkiye’de 2016 ve sonrasında faaliyete başlayan yeni projeler için yeni kayıt kabul etmekte ve geriye dönük 5 yıllık sertifikasyon işlemi gerçekleştirmeyi mümkün kılmaktadır. Bu projeler sertifikasyon süreçlerini kendileri yürütebileceği gibi bir karbon danışmanı kurum aracılığı ile de sertifikalandırma sürecini koordine edebilmektedir.

Bahsedilen standartlara kayıt yaptırıp, sertifikasyon yapabilmek için 3 ana aşama mevcuttur. Bu aşamaların isimleri ilgili standarda göre değişiklik gösterse de genel olarak şöyle bahsedebiliriz:

  • Listeleme
  • Kayıt
  • Verifikasyon


Listeleme

Proje geliştirilirken yapılması gereken ilk aşama, projeyi ilgili standardın veri tabanında listelemektir. Normal şartlarda listeleme ve kayıt aşamaları, proje operasyona geçmeden önce (elektrik üretmeye başlamadan önce) gerçekleştirilir. Ancak, bazı durumlarda, projeler inşa edildikten ve elektrik üretmeye başladıktan sonra da listelenip, standarda kayıt edilebilir. Listeleme kapsamında proje sahibi, projenin listelenmesi ve kayıt edilmesi için tarafsız bir denetçi ile anlaşır. Listeleme aşamasında proje özelinde hazırlanan taslak dokümanlar ilgili standarda iletilir. Standart dokümanlar üzerinde inceleme yapar. Detaylı incelemelerden sonra proje listelenir.

Kayıt

Listeleme akabinde yapılacak kayıt sürecinde ise projeye ait destekleyici dokümanlar daha kapsamlı olacak ve farklılıklar gösterecektir. Saha ziyaretinden önce ilgili dokümanlar danışman veya proje sahibi tarafından hazırlanır ve denetçiye iletilir. Saha ziyareti sırasında denetçi kendisine iletilen dokümanların yerinde doğruluğunu kontrol eder. Tesis çalışanları ve yerel halk ile görüşür ve proje ile ilgili olumlu/olumsuz fikirleri alır. Saha ziyareti sonrasında denetçi firmanın yönlendirmeleri ve soruları ışığında tüm konular kapandıktan ve tüm bilgiler temin edildikten sonra, denetçi validasyon raporunu hazırlar. Hazırlanan dokümanların standarda iletilmesi ile birlikte inceleme süreci başlar. Bu süreç boyunca standart tarafından gelen geri bildirimlere göre ilgili dokümanların revizyonları yapılır. Dokümanların nihai haline ulaşması ile proje kayıt aşamasını tamamlar.

Verifikasyon

Proje, kayıt olduktan sonra, elektrik üretimlerine veya operasyon süreçlerine bağlı olarak yaptıkları emisyon azaltımını belirli periyotlarla sertifikalandırabileceklerdir. Bu amaçla verifikasyon denen adı verilen süreç başlatılır. Yukarıda bahsedilen dokümanlara ek olarak elektrik üretimini ve/veya operasyonda kullanılan ekipmanların doğruluğunu kanıtlayacak belgeler, proje sahibinin anlaşma sağlayacağı bir tarafsız denetçiye ve akabinde ilgili standarda sunulur. Başarılı soru cevap süreçlerinden sonra, verifikasyon aşaması tamamlanır ve proje sahibi kredilerini standartta kayıtlı olan hesabına tanımlayabilir.

Life Enerji’nin Rolü


Şirketimiz, iklim değişikliği ve gönüllü karbon piyasalarında 11 yıllık deneyimi ve yenilenebilir enerji piyasalarında 14 yıllık deneyimi ile aşağıdaki konularda faaliyet gösteren Ankara merkezli bir karbon danışmanlığı firmasıdır:

  • İklim değişikliği stratejileri
  • Emisyon ticareti sistemleri
  • Sera gazı emisyonlarının izlenmesi, raporlanması ve doğrulanması (İRD)
  • Karbon azaltım projeleri (Gold Standard - GS, Verified Carbon Standard - VCS, Global Carbon Council - GCC)
  • Karbon ayak izi hesaplama ve nötrleme
  • Gönüllü yenilenebilir enerji piyasası (I-REC)


Türkiye’de Gold Standard karbon azaltım projelerinden ilki Life Enerji tarafından kredilendirilmiş olup, 100’den fazla yenilenebilir enerji santrali projesi Life Enerji’den danışmanlık hizmeti almaktadır. Yine Gold Standard, Mayıs 2019’da yayınladığı aylık bülteninde 2006 yılından bu yana 100 milyon CO2 eşdeğer sera gazı emisyon azaltımı yaptığını ve 100 milyonuncu karbon kredisini Life Enerji’nin yürüttüğü Silivri Rüzgar Enerjisi Santrali Projesi’nin aldığını belirtmiştir.Sektör gözetmeksizin, kuruluşların karbon ayak izinin hesaplanmasında ve denkleştirilmesinde (nötrleme/offsetting) Life Enerji olarak tecrübeli ekibimizle karbon danışmanlığı vermekteyiz. Bu hususta, kuruluşların karbon ayak izini denkleştirmek adına kuracağımız olası bir iş birliği halinde kullanacağımız karbon kredilerini içeren portföyümüz hakkında detaylı bilgi almak için www.lifeenerji.com veya info@lifeenerji.com adresleri üzerinden bize ulaşabilirsiniz.



Kaynak: Yeşil Ekonomi Sitesi


Atatürk’ün Eğitim, Bilimi ve Teknik Gelişim İçin Yaptığı Önemli Uygulamaları Nelerdir?

 

Atatürk’ün bilimi esas alan bazı önemli uygulamaları şunlardır;

Çeşitli alanlarda bilimse kurultay ve kongrelere öncülük etmiştir. Bunların en önemlilerinden biri, 16-21 Temmuz 1921 tarihlerinde düzenlenen “Maarif Kongresi”dir. Bu kongreye Muallime ve Muallimler Birliği’nden 180′e yakın eğitimci katılmıştır.

17 Şubat 1923 düzenlenen İzmir İktisat Kongresi, yeni devletin ekonomi programına öncülük etmiştir.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim-öğretimde bilimselleşmenin temelini atmıştır.

İlköğretim zorunlu ve parasız hale getirilmiş; her yaştan vatandaşın Türkçe okuma ve yazma öğretmesi amacıyla “Millet Mektepleri” açmıştır.

Teknik ve mesleki eğitimi yaygınlaştırmak için erkek ve kız sanat ve meslek okullarının açılmasını sağlamıştır.

Üniversitelere büyük önem vermiş; cumhuriyeti kurduktan sonra yetenekli üniversite öğrencilerini yurtdışına göndermiştir.

1927-1930 yılları arasında yurtdışına gönderilen 500 öğrenci, üniversite reformuna öncülük etmiştir.

Atatürk’ün liderliğinde 1933 yılında, yükseköğretimde dönüm noktası olan “üniversite reformu” başlamıştır.

Üniversite reformu çerçevesinde 1933 yılında İstanbul Darülfünun kaldırılarak, İstanbul Üniversitesi kurulmuştur.

İstanbul Darülfünun bünyesinde akademisyenler tasfiyeye edilerek, Nazi zulmünden kaçan Musevi asıllı profesör ve akademisyenler İstanbul Üniversitesi’nde istihdam edilmiştir.

1933 yılında bilimsel çalışmalar yapılması için Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün kurulmasını sağlamıştır.

1935 yılında yer altı kaynaklarının araştırılması için Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) ve yer altı kaynaklarının işletilmesi için Etibank’ın kurulmasını sağlamıştır.