20 Ekim 2016 Perşembe

MEB'in Siber Güvenlik Oyunu, EBA'da yayınlandı

Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB), Erasmus Plus programı kapsamında, internet ortamının güvenli kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla geliştirilen Siber Güvenlik Oyunu, Eğitim Bilişim Ağı'nda (EBA) yayınlandı.
MEB'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünce (YEĞİTEK) çalışmalarına iki yıl önce başlanan "Siber Zorbalıkla Mücadele" projesi tamamlandı. Ortakları arasında İngiltere, Norveç, İtalya, Çek Cumhuriyeti, Güney Kıbrıs, İspanya ve Portekiz'in de olduğu ve Afyon İl Milli Eğitim Müdürlüğünce koordine edilen proje 9-16 yaş arasındaki çocukların internet ortamını güvenli kullanımını sağlamayı amaçlıyor. Projenin hedef kitlesi arasında ebeveyn ve öğretmenler de yer alıyor.
Proje kapsamında başlatılan literatür taraması ve ihtiyaç analizi doğrultusunda, pedagog ve sosyologların da görüşleri alınarak hedef gruplar üzerinde olumlu etkisi olacak üç çıktı geliştirildi.
Projenin birinci ürünü olan mobil uygulamalı Siber Güvenlik Oyunu'nun senaryo, grafik ve kodlama çalışmaları YEĞİTEK tarafından yapıldı. İnternet ortamının güvenli kullanımının yaygınlaştırılmasını amaçlayan oyun, EBA ve Google markette de yerini aldı.
- Öğrenciler siber alemde daha güvende olacak
Uygulama, öğrencilere güvenli internet kullanımını oyun yolu ile aşılamayı hedeflerken siber alemde güvende olmalarını sağlayacak öğütler veriyor.
Projenin ikinci ürünü olarak da öğrenciler için bir el kitapçığı ile okul ve ebeveynlere yönelik rehber kitap hazırlandı.
Konuyla ilgili ebeveyn ve öğretmenlere yönelik tavsiyelerin aktivitelerle birlikte sunulduğu kitaba, projenin internet sayfası "www.becybersafe.org" adresinden e-kitap olarak da ulaşılabiliyor.

Damacanalarla ilgili önemli karar

 Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında yönetmelikte değişiklik yaptı.Damacanaları kullanma süresi uzadı, 3 yıldan 5 yıla çıktı
Buna göre içme-kullanma sularının dezenfeksiyonunda klorun yanı sıra klorlu bileşikler de kullanılabilecek. Su deposunda suyun debisine ve basıncına göre ayarlanabilen otomatik klorlama cihazları ile dezenfeksiyon işlemi yapılacak. Uç noktada yapılacak ölçümlerde serbest klor düzeyi 0.2 mg/L’nin altında olamayacak. Klorun üst sınırı ise yine 0.5 mg/L olarak aynı kaldı.
OTOMATİK KLORLAMA CİHAZI 8 AYDA TAKILACAK
Belediyeler, suyun debisi ve basıncına göre ayarlanabilen otomatik klorlama cihazlarını 8 ay içinde taktırmakla yükümlü kılındı.
DAMACANALAR 5 YIL KULLANILABİLECEK
2013 yılında yapılan yönetmelik değişikliğiyle damacanaların üretim tarihinden itibaren en fazla üç yıl veya 75 kez kullanılabileceği hükmü getirilmişti. Ancak bugünkü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelikle 3 yıl sınırı ‘5 yıl’ olarak değiştirildi. En fazla 75 kere kullanılabileceği hükmünde ise değişiklik yapılmadı.

İhracat fiyatları arttı

Ülke sınırları içinde üretimi yapılarak ihraç edilen malların üretici fiyatlarındaki değişimi ölçen yurt dışı üretici fiyat endeksi (YD-ÜFE), Eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 0.06 arttı.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, fiyatlar bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 3.61 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2.10 düşüş ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 6.76 artış gösterdi.
Sanayinin iki sektörünün bir önceki aya göre değişimleri; madencilik ve taşocakçılığı sektöründe yüzde 0.16 artış, imalat sanayi sektöründe ise yüzde 0.06 artış olarak gerçekleşti.
Aylık en fazla artış kok ve rafine petrol ürünlerinde gerçekleşti
Bir önceki aya göre endekslerin en fazla artış gösterdiği alt sektörler; yüzde 2.34 ile kok ve rafine petrol ürünleri, yüzde 1.59 ile gıda ürünleri, yüzde 0.50 ile diğer madencilik ve taşocakçılığı ürünleri oldu.
Buna karşılık, bilgisayarlar ile elektronik ve optik ürünlerde yüzde 2.10, kimyasallar ve kimyasal ürünlerde yüzde 1.70, diğer mamul eşyalarda yüzde 1.41 ile fiyatların en fazla düşüş gösterdiği alt sektörler oldu.
Ana sanayi grupları sınıflamasına göre de Eylül ayında en fazla aylık artış enerji mallarında gerçekleşti.

Elektrikte 125 TL'lik faturaya indirim

 Düşen limitlerle birlikte, serbest tüketiciliğe geçen elektrik aboneleri her geçen gün artıyor. Son olarak sayıları 1 milyonu geçen serbest tüketiciler, ulusal tarifeden daha ucuza elektrik tüketebiliyor. Sözleşmeli tarifeye geçiş için ise limit 3600 kWh, yani yaklaşık ayda 125 lira.
1 Ocak 2012 tarihi itibarıyla 42 bin olan serbest tüketici sayısı Ağustos 2016 ayı sonunda 1 milyon 84 bin 411’e çıktı. Serbest tüketici niteliğindeki tüketicilere ait sayaç sayısı 1 Ocak 2012’de 168 bin 235 iken Ağustos 2016 sonu itibarıyla 2 milyon 373 bin 692’e ulaştı.
Aylık limit 125 TL
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) kararı ile serbest tüketici limiti 2016 YILI için 3 bin 600 kWh’a düşürülürken, belirlenen bu limit değere karşılık gelen potansiyel, tüketicilerin yüzde 85.8’i olarak hesaplanıyor.
Yeni belirlenen serbest tüketici limitine göre, aylık elektrik tüketimi 3600 kWh’ın üzerinde olan veya aylık elektrik faturası yaklaşık 120-130 TL mertebesinde ve üzerinde olan tüketicilerin serbest tüketici niteliğini haiz olduğu öngörülüyor.
Serbest tüketici olmak isteyen bir abonenin, öncelikle bir önceki yıl en az 3600 kWh elektrik tüketmiş olması ya da içerisinde bulunulan yıl bu miktarda tüketimi yapacağını taahhüt etmesi gerekiyor. Bu da bir aile için aylık ortalama 125 TL’lik bir faturaya karşılık geliyor.
Sayaçlar sökülmüyor geçmiş borç olmamalı
- Eğer serbest tüketici olma hakkınızı kullanmazsanız sadece bağlı olduğunuz bölgenin görevli tedarik şirketinden elektrik enerjisi satın almak zorunda kalırsınız. Bu nedenle tükettiğiniz elektrik, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından belirlenen tarifeler üzerinden faturalandırılır.
- Elektrik tedarikçisini seçme hakkına sahip olan ‘serbest tüketici’ler ise EPDK ulusal elektrik fiyatları yerine indirimli
(piyasa) fiyatlardan yararlanabiliyor.
- En azından 125 lira aylık fatura ödemek serbest tüketici olmak için ilk şart.
- Bu şartları sağlayan abonenin, hizmet aldığı önceki elektrik şirketine de borcu olmaması gerekiyor.
- Şartları sağlayan abone, elektrik şirketlerinin şartlarını incelerek, sözleşme yapmak istediği elektrik şirketini belirliyor.
- Anlaşma yapılan şirket, aboneye sözleşmeyi gönderdikten sonra iki taraf da sözleşmeyi imza altına alıyor.
- Bu noktadan itibaren serbest tüketiciliğe geçiş başlamış oluyor.
Ev sahibi, kiracı ayrımı yapılmıyor
- Serbest elektrik tüketicisi, ev sahibi olabildiği gibi, kiracı da olabiliyor. Serbest tüketiciliğe geçen abonenin sayacı sökülmüyor.
- Abonenin anlaştığı yeni şirket, hizmetini aynı sayaç üzerinden vermeye devam ediyor. Ancak, yeni sözleşmeyle birlikte faturada yazan şirket ismi de değişiyor.
- Şirketini değiştiren abone, hiçbir elektrik kesintisi yaşamıyor.
- Geçiş işlemlerini genelde yeni şirket yürütüyor. 1-2 ay içinde yeni tarifeye geçiş tamamlanıyor.
- Sabit tarifedeki bir abone, EPDK’nın belirlediği ulusal tarife üzerinden elektrik satın alırken, serbest tüketicinin ödeyeceği fatura, şirketin sunduğu indirim vaadine göre değişiyor.
- İletim, dağıtım ve kayıp Kaçak bedelleri, serbest tüketicilerde de var. Ancak, perakende satış hizmet (PSH) bedeli, serbest tüketim sözleşmesi yapan şirketler için mecburi değil.
- Tarife ücretlendirmesinde herhangi bir değişiklik olduğunda aboneye en az 30 gün önceden e-posta veya SMS ile bilgilendirme yapılıyor.

Dikkat! Bilmediğiniz vergi borcunuz olabilir!

Gelir İdaresi Başkanı (GİB) Adnan Ertürk, vatandaşlara vergi borcu uyarısında bulundu.
Ertürk, vatandaşların farkında olmadan vergi borçlusu olabileceğini belirterek, “Haberinizin olmadığı trafik, askerlik parası, nüfus cezası, seçim cezaları gibi borçlarınız olabilir. Bunları gib.gov.tr’den ya da mobil uygulamadan sorgulatın. Vatandaş genellikle bu tür cezaların farkında olmuyor” dedi. Habertürk'ten Deniz çiçek'in haberine göre Ertürk, vatandaşın, aklına geldikçe ceza sorgulaması yapmasını önerdi. Ertürk, vergi yapılandırması ile güzel fırsatlar sunduklarını belirterek, vatandaşların kaçırmamasını istedi.
‘SÜRE 31 EKİM’DE SONA ERECEK’
Gelir İdaresi Başkanı Ertürk, bir grup gazeteciye vergi yapılandırmasına yönelik değerlendirmede bulundu. Ertürk, 31 Ekim’de vergi borçları için yapılandırma süresinin dolacağını belirterek, “Süre uzatımı olmayacakmış gibi vatandaş hassas olsun” ifadesini kullandı. Bu yapılandırmada, korkutma ya da zoraki yönlendirme gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirten Ertürk, “Mükellefler, vatandaşlar gönül rızası ile katılmalı, başvurmalı. Onlara şunu diyemeyiz: ‘İdare kapasitesi gelişti, çok daha etkili şekilde vergi ziyanına sebep olacak iş ve işlemleri takip ediyoruz, kanunla kendinizi koruma altına alın’. Vatandaş kararı kendisi versin. Güzel fırsatlar var kanunda. Kaçırmayın” dedi.
‘VARLIK BARIŞI İÇİN KAMPANYA DÜZENLENECEK’
Ertürk, Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ve trafik cezası borçlarında yüksek sayıda başvuru aldıklarını söyledi. Ertürk, vergi borçlarına yönelik sürecin ardından da kasım-aralık döneminde Varlık Barışı’nın tanıtımı için yoğun bir kampanya yürüteceklerini, son başvuru tarihinin 31 Aralık olduğunu ifade etti. Ertürk, peşin ödemenin de avantajlı olacağına dikkat çekerek, “Bu avantajın iyi değerlendirilmesini sayın mükelleflerimizden ve vatandaşlarımızdan şiddetle bekliyoruz. Onları kanundan peşin ödeme hükümlerinden yararlanmaya davet ediyoruz” dedi.
Devlet, gelecek 3 yıllık dönemde toplam 343.1 milyar liralık vergiden, istisna, muafiyet ve indirim yoluyla vazgeçecek. Maliye Bakanlığı’nın Vergi Harcamaları Raporu’na göre çeşitli kanunlarda yer alan vergi indirimi, istisna ve muafiyetler nedeniyle bu yıl 90 milyar 660 milyon liralık vergi tahsil edilmeyecek. Devlet 2018 yılında 114 milyar 264 milyon liralık, 2019 yılında da 126 milyar 584 milyon liralık vergiden vazgeçecek. Bu şekilde gelecek 3 yıl, vergi indirimi istisnaları ve muafiyetler nedeniyle toplam 343 milyar 64 milyon liralık vergi tahsilatında bulunulmayacak. Vazgeçilen vergilerin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYH) oranı ise 2017 ve 2018’de yüzde 4.25, 2019 yılında da yüzde 4.24 olacak.
Vergi borcu sorgulamanızı bu linkten yapabilirsiniz.
http://www.gib.gov.tr/

Suudi Arabistan'ın tarihinde bir ilk

Dünyanın en büyük petrol üreticisi ülkelerinden Suudi Arabistan, 17.5 milyar dolar ile piyasalarda gerçekleşen tarihin en büyük borçlanmasını yaptı.
Suudi Arabistan, petrol fiyatlarındaki düşüşten kaynaklanan bütçe açıklarını kapatabilmek için, uluslararası piyasalarda 17.5 milyar dolarlık devlet tahvili satarak borçlandı.
Piyasa işlemcileri, petrol devinin tarihi borçlanmasına, arzın dört katı talep geldiğine dikkat çektiler. Piyasa yorumcuları, dev borçlanmaya gelen büyük talebin, küresel düzeyde faizlerin çok düşük olmasından kaynaklandığını vurguladılar.

27 Ocak 2016 Çarşamba

Madenlerde 755 milyon ton atık oluştu

Maden işletmelerinde 2014'te 755 milyon ton atık oluştu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014 yılına ilişkin Maden İşletmeleri Su, Atıksu ve Atık İstatistikleri'ni açıkladı.
Buna göre, maden işletmeleri söz konusu dönemde 220 milyon metreküp su çekti. Çekilen suyun yüzde 54,7'si kuyu, yüzde 25,4'ü deniz ve kaynak, yüzde 6,7'si ocak içi su, yüzde 4,2'si akarsu, yüzde 2,3'ü göl-gölet ve yüzde 6,7'si diğer su kaynaklarından sağlandı.
Maden işletmeleri tarafından deşarj edilen toplam 139 milyon metreküp atık suyun yüzde 73,4'ü denize, göle veya akarsuya, yüzde 8,9'u atık barajına, yüzde 6,8'i ocak içine, yüzde 3,5'i araziye, yüzde 2,9'u foseptiğe ve yüzde 4,5'i diğer alıcı ortamlara boşaltıldı.
Anket kapsamında bulunan maden işletmeleri tarafından 24 milyon metreküp atık su arıtıldı. Arıtılan atık suyun yüzde 92,7'sine fiziksel ya da kimyasal arıtma, yüzde 7,3'üne ise biyolojik arıtma uygulandı.
Maden işletmelerinde 755 milyon ton atık oluştu. Atığın yüzde 99,7'sini mineral atıklardan kaynaklandı. Mineral atıkların ise yüzde 99,7'sinin dekapaj malzemesi/pasa olduğu belirlendi.

Toplam atığın yüzde 73,9'u pasa veya düzenli depolama sahalarında bertaraf edildi, yüzde 18,2'si ocak içine döküldü, yüzde 6,8'i maden sahalarının doğaya yeniden kazandırılması amacıyla kullanıldı, yüzde 1,1'i ise diğer yöntemlerle geri kazanıldı ya da bertaraf edildi.

26 Ocak 2016 Salı

Putin ve Petrol

Evet, düşen petrol fiyatları Putine yavaş yavaş diz çöktürüyor. Ruble çöpe döndü, enflasyon uçtu, borçlar tıkandı, ambargolar sebebi ile kıtlık ve pahalılık halkın boğazını sıkıyor. Rus hükümeti bütçe kısıntısına gideceğini açıkladı. Suriye’yi de tek başına yutamayacağını anladı. Şimdi Putinin düşüşü hızlanır hatta daha önce de yazdığımız gibi bir darbe ile indirilebilir bile. 
Rusya’nın petrol maliyeti 28 dolar olarak biliniyor. Petrol şu an 30 doların altına indi bile. Üstelik Amerika ve Batı, petrol çıkartmada ileri teknolojiye sahip dev şirketlerini Rusya’dan çektiler. Artık Rusya hem daha fazla üretim yapamaz hem de bu maliyetlerde üretemez. Daha pahalı üretmek zorunda kalır. Putinin hesabı Asya petrol yollarını nasıl olsa ben tutuyorum, Suriye’ye girip Orta Doğu petrol yollarını da tutayım ve karşı atağa geçeyim demişti ama öyle olmadı. 
Amerika’da kaya gazı üzerine bir mühendis çok önemli bir teknolojik buluşa imza attı ve kaya gazı, petrolün pabucunu tavana attı. Üstelik bir de hibrid otomobiller ve hidrojen enerjisinin kullanıma girmesi petrolü resmen tahtından indirdi. Bye bye petrol, bye bye Putin ve Rusya sevinci, bye bye Arap petro-dolarları. Ciddi araştırmacılar Rusya’nın 1 yıl içinde, Arabistan’ın ise 5 yıl içinde iflas edeceğini tahmin ediyorlar. Buna ben de katılıyorum. Çünkü “C-economies” dediğimiz yani karbona, petrole bağlı tek kaynaklı bu ekonomiler bu şartlar altında çökerler. İlk başta hepimiz petrol oyununu siyasi bir baskı aracı olarak düşünmüştür. Batı petrol fiyatlarını İran, Rusya ve Chavezin Venezuellası gibi huysuz çocukları terbiye etmek için kasten düşürüyor diye düşünmüştük ama çok geçmeden gerçeğin bundan daha farklı ve daha acı olduğu anlaşıldı.

Şöyle ki:
1- Amerika’da kaya gazının yeni bir teknoloji ile çok ucuza üretilmeye başlaması ve çok zengin kaya gazı rezervlerinin keşfedilmesi.
2-Hidrojen gazının artık fiilen başta hibrid arabalar olmak üzere hizmete girmesi. Düşünün ki okyanuslar H2O yani su ile dolu yani hidrojenle ve oksijenle dolu. Her iki gaz da yanıcıdır ve enerji kaynağıdır. Hidrojen gazı likit yada gaz halinde iken patlar ve büyük bir enerji, yangın ve tehlike ortaya çıkar. Ancak hidrojen tıpkı süngere su emdirir gibi boraksa yani bora emdirilirse patlama olmaz. Bor hidrojeni tutar ve yavaş yavaş sisteme verir. Bor madeninin enerjideki önemi buradan kaynaklanıyor. Yoksa kendisi bir enerji kaynağı değildir. Dünya bor rezervlerinin ise yüzde 75 i Türkiye’dedir. Türkiye topraklarının bu gün aç gözlülerin çılgın bakışları altında olması işte bundandır. Bölme ve parçalama rüyaları işte bu yüzdendir. Osmanlıyı da Orta Doğunun petrol yatakları yüzünden parçalamışlardı, anımsayalım. Bir başka önemli nokta ise güneş, rüzgar, jeotermal gibi yeşil enerjiler yani çevre dostu enerjiler verim ve rezerv olarak dünyaya yetecek düzeyde değildir. Güneş enerjisi çok ağırlıklı gözükmesine rağmen verimi düşüktür ve bugünkü teknoloji ile nerdeyse tüm yer yüzünü güneş panelleri ile kaplamak gibi bir sıkıntı ile yüz yüzeyiz. Bu mümkün olmayan bir şeydir. Nükleer ise malumunuz büyük bir güvenlik sorunu ve baş belası bir yöntemdir. Soğuk füzyon yani radyasyon tehlikesi taşımayan nükleer enerji, çekirdek enerjisi olayı ise henüz tam bir neticeye ulaşamadı. Kaderi de tam net değil. O zaman en güvenilir ve en zengin enerji hidrojen olarak ortaya çıkıyor ve yanı başında da bor madenini önemli bir partner olarak taşıyor.
3- İşte bütün bu gerçeklerin tahtında Amerika, stratejik ürün diye yıllardır yer altına depolayıp sakladığı petrollerini kapaklarını açıp satmaya başladı. Gün bugün elde petrol adına ne varsa devri ve modası bitmeden ekonomik değeri tükenmeden dünya piyasalarına sürelim dediler ve bunun için Kongreden karar çıkardılar. İşte petrol fiyatları bu yüzden düşen uçak gibi yere çakılıyor. Öyle ki birçok petrol iktisatçısı yakında 10 dolar seviyesini bile görebileceğimizi söylüyor.
Düşen petrol fiyatları bizim gibi, Çin gibi, Japonya, Almanya gibi net petrol ithalatçısı ülkelere pozitif yansır ve üstüne bizim bor da kıymete binerse muhteşem bir dönem bizi bekliyor diyebiliriz. Türkiye’nin ileri gelen düşünürleri, akademisyenleri, iş adamları, sendikaları, STO’ları, Üniversiteleri günlük palyatif olayları tartışmak yerine bu tür stratejik ve uzak görüşlü, vizyoner projelere ve düşüncelere eğilmelidirler. Basın yayın organları, Tv’ler boş kümeler yerine bu tür özgül ağırlığı yüksek mevzuları tartışmalı ve konuşmalıdır. 

Saygılarımla…
B.O.R.A