- Türkiye’den Çin’e ilk ihracat treni, 42 blok konteynerde 1400 buzdolabı taşıyarak, 8.633 km yol katederek, 20 günde vardı.
Kaliteli, Sade, Açıklayıcı, Anlaşılabilir Ve Güncel Bilgiler
- Türkiye’den Çin’e ilk ihracat treni, 42 blok konteynerde 1400 buzdolabı taşıyarak, 8.633 km yol katederek, 20 günde vardı.
Bugün 28 Şubat 2022 Pazartesi;
Söz taşımak, yani koğuculuk yapmak, emanete hıyanet etmektir. Hasan-ı Basrî “Rahmetullahi aleyh”
Islahat Fermânı’nın ilânı (1856) - Yaşar Kemal’in vefâtı (2015) - Leyleklerin gelme zamanı - Sivil Savunma Günü - 28 Şubat Muhtırası (1997) - Of'un Kurtuluşu- Dünya Nadir Hastalıklar Günü
Bugün (27 Şubat 2022) II. Cemre suya düşüyor.
Bugün Türkiye'de 1988 yılında ilk yapay kalp ameliyatı yapıldı.
Bugün 27 Şubat 2022;
Bugün 24 Şubat 2022;
Bugün 23 Şubat 2022
Bir kimse, dilini tutarsa, Allahü teâlâ onun utanacak şeylerini örter. Hadîs-i şerîf
Peygamberimiz (s.a.s.), hicret esnasında Ranuna Vadisi’nde irad ettiği ilk Cuma hutbesinde şöyle buyurmuştur: Ey insanlar, ölmeden önce Allah’a tevbe ediniz, fırsat elde iken iyi işlere koşunuz! Biliniz ki Cenab-ı Hakk, içinde bulunduğum yılın bu ayında, bugün şu bulunduğum yerde Cuma namazını kıyamete kadar üzerinize farz kıldı…
Ey insanlar, kendinize ahiret için azık hazırlayıp önceden gönderin. Hepiniz ölecek ve sürünüzü çobansız bırakacaksınız. Sonra Rabbiniz, –arada tercüman veya perdedar olmaksızın–: Sana benim peygamberim gelip haber vermedi mi? Ben sana mal vermiş, ihsanda bulunmuştum. Sen bunlardan ahiretin için ne gönderdin, diye soracaktır. O kimse sağına soluna bakacak, hiçbir şey göremeyecek. Sonra önüne bakacak, orada cehennemi görecek. Öyleyse yarım hurma ile de olsa, kendini ateşten korumaya gücü yeten bunu yapsın. Buna gücü yetmeyen bari güzel sözle kendini kurtarsın. Çünkü bir iyiliğe 10’dan 700 katına kadar sevap verilir. Allah’ın selam ve rahmeti üzerinize olsun.
KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
22 ŞUBAT 2022
Bugün 22 Şubat 2022;
Bugün 17 Şubat 2022;
I. İktisat Kongresi Yapıldı. (1923)
Medeni Kanun Kabul Edildi. (1926)
Bir Hadis: İki kişiye gıpta edilir: Allah’ın verdiği malı hak yolunda harcamayı başaran kimse ve Allah’ın verdiği ilim ve hikmet ile yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse. (Buhârî, Zekât, 5)
İğvâ ve ifsadından tanıdığımız şeytan, özellikle ibadet esnasında verdiği vesveselerle müminlerin Allah’a karşı görevlerini hakkıyla yerine getirmelerine mani olmaya çalışır. Resûlullah, şeytanın bu çabasını, namaz esnasında “Şunu hatırla, bunu hatırla!” diyerek aklında olmayan şeylerle müminin kafasını kurcalaması şeklinde ifade etmiştir. (Buhârî, Ezân, 4) Şeytan bir taraftan verdiği vesveselerle müminin zihnini kurcalayıp ibadetlerini sağlıklı bir şekilde yerine getirmesine mani olmaya çalışırken, diğer taraftan da çirkin işleri süsleyip hoş göstererek onu harama yönlendirir; hatta inkâr, şirk bataklığına sürükler. Şeytanın, insanı kandırırken batıla hak kılıfı giydirmesi (telbîs) en etkili ayartma yöntemlerindendir. Şeytan ilâhi rahmetten kovulduğunda bu yöntemle insanları haktan uzaklaştırmaya çalışacağını şöyle dile getirmişti: “Ey Rabbim, beni azdırdığın şeye (rahmetinden kovmana) karşılık ben de yeryüzünde onlara işledikleri günahları süsleyeceğim, hepsini azdıracağım.” (Hicr, 15/39)
Türkiye Elektrik İletim A.Ş. TEİAŞ, 2022 Ocak ayı kurulu güç raporunu yayınladı. Rapora göre Ocak ayı sonu itibariyle Türkiye’de kurulu güç 99.734,00 MW seviyesine ulaştı. Toplam santral sayısı da 10.549 oldu.
2022 Ocak Ayı Kurulu Güç Raporuna göre öne çıkan bazı bilgiler aşağıdadır.
268,3 MW gücünde doğal gaz santrali devreden çıktı.
Türkiye’nin kurulu gücü geçtiğimiz Ocak ayında 85,60 MW geriledi.
Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) verilerine göre 2022’in ilk ayında 182,9 MW gücünde yeni yatırım devreye girerken, 268,3 MW gücündeki doğal gaz santrali devreden çıktı ve toplam kurulu güç 99.734 MW’a geriledi.
Ocak ayında en fazla kurulu güç artışı 75,8 MW ile rüzgâr enerjisi alanında olurken, güneşteki kurulu güç artışı 65,5 MW, biyokütlede 13,5 MW, akarsu tipi hidroelektrik alanında ise 5,5 MW oldu.
Ocak 2022 Kurulu Güç Verileri | ||
Birincil Kaynak | Kurulu Güç (MW) | Değişim (MW) |
Akarsu | 8.217,7 | 5,5 |
Asfaltit Kömür | 405 | – |
Atık Isı | 390,9 | – |
Barajlı | 23.280,3 | -0,1 |
Biyokütle | 1658 | 13,5 |
Doğal Gaz | 25.305,3 | -268,3 |
Fuel Oil | 251,9 | – |
Güneş | 7.881,1 | 65,5 |
İthal Kömür | 8.993,8 | – |
Jeotermal | 1.676,2 | – |
Linyit | 10.142,5 | 22,6 |
LNG | 2 | – |
Motorin | 1 | – |
Nafta | 4,7 | – |
Rüzgar | 10.682,8 | 75,8 |
Taş Kömürü | 840,8 | – |
Toplam | 99.734 | -85,6 |
TEİAŞ’ın verilerinden derlenen bilgiye göre, kurulu güçte en büyük pay 25.305,3 MW ile doğal gaz santrallerinden sonra ise 23.280,3 MW güç ile barajlı kaynakların oldu. Rüzgar santrallerin kurulu gücü 10.682,8 MW, geride kalan linyit santrallerinin kapasitesi ise 10.142,5 MW, ithal kömür yakıtlı santrallerin kurulu gücü 8.993,8 MW olurken akarsu tipi hidroelektrik santrallerin kurulu gücü 8.217,7 MW, jeotermalin 1.676,2 MW ve biyokütlenin 1.658,0 MW olarak gerçekleşti.
TEİAŞ’ın aylık olarak yayınladığı kurulu güç raporu verilerine göre, Ocak’ta elektrik üretim kurulu gücü bir önceki aya göre 85,6 MW artışla 99.734 MW değerine çıktı.
Türkiye’deki lisanssız GES sayısı ise bir önceki aya göre 93 adet artarak 8.445’e ulaşırken lisanslı santral dahil toplam GES adedi 8.482’ye ulaştı.
TEİAŞ’ın verilerine göre, Ocak 2022 dönemi itibariyle Türkiye’nin kurulu gücü 99.734,0 MW oldu.
En fazla santral sayısını sahip olan birincil enerji kaynakları ise;
En fazla kurulu güce sahip kuruluşlar 67.748,8 MW ile Serbest Üretim Şirketi ve 21.318,3 MW ile EÜAŞ santralleri oldu. Mevcut santrallerin % 76’ı özel sektör tarafından % 24’ü ise kamu tarafından işletiliyor.
Türkiye’deki lisanssız ve lisanlı santral sayısı toplam 10.549 oldu. Mevcut santrallerin % 92’si lisanslı % 8’i ise lisanssız santrallerden oluşuyor. Aralık ayı itibariyle Birincil Kaynak ve Kuruluşlara göre santrallerin 8.742 adedi lisanssız santral, 1.807 adedi ise lisanslı santrallerden oluşmaktadır.
(TEİAŞ) Ocak 2022 Kurulu Güç Raporunu Yayınladı. Rapora göre, kurulu güç toplamı 99 bin 734,00 MW olurken 2022 Ocak ayı sonunda kurulu gücün 7 bin 881,10 MW'lık kısmı güneş enerjisi santrallerinden sağlandı. Güneş enerjisindeki kurulu güç bir önceki aya göre 65,50 MW artış gösterdi. Kurulu güç toplamı bir önceki aya göre azaldı. 85,60 MW Kurulu güçte azalma olurken, santral sayısında 92 adet artış oldu.
Madenlerimiz sosyal devlet anlayışıyla kamu yararı gözetilerek işletilmeli, üretilen madenlerimiz kendi topraklarımızda kurulu ya da kurulacak sanayi tesislerinde hammadde olarak kullanılmalı, ileri teknoloji ürünleri üretilerek ihraç edilmeli, kazanılan ülke ekonomisine ve ülke insanlarına yansıtılmalıdır.
AB ülkeleri "Gas Infrastructure Europe" verilerinden derlenen bilgilere göre, 2020 yılı Eylül sonu itibariyle Avrupa'daki doğal gaz depolarında %95 doluluk oranıyla % 108 milyar m3 kayıtlara geçmişti. Bu değer 2021 yılı Eylül ayı sonu itibariyle %74.6 doluluk oranıyla 85 milyar m3 olmuş, 23 milyar m3 azalmıştır.
2021 yılında Avrupa'da deposunda en fazla doğal gaz bulunan ülke % 85 doluluk oranıyla 17,6 milyar m3 İtalya olmuştur. Bu ülkeyi %68 doluluk oranıyla 16,5 milyar m3 Almanya, %90 doluluk oranıyla 12,4 milyar m3 Fransa izlemiştir. Doğal gaz depolarının doluluk oranı açısından ise 1 milyar m3 kapasite ve %100'ü doluluk oranıyla İngiltere, 3,5 milyar m3 depolama kapasitesi ve %96,3'lük doluluk oranıyla Polonya ilk sırada yer almıştır.
2021 yılında doğal gaz rezervleri en fazla azalan ülkeler, Hollanda, Portekiz ve Avusturya olmuştur. Depolardaki doluluk oranları Hollanda'da %91'den %14,8'e, Portekiz'de %98,7'den %59,2'ye, Avusturya'da %90'dan % 56,8'e gerilemiştir.
AB Ülkelerinden Almanya ve İtalya ve Fransa daha doğalgaz boru hatları bu ülkelere ulaşmadan doğalgaz depolama tesislerini tamamlamışlardır. Depolama Tesisleri bu projelerde en sona bırakılacak, önemi küçük projeler değildir. Bizde bu tam tersi olarak uygulanmaktadır.
Rusya’dan 2021 yılında satın alınan doğalgaza bakıldığında Almanya 45 milyar m3 ile ilk sırada İtalya 20.8 milyar m3 ile 2. sırada ve 16 milyar m3 küp ile Türkiye üçüncü ithalatçı durumundadır. Almanya, İtalya ve Fransa gibi ülkeler bizden çok daha fazla enerji kaynak çeşitliliğine sahip ülkelerdir. Bu ülkeler bizden çok daha fazla yerli ve milli enerji kaynakları kullanırken, coğrafik olarak kaynak ülkelerle aralarındaki doğalgaz hatları uzundur. Bütün bunlara karşın doğal gaz kapasitelerini Türkiye’nin doğalgaz depolama kapasitesiyle ile karşılaştırdığımızda Almanya 8 katı, Fransa 5 katı, İtalya 6 katı depolama kapasitesine sahiptir.
2021 yılında ülkemizde toplam olarak 61 milyar m3 gaz tüketilmiştir. 2022 yılı için yapılan doğalgaz antlaşmalarının ise 48 milyar m3 civarında olduğu basında yazmaktadır.
Kuşkusuz gerekli doğalgaz depo kapasiteleri belirlenirken olası arz güvenliği ve tüketim miktarları önemlidir. Enerji üretiminin %35’in elektrik üretiminde bir o kadarının da sanayide kullanılan doğalgazın kısıntı veya kesinti halinde bu kısıntıları karşılayacak doğalgaz depo kapasitelerinin yalnızca ısınma amaçlı kullanılan 1 aylık tüketimini karşılayacak şekilde hesap edilip planlanması oldukça yanlıştır. Bu yanlışlığı Ocak 2022 sonunda ülkemiz sanayicisi yaşayarak görünmüştür.
Ülkemizde Silivri Doğalgaz Depolama Tesisinin tam kapasitesi 4.6 milyar m3, Tuz gölü depolama tesisi kapasitesi 5,4 milyar m3 olup ancak her iki yatırım tamamlanmadığından bu kapasitelere henüz ulaşılamamıştır. Şu anda olması gereken 10 milyar m3 depolama kapasitesinin ¼’üne bile ulaşılamamıştır.
Silivri ve Tuzgölü civarındaki doğalgaz depolarında ısınma amaçlı gereksinimi 1 ay süreyle karşılayabilecek 3 milyar m3 doğalgaz depolanmaktadır. Ancak ülkenin yalnızca ısınma amaçlı gereksinimini düşünerek doğalgaz depolamanın hiçbir geçerli açıklaması olamaz. Soğuk kış şartları ve olağandışı iklim koşullarında yalnızca ısınmayı düşünerek depolama yapmak veya depo kapasitesi oluşturmak çok yetersiz bir yaklaşımdır.
Özellikle dünya kanıtlanmış petrol ve doğalgaz rezervlerinin yaklaşık % 70’inden fazlası Ortadoğu ve Orta Asya bölgesine yer almaktadır. Türkiye’nin coğrafi konum olarak bulunduğu bölge ülkemizin enerji arz güvenliği açısından önemlidir. Konum itibariyle Türkiye döşenen boru hatlarıyla gereksinimi olan enerjiyi ithal ederken diğer taraftan da enerji geçişinde transit ülke konumundadır.
Ülkemize doğalgaz sağlayan toplam 5087 km uzunlukta 6 adet doğalgaz hattı mevcuttur;
Rusya-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı (Batı Hattı) 845 km.
Mavi Akım Gaz Boru Hattı 501 km.
Doğu Anadolu Doğalgaz Ana İletim Hattı (İran-Türkiye) 1491 km.
Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı (BTE) 113 km.
Türkiye-Yunanistan Doğalgaz Enterkonneksiyonu (ITG) 296 km.
Trans-Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP) 1841 km.
Türkiye bu doğalgaz boru hatları ile gereksinimi olan doğal gazın % 35’ni Rusya’dan, % 24’nü Azerbaycan’dan ve % 11,1’ni İran’dan sağlamaktadır. Doğalgaz ile karşılanan % 68,6’lık bu miktara ilave olarak % 31,4 oranında da 4 adet LNG depolaması ile 10 ayrı ülkeden gaz alımı yapılmaktadır. 2018 yılı BOTAŞ verilerine göre ithal edilen doğalgazın % 35’i sanayide, 35’i elektrik üretiminde ve % 30‘u ısınma amaçlı hanelerde kullanılmaktadır.
Dünyada genellikle petrol denizlerde tankerlerle, doğalgaz ise kıtalararası boru hatları ile taşınmaktadır. Dünya doğalgaz rezervlerinin % 40,9’u Ortadoğu bölgesinde yer almıştır. Dünya rezervlerinin % 58,3’ne sahip olan ilk 4 ülke Rusya, İran, Katar ve Türkmenistan ülkemizle komşu denecek yakındır.
Uluslararası Enerji Ajansı IEA 2021 yılı verilerine göre doğalgaz en temiz yanan ve bu nedenle dünyada tüketimi en hızlı büyüyen fosil yakıttır. 2022 yılı verilerine göre dünyanın küresel elektrik üretiminin yaklaşık 1/4’nü doğalgazdan üretilmektedir. Ülkemizde doğalgaz gereksiniminin tamamı dışa bağımlı olup ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Konunun ilginç yanı da bu bağımlılığa karşın 2021 yılında elektriğin %27,4’ü doğalgaz ile çalışan termik santrallerden üretilmiştir. Karadeniz’deki yeni gaz keşifleri ve Akdeniz’deki potansiyel doğalgaz rezervleri dışında ülkemiz karasında doğalgaz mevcudiyeti var sayılamayacak kadar azdır. Bu nedenle 1980 yılları sonrası ülkemiz doğalgaz gereksinimini büyük doğalgaz rezervine sahip komşu ülkelerden doğalgaz boru hatlarıyla ithal etmeye başlamıştır.
Îmânın şartı altıdır:
① Allahü teâlânın var ve bir olduğuna ve sıfatlarına inanmak.
② Meleklerine inanmak.
➂ Kitaplarına inanmak.
➃ Peygamberlerine inanmak.
➄ Âhırette olan bütün şeylere, öldükten sonra tekrar dirilip hesâba çekilmeye, Cennete, Cehenneme inanmak.
➅ Kazâ ve kadere, yâni iyi veya kötü bütün şeylerin Al-lahü teâlâ tarafından bilindiğine ve yaratıldığına inanmak.
Bunların hepsine birden, Âmentü denir. Âmentü’de bulunan 6 şarta inanan ve Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını kabul eden kimse, Müslüman olur.
RODOS VE 12 ADALAR
Lozan Antlaşması ile İtalya’ya verilen Rodos ile Ege Denizi’ndeki 12 Ada, 24 yıl müddetle İtalyanların yönetimi altında kaldı. Bu adalar 400 yıl Türk adâleti altında kaldıktan sonra 24 yıl da, İtalyan egemenliğini yaşamış oldu. İkinci Dünya Harbi’nden yenik çıkan İtalya, 15 Şubat 1947günü Paris’te imzaladığı antlaşma ile Rodos ve 12 Adalar’ı savaş tazminatı olarak Yunanistan’a terk etti.
Bugün 15 Şubat 2022
Enflasyon konusu gündemimizdeki yerini korumaya devam ediyor.
Geçen hafta Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ocak ayı enflasyon verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre ocak ayında fiyatlar genel düzeyi yıllık %48,69 ile son yılların en yüksek seviyesini gördü.
Ancak verileri incelerden gözden kaçırılmaması gereken bazı hususlar olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
Özellikle ekim, kasım ve aralık aylarında yaşanan döviz kurundaki sert yükselişi ve buna bağlı olarak enflasyondaki hızlanmayı hep beraber yaşadık.
20 Aralıkta açıklanan kur korumalı TL vadeli mevduat ve katılım hesabı politikası sonrasında döviz kurunda bir dengelenme çabası ve sonrasında büyük oranda dengelenmenin yaşandığını gördük.
Döviz kurunda yaşanan dengelenmeyle beraber enflasyonda bir düşme yaşanması bekleniyordu. Nitekim öyle de oldu.
Yıllık bazda enflasyon artış gösterirken aylık bazda enflasyon oranında bir düşüş gerçekleşti.
Aralık ayında aylık %13,58 oranında artan enflasyon ocak ayında aylık %11,10 oranında gerçekleşti. Aynı şekilde yurtiçi üretici fiyat endeksinde de yıllık %9,53 oranında artış gerçekleştiğini gördük. Ancak aynı zamanda aralık ayında aylık %19,08 oranında artış yaşanırken ocak ayında %10,45 oranında gerçekleştiğini görüyoruz.
Enflasyonun aylık bazda düşmesi döviz kurunda yaşanan dengelenme sonrası enflasyonun düşeceğinin bir işareti olarak okunabilir.
Ocak ayında gerek TÜFE’de aylık bazda daha fazla düşüş yaşanması bekleniyordu. Ancak bu düşüş sınırlı kalmasının bazı nedenleri oldu.
Bu nedenlerin en başında ocak ayında yapılan sigara zammı oldu. Bunun dışında elektrik, su, doğalgaz zamları yine önemli bir etken oldu. Ayrıca ocak ayı genellikle kira artışlarının yoğun olduğu bir ay olması nedeniyle yine önemli bir etken oldu.
Akaryakıt ve işçi maliyetlerindeki artışa bağlı olarak da yapılan zamların etkili olduğu söylenebilir. Ancak en önemli etkenlerin yukarıda bahsettiğim harcama gruplarından kaynaklanmaktadır. Çünkü bu maddelerin sepetteki ağırlıkları da yüksektir.
Bir diğer neden ise daha önce de yazdığım gibi hesaplama yönteminden kaynaklanmaktadır. Fiyatlar ocak ayında hiç değişmese bile hesaplama yöntemi kaynaklı bir artış yaşanacaktı. Yani kasım ayında bir ürünün fiyatının 100 TL olduğunu düşünelim. Aralık ayının bir tarihinde 150 TL’ye çıktıysa ortalaması 125 TL olarak hesaplanmıştır. (Normalde geometrik ortalama alınır. Basitçe ifade etmek için aritmetik ortalama aldım) Fiyatın hiç değişmediğini varsayarsak ocak ayında 150 TL olarak devam ederse aralık ortalaması 125 TL olduğu için bu seviyeden 150 TL’ye çıkmış gibi görünecektir. Nitekim kasım ayından aralık ayına göre de bu artış %25 olmuştu. Yani herkes %50 olarak düşünürken beklenenden daha düşük çıkmasının nedenlerinden biri de budur. Ancak bu artış gerçekleştiği için ocak ayında artmasa bile artış olarak enflasyon oranına yansımaktadır.
Elbette ki tüm bu yazdıklarım işin teknik kısımları.
Vatandaşlar olarak hepimiz enflasyon denince aklımıza başta gıda fiyatları olmak üzere ulaşım ve barınma gibi temel ihtiyaçlarımızı rahatlıkla karşılayıp karşılayamadığımıza bakarız.
Özellikle geçen yıl yaşanan kıtlık sebebiyle gıda fiyatlarındaki artış herkes tarafından en çok şikâyet edilen husus.
Nitekim gıda enflasyonuna bakıldığı zaman ocak ayında bir önceki aya göre %55,61 oranında bir artış olduğunu görüyoruz.
Aynı şekilde ulaştırma alanında %68,89 oranındaki artış herkesin rahatsız olduğu bir durum olarak önümüzde duruyor. Kira artışları, elektrik, su ve doğalgaz gibi temel ihtiyaçların artışı yine önemli bir gider kalemi ve bu giderlerin fiyatlarındaki artış elbette herkesi huzursuz ediyor.
Kira artışlarının temelinde son dönemde maliyetlerin artmasıyla beraber konut sayısının artmaması, kentsel dönüşümle beraber arzın artması bilakis azalması ve hâlihazırda mülk sahibi olanların kentsel dönüşümle beraber kısa süreli de olsa kiracı pozisyonuna geçmeleri etkili oldu.
Enerji fiyatlarındaki küresel artış da enflasyonda etkili oldu. Pandemi öncesinde 55-60 dolar seviyesinde olan brent petrol geçtiğimiz aralık başında 68 dolar seviyesindeyken 93,27 dolara kadar yükseldi. Hâlihazırda doğalgaz maliyetinin 4’te 3’ünü devlet karşılasa da bir kısmı vatandaşa yansıtıldı.
Velhasıl kelam şubat ayında özellikle döviz kurundaki dengelenmenin devam etmesiyle beraber aylık bazda enflasyon oranında düşme devam edebilir. Küresel enflasyon düzeyine kadar düşme bekleyebiliriz.
Kıyamet kelimesi “bir olayın meydana gelmesi, bir varlığın dirilip kalkması” veya “kozmik bir olayın vuku bulması” anlamlarına gelir. Kur’an’da bu olayı anlatan, “Kıyamet gününe yemin ederim.” (Kıyâmet, 75/1) ayetiyle başlayan bir sure yer almaktadır. Kıyamet konusuyla ilgilenen âlimler; onun dehşetini, meydana geliş biçimini, merhalelerini ve alacağı şekilleri belirlemek için Kur’an’da yer alan tasvir ve betimlemeleri göz önünde bulundurmuşlardır. Kur’an-ı Kerim’de kıyameti tasvir eden dört yüz civarında ayet bulunmaktadır. Ayrıca kıyametin geleceğinden kuşku duyulmaması gerektiğini belirten ve kıyametle ilgili durumları açıklayan çok sayıda ayet vardır. Müslüman için önemli olan kıyametin ne zaman kopacağını, ahiret hayatının ne zaman başlayacağını bilmek değil, kıyametin kopmasıyla başlayacak olan ebedî hayata inanmak ve ona gerektiği şekilde hazırlanmaktır. O halde bize düşen, İslam’ın ön gördüğü hayat standardı çerçevesinde çalışmak, kazanmak, üretmek, ilerlemek; kaliteli bir yaşam sürmektir.
Bugün 7 Şubat 2022
Dünyadaki en güvenilir araştırma kuruluşlarından “Times Higher Education (THE)” tarafından 2022 Dünya Üniversiteler sıralaması açıklandı. Öğretim, araştırma, bilgi aktarımı, uluslararası görünüm gibi 13 ayrı kriterle 99 ülkedeki 1600 üniversite karne aldı. İlk 10’a ABD’den 8 üniversite (MIT, Harvard, California Technology, California, Yale, Chicago Stanford, Princeton) ve İngiltere’den 2 üniversite (Oxford, Cambridge) girdi. İlk 200 sıralamasında ABD 57, İngiltere 28, Almanya 22, Avustralya 12, Çin 10, Hollanda 10, İsviçre 7, Kanada 7, Güney Kore 6 ve İsveç 5 üniversitesi ile yer aldı. Ülkemiz üniversiteleri ise, 2022 dünyanın en iyi 500 üniversiteleri arasında dahi yer alamadı. Dünya ve Uzay pazarlarında yaşanan bilim, teknoloji, finans ve yatırım savaşları hızla devam etmektedir. Dördüncü sanayi devrimini (Sanayi 4.0) yaşayan gelişmiş ülkeler yapay zekalı robotları, insansız akıllı fabrikaları, elektrik enerjisinin depo edilmesi, kablosuz iletilmesi ve fosil yakıtlar dışından (petrol, kömür, doğalgaz vs.) güneş ve hidrojenden elde edilmesini sağlayarak 5. Sanayi Devrimi’ne (Sanayi 5.0) geçmeye çalışıyorlar. “Güneş enerjisinden 24 saat üretim yapılabilmesi ve dünyaya kablosuz iletilmesi için “Güneş Uyduları” inşa edilmektedir. Deniz suyundan hidrojen üretimi için yapılan bilimsel çalışmalar başarı ile tamamlanmıştır.” Yakın bir gelecekte hidrojen ile uçacak uçakları, gidecek gemileri, trenleri, otomobilleri göreceğiz. Gelişmiş ülkeler teknoloji yoğun üretimlerini artık insansız akıllı fabrikalarda yapay zekalı robotların yönetimindeki robotlar tarafından gerçekleştirmeye başlamak üzereler. Böylece daha fazla üretecekler ve daha ucuza mal edecekler. Çünkü robotların maaşı yok, sosyal güvenlik masrafları yok ve sendikaları yok. Gelişmekte olan ve emek yoğun üretim yapan ülkemizi zor günler bekliyor.
Tasarrufları korumanın en bilinen, en kolay yolu; yüksek faizli banka mevduatıdır. Faizler iyi getiri sağlamayıp korumadığında ise TL’den kaçış için, özel bir bilgi ve imkân gerektirmeyen döviz alımı akla gelir. Burada dövizin hızlı artmasıyla iyi bir getiri, hatta enflasyondan tam koruma beklenir. Tabii beklentilerin tersi de gerçekleşebilir. Bunlar piyasa koşullarına göre anlaşılabilir, düşünülebilir.
Şimdi, kur korumalı mevduat çıktı ve işler biraz karıştı. Bunun lehinde olanlar; bütçeye getireceği yükü görmezden gelip, dövizin getirisini aynen sağlayacağını belirterek, buna katılmayı teşvik ediyorlar. Aleyhinde olanlar ise katılıp katılmamayı pek söylemeksizin, bunun kur korumasının bütçeye ve halka yük getireceğini söyleyip, karşı tavır alıyorlar. Bunlarda doğruluk ne? Hangisinde doğruluk ve ne kadar var? Hesabı iyi yapmak ve buradaki çelişkiye, ikileme veya paradoksa dikkat etmek gerekir.
Eğer çok veya önemli sayıda insan tasarruflarını döviz alımına yöneltmez ve/veya hatta ellerindeki dövizleri bozdurursa, döviz talebi azalıp döviz arzı artacağından dövizdeki artış azalacak, duracak ve belki de döviz düşecektir. Bu da satılan dövizin arttığı ölçüde döviz korumasının kalkması demektir. Böyle bir durumda döviz korumalı mevduata geçen önemli sayıdaki insanın da bundan fayda sağlama beklentisi suya düşecektir. Keza, bu durumda buna katılan çok sayıda kişiye kur garantisi ödemesi nedeniyle oluşacağı beklenen yüksek bütçe kaynağı kullanımı, döviz artmadığı için olmayacaktır.
Eğer insanlar tasarruflarını döviz alımına yönlendirmeye devam eder ve/veya ellerindeki dövizleri bozdurmazlar ise döviz artacak, önemli bir kur kazancı yani döviz koruması söz konusu olacaktır. Böyle bir durumda korumalı mevduata geçenlerin de önemli kur kazancı olsa da buna geçen sayısı zaten az olduğundan önemli sayıda bir insanın kazancından söz edilemeyecektir. Keza, yüksek döviz artışı nedeniyle katılımcılara önemli bir kur garantisi ödemesi yapılıp, kamu zararının artacağı akla gelse bile, bu durumdaki insan sayısı zaten az olacağından önemli bir kamu zararı da söz konusu olmayacaktır.
Kur korumalı mevduata katılacak çok veya önemli sayıdaki insanın kazançlı çıkması ve bundan büyük kamu zararı oluşması hallerinin hiçbiri mümkün değildir. Dövizden kur korumalı mevduata geçerek enflasyondan korunma, sadece sınırlı hatta az sayıda insanın bu sisteme geçmesi halinde mümkündür. Bundan da sınırlı bir kamu zararı oluşabilir. Herkes buna göre hesap yapmalı, düşünmeli, karar vermeli, hareket etmeli ve konuşmalıdır.