7 Aralık 2009 Pazartesi

Hasta olmak istemiyorsan...


Eğer hasta olmak istemiyorsan...
Duygularını anlat...
Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar.
Zamanla, duyguların bastırılması kansere dönüşür. Öyleyse, sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız! Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir!

Eğer hasta olmak istemiyorsan...
Karar vermelisin...
Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur.
Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır. İnsanlık tarihi kararlardan oluşur. Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir.
Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanıdırlar.

Eğer hasta olmak istemiyorsan...
Olduğundan Farklı Yaşama...
Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir. Ayağı kilden olan bronz bir heykeldir. Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü bir şey yoktur. Kaderleri ilaç, hastane ve acıdır.

Eğer hasta olmak istemiyorsan...
Kabullen...
Reddedicilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır. Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar.
Eleştirileri kabullen. Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir.

Eğer hasta olmak istemiyorsan...
Çözümler bul...
Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler. Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler. Karanlığı kovmak için kibrit yakmalı.
Arı ufacıktır fakat var olan en tatlı şeylerden birisini üretir. Biz ne düşünüyorsak oyuz. Olumsuz düşünce, hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.

Eğer hasta olmak istemiyorsan...
Güven...
Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz, açık değildir, derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez, gerçek arkadaşlıkları nasıl kurabileceğini bilemez. Güven olmadan, bir ilişki de olamaz. Güvensizlik sendeki inancın azlığıdır.

Eğer hasta olmak istemiyorsan...
Hayatı Üzgün Yaşama...
Mizah. Kahkaha. Huzur. Mutluluk. Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir. Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştirir. "İyi mizah bizi doktorun elinden korur".
Mutluluk sağlık ve terapidir.

2 Aralık 2009 Çarşamba

Zonguldak emekli cenneti

SGK’nın verilerine göre, Zonguldak emeklide, Muğla çalışanda birinci..

Zonguldak emekli, Muğla çalışan oranında birinci sırada geliyor. Emeklilerin il nüfusuna oranının en fazla olduğu yerlerin başını Karadeniz bölgesi illeri çekiyor.

Milliyet’in haberine göre Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre, emekli oranı en fazla olan il maden işçileriyle anılan Zonguldak. Madencilerin çalışma yasaları gereği erken emekli olması Zonguldak’taki emekli sayısının yüksekliğinde etken olurken kentte 141 bin 879 emekli bulunuyor. Her dört kişiden birinin emekli olduğu kentte emeklilerin oranı yüzde 22.92’yi buluyor. Emekli oranı yüksekliğinde Zonguldak’ı yine Karadeniz bölgesi illeri izliyor.

Emekli oranının en düşük olduğu iller arasında ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi illeri başı çekiyor. Şırnak’ta emeklilerin il nüfusuna oranı yüzde 2.10’a kadar geriliyor. Kentte 9 bin 23 emekli buluyor. Emeklilerin il nüfusuna oranının azlığı bakımından Şırnak’ı sırasıyla Ağrı, Muş, Hakkari, Şanlıurfa, Van, Mardin, Iğdır, Bitlis, Bingöl ve Siirt izliyor. Üç büyük ilden Ankara’da emekli oranı yüzde 16.27, İstanbul’da yüzde 13.83 ve İzmir’de 18.44 düzeyinde.

ÇALIŞANDA MUĞLA BİRİNCİ

Aktif çalışanların il nüfusuna oranının en fazla olduğu iller arasında sanayinin gelişmiş olduğu illerin fazlalığı dikkati çekiyor. Çalışan oranının en fazla olduğu illerin başında Muğla geliyor. İlde aktif çalışanların sayısı 242 bin 983’ü buluyor. Muğla’da çalışanların oranı il nüfusunun yüzde 30.70’sine karşılık geliyor. Muğla’yı Antalya, Ankara, Tekirdağ ve İstanbul izliyor.

Aktif çalışan oranının en az olduğu iller, yine Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yoğunlaşıyor. Aktif çalışanların nüfusa oranının en az olduğu il Ağrı. Çalışanların oranının yüzde 6.30’da kaldığı kentte 33 bin 546 çalışan var.

Sporu akşam yapmak daha faydalı


Sakarya Vatan Hastanesi Başhekimi Dursun Bostancı, sabahları spor yapmanın bilinenin aksine faydasının olmadığını belirterek, "Sporun vücudun müdafaa mekanizmasının aktif hale geldiği akşam saatlerinde yapılmasında fayda var." dedi.

Sporun sağlık açısından çok faydalı olduğunu kaydeden Bostancı, doğru ve yeterli solunum sağlayarak beyne ve tüm organlara yeterli oksijen taşınmasında etkili olduğunu ifade etti. Sporun terleme yoluyla vücuttaki toksinlerin atılmasına yardımcı olduğunu kaydeden Bostancı, "Spor, deriye ve saça kan pompalayarak sağlıklı ve genç görünmenize yardımcı olur. Kasların kuvvetini ve dayanıklılığını artırır. Kalp ve yüksek tansiyon hastalıkları riskini azaltır. Daha kolay ve iyi uykuya katkı sağlar. Bunların dışında birçok faydaları var." diye konuştu.

Sabah yapılan sporun fayda sağlamayacağı uyarısında bulunan Bostancı, sporun vücudun müdafaa mekanizmasının aktif hale geldiği saatlerde yapılmasının faydalı olacağını dile getirdi. Bostancı, "Sabahları vücudun müdafaa mekanizmaları henüz aktif hale gelmemiştir. O yüzden biz sabahları çok spor yapılması taraftarı değiliz. İnsanın savunma mekanizmaları gündüz öğleden sonra ve akşama yakın zamanlarda aktif hale geliyor. Sabahları müdafaa mekanizması yeni uyanıyor olduğu için spor yapmanın çok faydası yok. Hatta zararı olabilir. O yüzden sporu öğleden sonra ya da akşama doğru yapmanın faydası var." şeklinde konuştu. Bostancı, sisli havada açık alanda spor yapılmaması gerektiğini de sözlerine ekledi.




Haber; %34 gazeteden, % 24 internetten okunuyor


Dünya genelindeki birçok gazetenin yöneticileri ve yayıncıları, Hindistan'ın Haydarabad kentinde dün başlayan Dünya Gazeteler Birliği (WAN) kongresi çerçevesinde bir araya geldi.

Bu yıl 62'ncisi düzenlenen kongre, 87 ülkeden 900'den fazla yayıncı, yayın müdürü ve yöneticinin katılımıyla, Filipinler'de geçen hafta öldürülen 30 gazetecinin anıldığı bir dakikalık saygı duruşunun ardından başladı.

Dünya Gazeteler ve Yayıncılar Birliği (WAN-IFRA) Başkanı Gavin O'Reilly, açılış konuşmasında, Filipinler'deki cinayetlere ağırlık verdi ve "Bu canavarlık, dünya gazetecilik tarihinin en kara sayfalarından biridir" diye konuştu.

Kongrenin Hindistan'da düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti, "Bilgi ve ifade özgürlüğünü savunan bir organizasyon olarak kendimizi evimizde gibi hissediyoruz" diyerek dile getiren O'Reilly, bu ülkedeki basın sektörünün şaşırtıcı bir hızla ilerlediğini, dünya genelindeki gazetelerin neredeyse yü zde 20'sinin burada satıldığını söyledi.

Hindistan'da ilk kez düzenlenen ve 3 gün sürecek kongrede, ağırlıklı olarak ele alınması beklenen "gazetecilik ve dijital çağ rekabetine" ilişkin olarak yapılan araştırma da gündeme getirildi.

Dijital habercilikte reklam gelirlerinin, gazetelerin elde ettiği reklam gelirlerinin yerini görünen bir gelecekte alamayacağına işaret edilen araştırmada, gazete sektörünün 182 milyar dolar reklam gelirleri bulunurken, geçen yıl bu gelirin dijital habercilikte 6 milyar doları aşamadığına dikkat çekildi. Araştırmaya göre dijital habercilikte reklam geliri, 2013 yılına kadar 8,4 milyar doları geçemeyecek.

Araştırma, dünya genelinde günde 1,9 milyar kişinin veya dünya nüfusunun yüzde 34'ünün gazete okuduğunu, buna karşılık nüfusun yüzde 24'ünün internet haberciliğini tercih ettiğini ortaya koydu. Gazetecilik sektörünün en büyük payı ise günde 107 milyon kadar tirajı bulunan Hindistan'a ait.

Hindistan, Çin ve Japonya, dünya genelindeki gazete satışının yüzde 60'ından fazlasına sahipken, ABD'nin bu pazardaki payı sadece yüzde 14.

WAN, "2009 Özgürlüğün Altın Kalemi" basın özgürlüğü ödülüne Pakistanlı editör Najam Sethi'yi layık gördü.

Ölüm tehditleri altında çalışan ve birçok kez cezaevine giren Sethi, ödülünü alırken yaptığı konuşmada, Taliban'ın, Pakistan'ın kontrol ettiği bölgelerde gazetesinin satışına izin vermediğini ve kendisinin, Pakistanlı 3 gazeteci arkadaşıyla birlikte örgütün ölüm listesinde bulunduğunu söyledi.

Pakistan'da yayımlanan "Friday Times and Daily Times" gazetesinde başyazarlık yapan Sethi, ailesini korumak için güvenlik duvarı örüldüğünü ve 8 polis memurunun her dakika muhafızlık ettiğini belirtti.

Dünya Editörler Forumu Başkanı Xavier Vidal-Folch da ödülü verirken yaptığı konuşmada, Pakistanlı yetkilileri eleştirdi ve gazetecilere yönelik şiddete son verilmesi için çaba harcanması çağrısında bulundu.

A.A.


Ön sevişme gerekli mi?


Psikolog Ayşe Kayhan, beynin ön sevişmedeki haz evrelerine ihtiyacı olduğunu belirterek ön sevişmenin neden gerekli olduğunu şöyle açıklıyor:

“İnsanlar, hayvanlardaki gibi bir çiftleşme hareketi göstermezler. Cinsel güdü dediğimiz libidomuzun açığa çıkması için sosyal öğrenimlerimiz ve bedensel taleplerimiz de dahil olmak üzere farklı davranışlara ihtiyacımız vardır. İşte burada ön sevişme devreye girer. Dokunma yoksa, cinsel birleşmenin kalitesinden ve doğruluğundan söz edemeyiz. Kaliteli bir sevişme için kadın ve erkeğin ön sevişmeyi iyi yapmaları, dokunmayı ve okşamayı iyi biliyor olmaları kıymetli bir durumdur.”

Ön sevişme çoğu zaman sadece kadınların ihtiyacı olan bir durummuş gibi algılansa da en az kadınlar kadar erkeklerin de ön sevişmeye ihtiyacı vardır. Ön sevişmenin nasıl yapılması gerektiğine bir bakalım…

Masaj
Gerek kadınlar gerekse de erkekler için en iyi ön sevişme taktiği masaj yapmaktır. İnce ve etkili dokunuşlar partnerinizin üzerinden tüm yorgunluğunu alıp gevşemesine neden olacaktır.

Saçlar, ayaklar ve kalçaların önemli noktalar olduğunu belirtmekte fayda var. Boyun ve omuz bölgelerinin daha yakın temas sağlamaya doğru iyi bir adım olduğunu da aklınızdan çıkarmayın. Tabii dokunuşlarınızın dozunu iyi ayarlamalı, fazla sertleşmemelisiniz.

Masaj, aklınızdan sevişme fikri geçtiğinde partnerinizi sevişmeye hazırlamak için iyi bir yol olduğu gibi partnerinizin size masaj yaparken de tahrik olabileceğini unutmayın. Ondan iyi bir masaj talep etmek için harekete geçin.

Erotik film
Kadınlar da erkekler gibi erotik film izlemekten hoşlanırlar. Birlikte seks içerikli bir film izlemek, daha birbirinize dokunmadan sevişmeye hazır hale gelmenize yardımcı olacaktır.

Vur kaç oyunu
Sevişmek istediğinizi belli ederek bir ön sevişme yapmaktansa, partnerinizi hiç beklemediği anlarda yakalayıp öpmek ve minik okşayışlarla yaklaşmak, sonra o devam etmek istediğinde kendinizi geri çekmek, çok tahrik edicidir.

Öpüşme
Öpüşme, ön sevişmenin olmazsa olmazıdır. Bunun için iyi öpüşmeyi, öpüşürken tahrik edebilmeyi bilmek gerekir. Öpüşürken aynı anda nefes alıp vermek, aynı zamanda ellerinizle partnerinizin hassas bölgelerine dokunmak, gözlerinin içine tahrik edici bakışlar fırlatmak, sevişmeye doğru giden yolda iyi bir başlangıç noktası olacaktır.

Yarı çıplaklık
Yarı çıplaklık her zaman daha erotiktir. Partneriniz heyecana kapılıp hemen birleşmeye yeltenmek istiyorsa, onu nazik ve davetkar oyunlarla acele etmemeye teşvik edebilirsiniz. Üzerinizdekileri tamamen çıkarmasına izin vermeden tahrik etme oyunları oynayabilirsiniz.




Yalnızlık grip gibi bulaşıcı


Bir araştırma, yalnızlık hissinin tıpkı obezite, sigara tiryakiliği ve mutluluk gibi, sosyal ağlar aracılığıyla bulaşabileceğini ortaya koydu.

CHICAGO - ABD'de yapılan bir araştırmaya göre yalnızlık, grip gibi bulaşıcı olabilir. Chicago Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesinde yapılan çalışma, yalnızlık hissinin tıpkı aşırı şişmanlık (obezite), sigara tiryakiliği ve mutluluk gibi, sosyal ağlar aracılığıyla bulaşabileceğini ortaya koydu.

Yalnız insanların yalnızlıklarını, içinde bulundukları sosyal ağa duydukları güvensizliği diğer grup üyelerine de yansıtmak yoluyla bulaştırdıkları kaydedildi.

Çalışmayı kaleme alanlardan Nicholas Christakis, "Kişiler, yalnızlıklarını sosyal ağları içinde bulaştırabilir ve sonra grupla ilişkisini kesebilir" diye konuştu.

Araştırma için, Massachusetts eyaletinde 60 yıldan fazla süredir devam eden ve binlerce kişinin fiziksel ve ruhsal sağlığı ile alışkanlıkları ve beslenme şeklinin kayıt altına alındığı bir sağlık araştırmasının verilerini inceleyen uzmanlar, yalnız insanların, yalnızlık hislerini arkadaşlarına ve komşularına bulaştırdığı, ardından sosyal ağların dış sınırına doğru hareket etme eğiliminde olduğu sonucuna ulaştı.

Yalnızlığın, dünyanın düşmanca bir yer olduğu hissiyle başlayabileceği, ardından kişinin kendi ürettiği bu düşünceye inanmaya başlayabileceği kaydedilen çalışmada, yalnızlığın kişileri sosyal tehditlere karşı duyarlı hale getirdiği ve kişinin kendini korumaya yönelik tavırlar geliştirdiği, ancak ironik olarak bu tavırların kişinin kendisine zarar verdiği belirtildi. Çevresine ilgisini kaybeden kişinin, zamanla sosyal ağından çıktığı ve etrafına daha az güvenmeye başladığı ifade edildi.

Uzmanlar, yalnızlığın aile bireylerinden çok arkadaşlardan bulaştığına, özellikle kadınlar ve 1,5 kilometrelik alan içindeki komşular arasında daha çok bulaşıcı olduğuna dikkati çekti. Araştırmaya göre, yalnızlık da tıpkı aşırı kilo, sigara içmek ve mutluluk gibi üç ayrı derecede bulaşıyor: Yalnız bir insanın arkadaşına yalnızlık bulaştırma oranı yüzde 40 ila 65'ken, bir arkadaşın yalnız bir arkadaşından yalnızlık kapma ihtimali yüzde 14 ile 36 arasında kalıyor. Üçüncü dereceden bir arkadaş söz konusu olduğunda ise yüzdeler 6 ila 26'ya düşüyor.

Uzmanlar, kendini yalnız hissetmenin insanın hiç arkadaşı olmayacağı anlamına gelmediğinin, ancak bu arkadaşların kişi için tatmin edici olmadığının altını çiziyor.

Yalnızlığın alzheimer ve kalp hastalıkları gibi sağlık sorunlarına yol açabildiğini belirten uzmanlar, sosyal ağlarından çıkan kişilerle yeniden bağ kurmanın hayati önem taşıyacağını da vurguluyor.

Chicago Üniversitesinden John Cacioppo ve James Fowler ile birlikte, alışkanlıklar ve duyguların sosyal ağlar üzerindeki etkileri üzerinde çalışmalar yürüten Christakis, daha önce aşırı şişmanlık (obezite), sigara içmek ve mutluluğun da bulaşıcı olduğunu ortaya koymuştu.

Araştırma, Kişilik ve Sosyal Psikoloji dergisinin aralık sayısında yayımlandı.


1 Aralık 2009 Salı

Trabzon'da 4. Güneş dönemi


Trabzonspor, prensipte anlaşmaya vardığı Şenol Güneş ile resmi sözleşme imzaladı.

Teknik direktör Hugo Broos ile yollarını ayıran Trabzonspor, prensipte anlaşmaya vardığı Şenol Güneş ile resmi sözleşme imzaladı.

Bu sabah saatlerinde Trabzon'a gelen teknik direktör Şenol Güneş, Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri'nde düzenlenen geniş katılımlı imza töreniyle, 3,5 yıllık sözleşmeye imza attı.

İmza törenine, Trabzon Valisi Recep Kızılcık, Trabzon Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçoğlu, Trabzonspor Kulübü Başkanı Sadri Şener, sivil toplum örgütleri temsilcileri, Trabzonspor eski başkanlarından Salih Erdem, Ahmet Celal Ataman, Özkan Sümer, Divan Kurulu Başkanı Ali Özbak ve diğer kurul yetkilileri, yeni ve eski yöneticiler olmak üzere çok sayıda kişi katıldı.

Kulüp başkanı Sadri Şener, imza töreninde, ''Milli takımı dünya üçüncüsü yapmış Şenol Güneş hocamız tekrar kulübümüze hoşgeldiniz'' diyerek başladığı konuşmasında, şunları söyledi:

''Şenol hoca ile hiçbir zaman gönül bağlarımız kopmamıştı. Her zaman gönlümüz kendisiyle beraberdi. Geçirdiğimiz pek de iyi olmayan bir dönemden sonra kendisi ile Kore'de anlaşmasının bitmesi hasebi ile anlaşmaya vardık. Oldukça rahat anlaştık. Kulübün içinde büyüyen, görev yapan biri kendisi. Teşekkür ediyoruz. Kulübümüzde tam yetkili olarak çalışacaktır. Kendisine her türlü desteği vereceğimiz gibi sizden de bu desteği beklemekteyiz.''

Şener, imza töreninde geniş katılımın fazla olmasının, Şenol Güneş'in arkasında duruşu sergilemek açısından önemli olduğunu belirterek, ''Şenol hocamıza hoşgeldin diyor, bundan sonra hep beraber başarılar yaşayacağımızı umut ediyorum'' dedi.

-4. DÖNEMİ-

Şenol Güneş, teknik direktörlük hayatında Trabzonspor ile dördüncü kez sözleşme imzaladı. Bordo-mavili takımın teknik adamı, 1988-89 döneminde Werner Biscup, 1993-94 döneminde George Leekens, 2004-2005 sezonunda da Ziya Doğan'ın yerine göreve gelmişti.

Trabzonspor'da kaleci olarak forma giydiği yıllarda 6 şampiyonluk yaşayan Şenol Güneş, 1998-99 sezonunda Trabzonspor, 1989-92 yıllarında Boluspor, 1992-1993 sezonunda İstanbulspor, 1993-1997 sezonunda Trabzonspor, 1997-98 sezonunda Antalyaspor, 1998-99 sezonunda Sakaryaspor'da görev yapmıştı.

Güneş, 2000 yılında göreve getirildiği (A) Milli Futbol Takımı'nda, 2002 yılında Dünya üçüncülüğü başarısı yaşadı. 6 Mart 2004'te milli takımdaki görevinden ayrılan Güneş, 2004-2006 yılları arası Trabzonspor'u tekrar çalıştırdı.

FC Seoul takımında 2 yıldır görev yapan deneyimli teknik adamın, Güney Kore Kulübü ile sözleşmesi geçen ay sonunda sona ermişti.

Uzun süredir şampiyon olamayan Trabzonspor, Şenol Güneş'in teknik direktörlüğünde, 1995-96 sezonunda bu özleme son vermeye çok yaklaşmıştı.

A.A. .Google

Şok eden seks kanunları


Dünyanın pek çok ülkesinde, cinsel hayatla ilgili şok edici yasaklar var ..

İşte 'pes doğrusu!' dedirten şaşırtıcı seks yasaklarının listesi...

MOTOSİKLETTE OLMAZ!

seks yasaları LONDRA: İngiltere'nin başkentinde, motosiklet üzerinde seks yapılamıyor! Hareket halindeki motosiklette sevişmek zaten imkansız ama Londralı çiftler, park halindeki araçlarının üzerinde bile birlikte olamıyor!

TEŞHİRCİLİK DERT DEĞİL


MANCHESTER: İngiltere'nin Manchester şehrinde erkeklerin, süpermarket ve alışveriş merkezleri dışında teşhircilik yapmaları yasak! Erkekler bu iki mekanda, isterlerse, çırılçıplak bile dolaşabilirler.

SATRANÇ OYNANMAZ!


ESTONYA: Yolunuz başkent Tallinn'e düşer de, canınız seks yaparken satranç oynamak isterse; bu sevdadan vazgeçin. Çünkü bu ülkedeki seks yasakları arasında sevişirken oyun oynamak baş sırada yer alıyor.

BİRDEN FAZLA EŞ YOK


MACARİSTAN: Macaristan'da birden fazla kadınla evlilik yasak. Bu ülkede eğer bir erkek, iki kadınla evlenmeye kalkışırsa, ikisiyle birden yaşamaya mahkum ediliyor. Çünkü Macar Hukuku, bunun yeterince büyük bir ceza olacağını düşünüyor!

ÇİRKİN, GÜNEŞ GÖREMEZ

İTALYA: İtalya'nın Tropea şehrindeki bir kadın, eğer 'şişman, çirkin ya da genel olarak çekicilikten uzak' ise; plajda çıplak güneşlenmesi yasak.

EŞCİNSELLERE HAPİS VAR

FAS: Fas'ta bir insanın hemcinsiyle ilişkiye girmesi, para cezasından başlayıp üç yıl hapse kadar uzanan geniş bir yelpazede karşılık buluyor.

YANAKTAN ÖPÜŞÜLMEZ

BAE (Birleşik Arap Emirlikleri): Bu ülkede, yanağa kondurulan bir öpücük bile kanuna aykırı hareket etmek anlamına geliyor. Çünkü bunun toplum için zararlı bir davranış olduğu düşünülüyor.

PORNO İZLEYEMİYORLAR

İSRAİL: İsrail'de 2002 yılında yeni bir yasa yürürlüğe girdi ve bu yasayla, kablo ya da uydu kanallarında porno film izlemek yasaklandı. Cezası ise üç yıla kadar hapis!

BEKARET MARİFET DEĞİL!

GUAM: Pek çok ülkenin aksine Guam'da kızların bakire evlenmeleri yasak! Profesyonel bekaret bozucular, genç kızların bu sorununu derhal çözüyor ve onları evlilik hayatına birer kadın olarak yolluyor.

İnternette 'bilgi' tehlikesi!


Microsoft, "Bir kez internete yüklenen bilgi her zaman orada kalır" uyarısı yaptı.

Microsoft Güvenli Bilişim Stratejileri Direktörü Jacqueline F. Beauchere, bir kez internete yüklenen bilgilerin her zaman orada kaldığına işaret ederek, ''Bir kere online olan, her zaman online kalır. Bu yüzden online olarak yüklediğiniz şeylerin içeriğinin ne olduğunun bilincine varın'' dedi.

Microsoft'un online güvenlik ve özellikle çocukların güvenliği konusunda çalışmalarına ilişkin olarak AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Beauchere, çocuklara ve yetişkinlere yönelik online güvenlik sorunlarını 3 başlık altında değerlendirdiklerini belirterek, bu başlıkları, içerik, iletişim ve ticaretten kaynaklanan riskler olarak sıraladı.

İçerik sorunlarının doğru olmayan bilgiler, kuşkulu materyaller, nefret içeren söylemlerden kaynaklanabildiğini kaydeden Beauchere, özellikle çocukların, sonuçlarının ne olacağını düşünmeden internete yükledikleri resim, video ve benzeri içerikler dolayısıyla ''online itibar'' sorunları yaşayabildiğine dikkati çekti.

Beauchere, online itibar sorununa ilişkin şunları kaydetti:

''Örneğin internette yer alan bir videoda bir çocuk bir başka çocuğu dövüyor. Çocuklar bunun gelecekte kendileri için sorun olabileceğini fark etmiyorlar. ABD'de başlatacağımız bir çalışma ile üniversitelere kabulleri gerçekleştiren görevliler, bu süreçte öğrencilerin çocukluklarında yüklenmiş bu tür kuşku uyandıracak ya da sorunlu materyalleri görmek üzere araştırmalar yapıyorlar mı diye bakacağız. Bu yüzden çocuklara her zaman şunu söylemeye çalışıyoruz; 'Bir kere online olan, her zaman online kalır. Bu yüzden online olarak yüklediğiniz şeylerin içeriğinin ne olduğunun bilincine varın'.''

-''OKULLARDAKİ KABADAYILIK, NETTE DEVAM EDİYOR''-

İletişimden kaynaklanan riskler içinde özellikler çocuklar arasında ''net kabadayılığı'' (cyberbullying) sorunuyla sık sık karşı karşıya kaldıklarını anlatan Beauchere, bu yolla okullarda, oyun bahçelerinde, sokaklarda yaşanan şiddetin çocukları evlerine kadar takip ederek, MSN'de, e-maillerde, sosyalleşme sitelerinde devam ettiğini söyledi.

İnternet üzerinden tek bir çocuğa karşı diğer çocukların hep birlikte harekete geçerek hakkında rahatsız edici ve kötü şeyler söylediğini aktaran Beauchere, ''Bu, çok ciddi sorunlara neden olabiliyor. ABD'de çocukların bu net kabadayılığı sonucunda intihar ettikleri durumlar yaşandı. ABD'li ergenlerin yüzde 43'ü, geçen bir yıl içerisinde bir tür siber-şiddet ve kabadayılıkla karşı karşıya kaldığını söylüyor'' şeklinde konuştu.

Gençlerin, yetişkinlere göre teknoloji ile çok daha yakın bir ilişki kurduğunu, ailelerin yeterince bilgili olmamaları nedeniyle çocuklara müdahale edemediğini ifade eden Beauchere, ailelerin çocukla internet arasındaki ilişkiye müdahil olması gerektiğini vurguladı.

-''GÜNLÜK E-POSTALARIN YÜZDE 97'Sİ SPAM''-

Beauchere, ticaret konusunda ise spam mailler nedeniyle yaşanan sıkıntıya işaret ederek, ''Günlük dolaşıma giren e-postaların yüzde 97'sinin spam olduğu tahmin ediliyor. Bloklama teknolojileri sayesinde bütün bu spamleri görmüyoruz. Örneğin Microsoft Hotmail hergün 3,3 milyar spam mesajı blokluyor'' diye konuştu.

2008 yılında siber suçların küresel maliyetinin 1 trilyon doları bulduğunu bildiren Beauchere, aynı yıl içinde 1 milyondan fazla ABD vatandaşının, online kimlik çalınmasının kurbanı olduğunu belirtti.

Beauchere, Microsoft'un güvenlik istihbarat raporuna göre Türkiye'nin kötü amaçlı yazılımlardan (malware) en fazla zarar gören ülkeler sıralamasında dördüncü sırada yer aldığını kaydederek, ''Türkiye'de en çok rastlanan 10 tehdidin tamamı kötü amaçlı yazılımlardan kaynaklanıyor. Yani hepsi kriminal amaçlarla kullanılıyor. Türkiye'deki bu durum başka hiçbir yerde görülmüyor'' dedi.

Kötü amaçlı yazılımlarla potansiyel olarak istenmeyen yazılımlar arasındaki farka işaret eden Beauchere, ikincisinin arkasında legal bir şirket bulunduğunu, ilkinin ise tamamen suç amaçlı olduğunu vurguladı.

-''AİLE KONTROLÜ OLANLARIN SADECE YÜZDE 10'U KULLANIYOR''-

Jacqueline Beauchere, insanlara paylaştıkları bilgiler konusunda çok dikkatli olmaları tavsiyesinde bulunarak, şöyle konuştu:

''Herkesin kişisel bilgi tanımlaması farklı olabilir ama insanlar sizin hakkınızda bilgi kırıntılarını bir araya getirebilir ve kim olduğunuz konusunda yeterli bilgiye sahip olarak kimliğinizi çalabilir, sizin adınıza suç işleyebilir. Bu nedenle insanlara özellikle sosyalleşme sitelerinde çok dikkatli olmalarını söylüyoruz. Gerçek isminizi ya da isminizin tamamını paylaşmayın, fotoğraf yüklerken bu fotoğraflarda bazı bilgilerin yer almamasına dikkat edin. Örneğin bazı çocukların fotoğraflarında okullarının isimlerinin yazdığı tişörtler ya da evlerinin sokağı ve numarası görünebiliyor. Ve son olarak, 'tıklamadan önce düşünün' diyoruz.''

İnternette aile koruma paketlerinin kullanımının önemine dikkati çeken Beauchere, aile kontrolüne erişime sahip ailelerin sorduk, yüzde 10'dan azının bunu kullandığını söyledi.

-''ÇOCUKLAR HEM KURBAN HEM SUÇ İŞLEYEN KONUMDA''-

Çocuklara yönelik en önemli sorunlardan birinin de çocukları istismar etmeye yönelik girişimler olduğunun altını çizen Beauchere, bu konuda çocukların kendilerini bu saldırılara açık hale getirecek riskli davranışlarda bulunduklarını dile getirdi.

Beauchere, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Öte yandan, çocukların çocuklara verdiği zararlar da önemli. Örneğin bir kız çocuğu tahrik edici fotoğraflar çekip erkek arkadaşına yolluyor ve o herkese dağıtıyor. O da kızın itibarı açısından ciddi sorunlara yol açıyor. Bugünlerde çocuklar her şeylerini paylaşıyor. Şifrelerini, kullanıcı bilgilerini vs. Ancak biz 'bu bilgileri en iyi arkadaşlarınızla bile paylaşmayın' uyarısında bulunuyoruz.

Çocuklar kurban olmanın yanı sıra suç işleyen konumda da bulunabiliyor. Net kabadayılığı yapıyorlar, yasal olmayan şekilde internetten içerik indiriyorlar. Online güvenlik dediğimizde çocukları her açıdan düşünmeliyiz. Genelde kurban olarak bahsediyoruz ama aynı zamanda suçu işleyen de olabiliyorlar.''
GDO'lu gıdaları ve GDO'yu Türkiye'ye sokulmasına izin verenler ve de Türkiye'ye sokanlar,

a) İlk önce dünya topraklarına,
b) İnsanlığa,
c) Türkiye'ye ve o güzelim verimli topraklarına,
d) Çiftçiye,
e) Tüketiciye,
f) GDO'suz kalan diğer bitkilere,
g) İster ot, ister et yiyen diğer uçan-uçamayan, ister çok küçük minicik, ister orta veya büyük olan tüm canlılara,

İhanet içindedirler ve de haindirler. İnsanlıktan nasiplenmemişlerdir.

Arıların bir faydası daha!

Arılar toprağı tutan bitkilerin tozlaşmasına destek oluyor.

Dünyanın en önemli tozlayıcı böceği olarak bilinen arılar toprağı tutan bitkilerin tozlaşmasına destek olarak yayılmasını sağlıyor, bitkisel üretiminin yüzde 75'inde aktif rol oynuyor.

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Bahri Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2007 yılında hava şartları nedeniyle 60 bin tonda kalan bal üretiminin 2008 yılında 75 bin ton civarında gerçekleştiğini söyledi.

Türkiye'de yaklaşık 4,5 milyon arılı kovan bulunduğunu dile getiren Yılmaz, bu kovanların 3 milyon 300 binini kayıt altına aldıklarını, diğerleri konusunda da çalışmaların sürdüğünü bildirdi.

Bal üretilmese bile arıların beslenmesi, üretilmesi ve sayılarının artırılması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:

''Bitkisel üretim arılar sayesinde oluyor. Dünyada en önemli tozlayıcı böcek olan arılar, tozlaşmayı sağlayarak toprağı koruyan otsu ve odunsu bitkilerin yayılmasında önemli rol üstleniyor. Bitkilerin yayılması erozyonu önlüyor. Toprağa tohum düşmeden bitkilerin yayılması ve üretiminin devamı mümkün değil. Endemik bitkiler bile arılar sayesinde korunuyor, gelişiyor. Arıların bir kaç yıl görev yapmadığını düşünün. Endemik bitkiler yok olur, erozyon hızlanır.''

-ABD'DE ÇİFTÇİLER ARICILARA KİRA ÖDÜYOR-

Yılmaz, bu faydasının yanı sıra arıların bitkisel üretimin yüzde 75'inde aktif rol oynadığını belirterek, yurt dışında yapılan araştırmalara göre, insan gıdasını oluşturan bitkilerin önemli bölümünün arıların yaptığı tozlaşmaya ihtiyaç duyduğunu bildirdi.

ABD başta olmak üzere birçok gelişmiş ülkede, tarımsal üretimde arılara büyük önem verildiğini ifade eden Yılmaz, ''ABD'de arıların yeterli dölleme yapmaması nedeniyle 2007 yılında tarımsal üretimde zararın 15 milyar dolar olduğu söyleniyor. Arıların ABD ekonomisine katkısı milyarlarca doları buluyor. Arıların çalışması, dölleme yapabilmesi için yoğun çaba harcanıyor'' dedi.

Yılmaz, ABD'li çiftçilerin arıcılara verdiği kira ücretinin toplam 40 milyon doları bulduğunu belirterek, ''Arıcı gidiyor belirlenen bahçe ve çevresine konaklıyor. Arıcıların gelirinin yüzde 60'ı kiradan geliyor. Bizim ülkemizde bu tersine işliyor. Avrupa ülkeleri ve ABD'de kovan kiralama yöntemi yaygın iken Türkiye'de arıcılar kovuluyor. Asıl üretici arılardır. Bal arıları korumak zorundayız'' diye konuştu.

Yerli arama motoru geliyor


Acarer, yerli arama motorunu 2010 yılında tamamlamayı hedeflediklerini söyledi.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, ''yerli arama motoru'' kurulmasına yönelik çalışmaları 2010 yılında tamamlamayı hedeflediklerini ve ''Anaposta Projesi'' kapsamında, her çocuğun doğar doğmaz nüfus cüzdanında yazılı olan bir posta adresine sahip olacağını bildirdi.

AA muhabirine bilgi veren BTK Başkanı Acarer, ''Youtube'' ve ''Google'' başta olmak üzere mevcut tüm arama motorlarının yabancı kaynaklı olduğunu hatırlatarak, ''Bu nedenle, şu andaki internet yoluyla yapılan her türlü haberleşme yabancı ülkelere gidiyor, oralardan geri geliyor. İşin bu açıdan bir güvenlik tarafı var'' dedi.

Mevcut yabancı arama motorlarının Türkiye'nin ihtiyaçlarına cevap vermediğini, ülke hassasiyetlerine zaman zaman duyarsız kaldığını ifade eden Acarer, Türkçe karakterlerden kaynaklanan sıkıntılar da yaşandığını dile getirdi.

Acarer, şunları kaydetti:

''Yerli arama motorunun kurulmasına yönelik çalışmaları 2010 yılında tamamlamayı hedefliyoruz. Çalışmalarımızı, üniversitelerin yanı sıra işletmecilerle birlikte sürdürüyoruz. Yerli arama motorunun Türkiye'nin yanı sıra Türk cumhuriyetleri ile İslam ülkelerinde de çok tutulacağını ve bu ülkelerin bizim arama motorumuza çok daha fazla güveneceğini düşünüyorum.''

-E-POSTA ADRESLERİ NÜFUS CÜZDANINA YAZILACAK-

Yerli arama motoru kurulması çalışmaları kapsamında ''Anaposta Projesi''ni de yürüttüklerini anlatan Acarer, şöyle konuştu:

''Proje kapsamında, 70 milyon vatandaşımızın her birine 10 GB mail kotası olan bir elektronik posta adresi verilebilecek. Her çocuk doğar doğmaz nüfus cüzdanında yazılı olan bir posta adresine sahip olacak. 70 milyon kişinin TC kimlik numarası eşleşmesi seviyesinde kullanılabileceği bir mobil ağ sağlanmış olacaktır. Yahoo, Hotmail, Gmail gibi yabancı ve güvenli olmayan posta adresleri ve ağları kullanılmamış olacak. İslam ülkeleri ile Türk cumhuriyetleri, Türkiye'nin posta altyapısını tercih edeceklerinden, uluslararası büyük bir ağ ve internet haberleşme ortamı sağlanmış olacak.''

Projenin yazılım altyapısının tamamlandığına ve test uygulamalarının başlatıldığına dikkati çeken Acarer, ''Bu ölçekte geliştirilecek bir projenin uygulamaya sunulması ve ulusal bir e-posta altyapısının kurulması, teknik, ekonomik ve soysal açıdan ülkemize büyük prestij ve kazanımlar sağlayacak'' dedi.

-YOUTUBE'DAN TÜRKÇE VERSİYON İSTENDİ-

Youtube internet sitesine erişimin 17 Ocak 2008'de Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesinin kararıyla ''Atatürk'le ilgili özel bir kanun'' nedeniyle engellendiğini hatırlatan Acarer, söz konusu engellemenin kaldırılması için Youtube yetkilileri ile pek çok görüşme yapıldığını söyledi. Görüşmelerden 3'üne Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın da katıldığını ifade eden Acarer, ''Bu görüşmelerde, Türkiye'ye özgü, Türkçe bir versiyon geliştirmesi gibi çok makul öneriler getirildi. Son görüşmenin üzerinden 3 ay geçmesine rağmen, Youtube'dan ses seda çıkmadı. Youtube'un bu konuda adım atmasını, çözüm önerisi getirmesini bekliyoruz'' diye konuştu.

Acarer, Youtube'un 22 ülke için o ülkelerin dilinde özel versiyonlar geliştirdiğini de kaydetti.

İşçiyken Nijerya'da kral oldu


İngiltere'den ülkesine döndü hayatı değişti...

İngiltere’nin Derby Kenti’nde havaalanında işçi olarak çalışan Christopher Ejiofor, iç savaş yüzünden kaçtığı ülkesi Nijerya’ya dönünce kral oldu.

EAST Midlands Havaalanı’nda güvenlik müfettişi olarak çalışan Christopher Ejiofor, üç yıl süren iç savaştan sonra 1970’de kaçtığı ülkesine dönünce seçimle Igwe Eyaleti’nin kralı oldu. 63 yaşındaki Ejiofor iç savaştan önce orduya askeri danışmanlık yapan üst düzey bir görevliydi. İç savaşın çıkmasından sonra hapse atılan Ejiofor önce Gabon’a daha sonra ise İngiltere’ye kaçtı. Yeni ülkesinde Ejiofor bir havaalanında işçi olarak çalışmaya başlayıp sakin bir hayat sürdü. Ejiofor yıllar sonra ise ülkesine dönmeye karar verince yönetimin başına getirilmek istendi. Geçen cumartesi ülkesine dönen Ejiofor, eyalette yapılan seçimlerin ardından kral seçildi. Derby’de müstakil küçük bir evde yaşarken, şimdi 100 bin kişiyi yöneten bir kral olan Ejiofor, kendisi için düzenlenecek büyük bir partiyle tacını takacak.

Bugün 1 Aralık Dünya AIDS Günü


Dünya AIDS Günü, bugün tüm dünyada düzenlenen törenlerle anıldı.

Törenlerden ilginç ve renkli görüntüler objektiflere yansıdı.


Dünya AIDS Günü'nde, bu ölümcül hastalıkla mücadelenin sembolü olan “kırmızı kurdele”, Beyaz Saray'dan Berlin'deki Brandenburg Kapısı'na birçok yerde yine ön plandaydı.


Dünya genelinde düzenlenen törenlerde renkli görüntüler ortaya çıktı

Google'dan seks yasağı!


Google erotik resimleri göstermeyecek!

Google üzerinde gerçekleşen aramaların sonuçlarında müstehcen resimler veya içerikler belirmeyecek

Çocuklarının, internette güvenle gezmesini isteyen anne babalar Google size kulak verdi.


Google, güvenli arama özellikleri arttırıyor. Özellikle ebeveynlerin işini kolaylaştırmayı hedefleyen yeni bir özellik ile Google güvenli arama özellikleri kilitlenebiliyor ve değiştirmek için şifre koruması ile etkinleştirmek gerekiyor.

Güvenli arama kilidi etkin hale getirildiğinde Google sayfasının sağ bölümünde, artık Google ile özdeşleşen renklerde toplar görünecek. Bu toplar göründüğü sürece Google üzerinde gerçekleşen aramaların sonuçlarında müstehcen resimler veya içerikler belirmeyecek.

Bu özellik Google tarafından duyuruldu ama henüz aktif hale getirilmedi. Kısa süre içerisinde kullanıma açılması beklenen bu özelliği Google ayarlarından etkinleştirerek kullanmak mümkün olacak.

Prof. Dr. Hüseyin Koç, ekinezya bitkisinin önemli bir doğal destek olduğunu bildirdi.

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Koç, ekinezya bitkisinin bağışıklık sistemi yeterince güçlü olmayanlar için önemli bir doğal destek olduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Koç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, anavatanı Kuzey Amerika olan ve ilaç sanayisinde kullanılan ekinezya bitkisinin çok sayıda yararı olduğunu söyledi.

Ekinezyanın, bağışıklık sistemini güçlendirerek, vücudu dirençli hale getirdiğini belirten Prof. Dr. Koç, şöyle devam etti:

''Bu bitkinin enfeksiyon hastalıklarına karşı koruyan güçlü doğal bir kaynak olduğu tespit edildi. Ayrıca, ekinezya halk arasında domuz gribi olarak bilinen Pandemik A (H1N1) virüsü ile mevsimsel grip ve soğuk algınlığına karşı da etkili.

Alman Sağlık Bakanlığınca, soğuk algınlığı, solunum ve idrar yolları enfeksiyonlarına karşı ekinezya alınması öneriliyor. Grip, domuz gribi ve soğuk algınlığını önleyici etkisi nedeniyle hastalık öncesinde koruyucu olarak kullanılabileceği gibi, hastalık belirtilerinin ortaya çıkması durumunda da kullanılabilir.''

Yapılan araştırmalarda ekinezyanın soğuk algınlığı ve nezleye yakalanma ihtimalini yüzde 58 oranında düşürdüğü, öksürük ve baş ağrısı gibi durumları hafiflettiğinin belirlendiğini kaydeden Prof. Dr. Koç, ''C vitamini ile alındığında gribe yakalanma oranını oldukça azaltıyor. Ayrıca zehirli böcek sokmalarında, kızamık, kabakulak ve çiçek hastalıklarında, diş-boğaz ağrılarında gibi çok sayıda hastalık için de etkin olarak ilaç sanayisinde faydalanılıyor'' dedi.

-KULLANIM ŞEKİLLERİ

Prof. Dr. Hüseyin Koç, ekinezyanın piyasaya sunulan tabletleri veya herbasından hazırlanan çayının, günde 2-3 defa aç karnına 2-3 hafta süresince içilebileceğini, ardından en az 10 gün ara verdikten sonra tekrar tüketilebileceğini söyledi.

Ekinezyanın bağışıklık baskılayıcı ilaçlarla etkileşime girebileceğine dikkati çeken Prof. Dr. Koç, bu bitkinin ilaçlarla birlikte alınmaması gerektiğini belirtti.

Bitkinin hamile olanlara da önerilmediğini kaydeden Prof. Dr. Koç, ''Ekinezyayı otoimmün hastaları, tiroit bezi hastaları, şeker hastaları, ankisiyete, eklem iltihapları, kalojen doku hastalığı (Lupus) bulunanların kullanmaması gerekiyor'' diye konuştu.

A.A.

AIDS Türkiye'de artıyor


Türkiye’de 35 bin kişinin HIV’e enfekte olduğu açıklandı.

İSTANBUL (ANKA) – Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı (UNAIDS), “Küresel AIDS Raporu’na göre, AIDS’e neden olan HIV pozitifli sayısı dünyada azalırken, Türkiye’de sayı artıyor. Rapora göre 2008’de dünya çapında tahmini olarak 2.7 milyon kişi HIV’e yakalanırken, Türkiye’de HIV’e enfekte olan kişi sayısı ortalama 35 bini buldu.

UNAIDS, 24 Kasım'da güncel verilerin ve değerlendirmelerin yer aldığı “Küresel AIDS” raporunu yayınladı. Rapora göre 2008 yılında, dünya çapında tahmini olarak 2.7 milyon kişi HIV ile enfekte oldu. Yeni HIV enfeksiyonlarının en yüksek olduğu 1996 yılı ile kıyaslandığında 2008 yılındaki yeni HIV enfeksiyonlarının yüzde 30 daha az olduğu, son sekiz yıl içerisinde yüzde 17 oranında azaldığı görüldü. Yeni HIV enfeksiyonunun, tahmini olarak 430 bini, 15 yaş altındaki çocuklarda görüldü. Rapora göre bunların büyük çoğunluğu, hamilelik sırasında, doğum esnasında ve emzirme yoluyla gerçekleştiğine inanıldığı kaydedildi.

-TÜRKİYE’DE ORTALAMA 35 BİN KİŞİ AIDS-

Türkiye’nin, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi içinde değerlendirilildiği raporda, 2008 yılında bu bölgede yaklaşık 35 bin kişinin HIV ile enfekte olduğu belirtiliyor. 20 bin kişinin AIDS ile ilgili hastalıklardan dolayı hayatını kaybettiği ve toplam 310 bin kişinin de bu bölgede HIV ile yaşadığı tahmin ediliyor. Raporda, bu bölgede AIDS ile mücadele sistemlerinde büyük bir güçlendirme çalışmasına gerek olduğunun da altı çiziliyor.
Rapora göre, bölgedeki ülkelerde HIV’in yayılımında önemli olan faktörlerden birisi, çoğunlukla HIV ile yurtdışında çalışırken karşılaşan kişilerin, ülkeye geri dönüşlerinde cinsel partnerlerine bulaştırmaları. İkinci faktör ise “anahtar gruplar” arasındaki bulaşma. Bu bakımdan rapora göre, bu ülkelerde önleme çalışmalarının yoğunlaşması gereken gruplar, yurtdışında çalışırken HIV’e maruz kalan erkeklerin kadın partnerleri, madde kullanıcıları, eşcinsel erkekler ve seks işçileri.

Raporda son olarak, bu bölgenin çoğunluğunda tedaviye yönelik çalışmaların zayıflığı vurgulanıyor.

Ayrıca bu bölgede HIV konusunda eğitim-bilgilendirme yönünde ilerlemeler kaydedilmiş olmasına karşın, test olan kişi sayısının hala çok az olduğu belirtiliyor.

-ÖNYARGILARINIZDAN KURTULUN-

Pozitif Yaşam Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Kaykı, konuyla ilgili yaptığı açıklamada ise HIV’in dünyada azalırken Türkiye’de artmasını, ülkede HIV algısı olmamasına bağladı. Kaykı, “Ülkemizde ortaya çıkan diğer bulaşıcı enfeksiyonlarda hızla alınan eylem planlarının HIV/AIDS için de alınmasını talep ediyoruz. Toplumu, HIV/AIDS’e gözünü kulağını açmaya davet ediyoruz ve diyoruz ki AIDS’e yönelik önyargılarınızdan kurtulun” dedi.

(ANKA)

69 ilin bütçesi açık verdi


2009 yılının 10 aylık döneminde 81 ilden sadece 12’sinin bütçesi fazla verdi.

Ekonomik kriz, illerin bütçe açığını da olumsuz etkiledi. 2009 yılının 10 aylık döneminde 81 ilden sadece 12 ilin bütçesi fazla verdi. Bazı illerin bütçe açığının yüzde 349’a ulaştığı bu dönemde bütçesi açık veren il sayısı 69 oldu. Geçen yılın aynı döneminde 66 ilin bütçesi açık vermişti. Bütçe açığı sıralamasında 1 milyar 561.5 milyon TL ile Diyarbakır yine ilk sırada yer alırken, en çok bütçe fazlasını ise 57 milyar 323 milyon TL ile İstanbul verdi.

ANKA’nın Maliye Bakanlığı verilerinden yaptığı belirlemeye göre, yılın 10 aylık döneminde 69 ilin bütçesi açık, 12 ilin bütçesi fazla verdi. En fazla açığı 1 milyar 561.5 milyon TL ile Diyarbakır, 1 milyar 162.5 milyon TL ile Van, 1 milyar 73 milyon TL ile Erzurum verdi.

Ocak-Eylül döneminde en çok bütçe fazlasını veren 57 milyar 323 milyon TL ile İstanbul oldu. İstanbul’u 17 milyar 437 milyon TL ile Kocaeli, 11 milyar ile İzmir, 10 milyar 49.6 milyon TL ile Ankara izledi. Antalya, Bursa, Hatay, Mersin, Kırklareli, Muğla, Tekirdağ ve Zonguldak bütçe fazlası veren diğer illeri oluşturdular.

-SANAYİ ŞEHİRLERİNİN BİLE KALBİ TEKLEDİ-

En çok bütçe fazlası veren illerde bile geçen yılın aynı dönemine göre fazlanın gerilemesi dikkat çekti. Geçen yıl Ekim ayı itibarıyla 20 milyar 58 milyon TL bütçesi fazla veren Kocaeli, bu yıl aynı dönemde 17 milyar 437 milyon TL fazla verdi. Sanayi kenti Kocaeli’nin bütçe fazlasında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13.1’lik gerileme söz konusu oldu. Söz konusu dönemde Bursa’nın bütçe fazlasında ise 18.8’lik bir azalma görüldü. İstanbul’un bütçe fazlası yüzde 0.5 oranında gerilerken, İzmir’in yüzde 8.9, Hatay’ın yüzde 54.4 azaldı. 2009 yılı Ekim ayı itibariyle 10 milyar TL’nin üzerinde bütçe fazlası veren Ankara’nın bütçe fazlasında ise geçen yılın aynı dönemine göre 14.4’lük artış gözlendi.

Toplamda yüzde 784.7 bütçe açığının yaşandığı Ocak-Ekim döneminde, bazı illerin bütçe açığı yüzde 349’a kadar ulaştı. Geçen yılın ilk 9 ayında ise 66 ilin bütçesi açık, 15 ilin bütçesi fazla vermişti.

ANKA

26 Kasım 2009 Perşembe

Bayram Kutlaması

Kurban Bayramını En İçten Dileklerimle Kutlar,Mutluluk, Sağlık, Huzur ve Esenlikler Dilerim.

22 Kasım 2009 Pazar


BİZE FİZİĞİ YANLIŞ ÖĞRETTİLER
İNSAN SESİ UÇAK SESİNİ BASTIRAMAZ DEDİLER
ONLAR İNÖNÜ CEHENNEMİNİ GÖRMEDİLER



BİZE MÜZİĞİ YANLIŞ ÖĞRETTİLER
EN ZOR OLANI ÇOK SESLİ KORODUR DEDİLER
ONLAR 45,000 KARTALI AYNI ANDA GÖRMEDİLER


BİZE EDEBİYATI YANLIŞ ÖĞRETTİLER
EN GÜZEL ESERLER ARUZLA YAZILIR DEDİLER
ONLAR BEŞİKTAŞ ŞİİRLERİNİ DİNLEMEDİLER



BİZE EFSANE AŞKLARI YANLIŞ ÖĞRETTİLER
KEREM''LE ASLI, FERHAT''LA ŞİRİN DEDİLER
ONLAR KARTAL AŞKINI HİÇ TATMADILAR



Öyle bi''sevdadır ki bu, anlatılamaz,
Anlatsakta, anlanamaz.. İliklerimize kadar işlenmiş bu BEYAZ..

Öyle bi''umuttur ki bu tarifi imkansız.. BEYAZ''larda kaybolan bir AŞK..
Bir isyandır ki BEŞİKTAŞ''ım, küçücük kalbimize sığmayacak şekilde kazınmış..

sevmeyi geçmisiz, varsın elalem seve dursun.. Biz yaşıyoruz..
Biz farklıyız.. Biz yaşıyoruz, yaşatıyoruz!
Biz farklıyız.. Biz, saf birkara sevdanın, en samimi delikanlılarıyız!

..ve biz mi?

Biz, BEŞİKTAŞ aşığıyız..

Yokluk siyahsa, varlık beyazdır!

Ben siyahsam, sen beyaz!

Gözyaşım siyahsa, tebessümüm beyazdır!

Hayat siyahsa, umut beyazdır!

Gerçek siyahsa, hayaller beyazdır!

Yok ulan yalnız ölmek..

Ter temiz, bem beyaz kefenimle, ruhumun SİYAH''ı bütünleşir.. Yine SİYAH BEYAZ ölürüz..

Velhasıl,

Aslolan hayatsa; hayat SİYAH BEYAZ''dır!



Hayatta BEŞİKTAŞ''tır..

SEVİNMEK İÇİN SEVMEYENLERİN TUTKUSUDUR SİYAHIN..
VE SONSUZ BİR AŞKIN EN PARLAK KANITIDIR BEYAZIN..


Türk Kızılayı ve Mehmetçik vakfı amblemi taşıyan başka hangi Cumhuriyet takımı var =)

19 Kasım 2009 Perşembe

Tedavinizi 2010'a bırakmayın


Bir sağlık sorununuz var veya olduğunu düşünüyorsunuz.Sadettin ORHAN yazdı...

Bu sorununun giderilebilmesi için tedavi ya da ameliyat gerekiyor. Ama siz ha bugün ha yarın diye erteliyorsunuz. Belki işleriniz yoğun belki de korkuyorsunuz. Ancak sizi cesaretlendirecek bir faktörü hatırlatalım; 2010 yılında sağlık hizmetleri 2009'a göre daha pahalı olacak. Bunun iki sebebi var. Birincisi bir önceki yazımızda da ele aldığımız hastanelerin kaliteye göre sınıflandırılması konusu. Evet, beş ayrı faktör açısından puanlamaya tabi tutulacak olan özel hastaneler ve vakıf üniversitesi hastaneleri, aldıkları puana göre hastalardan ilave ücret alabilecekler. Örneğin aynı hastanede aynı ameliyatı bu yıl yerine gelecek yıl olmanız durumunda, sizden daha fazla fark ücret istenebilecek.

Global bütçe geliyor

Sağlık konusunda acele etmenizi gerektirecek bir diğer sebep de 2010 yılında devreye sokulması planlanan global bütçe uygulaması. Şu an hazırlıkları devam eden global bütçe sistemine gelecek yıl geçilirse, özel sağlık sektörünün SGK'dan tahsil edeceği hizmet bedelinde bazı kısıtlamalara gidilmiş olacak. Her ne kadar Sayın Bakan Ömer Dinçer, bu uygulamanın vatandaşa olumsuz yansımayacağı noktasını ısrarla vurgulasa da güneş çarığı, çarık da ayağı sıkacak gibi. Zira global bütçenin esası, sağlık harcamalarında tasarrufu öngörüyor. Bu da özel sağlık sektörüne daha az kaynak transferi anlamına geliyor. Bunun doğal sonucu ise verilen hizmetin hem kalite hem de içerik açısından düşürülmesi olacaktır.

Şu halde aklınızdan geçen tedavi ve ameliyatları 2009 içinde halletmeniz, hem alacağınız hizmetin kalitesi ve içeriği hem de cebinizden çıkacak para açısından yararınıza olacaktır.

BUGÜN


Google’a inat, Word Excel web’de ücretsiz


Microsoft martta ‘Office’ paketini ücretsiz olarak online kullanıma açıyor. Word, Excel dosyalarına tek bilgisayardan değil şifreyle her yerden ulaşılabilecek

Yazılım devi Microsoft, ABD’nin Los Angeles kentinde düzenlediği Teknoloji Geliştiriciler Toplantıları’nda (PDC09) ‘artık internette ben de varım’ dedi ve Google’a meydan okudu.

Bugüne kadar Word, Excel, Powerpoint ürünlerini ofis paketi altında kutuda satan Microsoft bir yandan bunları online platforma taşıyor diğer taraftan da ücretsiz hale getiriyor. Amaç ofis ürünlerini ücretsiz olarak kullanıcılara sunan Google’ın bu alandaki yükselişine ‘dur’ demek. Türkiye’de ofis paketlerinin fiyatı 105 lirayla 700 lira aralığında değişiyor.

Pazarda açık ara lider

Mart 2010’da pazara çıkacak olan online ofis programları sayesinde Word, Excel gibi programlarda açılan dokümanlar internet üzerinde saklanacak. Kullanıcı dosyalara şifresiyle tüm bilgisayarlardan kolayca erişim sağlayacak. Dokümanlarda değişiklik yapıldığında sisteme son hali kaydedilecek. Ayrıca dokümanlar başka kullanıcılara açılıp ortak metin hazırlanması da sağlanacak. Microsoft ofis programlarında yüzde 80’i aşkın pazar payıyla lider. Pazardaki rakipler Google Docs, Star Office, OpenOffice, Lotus Symphony.

Google kısa sürede ulaştığı 183 milyar dolarlık piyasa değeriyle Microsoft’a (266 milyar dolar) ciddi rakip oldu.

Sunucu kiralama işine de girdi

Microsoft online işlerini topladığı Windows Azure sistemiyle birlikte kurumlara yönelik ‘kullandığın kadar öde’ sistemini başlatıyor.

PDC09’da bu duyuruyu Microsoft’un Baş Yazılım Mimarı Ray Ozzie yaptı. Yazılım firması olarak bilinen Microsoft bundan böyle servis kiralama işine de giriyor. Şirketler 10 binlerce dolarlık sunucu ve bilgisayar altyapısını satın almak yerine bunları kiralayabilecek. ABD, Avrupa ve Uzakdoğu’da toplam 6 sunucu merkezi kuran Microsoft online taraftaki tüm işleri buralardan kontrol edecek. Microsoft, Türkiye’de de bu alanda yatırım için görüşmelerde bulunuyor.

Antibakteriyel jellerde büyük tehlike


Domuz gribi salgını nedeniyle sıkça kullanılmaya başlanan antibakteriyel ürünlerin yeni hastalıklara neden olabileceği uyarısı yapıldı.Sağlık Bakanlığı, domuz gribi virüsüne karşı etkili olduğu öne sürülen antibakteriyel ürünlerin halk sağlığını tehdit ettiğini açıkladı. El temizleme jeli, sıvısı, köpüğü gibi ürünlerin suyun bulunmayan ortamlarda tercih edilmesi gerektiği kaydedildi. Bakanlık yetkilileri, "Antibakteriyel ürünlerin gereksiz yere kullanımında vücut direnç geliştirerek bakteri kaynaklı hastalıklar yaygınlaşabilir" uyarısında bulundu.

Hatice YILMAZ / ANKARA


--------------------------------------------------------------------------------

Yürürlükteki Kozmetik Kanunu’nun yayım tarihi olan 30 Mart 2005 tarihinden bu yana, üretici (imalatçı/ ithalatçı) beyan ve yükümlülüğü ile Bakanlığımız denetim ve piyasa kontrolü sistemine dayanan 5324 sayılı Kozmetik Kanunu doğrultusunda Bakanlığımıza yapılan bildirimler, ürününün, piyasada kontrol edilmek üzere Bakanlığımız kayıtlarına geçtiği anlamına gelen “Bildirim Kabul Belgesi” düzenlenerek kayıt altına alınmaktadır. Söz konusu belgenin düzenlenmiş olması ile birlikte üretici mevzuata uygun özellik ve kalitede ürettiği ürünleri piyasaya arz etme konusunda sorumluluk almış olmaktadır. Mevzuata uygun olmayan durumlarda Bakanlığımız müdahil olmaktadır.

5324 sayılı Kozmetik Kanunu’nda yer alan kozmetik ürün tanımı: “İnsan vücudunun epiderma, tırnaklar, kıllar, saçlar, dudaklar ve dış genital organlar gibi değişik dış kısımlarına, dişlere ve ağız mukozasına uygulanmak üzere hazırlanmış, tek veya temel amacı bu kısımları temizlemek, koku vermek, görünümünü değiştirmek ve/veya vücut kokularını düzeltmek ve/veya korumak veya iyi bir durumda tutmak olan bütün preparatlar veya maddeler” şeklindedir.


Yaşanmakta olan H1N1 pandemisi dolayısıyla piyasada kullanımı artan antibakteriyel el temizleme jeli, sıvısı, köpüğü vb. ürünlerin, Bakanlığımıza 5324 sayılı Kozmetik Kanunu doğrultusunda bildirimlerinin yapılmasına rağmen, ambalaj ve tanıtım materyallerinde:


H1N1, Hepatit, H1N5, AIDS vb. türünden enfeksiyon hastalıklarına karşı etkili,

Antimikotik,

Virüs, küf, mantar vb. mikroorganizmalara karşı etkili ,

Bakterisid, antiviral, domuz gribine karşı vb.

türünden kozmetik ürünlerin, ilgili mevzuatta yer aldığı şekliyle sınırlı tanımı ve kapsamı dışındaki ibarelerin kullanılması yoluyla, tüketicinin yanıltıldığı ve halk sağlığını tehdit edici durumların oluştuğu tespit edilmiştir.

5324 sayılı Kanun doğrultusunda yapılan piyasa kontrollerinde Mevzuata aykırılığı tespit edilen kozmetik firmaları hakkında idari işlem başlatılmaktadır. Yukarıdaki tanıtım bilgilerini içeren ve dezenfektan veya antiseptik amaçlı olarak piyasaya arz edilmek istenen ürünler için, Bakanlığımız İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü İlaç Ruhsatlandırma Daire Başkanlığı’na “Ara Ürün İzin Belgesi” almak üzere başvuruda bulunulması gerekmektedir.

Anti-bakteriyel amaçlı olarak piyasaya arz edilen kozmetik tanımına uygun ürünlerin,

çocuklardan uzak tutulması, kullanılması gerekiyor ise ebeveyn kontrolünde kullanılmasına,

gözle temas ettirilmemesi,

yanıcı/ parlayıcı olduğuna ilişkin uyarıların ambalaj üzerinde bildirilmesi gerekmektedir.

Kişisel temizlik için ellerin öncelikle su ve sabun ile yıkanması, susuz kullanılan ürünlerin ise su bulunmayan ortamlarda tercih edilmesi önemlidir.


Anti-bakteriyel ürünlerin gereksiz yere kullanımında direnç gelişebileceğinin ve bakteri kaynaklı hastalıkların yaygınlaşabileceğinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.


Kamuoyunun ve kozmetik firmalarının bilgisine sunulur.

17 Kasım 2009 Salı

İnsanlar Neden Seks Yapar?


İnsan doğumundan itibaren cinsel bir varlıktır ve yaradılışının gereği olarak da cinselliği yaşamak ister. Bir başkasıyla cinselliği paylaşmanın en sevgi dolu ve keyifli yolu seks yapmaktır. Peki, insan neden seks yapar? Seks yapmanın amaçları nelerdir? Seksin zevk almaktan başka bir amacı var mıdır?

Cinsellik ve Seks Farklı Kavramlardır

Toplumumuzda cinsellik ve seks kavramlarının birbirine karıştırıldığını söyleyen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Dr. A. Cem Keçe'nin verdiği bilgilere göre, cinsellik denildiğinde çoğumuzun aklına seks gelmektedir. Oysa ki cinsellik; psikolojik, fizyolojik ve sosyolojik yönleri olan çok boyutlu bir kavramdır ve insanın doğuştan getirdiği cinsiyetine ait özelliklerin tümüdür. Kişinin cinsiyeti, ses tonu, giyimi, saç şekli, yürüyüşü, oturuş şekli, cinsel kimliği cinselliğinin bir parçasıdır. Seks ise; birbirini seven iki insan arasında yaşanan bir eylemdir; dokunma, öpüşme, sevişme gibi eylemleri içerir; sevginin ve zevkin, ruhun ve bedenin paylaşımıdır.

Cinselliğe Bakış Toplumlara Göre Değişiyor

Tarih boyunca insanın neden seks yaptığı çok tartışılır. Eski devirlerde seks sadece üreme amaçlı bir eylem olarak görülürdü. Zevk almak, özellikle de kadınların seksten zevk alması kimi toplumlarda yasaklanmıştı ve hoş karşılanmazdı. Bu durum ülkemizde de bazı bölgelerde hala geçerli bir düşünce olarak karşımıza çıkmaktadır. Tarih boyunca seksin tabu olduğu, sadece belli bir zümrenin yapmaya hakkı olan bir eylem olarak görüldüğü dönemler olduğu gibi, olarak özgürlüklerin sınırsızca yaşandığı ve her türlü cinsel eylemin serbest olduğu dönemler ve toplumlar da vardı. Günümüzde seksin üreme amacı ikinci planda olup, en önemli amacı zevk almak haline gelmiştir.

Seksin Psikolojik Boyutları da Var

Seks sadece fiziksel bir eylem değildir, psikolojik ve sosyal boyutları da vardır. Seks sadece zevk almak ve zevk vermek için yapılan bir eylem olarak algılansa da aslında bilinçdışında bundan daha fazlası vardır. İnsanlar farklı psikolojik ihtiyaçlarından dolayı da seks yapabilirler. Karşı cins tarafından beğenilmek, arzulanmak, tercih edilmek kişinin içinde var olan güvensizlik ve değersizlik duyularını tatmin etmesine yardımcı olabilir. Kişi kadınlığını veya erkekliğin kanıtlamak için seksi bir araç olarak kullanabilir. Çocukluğunda sevisiz bir aile ortamında yetişen biri, seksi karşısındaki kişiden ihtiyacı olan sevi ve ilgiyi alabilmek için bir araç olarak kullanabilir.

Peki İnsanlar Neden Seks Yapar?

Seks kimi kişilerce karşısındaki üzerindeki gücünü test etmek için de kullanılabilir. Kendi içinde değersizlik ve yetersizlik duygularıyla boğuşan bir kişi kendini değerli kılmak ve gücünü kendine kanıtlamak amacıyla da seksi kullanabilir. Geçmişte yaşanılan olumsuz bir deneyimin intikamını başka kişilerle seks yaparak alabilir. Geçmişte cinsel olarak reddedildiyse kendini çekici ve arzu edilen bir kişi olduğunu kanıtlamak için seks yapabilir. Bunların dışında seksin diğer amaçları arasında, yakınlık ihtiyacı, karşımızdaki insanı yakından tanımak, yeni heyecanlar tatmak, birini mutlu etmek ya da ödüllendirmek de sayılabilir.




16 Kasım 2009 Pazartesi

10 kanserden 4ü önlenebilir


En çok görülen 12 kanser türünün yüzde 39’u önlenebilir.

Dünya Kanser Araştırmaları Fonu’nun raporuna göre en çok görülen 12 kanser türünün yüzde 39’unun önlenebilir olduğu ortaya çıktı. İşte kanserden korunma reçetesi: 1) Ne zayıf ne kilolu olun. 2) Günde en az 30 dakikayı mutlaka fiziksel aktiviteye ayırın. 3) Taze meyve sebze tüketin. 4) Salam, sucuk, pastırma gibi işlenmiş etleri ve kırmızı et tüketimini mümkün olduğunca az tutun. 5) İçki içmeyin. İçecekseniz de erkekler günde 2 kadehi, kadınlar günde 1 kadehi aşmasın. 6) Tuz tüketimini mümkün olduğunca azaltın. 7) Kanseri önlemek için ilaç takviyesi kullanmayın.

Plastik, cinsel dönüşüm nedeni

Rochester Üniversitesi bilim adamları plastiğin anne karnındaki bebeğin fiziksel gelişimini etkilediğini ve cinsel dönüşümü tetiklediğini ilk kez kanıtladı. Plastikteki DEHP ve DBP adlı kimyasallara maruz kalan erkek bebeklerin doğumun ardından düşük testesteron seviyesine sahip oldukları, araba ve silahlarla oynamayı reddettikleri, dövüş oyunlarına ilgi duymadıkları belirlendi.

DEHP nelerde var?

Ayakkabı, su hortumu, pencere ve kapı tokmakları, bavul, bulaşık eldiveni, kağıt mendiller, duş perdeleri, kablolar...

DPB nelerde var?

Yapıştırıcılar, boyalar, böcek ilaçları, bazı tekstil ürünleri.

Islak imzada 10 soru- cevap


Hukuk profesörü Ali Ulusoy: Islak imzalı belge Askeri Savcılığa gönderilmek zorunda!

“Islak imza” davasında yaşanan gelişmeleri Ali Ulusoy hukuki açıdan değerlendirdi. Ulusoy, TSK’nın “4 kez istenildi gelmedi” dediği belgenin orjinalinin askeri savcılığa gönderilmesinin hukuken zorunlu olduğunu söyledi

"ISLAK imza”ya ilişkin merak edilen 10 soruya AKŞAM yazarı Prof. Dr. Ali Ulusoy yanıt verdi:

1-Orijinal olduğu iddia edilen ıslak imzalı belgenin Askeri Savcılığa gönderilmesi hukuki açıdan zorunluluk mudur?
Aslında zorunlu. Askeri Ceza Kanunu (ACK), askerlerin askeri mahalde işledikleri her türlü suça askeri yargının bakmasını öngörüyor. Bu nedenle askeri savcılık, söz konusu subayın Genelkurmay Karargâhı’nda işlediği iddia edilen suç hakkında bir soruşturma başlattı ve bu kapsamda o belgenin orijinalini istiyor. Bu arada kendisi delilleri inceleyebilir.

Ancak son “gece yarısı kanunu” ile CMK’da yapılan değişiklikle darbe suçları gibi bazı suçları askerler de işlese davaya sivil yargı bakıyor. Bu hüküm hem Anayasa’ya açıkça aykırı hem de ACK’da askeri yargının görevine ilişkin genel hüküm değiştirilmedi ve halen de yürürlükte. Hukuk sistemimize göre bir konuda iki ayrı yargı kolu da kendisinin görevli olduğuna karar verirse bu bir “olumlu görev uyuşmazlığı”dır ve bu uyuşmazlığı Uyuşmazlık Mahkemesi çözer. Ancak durum bu aşamada olmadığı için belgeyi göndermek zorunda. Uygulamada sivil yargı, sadece bir belgeyi değil tüm dosyanın orjinalini dahi gönderebiliyor.

2-Gönderilmeye karar verilmesi durumunda belgenin güvenliğinin sağlanması için hangi yöntemler kullanılır?
Evet. Gerekirse bu tür yollar kullanılabilir. Ayrıca savcılık orijinal belgenin değiştirilebileceği kuşkusu taşıyorsa, belgeyi kendisi mühürler ve mühürlü şekilde gönderebilir. Kendisi belgenin suretini de çıkarıp saklayabilir.

3-İstenirse askeri makamların incelemesi boyunca, gönderen savcılıktan bir kişinin inceleme boyunca refakat etmesi sağlanabilir mi?
Hayır. Şimdiye kadar hiç uygulanmadığı gibi, diğer yargı koluna güvensizlik anlamına geleceğinden kabul edilemez.

4-Adli Tıp’ın verdiği “orijinaldir” raporu hukuki bir belge niteliğinde midir?
Evet. Ama bu belge mahkeme için mutlaka bağlayıcı bir delil değil. Mahkeme diğer deliller gibi değerlendirebilir.

5-Adli Tıp’a itiraz yolu var mı? Yeniden inceleme hangi koşulda talep edilebilir?
Evet. Hem savcı rapordan tatmin olmazsa bu rapora daha üst bir kurulda (ihtisas kurulu ve sonrasında Genel Kurul) itiraz edebilir. Şüpheli kimse de savcılığa bu rapora itiraz etmesi için talepte bulunabilir. Ama savcı bu taleple bağlı değil.

6-Adli Tıp’tan yeniden inceleme talep edilirse nasıl bir süreç işler?
Adli Tıp, İhtisas Daireleri, İhtisas Kurulları ve Genel Kurul’dan oluşuyor. Belge ve imza konularına Fizik İhtisas Daireleri bakıyor. Bunların raporuna karşı ihtisas kuruluna değil doğrudan Genel Kurul’a itiraz edilebiliyor. İhtisas kurulları sadece tıp ile ilişkin konularda itiraz mercii konumunda. Bu tıp ile ilgili konu olmadığından itiraz genel kurula gidiyor. Ancak genel kurulda çoğunluk tıpçılarda. Yani imzaya ilişkin bir konuda fizik ihtisas dairesi raporuna yapılan itirazı diğer grafoloji uzmanlarından oluşan bir heyet incelemiyor. Çoğunluğu tıpçılardan oluşan genel kurul inceliyor. Bu durum uzmanlık açısından sorunlu gibi görünüyor. Ayrıca Adli Tıp’ta yapılan incelemede askeri savcılıktan birinin bulunması söz konusu olmaz. Bunun hukuki anlamda anlamı ve dayanağı yok.

7-Bu süreçte belge korunamaz, kaybolur ya da tahrip olursa ne olur?
Belgeyi koruyamayan veya tahrip eden askeri yargı görevlileri suç işlemiş olur. Görevi kötüye kullanma suçu. Böyle bir riske hiçbir askeri yargıç veya savcı giremez. Kendisi şahsen sorumlu olur.

8-Belge askeri savcılık tarafından incelenir ve orijinal olmadığı raporu çıkarsa, Adli Tıp’ın belge orijinaldir raporuyla oluşacak ihtilaf nasıl çözülür?
Askeri yargı kendi soruşturmasını bizzat yapar. Kendisi uzmanı olmadığı için uzman bir kriminal laboratuvara gönderir. Çıkan rapor üzerine askeri yargının kanaati belgenin orijinal olmadığı yönünde olursa bu durum sivil yargının soruşturmasını etkilemez. Sonuçta hangi yargı kolunun görevli olduğuna ilişkin ihtilaf Uyuşmazlık Mahkemesi’nde çözümlenir. Bu arada AYM’den gelebilecek bir iptal kararı süreci tamamen askeri yargı lehine de çevirebilir.

9-Hukuk tarihinde benzer örnek olaylar yaşandı mı?
Bilindiği kadarıyla hayır. Ancak Ergenekon tutuklusu subayın sakladığı mermiler konusunda sivil yargı bu mermileri askeri yargıya gönderdi ve askeri yargı aralarından askeri birliklere kayıtlı olanlar olduğunu tespit ederek sivil yargıya bilgi verdi. Yani iki yargı kolu bu konuda teamüllere uygun bir işbirliği yaptı.

10-Bir yargı kolunun diğerine güvensizlik beslemesi yargı sistemini nasıl etkiler?
Aslında yargı sistemimizdeki asıl sakatlık, çok fazla sayıda ayrı ve bağımsız yargı kolu bulunması. Bunlar arasında ister istemez görev çatışmaları çıkabiliyor. Çözüm bir yargı reformu ile bu bölünmüşlüğe son vermek ve daha makul bir sistem kurmak .

Açılıma Osmanlı uyarısı!


Prof. Dr. Halil İnalcık: Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı gibi azınlıklar üzerinde şemsiye olamaz.


İnalcık, “Osmanlı azınlıkların üzerindeydi. Aynı şeyi biz yapalım olamaz. Türkiye Cumhuriyeti milli bir devlet” dedi.

Ünlü tarihçi, Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Halil İnalcık, Kürt açılımını Milliyet’e değerlendirdi:
“Osmanlı İmparatorluğu kendi etnik azınlıklarını aynı seviyede tutardı, bir mozaik gibi, onların üzerinde bir hâkimiyet şemsiyesiydi. Fakat yeni devletimiz Türk devleti olarak doğdu. Belli bir etnik grubun devleti olarak kuruldu. Tamamen bir antitez olarak geldi. Milli devlet, milli birliği kurmak için milli tarih üzerine yoğunlaştı. Şimdi soru şu: Sayıları milyonları bulan azınlıklar var. Bunlar kendi milli bilincini oluşturdu. ‘Türk milletinin bir parçası değiliz’ hissiyatları doğdu. Onlara kimlik verdi. Türkiye Cumhuriyeti, bu realite karşısındadır bugün. Bugün bir bunalım içindeyiz. Cumhuriyet, Atatürk zamanında Türk devleti ve Türkiye olarak kuruldu.”

Bunalım var

İnalcık, asgari bir işbirliğinin gerektiğini, muhalefetin halkın oylarını kazanmak için yaptığı katı muhalefeti doğru bulmadığını söyledi.

İnalcık, “İşbirliği yapmak lazım, hakaretle olmaz. Türkiye’nin çok tehlikeli bir geçitten geçtiğini anlaması lazım devlet adamlarının. Avrupa, Amerika gözlerini dört açmış bekliyor. Biz farkında değiliz. Büyük bir bunalım içindeyiz. Devlet sistemimiz bugün temelinden sarsılıyor. Nereye gideceğimiz belli değil.”

Osmanlı gibi olmaz

İnalcık, “Tarihe bakıp, bu bunalımın nereye varacağını söyleyebilir misiniz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Ben tarihçiyim, kâhin değilim. Türkiye Cumhuriyeti temelinden sarsılıyor. Üçüncü nesil büyük problemlerle karşı karşıya ama bu tabii bir gelişmedir. Bunu nasıl halledeceğiz bilmiyoruz. Biz Osmanlı değiliz. Osmanlı azınlıkların üzerindeydi. Aynı şeyi biz yapalım olamaz. Milli bir devletiz. O bir imparatorluktu. Sultanın hâkimiyetini kim tanırsa, tebası oluyordu. Bu bunalım çok kötü neticeler verebilir.”

ŞÜKRAN PAKKAN/Milliyet

Kadınlar ten uyumu arıyor


Cinsellik araştırması merak edilen cevapları buldu...

Aile Sağlığı Araştırma Derneği'nin cinsellik araştırması, cinsel tercihler ve beklentiler ile ilgili merak edilen soruların cevaplarını fazlasıyla açıklıyor! Taraflar birbirinden ne bekliyor? Ne arıyor? Aşktan ve ilişkiden ne anlıyor?

İnternet üzerinden yürütülen cinsellik anketine katılan 3 bin 100 kişiden büyük bölümü 20-40 yaş arasında, yüzde 61’i kadın, yüzde 39’u erkek, ağırlıklı olarak (yüzde 68) üniversite ve yüksek lisans mezunu.

e-kolay'ın haberine göre işte bu cevaplarla şekillenen çarpıcı gerçekler...

Kadın ten uyumu, erkek güzellik arıyor

- Erkeklerin yüzde 82’si, uzun süreli ilişki kurmak istediği kişide dış görünüşe önem veriyor. Bu oran, kadında yüzde 40.

- Katılımcıların yaklaşık yüzde 60’ı, aşkı, sadakati, güvenilirliği, birlikte olacakları kişinin mutlu, huzurlu ve problemsiz olmasını önemsiyor. Bu özellikler, iki cins için de neredeyse eşit derecede önemli.

- Fakat kadın için en önemli konu ten uyumu. Kadınların neredeyse yüzde 70’i ten uyumu arıyor. Bu oran, erkekte yüzde 30!

Kadın daha tatminsiz

- "Karşı cinsle ilişkilerinizi düşündüğünüzde, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" sorusunun cevaplarına baktığımızda, kadınlar açısından olumsuz bir tablo çıkıyor karşımıza.

- Erkeklerin yaklaşık yüzde 60’ı, kadınlarla ilişkilerinde kendisini mutlu ve tatmin olmuş hissediyor. Bu oran kadında yüzde 40.

- Erkeklerin yüzde 50’si, bu konuda meraklı, istekli, heyecanlı, atak ve başarılı hissederken; bu hisleri paylaşan kadınların oranı erkeklerin yarısı kadar (yüzde 25)

- Erkeklerin yüzde 40’ı, kadınlarınsa yüzde 30’u, kendisini karşı cinse göre daha güçlü ve üstün hissediyor.

Bekâret arayan erkekler, doymuş erkek isteyen kadınlar

- Katılımcılarımızın eğitim düzeyi, toplumun geneline göre oldukça yüksek. Buna rağmen bekâret, erkeğin kadında aradığı bir özellik.

- Erkeklerin yüzde 32'si, uzun süreli ilişki kuracağı kişinin bakire olmasını istiyor.

- Buna karşın, kadınların yüzde 30’u cinsel açıdan çok deneyimli ve doymuş olan, arayış içinde olmayan erkeği tercih ediyor.

- Ayrıca erkeklerin yüzde 32’si, kadının uyumlu, yumuşak başlı ve yönetilebilir biri olmasını önemsiyor.

15 Kasım 2009 Pazar

Eller ve Kişilik Özellikleri


Ellerin Duruşu

Karşınızdaki insanın elleri açık duruyorsa yani avuçları gözüküyorsa, onun olduğu gibi görünmekten hoşlanan, pek birşey gizlemeyen, sır saklamasını da bilmeyen biri olduğunu söyleyebiliriz. Bu insan ayrıca cömert sayılabilir. Hele avucu gözüken ellerin parmakları da açıksa yani parmaklar arasında açıklık varsa bu insan son derece cömert olacaktır.

Kapalı Eller
Otururken avuçları gözükmeyen, yani yumruk yapılmış ellerin sahibinin her şeyi gizlemeye meraklı, duygu ve düşüncelerini kendisine saklayan, gizlilik içinde hareket etmeyi seven, paraya da büyük önem veren birisi olduğunu söyleyebiliriz. Bu insandan para almak hemen hemen olanaksızdır.

Yarı Açık Eller
Yarı açık veya yarı kapalı eller daima en iyi sayılanlardır. Bu elde parmaklar hafifçe içeriye doğru bükülmüştür, fakat parmaklar avucu kapatmamaktadır. Yani avuçlar gözükmemektedir. Bu elin sahibi gerektiğinde sır saklayabilen, akılcı duygularla kafa arasında denge kurabilen, parayı da uygun şekilde harcayabilen biri olabilir. Kendisi ne cimridir ne de yeterince cömerttir.

Cansız Eller
Bazen ellerin adeta sarktıklaını görürsünüz. Ellerin sahibi onları unutmuş gibi davranmaktadır. Bu tip elleri gördüğünüzde sahibinin dalgın, iyi düşünmeyen, kendi başına karar veremeyen, iradeden yoksun biri olduğunu söyleyebilirsiniz.

Canlı Eller
Eller sakin duruyor fakat her an harekete geçecek gibi görünüyorsa; yani parmaklarda, avuçta bir gerginlik varsa iyi sayılır. Bu ellerin sahibi akılcı, kararlı, yaşamı seven, zekasından kolaylıkla yararlanabilen biri olabilir. Fakat ortada hiç neden yokken sıkılmışsa, yani yumruk halini almışsa karşısında son derece kararlı, bildiğinden şaşmayacak biri var demektir.

Ellerin Yeri
İncelemekte olduğunuz kişi ellerini nereye koyacağını bilememektedir. Bu elin sahibi çekingen, içine kapanık, toplum ilişkilerinde pek başarılı olamayan, çabuk tepki gösteren, kendine pek de güvenmeyen biri olabilir.

Bazı insanlar yürürken ellerini önde kavuştururlar. Bu tipler duygulara kapılmayı istemeyen, sakin, kendinden emin kimseler olabilirler.

Yürürken ellerini arkaya kenetleyenler, kendine güvenen, daima haklı olduğuna inanan ve bazen de üstün olduklarını sanan kimselerdir.

Yine bazı tipler bir kolu dirsekten kıvırıp vücuda dayarlarken diğerini de yanda sallarlar. Bu insanların kendilerine güvendiklerini ve başkalarını da yönetmeye hevesli olduklarını bilmelisiniz.

Yürürken elleri açık ve kolları hızla sallanan kimseler genellikle iyi niyetlidirler. Onlar hareket halinde olmayı isterler.


Ellerin Boyu Ve Büyük Eller

Büyük eller, küçük ellere kıyasla daha fazla kısmetle dolmaktadır. Büyük elli bir insan sakin hatta durgun da olabilir. Kolay kolay öfkelenmez, uyum içinde yaşamayı ister. Daima yumruk gibi sıkılmış bir elin sahibi son derece hırslı, geçimsiz ve çıkarcı biri bile olabilir.

Küçük Eller
Küçük eller en tehlikeli olanıdır. Çünkü küçük el insanın hırslı olmasına, akla hayale sığmayacak kadar şey istemesine neden olabilir. Böyle biri daima başta gelmeyi, başkalarını yönetmeyi isteyecektir. Yanlız küçük elin sahibinin iyi planlar yapabileceğini söylemeliyiz. Bu tip insanlar çok sabırsızdır, herşeyin anında yapılmasını ister.

Orta Boy Eller
Orta boy eller iyi sayılanlardır. Bunun nedeni de böyle ellerin sahiplerinin dengeli, çalışkan gerektiğinde sabredebilen, atılım yapan, büyük planlar kadar ayrıntılara da önem veren kimseler olmalıdır.

Ellerin Rengi
Ellerin rengi bütün vücutla aynı olsa bile avuçlar çok farklıdır. Bunun nedeni de cildin inceliği, vücuttaki kan ve kalbin güçlü çalışmasıdır. Kısaca, insan ne kadar sağlıklı ve canlıysa avucun rengi de o kadar pembe olacaktır.

Pembe veya Kırmızı Avuçlar
İncelediğiniz insanın avucu pembe ise canlı, enerjik, dirençli, hareketli biri olduğunu söyleyebilirsiniz. Avuç pembeden koyuysa, kırmızımsı bir tondaysa sandığınız özellikler daha da güçlenecektir. Bu elin sahibi atılgan, gözü pek, kendine güvenen, dışa dönük, neşeli derin duygulara sahip biri olacaktır. Avuçları aşırı kırmızıysa o zaman akla güçlü arzular da gelebilir.

Soluk Renkli Avuçlar
Avuçların renkleri pembeden çok beyaza çalıyorsa insan sakin, fazla hareket etmekten hoşlanmayan, kendisine pek da güvenmeyen ve zaman zaman karamsarlaşan biri olacaktır.

Sarımsı ve Koyu Renkli Avuçlar
Avuçların sarımsı veya aşırı koyu renkli olması sağlığın pek de düzgün olmadığını açıklayabilir. Yine bu insan çabuk sinirlenen, çabuk karar veremeyen, huzursuz, huysuz, karamsar biri de olabilir.

Koyu renk avuçlarda renk pembemsi veya kırmızı değildir. Daha çok esmerimsi bir tondadır. Bu avuçlarının sahibinin epeyce insafsız olduğunu da söyleyebiliriz.

Cildin Türü
Ele dokunduğunuzda cilt kadife gibi yumuşaksa, akla nezaket, zarafet, güzelliklere düşkünlük gelecektir. Kadınlarda bu cins cilt iyi sayılır. Böyle bir elin sahibi düş gücü olan, yaratmasını da bilen birine aittir. Buna karşın sert derili bir el insanın ciddi, çalışkan, canlı, atılgan, hırslı olmasına yol açabilir. Derisi sert olan elin sahibinde hayal gücü yoktur, yaratıcılığı da aklına getirmez. Bunun ikisinin arasında bir el daha bulunmaktadır. Bu elin derisi ne yumuşak ne de serttir. Elin sahibi ne aşırı duygulu ne de aşırı hırslıdır. Gerektiğinde fazla çalışabilir ama buna karşılık uyumlu bir yaşam sürebilir ve güzelliklerden de zevk alabilir.



Ellerin Biçimleri

Ellerin biçimleri de kişilik konusunda pek çok şey söyleyebilir. Önce parmakların avuca olan oranı üstünde durmak gerekir. Bu ikisi eşitse yani dıştan bakıldığında orta parmakla bunun dibinde bileğe kadar olan kısım eşitse iyi sayılır. Bir elde avuç maddeyi, yani somut şeyleri; parmaklarda soyut olan değerleri simgeler.

İlkel El
Bu elde parmakalar küt ve kalın, avuç kısmı da enli ve çok etlidir. Bu elin sahibi iç güdüleriyle hareket eden , duygusuz, doğru düzgün düşünemeyen biridir. Kenidisini kontrol etmesi hemen hemen olanaksızdır, ani tepki gösterme huyu vardır. Bu elde, sahibi de ilkel sayılır.

Kare Biçimindeki El
Bu elde avuç geniş ve etlidir. Parmaklar avuca oranla daha kısa olabilir ele baktığınızda kare veya dikdörtgeni andırdığını görürsünüz. Dikdörtgen eller kareye göre daha iyi sayılırlar. Bu elin sahibi çalışkan, geleceğini düşünen, paraya önem veren, her konuda mantığa baş vuran bir kişiliğe sahiptir. Onun iç dünyasının pek geniş olduğu söylenemez. Fakat el kare değil dikdörtgen olursa durum değişir.

Dikdörtgen El
Ele baktığınızda dikdörtgeni andırıyorsa, parmaklarla avuç biribirine eşit gibi gözüküyorsa iyi sayılır. Çünkü bu durumda bu elin sahibi hem çalışkan, hem akılcı, öğrenmeye değer veren biri olacaktır. Avuçtaki çizgiler de uygunsa kendisi bilimde çok başarılı olacaktır.

Dört Köşe Avuç ve Ucu Sivrimsi Parmaklar
Ucu sivrimsi parmaklar güzel sanatlar, güzellikler, yaratıcılık ve ideallerle ilgilidir. Oysa kare avuç mantığı, akıl, maddeyi ve hırsı temsil eder. Bu ikisinin bir araya gelmesiyle bazı çelişkilerin ortaya çıkabileceğini anlayabilirsiniz. Bu elin sahibi yaratma gücüne sahiptir ve bu konuda hırslı olacaktır.

Dört Köşe Avuç ve Boğumlu Parmaklar
Avucun kare olmasına karşılık parmaklar eşit boyda veya daha uzun olabilir. Bu parmaklarda eklemler epey belirgindir. Bu el iyi sayılır. Kendisi çalışkan, kafasından iyi yararlanabilen, gayretli, sonuçlara gidebilecek bir insandır. Parayı da aslında rahat yaşayabilmek için istemektedir.

Dört Köşe Avuç ve Uca Doğru Genişleyen Parmaklar
Bazen avuç dört köşedir ve parmaklar dipte biraz kalındır. Boğumlar dümdüzdür ve uçta parmaklar biraz genişler. Böyle bir elin sahibi çok zekidir. Durumları anında anlamakta, olayların derinliklerine hemen inmektedir. Ayrıca yaratıcılıkta vardır.

Dört Köşe Avuç ve Uzun Parmaklar
Bazen avuç dört köşedir ve parmaklar bundan daha uzundur. Zarif ve ince durmaktadır. Bu parmaklar iç alemle derin düşüncelerle ilgilidir. Üstelik çok uzun parmakların sahibi düşleri gerçekleştirecek, irade ve güce de sahip değildir.

Kare Avuç ve Değişik Biçimdeki Parmaklar
Bazen kare avuçla birlikte değişik biçimde parmaklara da rastlanır. El falında her parmak bir yıldıza aittir ve yine her parmağın yönetiminde olan şeyler vardır. Örneğin küçük parmak zeka ve hareket yıldızı Merkür’e aittir. Buradaki boğumlar insanın edebiyat gibi bir alanda başarılı olmasına yardım edebilir.

Avuç Yuvarlakçaysa
Böyle yuvarlak veya ovalimsi avuç epey etlidir. Bu elin sahibi sevgiye, güzelliklere, renklere, doğaya çok önem verir. Elin sahibi, aşırı sezgili ve çok yeteneklidir. Avuçta belirli bir işaret varsa kendisi iyi bir medyum olabilir.

Dar Avuç ve İnce Parmaklar
Bazen avuç dar olur ve parmaklar da ince uzundur. Bu elin sahibi bir hayli yeteneklidir. Kendisi çok zakidir, çabucak sıkılıp bıkma görülür. Ama avuçtaki çizgiler ve işaretler olumluysa bu elin sahibi müzik ve resim alanında başarıya erişebilir.

Dar Avuç ve Uca Doğru Genişleyen Parmaklar
Bazen avuç dardır ve daha çok bir üçgene benzer. Parmaklar da uca doğru genişlemektedir. Parmaklar açıldığında el yelpazemsi bir hal alır. Bu elin sahibinin başkalarından çok farklı olduğunu söyleyebiliriz. Onun kendine özgü fikirleri vardır. Özgürlüğüne, bağımsızlığına büyük önem verir. Girdiği çevrede hemen dikkati çekip, ilgi uyandırır. Bu el değişiklikler yıldızı Uranüs ve dolayısıyla Kova burcunun etkisindedir. Bazen avuç bileğe birleştiği kısımda geniş ve parmaklarla birleştiği kısımda dardır. Bu hiçde iyi sayılmaz.


Parmaklar

Parmaklarda elin biçimi, avuçtaki kabarıklıklar, çizgiler kadar önem taşır. Parmak uçlarının fazla etkin olması insanın birden sinirlenmesine, sert tepki göstermesine yol açabilir. Buna karşılık parmak uçları etsiz yani kuru olan kimseler duygularını belli etmekten kaçınırlar. Böyle bir insan daima kendisini düşünür, çıkarlarını saptamaya çalışır.

Tırnaklar
Tırnakların biçimi ve rengi de insan hakkında bazı ip uçları verebilir. Oval tırnakların sahibi duygulara önem veren, güzelliklerden zevk alan ve akılcı olabilen biridir. Kare tırnakların sahibi akılcı, gayretli, cesur, atılgan biri olabilir. Tırnaklar uzunca dikdörtgen de olabilir, böyle tırnakların sahibi hırslı, çıkarlarına düşkün, duygularını daima kontrol eden, bencil biri sayılabilir.

Tırnaklar enli fakat kısaysa, parmaklara bakıldığında bunlar enlemesine dikdörtgen gibi gözüküyorsa fena sayılmazlar. Böyle tırnakların sahibi akılcı, adil, iyiyle kötüyü hemen ayırabilen zeki biridir. Parmaklardaki tırnaklar yelpazemsi biçimdeyse, yani dipte dar ve uca doğru genişleyerek ters üçgenimsi gözüküyorlarsa bunların sahibi aşırı duygulu, hemen herşeyden etkilenen, içine kapalı biri olabilir. Tırnakların renklerine de dikkat etmek gerekir. Pembemsi tırnaklar insanın dışa dönük, iyi niyetli, duygulu olduğunu açıklar. Kırmızımsı gibi görünen tırnaklar yoğun ve yakıcı duygulara işaret eder. Tırnaklar beyazımsı gibi duruyorsa hırslı, çıkarcı, başkalarını hiç düşünmeyen biri olabilir. Mavimsi veya grimsi gibi gözüken tırnaklara çok dikkat etmek gerekir. Önemli olan tırnağın genişliği ve uzunluğudur.

Parmakların Adları
Baş parmak doğrudan doğruya Venüs’ün etkisindedir. İşaret parmağı Jüpiter parmağıdır. Orta parmak Satürn parmağı olarak bilinmektedir. Yüzük parmağı Güneşin etkisindedir. Küçük parmak da Merkür’le olan ilişkisinden dolayı bu gezegenin adını almıştır. Her parmağın ayrı burç ve yıldız yönetiminde olduğu kanısına da varılmıştır.

Parmak Boyları
Parmak boyları konusunda fikir edinebilmek için önce elinizin üstüne bakmalısınız. Orta parmağı ucundan dibine kadar ölçmelisiniz. Orta parmak avuçtan uzunsa karşınızdaki insanın kafasını iyi kullandığını, düşünebildiğini anlarsınız. Buna karşılık avuç boyu orta parmaktan uzunsa düşünce ikinci planda kalacaktır. Bu elin sahibi sadece maddeyle ve çıkarıyla ilgilenecektir. Parmaklarla elin alt kısmını, avucu dıştan ölçmek gerekir. Çünkü avuçta bu oranlar değişebilir.

Baş Parmak
Elde en önemlisi baş parmaktır kuşkusuz. Bu parmağın duruşu da önemlidir. Parmağı avuca dik gelecek şekilde tuttuğumuzda bu geriye doğru duruyorsa zekanın bir hayli kalpak olduğu anlaşılır. Parmak ne kadar dışa kıvrıksa insan o kadar sinsi olabilir. Baş parmağın açıldığında işaret parmağıyla dik açı yapması iyi sayılır.

Diğer Parmaklar
Parmaklar hafifçe bükük duruyorsa karşınızda çekingen biri var demektir. Parmaklar düz durduğunda uçlar dışa kıvrık gibiyse, bu tam anlamıyla dışa dönüklüğe delalet eder. Bu elin sahibi kendine güvenmektedir ve hiçbir şeyi saklamaya da gerek duymamaktadır. Parmaklar ittiğinizde dışa dönmeyi istemiyorsa bu, insanın bencil olduğunu ve herşeyi kendisi için istediğini açıklayabilir. Fakat parmaklar iyice dışa dönüyorlarsa durum tam aksi olacaktır. Böyle bir elin sahibinin zengin olması da güçtür.

Parmak Aralarındaki Açıklıklar
Parmaklarınızı birleştirip düz tutun. Bunlar tam anlamıyla bitişiyorsa sıkı ağızlı, sır tutan, düşüncelerini saklayan biri olduğunuz söylenebilir. Eğer birleşen parmakların bazı yerlerinde boşluk kalıyorsa neşeli, konuşkan ve bu arada sır saklayan biride olabilirsiniz. Parmaklarıızın uçları fazla etliyse düşlere dalan, duygulu,duygusal biri olduğunuzu söyleyebiliriz. Parmak uçları ne fazla yumuşak ne de fazla sertse, insan duygularla kafa arasındaki dengeyi koruyabilen biri de olabilir.

Parmak Boğumları
Parmakların boğumu yoksa insan duygularına kapılan, daima aklına eseni yapan, yaşamdan zevk almak için türlü şeyleri deneyen biri olabilir. Buna karşılık boğumlar belirginse insan düşünmeden karar verecektir. Yani bu ellerde herşeyden önce düşünce önemlidir. Parmaklar hafif boğumluysa, insan yine duygularla kafa arasında bir denge kurabilecektir.

Parmakların Uzunlukları
Fazla uzun ve sert baş parmak aşırı irade anlamına gelir. İşaret parmağının fazla uzun olması gurur, kibir, kendini beğenme, başkalarını yönetme arzusuna yol açar. Orta parmağın fazla uzun olması maddeye düşkünlük, para sevme ve cimriliğe neden olabilir. Dördüncü parmağın fazla uzun olması insanın kendisini fazla beğenmesine, dikkat çekmesine yol açar. Yalnız küçük parmağı hemen hemen orta parmak kadar uzunsa, bu saydıklarımızdan başka insanda kumara düşkünlük de görülebilir. Küçük parmak biraz uzunsa konuşma çok etkileyici olur. Fakat küçük parmak iyice uzunsa bu , sinsilik hileye düşkünlük olarak anılır. Küçük parmak, dördüncü parmakla aynı boydaysa akla gelecek olan şey yan kesiciliktir. Her parmak bir yıldızın etkisindedir ve özelliklerini gösterir.