30 Kasım 2021 Salı

Hastalar nasıl namaz kılar?

 

Namazı normal şekli ile ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimse namazını oturarak kılar. Kişi kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak kılar. Ayakta durabilen ve yere oturabildiği halde secde edemeyen kimse namaza ayakta başlar, rükudan sonra yere oturarak secdeleri ima ile yapar. Ayakta durabildiği halde oturduktan sonra ayağa kalkamayan kişi namaza ayakta başlar, secdeden sonra namazını oturarak tamamlar. Ayakta durmaya ve rüku yapmaya gücü yettiği halde yere oturamayan kimse namaza ayakta başlar, rükudan sonra secdeyi tabure ve benzeri bir şey üzerine oturarak ima ile eda eder. Ayakta durmaya gücü yetmeyen, yere de oturamayan kimse namazı sandalye veya benzeri bir şey üzerine oturarak rüku ve secdeleri ima ile yerine getirir. Buna da güç yetiremeyenler yatarak, ima ile namaz kılar. İma ile de olsa namaz kılmaya gücü yetmeyen kimseye bir şey gerekmez. İma ile namaz kılan kimse rükuda başını biraz eğer, secdede rükudan biraz daha fazla eğer.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
01 ARALIK 2021

 

Bugün 1 Aralık 2021;

Çanakkale Savaşı Kahramanlarından (Koca Seyid) Seyid Onbaşı'nın vefatı (1939)

Yeni Türk Harflerinin Kullanımı Yürürlüğe Girdi. (1928)

Türk Askerlerinin Kore'de Kunuri Zaferi (1950)

Mustafa Sungur'un vefatı (2012)

Büyük başarıların sahipleri, küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını gösteren kişilerdir. (Schiller)

Bir Hadis: Rızkının çoğaltılmasını ve ömrünün uzatılmasını isteyen kimse, akrabalarını ziyaret etsin. (Müslim, Birr, 20)

29 Kasım 2021 Pazartesi

Allah Resülü'nün misafiri

 

Bir gün Allah Resûlü’ne (s.a.s.) gelen bir adam ihtiyacı olduğunu söyleyerek ondan yardım istedi. Sevgili Peygamberimiz hanımlarından birine haber gönderdi. Fakat hanımı, “Seni hak dinle gönderen Allah’a yemin olsun ki, evimde sudan başka bir şey yok.” diye cevap verdi. Bunun üzerine sahabeye, “Bu şahsı bu gece (evinde) kim misafir ederse Allah ona rahmet etsin.” dedi. Ebû Talha (r.a.) bu şahsı evine götürdü.

Evde yalnızca çocuklara yetecek kadar yiyecek olduğunu öğrenen sahâbî, Allah Resûlü’nün konuğunu ağırlama gayretiyle hanımına, çocukları uyutup yiyecekleri misafire getirmesini tembihledi. Hanımı da çocukları uyutarak evdeki yemeği misafir için hazırlayıp sofraya koydu. Çift, o geceyi çocuklarıyla birlikte aç geçirdiler.

Ertesi gün Peygamberimiz (s.a.s.) Ebû Talha’ya “Bu gece sizin misafirinize karşı davranışınızdan Allah Tealâ çok hoşnut oldu.” diyerek haklarında şu âyetlerin indirildiğini bildirdi: “Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları (mümin kardeşlerini) kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr, 59/9)

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
30 KASIM 2021

Tüketim Ahlakı

 

Kapitalizmin Hz. Adem’den (a.s.) beri var olan gelenekten en büyük sapma olduğu söylenir. (Ahmet Tabakoğlu, İslam ve Ekonomik Hayat, DİB Yayınları, s.18) Bu sapmanın en fazla tüketim alanında meydana geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Kapitalizmin üzerinden bir silindir gibi geçtiği ve bireyle birlikte onun isteklerini de putlaştırdığı son birkaç yüzyılda, insanlığın ve bilhassa Müslümanların kendilerini ciddi bir şekilde sorguya çekme zamanı geldi ve hatta geçmektedir.

Günümüzde aşırı tüketim sonucu yapılan israf ciddi boyutlara varmış ve tabiata çok fazla zarar veren bir duruma gelmiştir. İnsanlık bilhassa kapitalizmin teşvik ettiği sınırsız tüketim duygusuyla geleceği düşünmeden, sonraki nesillerin de hakkını tüketmektedir. Bu zararı önleyebilecek yegane şey ise İslam dininin ortaya koyduğu genel ilkelerdir.

İslam dini insanların ihtiyaçlarını gidermesine meşru ölçülerde izin vermiştir. Bu alanda helal dairesini geniş tutmuş, haramlar ise sınırlı kalmıştır. Bu sınırlamaların bir kısmı tüketilen şeylerin bizzat kendileriyle ilgiliyken önemli bir kısmı ürünlerin tüketiminde konulan ölçülerle ilgilidir. Bunların başında da israf gelmektedir.

İsraf genel olarak inanç, söz ve davranışta dinin, akıl veya örfün uygun gördüğü ölçülerin dışına çıkmayı, özellikle mal veya imkânları meşru olmayan amaçlar için saçıp savurmayı ifade eder. Konuyla ilgili ayet-i kerimede şöyle buyurulmuştur: “Ey Âdemoğulları! Her mescid(e gidişiniz)de güzel elbiselerinizi giyin, yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü O (Allah) israf edenleri sevmez.” (A’râf, 7/31) Resûlullah (s.a.v.) da şöyle buyurmuştur: “Kibre düşmeden ve israfa kaçmadan yiyin, sadaka verin/harcayın ve giyinin!” (Nesâî, Zekât, 66)

İslam alimleri hayata dair ihtiyaçları genel olarak üç kısımda ele almışlardır. Bunlardan ilki can, nesil, akıl, mal ve dinin korunması yolunda duyulan zarurî ihtiyaçlar olup (zarûriyyât), hayatın olmazsa olmazlarıdır. İkincisi, karşılanmadığında sıkıntıya düştüğümüz genel gereksinimlerdir (hâciyyât). Üçüncüsü ise, etik ve estetik açıdan hayatı kolaylaştıran ve güzelleştiren ihtiyaçlardır (tahsîniyyât). Âlimlerimiz, bu üç ihtiyaç grubunun dışında kalan ve nefsanî istekleri tatmine yönelik harcamaların israf olduğunu belirtmişlerdir. Kaldı ki, ihtiyaç sıralamasına riayet etmeden harcamada bulunmak israf sayıldığı gibi, bu ihtiyaçların bir kısmının da kimi zaman israfa varacak boyutlarda karşılanması söz konusu olabilir. Zira farklı sosyokültürel ve ekonomik şartların icabı olarak temel ihtiyaçların farklı değerlendirildiği bir gerçektir. (Hadislerle İslâm, c. 3, s. 519)

Temel ihtiyaçların dışındaki lüks harcamalar, bireyi ihtiraslarına mahkûm ettiği gibi yaşadığı toplumu da huzursuz etmektedir. Yiyecek, giyecek ya da yakacak gibi en temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insanların olduğu bir toplumda şımarıkça yapılan harcamalar elbette insanlarda kin ve nefrete yol açabilir. Ve elbette İslâm dini böyle bir durumu reddetmiş ve topluma ilgisiz bir şekilde kendi refahını düşünenleri en ağır biçimde eleştirmiştir: “...Zulmedenler ise kendilerine verilen refahın peşine düştüler...” (Hûd, 11/116) (Hadislerle İslâm, c. 3, s. 521-522)

Asr-ı saadet döneminde geçen şu hadise israf konusuna nasıl bakmamız gerektiğine dair önemli işaretler vermektedir: Bir gün Sa’d b. Ebû Vakkâs (r.a.) abdest alırken Resûlullah (s.a.v.) onun yanına uğramıştı. “Bu ne israf?” buyurdu. Sa’d, “Abdestte de mi israf olur?” diye sorunca, Resûlullah (s.a.v.), “Evet, akan bir nehirde(n) bile (abdest alıyor) olsan (israf olur).” diye cevap verdiler. (İbn Mâce, Tahâret, 48) Hz. Peygamber’in bu tavrı acaba suyun kıtlığından mıydı? Yoksa o, bir bilinç inşa etmeyi, bir Müslüman hassasiyeti oluşturmayı mı amaçlıyordu? Elbette ikinci şıkta belirtildiği gibi bir bilinç inşa etmeyi istiyordu. Müslümanlar olarak, oluşturulmak istenen bu bilincin ve ahlak sisteminin neresinde olduğumuzu sorgulamalı ve kendimizi ciddi bir eleştiri süzgecinden geçirmeliyiz.

Kapitalizmin amacı her daim büyümektir. Bu hedefine ulaşabilmek için sınır tanımamakta, temel ihtiyaç olmayan şeyleri bile en temel ihtiyaçmış gibi sunmaktan çekinmemektedir. Bu noktada Müslümanların takınması gereken tavır her konuda olduğu gibi ihtiyaçların temininde de orta yolu benimsemektir. Örneğin şu ayet bize orta yolun ne olduğunu göstermektedir: “Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.” (İsrâ, 17/29)

Aklımıza düşen her şeyi anında yerine getirme gayretinde olduğumuz, nefsimizin arzularını yerine getirmekte bir anlık gecikmeye bile tahammül etmediğimiz, kendimize yetmezmiş gibi çocuklarımıza da bu duyguları yüklediğimiz şu haz ve hız çağında Hz. Peygamberin (s.a.v.) şu buyruğunu çokça hatırlamamız gerekir: “Canının çektiği her şeyi yemen israftır.” (İbn Mâce, Et’ıme, 51)

Seracettin YILDIZ

 

Bugün 30 Kasım 2021;

Oscar Wilde'nin ölümü (1900)

Türbe, tekke ve zaviyelerin kaldırılması (1925)

Gururlanıp insanlardan yüzünü çevirme; yeryüzünde kasılarak yürüme (kibir), Çünkü, Allah büyüklük taslayan ve övünenleri sevmez. (Lokman Suresi, 18)

Bir Ayet: De ki: Cinlerden olsun insanlardan olsun, insanların kalplerine vesvese sokan sinsi şeytanın şerrinden insanların rabbine, insanların mâlik ve hâkimine, insanların mâbuduna sığınırım! (Nâs, 114/1-6)

Bir Ayet: Arkadan çekiştiren, ayıp kusur arayan, servet toplmaış ve onu sayıp durmuş olan herkesin vay haline! (Hümeze, 104/1-2)

25 Kasım 2021 Perşembe

Vefakarlık

 

 Ebu Said radiyallahu anh anlatiyor: "Mescidi temizleyen bir siyahi kadin vardi. Bir gece oldu. (Hemen defnedildi). Sabah olunca vefati Resulullah'a haber verildi. "Bana niye zamaninda duyurmadiniz?" deyip kalkti. Ashabiyla (kabristana gitti), kadinin kabri uzerinde durup, halk arkasinda, tekbir getirip namaz kildi. Sonra oradan ayrildi."

Resulullah’ın (s.a.s.) duası


Yaratan ile bağ kurmanın, ona sesini duyurmanın en kolay yolu olan dua, Resûlullah’ın (s.a.s.) en çok yaptığı ibadetti. Çünkü dua, ibadetin özüydü, (Tirmizî, Deavât, 1) ta kendisiydi (Ebû Dâvûd, Vitr, 23). Allah Resûlü, her dua edişinde öncelikle Allah’ı anar ve O’na tazimde bulunurdu. Zikir, onun duasının bir parçasıydı. Ancak Resûlullah’ın dilinde zikir, yani Allah’ı anmak, sadece belirli kelimeleri tekrar etmekten ibaret değildi.

Zikir, verdiği bütün nimetler karşısında Allah’a hamd ve şükür içerisinde olmaktı bir yönüyle. Bu nedenle güzel zikirlerle örülmüş duaları, Sevgili Peygamberimizin hayatının tamamını kapsardı. Zira hayatın her anı Allah’ın bizler için sunduğu nimetlerle donatılmıştı. Onlar da bolca tekrar etsinler diye kendisinin ve önceki peygamberlerin söyledikleri en faziletli sözün kelime-i tevhid olduğunu ümmetine bildirirdi: “Zikrin en üstünü ‘lâ ilâhe illâllah’tır…” (Tirmizî, Deavât, 9) buyurur ve müminleri bu zikri söylemeye teşvik ederdi.

KAYNAK: DİYANET takvimi
26 kasım 2021

 

Bugün 26 Kasım 2021;

Türkiye Kore Savaşı'na katıldı (1950)

Çanakkale ve Gelibolu'nun kurtuluşu (1922)

Lakap ve unvanların kaldırılışı (1934)

Kim abdest alır ve abdestini güzel yaparsa hataları vücudundan tırnak diplerine varıncaya kadar çıkar dökülür. (Hadis-i Şerif)

Bir Ayet: Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür. (Zilzâl, 99/7-8)


Borç

 

Said Hikmet, cimriliğiyle tanınan zengin bir ahbabına bir gün şöyle der;
– Bu gün param var. Fakat yarın için senden biraz borç para istiyorum! Arkadaşı şaşırır:
– Bu ne tuhaf borç isteme!:
Said Hikmet meşhur gülüşüyle karşılık verir; 😀
– Eee, ne yapalım? Ne zaman istesem, ” Dün söyleseydin verirdim. Bu gün yok!” diyorsun. bende yarın için ihtiyatlı davranıyorum.;)


Borçlu olarak ölen kimsenin borcu nasıl ödenir?

 

Borçlar, Allah’a ve kullara karşı borçlar olmak üzere iki kısma ayrılır. Bir kimse, üzerinde oruç borcu olduğu hâlde vefat etmek üzere olup bu oruçlarını kaza etmekten aciz kalmış ise, bu Allah’a karşı bir borçtur. Oruç borcunun fidye verilerek ödenmesi için velisine vasiyet etmelidir (Merğînânî, el-Hidâye, II, 270). Zekât, keffâret gibi borçları için de vasiyet ederse varisleri bunu terekenin üçte birinden yerine getirmek zorundadırlar. (Zeylaî, Tebyîn, VI, 230)

Kullara ait olan borçlara gelince, Hz. Peygamber kişinin ödeyecek mal bırakmadan, borçlu olduğu hâlde Allah’ın karşısına çıkmasını günah olarak nitelemiş (Ebû Dâvûd, Büyû’, 9); ölünün borçlarının ödenmesini sağlamak için borcu varsa ödenmeden cenaze namazını kıldırmamıştır (Müslim, Ferâiz, 14). Zira dinimizde kul hakkı ihlalinin, hakkı ihlal edilen affetmedikçe, kimse tarafından affedilemeyeceği belirtilmiştir. Bu yüzden ölen kişinin borçları varsa, techiz ve tekfinden sonra kalan malının tamamından borçları ödenir. Kur’an’da borçların varislerin payına olan önceliği “Bu paylaştırma ölenin yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır” (Nisâ, 4/11) ayetiyle belirtilmiştir.

KAYNAK: DİYANET takvimi
25 kasım 2021

 

Bugün 25 Kasım 2021;

Kurtuluş Savaşı Kahramanı Sütçü İmam'ın vefatı (1871-1922)

Edirne'nin kurtuluşu (1922)

Şapka İnkılabı (1925)

Ey iman edenler, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakının. Herkes yarın için ne yaptığına bakın. (Haşr Süresi 18)

Bir Hadis: Mümin; insanların, canına ve malına zarar vermeyeceğinden emin oldukları kişidir. (Nesâî, Îmân, 8)


23 Kasım 2021 Salı

İlme saygı

 

İmam Malik’in, hadis alanında tasnif ettiği kitabın şöhreti Harun Reşit’e kadar ulaşmıştı. Bunun üzerine Harun Reşit, İmam Malik’i sarayına çağırttı. İmam Malik, Resûlullah’ın, “Gerçekte kişi kendisini ilme vermeli, ilmi kendisine getirtmemeli.” buyurduğunu söyledi. Harun Reşit, “Peki ben sizin yanınıza geleyim.” dedi. Dışarıya çıktılar. Binmesi için Harun Reşit’e at getirdiler. İmam Malik, Resûlullah’ın, “Kim ilim yolunda bir adım atarsa Allah onun her bir adımına bin sevap verir.” buyurduğunu hatırlattı. Harun Reşit, “Öyleyse yayan gidelim.” dedi.

Yürüyerek İmam Malik’in evine geldiler. Harun Reşit’in oturması için altına kürsü getirdiklerinde İmam Malik, Resûlullah’ın, “Mütevazi olan kimseyi Allah yüceltir.” buyurduğunu söyledi. Bunu duyan Harun Reşit, hemen kürsüden indi ve İmam Malik’e karşı diz üstü oturdu. Ders bitince Harun Reşit, kitabın adının ne olduğunu sordu. İmam Malik, “Şimdiye kadar herhangi bir ad vermemiştim. Ancak şimdi verme
zamanı geldi, ‘Muvatta’ olsun.” dedi ve ekledi: “Muvatta, yumuşamış manasına gelir. Kitabımızın adı da senin haline muvafık oldu”. dedi.

KAYNAK: DİYANET takvimi

 

Bugün 24 Kasım 2021;

Öğretmenler Günü ve Haftası (24-30 Kasım)

Bestekar Zekai Dede'nin vefatı (1897)

Sultan Alparslan'ın vefatı (1029-1072)

Başkalarından üstün olmamız önemli değildir. Önemli olan, dünkü halimizden üstün olmamızdır. (Seneca)

Bir Ayet: İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. (Âl-i İmrân, 3/104)

22 Kasım 2021 Pazartesi


 Bölük komutanı Ali okulunu denetliyordu.

Hasan’a sordu: – Oglum, dünya kac parcadir?
– Bes parcadir komutanim.
– Say bakalim.
– Avrupa, Asya, Amasya, Tosya, Okyanusya.
– Sen nerelisin?
– Kayseriliyim, komutanim.
– Su haritada Kayseri’yi göster bakalim.
Hasan Kastamonu’yu isaret edince:
– Oglum, orasi Kastamonu.
– Kayseri’nin bir mahallesi sayilir, komutanim.

Edep bir tac imiş Nur-i Huda'dan...

 

Edep, insanı utanılacak durumlardan koruyan sağlam bir irade ve vicdan duygusudur. Edep, kişinin kendini bilmesi, ahlak sınırını aşmamasıdır. Takva ile edep arasında bir ilişki vardır. Takva kalpte bulunması gereken Hakk’a sığınma ve korunma duygusudur. Kalpteki takva zahire edep olarak yansır. Çünkü edepte, eliyle ve diliyle başkalarını incitmeme kaygısı vardır. Yeryüzünde ilk edepsizliği yapan iblisti. Hem de bu edepsizliği benlik iddiasıyla yapmıştı. “Adem’e secde edin” ilahi emrine karşı, “Onu çamurdan, beni ateşten yarattın.” diyerek edepsizlikle secde etmekten imtina etmişti. Yaptığı edepsizlik sonrası hak ettiği ilahi huzurdan kovulma cezasına çarptırıldığında ise bir edepsizlik örneği daha sergileyerek, “Beni kendisi sebebiyle azdırışından dolayı ben Sen’in sırat-ı müstakimin üzerinde oturup onların yollarını keseceğim.” demişti (A’râf, 7/11-16). Böylece kendi azgınlığını bile Allah’a isnat küstahlığını göstermişti.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
23 KASIM 2021

 

Bugün 23 Kasım 2021;

Midilli Adası'nın Fethi (1462)

Kennedy'nin öldürülmesi (1963)

Bir Hadis: Allah’ım! Senden; tertemiz bir hayat, dosdoğru bir ölüm ve huzuruna rezil rüsvay etmeyecek bir dönüş istiyorum. (Hâkim, Müstedrek, 1, 725)

Bir Hadis : Veren el, alan elden daha hayırlıdır. (Buhari, Zekat, 18)

21 Kasım 2021 Pazar

İkram Edeni Bilmek

 

Rabbimiz cömertlikte eşsizdir. Verdiği nimetler saymakla tükenmez. Gözümüz, kulağımız, gönlümüz, elimiz, ayağımız, aklımız, sağlığımız hep O’nun ikramıdır. Hayatımızı, evladımızı, malımızı mülkümüzü bağışlayan O’dur. Bunca ikram karşılığında üzerimize düşen O’na samimi bir kalp ile bağlanmak ve hakkıyla şükretmektir.

Hz. Peygamber, mal edinmek isteyenlere önce şükreden bir kalp ve zikreden bir dil edinmelerini söylemiştir. (İbn Mâce, Nikâh, 5) Kendisi de bütün günahları bağışlandığı halde Rabbine şükretmekten asla vazgeçmemiş, daima Allah’a minnettar bir kul olmaya gayret etmiştir. (Buhârî, Tefsîr, Fetih, 2)

Rabbinin nimetine şükretmesi, öncelikle insanın kendisine yarar sağlar. Çünkü o şükrüne devam ederse, Allah verdiği nimetini daha da artırır. Nimete rıza göstermemenin, burun kıvırmanın, nimetin değerini bilmemenin, ahiret azabının yanında dünyada da açlık ve korkuyla sınanmak gibi sonuçlar getirebileceği unutulmamalıdır.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
21 KASIM 2021

 

Bugün 21 Kasım 2021;

Birleşmiş Milletler, Çocuk Hakları Deklarasyonunu Yayımladı (1959)

Dünya Çocuk Hakları Günü

Ziraat Bankasının Kuruluşu (1863)

Sultan I. Ahmed'in vefatı (1617)

Mardin'in kurtuluşu (1922)

AGİK'in imzalanması (1990)

Bir Ayet: Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği rızkı, Allah adına yalan söyleyerek (kadınlara) yasaklayanlar muhakkak ki ziyana uğramışlardır; bunlar yoldan sapmışlardır, doğruyu bulacak durumda değillerdir. (En’âm, 6/140)

Bir Hadis: Hudutta Allah yolunda nöbet tutanlar dışında, her ölenin ameli sona erdirilir. Nöbet tutarken ölenin yaptığı işin sevabı ise kıyamet gününe kadar artarak devam eder. (Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 2)

“O gün size verilen bütün nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür, 102/8) ayeti, Müslüman’ın sahip olduğu nimet ve imkânları sürekli muhasebe etmesi hususunda hayat parolası mesabesindedir.

İsraf, genel olarak herhangi bir konuda aşırı gitmeyi, dinin ve aklın belirlediği ölçülerin dışına çıkmayı, imkânları meşru olmayan amaçlar için kullanmayı ve saçıp savurmayı ifade etmektedir. Aynı zamanda insanın varoluş bilinci, hayatın gayesi ve imkânların geçiciliğine dair en büyük gaflet ve aldanışı da içeren bir kavramdır. Bugün hem bireysel hem de küresel boyutta çok temel bir kriz ve ahlak sorunu hâline gelen israf; sadece eşya ile sınırlı olmayıp zaman, ömür ve hülasa bütün nimetler konusunda haddi aşmayı ifade eden bir realite olarak karşımızda durmaktadır.

18 Kasım 2021 Perşembe

Mü'minler Kardeştir

 

Mü'minlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup düzeltin. Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak olursa, artık tecavüzde bulunanla, Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşın; eğer sonunda (Allah'ın emrini kabul edip) dönerse, bu durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil davranın. Şüphesiz Allah, adil olanları sever. 

Hucurat suresi 9. ayet

İstişare: İşlerimizi danışarak yapmak

 

İnsanlar birbirlerine muhtaçtırlar. Bu gerçek, ihtiyaçlarımızı karşılamada birbirimize yardımcı olmayı gerektirdiği gibi, yapacağımız işlerde de birbirimizle danışmayı gerektirir. “Danışan dağlar aşmış, danışmayan düz ovada şaşmış.” sözü bu gerçeğin bir ifadesidir.

İstişare ve danışma Şûrâ suresi 38. ayette müminlerin bir özelliği olarak zikredilir. Böylece, toplumsal meselelerde fikir alışverişinin önemi vurgulanarak birlik, beraberlik ve dayanışmanın tesis edilmesi amaçlanmaktadır. Çünkü bir arada yaşamak aynı zamanda birbirimize karşı sorumluluklarımıza, hak ve hukuka riayet etmemizi gerektirir.

“İş konusunda onlarla istişare et.” (Âl-i İmrân, 3/159) ayetinde de işaret edildiği üzere aile hayatında, iş hayatında ve benzeri durumlarda bir karar alırken insanlarla istişare edip onların görüşlerine değer vermek, toplumsal hayatın bir gereği olduğu gibi isabetli kararlar almamızı da sağlayan bir davranıştır. İstişare aynı zamanda kişinin yumuşak kalpli ve alçak gönüllü oluşunun da bir göstergesidir.

KAYNAK: DİYANET takvimi

 

Bugün 19 Kasım 2021;

İlk Yüksek İslam Enstitüsü İstanbul'da açıldı (1959)

İstanbul Radyosu'nun yayına başlaması (1949)

Hayat bir bisiklete binmek gibidir. Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz. (Claude Pepper)

Bir Hadis: Müslümanın, (din) kardeşine malındaki kusuru belirtmeden satması helal olmaz. (İbn Mâce, Ticârât, 45)


17 Kasım 2021 Çarşamba

İslam'ın Savaş Hukuku

 

Hz. Ebubekir, Şam’a gönderdiği ordunun başında bulunan Usame’ye şu talimatı verir:

– Fetih sırasında kimseye kötülük etmeyiniz. Esirlerin kollarını bağlamayınız. Kimseyi eziyetle öldürmeyin. Çocuklara, ihtiyarlara, kadınlara, sizinle savaşmayanlara kötü muamele yapıp ölümlerine sebep olmayınız. Kimsenin hurma ve meyve ağaçlarını kesip, yakmayınız. Gereksiz yere koyun, deve ve sığırları kesmeyiniz. Yolunuzda manastırlara çekilmiş insanlara rastlayacaksınız, bunları kendi hallerine bırakıp, onlara dokunmayınız…

Hastalık durumunda ibadet

 

Hastalık, insanı zayıf, çaresiz düşüren bir durumdur. İslâm dini hastalığı bir mazeret kabul etmiş ve hastaların ibadetlerini yerine getirmeleri için bazı kolaylıklar sunmuştur. Peygamberimiz (s.a.s.) sağlık problemleri olan kimselerin durumunu mutlaka dikkate almış, kişinin ibadetleri yerine getirmek için sağlığını düşünmeksizin canını tehlikeye atacak derecede kendini zorlamasına müsaade etmemiştir. Nitekim Resûlullah (s.a.s.) gusletmesi gereken yaralı durumdaki birinin yarasının üzerine meshetmek suretiyle vücudunun geri kalan kısmını yıkamasının yeterli olacağını söylemiştir.

Hz. Peygamber, kendisine gelerek hasta olduğunu bildiren ve bu durumda ibadetlerini nasıl eda edeceğini soran kimselere hem bedenlerini zorlamayacak hem de ibadetlerini aksatmayacak şekilde yol göstermiştir. Sahâbeden hasta olan İmrân b. Husayn’ın namazlarını nasıl kılacağını sorması üzerine, “Namazı ayakta kıl, buna gücün yetmezse oturarak kıl, buna da gücün yetmezse yan üstü yatarak kıl.” buyurmuştur. Kendisi de hastalandığı zamanlarda ruhsatı tercih ederek insanlara bu konuda örneklik etmiştir.

KAYNAK: DİYANET takvimi
17 kasım 2021



16 Kasım 2021 Salı

Enerji Verimliliği ile ilgili önlemler

 

Elektrikli Cihazlar ile İlgili Önlemler:

Ø  Elektrik tüketen cihazları alırken enerji sınıflarına dikkat edilmeli,

Ø  Yeni elektrikli cihazların alımlarında elektrik tüketimine de bakılmalı,

Ø  Bilgisayar, yazıcı, kağıt parçalayıcı vb. ofis cihazlarının “Energy Star” işareti taşımasına dikkat edilmeli,

Ø   Bilgisayarlar kısa süreli aralarda “stand-by” konumuna getirilmeli,

Ø  Ofis araç ve gereçlerinin düzenli bakımı yapılmalı,

Ø  Elektrikli cihazlar kullanılmadıkları durumlarda kapatılmalı, ayrıca uzun süre kullanılmayan elektrikli cihazlar bekleme modunda bırakılmamalı, mesai bitiminde tüm cihazların fişleri prizden çıkarılmalı,

 

Su Tasarrufu İle İlgili Önlemler:

Ø  Klasik musluklar, sensörlü, az su tüketen musluklarla değiştirilmeli,

Ø  Bahçe sulamak için buharlaşmanın az olduğu sabah ya da akşamüstü saatleri tercih edilmeli,

Ø  Arızalı, akıtan musluklar ilgili kişilere bildirilmeli ve tamiratları yapılmalı

Ø  Su aparatları olan perlatör ve armatürler kullanılarak su tasarrufuna teknolojik yenilikler eklenmeli ve tasarruf arttırılmalı,

 

 

 

 


ENERJİ VERİMLİLİĞİ İLE İLGİLİ ÖNLEMLER

 

Aydınlatma İle İlgili Önlemler:

Ø  Gündüzleri elektrikle aydınlatma yerine, gün ışığından faydalanmaya çalışılmalı,

Ø  İhtiyaç duyulmayan lambalar kapatılmalı,

Ø  Mevcut iç ve dış mekan aydınlatmaları LED armatürler ile değiştirilmeli,

Ø Koridorlarda, merdivenlerde, tuvaletlerde, bina giriş-çıkışlarında ve çevresinde hareket ve karanlığa duyarlı sensörler  kullanılarak otomasyon uygulaması yapılmalı,

Ø  Kullanılacak aydınlatma ürünlerinin (lambaların) ihtiyaca uygun miktarda ve özellikte olmasına dikkat edilmeli,

 

    Klima İle İlgili Önlemler:

     Ø  Gerekli olmadıkça klima kullanılmamalı,

Ø  Klimaların temizlik ve bakımı her yıl yetkili servise yaptırılmalı,

Ø  Klima ilk açıldığında çok düşük bir sıcaklığa getirilip aniden soğutma yapılmamalı,

Ø  Odalar havalandırılırken klima kapalı tutulmalı,

Ø  Klima satın alırken üzerindeki enerji etiketi, kullanım amacı(ısıtma-soğutma), hangi tip klima alınacağı vb. konulara dikkat edilmeli,

Ø  Klimanın üfleme hızı gereğinden yüksek tutulmamalı,

Ø  Klima iç ve dış ünitesinin hava giriş çıkışı serbest olmalı, ünitenin daha fazla çalışmasına neden olacak güneş ışığından sakınılmalı,

 

    Isınma İle İlgili Önlemler:

Ø  Oda sıcaklığı kışın 22° yazın ise 24° derecede tutulmalı,

Ø  Radyatörlerin önü açık tutulmalı,

Ø  Kapı ve pencerelerden kaynaklanan kaçaklar tespit edilerek, sızdırmazlığın sağlanmasına yönelik gerekli onarım yapılmalı,

Ø  Isı kaybını önlemek için radyatörlerin arkasına alüminyum folyo kaplı ısı yalıtım levhaları konulmalı, ihtiyaç çerçevesinde; radyatör iç temizliği, çalışmayan vanaların değişimi, termostatik vana kullanımı sağlanmalı,

Ø  Kış aylarında, güneşli günlerde perdeler açılmalı, güneş çekildikten sonra ise perdeler kapatılmalı,

Ø  Tek camlı pencereler yerine çift cam kullanılmalı,

Ø  Bina dış cephe ve çatı yalıtımı yapılmalı,

 


15 Kasım 2021 Pazartesi

Esas Olan Başarı Değil Mutluluk


    Hayat gelip geçicidir. Dünya bir misafirhanedir. İnsan burada imtihan için vardır. Başarı başarısızlık, zenginlik fakirlik, güzellik çirkinlik, hastalık sağlık hep birer denemedir, imtihandır. Önemli olan, elimizden geleni yapmaktır. İnsan elinden geleni yaptıktan sonra işler kötü giderse de vicdan azabı çekmez. Hayatta hep başarı ve mutluluklar yoktur. Başarısız olduğumuz anlarda bunun kader olduğunu düşünmeli, çaresizliğe düşmemeli, başarısızlığı tecrübe saymalı. Geçmişe takılıp kalmamalı ve geleceği düşünmeli. İnsanlar, geçmişle çok uğraşır. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı, der dururlar. Geçmişi geri getirmek imkansızdır. Onun için geçmişi tartışmanın anlamı yoktur. Sadece ibret almak ve tecrübe için geçmişi değerlendirmek gerekir. Esas olan, başarı değil, mutluluktur. Başarı bir araçtır; ama başarısız, mutlu olmak da çok zordur. Onun için yeteneklerimizi bilmeli, yeteneğimize göre hedefler seçmeli ve işimizi en iyi yaparak başarı ve mutluluk yolunu aramalıyız. Mutluluk, insanın içindedir. Onu içinde ara ve kendine yardım et! Kimseye kin tutma. Kin, insanın iç huzurunu dinamitler. Yüreğinde öfke ve kin olan insan, mutlu olamaz. Kin ve öfke, içindeki mutluluk duygularını kemirir ve yok eder. 

İyiliği emredip kötülükten sakındırmak

 

Yüce Allah, “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder/teşvik eder, kötülükten alıkoyar/uzaklaştırırsınız ve Allah’a inanırsınız…” (Âl-i İmrân, 3/110) buyurmuş, başka ayetlerde de iyiliği teşvik ederek kötülükten sakındırmayı müminlerin başlıca özellikleri arasında zikretmiştir. (Tevbe, 9/71, 112). İnananlara, “İyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırma” erdemini aşılamaya gayret eden Peygamberimiz de bu vasfın imanla olan sıkı ilişkisini vurgulamıştır: “Bir kötülük gören kişi, eli ile değiştirmeye gücü yetiyorsa onu eli ile değiştirsin. Buna gücü yetmez ise dili ile değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbi ile (o kötülüğe) tavır koysun (onu hoş görmesin). Bu da imanın asgari gereğidir.” (Ebû Dâvûd, Salât, 239) buyurmuş, yapılan kötülükten rahatsızlık duymayan kişinin kalbinde ise zerre kadar imanın bulunmadığını ifade etmiştir. (Müslim, Îmân, 80) Mümin, gücü nispetinde hak ve hukuku gözeterek kötülüğü ortadan kaldırmaya çalışır.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
16 KASIM 2021

 

Bugün 16 Kasım 2021;

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Kuruldu (1946)

IV. Mustafa'nın idamı (1808)

Muhyiddin-i Arabi'nin vefatı (1240)

Kuvvetli kimse demek, güreşte başkalarını yenen değil, ancak hiddet ânında kendine hakim olandir.” |Hadis-i Şerif;( Buhârî, "Edeb",76).

Bir Ayet: Rabbinin adını an, bütün varlığınla ona yönel. Doğunun da batının da rabbi O’dur. O’ndan başka ilâh yoktur. Öyleyse yalnız O’na güvenip sığın. (Müzzemmil, 73/8-9)

​Küresel enflasyon ve Türkiye ekonomisi

 

Küresel enflasyon herkesi olumsuz etkilemeye devam ediyor. Tüm yaşananlara rağmen bu artışın devam edeceği beklentisi de sürüyor.

ABD’de enflasyon oranı ekim ayında 31 yılın en üst düzeyine çıkarak küresel piyasalarda dalgalanmaya neden oldu. Buna paralel olarak da Türk Lirası dolar karşısında değer kaybederek 10 TL seviyesine ulaştı.

Enerji fiyatlarında yaşanan yükseliş, küresel enflasyonu artıran önemli bir faktör olarak rol alırken gıda enflasyonu da enerjiden daha büyük bir enflasyon krizine neden olmaya devam ediyor. Kıtlık sebebiyle hâlihazırda gıda fiyatları yükselirken tarımda kullanılan enerji fiyatlarındaki artışa bağlı olarak gıda fiyatlarını artıran bir başka etken olmayı sürdürüyor.

Salgın tedbirlerinin azalmasıyla beraber artan talep patlaması hammadde ve lojistik sektörlerinde yeni bir krize neden olurken fiyatların daha fazla artacağı beklentisiyle siparişlerin artması yeni krizlere neden oluyor.

Artan enflasyon sebebiyle birçok sektörde işletmeler fiyat vermekte zorlanıyor. Hammadde bulunamaması ve lojistik sektöründeki artan fiyatlar, şoför bulamama, enerji maliyetlerindeki artış ve salgın tedbirleri sebebiyle teslimat süreleri de giderek uzuyor.

Bunların yanında Çin’in uyguladığı salgın tedbirleri de küresel tedarik zincirinde problemlere neden oluyor. Çin, yurt dışından gelenlere 28 gün otelde, 28 gün de evde olmak üzere 56 günlük karantina uyguluyor. Böylesi bir politika ile adeta Çin’e gelmeyin çağrısı yapıyor.

Salgının ilk dönemlerinde yayılımı azaltmak için fabrikaları kapatması sebebiyle birçok ülke tedarik problemi yaşamış, bunun faturasını da Çin’e kesmişti. Şuan başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülke yeni tedarikçiler bulmaya çalışıyor.

Bu durum Türkiye’ye bir anlamda avantaj sağlıyor. Son dönemde IKEA, Boehringer Ingelheim, LPP ve DW Reusables gibi bazı uluslararası şirketler Türkiye'ye yatırım kararı alırken, yatırımcıların, lojistik altyapısı, teşvik sistemi gibi sağladığı avantajlar dolayısıyla yatırımcıların yeni gözdesi haline geliyor. Nitekim bu konuda Polonya-Türkiye Ticaret Odası Başkanı Nowakowski “Polonya ve Türkiye'yi birbirine bağlayacak demir yolu da yakın zamanda açılacak. Firmalarımız Çin yerine Türkiye'yi düşünüyor. Ürün kalitesi de Türkiye'de çok daha yüksek. Maliyet avantajı da var. Bence bu bir sürecin başlangıcı...” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin coğrafi konumu, alt yapısı, teşvik mekanizması, maliyet avantajı ve nitelikli personel gibi özellikleri sebebiyle daha birçok yabancı yatırımcının Türkiye’ye doğrudan yatırım yapması bekleniyor. Yurtiçinde terörle mücadelede büyük başarı sağlayan Türkiye sınırlarının ötesinde de terörle mücadelede büyük başarılara imza atıyor. Bu başarılar da yatırımcıların Türkiye’yi tercih etmesinde önemli derecede rol alıyor.

Nitekim bu gelişmeler verilere de yansımış durumda. Sanayi üretim endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %8,9 oranında artış gösterdi. Sanayi ciro endeksi ise bir önceki yılın aynı ayına göre %48,4 oranında artış gösterdi. Ciro endekslerine bakıldığında hizmet sektöründe ciro yıllık bazda %59, inşaat sektöründe yıllık %35,9, ticaret sektöründe ise yıllık %35,5 oranında artış yaşandı.

Yurt içinde de talebin canlı olduğu verilerde görünüyor. Perakende satış hacmi bir önceki aya göre %1,2 oranında artış gösterirken bir önceki yılın aynı ayına göre %15,9 oranında artış gösterdi. Perakende sektöründe ki bu hacimsel artış ciroya da yansımış perakende ciro endeksi bir önceki aya göre %2,2 oranında artış gösterirken bir önceki yılın aynı ayına göre %37,3 oranında artış göstermiş.

Tüm bunların dışında dünyada aşırı bir finansallaşmanın neden olduğu bir enflasyon problemi olduğunu görmezden gelmemek gerekir. Dünyada türev piyasalarda olan paranın 544 trilyon dolar olduğu ancak basılı olarak sadece 37 trilyon dolar olduğu söyleniyor. Kripto paraları da işin içine kattığımızda gerçek hayatta karşılığında mal ve hizmet olmayan büyük miktarda para var. Kısıtlamaların azalmasıyla beraber bu paraların bir kısmının talebe dönmesi hammadde ve üretim krizine neden oldu. Salgının ilk döneminde hükümetlerin uyguladığı parasal genişlemeler de finansal piyasalarda değerlendirilince ortaya böyle bir tablo çıktığı söylenebilir.

Enflasyonda henüz zirvenin görülmediği ve sürecin bir süre daha böyle devam edeceği bir gerçek. Kripto paraların artmasıyla beraber merkez bankalarının para politikasının etkinliği de azalıyor. Kıtlık, lojistik ve hammadde krizi çözülmeden enflasyonun yavaşlamayacak gibi görünüyor. Zor bir süreç bizi bekliyor.

Temel'in İngilizcesi

 

Temel Çımacı olmuş, ilk kez yurt dışına gitmişti. Gemi Liverpool Limanı'na yanaşırken, halatı rıhtıma atmadan iskeledeki İngiliz'e bağırdı:
-"Tut şu halatı!"
İngiliz bir şey anlamadığı için,
-"What (ne)?" der
Temel yine bağırdı:
-"Tut şu halatı! Diyoz Kardeşim"
İngiliz'de gene hareket yok! "What?" diyor sadece...
Temel ortaokuldaki ingilizcesi ile bağırır;
-"Do you speak English? (ingilizce biliyormusun?)"
ingiliz bu sefer heyecanla cevap verir,
- "Yes.. Yes.."
Temel öfkeyle bağırdı:
-"Ne diyoz lan sabah beri? O zaman tut şu halatı..!"

Kur'an'ı nasıl okumalıyız?

 

Kur’an, tilavetiyle ibadet edilebilen bir kitaptır. Kur’an, hayat kitabıdır. Kur’an’ı Allah’ın huzurunda, gibi okumalıyız. Kur’an okurken, dilin söylediği mesaj gönle inmeli, akılla yoğrularak düşünce ve davranışlara yansımalıdır.

Kur’an, inen ilk ayetlerinden itibaren okumayı, düşünmeyi, anlamayı ve hükümlerini uygulamayı emretmiştir. Cenab-ı Allah, “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” (Alak, 96/1), “Kur’an’ı, insanlara açıklaman ve düşünüp öğüt almaları için indirdik.” (Nahl,16/44) buyurmuştur.

İnsanlar Kur’an’ı, kendi birikimleri ölçüsünde meal ve tefsirlerden okuyup anlayabilir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Kur’an okunduğu zaman, ona kulak verip dinleyin ve susun…” (A’râf, 7/204), “Kur’an’ı (tertil üzere) ağır ağır, tane tane oku.” (Müzzemmil, 73/4). Hz. Peygamber; “Kur’an’ı öğrenin ve okuyun.” (Tirmizî, Fedail, 2) buyuruyor. Kur’an; adabına uygun, Eûzübesmeleyle, ihlasla, edeple, temiz, abdestli, kıbleye dönerek, anlaşılacak şekilde, ağır ağır ve güzel sesle okunmalıdır.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
15 KASIM 2021

 

Bugün 15 Kasım 2021;

KKTC'nin resmen ilanı (1983)

Bağımsız Filistın Devleti'nin kurulması (1988)

Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizlediklerini de bilir, açığa vurduklarını da (Bakara Suresi, 77)

Bir Hadis: Mümin, müminin aynasıdır. Mümin, müminin kardeşidir. Onun geçimini muhafaza eder ve onu arkadan çepeçevre sarıp (tehlike ve zarardan) korur. (Ebû Dâvud, Edeb, 49)

14 Kasım 2021 Pazar

Paris İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin İmzalanması Olumlu, Ancak Yetmez

 

Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çevre Sözleşmesi (BMİDÇS) çerçevesinde kabul edilen Paris Sözleşmesi’ni 22 Nisan 2016 yılında imzalamıştır. Paris Antlaşmasına taraf olunmasına ilişkin kanun teklifinin yürürlüğe girmesi ise 7 Ekim 2021 tarihli Resmi Gazete’nin 31621 sayısı ile resmiyete kavuşmuş oldu. Öncelikle hayırlara vesile olmasını diler ve emeği geçen herkese doğanın gelecekteki sağlığı ve canlılığının devamı için teşekkür etmeyi borç bilirim.

Türkiye yaklaşık 10 yıllık bir yalpalamaya dayanan Paris Sözleşmesi’ni, küresel iklim değişikliği konusunda uluslararası toplumla işbirliği içinde olmak açısından gecikmeli de olsa onaylayarak ciddi ve tarihsel bir ilerleme kaydetmiş oldu. Ülkemiz ve dünyanın küresel ısınma ile savaşımı açısından olumlu bir adımdır.

İmzalanan anlaşmaya bağlı olarak kurumsal ve bireysel düzeyde çalışılması gereken birçok zorunlu konu bulunmaktadır. Ancak yetmez. Yetmez, çünkü daha yapılacak ve yapılması gereken çok düzenleme ve alınması gereken birçok zorunluluk ve yaptırımlar bulunmaktadır. Umarım imzanın önemi gereği, önce yetkililer tarafından içselleştirilir sonra da uygulanması için çabalar gösterilir.

Paris İklim Antlaşmasının imzalandığı 2021 yılında, son 20 yılda yanan orman alanına eşdeğer ormanımız sadece 1 yılda yandı ve Türkiye’nin söz verdiği karbon düşürme taahhüdünün hepsi 2021 yılında CO2 salımı olarak atmosfere salındı. Ancak halen dünyada tropik yağmur ormanları açılmakta, endüstriyel amaçlı ağaç kesimi ve madenciliğin oluşturduğu tehditler devam etmektedir. Başta özel sektöre verilen maden sahaları ruhsatları iptal edilmeli ve bu bölgelerdeki ormanlık alanlar “kesin korunacak doğal sit alanı” olarak ilan edilmelidir. Bütün araştırmalar Türkiye yüzölçümünün neredeyse %60’ına yakınının, erozyona ve çölleşmeye yatkın oluğunu göstermektedir. Erozyon önlenecek ve toprakta daha çok karbon tutularak iklim değişimleri kontrol altına alınacaksa karbon tutan yutakların artırılması gerekir. Başta orman ve mera alanları doğal sit alanı olarak korunmalı ki su depolamayı güvenceye alalım.

Kömüre Dayalı Elektrik Üretiminin Sonlandırılması

Sıfır karbondioksit salımı, temiz bir hava ve sağlıklı hava solumak için imzalanan Paris Anlaşmasının gereği olarak elektrik üretiminde kömürün sıfırlanması gerecektir. Bu duruma ekonomik olarak ve teknolojik olarak hazır olunmadığını düşünüyorum.
Türkiye’nin, Paris İklim Anlaşmasını imzalaması ile 2030 yılına kadar atmosfere salınan karbondioksit (CO2) konsantrasyonunu azaltmak için başta kömüre dayalı enerji üretimini, santrallerini sınırlandırması hatta kapatması beklenebilir. Mevcut durumda elektrik üretiminde kömürün payının yüzde 35 civarında olduğu düşünülürse taahhütlere uyulması çok da kolay gözükmüyor. Bugün kömür kullanarak elektrik üreten 51 santral bulunmaktadır. 10 küsur santral yapım aşamasında ve 7 santral içinde izin alınmıştır. Yaklaşık 70 kadar kömür yakılarak enerji üretilen santralin kapatılması ve yerine alternatif enerji kaynaklarının kısa sürede sağlanması pek kolay görülmüyor.

Türkiye Coğrafi Konumu Nedeni İle En Çok Etkilenecek Bölgelerdendir

İklim krizinin yarattığı olumsuz etkiler gün geçtikçe daha çok hissedilmeye başlanmaktadır. İklim değişimlerinin en çok etkileneceği Akdeniz Çanağında, Türkiye’nin güneyindeki alanların başta su kıtlığı olmak üzere ciddi derecede sorunlar yaşayacağı öngörülmektedir. Öngörülenlerden bazıları ise yaşanmaya başladı. Özellikle İç Anadolu ve Güneydoğu bölgelerinde kontrolsüz yeraltı sularının çekilmesi sonucu, başta Konya olmak üzere bazı ovalarda obruklar (çökmelerin) oluşmaya başladı.

Anayasa’nın 169. maddesine göre karbon yutak alanları olan ormanların varlığını arttırması gereken devlet kurumlarının bir an önce-derhal orman varlığını azaltan bütün olumsuz faaliyetleri iptal etmeleri gerekmektedir.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından İklim krizi nedeniyle 80’lerde ve 90’larda 10 yılda gerçekleşen iklim afeti sayısından daha fazlasının 2010’lardan sonra tek 1 yılda gerçekleşmiş olduğu afet sayılarına dair verilerde yayınlandı (Meteoroloji Genel Müdürlüğü verileri, 2020).

Meteoroloji Genel Müdürlüğü son verilerine göre ülkemizde 2020, 2021 yılı son 60 yılın en sıcak yaz mevsimini geçirdiğini göstermektedir. Buna bağlı olarak artan orman yangınları, İç Anadolu’da, Doğu Anadolu’da kum fırtınaları, su kıtlığı gibi iklim değişimlerinin sonuçları yaşanmaktadır. Bu sonuçlar doğrudan gıda güvenliğini olumsuz etkilemektedir.

İkinci dünya savaşı sonrası Marshall yardımları ile 1950’den bu yana ülkede başlayan kalkınma ve tarımsal üretim kesişmesi tarım topraklarının aleyhine gelişmiştir. Bu süre içinde karbon yutağı olan orman ve mera alanları işlenerek verimsiz tarla tarımına dönüştürüldü. Daha fazla gıda üretimi için tarıma uygun olmayan çayır-mera alanların tarıma açılması doğal ekosistemin yapısını bozmaktadır. Aynı dönemde artan kırsaldan kent varoşlarına göç olgusu hızla gecekondulaşmayı artırdı.  Düzensiz gelişen ve tüketime dayalı mega kent anlayışı ürettiği ısı adacıkları ile iklim değişimlerine neden olan gaz emisyonunu tetiklemektedir. Türkiye’nin halen hızla artan nüfus artışı, istihdam, yerleşim yeri ve gıda talebinin beraberinde yönetilmez büyüklükte kentlerin genişlemesine, ayrıca yer yüzeyinin ve sulak alanların betonlaşmasına da neden olmaktadır. Türkiye nüfus büyümesi ve yerleşimini sağlıklı planlayamadığı için bugün Marmara Bölgesinde toplam nüfusun %25’ini barındırmaktadır. Endüstriyel büyüme ve gelişmenin plansız yapılması, tarım arazileri, otoyollar, havaalanları, hidroelektrik rezervuarları, fabrikalar ve kentsel yerleşim yerleri nedeniyle tarım alanlarında 4 milyon hektar sulama-tarım yapılabilir alandan da yaklaşık 2 milyon hektar arazi amacı dışında (beton altında kalmıştır) kullanılır duruma gelmiştir.

Dünyanın en büyük 7-8. sıradaki tarımsal üretici konumundaki ülkemiz, bugün birçok üründe ithalatçı konuma gelmiş bulunuyor. Türkiye tarımı her ne kadar %15-18’e yakın istihdamı karşılıyorsa da ekonomideki payı %6-7 aralığında kalmıştır. Ancak tatlı su kaynaklarının %75’i kadarı tarımsal sulamada kullanılmaktadır. Son yılarda artan nüfusun gıda üzerindeki baskısı başta İç Anadolu ve Doğu Anadolu’daki yeraltı sularının çekilmesine neden olmaktadır. Yeraltı su kullanımı aynı zamanda elektrik enerjisi kullanımını da beraberinde artırmaktadır. İklim krizi felaketlerinin bütün hızı ile ilerlediği günümüzde artan sıcaklık buna bağlı olarak yaşanacak su kıtlığı buna bağlı yaşanacak gıda güvencesi konuları için çok ciddi önlemlerin alınması gerekmektedir.

Ne Yapılmalı?

Atmosfere salınan sera gazı emisyonunu azaltacak ciddi karbon ayak izini sıfıra yakın seviyeye getirecek önlemleri alacak küresel eksenli karbon fiyatı politikasının belirlenmesi.

  1. Fosil yakıtlar ve hidro-karbon yakıtlı TERMİK santraller yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına geçilmeli. Enerji kullanımı verimliliği kadar, enerji üretimi de yeşil mutabakata uygun gerçekleşmelidir. Karbon yutağı YAŞAM kaynaklarını ortadan kaldıran orman alanlarındaki MADEN arama ruhsatları iptal edilmeli, tarım alanlarının amaç dışı kullanımına kesinlikle son verilmeli.
  2. Karbon yutağı kaynakları olan orman, çayır mera ve sulak alanlar mutlaka korunmalı ve iyileştirilmelidir. Doğal karbon yutak kaynakları geliştirilerek daha fazla karbonun tutulması ve tutulan karbonun bitki dokularında ve toprakta tutulması için ortamların iyileştirmesi sağlanmalıdır. Karasal ekosistemde karbonu bünyesinde tutan tarım toprakları sit alanı ilan edilerek korumaya alınmalı. Toprakların amaç dışı kullanıma müsaade edilmemeli.
  3. İklim değişimleri ve küresel ısınmanın artık yaşamın sürdürülebilirliği için en büyük tehdit olarak ele alınmalı ve atmosfere salınan karbon emisyonunu azaltmak için her alanda o karbon kullanımı temelli tasarruf planlanmalı ve bunun bilinçle sağlanması için eğitim yolu ile toplumun iklim değişimleri hakkında bilgilendirilmesi ve eğitilmesi sağlanmalı.
  4. Ülkenin ekonomik üretim ve gelişim AB “yeşil mutabakatına” uygun yeniden düzenlenmeli
  5. Tüketim alışkanlıkları ve günlük yaşamda karbon ayak izi etkilerini dikkate çekecek eğitim ve eğitsel faaliyetlerin her düzeyde planlanıp yürütülmesi.

Özelde Yapılması Gerekenler

  1. Su yönetimi stratejileri geliştirmeli. Su kulanım etkinliği yüksek bitkilerin iklim değişimine uyumluluğu belirlenmeli. Daha az su tüketen, mercimek gibi baklagiller, derin köklü bitkiler devlet tarafından desteklenmeli.
  2. Su hasattı yöntemleri geliştirilmeli. Kentlerdeki yağış suları evlerin zemin katlarındaki sarnıçlarda veya belirli bölgelerde depolanarak uzun yaz dönemleri için kullanılmalı. Kentlerin atık suları (gri su) yeniden geri dönüşüm yolu ile park, bahçe ve tuvaletler için kullanıma kazanılmalıdır.
  3. Tarımsal enerji ihtiyacı yenilenebilir kaynaklardan sağlanmalı.
  4. Tarımsal sübvansiyonlar toprağın iyileştirilmesine ve karbon bütçesini güçlendirmeye yöneltilmeli.
  5. Türkiye’nin iklim değişimleri ile mücadelesinde tarıma uygun olmayan alanlar ekolojiye uygun orman ağaçları ile ağaçlandırılmalı, Çayır ve mera alanları yeniden işlevselleştirilmeli.
  6. Tarımsal üretim planlanmasında kamucu anlayışla devlet planlama ve yönlendirmede öncü rol almalı.
  7. Devlet üretme çiftlikleri yeniden iklim değişimleri ve gıda talebine uygun ürün desenleri ile üretime alınmalı.
Sonuç olarak; dünyanın geldiği durumda gelir dengesi varsıl ve gelişmiş ülkeler arasındaki makas çok fazla açılış. Gelişmiş ülkeler fosil yakıtlara dayalı enerji üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeyi prensipte kabul etmekte, ancak adım atmakta çok yavaş hareket etmektedirler. Artan nüfusun yaratığı gıda talebi, mega kentleşme, tüketime dayalı ekonomik yapı ve artan çevre kirlilikleri atmosfere salınan sera gazlarının konsantrasyonunu artırmaktadır. Dünyanın bütünlüklü bir yaklaşımla ekolojik dengesinin korunması artık zorunlu. BM şemsiyesi altında yapılan iklim zirveleri önemli ancak verilen güzel sözler ve popülist söylemelerin ötesine geçilmediği görülüyor. Dünyanın ve canlılığın geleceği artık söz vermenin ötesinde sürdürülebilir zorunlu önlemelerin alınmasını gerektiriyor. Türkiye’nin Paris iklim anlaşmasını imzalaması önemli. Gereğinin yaprak ekolojiler diyarı ülkemizi iklim doğasını koruması ve dünyanın iklim mücadelesine katkıda bulunmasını sağlayabilir.