31 Ocak 2022 Pazartesi

Yolumuzu aydınlatan ışık: Sabır

 

İnsan hayatı, her zaman güllük gülistanlık geçmemekte, işler daima insanın istediği şekilde gitmemektedir. İnsan birçok olumsuzluklar, cefa ve âfetlerle karşılaşır. Bütün bunlara ancak sabırla karşı konulabilir.

Kuran’ı Kerim’de de “Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele” buyrulmaktadır. (Bakara 2/155) Bu musibetleri sabırla karşılayanların ve Allah’a teslimiyet gösterenlerin rablerinin lütfuna, rahmetine ve ebedî kurtuluşa erecekleri müjdelenir. Zira sabır, bela ve musibetlere rağmen edebi muhafaza edebilmeyi ve her hâlükârda kitap ve sünnet üzere sebat gösterebilmeyi ifade eder. Maddi yetersizliklere rağmen gayrimeşru yollardan geçim sağlamayı reddedebilmek, manevi sıkıntıların pençesine sıkışmışken intihara sürüklenmemek ancak sabrın aydınlattığı yoldan yürümekle mümkündür.

Başarı ancak sabırla, sabır da ancak Allah’ın yardımıyla, mümkün olmaktadır

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
31 OCAK 2022

 

Hayâlinizde bir ülke düşünün ki:
=Evlerde kullanılan elektrik bedava.
=Su ve doğalgaz  bedava.
=Eğitim hizmetleri bedava.
=Sağlık hizmetleri bedava.
=Hastalara ilâç bedava.
=Benzinin litresi 80 kuruş.
=Devlet bankaları faiz almıyor.
=Vatandaş hiç vergi ödemiyor.
=Her aile aylık 300 avro yardım alıyor.
=Arabalar fabrika çıkış fiyatına satılıyor.
=Yeni evlilere 50 bin dolar yardım ediliyor.
=Ev sahibi olmak isteyene parasız veriliyor.
=Doğum yapanlara 5 bin dolar hediye ediyor.
=Üniversite mezunları bir iş bulana kadar maaş alıyor.
=Öğrenciye yurt dışında 1.650 avro iâdesiz burs veriyor.
=Tarımla uğraşmak isteyen herkese toprak, tarla, büyükbaş, tarım makinesi, tohum vs. bedava veriliyor.
=Ve bütün dünyada en borçsuz ülke...
Rüya gibi değil mi? Vardı böyle bir ülke; Libya... Muammer Kaddafi döneminde... 
Sonra ne mi oldu? Dünya tarihinin en alçak sahnelerinden biri yaşandı; halk, liderini elleriyle parçaladı!.. 
Neden mi? Çünkü Siyonistler Libya’ya demokrasi getirdi.
Niçin mi? Libya’nın yüzlerce milyar dolarlık rezervine sonsuza kadar el koyabilmek için...
Artık bu hizmetlerin hiçbirisi verilmiyor...  Nokta...

Halime Gürbüz         

TÜRKİYE GAZETESİ        06.06.2021

 

Bugün 31 Ocak 2022

Yılın 31. günü, Kalan Gün : 334
1. Ay, 31 Gün, 05. Hafta
Gündüzün uzaması 2 dakika - Ezânî sâat 1 dakika geri alınır.

Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırma! Kalb kırmak, Allahü teâlâyı incitmek demektir. Ahmed Yesevî “Rahmetullahi aleyh”


Osmanlılarda ilk matbaanın kuruluşu (1729) TV’nin Ankara’da ilk yayını (1968) - Erbain'in (Zemherir) Sonu, Hamsîn’in başlangıcı

29 Ocak 2022 Cumartesi

 

Türk Dilinin İlk Sözlüğü: Divan-ı Lügatü't Türk

Türk milletinin yüceliğini anlatmak, Türk dilinin Arapça’dan geri kalmadığını göstermek ve Araplar’a Türkçe’yi öğretmek maksadıyla Kâşgarlı Mahmud tarafından kaleme alınan Türk dilinin ilk sözlüğü olan Dîvânü lugāti’t-Türk, çeşitli Türk boylarından derlenmiş bir ağızlar sözlüğü karakterini taşımaktadır.

Eser yalnızca bir sözlük olmayıp Türkçe’nin 11. yüzyıldaki dil özelliklerini belirten, ses ve yapı bilgisine ışık tutan bir gramer kitabı; Türk tarihine, coğrafyasına, mitolojisine, folklor ve halk edebiyatına dair zengin bilgiler ihtiva eden, aynı zamanda döneminin tıbbı ve tedavi usulleri hakkında bilgi veren ansiklopedik bir eser niteliği de taşımaktadır. Dîvânü lugāti’t-Türk, Türk toplum hayatının her sahasına ait çeşitli bilgileri ihtiva etmektedir. Bu bakımdan eser içinde yer alan âdetler, akrabalık, binicilik, aygıtlar, bağcılık, beslenme, coğrafya, spor, dokuma, eğlence, millî oyunlar, şiir ve dans, gök bilimi gibi konular yönünden de incelenip değerlendirilmiştir.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
30 OCAK 2022

 

Bir Ayet: Ey iman edenler! Allah’ın ve Resûlünün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir. (Hucurât, 49/1)

 

Huşû İle Namaz

Namazda huşû kişinin bütün kalbiyle Allah’a yönelerek her türlü dünyevî düşünceden uzak durmaya çalışması, kendini O’nun huzurunda hissedip sükûnet ve vakar içinde boyun eğmesi, Allah’ın huzurunda kulun takınması gereken bir kulluk tavrıdır. Kur’an’ı Kerim’de “Gerçekten namazlarında huşû içinde olan müminler kurtuluşa ermiştir” (Mü’minûn 23/1-2) mealindeki ayet namazda huşûun önemine dikkat çekmekle birlikte; Peygamberimiz huşû halini zedeleyecek şekilde namaz kılanları ikaz etmekte, bizzat kendisi gözünün nuru saydığı namazda hem zihnini hem de bedenini gafletten ve gafilce hareketlerden uzak tutarak huşûda ümmetine örnek olmaktadır.

Nitekim, Sevgili Peygamberimiz namazda rahmete nâil olabilmek için yüzünü sağa sola çevirip bakmak, namaz vaktinin çıkması söz konusu olmadığı halde sıkışık abdestle namaz kılmak, yemek hazırken namaza durmak gibi davranışlardan hem namaz kılan zihni maşgul edeceğinden hem de namazın ruhu olan huşûu zedeleyeceğinden kaçınılmasını istemiştir.

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ
29 OCAK 2022

 

Bugün 30 Ocak 2021;

Yılın 30. günü, Kalan Gün : 335
1. Ay, 31 Gün, 04. Hafta
Gündüzün uzaması 3 dakika - Ezânî sâat 2 dakika geri alınır.

Allahü teâlâ, yardım isteyenin yardımına koşulmasını sever. Hadîs-i şerîf


Osman Sirâceddin Efendinin vefâtı (1997) Erbaîn (Zemherîr)’in sonu

27 Ocak 2022 Perşembe

TÜRKİYE’DE OĞUZ BOYLARI

 

En çok tartışılan konulardan olan kavmiyet-kavmiyetçilik, milliyet-milliyetçilik mevzuunda dînimiz, değişmez kurallar koymuştur. Kur’ân-ı kerîmde “kavim” kelimesi 387 yerde geçer. Lût, Semûd, Şuayb, Mûsâ, Hûd, İlyâs, Sebe, Tubba’ vb... Millet ise 51 yerde geçer. Millet, kabile, kavim ve akrabalık çok önemli olmakla birlikte, salih amelde olmayanların aile bağı da önemini kaybeder. Mü’minlerin tek bir millet (ümmet) oldukları Kur’ân-ı hakîmde geçer. Oğuzlarda siyasî teşekkülün adı “el-il” dir. Oğuzeli, Dulkadirli ili vb. Sonraları “el-il” yerine Arapça’daki “kavim” kelimesi kullanıldı. Oğuzlarda el’in meydana getirdiği teşekküllerin her birine “boy” (bod) denir. Onlar da obalara ayrılır. Kaşgarlı’ya göre bunların hepsi Türkçe kelimelerdir. Obalar da oymaklara ayrılır. “Oymak” kelimesi de aşiret anlamında olup Moğolca “Ayimağ” kelimesinden gelir. Oğuz Boyları, Türk ili Anadolu’ya tam damga vurmuş ve onun ne kadar Oğuz Kağan’ın mîrâsı olduğunu göstermiştir. Aşağıdaki gibi Oğuz boyu adları Türkiye’deki 497 yerleşim yerine adını vermiştir. Özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde de bu boy adlarının bulunması bir iddia değil, gerçektir. Oğuzlar Anadolu’da bu adları şu kadar yerde kullanılmıştır:            

TÜRKİYE GAZETESİ             06.12.2020

Avşar 51
Kınık 46
Bayındır 36
Eymür 00:00
Bayat 00:00
Kayı 00:00
Çepni 00:00
Kargın 00:00
Kızık 00:00
Yuva (Yıva) 00:00
İğdir (İğdır) 00:00
Yazır 00:00
Yüregir 00:00
Dodurga 00:00
Çavuldur 00:00
Beğdili 00:00
Döger 00:00
Bügdüz 00:00
Peçenek(Beçenek)7 
Karaevli 00:00
Alkaevli 00:00
Yaparlı 00:00
Alayuntlu 00:00
Yağma 00:00
Kuman 00:00
Kumanlar 00:00
Çiğil 00:00
Halaç 00:00
Kazak 00:00
Toplam 00:00

Osmanlı Devleti; dünyanın en büyük, en uzun ömürlü, büyük kültür ve medeniyet kurucusu, muazzam teşkilât ve müesseselere sâhip Türk-İslâm devletidir. Osmanlılar, insanî esaslara bağlı bir cihan devleti kurmuşlar, ilme, sanata, medeniyete ve insanlığa asırlarca faydalı hizmetler yapmışlardır. (Kuruluş 27 Ocak 1299)

 

25 Ocak 2022 Salı

SAĞLIK............. SICAK VE SOĞUK SU

 SICAK SU

∆ Migreni azaltır.
∆ Yüksek tansiyonu düşürür.
∆ Düşük tansiyonu yükseltir.
∆ Eklem ağrısına faydalıdır.
∆ Kalp atışlarının ani artması ve azalmasını önler.
∆ Epilepsiye faydalıdır.
∆ İyi kolesterolü arttırır.
∆ Öksürüğü azaltır.
∆ Beden rahatsızlıklarını geçirir.
∆ Gut ağrısını azaltır.
∆ Astıma fayda sağlar.
∆ Boğmaca hastasına faydalıdır.
∆ Damarların tıkanmasını önler.
∆ Uterus ve idrar hastalıklarına iyi gelir.
∆ Mide problemlerine faydalıdır.
∆ Zayıf iştahı arttırır.
∆ Göz, kulak ve boğaz ile ilgili bütün hastalıklara faydalıdır.
∆ Baş ağrısını azaltır.
∆ Aç karna sabah 2 bardak ılık su içilirse çok faydalı olur.

SICAK SU TERAPİSİ

(Sabah kalkınca aç karna 4 bardak ılık su içmek)
∆ 10 günde iştahı arttırır.
∆ 10 günde mide problemlerini azaltır.
∆ 15 günde kadın hastalıklarına çok faydalıdır.
∆ 30 gün içinde kalp hastalıklarını azaltır.
∆ 30 günde kan basıncını azaltır.
∆ 30 günde diyabete faydalı olur.
∆ 4 ayda kolesterolü düzeltir.
∆ 4 ayda astıma fayda eder.
∆ 9 ayda kansere iyi gelir.
∆ 6 ayda damar tıkanmasını azaltır.
∆ 9 ayda epilepsi ve felce iyi gelir.

SOĞUK SU

∆ Soğuk su mideye çok zararlıdır .
∆ Soğuk su kalbin 4 damarını kapatır ve kalp krizini hızlandırır. 
∆ Soğuk içecekler ve yiyecekler, kalp krizi için ana sebeptir.
∆ Karaciğerde yağ çubuğu yapar.
∆ Kalın bağırsağı etkiler ve kansere yol açar.

     Bugün 25 Ocak 2021;

Yılın 25. günü, Kalan Gün : 340
1. Ay, 31 Gün, 04. Hafta
Gündüzün uzaması 3 dakika - Ezânî sâat 2 dakika geri alınır.


Allahü teâlâ, yalnız O’na güvenenin her dileğini verir ve bütün insanları ona yardımcı yapar. Hadîs-i şerîf


Uzay aracı Mars’a indi (2004) - Sırpsındığı Zaferi (1364) Fırtına - Dünya Cüzzam Günü ve Haftası

Yeni bir düzene doğru

 

Küresel sistem, siyasi ve iktisadi düzenini aramaya devam ediyor.

1990’lı yıllarda başlayan küreselleşme akımıyla beraber, ABD öncülüğünde kapitalizm tüm dünyayı adeta esir aldı.

2000’li yılların başında Rusya’nın Güney Osetya bölgesine saldırmasıyla dengeler değişmeye başladı. Rusya’nın hamlesi Kırım’ın ilhakı ve Suriye’de Esed rejimine destek vererek milyonlarca insanın ölmesine ve evsiz kalmasına neden olarak devam etti. Son olarak ise Ukrayna üzerinden yeni döneme hazırlıklarını sürdürüyor.

Rusya bu hazırlıkları yaparken ABD kurduğu dengeleri korumak için başta Irak ve Afganistan olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde milyonlarca insanın ölmesine ve göç etmesine neden oldu.

Tüm bu süreç yaşanırken 2008 Küresel Finans krizi, 2011 AB borç krizi yaşandı. Sonrasında ekonomik milliyetçilik süreci hızlandı. Yaşanan ekonomik krizler göç kriziyle de birleşince ırkçılık, faşizm ve ekonomik milliyetçilik akımı artmaya başladı. Trump’ın gelişiyle beraber bu süreç hız kazandı. AB çatırdamaya başladı, İngiltere AB’den ayrıldı.

Çin, sahip olduğu üretim gücüyle beraber “Tek Kuşak Tek Yol” inisiyatifiyle yumuşak yeni bir güç olarak ortaya çıkıyordu.

Dünya siyasi ve iktisadi dengesini ararken bir o tarafa bir bu tarafa sallanıyordu.

Derken Çin’de ortaya çıkan salgın sebebiyle süreç yeni bir form kazandı. Dünya üretim merkezi olan Çin, salgın tedbirleri sebebiyle kapanmaya başladı ve küresel tedarik zinciri bir anda bozuldu. Hammadde, ara mamul, nihai mamul alamayan ülkeler üretim yapamaz hale geldi. Derken Süveyş kanalının bir gemi sebebiyle kapanmasının da etkisiyle yeni tedarik bölgeleri arayışı hızlandı.

Tam bu noktada Türkiye’ye yönelim oldu.

Çünkü Türkiye, 4 saatlik uçuş mesafesinde Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi ile Orta Asya'yı kapsayan toplam 1,3 milyarlık bir nüfusa ve 26 trilyon ABD doları değerinde bir pazara kolay erişim sunuyor. Tokyo'dan New York'a kadar 16 farklı saat dilimindeki pazarlara kolay ve aynı gün erişim olanağı sunuyor. Türk Hava Yolları, 122 ülkede 255 noktaya uçuş gerçekleştiriyor. AB ile olan Gümrük Birliği antlaşmasıyla AB pazarına doğrudan erişim sağlıyor. Böylece AB’de 448 milyon, 28 ülke ile yaptığı serbest ticaret antlaşmasıyla 463 milyon ve 84 milyonluk kendi nüfusuyla beraber toplam 995 milyon tüketiciye serbest erişim sağlıyor.

Artan organize sanayi bölgeleri, köprü ve oto yollar, artan demir yolu yatırımlarıyla üreticiler için önemli bir fırsat sunuyor.

Tüm bu durumun farkına varanlar Türkiye’ye yönelmeye başladı ve Türkiye 2021 yılında 225 milyar doları aştı.

Küresel sistem siyasi ve iktisadi dengesini ararken Türkiye de bu döneme hazırlık yapıyor elbette. Üretim, istihdam ve ihracat odaklı büyüme modeliyle beraber bölgesinde önemli bir güç unsuru olarak yerini alıyor. Savunma sanayinde yakalanan başarılar askeri güç kapasitesini artırırken, hem kendi haklarını, hem de ilişkide olduğu ülkelerin haklarını koruma noktasında önemli bir unsur olarak yerini aldı.

Çin’in uyguladığı sıfır covid politikası ve lojistik sektöründe yaşanan sorunlar sebebiyle üretim konusu giderek önem kazanmaya başladı.

Türkiye, üretim ve ihracat odaklı büyüme stratejisiyle beraber yeni döneme hazırlıklarını sürdürürken, teknolojik dönüşümle de desteklediğini görebiliyoruz.

TOGG’un ürettiği elektrikli otomobiller ile yüksek teknolojili üretim konusunda önemli bir adım atılırken, teknolojik gelişimin sadece S/İHA üretimiyle sınırlı kalmadığı diğer sektörlere de yayıldığı görülebiliyor.

Yapay Zeka stratejisiyle beraber teknoloji üretimi konusunda da önemli bir iradenin konulması, Türkiye’nin küresel paradigma dönüşümünü yakaladığını ve bu anlamda küresel dengeler değişirken önemli bir aktör olacağının işaretlerini veriyor.

Özellikle 2000’li yılların başında başlayan küresel değişim ve dönüşüm süreci COVID19 pandemisiyle beraber hız kazandı. Tek kutuplu dünyanın yerini artık bölgesel çok kutuplu dünya almaya başladı. Türkiye gerek bölgesinde gerekse küresel çapta önemli bir aktör olarak ön plana çıkıyor.

Yaşanan ekonomik türbülans bu değişimin hazırlıkları için bir çatlayış olarak nitelendirilebilir.

Döviz kurundaki dengelenmeyle beraber artık yakında enflasyonda düşüş başlayacaktır. Özellikle finans kesiminden nemalanan bazı ekonomistler bu süreçte korku pompalamaya çalışsalar da gerçekleşecek olaylar onların planladıkları gibi olmayacaktır.

 

    İktisat orta yol anlamına gelir. Harcamada ne israf ne de aşırı kısma yoktur. Optimum noktada harcama yapılır. Bu hayatın her anı için geçerlidir. İsrafın olduğu yerde bereket olmaz.

24 Ocak 2022 Pazartesi

Sevgi gelince tüm eksiklikler biter

 

Yunus Emre, “Sevgi gelince tüm eksikler biter.” der. Duygusallıkta fakirleşmiş bir dünyanın misafirleri olarak her geçen gün toplumda, ailede ve evliliklerde bozulmalara şahit olmaktayız. Yaşanan bu sosyal problemlerin temelinde ise sevgi dilinin eksikliği vardır. Kafası eğitilirken kalbi ihmal edilen neslin; kendisine ve insanlığa nasıl zarar verdiğini ekranlardan izliyoruz.

Sevgisiz büyütülen çocukların açtığı yaralar, sadece yetiştikleri aileyi etkilemiyor; dokunduğu her yeri yakıp yıkabiliyor. Sevgi yetimi ve şefkat öksüzü olarak yetişen bu çocuklar, mutsuz bir toplumun oluşmasına da zemin hazırlıyorlar. Dünyada açlıktan ölenlerin varlığı hepimizi rahatsız eder ama sevgisizlikten ruhları ölenler, kendilerinden topluma bir zarar gelene kadar pek dikkatimizi çekmez.

Peygamber Efendimizin hayatına baktığımızda da sevgi eksenli insan yetiştirme modelinin varlığı dikkatimizi çekiyor. Onun çocukları öpmesi, kucaklaması ve göğsünde uyutmuş olmasında temasın sevgi göstergesindeki önemini görüyoruz.

KAYNAK: DİYANET takvimi
22 ocak 2022

 

Bir Hadis: Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en alt derecesidir. (Müslim, Îmân, 78)

 

    Bir Hadis: Allah’ın kendisine yöneticilik verip de yönettiği kimseleri sadakat ve samimiyetle koruyup gözetmeyen kimse, cennetin kokusunu dahi alamaz. (Buhârî, Ahkâm, 8)

    

HAZRET-İ ALİ

 

    Hazret-i Ali, Resûlullah efendimizin amcası Ebû Tâlib’in oğlu idi. İslâm halîfelerinin ve Cennetle müjdelenen 10 kişinin dördüncüsüdür. Hicretten 23 yıl önce Mekke’de doğdu. 10 yaşında îmân etti. Bütün savaşlarda kahramanlıklar gösterdi. Yalnız Uhud Savaşı’nda, 16 yerinden yaralandı. Hicrî 35 yılında halîfe oldu. 40. yılın Ramazan ayının 17. Cuma günü sabah namazına giderken, Abdürrahmân ibni Mülcem isminde bir hâricî tarafından kılıçla alnına vurularak şehit edildi. (24 Ocak 661) Kabri, Kûfe’de yâni Necef denilen yerdedir. Peygamber aleyhisselâmın damadıdır. Ehl-i Beytin de birincisidir. Buğday benizli, uzun gerdanlı, güler yüzlü, iri ve siyah gözlü, geniş göğüslü, iri yapılı idi. Sakalı sık idi.

       Hazret-i Ali’nin ordusu harbe giderken susuz kalmışlardı.  Çölde ilerlerken bir kilise göründü. Hazret-i Ali, kilisenin yakınındaki bir yere işaret ederek kazılmasını emir buyurdu. Biraz kazdılar, bir büyük taş göründü. Bir türlü taşı kaldıramadılar. Hazreti Ali mübârek parmaklarını taşın altından sokarak taşı kaldırdı. Altından saf, tatlı, soğuk su çıktı. Ordu susuzluğunu giderdi.

Bunu kiliseden seyreden rahip,  huzura gelerek sordu:
- Sen peygamber misin?
- Hayır, son Peygamberin halîfesiyim.
Bunun üzerine rahip müslümanlığı kabul etti. 
- Sen ne sebeple bizim dînimize girdin?
- Biz kitaplarımızda okuyoruz. Âlimlerimizden de duyduk. Burada bir çeşme ve üzerinde de bir taş vardır. O taşı peygamber veya vâsisi kaldırabilir. Senin bu taşı kaldırdığını görünce, yıllardır beklediğim arzuma kavuştum.

 


Bugün 24 Ocak 2021;

Âlim, ölse de yaşar, cahil ise yaşarken de ölüdür. Hazret-i Ali “Radıyallahü anh”

Haliç’in donması (1621) - Elazığ Depremi (2020) [44 ölü] Hazret-i Ali’nin Kûfe Câmii’nde şehâdeti (660) [H: 60]

Yılın 24. günü, Kalan Gün : 341
1. Ay, 31 Gün, 04. Hafta
Gündüzün uzaması 2 dakika - Ezânî sâat 1 dakika geri alınır.

23 Ocak 2022 Pazar

Kamu yönetiminde acil çözüm bekleyen sorunlar ve çözüm önerileri

 

10 başlıkta kamu yönetiminde acil çözüm bekleyen sorunlar ve çözüm önerileri

Bu bölümde kamu yönetiminin işleyişine ilişkin tepkilere yol açan temel sorunları maddeler halinde sıralayarak çözüm önerilerine de yer verilmeye çalışılacaktır. Ümit ederiz ki önerilerimiz birilerinin dikkatini çeker de yaşanan sorunlara az da olsa katkı sağlarız.

1- Kamu kurumlarının yap-boz haline getirilmesi sona erdirilmeli

Gerekli analizler yapılmadan kamu kurumlarının ayrılmasının, birleşmesinin, genişletilmesinin veya yeni bir kurum kurulmasının önüne geçilmelidir. Tabela ücretleri dahi dikkate alındığında çok büyük maliyetler oluştuğu görülecektir. Özellikle son dönemlerde kamu kurumlarında sürekli büyüme göze çarpmaktadır. Yıllarca 1. Hukuk Müşavirlikleri ve personel daire başkanlığı olarak faaliyet gösteren birimler biranda genel müdürlük seviyesine çıkarılmıştır.

2- Cumhurbaşkanına çok fazla atama onayı gitmemeli

Birçok kamu kurumunun müfettiş ataması dahi Cumhurbaşkanı onayı ile yapılmaktadır. Bu konu üzerinde çalışılarak gereksiz birçok atama ile Cumhurbaşkanlığı makamı meşgul edilmemelidir. Bir dönem Planlama Uzmanı atamaları dahi müşterek kararname ile yapılmaktaydı. İç denetçi atamaları bakan onayı ile yapılırken müfettiş atamalarının Cumhurbaşkanı onayına sunulması rasyonel değildir. Kaldı ki her müfettiş ataması da Cumhurbaşkanı onayı ile yapılmamaktadır.

3- Personel mevzuatı gözden geçirilmeli

Personelle ilgili mevzuatın büyük çoğunluğunun 1982-1984 tarihleri arasında yürürlüğe girdiğini görülmektedir. 21'inci yüzyılda 1980'lerin anlayışıyla personeli yönetmeye çalışılması doğru değildir. Üzücü olan husus ise bu durumun maalesef sorgulanmasının dahi yapılmamasıdır.

Eğer kamu personel reformu yapalım ondan sonra bunları düzeltelim denilirse çok ciddi bir hata yapılmış olacaktır. Kaldı ki uzun süredir ağızlara alınmayan personel reformunun ne boyutları hakkında bilgimiz var ne de içeriği hakkında. Dolayısıyla gördüğümüz aksaklıkları biran önce düzeltmeliyiz. Kaldı ki yapacağımız birçok düzenleme reformun bir boyutunu oluşturacak ve reformu daha kolay yapmamızı sağlayacaktır.

4- Kamunun insan kaynaklarını yönetecek merkezi bir teşkilat yeniden kurulmalı

Kamu kurumlarındaki uygulama farklılıklarını giderecek merkezi teşkilatlar mülga edilmiştir. Hali hazırda, kamu yönetimini düzenleme görevi Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İnsan Kaynakları Ofisi Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilmektedir. Devlet Personel Başkanlığının daha da güçlendirilmesi yerine, mülga edilmesi yaşanan sorunları artırmıştır. Kamuda yaşanan bir sorunun çözüm süresi eskiye nazaran uzamıştır. Dolu ve boş kadro değişikliği gibi küçük bir teknik düzenlemenin çıkması dahi artık gecikmektedir.

5- Kamu Görevlileri Etik Kurulu güçlendirilmeli

Kamu Görevlileri Etik Kurulu hakkında yaptığımız en önemli tespit bu Kurulun bu haliyle dahi verdiği kararlarda çok ciddi bir işlev görmesidir. Ancak bu Kurulun 6 uzmanla etkin çalışması ve caydırıcı olması beklenemez. 2021 yılında kurulun internet sayfasında 2 kararını görüyoruz. Bu Kurul güçlendirilmeden kamuda yaşanan etik dışı davranışların caydırılması mümkün değildir. Elbette bu Kuruldan olağanüstü işlevler beklenmemeli ama birçok soruna çözüm üreteceği de unutulmamalıdır. Cumhurbaşkanı tarafından bu Kurulun daha da güçlendirileceği ve kamudaki etik dışı davranışların cezalandırılacağı mesajı çok büyük bir etki oluşturacaktır.

6- 20 yıldır sonuçlandırılamayan norm kadro çalışması bir an önce tamamlanmalı

2020-2022 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program'da norm kadro çalışmaları yer almasına ve bu konudaki çalışmalara 2000 yılından itibaren başlanılmasına rağmen ilk yapılan çalışmalar dahi güncellenememiştir. Norm kadro çalışmaları yapılamadığı için kamu kurumlarının personel ihtiyaçları bilimsel yöntemlerden ziyade el yordamıyla yapılmaktadır. Halbuki bilimsel yöntemlerle hazırlanacak norm kadro çalışmaları personel ihtiyaçlarını veya fazlalığını ortaya çıkaracaktır.

7- Üniversitelerle kamu kurumları arasındaki iş birliği arttırılmalı

2547 sayılı Kanunun 38 inci maddesindeki ücret güncellenerek öğretim üyelerinin kısmi süreli olarak kamu kurumlarında çalışmasının yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Birçok kamu kurumunun konu uzmanı öğretim üyeleri ile hiçbir irtibata geçmediği görülmektedir. Halbuki teorinin pratiğe geçişi ancak bu sayede olacaktır. Objektif kurallar konularak konu uzmanı öğretim üyelerinin teorik bilgileri kamu kurumlarında uygulama alanı bulmalıdır. Özellikle Dışişleri Bakanlığı, İş-Kur ve Sosyal Güvenlik Kurumu gibi kurumların bu yöntemle ciddi katkılar sağlayacağını düşünüyoruz. Bu konuda TÜSEB ve TÜBİTAK örnekleri incelenmelidir.

8- Kamu kurumlarının insan kaynakları birimleri güçlendirilmeli

Çok büyük kamu kurumlarının insan kaynakları birim yöneticileri maalesef konu uzmanı yöneticilerden atanmamaktadır. Bu kurumlarda işler astların yönlendirilmesiyle yürütülmekte, vizyoner çalışmalardan ziyade günlük rutin işlerin dışına çıkılamamaktadır. Halbuki bu birimler ve yöneticileri ne kadar yetkin olursa ortaya konulacak işlerde o kadar etkin olacaktır. Hatta bu birimlerde kariyer uzman istihdamı yaygınlaştırılmalıdır. Nitekim kurumsal firmaların hem insan kaynakları birimleri hem de yöneticileri çok yetkin kişilerden oluşmaktadır.

9- Memur tanımı netleştirilmeli

657 sayılı Kanun'da, kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler, Memur olarak tanımlanmıştır. Ancak genel idare esasları, asli ve sürekli kamu hizmetleri ile diğer kamu görevlilerinin ne olduğuna ilişkin herhangi bir mevzuat hükmü bulunmamaktadır.

Öncelikle asli ve sürekli kamu hizmeti ile genel idare esaslarının tanımının yapılması gerekmektedir. Bu tanımdaki muğlaklık yüzünden memur tanımı içerisine girmeyecek birçok kamu görevlisinin memur olarak tanımlandığı ve 12 hizmet sınıfına dahil edildiği görülmektedir. 12 hizmet sınıfına baktığımızda en bariz şekilde yardımcı hizmetler sınıfını görüyoruz. Bu hizmet sınıfında yer alanların hiçbir şekilde memur tanımı içerisinde yer almaması gerekirken memur olarak karşımıza çıktığı görülmektedir. Kamunun geniş çaplı yeniden yapılandırılmasına karar verildiğinde, bu sorunun da bir yasal düzenlemeyle çözümlenmesi gerekmektedir.

10- Aynı hizmetin dört farklı statüdeki personele dört farklı maaşla yaptırılması

Hangi kamu hizmetinin hangi statüdeki personele yaptırılacağına ilişkin karmaşa nedeniyle aynı iş çok farklı statülerde görev yapan personel eliyle yürütülmektedir.

Konuyu somutlaştırmak gerekirse, yardımcı hizmetler sınıfında görev yapan memurlara yaptırılan kurumların temizlik vb. işleri daha sonra taşeron işçilere yaptırılmaya başlanmış, taşeron işçilerin kadroya geçirilmesinden sonra kadrolu işçiler de bu görevleri yapmak üzere alınmaya başlanmıştır. Daha sonra bu işler için sözleşmeli personel alınmaya da başlanmıştır.

Sonuç olarak aynı iş memur, taşeron işçi, kadrolu işçi ve sözleşmeli personele yaptırılmaya başlanmıştır. Özetle aynı iş için dört farklı statüdeki kamu personeli istihdam edilmeye başlanmıştır. Bunların hepsinin maaşları biri birinden farklı olduğu için çalışma barışı da bozulmaya başlamıştır.

Kaynak: Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ahmet ÜNLÜ 


İran vanayı kapattı, milli projelerin önemi ortaya çıktı

 


İran'ın Türkiye'ye gönderdiği doğalgazı 10 gün süreyle kesmesi birçok sanayi kuruluşunda üretim tedirginliğine yol açarken, yaşanan sıkıntı, Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığını bitirecek yatırımlarının ne kadar önemli olduğunu bir defa daha ortaya koydu. Ankara, "enerjide tam bağımsızlık" hedefiyle doğalgazdan petrole, nükleerden yenilenebilir enerjiye kadar her alanda adımlarını kararlılıkta atıyor. Doğalgazda arz güvenliğini sağlamak için çalışan Türkiye; üretim, tedarik ve depolamayla ilgili birçok çalışmayı eş zamanlı olarak yürütüyor.

KARADENİZ GAZI İÇİN BORU İNŞASI BAŞLIYOR

Karadeniz Sakarya Gaz Sahası'nda keşfedilen ve 540 milyar metreküpü bulan doğalgazın karaya çıkarılması için çalışmalar sürüyor. Deniz tabanına ilk boru hattının çekilmesi amacıyla 21 Şubat'ta başlayacak faaliyetler için gün sayılırken Karadeniz gazının işlenerek şebekeye verilmesini sağlayacak Filyos Limanı'nın da inşası devam ediyor. Diğer yandan, envanterdeki gemiler denizlerdeki arama ve sondaj faaliyetlerini sürdürüyor. Halihazırda Karadeniz'deki sondaj gemilerinden Fatih, Türkali-7 kuyusunda; Kanuni, Türkali-1 kuyusunda sondajına devam ediyor. Yavuz ise Filyos Limanı'nda Karadeniz'e açılmak için gün sayıyor. Ayrıca Barbaros Hayreddin Paşa sismik arama gemisi, Ünye-3B projesi çerçevesinde aynı bölgedeki veri toplama çalışmalarına devam ediyor. Doğu Akdeniz'de 2B ve 3B sismik araştırma faaliyetleri yürüten Oruç Reis araştırma gemisi ise bakım çalışmalarının tamamlanmasının ardından yeniden bölgeye gönderilecek. Bütün bunlara ek olarak alınan Türkiye'nin dördüncü sondaj gemisinin de yaz aylarında çalışmalara dahil olması planlanıyor.

Milli üretim için faaliyetler sürerken, gaz ihtiyacında kesinti olmaması için Azerbaycan gazını taşıyan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP) ve Rus gazını taşıyan TürkAkım hatlarından gaz tedariki de devam ediyor. Bu iki hattan bugüne kadar Türkiye'ye yaklaşık 28,4 milyar metreküp doğalgaz aktı. Aynı hatlardan gelen gaz miktarı, sadece geçen yıl 12,5 milyar metreküpü aştı.

DOĞALGAZ DEPOLAMA KAPASİTESİ GENİŞLİYOR

Depolama kapasitesinin artırılması için de karada ve denizde çalışmalar yapılıyor. Karadaki çalışmalar doğrultusunda Tuz Gölü'nde şu anda yaklaşık 900 milyon metreküp olan depolama kapasitesi, yapılacak genişletme çalışmaları ile 5,4 milyar metreküpe çıkacak. Silivri'de ise 3,14 milyar metreküp olan kapasite, çalışmalar sona erdiğinde 4,16 milyar metreküpe yaklaşacak. Buna ek olarak, Türkiye'nin üçüncü LNG gemisi olan Ertuğrul Gazi'nin de geçen yıl hizmete alınmasıyla denizdeki depolama kapasitesi yükseldi. 110 milyon metreküp doğalgaza eşdeğer LNG'yi depolama kapasitesine sahip Ertuğrul Gazi FSRU, günlük bazda bunun 28 milyon metreküpünü gazlaştırarak ulusal şebekeye iletebiliyor. Ayrıca Marmara Bölgesi başta olmak üzere ülkenin arz güvenliğine katkı sağlayacak olan Saros FSRU Projesi de devam ediyor. Kara ve denizdeki bu güçle ilk etapta elindeki doğalgazın yüzde 20'sini depolayabilecek olan Türkiye, önümüzdeki süreçte atılacak yeni adımlarla bu kapasiteyi daha da artıracak.

KARADA KARIŞ KARIŞ PETROL ARANIYOR

Türkiye, petrol konusunda da karada çalışmalarına devam ediyor. Daha önce 'petrol yok' denerek kapatılan kuyularda son teknolojiyle yeniden araştırmalar devam ederken Diyarbakır'daki Varınca-1 kuyusunda günlük 3 bini aşkın, Akoba-1 kuyusunda günlük 2 bin 800, Yenişehir-1 kuyusunda günlük 3 bin, Kırklareli'deki Misinli-2 kuyusunda günlük bin varilden fazla petrol üretimi gerçekleştiriliyor.

İHTİYACIN YÜZDE 10'U AKKUYU'DAN GELECEK

Türkiye, alternatif enerji kaynakları konusunda da adımlar atıyor. Bu kapsamda Mersin'de inşası süren ve Türkiye'nin ilk nükleer enerji santrali olacak Akkuyu Nükleer Güç Santralinde de (NGS) çalışmalar devam ediyor. Toplam 4 bin 800 megavat gücünde dört üniteden oluşacak Akkuyu NGS'de üçüncü reaktörün temeli, geçen yıl atılmıştı. Dördüncü reaktörün temelinin bu yıl içinde atılması beklenirken 2023'ten başlayarak birer yıl arayla dört reaktörün de işletmeye alınması planlanıyor. Akkuyu NGS ile Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yüzde 10'unun nükleer enerjiden karşılaması öngörülüyor.

Ayrıca Türkiye'nin ikinci nükleer santralini kazanması için bazı ülkelerle görüşmeler devam ediyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, daha önce ikinci nükleer santral projesiyle ilgili olarak "Sinop'la ilgili henüz şu anda görüşülen bir ülke yok. Burada Trakya daha öne çıkıyor. Çin'le görüşmelerimiz var. Yerle ilgili zemin etütleri, çevresel etkiler gibi birçok parametrede çalışmalar devam ediyor. Bunların sonuçlarına göre kesin yer belirlenecek. İstanbul'u da içine alarak söylüyorum, Trakya ülkenin en büyük talep noktası. Bölgesel arz güvenliği açısından böyle bir santrale Trakya'da daha çok ihtiyacımız var. Bazı engellemeler ile mücadele ettik. Bunların bir kısmı çevreci girişimler adı altında oldu. Türkiye'nin böyle bir nükleer teknolojiye sahip olmasını istemeyen ülkeler de var ama hamdolsun, şu anda ilk projemizi gerçekleştiriyoruz. İnşallah bundan sonra ikinci ve üçüncüyü de yaparız" demişti.

YENİLENEBİLİR ENERJİ YATIRIMLARI HIZLANDI

İklim değişikliğiyle ilgili yapısal dönüşümlere giden Türkiye, çevrenin korunması amacıyla bir yandan da yenilenebilir enerji alanında adımlar atıyor. Yenilenebilir enerjide özellikle rüzgar öne çıkıyor. Yerli ve yabancı toplam 231 firmanın faaliyet gösterdiği sektörde, halihazırda işletme halindeki 355 santralde toplamda yıllık 30 teravat saatlik üretim yapılıyor. Rüzgar kurulu gücünde Avrupa'da 8'inci, dünyada 13'üncü sırada olan Türkiye, 10 bin 500 megavatı aşan kurulu gücüyle bugün elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 10'unu rüzgardan karşılıyor. Buna ek olarak Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) modeline dair çalışmalar da devam ediyor. Bu model kapsamında YEKA Rüzgar Enerjisi Santralleri (RES) ile YEKA Güneş Enerjisi Santralleri (GES) yarışmaları devam ediyor.

AKDENİZ'DE DE ROTA TÜRKİYE

Yakın zamanda Doğu Akdeniz gazı ile ilgili de önemli gelişmeler yaşandı. ABD, denizden Yunanistan'a ilerleyen ve Türkiye'yi devre dışı bırakan Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı Projesi'ne (EastMed) desteğini çekti. Bunun üzerine İsrail ve Doğu Akdeniz gazının Avrupa'ya taşınması için yeniden Türkiye güzergahı öne çıktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Türkiye ve İsrail'in proje için daha önce görüştüğünü hatırlatarak "Şartlar oturup konuşulur" dedi ve yeşil ışık yaktı.

OSB'LERDE 'KESİNTİLİ' HAFTA

İran, 48 saat geçmeden gaz vanalarını açmasına rağmen, Türkiye işi sağlam tutuyor. Bu hafta yurt genelinde OSB'lerde planlı kesintiler uygulanacak. Bu tedbir sayesinde enerjide arz talep dengesi korunacak. Haneler de sert kış şartlarında enerjisiz kalmayacak.

Kaynak:Memurlar.net



14 Ocak 2022 Cuma

İklim Değişikliği ile Mücadelenin Temelini Madenler Oluşturuyor


Günümüzün önemli gündem maddeleri arasında yer alan iklim değişikliği ve enerji dönüşümü gibi konuların çözümü teknolojide yatmaktadır.  Karbon emisyonlarını azaltacak elektrikli araçlardan teknolojiyi geliştirecek bilgisayarlara, rüzgâr türbinlerinden güneş panellerine kadar birçok ürün ve teknolojiyi hayata geçirebilmek için ise ancak madenlerden üretilebilen lityum, kobalt, nikel ve nadir toprak elementleri gibi hammaddelere ihtiyaç duyulmaktadır.

Bir süredir hayatımızı şekillendiren Covid-19 salgını iklim değişikliğiyle mücadele, enerji dönüşümü ve sürdürülebilirlik gibi konularda atılan somut adımları da hızlandırdı. Geçtiğimiz yıllarda imzalanan Paris İklim Anlaşması’nın ardından salgın sürecinde gündeme gelen Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat girişimi ve son olarak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda bir kez daha gündeme gelen sürdürülebilirlik ve fosil yakıtların kullanımını azaltma taahhütleri bu konuların önemini bir kez daha gözler önüne sererken önümüzdeki yıllarda tecrübe edeceğimiz değişikler hakkında da ipucu verdi. Buna paralel olarak Madencilik Türkiye Dergisi’nin 100. sayısında yer alan “Yeşil Anlaşma ile Kritik Minerallerin Önemi” isimli makalede de belirtildiği gibi günümüzde gündemde olan iklim değişikliği ve enerji dönüşümü politikalarına uygun olarak bir yol haritası belirlemek için çalışmalarını sürdüren ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri bu doğrultuda kritik hammadde sınıflandırmalarını güncelledi ve tedarik çalışmalarına şimdiden başladı.

Hürriyet Gazetesi’nden Taylan Özgür DİL’in haberine göre sektördeki uzmanlar özellikle güneş panelleri, rüzgâr türbinleri ve elektrikli araçlar gibi enerji dönüşümüne yönelik teknolojilerin yaygınlaşması ile lityum, bakır, kobalt ve nikel gibi hammaddelerin öneminin artacağını vurguluyor. Kritik minerallere yönelik talebin 2040 yılına kadar 6 kat artacağını vurgulayan Uluslararası Enerji Ajansı raporunda lityum talebinin 42 kat, kobalt talebinin 21 kat, nikel talebinin ise 19 kat artacağına dair öngörüler yer alırken “Temiz enerji kritik madenlerin ve minerallerin üzerine inşa edilecek.” vurgusu yapıldı.

Cep telefonu, bilgisayar ve elektrikli araçlar başta olmak üzere yeni nesil teknolojilerle birlikte öne çıkan en önemli unsurlardan biri bataryalar oldu.  Konuyla ilgili olarak elektrikli araçlar, dronlar ve iletişim aygıtları için daha uzun ömürlü, daha hafif ve daha güçlü batarya üretmeyi hedefleyen teknolojilerin önem kazanacağını belirten Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Sektörler Konseyi Maden Sektörü Başkanı Rüstem Çetinkaya verimliliği artırma çalışmaları kapsamında başta lityum olmak üzere nikel ve kobaltta ciddi talep artışı yaşanacağını belirtti. Bunun yanında uzmanlar enerji dağıtımı ve rüzgâr türbinleri ve elektrikli araçlarda kullanılacak elektrikli motorların kullanımının artması ile birlikte bakırın büyük önem kazanacağını ve kritik madenler arasında kendisine yer bulacağını belirtiyor. Buna paralel olarak, uzmanlar 2023 yılında bakırın tonunun 15 bin dolar seviyelerine çıkabileceğini öngörüyor.

Ülkemizde ise 3,8 milyon ton bakır rezervi olduğunun tahmin edilirken özellikle bor yataklarının yer aldığı bölgelerde lityuma rastlandığı, nikel ve az da olsa kobalt madeninin de üretildiği biliniyor. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) verilerine göre ülkemizin geçen yıl 451 milyon dolarlık bakır cevheri ve 15,2 milyon dolarlık nikel cevherleri ihracatı yaptığını belirten Çevkur Madencilik Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Selçuk Çevik, Eti Bakır’ın Mazıdağı Tesisinde yılda 2 bin 500 ton kobalt üretildiğini ve geri kazanılan kobalt 8 ülkeye ihraç edildiğini belirtti. TÜİK verilerine göre ise ülkemiz ilk 11 ayda 7,6 milyon dolarlık ham cevher ve tozları, 88,2 milyon dolarlık ise işlenmiş ürün ihracatı gerçekleştirdi.

Amerika Jeolojik Araştırmalar Derneği’nin (USGS) 2020 tarihli verilerine göre enerji dönüşümü için kritik olarak nitelendirilen hammaddelerden bakırın bilinen rezervi 870 milyon ton olduğu ve en çok Şili, Çin, Peru, Meksika ülkelerinde bulunduğu biliniyor. Pil teknolojileri için vazgeçilmez durumda olan lityum ise en çok Şili, Avustralya, Arjantin ve Çin’de bulunuyor. Tahmini rezervi 21 milyon ton olan Lityum ’un rezervleri Güney Amerika bölgesinde yoğunlaştığı görülürken özellikle Şili’nin dünyada bilinen en büyük lityum rezervlerini bünyesinde bulundurması dikkat çekiyor. Dünyada tahmini rezervi 7,1 milyon ton olan Kobalt en çok Demokratik Kongo, Rusya, Küba, Avustralya, Belçika’da bulunurken tahmini 94 milyon ton rezervi bulunan nikel ise en çok Avustralya, Brezilya, Rusya ve Küba gibi ülkelerde bulunduğu biliniyor.

KAYNAK:Madencilik Türkiye 


11 Ocak 2022 Salı

DUYDUNUZ MU

 

• Edison’un her gün kullandığımız kelimesi, alo kelimesidir.
• Su soluk bir tonda olsa da mavidir. Büyük havuzda mavi görünür.
• Ses duvarını aşan ilk buluş kırbaçtır. 7.000 yıl önce Çin’de yapıldı. Kırbaç şaklamasının, ses duvarını aştığı 1927’de anlaşıldı.
• Yağmur taneleri küre şeklindedir, gözyaşı şeklinde değildir.
• Yeryüzündeki oksijenin çoğunu üreten şey su yosunlarıdır.
• I. Dünya Savaşı’ndaki Alman üniformaları ısırgan otundan yapılmıştır.
• Bilinen en eski dînî yapı, MÖ 10 binde yapılan Göbeklitepe’dedir.
• En pahalı yapı Uluslararası Uzay İstasyonu’dur. (150 milyar dolar)
• Dünya’nın çekirdek kısmı 5.500 santigrat derece sıcaklıktadır. Bu sıcaklık, Güneş’in yüzey sıcaklığına hemen hemen eşittir.
• Antarktika’daki buz miktarı, Atlas Okyanusu’ndaki suya eşittir.
• Dünyada en yüksek hava sıcaklığı, 1922’de Libya’nın El Azizia şehrinde 57.80, en soğuk Antarktika’da 2010’da -930 derece ölçüldü. 
• Sputnik’ten 1957’den sonra, uzaya 38 binden fazla uydu gönderilmiş, 2020’de 2.666 uydu aktif hâlde. Diğerleri düşmüş yahut indirilmiştir.
• Dünya’daki en derin delik, 12.4 km ile Sakharin-1 kuyusudur.
• Dünya’nın en kurak bölgesi, Antarktika’nın Kuru Vadi’sine son 2 milyon yıldan bu yana hiç yağış düşmediği zannediliyor..

KAYNAK: TÜRKİYE GAZETESİ TAKVİMİ

 

Bugün 12 Ocak 2021;

İstanbul'da Son Osmanlı Mebusan Meclisi Açıldı (1920)

Sinirlenmek, şeytanın vesvesesinden hâsıl olur. Sinirlenince abdest alınız! Hadîs-i şerîf

Haiti depremi (2010) [Ölü sayısı 230.000] 

Bir Hadis: Bir adam Hz. Peygamber’e (s.a.s.) “Bana öğüt ver.” dedi. O da “Kızma!” buyurdu. O kişi isteğini birkaç defa tekrarladı. Resûl-i Ekrem de her defasında “Kızma!” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 76)


Özü Sözü Doğru Olmak

İslam, hakikate, doğruluğa, hakkı söylemeye büyük önem vermiştir. Öyle ki doğrulukdürüst ve güvenilir olmak gibi anlamlara gelen sıdk, peygamber sıfatlarının ilkidir. Müslüman denilince de akla gelen ahlaki erdemlerin başında doğruluk gelir. Çünkü doğruluk; kurtuluşun nuru, yüksek ahlakın gereğidir. Buna karşılık yalan söz, fesadın yayılmasına, dostlukların sona ermesine, hakların zayi olmasına, güven ve saygının azalmasına sebep olur. Yani özde ve sözde doğruluk, dünyevi ve uhrevi kâr sağlarken, yalan ise kişiyi dünyada hüsrana, ahirette cehennem azabına iletir. Nitekim Peygamberimiz, şöyle buyurmuştur: “Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete iletir. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında ‘doğru’ olarak yazılır. Yalandan sakının! Çünkü yalan insanı kötülüğe, kötülük de cehenneme iletir. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında ‘yalancı’ olarak yazılır.” (Müslim, Birr, 105)

KAYNAK: DİYANET TAKVİMİ

10 Ocak 2022 Pazartesi

GÜNÜN TARİHİ............ MEKKE’NİN FETHİ

 

    Peygamber efendimiz, Medine’den Ramazan-ı Şerîfin 10. Pazartesi günü 12 bin kişilik kahraman bir ordu ile 1 Ocak 630 günü yola çıktı. Harp etmeden Mekke-i Mükerreme’yi hicretin 8. senesinde Ramazan-ı Şerîfin 20. Perşembe günü (11 Ocak) teslim aldı. Düşmanlarına da şöyle buyurdu: “Sizin hiçbirinizi sorguya çekecek değilim. Gidiniz, hepiniz serbestsiniz!” Kâbe putlardan temizlendi ve Hazret-i Bilâl, Kâbe’de ilk ezanı okudu. Müslümanlar; önceden göç ederek ayrıldıkları Mekke, Kâbe ve vatanlarına, böylece yeniden kavuşmuş oldular.

.....Mükemmel Bir Gün İçin

 

DOĞRU HAREKET

KALKARKEN: Yavaş hareket etmek ve pencereyi açmak.
BANYODA: Ilık duş ve çıkışta soğuk su dökünmek,
KAHVALTIDA: Ilık su. Kepekli ekmek, yoğurt, meyve.
İŞE GİDERKEN: Yürüyecek mesafeyi uzatmak. 
İŞ YERİNDE: Aydınlık, güneşli, temiz ve geniş mekân.
ÖĞLE YEMEĞİ: Az ekmek, beyaz et, patates, bol salata. 
ÖĞLEDEN SONRA: Biraz uyumak veya dinlenmek. 
MASADA: Yaslanıp derin nefes almak, bacakları kıpırdatmak.
AKŞAM YEMEĞİ: Sebzeli yemek, beyaz et, salata ve meyve. 
YATMA: Sessiz ve az karanlık oda. Problemleri düşünmemek. 


YANLIŞ HAREKET

KALKARKEN: Hızlı hareket. Uyanınca yatakta fazla kalmak. 
BANYODA: Çok kalmak. Saçları ve vücudu kurutmamak.
KAHVALTIDA: Çok yağlı yiyecek, sucuk, sosis yemek.
İŞE GİDERKEN: Kapının önüne kadar arabayla gitmek. 
İŞ YERİNDE: Masada uzun oturmak, etrafa bakmamak.
ÖĞLE YEMEĞİ: Çok yemek, kolalı içecekler. Ayakta yemek.
ÖĞLEDEN SONRA: Tuzlu krakerler, bisküviler, tatlı yemek. 
MASADA: Saatlerce kambur oturmak. Aynı yere bakmak.
AKŞAM YEMEĞİ: Mikrodalgadan ve yatmadan önce yemek.
YATMA: Işıklı oda, yüksek yastık. Yüzükoyun ve geç yatmak. 

TEİAŞ, Aralık 2021 Kurulu Güç Raporunu Yayımladı

 

TEİAŞ’ın verilerine göre, Aralık 2021 dönemi itibariyle Türkiye’nin kurulu gücü 99.819,6 MW oldu.

En fazla santral sayısını sahip olan birincil enerji kaynakları ise;

  • 8.389 adet Güneş Enerjisi Santralleri (7.815,6 MW),
  • 745 adet Hidroelektrik Enerji Santralleri (31.492,6 MW),
  • 352 adet Doğal Gaz Kombine Çevrim Santralleri (25.573,6 MW) ve
  • 355 adet Rüzgar Enerjisi Santralleri (10.607,00 MW) oldu.

    Birincil kaynaklara ve kuruluşlara göre kurulu güç (MW):

    En fazla kurulu güce sahip kuruluşlar 67.886,00 MW ile Serbest Üretim Şirketi ve 21.318,4 MW ile EÜAŞ santralleri oldu. Mevcut santrallerin % 76’ı özel sektör tarafından % 24’ü ise kamu tarafından işletiliyor.

  • Birincil kaynaklara ve kuruluşlara göre santral adedi:

    Türkiye’deki lisanssız ve lisanlı santral sayısı toplam 10.457 oldu. Mevcut santrallerin % 92’si lisanslı % 8’i ise lisanssız santrallerden oluşuyor. Aralık ayı itibariyle Birincil Kaynak ve Kuruluşlara göre santrallerin 8.649 adedi lisanssız santral, 1.808 adedi ise lisanslı santrallerden oluşmaktadır. 

TEİAŞ, Aralık 2021 Kurulu Güç Raporunu Yayımladı

 

 (TEİAŞ) Aralık 2021 Kurulu Güç Raporunu Yayınladı. Rapora göre, kurulu güç toplamı 99 bin 819,6 MW olurken 2021 Aralık ayı sonunda kurulu gücün 7 bin 815,6 MW'lık kısmı güneş enerjisi santrallerinden sağlandı. Güneş enerjisindeki kurulu güç bir önceki aya göre 70 MW artış gösterdi.

9 Ocak 2022 Pazar

TEİAŞ, 2021 Aralık Ayı Kurulu Güç Raporunu Yayınladı

 

Türkiye Elektrik İletim A.Ş. TEİAŞ, 2021 Aralık ayı kurulu güç raporunu yayınladı. Böylece 2021 yılındaki toplam kurulu güç değerleri de belli olmuş oldu. Rapora göre Aralık ayı sonu itibariyle Türkiye’de kurulu güç 99.819,6 MW seviyesine ulaştı. Toplam santral sayısı da 10.457 oldu.

2021 Aralık Ayı Kurulu Güç Raporuna göre öne çıkan bazı bilgiler aşağıdadır. 

  • Toplam elektrik kurulu güç kapasitesi Kasım ayına göre 445,3 MW artarak 99.819,6 MW seviyesine ulaştı. Toplam santral sayısı da 10.457 oldu.
  • Yenilenebilir enerji kurulu gücü de 10.026 santralle bir önceki aya göre 389,4 MW artarak 53626,8 MW‘a yükselirken yenilenebilir santraller toplam kurulu gücün %53,72‘sini oluşturdu.
  • Güneş enerji santrallerinin kurulu gücü de 70 MW’lık bir artış ile 7815,6 MW seviyesine yükseldi. Toplam güneş enerji santral sayısı da 124 artarak 8389 oldu.
  • Güneş enerji kurulu gücü toplam kurulu gücün %7,83 olurken, rüzgar enerji kurulu gücünün toplam kurulu güçteki oranı da %10,62 oldu.
  • Toplam kurulu güçte ilk sırada 25573,6 MW ile doğalgaz yer alırken, onu 23280,4 MW ile hidroelektrik santralleri takip etti.
  • Fosil yakıtlı santrallerin kurulu gücü de 2021 yılı Aralık ayı sonu itibariyle 46192,7 MW yani toplam kurulu güce oranı %46,27 seviyesindedir.
  • 2020 ve 2021 Yılı Aralık ayı kurulu güç kıyaslamasına baktığımız zaman ciddi farklar görmekteyiz. Özellikle de güneş ve rüzgar santral kapasitelerindeki artış ilk bakışta göze çarpıyor. 
Yukarıdaki bilgilerde görüldüğü üzere 1 yılda Türkiye’deki toplam elektrik kurulu gücü 3929 MW artarak 2021 yılı sonu itibariyle 99819,6 MW seviyesine ulaştı. Ayrıca son 1 yıldaki yenilenebilir enerji santral kurulu gücündeki artış da hemen göze çarpmaktadır. En yüksek kurulu güç artışı ise 1774,6 MW’lık bir artış ile rüzgar enerji santrallerinde yaşandı. Rüzgarı da 1148,2 MW’lık artış ile de güneş takip etti.