28 Nisan 2009 Salı

Kadınla erkek arasında 35 fark...


''Kadınla erkeğin farkı mı? Bundan basit ne var, biri göğüslü kalçalıdır, öteki bıyıklı sakallı...'' diye kestirip atanlardansanız, çok yanılıyorsunuz. Çünkü bilim dünyası yıllardır inceleyip arıyor bu farklılıkları. Her geçen gün de yenilerini buluyorlar. Ancak şu 35 fark hiç değişmiyor.

1) Ergenlik Sivilcesi: Erkeklerin sivilce sorunu daha fazladır.Bu da daha çok testosteron hormonundan kaynaklanmaktadır. Bu hormon yağ bezlerini uyarır ve derideki gözeneklerin tıkanmasına,dolayısıyla da sivilceye neden olur.
2) Vücut Kokusu: Erkeklerin vücut kokusu kadınlardan çok daha güçlüdür.
3) Saldırganlık: Erkekler kadınlardan daha saldırgan olup bedensel güç kullanımına daha eğilimlidirler.Bunun açıklaması da testosterona bağlanmaktadır.Buna karşılık kadınlar kelimelerle saldırır ve savaşırlar.
4) Spor: Spor konusunda erkekler kadınlardan daha hızlıdır ancak kadınlar daha dayanıklıdırlar.
5) Kan: Erkeklerde 4.5, kadınlarda 3.6 litre kan vardır.Erkek kanı daha koyu kıvamlıdır, bir damlasında 1 milyon kan hücresi vardır.Toplam olarak erkeklerde 1 santimetreküp kanda 5 milyon alyuvar vardır, bu da kadınlara kıyasla yüzde yirmi fazlalık demektir. Erkeklerin tansiyonu da kadınlardan yüksektir: 140/88.Bu değer kadınlarda 130/80'dir.
6) AIDS: Her dört AIDS hastasından sadece biri kadındır. Nedeni ise kadınların baskın olan X krozomundan iki tane taşımasıdır. Çünkü bir sağlıklı, bir hasta gene sahip olsalar bile sağlıklı gen hasta gene />baskın çıkar ve hasta değil taşıyıcı olurlar. Erkeklerde ise Y geni hastalıklı X genini baskılayamaz.
7) Yüzme Yeteneği: Kadınlar derilerinin altındaki yağ tabakası nedeniyle daha iyi yüzerler.
8) Yaş Dönümü: Kadınlar menopoz döneminde ateş basması, uykusuzluk, şişmanlama, gece
terlemeleri ve vajina kuruluğu gibi belirtiler yaşarlar. Erkekler andropoz denen yaş döneminde hemen hemen hiçbir bedensel belirti yaşamazlar.
9) Vücut Isısı: Erkeklerin vücut ısısı kadınlardan daha yüksektir.
10) Su: Erkek vücudunun yüzde 60-70'i sudan ibarettir.Kadın vücudundaki su oranı ise yüzde 50-60 arasındadır.
11) Cinsel Organlar: Ana cinsel organlar erkekte vücudun dışında bulunur ve kolayca yaralanabilir. Kadında vücudun içine gizlenmiş olup korunmadadır.
12) İskelet: Erkeklerin omuzları daha geniş, kolları ve bacakları daha uzun, kemikleri daha ağır, eklemleri de daha büyüktür. Buna karşılık kadınların kalça kemikleri daha geniş, eklemleri daha esnektir.
13) Ses Telleri: Kadınların ses telleri daha kısa olduğundan sesleri daha tizdir.
14) Vücudun Ağırlık Noktası: Omuz ve kalça iskeletleri farklı olduğundan, kadınların ağırlık noktası erkeklerinkinden daha aşağıdadır.
15) Duyu Organları: Kadınların işitme ve koklama duyuları daha güçlüdür. Buna karşılık erkekler ışığa karşı daha hassastır. Erkek gözü ayrıntıları daha iyi seçer.
16) Enerji Harcaması: Erkekler hareketsiz halde,vücudun metrekaresi başına ortalama 39,5 kalori yakarlar. Kadınlar ise 37 kalori. Erkeğin günlük kalori ihtiyacı 2700 kalori, kadınınki 2000 kaloridir.
17) Yağ: Erkeklerde kadınlarınkinin yarısı kadar yağ dokusu vardır. Kadınlarda yağ dokusu vücudun yüzde 27'sini oluştururken, bu değer erkeklerde yüzde 15'tir. Kadın vücudunda erkeklerden 3,5 kg daha fazla yağ vardır. Yağ, erkeklerde karın bölgesinde toplanırken kadınlarda daha çok kalça, baldır ve göbekte yoğunlaşır.
18) Hastalıklar: Erkekler hayatları boyunca kadınlardan ortalama 40 gün daha az hastalanırlar.
19) Dirsek: Kadınlar erkeklere kıyasla kollarını dirsekten 6 derece daha fazla açabilirler.
20) Kromozomlar: Erkek ve dişilerde toplam 46 kromozom vardır. Bunların yarısı babadan, yarısı anneden gelir. Bu 46 kromozomun içinden iki tane cinsiyet hormonu vardır ki; bu erkekte XY, kadında XX olarak bulunur.
21) Saçlar: Kadınların saçları daha sık ve daha dirençlidir. Saç kökleri iki milim daha derinde olduğu için erkeğinki kadar çabuk dökülmez.
22) Deri: Erkeklerin toplam 1,8 metrekare, kadınların 1,6 metrekare derileri vardır. Kadını derisi daha ince ve kuru,bu yüzden de daha hassastır. Erkekte ter bezleri ve deri altı yağ bezleri daha fazla olduğundan derisi yağlıdır ve daha çok terler.
23) Akciğerler: Erkeklerin akciğerleri kadınlarınkinden yüzde 50 daha geniş hacme sahiptir.
24) Yemek: Aynı kilodaki kişilerden, erkekler kadınlardan daha çok yemek ihtiyacı duyarlar; çünkü metabolizmaları daha hızlıdır.
25) Antikorlar: Kadınlar daha çok antikor üretirler, bu yüzden de erkeklere kıyasla bakteri ve virüs hastalıklarına daha seyrek yakalanırlar.
26) Ağlamak: Kadınlar erkeklerden 5 kat fazla ağlarlar.Genellikle de saat 19.00-22.00 arası.
27) Beyin: Erkek beyni yüzde 14 daha ağırdır. Buna karşılık kadınlarda iki yarım küre arasındaki iletişim daha iyidir.
28) Safrakesesi Taşı: Kadınların yüzde 20'sinde, erkeklerin yüzde 8'inde safrakesesi taşı oluşur.
29) Kalp Atışı: Erkeklerin kalbi daha büyüktür ve daha yavaş çarpar: Dakikada ortalama 72. Bu değer kadınlarda 80'dir.
30) Gelişme: Buluğ çağına kadar kızlar erkeklerden daha hızlı büyürler (10'a 8 oranında). Erkek çocuklar 14-15 yaşları arasında gelişmeye başlarlar ve 20 yaşına kadar bu büyüme gerçekleşebilir. Kız çocukları en hızlı 12-13 yaşları arasında gelişirken 17-18 yaşında bu gelişme durur.
31) Sıcaklık Duyarlılığı: Kadınlar kalın yağ dokuları nedeniyle soğuğa daha dayanıklıdırlar.
32) Yaşlanmak: Erkekler kadınlardan daha hızlı yaşlanırlar. 55 yaşındaki bir kadın bedensel gücünün yüzde 90'ına sahiptir. Oysa aynı yaştaki bir erkek gücünün sadece yüzde 70'ine sahiptir. 35 yaşındaki bir erkeğin damar sistemi 50 yaşındaki bir kadınınkine eşdeğerdir. Buna karşılık kadında sadece cilt daha ince olduğundan çabuk yaşlanıp kırışır. Kadınlar yaşlanma olayını pmikolojik olarak erkeklerden çok daha kolay kabullenirler.
33) Kaslar: Erkekler kadınlardan yüzde 50 oranında fazla kas gücüne sahiptir.Buluğ çağında erkeklerde kas hücrelerinin sayısı 20 misli, kadınlarda 10 misli artar. Erkekler kadınlardan üçte bir oranında daha
güçlüdürler.
34) Yaşam Süresi: Erkeklerin ortalama omrü 71,5 yıl, kadınların 78 yıldır.
35) Solunum: Erkekler dakikada ortalama 16 kez soluk alıp verir. Kadınlar ise dakikada 20-22 kez soluk alıp verir. Her iki cinsin günde soludukları miktar ise aynı olup 12 bin litredir.

Fotoğraf ve Öykü..


Asagidaki linki tiklayarak, sanal bir sergide bulunan eserleri gorebilir, fotograf altlarindaki fotografa ilisikin oykuleri okuyabilirsiniz. Ve tabiki arkaplan müzigini de duymak isterseniz, bilgisayarinizin sesini acmayi unutmayin. Fotograflar Ozer Kanbuoğlu'na ait...

http://www.fotoalem.com/site/fotoproje/oykuler


24 Nisan 2009 Cuma

Vücudumuzdaki 16 mucizevi gerçek


Fakat bu haberi okuduktan sonra vücudunuz hakkında o kadar da çok bilginiz olmadığını göreceksiniz. Howstuffworks adlı internet sitesinde yer alan habere göre, vücudunuz hakkında sizi şaşırtacak 16 olağanüstü gerçek:

1. Dil izi: Eğer kimliğinizi saklamak isterseniz, dilinizi çıkarmayın. Parmak izine benzer şekilde, herkes tek ve benzersiz bir dil izine sahip.

2. Döküntü: Evde tüy dökme derdinden şikayetçi olan sadece evcil hayvanınız değil. İnsanlar her saat yaklaşık 600 bin deri partikülü döküyor. Bu her yıl yaklaşık 680 gram tutuyor, bu nedenle ortalama bir insan 70 yaşına kadar yaklaşık 48 kg deri dökmüş oluyor.

3. Kemik sayısı: Yetişkinlerde bir bebekten daha az kemik bulunuyor. Doğduğumuzda 350 kemiğe sahip oluyoruz, ancak gelişim süreci boyunca kemikler eriyip birbiriyle kaynaşıyor ve yetişkin olduğumuzda sadece 206 kemiğimiz kalıyor.

4. Yeni mide: Mide mukozasının dış tabakası ömrü çok kısa olduğu için 3-4 günde yenilendiğini biliyor muydunuz? Eğer yenilenmeseydi, midenizdeki yiyecekleri hazmetmek için kullanılan güçlü asitler, aynı zamanda midene de zarar verecektir.

5. Koku hatırlama: Burnumuz köpekler kadar hassas değil, ancak 50 bin farklı kokuyu hatırlayabilir.

6. Uzun bağırsaklar: İnce bağırsağın uzunluğu yetişkin bir insanın boyunun yaklaşık 4 katı uzunluğundadır. Eğer geriye doğru katlanmasaydı, 5-6 metrelik uzunluğu karın boşluğuna sığmazdı.

7. Bakteri: Bu cilt için gereklidir. İnsan vücudunda cildin her santimetre karesinde yaklaşık 32 milyon bakteri yaşıyor. Bunların büyük bir çoğunluğu zararsız.

8. Vücut kokusunun kaynağı: Koltuk altı gibi kokan ayakların kaynağı terdir. İnsanlar ayaklarından da terler. Bir çift ayak 500 bin ter bezine sahiptir ve günde yarım litre ter oluşturabiliyor.

9. Hapşırma hızı: Hapşırık havada saatte 161 km hızla gidebiliyor. Bu nedenle hapşırınca burnunuz ve ağzınızı kapatmalısınız.

10. Kan aralığı: Eritrosit olarak bilinen kan hücreleri bikonkav (iki yanı çukur) diskler şeklindedir. Kan uzun bir yolda seyahat eder. İnsan vücudunda yaklaşık 96 bin 560 km kan damarı bulunuyor. Çok çalışkan olan kalp her gün damarların içine 7 bin 571 litre kan pompalıyor.

11. Tükürük miktarı: Tükürüğünüzün içinde yüzmek istemeyebilirsiniz, fakat biriktirseydiniz bunu yapabilirdiniz. Çünkü, bir ömür boyunca insan 25 bin litre tükürük üretiyor. Bu miktar 2 yüzme havuzunu doldurmaya yeter.

12. Horlama sesi: 60'lı yaşlarda, erkeklerin yüzde 60'ı ve kadınların yüzde 40'ı horluyor. Horlama ortalama 60 desibelken, horlama seviyesi bazı kişilerde 80 desibelin üzerine çıkabiliyor. 80 desibel seviyesindeki ses havalı matkabın çıkardığı ses kadar yüksektir. 85 desibelin üzerindeki sesler insan kulağına zarar verdiği saptanmıştır.

13. Saç rengi ve sayısı: Sarışınlar daha eğlenceli olabilir ya da olmayabilir, ancak sarışınlar kesinlikle daha fazla saça sahipler. Saç rengi saçımızın ne kadar sık olduğunu belirlememize yardımcı oluyor. Buna göre sarışınlar en üst sırada yer alıyor. Bir insanda ortalama 100 bin saç kılı bulunurken, sarışınlarda bu sayı ortalama 146 bin. Siyah saçlı insanlar yaklaşık 110 bin saç kılına sahip, kahverengi saçlı insanlarda ise 100 bin saç kılı bulunuyor. Kızıl saçlı insanların ise saç kılı daha az yaklaşık 86 bin kadar.

14. Tırnak gelişimi: Eğer el tırnaklarınızı ayak tırnaklarınızdan daha sık kesiyorsanız, bu doğaldır. El tırnaklarımız daha çok kullanıldığı için daha hızlı uzuyorlar. Elimizin tırnakları 0,5 - 0,6 mm hızla uzar. Yani kesilmezlerse yılda 2,5 - 3,0 santimetre uzunluğa ulaşabilirler. Ayak tırnaklarının uzama hızı bunun dörtte biri kadardır. En hızlı uzayan tırnak orta parmağın tırnağıdır.

15. Baş ağırlığı: Bebekler doğduklarında başlarını tutamazlar. İnsan başı doğduğunda vücudumuzun toplam uzunluğunun dörtte biri kadardır. Fakat, yetişkin olduğumuzda bu oran toplam uzunluğumuzun 8'de birine ulaşır.

16. Uyku ihtiyacı: Eğer iyi bir gece uykusu için öldüğünüzü söylerseniz, tam anlamıyla bunu kastediyorsunus. Haftalarca bir şey yemezseniz ölmezsiniz, fakat 11 günden sonra uykusuzluğa dayanamazsınız, sonsuza kadar uyup kalırsınız.

23 Nisan 2009 Perşembe

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı kutlu olsun!


Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün tüm dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyoruz:

ATATÜRK’ün çocukları onlar küçük hanımlar, küçük beyler…
Biz büyürken arkamızda kalan özlem duyduğumuz çocukluğumuz
Egemenliğin yan yana gelerek yakıştığı en güzel resim
Kırmızı balonlar, çiçekler
Beyaz ceketler, ille de fırfırlı elbiseler
Çocuklar…
Hani sevdiğin insanlara hep çocuk diye seslenir mişsin ya şimdi içimden geçenleri söylesem kızmazsın biliyorum
İyi ki diyorum çocuğu yokmuş…Daha az severdin bizi diye kıskanırdık belki kim bilir…
Biz paylaşamazken seni, mavi gözlerini
Biliyordun elbet, dünya’nın “yarınları” seni bizimle paylaşacak
89 yıl önceki sözlerin gibi…
Küçük hanımlar küçük beyler...
Sizler hepiniz geleceğin bir gülü yıldızı bir bahtının aydınlığısınız.
Memleketi asıl aydınlığa gark edecek sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz kızlar çocuklar!
Şimdi senin çocukların başka çocuklarla el ele veriyor…
Benimki de laf görüyorsun tabi onları, bıraktığın topraklarda özgürce gülen çocukları Savaşların ortasında kalan küçücük savunmasız yavruları… İçin sızlıyor, hissediyorum…
Senin çocukların, unutmuyor onları ellerini bırakmıyor… Mavi gökyüzündeki uçurtmalarıyla bıraktığın barışı, kardeşliği aynı göğün altında sevgiyle bütün dünyaya yayıyor…
Unutun kötü olan her şeyi, bu gün bayram çocuklar…
Kırmızı balonlar, çiçekler
Beyaz ceketler, ille de fırfırlı elbiseler
İstediğin o barış dolu dünya da gülmek, katıla, katıla gülmek yaraşır onlara
Görüyorsun…Her köşeye gizlenmiş yeryüzünün en güzel renklerini
Küçük kara gözleri, mavi gözleri, ela gözleri

Ay’la Yıldız’ın özgürlüğüne gülümseyen güzel yüzler
Unutun kötü olan her şeyi… Bugün bayram
Küçük hanımlar, küçük beyler…

Aşk evliliği ömrü uzatıyor...


Aşk evliliği ömrü 8 yıl uzatıyor, akıl sağlığını koruyor.
Yahoo internet sitesi, ABD üniversitelerinin aşk ve evlilik hakkındaki çalışmalarını derledi. Buna göre aşk, evlilik, evlat sevgisi, hayvan beslemek; insanları sağlıklı, mutlu, dinç ve kırışıksız tutmaya yetiyor. Rutgers Üniversitesi'ne göre aşk da tıpkı çikolata gibi, beynin dopamin salgılamasını sağlıyor.

Bu salgı da ruh halini, enerji seviyesini yükseltiyor, odaklanmayı kolaylaştırıyor. Aşk, koku alma duyusunu keskinleştiriyor. Evlilik ve aşk ikilisi, akıl sağlığını korumaya yardımcı oluyor. Chicago Üniversitesi'nin bulgularına göre, evli çiftlerde psikiyatrik vakalar daha az görülüyor. Brown Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre evliler, bekarlara oranla daha az hastalanıyor. Ömür ortalama 8 yıl uzuyor. Dartmouth Üniversitesi, iyi bir evliliğin yılda fazladan 100 bin dolar kazanmaktan daha fazla mutluluk verdiğini, baba olmanın erkekleri daha ılımlı yaptığını kaydetti.

HÜCRELER ÇOK HIZLI YENİLENİYOR

Columbia Üniversitesi uzmanlarına göre de evlilik insanı gençleştiriyor, hücreler çok daha hızlı yenileniyor. Michigan Üniversitesi uzmanlarına göre ise romantik film izleyen erkeklerde progesteron seviyesi artıyor ve uysallaşıyorlar. John Hopkins Üniversitesi akademisyenleri, “Çiftler arasındaki fiziksel temas, antidepresan etkisi yapıyor” diyor.

Türkler Youtube'u çok sevdi


İşte araştırmadan çıkan diğer çarpıcı sonuçlar...

"İnternet Girişimleri Marka Araştırması Nisan 2009 Raporu"nda, Türk internet kullanıcılarının 'video' denildiğinde akla gelen ilk markanın Youtube olduğu ortaya çıktı. Crenvo Danışmanlık tarafından yapılan araştırmaya göre Türk internet kullanıcılarının % 80.2'si 'video'da YouTube'dan başka marka tanımıyor.

Türkiye'den erişimi mahkeme kararıyla 1 yılı aşan süredir engelli olan servisin bilinirliğinin hala yüksek olması dikkat çekici bulunuyor. Araştırmada, Youtube.com'u % 6 ile Vimeo.com takip ederken, İzlesene.com % 5.0, videoara.com ise % 1.5'te kaldı.

Crenvo Danışmanlık analisti Arda Kutsal, araştırmada 31 farklı kategoride Türk internet kullanıcılarının ilk akıllarına gelen internet girişim ve markalarını belirlemeyi amaçladıklarını belirterek, "İnternet Girişimleri Marka Araştırması Nisan 2009'da hem girişimciler, hem de yatırımcılar önemli ve dikkat edilmesi gereken noktalar olduğuna inanıyorum." dedi.

İşte araştırmadan çıkan çarpıcı sonuçlar:

"Video" denildiğinde Türk internet kullanıcılarının %80.2'sinin aklına ilk olarak YouTube geliyor.

"Sosyal Ağ" denildiğinde ilk akla gelen web sitesi %86.6 ile Facebook.com

"Kariyer" denildiğinde ilk akla gelen web sitesi %74.4 ile Kariyer.net

"Alışveriş" denildiğinde %51.7 ile ilk akla gelen girişim Hepsiburada.com

"Seri İlan" denildiğinde %52.9 ile ilk akla gelen girişim Sahibinden.com

"Ticaret" denildiğinde %28.3 ile ilk akla gelen girişim GittiGidiyor.com

"Arkadaş" denildiğinde %65.9 ile ilk akla gelen girişim Facebook.com

"Portal" denildiğinde %44.9 ile ilk akla gelen girişim MyNet.com

"Yemek" denildiğinde %68.8 ile ilk akla gelen girişim YemekSepeti.com

"Arama" denildiğinde %98 ile ilk akla gelen girişim Google.com

"Bilgi" denildiğinde %51.1 ile ilk akla gelen girişim Wikipedia.org

"Online Bankacılık" denildiğinde %70.4 ile ilk akla gelen marka Garanti Bankası (Garanti.com.tr)

"Mobil" denildiğinde %41.4 ile ilk akla gelen marka Turkcell (Turkcell.com.tr)

1 Mayıs tasarısı TBMM'den geçti


Kanunla, 1 Mayıs ''Emek ve Dayanışma Günü'' adıyla tatil günü oldu.

1 Mayıs'ın ''Emek ve Dayanışma Günü'' adıyla tatil edilmesini öngören kanun tasarısı, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.

TBMM Genel Kurulunda, Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanununda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı kabul edilerek yasalaştı.

Kanunla, tatil günlerine, ''Emek ve Dayanışma Günü'' adıyla, 1 Mayıs da ekleniyor.

1 Mayıs 2009'da kamu kurum ve kuruluşlarında yapılması kararlaştırılan iş ve işlemler yürütülecek. Kamu kurum ve kuruluşları, bu iş ve işlemlerin yürütülmesi için gerekli önlemleri alacak.

18 Nisan 2009 Cumartesi

Ermenistan Ermenileri;


-1915 de canice katlettikleri 523 bin Türk için özür dileseler de….

-1973-1984 arasında vahşice katlettikleri 40 diplomatımız için özür dileseler de….

-1991’de canice katlettikleri 1300 Azerbeycanlı Türk için özür dileseler de….

-İşgal ettikleri Azerbeycan Türk’ünün toprağı Karabağ Bölgesinden çekilseler de….

Türklere karşı yaptıkları kasaplıkları bağışlayamıyorum. Hele dünyada “Türkler soykırımcıdır” diye karar aldıran Ermenilere selam vermek,Ecdadıma yapılabilecek en büyük hakarettir, ihanettir, küfürdür. O nedenle sınır bölgesinden giren hiçbir Ermenistan Ermenisine selam vermeyeceğim. Hiçbiriyle iletişim kurmayacağım.

Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor. Sınıfa bir bakış atıp kürsüye geçiyor.
Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çiziyor.
"Bakın" diyor. "Bu, kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey..."
Sonra (1)'in yanına bir (0) koyuyor:
"Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)'i (10) yapar".
Bir (0) daha...
"Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz".
Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor:
Yetenek... disiplin... sevgi...
Eklenen her yeni (0)' ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca... Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)'i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor. Ve Hoca yorumu patlatıyor:
"Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir".

Sınıf, mesajı alıp sessizliğe gömülür...

Orgazm ile ilgili 3 iyi şey


Uzmanlar, sağlıklı orgazmla ilgili '3 iyi şey'i şöyle açıklıyor.

Artık uzmanlarca da resmen onaylandı. Orgazm sizi sadece zevkin doruklarına çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda sağlığınızı da pozitif anlamda maksimum derecede etkiliyor.

Yani özetle, orgazmın regl sancılarından uykusuzluğa kadar pek çok hastalığa iyi geliyor... Nasıl mı? Cevabı aşağıdaki yazıda....

ERKEĞİ KURTARIR

BRİSTOL
Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, orgazm oranı yüksek kişilerin orgazm olmayan kişiye göre daha düşük bir ölüm riski taşıdıklarını göstermiş. 10 yıl süren araştırma, haftada ikiden fazla orgazm olabilen erkeklerin ayda sadece birkaç kez orgazm olan erkeklere göre yüzde 50 oranında daha az ölüm riski taşıdığını kanıtlamış. Yine orta yaştaki erkekler üzerinde yapılan uzun araştırmalar, erkeklerin orgazm esnasında kalp krizi riskini azalttığı bilinen DHEA isimli bir hormon salgıladıklarını göstermiş. Tüm bu bilgiler ışığında herhalde orgazmın gerçekten hayat kurtardığını söyleyen bir kişiye siz de hak verirsiniz. Artık siz de 'Biliyor musunuz, Ayşe dün gece hayatımı kurtardı! Nasıl mı? Tabi ki benimle sevişerek...' gibi Amerikan esprileri yapabilirsiniz...

GÜÇLÜ SAVUNMA

UZMANLAR, düzenli seksin, (özellikle meme ucu bolca okşandığında) kanser riskini azalttığın söylüyor. Çünkü laboratuvar ortamında yapılan araştırmalar, seks esnasında göğüs kanseri hücrelerini baskılayan oxytocin isimli hormonun salınımının arttığını gösteriyor. Göğüs masajının lenf akışını artırdığı ve zararlı maddeleri dışarıya attığı biliniyordu. Yine annelerin çocuklarını emzirmelerinin de onları göğüs kanserinden koruyan bir faktör olduğu tespit edilmişti. Bu durumda aklınıza 'Peki bebeği olmayan kadınlar kanserden korunmak için ne yapacak?’ sorusu gelebilir. İşte bu sorunun cevabı ise göğüs uçlarının bolca okşandığı seks!

AĞRILARA SON

KADINLARIN yüzde 10’u, ağrılı regl dönemi, ağrılı cinsel ilişki, regl öncesinde karın ağrısı, sırt ağrısı, enerji azlığı gibi etkileri olan endometriozisten muzdarip. Yine çoğu kadın regl döneminde endometriozis kaynaklı olmasa da çeşitli ağırlar çekiyorlar. Amerika’da 2 bin kadın üzerinde yapılan bir araştırma mensturasyon döneminde seks yapan kadınların regl dönemini daha rahat geçirdiğini göstermiş. Yani özetle orgazm, menstural yıkıntıyı azaltarak ağrıların azalmasına da yardımcı oluyor.



İyi çay demlemenin püf noktaları


İşte çayı daha lezzetli hale getirmenin püf noktaları..

Bugüne kadar birçok faydası keşfedilen ve başlıca içeceklerimiz arasına giren çayın, iyi demlenmemesi halinde flavonun (bitkisel molekül) yapısında meydana gelecek hasarlar sonucu birçok faydasını kaybedebileceği bildirildi.

Bitikler konusunda araştırma yapan Nusaybin Devlet Hastanesi'nde görevli Dâhiliye Uzmanı Dr.Rıfat Bozalan, çayın kaynamış su ile hemen demlenmemesi gerektiğini ifade etti. 95 derecede flavonların özeliklerini yitirebildiğine dikkat çeken Dr. Bozalan, bu nedenle çayın 95 derece altındaki su ile demletilmesini ve demin asla kaynatılmaması gerektiğini söyledi.

Çayın, içinde bol miktarda flavon içeren yararlı bir bitki olduğunu aktaran Dr. Bozalan, doğru demlenmiş çayın içindeki flavonu muhafaza ettiğini hatırlattı. Flavonların atar damar ve toplardamar yüzeylerinin pürüzsüz kalmasını sağladığını dile getiren Uzman Dr. Bozalan, "Yani bir anlamda damar tıkanmasını önler. Flavonlar ayrıca böbrekte idrarın süzüldüğü tüpçüklerin sağlığının korunmasında ve kan kolesterolünün düşürülmesinde önemli role sahiptirler. Flavonların çoğu pişirme ya da kaynatma sırasında (95 derece ve üzerinde) özeliklerini kaybederler. Bu yüzden meyve ve sebzeler mümkün ise taze ve çiğ olarak tüketilmelidir. Çay ise yeni kaynamış bir su ile değil de birkaç dakika bekletildikten sonra sıcaklığı derece 95 derecenin altına düşürülmüş sıcak su ile demlenmeli ve demletildikten sonra asla kaynatılmamalıdır." şeklinde konuştu.



Turkcell Süper Lig AKP'li


29 Mart yerel seçimlerine futbol gözüyle bakılırsa...

Mart Yerel Seçimleri’nde ciddi oy kaybına uğrayan AKP’nin, Süper Lig’de de iktidarını korumasına karşın ciddi oy kaybına uğradığı ortaya çıktı.

Sivas ve Antalya gibi iki önemli takımın belediyesini kaybeden AKP’nin tek tesellisi Trabzon’u kazanmasıydı. AKP, 90’da attığı golle G.Saray’ın bölgesi Beyoğlu’nda belediye başkanlığını kaptırmadı. Üç Büyükler’den F.Bahçe ve Beşiktaş’ın bölgelerinde ezici üstünlük kuran CHP ise Ankara dışında Anadolu’da hezimete uğradı. Bu seçimde en büyük sürprizi BBP yaptı. Şampiyonluğa doğru giden Sivas taraftarları kentlerinde BBP için oy verdi ve belediyeyi AKP’den kaptı. DSP ise Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın Eskişehirspor’a yoğun destek vermesine karşın etkinliğini oy oranını artırırak sürdürdü.

İŞTE AKP’NİN KALELERİ

Süper Lig’de AKP 10 belediye başkanlığı kazanırken CHP 6, BBP ve DSP ise 1’er başkanlıkla yetindi. YSK ve NTV verilerine göre 18 takımın yer aldığı 12 ilde AKP oyların %44.43’ünü topladı. Bunun sayısal karşılığı 3 milyon 148 bin 001 kişi. Oyların %32.16’sını toparlayan CHP’ye ise 2 milyon 278 bin 464 seçmen oy verdi. İki parti arasındaki büyük fark, Bursa, Konya, Kayseri ve G.Antep gibi AKP’nin oy depolarının Süper Lig’e takım veriyor olmasından kaynaklandı. DSP, Süper Lig bölgesinde 206 bin 781 oy alırken BBP ise 94 bin 459 da kaldı.

F.BAHÇE KAYBETTİRDİ!

AKP Beşiktaş, Trabzon ve Konya dışında Süper Lig’de takımı bulunan il ve ilçelerde 2004 yılı seçimlerine göre ciddi oy kayıpları yaşadı. AKP en büyük kaybı F.Bahçe’nin seçim bölgesi olan Kadıköy (%11.13), Melih Gökçek’in fahri başkanı olduğu Ankaraspor’un bölgesi Sincan (%15.01) ve Denizlispor’un bölgesi olan Denizli Merkez’de (%11.51) yaşadı. CHP ise 2004’e oranla Süper Lig’de takımı bulunan il ve ilçelerde oylarını patlattı. Trabzon’u kaybetmesine karşın Antalya’yı kazanan CHP en büyük oy artışını F.Bahçe’nin bölgesi Kadıköy (%17.10) ile Beşiktaş’ta (%16.04) gerçekleştirdi.

SİVAS’TA BBP PATLADI

Süper Lig’de lider konumda bulunan Sivasspor’un yer aldığı Sivas merkezde, hem seçim sonucu anlamında hem de 2004 yılına oranla oy değişiminde büyük sürpriz vardı. AKP’den belediye başkanlığını devralan BBP, toplam 77 bin 608 seçmenin desteğiyle oylarını %30.41 oranında artırdı. Bu arada 18 takımın bağlı bulundukları belediyelerden 11’i aynı başkanla devam ederken 7 belediye başkanı değişti. AKP bir başkanı değiştirirken, CHP A.Gücü, Hacettepe ve G.Birliği’nin bağlı bulunduğu Çankaya’da başkan değişikliğine gitti.

2009-2004 yerel seçimleri karşılaştırmalarına 2004’te Süper Lig’de yer alan ve daha sonraki yıllarda küme düşen Samsun, Malatya, Diyarbakır, Akçaabat Sebat, Çaykur Rize, Istanbul, Adana ve Elazığ takımları dahil edilmemiştir.

Vatan

Merasim geçişi mazide kaldı


Tam 44 yıldır, büyük bir düzen içinde yapılan merasim geçişi artık kaldırıldı. Daha çok bayramlarda, öğrencilerin düzgün yürüyüşleri ve selamlamalarıyla gördüğümüz merasim kıtaları bu yıldan itibaren artık geçmeyecek.

Okullarda merasim geçişini düzenleyen yönetmelik yürürlükten kaldırıldı. Artık öğrenciler mangalar halinde yürümeyecek. Öğrencilerin komutlarla, merasim komutanı öğretmenler tarafından merasim alanlarına götürülmelerini hükme bağlayan yönetmeliğin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin karar, Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. Milli bayram ve özel anma günlerinde yapılan merasim geçişlerini düzenleyen yönetmeliğe göre öğrenciler 11 kişilik mangalara ayrılıyordu. Yönetmelik, dört manganın bir takım oluşturduğunu ve bunun başında öğretmen ya da öğrencilerden bir takım başı bulunması gerektiğini de belirtiyordu. Takım başının duracağı ye de yine yönetmelikle belirlenmişti. Merasim komutanın teftişe gelen kişi yeteri kadar yaklaşınca komut vermesi ve heyeti karşılaması da yönetmelikte açık açık ifade edilmişti. Merasim geçişlerinde gördüğümüz yürüyüş biçimi de de artık geçmişte kaldı. Öğrenciler, kollarını sallayarak geçer ve başlarını döndürmezler, sivil öğretmenlerse başlarını sağa çevirerek kollarını sallamadan geçerlerdi. 23 Şubat 1965'te yürürlüğe giren ve tam 44 yıldır uygulanan merasim kaldırılmasıyla birlikte nostalji oldu.


Alevi - Bektaşi mizahının en ünlü fıkralarından biri nedir?..

Yineleyelim:

Bektaşi bir gün nasılsa camiye girmiş, imam efendi konuşuyor:

- Allah ne yerdedir, ne göktedir, ne sağdadır, ne soldadır...

Bektaşi:

- Ulan, demiş, şuna yok diyeceksin, ama, dilin varmıyor...


Bektaşiye sordum:

- Fethullah Gülen nasıl bir kişidir?.. Erenler başladı anlatmaya:

- Fethullah ne yerdedir, ne göktedir, ne sağdadır, ne soldadır...

Lafını kestim:

- Baba, neredeyse Allah yapacaksın adamı...

- Bektaşi:

- Tövbe!.. dedi, ama baksana bu Fethullah Amerika’da, Afrika’da, Asya’da, Türkiye’de ve her yerde değil mi?..
İlhan SELÇUK



Ergenekon çamuruna batmamak için


Yaşar Okuyan 32.Gün programında medyanın Ergenekon davası ile ilgili haberlerini eleştirerek, kişileri aklayan ya da suçlayan yayınlar yapmaya bir son verilmesini önerdi.

Tüm kalbimle katıldığım bir öneri bu... Ergenekon davası hakkında yapılan yayınlar, demokratik ya da şeffaf yayıncılık anlayışı noktasını çoktan ve fersah fersah geçti.

Medyanın geneli tarafından, giderek bataklığa dönüşen bir çamurun içine yuvarlandık. İşin içinden çıkmaya çabaladıkça batıyoruz.

Bunun adı tam anlamıyla bilgi kirlenmesidir, yani dezenformasyon…

Gökten çamur değil Ergenekon bilgisi ve görüntüsü yağıyor. Davanın kuyruğuna teneke takılıp oraya buraya koşturtulması riski gün geçtikçe artıyor.

Zaten, söz konusu usülsüzlükler de işin medya ayağı olmasaydı ne bu kadar göze batacaktı, ne de aktüel olacaktı. Yani, ortada bilinçli ya da bilinçsiz yapılmış usülsüzlüklerden çok bir halkla ilişkiler felaketi hatta skandalı var.

Polislerin özellikle medyatik şahısların kapısına dayanırken o kapılara tv kameralarını kimlerin yığdığını çok kişi merak ediyor mesela...

Yani bu aramaları, göz altıları, tutuklanmaları medyatik bir şov haline getirenler kimler?

Bu medyatik şovlardan en çok ''gerçek'' Ergenekoncuların karlı çıktığını söylersek abartmış olmayız herhalde.

Hatta o kadar ki eğer böyle giderse korkarım yakında Ergenekon şüphelileri ya da zanlıları değil de ‘’mağdurları’’ diyecek noktaya geleceğiz.

Hükümetin bu görüntüden bir şey kazandığını hiç sanmıyorum. Hele davanın kendisinin hiç... Tam tersine gerek Ergenekon davasını gerekse hükümeti son derece yıpratan görüntüler bunlar.

Giderek daha fazla sayıda insanın ‘’Ergenekon, siyasi bir davadır, muhalifleri sindirme operasyonudur, korku imparatorluğu yaratılıyor,’’ gibi düşünceleri dile getirmesi kimin işine yarar söyler misiniz? Erdoğan’ın mı? Savcıların mı?...

Zaten işin aslına da bakarsak –belki de doğal ve zorunlu olarak- bu işte en çok gürültü -hatta yaygara- koparan da muhalefet partileri ve muhalif olduğunu söyleyen kişi ve kurumlar. Ergenekon davasına açık ve tam destek verenlerin sesi ise çok fazla çıkmıyor, en azından -kitlesel anlamda- pek fazla ortalarda görünmüyorlar… İyi ki de öyle oluyor!...

Ergenekon davası ile ilgili haberlere, dava sürecinin ve ‘’mağdurların’’ korunması açısından en azından belli bir kısıtlama getirilmesi gerekirdi. Sadece kesinleşen suçlar üzerine haber yapılmalı ve ‘’bağımsız’’ yargı sürecinin -dış etkilere kapalı olarak- ilerlemesine fırsat verilmeliydi. Ama bu, dünyanın nükleer silahlardan arındırılmasından bile daha güç bir şey herhalde... Herkes vazgeçmedikçe, hiç kimse vazgeçmeyecek.

Bu ortamda algımızın kirlenmesini önlemek için, kafamızın karışmasından ürkemememiz gerekiyor bence. Hem, böyle bulanık bir ortamda kafası karışmayanda bir tuhaflık vardır herhalde.

En önemlisi de olayı her yönüyle ve her tarafın bakış açısını anlamaya çalışarak izlemeli, gözlemlerimizi peşin hükme kapılmadan önyargısız bir zihin ve açık bir kalple değerlendirmeliyiz diye düşünüyorum.

Her zaman olduğu gibi bu konuda da –hatta en çok bu konuda- akıl ile gönül birliğinin sağlandığı bir vicdana ihtiyacımız var zannımca.

Dilek Yaraş

11 Nisan 2009 Cumartesi

Kilo hakkında 10 soru


Kadın olmak kilo için risk oluşturuyor, çünkü hem metabolizma yavaş işliyor em de kadınlık hormonu östrojen yağ dokusu artışını hızlandırıyor. İşte kiloyla ilgili 10 soru ve uzmanların verdiği 10 yanıt.

Bir sorunu çözmek için öncelikle nedenlerini, yol açtığı hasan iyi bilmek gerekir. Yani düşmanı tanımadan onu yenmek mümkün dedir. Bu nedenle eğer fazla kilodan kınıyorsanız, öncelikle bu problemin bir profilini çıkarmakta yarar var. İşte kiloyla ilgili 10 soru ve uzmanla verdiği 10 yanıt.

1. Kilo fazlalığı nedir?

¦ Vücutta yağ dokusu oranının artması sonucu ortaya çıkan bir tablodur. Diğer bir ifadeyle kilo fazlalığı, vücutta aşırı miktarda yağ depolanmasıdır.

2. Normal bir vücutta ne oranda yağ bulunur?

¦ Erkeklerde yağ miktarı toplam vücut ağırlığının yüzde 12-15'i (yüzde 25'ini aşmamalı), kadınlarda yüzde 20-22'si (yüzde 30'u aşmamalı) kadardır.

3. Kilo fazlalığı ve şişmanlığın kadınlarda daha sık görülme nedenleri nelerdir?

¦ Gebelik sırasında alman kiloların bir kısmının doğumdan sonra vücutta kalması,

¦ Kadınlık hormonu östrojenin yağ dokusunu arttırıcı özelliği,

¦ Kadınların ev dışında fazla hareket etmemeleri, egzersiz yapmamaları,

¦ Kadınların metabolizma hızlarının erkeklere oranla daha düşük olması,

¦ Kadınlarda atıştırma eğiliminin fazlalığı ve ruhsal kaynaklı aşın yemenin ve tatlı-unlu tutkusunun daha çok olması.

4. Kilo fazlalığı ve şişmanlığın ölçümü yapılabiliyor mu?

¦ Kilo fazlalığı ve şişmanlığın birçok ölçüm metodu mevcuttur. En sık kullanılan ve anlaşılır olanları, Beden Kitle İndeksi (BKİ) ve bel çevresi ölçümüdür. BKİ şu formülle hesaplanır: BKİ = Vücut ağırlığı (kg) / Boy uzunluğunun karesi (m)

Örnek verecek olursak; Ayşe Hanım'ın ağırlığı 70 kg, boyu ise 1.60 m ise BKI'si, 70/1.60X1.60 = 70/2.56 = 27.34 kg/m'dir.

BKİ ve bel çevresi tüm dünyada aşağıdaki tablolardaki gibi sınıflanır:

BKİ

<18,5>80 >94 Kilolu

30-39,9Obez >80 >102 Obez

>40 Aşırı obez

5. Bel çevresi niçin önemli?

¦ Hangi kiloda olursanız olun karın bölgenizi çevreleyen yağ birikimi ve göbeklenme sorunu sizi sinsice bekleyen tıkayıcı bir koroner kalp hastalığının ilk habercisi olabilir. Karın çevresinde biriken yağlar kolaylıkla damarlarınızda dolaşan yağlara dönüşebilmekte, koroner damarları daraltmakta-tıkamakta, kalp krizlerine sebep olmaktadır.

6. Kilo fazlalığı ve şişman ebeveynlerin çocuklarının şişman olma olasılığı nedir?

¦ Anne ve babanın sadece biri şişmansa çocukların şişman olma olasılığı yüzde 40'tır. Anne ve babanın her ikisi de şişmansa çocuğun şişman olma olasılığı yüzde 80'dir.

7. Kilo fazlalığı ve şişmanlığın tedavisi mümkün mü?

¦ Kilo fazlalığı ve şişmanlığın tedavisi mümkündür. Tedavinin başarısı ise sizin elinizdedir. Bunun için: Tedaviyi kesinlikle istiyor olmalısınız. Durumunuza uygun, özel bir tedavi yürütmelisiniz. Bu da alanında uzman bir hekim, diyetisyen ve egzersiz danışmanıyla işbirliği yaparak mümkün. Doktorunuz tarafından size önerilen ilaç, diyet ve egzersiz programlarına harfiyen uymalısınız. Çözümün uzun süreli bir dikkat ve sabır, eğitim ve samimiyet gerektirdiğini hatırlamalısınız.

8. Zayıflamak için ne yapmalı?
Kilo fazlalığı ve şişmanlık sorununun yasam süresini kısaltan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlıksızlık hali olduğunu bilen biri olarak, size özel, yapınıza, yeteneklerinize ve yaşam biçiminize uygun, rahatlıkla uygulayabileceğiniz, sizi mutsuz değil mutlu edecek bir zayıflama programına katılmak için mutlaka bu konuda uzmanlaşmış bir merkeze başvurmalısınız.

9. Kilo fazlalığı ve şişmanlık hangi yaş grubunda daha sık görülür?

¦ Kilo fazlalığı ve şişmanlık her yaşta görülebilir. Şiş¬manlık yaşla orantılı olarak artar ve orta yaşlarda en üst düzeye ulaşır. 55 yaşından sonra yavaş yavaş azalır. Orta yaşlar yağlanma yaşıdır.

10. Diyet programları nasıl olmalıdır?

¦ Diyet programları kişiye özel olmalıdır. Hangi diyeti uygularsanız uygulayın, zayıflama diyetlerine başlamadan önce mutlaka bir tıbbi değerlendirmeden geçmenizde yarar var. Dikkatli bir bedensel ve ruhsal değerlendirme, bazı kan analizleri, özellikle hormonal değerlendirmeler, kan sekeriniz, karaciğer testleriniz, böbrek fonksiyonlarınız dikkatle incelenmeden hiçbir programa başlama cesareti göstermemelisiniz. Özellikle mevcut kilonuzun yüzde 3 ya da 5'inden fazlasını kaybetmeyi düşünüyorsanız bunu yapmalısınız. Diyet programınızı ve bedeninizde meydana gelen olumlu-olumsuz değişmeleri belirli aralıklarla doktorunuzun, diyet uzmanınız ve egzersiz danışmanlarınızın birlikte gözden geçirmesi gereklidir. Örneğin üç aylık bir zayıflama programından geçiyorsanız, birinci ay her hafta, ikinci ay iki haftada bir yeniden değerlendirilmeniz yararlı olur.

Diyet Dergisi


Bu yıl okullar daha geç açılacak


Eylül turizmciye kaldı

Turizmcilerin bu yıl okulların daha geç açılması yönünde taleplerinin de olumlu karşılandığını açıklayan Günay, okulların bu yıl 8 Eylül yerine 24 Eylül'de açılacağını söyledi. Günay "24 Eylül Perşembe gününe denk geliyor. Kimse hafta ortasında çocuğunu okula göndermez. Pazartesi 28 Eylül'e kadar tatil devam edecek demek. Bütün eylül bizim" diye konuştu. Bakanın açıklamaları şubat ayından beri beklentide olan turizmciler tarafından az da olsa temkinli karşılandı. TYD Başkanlık koltuğunu Turgut Gür'e bırakan Murat Dedeman ve Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Ahmet Barut açıklamaların sevindirici olduğunu dile getirirdi ve ekledi "Şubat ayında bekliyorduk. Çıksın ondan sonra görüşelim."

8 Nisan 2009 Çarşamba


Kadının Elini Neden Öpersiniz?

Fransız erkeğine sormuşlar. 'Kadının elini niye öpersiniz?' diye.

Fransız cevaplamış ' Kadına saygı duyarım. Erkek ile bir bütünü tamamlar.'

Alman erkeğine sormuşlar. 'Kadının elini niye öpersiniz?'

Alman cevaplamış 'Kadın kutsaldır. Hayatın devamını sağlar, doğurur.'

Türk erkeğine sormuşlar. 'Kadının elini niye öpersiniz?'

Türk erkeği cevaplamış-' Bir yerden başlamak lazım! '......






5 Nisan 2009 Pazar

Kalp krizi kanserden ölümcül


Kalp ve damar hastalıklarından ölümler çok fazla.
Rize Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Arif Yılmaz, kalp ve damar hastalıklarından meydana gelen ölümlerin hem Türkiye hem de dünya genelinde kanserden bile daha fazla görüldüğünü söyledi.
Prof. Dr. Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, toplumların refah seviyeleri yükseldikçe obezitenin ortaya çıktığını, bunun da kalp ve damar hastalıklarıyla direkt ilgili bir faktör olduğunu belirtti.
Toplum zayıf olunca kalp ve damar hastalığının oluşma riskinin azaldığına, kilo artınca kalp ve damar hastalıklarının da arttığına dikkati çeken Yılmaz, ''Yaşlandıkça damar sertliği de artıyor. Yani yaşam süresi uzadıkça bu hastalık da artar. Ortalama yaşam süresinin uzaması nedeniyle kalp damar hastalıkları daha fazla görülüyor. Sigara da bu hastalıkta önemli bir faktör'' dedi.
Yılmaz, son dönemlerin en önemli hastalıklarının başında kalp ve damar hastalıklarının geldiğini, kalp ve damar hastalıklarından meydana gelen ölümlerin hem Türkiye hem de dünya genelinde kanserden bile fazla görüldüğünü vurguladı.
-''MANGALDA PİŞİRİLEN ET, BİR AYLIK ET İHTİYACINI KARŞILAR''-
Prof. Dr. Yılmaz, kalp ve damar hastalıklarının Türkiye'de özellikle Doğu Karadeniz'de diğer bölgelere göre daha fazla görüldüğüne dikkati çekti.
Bunda beslenme alışkanlığının önemli rol oynadığını ifade eden Yılmaz, şunları söyledi:'
'Bölgemizde hayvansal gıdalar çok seviliyor. Katı yağlar tercih ediliyor. Mesela etin mangalda pişirilmesi son derece zararlı. Mangalda pişirilen et, neredeyse insanın bir aylık et ihtiyacını karşılar. Tabii genetik nedenler ve hareketsiz yaşam da hastalığın görülmesinde son derece etkili oluyor. Bölgemizde araç çok fazla kullanılıyor. Yürünecek mesafeler bile otomobille gidiliyor. Bu da insanı hareketsiz bir yaşama sevk ediyor.'
'Yılmaz, kalp ve damar hastalıklarına yakalanmamak için düzenli spor yapılması ve bitkisel yağlarla hazırlanan sebze yemeklerinin tercih edilmesi gerektiğini kaydetti.
A.A.

100 yıl yaşamanın sırrı!


bazı insanlar, çok çaba göstermeden bir asırı deviriyor. Peki onların sırrı ne?

Uzun bir yaşamın sırrı, insanoğlunun en çok peşinden koştuğu hayallerin başında geliyor. Bilim ilerledikçe, her gün yapılan yeni yapılan araştırmalarla, bu gizem biraz daha aralanıyor.

Ancak bazı insanlar, çok çaba göstermeden bir asırı deviriyor. Peki onların sırrı ne? Bazı bilimadamları, coğrafi bölgenin bunda etkisi olduğunu düşünüyor.

Örneğin, Japonya’nın Okinawa Adası, dünyada yaşları 100’ün üzerinde olan en çok insanın yaşadığı yer. Uzmanlara göre bunun nedeni, ada sakinlerinin Japon mutfağına özgü az yağlı ve sebze ağırlıklı beslenme alışkanlıkları.

Ancak dünyanın birçok bölgesinde de yaşları 100’ün üzerinde olan insanlar yaşıyor. Dünyanın saygın bilim kuruluşlarından İngiltere Beslenme Kurumu’ndan (British Nutrition Foundation), diyetisyen Dr. Elizabeth Weichselbaum insanlardan 10’unuyla bir görüşme yaptı. Ve nasıl bu kadar uzun yaşadıklarının cevabını bulmaya çalıştı. İşte sonuçları:

1. BALIK

115 yaşındaki Danimarkalı Hendrikje van Andel-Schipper’a göre uzun yaşamasının sırrı her gün yediği ringa balığı ve içtiği bir bardak portakal suyu. Balık Omega 3 yağı bakımından çok zengin ve özellikle kalp ve damar hastalıklarını önleyici bir yapıya sahip. Portakal suyu ise vitamin C ve antioksidan bakımından zengin.

2. TAZE SEBZE

120 yaşındaki Arap asıllı İngiliz Mariam Amash, uzun ömürlü olmasını bolca sebze yemesine bağlıyor. Dr. Weichselbaum’un, günlük beslenme listemize çeşitli vitamin ve minareller içeren sebzeleri de dahil etmemiz şart. Sebzeler, kalp krizini önlüyor ve kansere karşı koruma sağlıyor.

3. KARARINDA ŞEKER

114 yaşındaki Japonyalı Mitoyo Kawate düzenli olarak geleneksel vanilyalı kek (şeker, su, tereyağ ve vanilyadan yapılan) yediğini söylüyor. Dr. Weichselbaum’a göre Kawate’nin uzun yaşamasına asıl sebep kek değil fakat düzenli olarak ancak kararında şeker tüketmesi.

4. KARARINDA ALKOL

İskoçya’da 113 yaşında vefat eden Lucy d’Abreu, her gün zencefilli konyak içtiğini söyledi. Dr. Weichselbaum az tüketilen alkolün kalp krizi riskini azalttığını ama bunun yanında bazı kanser türlerinide tetiklediğini belirtiyor. Belki de Lucy’nin asıl sırrı zencefildi.

5. EGZERSİZ

Ukraynalı Hryhoriy Nestor’un en sevdiği yemek, ekmek arası atıştırma. Bol bol Lahana, patates ve balık da yediğini söyleyen Nestor, bunun yanında hiç evlenmediğini ve Ukrayna’daki çiftliğinde aktif bir hayat sürdürdüğünü ve çok hareket ettiğini söylüyor.

6. EKMEK

111 yaşına kadar yaşayan İngiliz Ada Mason’un torunu, annanesinin her öğünde bol bol ekmek yediğini söyledi. Mineral açısından zengin olan ekmek, uzun yaşamın nedeni olmasa da yardımcısı olmuş olabilir.

7. TAHIL

Her sabah bir İskoç geleneği olan yulaf lapasını yiyen 111 yaşındaki Annie Knight, uzun yaşamasını bu alışkanlığına bağlıyor. Dr. Weichselbaum göre ise yulaf lifli yapısıyla sağlığına çok yararlı.

8. TAVUK

114 yaşına kadar yaşayan Yukichi Chuganji fazla sebze yememesine rağmen uzun ömrünü her gün yediği haşlanmış tavuğa bağlıyor. Dr. Weichselbaum’a göre pilavın içinde vitaminler, minareller ve nişasta bulunuyor. Ama pilavla sebze de yemek gerekiyor.

9. PEYNİR

Kazakistan’da yaşayan Sakhan Dosova 130 yaşına daha yeni bastı ve dünyanın en yaşlı insanı olarak rekor kırdı. Tatlıdan uzak duran Dosova, bunun yerine bolca süzme peynir yiyiyor. Dr. Weichselbaum süzme peynirin diğer peynirlere nazaran daha az yağlı olduğunu ve kalsiyum açısından da zengin bir besin olduğunu söylüyor.

10. SÜT

116 yaşındaki Ekuadorlu Maria Esther uzun yaşamasının sebebinin içtiği keçi sütü olduğunu söylüyor. Uzmanlara göre, süt kemiklerin içerdiği kalsiyum ile kemiklerin zedelenmesini ve güçsüzlenmesini önlüyor. Böylece, yaş geçse bile, insan daha dinamik ve sağlıklı bir yaşam sürebiliyor.

Annenizle iyi geçinin düzenli seks yapın

İngiliz The Sun gazetesi de, daha uzun ve sağlıklı bir ömür sürmenin “sosyal sırlarını” ortaya çıkarmak için yüzlerce bilimsel araştırmanın sonuçlarını inceledi. İşte 100 yaşına kadar yaşamak için diğer ipuçlar:

EVLİLİK: Kadınlara 2 yıl, erkeklere 7 yıl daha uzun bir yaşam vaat ediyor. Mutlu bir evlilik çiftlerin erken ölüm riski yüzde 27 azaltıyor.

ARKADAŞLAR: İyi bir arkadaş ortamı yaşam süresini yüzde 22 oranında artırıyor.

ÇOCUKLAR: Çocukları olan kadınların, 100 yıl yaşama şansı diğerlerine oranla 4 kat fazla.

GENÇ ANNE: Annesi 25 yaşın altında doğum yapan çocukların 100 yaşına kadar yaşama şansı 2 kat fazla.

CİNSEL YAŞAM: Düzenli bir cinsel yaşam ömre 7 yıl katabilir.

ANNEYLE İLİŞKİLER: Annenizle iyi anlaşmak alkolizm, tansiyon ve kalp hastalığı riskini azaltıyor.

STRES: Hayata olumlu bakmak kalp hastalığı riskini yüzde 50 azaltıyor. Ayrıca 100’ü devirme şansları 3 kat artıyor

KOMEDİ FİLMLERİ: Stres hormonu kortizol seviyesini düşmesine neden oluyor.

BULMACA: Düzenli olarak bulmaca çözenler daha uzun ve sağlıklı yaşıyor.

GAZETE: Her gün gazete okumak beynin daha aktif kalmasını sağlıyor.

INTERNET: İnternette sörf, karmaşık sorunları çözme becerisini 2 kat güçlendiriyor.

KÖPEK: Evcil hayvan sahiplerinin kalp krizini atlatma olasılığı yüzde 12 yüksek.

KÖY YAŞAMI: Araştırmalar, kırsal kesimde yaşamanın ömrü uzattığını gösteriyor.

SİGARA: Sigarayı 30 yaşına kadar bırakmak hiç kullanmayanlar kadar uzun bir yaşam sağlıyor.

KARİYER: İşini severek çalışanlar 7 yıl daha uzun bir ömür sürüyor.

İNANÇ: Düzenli olarak ibadet edenler diğerlerine göre 5 yıl daha uzun yaşıyor.

Beyni Genç Tutmanın 16 Yolu


Vücut sağlığımız kadar önemli olan zihin sağlığımızı korumak için de yapmamız gerekenler var! Oxford ve Harvard üniversitesi bilimadamları "beyni genç tutmanın" yollarını açıkladı. İşte uzmanlardan 16 basit ama yararlı tüyo...

Terleyin: Egzersiz, verimli çalışmak için bol oksijene ihtiyaç duyan beyin hücrelerinin gıdası gibidir. Böylece beynin öğrenme ve hatırlama becerisi güçlenir.

Balık yiyin: Yüksek Omega-3 içeren sardalya ve ton gibi yağlı balıkları tüketmek zekayı attırır. Konsantrasyon ve okuma yeteneğini geliştirir. B vitamini ve protein açısından zengin besinler de seratonin içerdiği için beyindeki iletişim hızlanır.

Lavanta koklayın: Lavanta kokusu işe konsantrasyonu artırır. Özellikle öğle aralarında, çalışmaya başlamadan önce lavanta koklayın.

Mola verin: Uzun ve aralıksız çalışma saatleri ters etki yaparak beynin verimini düşürür. Araştırmalar her 40 dakikalık çalışmadan sonra 20 dakikalık ara vermenin, sonraki 40 dakikaya hazırlanmak için gerekli olduğunu savunuyor.

İyi bir uyku çekin: Gece 7-8 saatlik uyku beyin performansını en üste taşır. Ayrıca gün ortasında 30 dakikalık bir kestirme beynin şarj olmasını sağlar.

Sakız çiğneyin: Sakız çiğneme beyne giden kanı yüzde 20 artırıyor. Böylece hafızayı kuvvetlendirip, stresi azaltıyor.

Su için: Yüzde 80’i su içeren beynimiz su içmediğimizde küçülüyor. Bu sebepten her gün 1.5- 2 litre arasında su içmek gerekiyor.

Kırmızıya bakmayın: Kırmızı görmek özellikle sınavda başarıyı düşürüyor ve öğrencide motivasyon düşüklüğü yaratıyor.

Seks yapın: Orgazmla sonuçlanan bir seks veya hamilelik süreci, kadınların beyinlerindeki prolaktin hormonunun ve beyin hücrelerinin artmasını sağlıyor.

Sıcak çikolata için: Yatmadan önce içilecek bir bardak sıcak çikolata zekayı arırıyor. Kakao özellikle yaşlıların zihnini açıyor.

Rock dinleyin: Araştırmalar rock müziğin de, klasik müzik kadar öğrenmeyi ve konsantrasyonu artırdığını gösterdi.

Rahatlayın: Rahat bir yere oturup gözlerinizi kapayın ve ayaklarınızdan boynunuza kadar tek tek kaslarınızın gevşediğini hissedin. Gerginliği atmak, sınavdaki başarınızı yükseltecektir.

Yetenek geliştirin: 6 yaş grubu üzerinde yapılan araştırmalara göre müzik ve resim gibi konularda eğitim gören çocukların IQ’ları daha yüksek oluyor.

Sınırlı teknoloji: SMS ve e-mail’i fazla kullanmak ve çok televizyon seyretmek zeka seviyesini düşürüyor.

Beyin jimnastiği yapın: Akıl oyunları oynayarak, bulmaca ve zeka testleri çözerek beyninizi zinde tutabilirsiniz.

Alkol almayın: Alkol beyin hücrelerini öldürerek, öğrenme ve hafıza bölgesine zarar verir.

4 Nisan 2009 Cumartesi

Fazla oturmak da hemoroit nedeni…


Kalın bağırsaktaki toplardamarların, genişleyip memeler şeklinde dışarı sarkmasıyla hemoroit hastalığı oluşur. Başta uzun süren kabızlık olmak üzere, şişmanlık, soğuk yerlerde oturmak ve alkol; hemoroit’in nedenleri arasındadır. Ancak, dikkat! Kabızlığa karşı sürekli ilaç alınırsa, bağırsak ilaçsız çalışamaz duruma gelir. Beyaz ekmek ve peynir gibi yiyecekler azaltılmalı; sebze, meyve, baklagiller, tahıl ürünleri, kepek, vb lifli yiyeceklerin tüketimi arttırılmalıdır.

Bugün NATO Günüdür…


4 Nisan “NATO Günü”dür... Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü, 1949 yılında ABD, Kanada, Fransa, İngiltere, İzlanda, Hollanda, Belçika, İtalya, Danimarka, Norveç ve Portekiz’in girişimiyle kuruldu. Bugün 16 üyesi olan NATO’ya Türkiye 1952 yılında girdi. Yunanistan 1954’de, Batı Almanya ve İspanya ise 1982’de katıldılar.

Çikolata ile aritmetik ilişkisi


Yıllarca 'kilo yapıyor', 'sivilce çıkartıyor' diye yaftalanan ve özellikle bayanlar tarafından uzak durulması gereken yiyecekler listesine konulan 'çikolata'nın öyle bir faydası ortaya çıktı ki... Northumbria Üniversitesi'nde beyin, performans ve besin merkezinin yöneticisi Profesör David Kennedy'nin liderliğinde yapılan araştırmaya göre, çikolata aritmetiği geliştiriyor.

Çikolatanın, aritmetiği geliştirmeye yardımcı olduğu bildirildi. Northumbria Üniversitesi'nde beyin, performans ve besin merkezinin yöneticisi Profesör David Kennedy'nin liderliğinde yapılan araştırma, çikolatada bulunan flavanol maddesinin, çok yüksek miktarda alındığında aritmetiği geliştirdiğini gösterdi.

İngiliz Daily Telegraph gazetesinde yayımlanan araştırma çerçevesinde, 30 kişiden, 800 ile 999 arasında rastgele bir sayıdan üçer üçer geriye saymaları istendi. İçinde yüksek miktarda flavanol bulunan sıcak kakao içenlerin hesaplamayı, içmeyenlerden daha hızlı ve doğru yaptığı görüldü.

Araştırmacılar, sıcak kakao içenlerin, bir saat boyunca durmadan bu işlemi yaparken yorulmadıklarını da kaydetti.

Öte yandan araştırmada aynı grubun, bir sayıdan yedişer yedişer geriye sayması istendiğinde aynı başarıyı gösterememesinin nedeni, bunun, beynin biraz daha farklı bir bölümüne ihtiyaç duyulan daha zor bir işlem olması şeklinde açıklandı.

David Kennedy, çikolatanın, zihinsel açıdan zorlayıcı görevlerde faydalı olabileceğini belirtirken, araştırmaya katılanlara toplam 500 miligram flavanol verildiği belirtildi.

Beyne kan akışını artırdığı ve en yüksek miktarda siyah çikolatada bulunduğu bilinen flavanolu, sebze ve meyveler de içeriyor.

AA



Kutuplar uyarıyor


Son 50 yılda ortalama sıcaklığın 2,5 derece santigrat arttığı Antartika'daki "ortalama ısınma" düzeyi, küresel ısınma değerinin hayli üzerinde bulunuyor. Bilim insanları, küresel ısınmayla ilgili son uyarılarında Antarktika kıtasından yine büyük bir buz kütlesinin ayrılmak üzere olduğu bildirildi.

Merkezi Paris'te bulunan Avrupa Uzay Ajansı'ndan yapılan açıklamada, Wilkins Buz Kütlesi olarak adlandırılan kütlenin uzaydan alınan görüntülerine göre, onu Charcot ve Latady adalarına bağlayan ince buz köprüsünün çökmek üzere olduğu uyarısı yapıldı.

Açıklamada, Antarktika'nın geri kalanı gibi binlerce yıldır biriken ve sıkışan karla oluşan kütlenin uzun süredir bozulmadan kaldığı, ancak 1990'lardan itibaren ciddi bir erime ve bozulma sürecine girdiği kaydedildi.

Başlangıçta yaklaşık 13 bin kilometrelik bir alana sahip Wilkins'in sadece geçen yıl kütlesinin yüzde 14'ünü kaybettiğine dikkati çeken bilim insanları, bunun küresel ısınmayla olan ilgisinin araştırıldığını bildirdi.

AA

En çok taraftar Fener'de


Galatasaray, zirveyi ezeli rakibi Fenerbahçe'ye kaptırdı.

Son yıllarda yapılan tüm anketlerde en fazla taraftara sahip takım olarak gösterilen Galatasaray, Facebook'ta zirveyi ezeli rakibi Fenerbahçe'ye kaptırdı.


Sosyal paylaşım sitesi Facebook'a üye olan 700 binin üzerinde kullanıcı, Fenerbahçe taraftarı veya hayranı olduğunu belirtirken sarı-lacivertli ekip, bu sayıyla ezeli rakibi Galatasaray'a da açık ara fark attı.

Fenerbahçe'nin ardından en fazla taraftarı ve hayranı olan ikinci takım olarak Galatasaray gözükürken sarı-kırmızılı renklere gönül veren kullanıcıların sayısı 305 bin civarında.

Facebook'ta taraftar sayısı bakımından üçüncü sırayı ise Beşiktaş aldı. Kullanıcıların 86 bine yakınının, siyah-beyazlı takıma gönül verdikleri ortaya çıktı.

Bu arada sitedeki verilere göre, şu anda Süper Lig'in zirvesinde yer alan Sivasspor, taraftar ve hayran sayısı bakımından Trabzonspor'u geçti. 34 binin üzerinde kullanıcı Sivasspor'a gönül verirken, Trabzonspor'u tutan kullanıcıların sayısı ise 22 bin civarında kaldı.

3 Nisan 2009 Cuma

AKP ile ANAP'ın ilginç benzerlikleri!


Son seçimde oy kaybına uğrayan iktidar partisi AKP’deki gelişmeler, bir dönemin etkin iktidar partisi ANAP’ı hatırlatıyor.

Tek adam, dört eğilim, Papatyalar, Prensler gibi benzerlikler dikkat çekiyor. İktidardaki erime başlangıcı bile aynı...

Son seçimde oy kaybına uğrayan iktidar partisi AKP’deki gelişmeler, bir dönemin etkin iktidar partisi ANAP’ı hatırlatıyor. İki parti arasında şaşırtıcı benzerlikler dikkat çekerken, ANAP 29 Mart’ta aldığı oy oranıyla sonuncu partiler arasında yer aldı. AKP ile ANAP arasında benzerlik gösteren ortak özelliklerden bazıları şöyle:

TEK ADAM

Her iki partide de hep tek adam oldu. Turgut Özal, kurucusu olduğu ANAP’ta uzun yıllar tek adamdı. 2002 seçimlerinden bir süre sonra Başbakan olan Erdoğan da partide tek adam konumuna geldi. Erdoğan da Özal gibi medya ve toplumun değişik kesimleri ile tartışma hatta kavgalara girdi. Erdoğan, partisinin bir mitinginde “Son Osmanlı padişahı” olarak karşılandı.

YÜKSELME DÖNEMİ

Özal tarafından 26 yıl önce kurulan ANAP, iki kez tek başına seçim kazandı. 1983’de yüzde 42 oyla tek başına iktidar oldu. Aynı ANAP 25 Mart 1984’te yapılan yerel seçimlerde de yüzde 41.5 oy aldı. 2001 yılında kurulan AKP ise 2002’de girdiği ilk seçimde yüzde 34, ilk yerel seçimde de yüzde 42, son genel seçimde ise yüzde 47 oy aldı.

KIRILMA NOKTASI

ANAP’ın oyu ilk girdiği seçimden 6 yıl sonra, AKP’nin oyu ise ilk girdiği seçimden 7 yıl sonra düşmeye başladı. Her iki parti de, ilk yenilgiyi yerel seçimde aldı. ANAP’ın oyu 1989’da 21.75 ile yarı yarıya azaldı. AKP ise 7 yıl sonra yine yerel seçimde yüzde 8 oy kaybetti.

4 EĞİLİM

Her iki partide de 4 eğilim öne çıktı. ANAP’ta Cavit Kavak gibi “Sol görüşlüler” vardı. AKP’de de eski CHP’li Ertuğrul Günay gibi isimler var. ANAP’taki Mustafa Taşar, Alpaslan Pehlivanlı gibi “Ülkücüler” milliyetçi kanadı temsil ediyordu. AKP’de de bu kanatta Cemal Öztaylan, Sadık Yakut gibi isimler var.

ANAP’ta “Muhafazakar kanat” olarak öne çıkan Mehmet Keçeciler ve İsmail Dayı gibi isimleri ise AKP’de Bülent Arınç ve çevresindeki isimler oluşturuyor. ANAP’ta Mesut Yılmaz, Mustafa Kalemli, Güneş Taner gibi liberal kanadı da, AKP’de Egemen Bağış, Yaşar Yakış gibi isimler temsil ediyor.

PRENSLER

Özal’ın iktidarında çevresinde ‘’Prens’’ olarak adlandırılan Engin Civan, Bülent Şemiler, Coşkun Ulusoy gibi isimler de vardı. Erdoğan’ın çevresinde de, Ömer Çelik, Cüneyt Zapsu gibi isimler bulunuyor.

PAPATYALAR VE AK SOSYETE

Turgut Özal’ın eşi ‘’Papatyalar’’ adıyla etrafında bir sosyete kitlesi oluşturdu. Papatya’lar, Hasbahçe’de Osmanlı kıyafetleri ile partiler düzenledi. AKP’de de bazı bakan ve milletvekili eşleri ile iş adamı eşlerinden oluşan AK sosyete var. Başbakan Erdoğan’ın eşi de pahalı markalardan oluşan çanta ve diğer aksesuarları ve ipek eşarpları dikkat çekiyor.

ŞARKI KARDEŞLİĞİ

ANAP iktidarında ‘’Arım balım peteğim” şarkısı gündemdeydi. Özal, katıldığı her miting ve etkinlikte bu şarkı çalındı. AKP lideri Erdoğan’ın favori şarkısı ise “Beraber yürüdük biz bu yollarda’’ oldu.

Siyah beyaz TV'ler kapışılıyor!


İnternette dolaşan mail bit pazarına nur yağdırdı..

1950-1965 yılları arasında Almanya'da üretilen Grundig marka televizyonların içerisinde kırmızı civanın bulunduğuna ilişkin internette dolaşan bir mail, Konya'da bu TV'lere olan rağbeti artırdı.

İnternette dolaşan bir mail, eski siyah beyaz TV'lere olan rağbeti artırdı. "Elinizde 1950 - 1965 yılları arasında Almanya'da üretilmiş eski siyah beyaz Grundig marka televizyonlardan ya da aynı yıllarda üretilmiş eski ev eşyalarından varsa zengin olabilirsiniz! Bunların içerisindeki kırmızı cıva cep telefonu sinyallerini kesiyor. İnsan sağlığı için büyük önem taşıyor. Elinizde bu tür televizyon ve eski eşya varsa bize ulaşın. Fiyatları 35 bin TL'den başlayarak 100 bin TL'ye kadar çıkıyor" yazılı mail, son günlerde internette dolaşıyor. Kırmızı civanın sağlık alanında başta ilaç yapımı olmak üzere, petrol kuyularının tespiti, bomba yapımı ve sinyal çözücü aletlerin yapımında kullanıldığı iddia edilirken, vatandaşlar tamircilere akın etti.

Konya Televizyon ve Radyo Tamircileri Odası Başkanı Kadir Erölmez, kırmızı civa ile ilgili iddiaların asılsız olduğunu belirterek, "Kesinlikle böyle bir şey yok. Televizyon içinde ne civa ne de kimyasal bir madde var. Ya vatandaşlar dolandırılıyor, ya da birileri rant peşinde. "Vatandaşlarımız böyle şeylere aldanmasın ve bu söylentilere kulak asmasın" dedi.

Televizyon tamircisi Hamdi Kaya, bu söylentinin kulaktan kulağa efsane gibi dolaştığını söyledi. İş yerine günde 20-25 kişinin geldiğini belirten Kaya, "Vatandaşlar bize gelip siyah beyaz televizyonlarının içinde kırmızı civa olduğunu ve bunun yüksek para ettiğini söylüyorlar. 20 bin TL'ye satıldığını anlatıyorlar. Ama ne alan ne de satan kimseyi görmedik. Günde 20-25 kişi gelip bunu bize bunu soruyor. Özellikle siyah beyaz ve Alman malı televizyonları soruyorlar. Böyle bir civa olduğunu ben görmedim. Eski ustalarıma sordum onlar da görmediklerini söylediler. Sadece duyum üzerine geliyorlar. Ama ne amaçla kullanıldığını bilmiyorlar. Yani bir efsane gibi bu dolaşıyor ortalıkta. Ama aslı yok" dedi.

TÜBİTAK: "BÖYLE BİR KİMYASAL MADDE YOK"

Tübitak Bilim Teknik Dergisi internet sitesinde konuyla ilgili şu açıklamayı yapıyor. "Eldeki verilere göre, böyle bir kimyasal yok. Varlığına dair söylentiler, 1992 yılında ITAR-TASS adlı Rus haber ajansından kaynaklanan bir habere dayanıyor. Söylentilere göre, cıva tuzları yoğun radyasyona tabi tutulduklarında kırmızıya dönüşüyor ve güçlü bir füzyon bombası yapımı için elverişli bir malzeme haline geliyormuş. Söylentiler ABD Temsilciler Meclisi'nin bir alt komisyonunca araştırılmış ve asılsız oldukları sonucuna varılmış. Ancak söz konusu haberin ardından, uluslararası alanda uzunca bir süre, 'kırmızı cıva' satmaya yönelik teklifler dolaşmaya başlamış. Bu tekliflerin bazıları da, Irak'ın o zamanki yönetim organlarına yapılmış. İleri sürülen örnekler, kırmızı boyalı cıva imiş. Fakat bilindiği kadarıyla, bu 'dolandırıcılık' girişimlerinin hiçbiri başarıya ulaşamamış."