6 Ağustos 2010 Cuma

--MEVLİD'E DAVET--

26 Haziran 2010 tarihinde Ankara'da hakkın rahmetine kavuşan annemiz merhume Nazan Durmuş'un vefatının 40. günü münasebetiyle Zonguldak Karaelmas Mah. Validei Camiinde 7 Ağustos 2010 Cumartesi günü ikindi namazından sonra mevlidi okunacaktır.

Sevenleri, tüm dost, akraba ve arkadaşlarımıza duyurulur.
...
Saygılarımızla

DURMUŞ AİLESİ

5 Ağustos 2010 Perşembe

dürüst olmak bir erdemdir..

Dürüstlük insan ahlakının temelidir.

Ama dürüstlük nedir?

Yalan söylememek, kimseyi aldatmamak, kendi çıkarı için başkalarını kandırmamak, olduğundan başka türlü görünmemek dürüst olmak için yeterli midir?

Değildir

Çağımızda bunlar da kalmadı elbette, ama dürüstlük bunlardan çok daha fazla, bunlardan çok daha başka bir şeydir.

Dürüst olmak, gerçekleri kabul etmektir. Dürüst olmak, her şey ve herkes için aynı ilkeleri geçerli kılmaktır. Dürüst olmak, her zaman ve her koşulda doğru bildiğinin yanında olmaktır. Bunlardan ötürü de dürüst olmak çok zor bir şeydir.

Dürüst olmak en başta cesur olmayı gerektirir.

Cesur olamadan dürüst olamazsın.

Yalnız kalmayı göze alamazsan dürüst olamazsın.

Çıkarlarından yoksun kalmayı göze alamazsan dürüst olamazsın.

Dürüst olmak, bedeli çok ağır bir erdemdir.

Ama zaten bütün bunlardan ötürü de çok değerlidir.

O zaman insan neden dürüst olmanın peşinde koşsun ki?

Böylesine ağır bir yükü kim sırtlanmak ister?

Söze bakarsan herkes dürüst olduğunu söyler. Rahatça ve kolayca.

Ama biraz onların yakınlarında durur, nelerden çıkar sağladığına bakarsan görürsün ki gerçekte dürüst değillerdir.

Her çıkar, ekonomik çıkar değildir ..

Duygusal çıkarlar vardır, kendi üstünlüğünü kabul ettirmeye dayalı çıkarlar vardır.

Çok çeşitli çıkarlar vardır.

İnsanı baştan çıkaran da her çeşitten çıkardır.

İşte, insanı dürüst olmaktan uzaklaştıranlar bunlardır.

İnsan önce kendine karşı dürüst olmaktan vazgeçer.

Sonra da buna uygun kılıflar hazırlar.

“Koşullar” der, “'Böyle yapmak gerekiyordu” der, “Sen işin içyüzünü bilmiyorsun” der, daha sıkışırsa karşısındakini suçlar, tehdit eder, saldırır.

Ama ne yaparsa yapsın, dürüst değildir.

Gerçekleri kabul etmeye yanaşamaz.

Bir yıl önce “ahlaksal zekâ” konusunda bir yazı yazmıştım.

Ahlakın bir zekâ biçimi olduğunu belirmiştim ki doğrudur.

Dürüstlük de bu ahlaksal zekânın birinci ilkesidir.

Ama bak, dürüstlük insana neleri sağlar?

Öncelikle, dürüstlük özdeğer yaratır. Kendine değer vermeyi öğrenirsin.

Özdeğer kendine saygı duymayı yaratır, özsaygın olur.

Özdeğer ile özsaygı da özgüveni yaratır.

Özgüveni olmayanlara dikkatle bakarsan görürsün ki özsaygıları ve özdeğerleri ya eksiktir ya da yoktur.

Özgüven, temelsiz bir böbürlenme değildir.

Temelsiz bir böbürlenme, değersizliğini örtmeye yarayan bir özgüven taklididir.

Özgüven, gerektiği zaman ortaya çıkan büyük bir güçtür.

Ama işte özgüven de baba parasıyla, dayı desteğiyle oluşmaz.

Özgüven senin bileğinin hakkıyla kazanacağın bir erdemdir.

Özgüven, dürüstlüğünün sana armağanıdır.

Dürüstlük , yaşamının temel taşı olursa kazanırsın.

Hakkın olanı kazanırsın ki çok değerlidir.

Doğru olanı kazanırsın ki başını hep dik tutmanı sağlar.

Kendini kazanırsın ki en büyük kazancındır.

Geri yanı sana kendiliğinden gelir.

Doğru yerde durana doğru şeyler gelir.

Yaşamanın güzelliği bundan başka nedir ki?



alıntıdır

1 Ağustos 2010 Pazar

Kır kırlangıçlarında Çernobil tümörü

Çernobil'deki nükleer felaket, çevredeki memeli hayatı azalttı, pek çok türde kalıcı tümörler yarattı.

Çernobil'deki doğal hayat üzerine yapılan kapsamlı bir araştırma, nükleer patlamadan beri bölgede memelilerin sayısının azaldığını ortaya koydu. Pek çok hayvan türünde de tümörler saptandı.

Nükleer santralin etrafındaki bölgede hayvan türleri üzerinde yapılan, 3 yıldan fazla süren araştırmada, nükleer kirliliğin biyoçeşitlilik üzerindeki "önemli etkisi" üzerine önemli kanıt sağladığı belirtildi.

Projeyi, Güney Carolina Üniversitesi'nden Prof. Timothy Mousseau ve Paris-Sud Üniversitesi'nden Dr. Anders Moller yürüttü. Araştırmanın sonucu, Ecological Indicators dergisinde yayınlandı.


Araştırma çerçevesinde, 2006-2009 arasında bölgedeki böcekler, kuşlar, memeliler, amfibiler, sürüngenler ve diğer canlılar üzerinde sayım ve inceleme yapıldı.

Araştırma kapsamında santralin yakın çevresindeki türlerin sayısıyla, bölgedeki kirlilikten etkilenmeyen benzeri habitatların durumu karşılaştırıldı.

Daha önce yapılan araştırmada, hala bölgeyi etkileyen düşük seviyeli radyasyonun kuşlar ve böcekler üzerinde olumsuz etkisi bulunduğu saptanmıştı.

Prof. Mousseau, yeni araştırmalarının, memeliler ve sürüngenlerin de bölgede biyoçeşitliliğin azaldığının "güçlü göstergesi" olduğunu gösterdiğini söyledi.

Bunun yanı sıra, radyasyon kirliliğinin hayvanlar üzerindeki etkisine de bakıldı. Kirliliğin etkisinin özellikle kuşlar üzerinde çok açık görüldüğünü belirten Mousseau ve Moller, kır kırlangıçlarının ayaklarında, boyunlarında ve göz çevrelerinde tümörler tespit ettiler.

Prof. Mousseau, araştırmanın, radyasyon kirliliğinden memelilerin önemli ölçüde etkilendiğini gösteren ilk titiz sayım çalışması olduğunu söyledi.

Ukrayna'nın Çernobil kentindeki nükleer reaktörün 4. ünitesinde 26 Nisan 1986'da büyük bir patlama olmuş, radyasyon çevre ülkeleri de etkilemişti.

Neyzen Tevfik'ten yaşam üzerine...


Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama, biraz duraksa, neler olup bittiğine anlam verme. Mutlaka yanlış bir şey oldu ve düşüncelerin ile dileklerin aynı orantıda değildi ve varlığın ile buluşamadı. Sorun yok, sadece bekle. Güneş doğacaktır, çimler yeşerecektir, çiçekler açacaktır, rüzgar esecektir ve yağmur yağacaktır, zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur! İzlemene devam et, şahitlik güzeldir, hem olayın dışındasındır hem de içinde, o bir dengedir, o anlamlıdır, şahit ol, tanık ol, olan ile bütünleş, güzellik olanların içinden filizlenecektir; zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur!..Hayat üçbuçukla dört arasındadır. .. Ya üçbuçuk atarsın, ya da dört dörtlük yaşarsın...

NEYZEN TEVFİK


Aile Hekiminizi Aşağıdaki Adresten Öğrenin.Hamsi Ve Family.Mutluluk Zamanından Önce Karar verdiğiniz Bir Şeydir.Odadan hoşlanıp hoşlanmamam,mobilyaların nasıl düzenlendiğiyle değil,onları zihnimde nasıl düzenlediğimle ilgilidir.


Hoca tahtaya kocaman bir H-A-M-S-İ yazıp başlar anlatmaya:

Hedef: Bir insanın hedefi yoksa başarı beklenemez. Hedef tek başına bir şey ifade etmez.
Azim: Hedefin işe yaraması için azim gerekir. Ama sadece azim de kuru bir hayaldir.
Mücadele: Azimden sonuç alabilmek için bilgili,donanımlı olmak ve mücadele etmek gerekir.
Sebat: Donanımlı olmanın ve mücadele etmenin boşa çıkmaması için sabır önemli bir düsturdur.
İstikrar: Bütün bunların varlığı istikrar anlamına gelir ki; istikrar olmadan başarı da olmaz.



FAMILY (Aile)' nin Ne Kadar Güzel Bir Anlamı Varmış Meğer...

92 Yaşında, ufak tefek kendinden emin ve gururlu, her sabah 08 de giyinip kuşanan ve her ne kadar kör bile olsa saçlarını kıvırıp makyajını mükemmelce yapan yaşlı hanım, kocasının Allahın rahmetine kavuşması sonrasında bir huzur evine taşınmaya karar vermişti.

Huzurevinin kapısında sabırla beklenen birkaç saatin ardından odasının hazır olduğu söylendiğinde tatlı tatlı gülümsedi. Tekerlekli sandalyesini asansöre yönlendirdiği sırada kendisine kalacağı odasını anlatmaya başladım. Penceresinde asılı perdelerden de sözettim. Ben anlatırken, az önce kendisine kedi yavrusu hediye edilmiş 8 yaşında küçük bir kız heyecanıyla: "O perdeleri çok severim" dedi.
"Mrs Jones, henüz odayı görmediniz biraz bekleyin" demiştim ki, "Bunun onunla bir ilgisi yok" dedi, "Mutluluk zamanından önce karar verdiğiniz bir şeydir. Benim odadan hoşlanıp hoşlanmamam, mobilyaların nasıl düzenlenmiş olduğuyla değil, benim onları zihnimde nasıl düzenlediğimle ilgilidir. Ben onları sevmeye karar vermiştim zaten. Bu benim her sabah uyandığımda verdiğim bir karardır. Bir seçme hakkım var, Ya bütün günümü artık çalışmayan vücut parçalarımın bana verdiği sıkıntıyı düşünerek geçiririm, ya da yataktan çıkıp hala çalışanlar için şükrederim. Gözlerim açık olduğu sürece her yeni bir gün bir hediyedir. Yeni güne ve hayatımın sadece bu döneminde biriktirdiğim mutlu anılara konsantre olacağım. Yaşlılık banka hesabı gibidir. Ne yatırdıysan onu çekersin hesabından. Benim tavsiyem hatıraların banka hesabına dolu dolu mutluluk yatırman olacaktır. Hatıra Bankamı doldurmaktaki katkın için sana teşekkür ederim, hala oradan mutluluk çekiyorum."

Bu güzel sözlerle birlikte içimi yaşama sevinci kaplamıştı. Sanırım o da bunun farkındaydı ve belki de bu sevinci daha da arttırmak için sözlerine devam etti. "

Mutlu olman için şu beş basit kuralı hatırla:
1- Kalbini nefretten arındır.
2- Zihnini endişelerden arındır.
3- Basit yaşa.
4- Çok ver.
5- Daha az bekle.

Bilmem farkında mısın, eğer yarın ölecek olsak çalıştığımız şirket daha bir kaç gün bile geçmeden yerimizi dolduruverir. Oysa ki ardımızda bıraktığımız ailemiz bizim kaybımızı ömürlerinin sonuna dek hissedecektir. Gelgelelim ki, ailemizden daha çok işimize veririz kendimizi. Pek de akıllıca bir yatırım değil oysa öyle değil mi ne dersin?" Ve beni en çok etkileyen sözüyle devam etti:

"FAMILY" ne demektir bilir misiniz?
FAMILY= (F)ather=Baba
(A)nd
(M)other= ile Anne
(I) =Ben
(L)ove=Aşığım
(Y)ou...=size

Ne olur bunu herkese anlat ve sakın ihmal etmeyin.
Allah Sizi,Bizi Ve Kendisine İman Edenleri Affetsin,Korusun...