13 Mayıs 2024 Pazartesi

 

Modern zamanlar diye diye ömrümüz törpüleniyor. Bize verdiği kadar bizden aldığı ne çok haslet var şu zamanın. Hepimizde geçmişe sığınma ve bir teselli arama var.

Komşuluk ve arkadaşlık… Bizi birbirimize bağlayan görünmez bağlar ile ördüğümüz arkadaşlık. Şimdilerde çokça duyarsınız: “Arayıp sormuyorsun.” Kim, kimi arayıp hâlini hatırını soruyor? Kendi sahamıza çekilip kendimizle baş başa kalıyoruz. İyi mi, kötü mü bu hâl? Bazen siz arayıp sormazsanız kimsenin aradığı sorduğu olmaz. Dayanamaz yine arayan siz olursunuz. Aradığınız arkadaşınız, siz bir şey demeden başlar içini dökmeye. Susan siz olursunuz. Bakarsınız ki karşıdaki sizden daha dolu. İyi ama neden açmaz içini, neden siz aramadan aramaz bu arkadaş? Koyu sohbete dalarsınız. Siteminiz yine içinizde kalmıştır. Olsun, bu çağda sitem etmek bile güzel! Sitem edilecek birini bulmuşsanız o da bir şey. Varsın öyle kalsın.

İş güç deyip geçiyoruz. Hepimizin ayrı meşguliyeti var. Yoruluyoruz, yoruyoruz. Kendimizi ihmal ettiğimiz de oluyor. Hepimiz yorulduk. Kimimiz ekonomik yönden, kimimiz zihnen, kimimiz bedenen yorulduk. Ama öyle bir yorgunluk var ki hepsinden farklı. Evet, her yorgunluk geçer ama gönül yorgunluğu geçer mi? Gönül yorgunluğuna çare var mıdır? Biraz buna odaklanalım. İnce ince giren sızı misali içimize yerleşen bu yorgunluktan kurtulmak zor. Kronikleşen ağrılar gibi günden güne artan bu yorgunluğu hepimiz yaşıyoruz.

Hakikat şu ki hepimize bir şeyler oluyor, oldu da olmaya devam edecek. Buna alışacağız sanırım. Ancak sevdiklerimizi ne olursa olsun ihmal etmemeliyiz. Aramak, onların sesini duymak, onlara selam vermek, onları ziyaret etmek, onlara sürprizler yapmak, gücümüz yettiğince küçük hediyeler almak elbette ki hepimize şifa olacaktır. Hepimize iyi gelecektir, bunları unutmayalım, bunları çoğaltalım.

Cahit Külebi’nin “Dost” şiiriyle sesleniyorum:

“Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın,
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen hâlimden anlarsın.

Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın.
Mavi bir gökyüzümüz olsun, kanatlarımız
Dokunarak uçalım.”

Uzakları yakınlaştıracak içten selamlarımız olsa. Kaybettiğimizi telafi ettirecek adımlara ihtiyacımız olduğunu söylemek istiyorum. Sorgusuz sualsiz adımlar atarak dostluk dağının zirvesine çıkmak mümkün. Bozkırda tek başına yaşayan ağaç gibi olmak mümkün mü? İnsanız, bir dokunuşa ihtiyacımız yok mudur? Şimdi her zamankinden daha fazla sevmeye, konuşmaya, dertleşmeye ihtiyacımız var. Zor zamanlar sel olup üstümüze geliyor. Ya sele kapılacağız ya da tutunup birbirimize kurtulacağız.

Hepimize bir şeyler oldu. Ahmet Kutsi Tecer’e kulak verip susmak istiyorum:

“Allahım, ne güzel şey bu dost yüzü!

İnsanın kalbine dolan bu bakış!

Ey çorak ruhlara veren bu süsü,

Ey gönül, sana alkış, alkış, alkış!

Gel dostum, yanıma otur, dizime

Koy sıcak başını. Konuşmayalım,

Bakışalım yalnız. Ama sen yine

Cevap ver: Sevdin mi beni bakalım?”

Ekonomide son durum

 

Geçen hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan yılın ikinci enflasyon raporu sunumunu yaptı. Rapor, Türkiye ekonomisinin mevcut durumu ve geleceğine ilişkin önemli bir perspektif sundu. Enflasyon raporu, TCMB'nin fiyat istikrarını sağlamak için aldığı tedbirler ve gelecek projeksiyonlarını içeriyor.

Rapordan öne çıkan bazı ana noktalar ve bu noktaların ekonomik değerlendirmesini yapmak gerekirse;

Enflasyon Tahminleri, TCMB, 2024 yılı sonunda enflasyonun %38'e ulaşacağını tahmin ediyor. Bu tahmin, önceki tahminlere göre 2 puanlık bir revizyonu içeriyor. Ancak, 2025 ve 2026 için enflasyon tahminlerinde değişiklik yapılmamış. Gelecek yıllardaki tahminlere bakıldığında TCMB'nin fiyat istikrarını sağlama konusundaki kararlılığını yansıtıyor.

Küresel ve Jeopolitik Faktörler, küresel finansal koşulların büyümeyi baskılaması ve jeopolitik risklerin devam etmesi, Türkiye'nin ekonomik görünümünü etkileyen önemli faktörler olarak devam ediyor. Özellikle değerli metal ve petrol fiyatlarındaki artışlar, Türkiye'nin enflasyonunu etkileyen unsurlar arasında görünüyor.

İç talep ve üretimdeki ivme, Türkiye ekonomisinin sağlıklı bir şekilde ilerlediğini gösteriyor. Ancak, bu ivmenin enflasyon üzerinde baskı oluşturduğu belirtilmiş. Talep koşullarının enflasyonist bir düzeyde seyrettiği vurgulanmış.

TCMB, fiyat istikrarını sağlamak amacıyla sıkı bir para politikası duruşunu koruma kararlılığını sürdürüyor. Bu çerçevede, faiz artışları ve makroihtiyati düzenlemeler gibi politika araçlarıyla enflasyonla mücadele edileceğini belirtiyor.

TCMB'nin döviz alımı ve rezerv politikası, Türk lirasının değerini koruma ve döviz rezervlerini artırma hedefi doğrultusunda şekilleniyor. Bu politika çerçevesinde, döviz talebine karşılık verilerek TL'nin güçlenmesi hedefleniyor.

TCMB'nin beklentileri, enflasyonun orta vadede %5 seviyesine istikrar kazanmasını öngörüyor. Bu hedefe ulaşmak için sıkı para politikası duruşunun devam ettirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Diğer taraftan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye ekonomisinin mevcut durumu ve geleceği hakkında önemli perspektifler sundu.

Küresel Ticaret ve Ticaret Ortakları, Türkiye'nin ana ticaret ortaklarının AB, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgeleri olduğu vurgulayan Şimşek enflasyonu tek haneli rakamlara indirme amacında olduklarını ve bu hedefe ulaşmak için küresel ticaret ortaklarıyla iş birliğinin önemli olduğunu vurguladı. Dezenflasyona geçiş döneminde iç talebin halen güçlü olduğu vurgulandı. Uygulanan politikalarla iç talebin bir miktar yumuşamasını ve net ihracatın katkısının iyileşmesini öngördüklerini belirtti.

Türkiye'nin cari açığını azaltmaya yönelik çalışmalarının önemine değinen Şimşek, finansmana erişimde şu anda sorun olmadığını belirterek, Türk bankalarının ve şirketlerinin küresel finansmana daha iyi erişebildiğini ifade etti. Diğer taraftan sürdürülebilir finansın ve yeşil dönüşümün Türkiye için önemli olduğunu, yeşil finansın, cari açığı azaltmada ve ekonomik büyümeyi desteklemede kritik bir rol oynayabileceğine işaret etti.

Türkiye'nin ekonomik durumu, yüksek enflasyon ve dışsal faktörlerin etkisi altında karmaşık bir tablo sunuyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın 2024 için %38'e varan enflasyon tahmini, özellikle dikkat çekici bir revizyonu içeriyor ve bu, ekonomik istikrar için ciddi bir endişe kaynağı olarak görülüyor. Küresel finansal koşulların baskılayıcı etkisi ve jeopolitik risklerin devamı, Türkiye'nin ekonomik görünümünü etkileyen temel unsurlar arasında yer alıyor. Değerli metal ve petrol fiyatlarındaki artışlar da Türkiye'nin enflasyonunu artırıcı bir etken olarak ön plana çıkıyor. İç talep ve üretimdeki ivmenin varlığı, Türkiye ekonomisinin sağlıklı bir şekilde ilerlediğini gösteriyor ancak bu ivmenin enflasyon üzerinde baskı oluşturduğu da açık bir şekilde ifade ediliyor. TCMB'nin sıkı para politikası duruşunu koruma kararlılığı, enflasyonla mücadelede önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak, bu politikanın ekonomik büyümeyi kısıtlayabileceği ve işsizlik gibi sosyal sorunları artırabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Döviz ve rezerv politikasının, Türk lirasının değerini koruma ve döviz rezervlerini artırma hedefi doğrultusunda şekillendiği belirtiliyor. Ancak, bu politikanın etkinliği, döviz rezervlerinin sınırlı olduğu bir ortamda sorgulanabilir. TCMB'nin orta vadede enflasyonu %5 seviyesine indirme hedefi, ekonomik istikrar için olumlu bir işaret olarak değerlendiriliyor. Ancak, bu hedefe ulaşmak için daha fazla çaba ve etkili politikaların gerekliliği vurgulanıyor. Genel olarak, Türkiye ekonomisi önemli zorluklarla karşı karşıya ve ekonomik istikrarın sağlanması için dengeli ve etkili politikaların uygulanması gerekiyor. Gelecek için belirsizlikler devam etse de, şeffaf ve tutarlı bir politika çerçevesiyle bu zorlukların üstesinden gelinmesi mümkün olabilir. Bu bağlamda, ekonomik büyümeyi destekleyen, enflasyonu kontrol altında tutan ve sürdürülebilir finansal politikaların benimsenmesi önemlidir.

Yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 38 oldu

 

T.C. Merkez Bankası yılın ikinci enflasyon raporunu dün açıkladı. Buna göre; enflasyonun yüzde 70 olasılıkla, 2024 yılı sonunda orta noktası yüzde 38 olmak üzere, yüzde 34 ile yüzde 42 aralığında; 2025 yılı sonunda orta noktası yüzde 14 olmak üzere yüzde 7 ile yüzde 21 aralığında gerçekleşeceği; 2026 yılı sonunda tek haneli seviyelere gerileyip yüzde 9’a düştükten sonra orta vadede enflasyon hedefi olan yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanacağı tahmin edildi.

08 Şubat tarihinde yayımlanan yılın ilk enflasyon raporunda ise yıl sonu enflasyon tahmini 2024 için orta noktası yüzde 36 olmak üzere, yüzde 30 ile yüzde 42 aralığında, 2025 yılı için yüzde 14 ve 2026 için yüzde 9 olarak öngörülmüştü.

Bir önceki raporla karşılaştırıldığında yıl sonu enflasyon tahmininin yüzde 36’dan yüzde 38’e çıktığı görülüyor. Yıl sonu enflasyon tahmininin 2 puanlık yukarı yönlü revize edilmesine rağmen tahmin aralığının üst bandının yüzde 42’de sabit kalması, enflasyonla mücadeledeki kararlı duruşun devam edeceğine işaret ediyor.

Raporda gıda enflasyonunun da yukarı yönlü revize edildiği görülüyor. Gıda grubunda yıllık enflasyon 2024 yılının ilk çeyreğinde yüzde 70,4 ile bir önceki Enflasyon Raporu varsayımlarının üzerinde kaldı. Nisan ayında ise gıda fiyatları yıllık enflasyonu yüzde 68,5‘e geriledi. Son dönemdeki görünümü göz önünde bulundurarak, gıda fiyatları enflasyonuna ilişkin varsayım 2024 yılı için 0,9 puan artarak yüzde 34,6'dan yüzde 35,5'e çıkarken, 2025 yılı için ise yüzde 15 olarak korundu.

Sunumda yılın ilk dört ayında gerçekleşen enflasyondaki ana eğilimin beklentilerin 4 puan üzerinde kaldığı vurgulandı. Bu sapmada 31 Mart seçimlerinin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle seçimlerden sonra zam yağmuru olacağı ve dolar kuru 40 TL’ye çıkacak söylentileri beklentileri önemli ölçüde bozdu. Faiz artışına ve kredi kartlarına ilişkin düzenlemelere rağmen iç talepteki canlılık devam etti. Buna ilaveten ücret artışları da bu duruma katkı sağladı.

Geçen hafta TÜİK Nisan ayı TÜFE oranlarını açıkladı. Verilere göre; tüketici fiyat endeksi (TÜFE) 2024 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre yüzde 3,18, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 18,72, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 69,80 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 59,64 olarak gerçekleşti.

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup yüzde 51,20 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 103,86 ile eğitim oldu.

Ana harcama grupları itibarıyla Nisan ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup yüzde 1,03 ile sağlık oldu. Buna karşılık, Nisan ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 9,56 ile alkollü içecekler ve tütün oldu.

Mayıs ayında ise enflasyonun yüzde 70-75 aralığında zirveyi göreceği ve sonrasında düşüş eğilimine gireceği tahmin ediliyor.

3 Mayıs 2024 Cuma

2024 YILI NİSAN AYI ENFLASYONU


 

Sektör ve Grup İsimleri

Bir Önceki Aya Göre Değişim (%)

Bir önceki Yılın Aralık Ayına Göre Değişim (%)

Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre Değişim (%)

On iki Aylık Ortalamalara Göre Değişim Oranı (%)

TÜFE

3,18

18,72

69,80

59,64

TÜFE (Gıda ve Alkolsüz İçecekler)

2,78

21,02

68,50

67,63

Yİ-ÜFE

3,60

15,61

55,66

45,83

Yİ-ÜFE (İmalat Sanayii)

3,26

17,53

60,03

53,44

Yİ-ÜFE (Gıda Ürünleri)

5,38

22,34

64,51

62,90

Çekirdek Enf. (B) İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE

3,24

18,58

72,72

64,57

Çekirdek Enf. (C) Enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve altın hariç TÜFE

3,56

19,45

75,81

66,62

 

 

 

TÜFE (Gıda ve Alkolsüz İçecekler Ana Harcama Grubunun) Aylık ve Yıllık Etkisi

0,71

18,21

 TÜFE'deki (2003=100) değişim 2024 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre %3,18, bir önceki yılın Aralık ayına göre %18,72, bir önceki yılın aynı ayına göre %69,80 ve on iki aylık ortalamalara göre %59,64 olarak gerçekleşti. Gıda ve Alkolsüz İçeceklerde ise değişim, 2024 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre %2,78, bir önceki yılın Aralık ayına göre %21,02, bir önceki yılın aynı ayına göre %68,50 ve on iki aylık ortalamalara göre %67,63 olarak gerçekleşti. 2024 yılı Nisan ayında %3,18 olarak gerçekleşen aylık enflasyonun %0,71’lik kısmı, %69,80 olarak gerçekleşen yıllık enflasyonun ise %18,21’lik kısmı Gıda ve Alkolsüz İçecekler Ana Harcama Grubundan kaynaklanmıştır.

 Kaynak: TÜİK


2024 Yılı ÜFE-TÜFE Oranları

 

Ocak - 2024ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre4,146,70
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre4,146,70
Bir Önceki Yıla Göre44,2064,86
Oniki Aylık Ortalamalara Göre47,3554,72
Şubat - 2024ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre3,744,53
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre8,0311,54
Bir Önceki Yıla Göre47,2967,07
Oniki Aylık Ortalamalara Göre45,7155,91

Mart - 2024ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre3,293.16
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre11,5915,06
Bir Önceki Yıla Göre51,4768,50
Oniki Aylık Ortalamalara Göre45,2857,50

Nisan - 2024ÜFE (%)TÜFE (%)
Bir Önceki Aya Göre3,603,18
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre15,6118,72
Bir Önceki Yıla Göre55,6669,80
Oniki Aylık Ortalamalara Göre45,8359,64

Nisan ayı enflasyon rakamları açıklandı

 

Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık % 69,80, aylık % 3,18 arttı.

TÜFE'deki (2003=100) değişim 2024 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre % 3,18, bir önceki yılın Aralık ayına göre % 18,72, bir önceki yılın aynı ayına göre % 69,80 ve on iki aylık ortalamalara göre % 59,64 olarak gerçekleşti.

TÜFE değişim oranları (%), Nisan 2024

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup % 51,20 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %103,86 ile eğitim oldu.

TÜFE ana harcama gruplarına göre yıllık değişim oranları (%), Nisan 2024

Ana harcama grupları itibarıyla 2024 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup % 1,03 ile sağlık oldu. Buna karşılık, 2024 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %9,56 ile alkollü içecekler ve tütün oldu.

Endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5'li Düzey) 2024 yılı Nisan ayı itibarıyla, 13 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 7 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 123 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti.

Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık % 72,72, aylık % 3,24 oldu

İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'deki değişim, 2024 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre % 3,24, bir önceki yılın Aralık ayına göre % 18,58, bir önceki yılın aynı ayına göre % 72,72 ve on iki aylık ortalamalara göre % 64,57 olarak gerçekleşti.

 

Nisan ayı enflasyonu açıklandı. Enflasyon Nisan ayında yüzde 3,18 oldu. Toplu sözleşme hükmüne göre memurlar, 2024'ün ilk yarısı için yüzde 15 zam olacak. İlk ayda enflasyon yüzde 6,70 oldu. 4 aylık enflasyon yüzde 18,72 oldu. Mayıs ve Haziran aylarında çıkacak enflasyon rakamları memurların alacağı enflasyon farkını da netleştirecek. 

Nisan ayı enflasyon rakamları açıklandı


    TÜFE'deki (2003=100) değişim 2024 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre % 3,18, bir önceki yılın Aralık ayına göre % 18,72, bir önceki yılın aynı ayına göre % 69,80 ve on iki aylık ortalamalara göre % 59,64 olarak gerçekleşti. Yİ-ÜFE (2003=100) 2024 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre % 3,60, bir önceki yılın Aralık ayına göre % 15,61, bir önceki yılın aynı ayına göre % 55,66 ve on iki aylık ortalamalara göre % 45,83 artış gösterdi.

2 Mayıs 2024 Perşembe

 

Kıt olan kaynaklar sonsuz olan ihtiyaçların tatmininde kullanılırken israf niteliği taşıyan harcamaların yapılmamasına özen gösterilmesi ekonomik etkinlik bakımından büyük önem taşımaktadır. 

Bireyler gibi devletler de yapacakları harcamaları elde ettikleri gelirlerden karşılarlar. Toplanan gelirlerin giderleri karşılamaya yetmemesi halinde ya borçlanmaya gidilmekte ya da servetten harcama yapılmaktadır. Özellikle giderleri açıkla finanse edilen ülkelerde bir yandan kamu harcamalarının kısılması yoluyla bütçe açıklarının mümkün olduğunca kapatılması çabaları sürdürülürken aynı zamanda kamu gelirlerini artırıcı tedbir ve kararların alınması bu politikaların etkinliğini olumlu yönde etkilemektedir. 

Tasarruf tedbirlerine ilişkin alınacak kararlarda, kamu harcamalarından yapılacak parasal tasarrufun yanı sıra üretimi, hizmet arzını ve verimliliği artıracak nitelikteki uygulamalara da yer verilmesi yapılacak tasarrufların etkinliğini artıracaktır. 

Bu nedenle, parasal tasarruf sağlayacak tedbirlerin paralelinde kamu kurum ve kuruluşlarında verilmekte olunan hizmetlerin kalitesini artırmak, faaliyetleri açısından fonksiyonlarını yitirmiş birimlerde verimli kullanılması mümkün olamayan bina, tesis ve işgücünün ihtiyaç duyan başka birimlere devri veya tamamen tasfiye edilmesi ya da bu birimlerde verimliliğin artırılması gibi kamu hizmetlerinin maliyetini düşürecek tedbirlere de başvurulması gerekmektedir. 

Tasarruf tedbirleriyle sağlanacak parasal tasarrufun hangi kamu harcamalarından yapılabileceğinin tespiti ve israf niteliği taşıyan, sarf edilmemesi halinde kamu hizmetlerini aksatmayacak harcamaların neler olduğunun tespiti büyük önem taşımaktadır. 

Kamuda İsraf

 

Kamuda israfın önlenmesi hakkında; kanun, yönetmelik ve genelgeler ile ne kadar düzenleme yapılırsa yapılsın, herkes bildiğini okumakta, işine geldiği gibi davranmaktadır. Bu işin siyasi vs. görüş ile alakası olmadığı gibi, konu hukuki olmaktan çok ahlakidir...

İsraf etmeyin derken; bazıları sadece sofrada artan ekmeği, bardakta kalan suyu anladı veya anlattı... Belki de böylesi işimize geldi!

Kendi paramız ile aldığımız bir ekmeğin kırıntısı çöpe gitmesin diye gösterdiğimiz hassasiyeti, milletin ve devletin malından harcarken daha fazlasıyla göstermeliyiz!

Kendi malımızdan yaptığımız gereksiz harcama israf oluyor da, devletin-kamunun yani milletin parasından ve imkanından yaptığımız lüzumsuz ve haddi aşan harcamalar israf olmuyor mu?

İsraf nedir? Meşrû sınırların ötesine geçip, haddi aşmak manasının hakim olduğu "İsrâf; ... özellikle mal veya imkânları meşrû olmayan amaçlar için saçıp savurmayı ifade eder. (Lisânü'l-ʿArab, “srf” md. TDV İslam Ans.)

Yaptığımız harcamalar ile ilgili olarak yüce kitabımız Kur'an'da "Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez. (A'raf S. 31. Ayet)" ve "Saçıp savuranlar-israf edenler şeytanların kardeşleridir.(İsra S. 27. Ayet)" buyurulurken, devletin-milletin malından yapılan israfın daha ağır sonuçlarının olacağını düşünmek gerekir.

Devletin-kamunun malı ve imkanı bir emanettir, çok hassas olmak gerekir. Âl-i İmrân Suresi 161. Ayette: "...Kim emanete (devlet malına) hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra herkese -asla haksızlığa uğratılmaksızın-kazandığı tastamam verilir." buyurulmaktadır.(Diyanet Vakfı Meali)

Milletin tamamının hakkının ve payının bulunduğu bir konuda harcama yaparken; sadece hukukilik değil, yerindelik yönünden de düşünmek gerekir.Yani yaptığımız harcama; mevzuata, alışılmış usule uygun olabilir. Fakat yerinde ve gerekli değilse, bu dünyada hesabı sorulmasa dahi ahirette hesabının sorulacağı bilinmelidir...

Geçmişte de günümüzde de topluma baktığımızda en büyük israfın kamu sektöründe olduğunu görüyoruz...

Aşağıda saydığımız maddelerden ibaret değil ama, kamuda yapılan ve hemen herkesin şahit olduğu bazı israf kalemleri şunlardır:

1- Makam aracı ve şoför saltanatı: Kamuda hizmet araçları, makam aracı olarak kullanılmaktadır. Mevzuata göre makam aracı ve şoför tahsis edilmemesi gerekip, hizmet araçlarıyla iş görmesi ve en fazla ikametgahları ile görev yerleri arasındaki sabah-akşam geliş ve gidişlerinde, daimi hizmetlerde (havuzda) kullanılan mevcut hizmet araçlarını kullanması gerekenlere (birim amirleri, genel müdürler de dahil olmak üzere) araç ve şoför tahsisi yapılmakta, işin sorumluları dahil herkes mevcut durumu olağan kabul etmektedir.

Ayrıca; aynı programa ayrı araçlarla giden, aynı kurumların kibirli ve havalı memur ve bürokratları ile hizmet araçlarını hafta sonları ve tatillerde kullanmak da kamu zararını arttırmaktadır, israftır.

2- Banyolu makam odaları: Çalışanlar işçi, çalışma alanları da şantiyeymiş gibi, sanki toprak ve çamurun içinde çalışıyormuş da evine veya başka bir kuruma "temiz gitsin saikiyle yapılan", gerek taşrada gerekse Başkent Ankara'da bir çok Kamu Kurumu'nda bulunan banyolu makam odaları ile bunların tefrişatı ve ayrılan alan israftır...

3-Belediyelerin dağıttığı hediyeler, verdirdiği konserler: Tanıtım-reklam gayesiyle dağıtılan, ancak her nedense çoğu fakir ve fukaraya ulaşmayıp, tanıtımdan ziyade "hatır kazanmak" için makam-mevki ve sermaye sahiplerine ulaştırılan "hediyeler" ile her bahaneyi bir konser verdirmek için kullanan, bunu yaparken de halkın inancını ve değerlerini göz önüne almayan ve adeta çiğneyen faaliyetlere yapılan harcamalar israftır.

4- Amir ve memurların hizmet üretmek yerine makam odalarını genişletme, "çalışma" masalarını bir karış daha büyütme çabaları:

Kamuda maalesef bu konuda fiilen uygulanan bir standart olmayıp, gerekli kontrol ve denetim yapılmamakta, kurumlar arasında, hatta aynı kurum'un değişik birim ve taşra teşkilatları arasında ciddi farklar bulunmakta, ayrıca kurumların depoları ve bodrum katlarında elden çıkarılmamış, çürümeye terk edilmiş birçok büro malzemesi mevcuttur. Bunlara yapılan harcamalar da israftır, yazıktır, günahtır...

5-Çalıştaylar, paneller, seminerler v.s.: Kamu kurumlarında o kadar fazla çalıştay ve seminerler yapılmaktadır ki, insanın şunu diyesi geliyor; "toplantı ve çalıştay yapmaktan, çalışmaya fırsat kalmıyor".

İlgili mevzuatta ve özellikle genelgelerde, kurumların bu tür faaliyetlerinin öncelikle kendi tesislerinde yapılması esas iken, yeterli salon ve imkân bulunmasına rağmen, canı sıkılan ve değişiklik arayan amir ve memurların isteğiyle ille de bir sahil şehrinde veya turistik beldede düzenlenen çalıştay ve seminerler de kaynak israfıdır. Hele bir de bunlar yolluk ve yevmiye ile yapılıyorsa vebali ve sorumluluğu daha büyüktür.

6-Kaldırımlar, mevsimlik çiçekler, bozulan asfaltlar, göstermelik projelere yapılan ödemeler:

Milli servete yazık oluyor ! Ülkede "ihtiyaç olan yerlere" yol, köprü, havaalanı vs. yapmak betona yatırım değil, bir ihtiyacın giderilmesidir ve gereklidir. Fakat; belediyelerin (siyasi görüşü farketmez), özellikle sık sık kaldırım taşlarını değiştirmesi, asfalt dökmeyi ve tamirini "bilmemesi", bugün döktükleri asfaltı 3 ay sonra doğalgaz, elektrik ve su hatları için kazmaları, kazdıkları yerlere tekrar döktükleri asfaltın birkaç ay içinde çökmesi üzerine aynı işlemi tekrarlamaları v.s. kul hakkıdır..., israftır...

7 yıl Almanya'da kaldım; 40 yıldır değişmeyen kaldırımlar gördüm.Bizden zengin bir ülke olmalarına rağmen; bizim kadar süslü ve sık değişen kaldırımlara sahip değillerdi !

Ana güzergahlar dışında ara sokakların çoğunun kaldırımları; granit, parke vb. yerine çabuk bozulmasın diye asfalt ile kaplanmıştı.

Herhangi bir kazı sebebiyle tamir edilen yerler de çökmüyor, yol ve kaldırımlarda öbek öbek çukurlar oluşmuyordu.

Yazıktır, günahtır! Tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır. Milli serveti heba etmeye kimsenin hakkı yoktur.

Memleketin bu zor günlerinde daha da dikkatli olunmalı, yapılan işler kontrol edilerek teslim alınmalı ve iş yüklenicilerinin verecekleri kalite-süre garantisine de dikkat edilmeli, vatandaş da bu konuda duyarlı olup yetkilileri uyarmalı, hesabını sormalıdır...

7- Yurtdışı ziyaretleri: Yapılması gereken bir programın ve ziyaretin içerisine "gitmişken" tarihi ve turistik yerleri de ekleyip, (tam tersi de düşünülebilir) ilgisiz ve fazladan personelin de dahil edilmesi kaynak israfıdır, milletin sırtına yüktür.

8-Uzun süren toplantılar: İş yapılıyor "desinler" veya öyle "görünsün" diye mesai saatleri dışına taşan, hatta mesai dışına planlanan, "üretmek yerine", birçok bürokratın kendini pazarlama ve reklamını yapma derdine düşmesi sebebiyle süresi uzayan, "iş yaptıkları için" yemeğin üstüne tatlı ve kuruyemişine kadar servislerin yapıldığı toplantılar da israftır, milletin sırtına yüktür.

9- İlan ve reklamlar: Hizmetten ve projelerden daha çok şahısların öne çıkarıldığı, devletin zirvesine şirin gözükmek ve gözüne girmek için, belediye başkanlarının özellikle şehirlerin ana güzergahlarında kendilerinin dijital ve basılı reklamlarını yaptırması da kaynak israfıdır.

10-Aşırı istihdam ve gizli işsizlik: İdareye gelen her yöneticinin, düz memura varıncaya kadar kendi kadrosunu oluşturma çabasına girmesi; taşrada personel ihtiyacına, merkez teşkilatlarında ve şehir merkezlerinde ise yığılmalara sebep olmuştur.

Salgın hastalık döneminde kamuda yarım gün ve esnek çalışma ile görülmüştür ki, birçok kurum ve işyerinde personelin en az yarısı fazladır ve gizli işsizlik sorunu da üst düzeydedir.

Bir işletmede ya da bir sektörde çalışanların sayısı azaltıldığı halde o işletme ya da sektörün üretim miktarında bir azalma olmuyorsa orada gizli işsizlik var demektir.

Zararın neresinden dönülürse kârdır... Kamuda halk ile görüşülmeyen ve bilgisayar başında yapılan işlerde, evden çalışma modeline geçilmeli ve böylece aydınlatma, ısıtma, su, kırtasiye vs. giderler azaltılmalıdır. ... Asıl mesele tasarruf değil israftır...

"Milletler, ferdî israf sebebiyle olmasa bile kamu sektöründeki israf ve kötü yönetim yüzünden yoksullaşabilir. Bundan dolayı devlet gelirleri lüks kamu harcamaları, aşırı kadrolaşma veya karşılıksız yüksek ücretlerle israf edilmemelidir.

Tasarruflar, müsriflerin lüks tüketim mallarına duydukları isteğin tatminine harcanır ve sermaye miktarını arttırmak için kullanılmazsa iktisadî gelişmeyi engeller. Çünkü sermaye tasarrufla artar, israf ve kötü kullanımla da azalır.

Ülke gelirinin önemli bir kısmı üretken olmayan kesimlere tahsis edilirse gerçek üreticilerin geçimi zorlaşır. İnsan, elindeki her türlü imkânı meşruiyet sınırları içinde kullanmakla sorumludur. Bu husus âhirette kişinin zaman, servet, işgücü ve ilim gibi kaynakları nasıl kullandığından sorguya çekileceğini bildiren hadiste de açıklanmaktadır.' (TDV İslam Ansiklopedisi)

Ülkemizde israfın önlenmesi halinde ekonomik sorunlar büyük ölçüde çözüme kavuşacaktır. Bu konuda gerekli denetimler yapılmalıdır. Ülkemizin belki de en büyük sorunlarından birisi denetimsizliktir. Bunu söylerken herkesin başına bir kontrol memuru dikilmesini kast etmiyoruz.

Mevcut düzenlemeler uygulanıp gerekli denetimler yapılsa dahi birçok sıkıntı kolaylıkla aşılacaktır. Ancak bir daha söylemek gerekirse ülkemizde "ahlak" sorunu vardır...

Herhangi bir kamu kaynağı veya devlet imkanı eline-idaresine verilen kişi, bunu ganimet veya babasından kalan bir miras değil, emanet olarak görmelidir...

Gereksiz, haddi aşan veya hakkı olmadan yapılan her harcamanın emanete ihanet olduğunu, bütün bir milletin hakkının bulunduğunu mahşerin ve "hesap gününün" yaklaşmakta olduğunu, Allah'ın Peygamberinin ifadesiyle "nerelere harcama yaptığımızdan" da hesaba çekileceğimizi unutmamak gerekir.

"Allahım! Bizlere helalinle yetinmeyi, haramdan uzak durmayı nasip eyle..."


Kamuda beşeri kaynak israfı had safhada

 

Kamuda personel sayısı bakımından aşırı istihdam söz konusu olduğu gibi pandemide kamu çalışanlarının çoğunun idari izinli sayılmasına karşın kamu hizmetlerinin pandemiden önceki dönemle aynı düzeyde sürdürülmesi kamudaki aşırı istihdam ve verimsiz çalışmayı teyit etmektedir.

2010 ve 2011 yıllarında “eşit işe eşit ücret” adı altında aslında farklı nitelik ve performansa sahip personelin ücretlerinin eşitlenmesi çalışma barışını bozduğu gibi iş verimini de düşürmüştür. Aynı şekilde, denetçi, kontrolör vb. bazı kariyer mesleklerin statüsünün uzman düzeyine düşürülmesi ve bazı meslek mensuplarının yaptıkları iş aynı kalmakla birlikte statülerinin gece yarısı düzenlemelerle sınavsız olarak yükseltilmesi kamudaki çalışma barışını zedelediği ve iş verimini düşürdüğü gibi maliyet-fayda dengesinin daha da bozulmasına yol açmıştır.

Öte yandan, kamu idarelerinin teşkilat yapısında sürekli değişiklik yapılması çok sayıda bina, araç-gereç ve personelin atıl vaziyete düşmesine yol açmaktadır.

Bütün bunlar israftan başka bir sonuç doğurmamıştır.

RÜZGÂR VE GÜNEŞ ENERJİSİ

 

Türkiye firmaları yenilenebilen, güneş ve rüzgâr enerjilerinde dünya markası hâline gelmeye başladı. Güneş ve rüzgâr enerjisi bakımından, biz Avrupa'da 5'inci, dünyada ise 12'nci sıraya yükseldik.  

2021’de 50 ülke elektriğinin onda birinden fazlasını rüzgârdan üreten devletler; Danimarka (%52), İngiltere (%22), Almanya (%21), Kenya (%16), Uruguay (%47), Lüksemburg (%43), El Salvador (%12,0), Çin (%11,2), Macaristan (%11,1), Moğolistan (%10,6), Vietnam (%10,7), Arjantin (%10,4) ve Japonya (%10,2). Üç ülke ise, elektriğinin %40’ını karşılıyor. 

Güneşten ise; Avustralya, (%12), Vietnam, İspanya ve Hollanda (%10)’unu üretiyor.
Türkiye, elektriğinin %25’ini hidro elektrikten, %33’ünü kömürden, %11’i rüzgârdan, %3,7’sini güneşten elde ediyor.

Türkiye’de; türbin, jeneratör ve kontrol sistemleri yerli ve milli imkânlarla üretiliyor. Şimdi de jeneratör fabrikası açmayı plânlıyor. Denizlerde kendiliğinden meydana gelen dalgaların meydana getirdiği itme gücünden faydalanılarak elektrik üretilmesi, çalışmaları da sürüyor. Denizden karaya vuran her dalga elektrik olarak dönebiliyor. Rüzgâr ve güneş enerjisi için yapılan teknik kapasitenin kullanıldığı şekilde elektrik elde edilebiliyor. Bu sistemle elektrik üretimi dünyada sadece 4 ülke tarafından yapılıyor. 45 milyar dolar olan enerji ithalat faturamızı, 10 milyar doların altına indirecek olan yenilenebilir enerji; Rüzgâr, güneş, dalga ve jeotermal yatırımları hızla ilerliyor. 

Konya'da yapımı süren Avrupa'nın en büyüğü, dünyanın ise 5'inci büyük güneş enerjisi santrali olan Karapınar Güneş Enerjisi Santrali açıldı. Santral, tam kapasite devreye alındıktan sonra Türkiye’nin kurulu güneş enerjisi payını tek başına %20 artırıyor ve 2,5 milyon kişinin elektrik ihtiyacını ve Türkiye'nin elektrik tüketiminin %1'ini karşılıyor. (02.05.2023)

Kalyon PV tarafından üretilen %80 yerlilik oranına sâhip paneller toplamda 2.600 futbol sahası büyüklüğündedir. Bu alanda toplam 3.256.38 güneş paneli kullanıldı. Santral yaklaşık 1 milyar dolarlık yatırımla tamamlandı. 

2024 Nisan ayı sonu itibariyle Ülkemizin Birincil Kaynaklara göre Kurulu Güç Verileri

 


BİRİNCİL KAYNAKLARA GÖRE SANTRAL ADETLERİ VE KURULU GÜÇ VERİLERİ

BİRİNCİL KAYNAK

SANTRAL ADEDİ

KURULU GÜÇ (MW)

AKARSU

617

8.329

ASFALTİT KÖMÜR

1

405.0

ATIK ISI

76

331

BARAJLI

145

23.671

BİYOKÜTLE

385

2,080,0

DOĞALGAZ

360

24.991

FUEL OİL

9

255,0

GÜNEŞ

19.266

13.602

İTHAL KÖMÜR

16

10,374.0

JEOTERMAL

63

1.691

LİNYİT

48

10,207,0

LNG

1

2.0

MOTORİN

1

1.0

NAFTA

1

5.0

RÜZGAR

366

12.077

TAŞKÖMÜR

4

841

TOPLAM

21.359

108.861

* TEİAŞ KURULU GÜÇ RAPORU - NİSAN-2024