13 Haziran 2023 Salı

Afetlerin Etkileri

 

    Tarihin her döneminde afetler yaşandığı bilinmektedir. Afetler deprem, sel, heyelan gibi doğal kaynaklı olabileceği gibi, yangın, terör, uçak kazası gibi insan kaynaklı nedenlere bağlı olarak da ortaya çıkabilmektedir. Nerede, ne zaman ve hangi biçimde meydana geleceği kesin olarak tespit edilemeyen afetler sonuçları itibariyle benzer etkiler oluşturmaktadırlar; başta fiziki kayıplar olmak üzere, ekonomik kayıplar ile sosyal psikolojik yıkımlara neden olabilmektedirler. Bu bağlamda Türkiye’nin geçmişte başta depremler olmak üzere birçok doğal ve insan kaynaklı afete maruz kaldığı ve günümüzde de maruz kalma riski ile karşı karşıya olduğu bilinmektedir. Afet ve afet ile ilgili kavramlar ele alınarak afetlerin türleri üzerinde durulması gerekmektedir. Daha sonra afetlerin yol açtığı ekonomik, fiziki, sosyal ve psikolojik sonuçlar Türkiye’nin yaşadığı afet örnekleri üzerinden değerlendirmek daha doğru olacağı kanısındayım.

    Afetler meydana geldikleri bölge ve ülkelerde kimi zaman düşük kimi zaman ise büyük ölçekli zararlara yol açmaktadır. Birinci dereceden deprem kuşağında yer alan Türkiye’de depremler sıklıkla yaşanmaktadır, bunun yanı sıra gerek doğal gerek insan kaynakları farklı türden afetler de meydana gelmektedir. Türkiye topraklarının % 93’lük bölümü deprem riski altında bulunmaktadır. Bunun yanı sıra sanayi kuruluşlarının % 98’i deprem riskinin yüksek olduğu bölgelerde yer almaktadır. Nüfus açısından ele alındığında ülke nüfusunun % 98’i deprem riski ile karşı karşıya bulunmaktadır. Türkiye’de 1900’lü yılların başında beri 200’ün üzerinde deprem meydana gelmiştir. Bu depremler yaklaşık 86 bin kişinin hayatını kaybetmesine yol açmıştır. Dünya’da ise 20. Yüzyılda meydana gelen depremler sonucunda yaklaşık 1 milyon 548 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Afetlerin zararları söz konusu olduğunda öncelikle fiziki kayıplar, ölüm ve yaralanmalar akla gelse de ekonomik olmak üzere sosyal ve psikolojik açından önemli sonuçlar da ortaya çıkmaktadır.

   Doğal afetler Dünya’nın varoluşundan itibaren gerçekleşen ve gerçekleşmeye devam eden olaylardandır. Yaşanabilecek her türlü doğal afette kayıplar yaşamamak veya minimum seviyede kayıplar yaşamak her ülke ve toplumun hedefleri arasındadır. Ülke ve toplumlar için önemli bir diğer hedef ise ekonomik olarak büyümek ve refah seviyesini arttırarak gelişmeye devam etmektir. Toplum ve ülkeler, ekonomik büyüme hedeflerine ulaşmak için oluşturdukları insan gücü, fiziksel sermaye ve diğer bütün yapıların tamamının yaşanabilecek bir doğal afet sonucu sekteye uğrayabileceği veya tamamı yada büyük kısmının yok olabileceğinin farkındadırlar. Bu nedenle ekonomik büyümeyi hedefleyen ülke ve toplumların gelecek planlarını yaparken değerlendirdiği önemli unsurlardan biri doğal afetlerin ekonomik büyümedeki rolüdür. Doğal afetlerin yaşatabileceği hasar ve kayıplar hakkında insanoğlu günümüzde tecrübe ve bilgi sahibidir. Mevcut bu tecrübe ve bilgi birikimi ile toplum ve ülkeler doğal afetlere karşı alınabilecek tüm önlemleri alarak oluşabilecek hasar ve kayıpları minimum seviyeye indirgemelidir.

     Afetler; deprem, sel, heyelan, kasırga, volkanik aktiviteler ve diğer jeolojik olaylardan doğadan kaynaklı olabildiği gibi, yangın, terör eylemleri, uçak kazası, nükleer kazalar gibi insanlardan kaynaklanan sebeplerden dolayı da meydana gelebilmektedir. Nerede, hangi zaman diliminde ve hangi şekillerde ne tarzda ortaya çıkabileceği kesin olarak tahmin edilemeyen afetler sonuçları itibariyle; başta fiziksel kayıplar gelmek üzere, ekonomik kayıpların yanı sıra sosyal ve psikolojik çöküntülere, travmalara sebep olmaktadır. Bu bağlam içerisinde Türkiye’nin yıllar içinde başta depremler gibi yıkıcı afetler olmak üzere birçok doğa ve insan kaynaklı afete maruz kaldığı ve içerisinde bulunduğumuz zaman diliminde de maruz kalma riskiyle her zaman karşılaşma ihtimali olduğu bilinmektedir. 


Hiç yorum yok: