18 Kasım 2025 Salı


  1. Kalbini nefretten arındır: Nefret, insanın içini karartan bir duygu. Birini ya da bir şeyi nefretle yüklemek, hem ruhsal hem de fiziksel sağlığı olumsuz etkileyebilir. Kalbi nefretten arındırmak, affetmek ve geçmişi bırakmak, iç huzuru bulmak için önemli. Nefret, sadece bizi tüketir; sevgi ve anlayış ise daha sağlıklı bir yaşam sağlar.

  2. Zihnini endişelerden arındır: Endişe, çoğu zaman geleceğe dair belirsizliklerden kaynaklanır. Ancak endişe, geleceği şekillendiremez. Bugüne odaklanmak ve kontrol edebileceğimiz şeylere yönelmek, zihinsel sağlığımızı korumak için oldukça önemli. Mindfulness gibi teknikler, zihnin rahatlamasına yardımcı olabilir.

  3. Basit yaşa: Bu, belki de modern dünyada en zorlayıcı olan kural. Daha fazla sahip olma, daha çok ulaşma isteği bizi karmaşaya sürükleyebiliyor. Basit yaşamak, ihtiyaçlarımızı belirlemek ve gerçekten neye değer verdiğimizi fark etmekle mümkün. Bu, mutluluğu dışarıda değil, içinde aramayı hatırlatıyor.

  4. Çok ver: Paylaşmak, insanı hem içsel hem de sosyal açıdan zenginleştirir. Ne verirsek, geri alırız; bu sadece maddi değil, zaman, ilgi ve sevgi için de geçerli. Verme eylemi, hem başkalarına hem de kendimize fayda sağlar. Yani, başkalarına ne kadar dokunursak, kendimize de o kadar dokunmuş oluruz.

  5. Daha az bekle: Beklenti, hayal kırıklığını doğurur. Birçok kişi beklentilerle yaşar ve bazen bunlar gerçeklerden uzak olur. Beklentileri düşük tutmak, anın tadını çıkarmak, ve daha az hayal kırıklığına uğramak anlamına gelir. İnsanların ya da olayların bizi nasıl etkileyebileceğini fazla tahmin etmek yerine, her şeyin doğal akışına bırakmak, hayatı daha keyifli hale getirebilir.

        Gerçekten de mutlu olmanın yolu, dışsal şeylerde değil, içsel dengeyi bulmakta gizli. 

SAĞLIK........ HASTA DEĞİL SUSUZSUNUZ


İranlı hekim Batmanghelidj'e göre hastalıkların çoğu vücudun susuz kalmasından meydana gelir. Buna göre, suyun vücuda bâzı faydaları şunlardır:

• Hiçbir canlı susuz yaşamaz.
• Susuzluk; vücudun bâzı fonksiyonlarını önce bastırır, sonra öldürür.
• Su temel enerji kaynağıdır.
• Her hücreye elektriksel ve manyetik enerji üretir.
• Hücre yapısındaki maddeleri birbirine bağlar ve yapıştırır.
• DNA hasarını önler.
• Bağışıklık sisteminin merkezi olan kemik iliğini, çeşitli hastalıklara karşı güçlendirir.
• Besinlerin, vitamin ve minerallerin temel çözücüsüdür.
• Besinlere enerji verir.
• Besinlerdeki gerekli öğelerin emilimini artırır.
• Bütün öğelerin vücuda taşınmasına yardımcı olur.
• Kırmızı kan hücrelerinin çalışma verimini artırır.
• Hücreye oksijen verir ve atık gazları akciğerlere taşır.
• Zehirli atıkları toplar ve karaciğer yahut böbreklere taşır.
• Eklem boşluklarındaki temel yağlayıcı maddedir.
• Omurdaki diskleri, şok emici su yastıklarına dönüştürür.
• Bağırsakları en iyi çalıştıran yağlayıcı maddedir.
• Vücudun soğutma ve ısıtma sistemleri için vazgeçilmezdir.
• Beyin fonksiyonları için güç ve elektriksel enerji verir.
• Kalp krizi ve felçten korur.
• Beyinde üretilen hormonların yapımı için gereklidir.
• Dikkat yetersizliğini çözer.
• Çalışma verimini artırır.
• Hiçbir yan etkisi yoktur.
• Stresi, depresyonu hafifletir.
• Uykuyu düzenler.
• Yorgunluğu giderir.
• Cildi yumuşatır.
• Gözlere canlılık verir.
• Kan üretimini düzenler.
• Enfeksiyon ve kanserde bağışıklık sistemini güçlendirir.
• Kanı sulandırır ve dolaşım sırasında pıhtılaşmasını önler.
• Âdet öncesi ağrıyı ve ateş basmasını hafifletir.
• Kanı sulandırıp katı maddelerin dibe çökmesini engeller.
• Su içen, susuzluk ve açlık duygularını ayırt edebilir.
• Kilo vermeyi kolaylaştırır.
• Gebelikte bulantıları azaltır.
• Zihin ve vücut fonksiyonlarını bütünleştirir.
• Yaşlılıkta hafıza kaybının önlenmesine yardımcı olur.

Kaynak: Türkiye Gazetesi Takvimi

18.11.2025

13 Kasım 2025 Perşembe

Maden izinlerinde nihai karar yetkisi, Cumhurbaşkanlığına bağlandı.

Maden İzinleri Kurulunun teşekkülü ve görevleri ile çalışma usul ve esaslarını belirleyen “Maden İzinleri Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Maden İzinleri Kurulu, Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlığında; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı ile izin kararına yetkili bakanlardan oluşuyor.

Kurul, sahada maden faaliyeti yapılmasının ‘kamu yararına’ uygun olup olmadığı, sahanın rezerv durumu, orman alanı, su havzaları veya tarım alanları üzerindeki etkileri konuları dikkate alınarak nihai karar verecek.

Yönetmelik ile izin süreçlerinin hızlanması ve Kurul kararlarının daha 'etkin' uygulanması öngörülüyor.

Maden İzinleri Kurulu'nun çalışma usul ve esasları belirlendi

Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmeliğe göre, Maden İzinleri Kurulu, Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen Cumhurbaşkanı Yardımcısı'nın başkanlığında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı ile izinler hakkında karar vermeye yetkili bakanlıkların veya idarelerin bağlı, ilgili, ilişkili bulunduğu bakanlıkların bakanlarından oluşacak.

Cumhurbaşkanı imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelik ile Maden İzinleri Kurulu'nun çalışma usul ve esasları belirlendi. Kurul, Cumhurbaşkanı Yardımcısı'nın başkanlığında Çevre, Enerji, Hazine ve Maliye, Sanayi ve Teknoloji Bakanları ile ilgili diğer Bakanlardan oluşacak. Kurul, mevcut idareler tarafından izin verilmeyen IV. Grup ile stratejik veya kritik madenlere ilişkin başvurularda, sahanın potansiyeli ve ekonomiye katkısı gibi hususları dikkate alarak üstün kamu yararı çerçevesinde nihai kararı verecek. Kurul, kararlarını oy çokluğu ile alacak.

"Maden İzinleri Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik", Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Buna göre, kurul, Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen Cumhurbaşkanı Yardımcısı'nın başkanlığında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı ile izinler hakkında karar vermeye yetkili bakanlıkların veya idarelerin bağlı, ilgili, ilişkili bulunduğu bakanlıkların bakanlarından oluşacak.

İlgili idare tarafından 3213 sayılı Kanunun 7'nci maddesinin üçüncü veya dördüncü fıkrası gereğince IV. Grup ile stratejik veya kritik madenlere izin verilmeyen hallerde, sahanın rezerv potansiyeli, yeri, cinsi ve ekonomiye katkısı gibi hususlar dikkate alınarak ilgili bakanlık tarafından yapılacak başvuru üzerine kurul, üstün kamu yararı çerçevesinde izin hakkında nihai kararı verecek.

Ayrıca kurulun toplantı gündemi, ilgili bakanlık tarafından hazırlanacak ve kurul başkanının onayı ile kesinleşecek.

Kurul, oy çokluğu ile karar alacak.

11 Kasım 2025 Salı

    Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik oldukça kapsamlı bir değişiklik paketidir ve Maden Yönetmeliği’nin neredeyse tüm aşamalarını ruhsatlandırma, ihale, teminat, faaliyet raporları, izin süreçleri ve denetimler yeniden düzenlemektedir.

1. Teminat ve Bedel Düzenlemeleri

  • Çevre ile uyum teminatı (%20) kaldırıldı, yerine rehabilitasyon bedeli getirildi.
  • Ruhsat bedelinin oranı %50’den %70’e çıkarıldı.
  • Rehabilitasyon bedelleri artık her yıl ocak ayı sonuna kadar yatırılacak; yatırılmazsa ruhsat iptal edilecek.

2. Ruhsatlandırma ve İhale Usulü

  • I. Grup, II. Grup (a) ve (c), III. Grup, V. Grup maden sahaları ihale ile,
  • II. Grup (b) ve IV. Grup sahalar ise ilk müracaatla verilecek.
  • Ancak gerekli durumlarda bu gruplar da ihaleye çıkabilecek.
  • Müracaatlar artık elektronik sistem (e-Maden) üzerinden yapılacak.

3. Belgeler ve Süreler

  • Arama ruhsatı almak isteyenler, iki ay içinde çok kapsamlı belgeleri (taahhütname, ön inceleme raporu, mali yeterlilik, proje vb.) teslim edecek.
  • Mali yeterlilik ve yatırım teminatı zorunlu hale geldi.

4. Arama ve İşletme Aşamaları

  • Arama döneminde yapılacak faaliyetlerin yüzde 50’den azının gerçekleştirilmesi durumunda ruhsat iptal edilecek ve teminat irat kaydedilecek.
  • Üç boyutlu rezerv raporu artık zorunlu.
  • Sondaj verilerinin dijital olarak e-Maden sistemine girilmesi şartı getirildi.

5. İşletme Ruhsatı Düzenlenmesi

  • Artık rehabilitasyon bedeli yatırılmadan işletme ruhsatı alınamayacak.
  • İzin süreçleri (ÇED, orman, kültür, turizm alanı vb.) tamamlanmadan ruhsat verilmez.
  • %15 üretim şartı getirildi: Ruhsat süresi uzatımı için işletme projesinde öngörülen üretimin en az %15’inin yapılmış olması gerekiyor.

6. Kamu Kurumlarına İlişkin Düzenlemeler

  • Kamu kurumlarına ait ruhsatlarda bazı muafiyetler korunuyor.
  • Ancak izin süreçleri (örneğin orman izinleri) artık Genel Müdürlük tarafından koordine edilecek.

7. Çevre ve Rehabilitasyon

  • “Çevre ile uyum planı” ibaresi tamamen kaldırılarak yerine “rehabilitasyon planı ve bedeli” sistemi getirildi.
  • Ruhsat iptali halinde rehabilitasyon bedeli ilgili kuruma aktarılacak.

8. Denetim ve Belgeler

  • Denetimler artık en az iki kişilik mühendis heyeti tarafından yapılacak.
  • Ruhsat sahipleri tüm mali belgeleri denetime sunmakla yükümlü.

9. Rödovans ve Ruhsat Birleştirme

  • Birden fazla rödovans sözleşmesi artık aynı saha içinde yapılamayacak (istisnalar hariç).
  • Ruhsat birleştirme işlemleri IV. Grubun alt bentleri hariç detaylandırıldı.

10. Orman ve Korunan Alanlar

  • Devlet ormanlarında maden arama ve işletme için izinler artık e-Devlet üzerinden alınacak.
  • Tarım ve Orman Bakanlığı, üç ay içinde cevap vermezse izin verilmiş sayılacak.
  • Bu alanlar için 24 ay süreyle bedelsiz izin verilecek.

11. İş Sağlığı ve Güvenliği

  • İşletme izni verildikten sonra 6 ay içinde ISO 45001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi Belgesi zorunlu hale getirildi.

12. Sonuç

Bu değişikliklerle:

  • Ruhsat süreci dijitalleşiyor,
  • Teminat ve finansal yükümlülükler artıyor,
  • Çevresel düzenlemeler “rehabilitasyon” esasına dönüştürülüyor,
  • Üretim ve yatırım yükümlülükleri sıkılaştırılıyor.


10 Kasım 2025 Pazartesi

    23.11.2025 tarihi itibariyle; Kurulu güç 121.415 MW oldu. Santral Sayısı: 38.545 adet oldu. 31 Temmuz 2024 ile 23 Kasım 2025 tarihleri arasında toplam 10.499 adet santral devreye girmiştir. Yine aynı tarihler arasında kurulu güçte 10.181 MW artış kaydedildi. Yılbaşından (01.01.2025) bu yana kurulu güç değerinde 6.071 MW artış kaydedildi.  Yine aynı ay içinde 23.11.2025 tarihi itibariyle, üretilen elektrik enerjisinin kaynaklara göre dağılımı ise şöyle oluşmuştur.

    1- Hidrolik kaynaklı elektrik enerjisi üretim (Akarsu ve Baraj Tipi Santrallerde) %11,51,

    2- Kömür kaynaklı elektrik enerjisi üretimi (Linyit, İthal Kömür, Asfaltit ve Taşkömürü Santrallerde) %39,61,

    3- Yenilenebilir kaynaklı elektrik enerjisi üretimi (Güneş, Rüzgar, Jeotermal, Biyokütle ve Atık Isı Santrallerde) %26,95,

    4- Doğalgaz ve fuel oil kaynaklı elektrik enerjisi üretimi (Doğalgaz ve fuel oil (İthal kaynaklı) %22,93,

    Özetle; Yenilenebilir kaynaklı elektrik enerjisi üretimi %38,46, Fosil yakıtlı kaynaklı elektrik enerjisi üretimi ise %61,54 oldu.

Aile ve Toplum Panelinin Notları

 

Aile ve Toplum Paneli. 08.11.2025 tarihinde Eğitim Bir Sen Sendikasına ait Kurtuluş Metro çıkışında yer alan EBS Otelde gerçekleştiriliyor. 3 oturum olarak planlanan panelin ilk oturumu tamamlandı.  Şu anda 2. Oturum başladı.  Son oturum öğleden sonra gerçekleştirilecek. Aile ve Toplum panelini Önce Ahlak ve Maneviyat mottosunu ilke edinen Şuurlu Öğretmenler Derneği düzenlemektedir. Panele ait diğer notları gün içinde paylaşım yapacağım.

Oturumda aile ve sosyal çözülme, aile ve  göç ve aile ve insan konularında akademik sunumlar icrası yapılıyor.  Su an için  ülkemizde boşanma konuşuluyor.

Türkiye’de son 15 yılda korkunç bir  boşanma oranı konusunda istatistik rakamları üzerinden değerlendirmeler yapılıyor.

Oturumda ilk konuşmacı Başkent üniversitesi Eğitim fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Burhanettin Dönmez Hocamız Aile ve Sosyal Çözülme konulu sunum ve konuşmayı interaktif olarak arz ediyor.

Hocamız özetle; Aile, toplumsal yapının en temel kurumu olarak bireylerin sosyalleştiği, değerleri öğrendiği ve kimliğini kazandığı birincil çevredir. Toplumun devamlılığı, büyük ölçüde ailenin sağlıklı işleyişine bağlıdır. Ancak modernleşme, kentleşme, sanayileşme ve küreselleşme süreçleriyle birlikte aile yapısında önemli dönüşümler yaşanmış; bu dönüşümler, “sosyal çözülme” olarak adlandırılan toplumsal bir olgunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Giriş yapmıştır.

Sosyal çözülme, bir toplumda ortak değerlerin, normların, dayanışma ve güven ilişkilerinin zayıflaması veya bozulması sürecini ifade eder. Bu olgu, toplumsal bütünlüğün sarsılması, bireysel yabancılaşma, suç oranlarında artış ve sosyal kontrolün zayıflaması gibi sonuçlara yol açtığını ifade etmektedir.

Aile, toplumsal düzenin temel taşı olduğu için, ailedeki çözülme doğrudan toplumsal çözülmeyi tetikler. Aşağıdaki faktörler bu süreci açıklar:

Aile yapısının değişimi: Geleneksel geniş aileden çekirdek aileye, oradan da tek ebeveynli veya parçalanmış ailelere geçiş.

Boşanma oranlarının artması: Çocukların psikolojik ve sosyal gelişimini olumsuz etkiler.

Ekonomik baskılar: İşsizlik, yoksulluk ve gelir eşitsizliği aile içi ilişkileri zedeler.

Bireyciliğin artması: Topluluk bilincinin zayıflamasına, yalnızlaşmaya ve dayanışmanın azalmasına neden olur.

Medya ve dijitalleşme: Aile içi iletişimi azaltır, değerlerin dönüşümünü hızlandırır.

Göç ve kentleşme: Aile bağlarını zayıflatır, akrabalık ilişkilerinin çözülmesine yol açmaktadır.

Sosyal Çözülmenin Aile Üzerindeki Etkilerini ise Hocamız özetledi. 

Aile içi iletişimde kopukluk

Şiddet ve ihmal vakalarında artış

Çocukların suça eğilimi veya akademik başarısızlığı

Psikolojik sorunlarda artış (stres, depresyon, yalnızlık)

Ahlaki değerlerde erozyon

Ailede yaşanan çözülme, sadece bireysel bir mesele değil, toplumsal yapının bütünlüğünü tehdit eden bir olgudur. Bu nedenle aile kurumu, toplumsal dayanışmanın, kültürel sürekliliğin ve moral değerlerin taşıyıcısı olarak korunmalı; aileyi destekleyen sosyal politikalar güçlendirilmelidir. Sağlam bir aile yapısı, sağlam bir toplumun ön koşuludur. diye sözlerini tamamlamıştır.

Yanlış evlilikleri bu konuşmada detaylı bilgi verdi.

Çözüm ve Önleyici Yaklaşımlar

Aile politikalarının güçlendirilmesi (sosyal destek, eğitim, danışmanlık hizmetleri)

Aile içi iletişimin güçlendirilmesi

Değerler eğitimi ve toplumsal dayanışma projeleri

Ekonomik adaletin sağlanması ve sosyal refahın artırılması

Medya okuryazarlığının yaygınlaştırılması

Hocamız çok güzel blr tespiti yaptı. Başkalarına ahlak dersi vermek ahlaksızlıktır.

ailede yaşanan çözülmeler, yalnızca bireysel değil toplumsal bir sorun olarak görülür.

Boşanma ve parçalanmış ailelerde artış

Çocuklarda davranış ve uyum sorunları

Toplumsal dayanışmanın zayıflaması

Suç, şiddet ve madde bağımlılığında artış

Yaşlı bireylerin yalnızlaşması

Toplumsal kimlik ve aidiyet duygusunun zayıflaması

Aile üyeleri arasındaki iletişim, dayanışma ve sevgi bağlarının kopması,

Boşanma oranlarının artması,

Tek ebeveynli ailelerin ve yalnız yaşayan bireylerin çoğalması,

Kuşak çatışmaları ve değer aktarımında kopuklukların artması

Aile ve göç” konusu, sosyoloji, psikoloji, ekonomi ve kültürel çalışmalar gibi birçok disiplini ilgilendiren geniş ve önemli bir konudur. Dedi Hocamız Prof. Dr. Selahaddin turan

Göçün Aile Üzerindeki Etkileri: Göç, aileyi hem yapısal hem de işlevsel olarak etkiler.

Aile yapısındaki değişim: Geniş aileden çekirdek aileye geçiş hızlanabilir. Aile bireyleri farklı ülkelerde veya şehirlerde yaşamak zorunda kalabilir. Kadın ve erkek rollerinde değişim olur; kadınlar iş gücüne katılabilir, erkekler uzun süre ailelerinden uzakta kalabilir.

Hocamız

Türkiye Bağlamında: Türkiye hem göç veren (örneğin Almanya’ya işçi göçü) hem de göç alan (örneğin Suriyeli sığınmacılar) bir ülkedir. Bu iki yönlü göç, Türkiye’de aile yapısında, değerlerinde ve toplumsal ilişkilerde önemli değişimler yaratmıştır.

Birde ilk kez  duydum bir ifadeyi paylaşım yaptı. Transnasyonel aileler (farklı ülkelerde yaşayan aile bireyleri)

Hocamız yapısal değişimden bahsetti.

Göçle birlikte geniş aileden çekirdek aileye geçiş hızlanır. Aile üyeleri farklı şehir veya ülkelerde yaşar.

Uzun süreli ayrılıklar, aile bağlarını zayıflatabilir.

Kadınların çalışma hayatına katılması, aile içi rolleri dönüştürür.

3. Konuşmacı Aile ve İnsan konusunda konuşmaya başlıyor

Konuşmacı Prof. Dr. Fatma Beğlü Dikeçligil

Toplum bilimci Emekli öğretim üyesi

Hocamız pozitivizmden bahsediyor Maraş doğumlu

Prof. Dikeçligil, özellikle aile kurumunun toplumsal değişim süreçleri içindeki konumuna odaklanıyor; örneğin aile yapılarının dönüşümü, birey-toplum ilişkisi, modernleşme etkileri gibi doğrultularda. Panelde  “Aile ve İnsan” başlıklı oturumda konuşmacı olarak yer aldı; bu da onun bu konu üzerindeki duruşunu gösteriyor. Özetle: Aileyi sadece bir sosyal kurum olarak değil, “insan”ı, bireyi, toplumsal yapı ile ilişkilendirerek çözümleyen bir yaklaşımla inceliyor.

Aile ve insan ilişkisini sosyolojik olarak anlamaya çalışması, günümüzde aile kurumundaki değişimler (modernleşme, küreselleşme, değerler değişimi) bağlamında önemli bir katkı sundu.

Dikeçligil, aileyi sadece bir “kurum” olarak değil, insanın kimlik kazanma, değer öğrenme ve toplumsallaşma süreçlerinin merkezinde görüyor.

Modernleşme, aileyi küçültmüş ama bireyin yalnızlığını büyütmüştür.

Bu nedenle Dikeçligil, “modern aile”nin hem özgürlük hem yabancılaşma ürettiğini söyledi.

Prof. Dr. Fatma Beğlü Dikeçligil, Türkiye’de aile sosyolojisi alanında çalışan önemli akademisyenlerden biri. Akademik eğitimi, araştırma ilgi alanları ve yönetim deneyimi ile “aile ve insan” ilişkilerini hem kuramsal hem uygulamalı düzeyde inceliyor. Bu panelde de bunlara vurgu yapıyor.

Hocamızın Yayınları arasında “Aileye Dair Kabullerin Ezber Bozumu” gibi aile sosyolojisine dair önemli çalışmaları var.

Bugünkü panelle ilgili notlar şimdilik bu kadar.  Saygılar sunarım iyi hafta sonları dilerim

Prof. Dr. Halis Aydemir konuşmasını yapıyor.

Aile ve Din

Halis Aydemir, Dumlupınar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi, Temel İslam Bilimleri alanında çalışıyor.

Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi olarak görev yapıyor.

Aile, gençlik, değerler, dinî bilinç gibi konularda konferanslar veriyor. Örneğin “Dijitalleşen Dünyada Değerleriyle Aile ve Gençlik” başlıklı konferansta konuşmacı olarak yer almış. Dindar ve değerler eğitimi  ön planda

Aile kurumunu toplumun temel taşı olarak görmektedir. İnsanın yeryüzündeki serüveni aile ile başladı diyerek aileyi ilk imtihan alanı olarak ele aldı. Din ile aile arasında doğrudan bir ilişki kurulabileceğini, dinin değer ve etik yönünün ailede açığa çıktığını vurguluyor. Sağlam aile yapısı olan toplumları… yıkamazsınız söylemiyle aile + din + değer üçlüsünün birlikte güçlü olduğunu söylüyor.

Dinî yozlaşma/bozulma konusunda da uyarılar yaptı. Yozlaşmış bir din, dinsizlikten daha kötüdür gibi ifadelere yer verdi.

Sekülerleşmeyi reddediyor.

Modern çağın özellikle teknoloji, medya, dijitalleşme aile ve din ilişkisine etkilerine dikkat çekti. Her yeni nesil yeni araçlara sahip oldu. dışarıdan gelen iyi ya da kötü bilgiyi akledebilen yüreklerde Hak’ üstün gelecektir.

Anne-çocuk ilişkisine önem veriyor; anneyi toplumun birey kazandıran unsuru olarak değerlendiriyor. Anne topluma birey kazandırıyor. Çocuğunu iyi yetiştiren annelerin içinde yaşadığı toplum ahlak ve medeniyet açısından da kalkınır. İfadesi var.  Dikkat  çekici

Teknoloji ve medya aracılığıyla gelen yeni değer ve dünyalar karşısında aile ve dinin nasıl bir direnç geliştirebileceğine dair yönlendirmeler yaptı.

Dinî değerlerin yalnızca bireysel anlamda değil, sosyal üzeyde de aktif olması gerektiğini vurguladı.

Ailede dinî bilinç ve uygulamanın işlevselliği üzerine odaklanıyor: sadece inanç sahibi olmak değil, aile içi iletişim, dayanışma, değerlerin aktarımı gibi pratik unsurlar ön planda olmalıdır.  İfadesi  dikkat çekici

Kısa bir  özet geçtim.

Özetle; Din, aileyi koruyucu ve yönlendirici bir kurum olarak görür. Çocuklara doğru davranışlar, ibadet alışkanlıkları ve ahlaki değerler aile aracılığıyla öğretilir. Aile içindeki sevgi, saygı ve dayanışma, dinin öğretileriyle pekişir.

Aile, bireylerin hem toplumsal hem de dini açıdan şekillendiği ilk eğitim ortamıdır. Din ise aileyi hem değerler hem de sorumluluklar açısından yönlendirir.

Din, aileyi yönlendirir; aile ise dini değerlerin öğrenildiği ilk kurumdur.

Ailede sevgi, saygı ve sorumluluk dinle pekişir.

Ailede Din Eğitimi: Anne-baba örnek olmalı. İbadet ve ahlak değerleri öğretilir (namaz, oruç, paylaşma). Sorumluluk ve yardımlaşma bilinci kazandırılır.

2. Konuşmak Prof. Dr. Sefa Saygılı  konuşuyor

Konusu Aile ve Şiddetli, Parçalanmış Aile ve Çocukları

Prof. Dr. Sefa Saygılı, psikiyatri alanında çalışan bir akademisyendir.  Aile, çocuk, şiddet, medya etkisi gibi toplumsal/psikolojik konular üzerine yorumları ve yazıları vardır. Aile kurumunun sağlıklı işlemesinin birey ve toplum ruh sağlığı için kritik olduğunu savunur.

Saygılı, özellikle parçalanmış aileler (örneğin boşanma, ölüm, ayrı yaşama gibi nedenlerle aile birliğinin bozulduğu durumlar) ve bu süreçten etkilenen çocuklara dair gözlemlerini aktarıyor.

Aile yapısının bozulması halinde çocukların duygusal ve davranışsal yönden yüksek risk altında olduğunu belirtmektedir. Örneğin; güvensizlik, benlik saygısı zayıflığı, okul başarısızlığı, saldırganlık gibi sorunlar görülebilmektedir. Medyanın ve özellikle televizyon‑dizi içeriklerinin aile kurumunu zedelediğini, bu durumun çocukların gelişimini olumsuz etkilediğini vurguluyor. Parçalanmış ailede yetişen çocukların “kendilerini terk edilmiş hissetme”, “anne‑baba rol modellerinden yoksun kalma”, “sorumluluk eksikliği” gibi sorunlarla karşılaştığını ifade ediyor.

Boşanma veya ebeveynin ayrılması sonucunda çocukta yoğun stres, kaygı, saldırganlık ya da içe dönüklük gibi psikolojik belirtiler görülebilmektedir. Aile içi şiddet ya da ebeveynlerin birbirine karşı tutumları çocuğa doğrudan yansımakta; çocuk ne sadece fiziksel mağduriyet yaşasa da, şiddete tanık olmanın bile etkileri ciddi olmaktadır. Parçalanmış ailede çocukların sosyal becerileri, stresle baş etme yetileri tam ailedeki çocuklara göre daha düşük; suça yönelme gibi riskler daha yüksek.

Hocamızın çözüm önerileri

Ailelerin bilinçlendirilmesi: Çocuklarıyla anlamlı iletişim kurmaları, onları dinlemeleri, güvenli bir ortam sağlamaları önerilmektedir. Medya ve yayınların denetimi: Aileyi olumsuz etkileyen dizi/film yayınlarına karşı denetim çağrısı yapmaktadır. Devlet‑toplum işbirliğiyle korunma mekanizmalarının (aile danışma merkezleri, erken müdahale hizmetleri) yaygınlaştırılması gerektiğini belirtmiştir.

Özetle; Parçalanmış aile = Boşanma, ölüm, ayrı yaşama vb ile aile birliğinin bozulması.

Çocuk üzerindeki etkileri: Güvensizlik, düşük benlik saygısı, saldırganlık, okul başarısızlığı, sosyal uyumsuzluk.

Aile içi şiddet + şiddete tanıklık da çocukta benzer veya daha ağır etkiler yaratabiliyor.

Korunma yolları: Güçlü aile bağı, ebeveynin rolü, medya bilinci, destekleyici toplumsal mekanizmalar.

Saygılı: “Aile yapısı çökerse toplum çöker.” dedi.

Saygılı’nın vurgusu: çocukların zararlı içeriklerle temasının, şiddete meyli artırabileceği.

Kıymetini bilmemiz gereken aile kurumu maalesef son yıllarda krizdedir. Aileler zorlukla kurulmakta, zorluklarla ayakta durmaya çalışmaktadır. Daha yenilerde medyada yer alan haber, toplumların temeli olan aileye güvenin azaldığını gösteriyor. Maalesef artık birçok genç evlenmemekte, bekâr kalmayı tercih etmektedir. Bunda da boşanmaların zor oluşu, mal varlığını paylaşma, 6284 Sayılı Kanun, çevredeki evliliklerin iyi gitmeyişi gibi faktörler rol oynamaktadır.

Çünkü aile kurumunun krizi ve ailenin önemsizleştirilmesi demek;

*İnsanımızın mutsuz oluşu demektir.

*Giderek toplumun mutsuz oluşu ve dejenerasyonu demektir.

*Üremenin yavaşlaması ve toplumun yaşlanması anlamına gelir.

6284 Sayılı Yasayı devamlı vurguluyorum çünkü bu yasa oldukça evlenmeler giderek daha azalacak ve boşanmalar ile aile içi şiddet beklenenin aksine artacaktır. Sözlerini üzerine basa basa söyledi Hocamız

Niçin Aile Kurumu? Sorusuna cevaplar veriyor.

Son devirlerde ailelerin görevlerinde değişiklikler ve erozyonlar olduysa da şu dört temel fonksiyonu her zaman vardır ve var olacaktır:

1. Cinsel ihtiyaçların karşılanması: Toplumun huzurunu sağlamak amacıyla cinsel davranışlara çeşitli kısıtlamalar getirilir; evlilik kuralları da bu kısıtlamalardandır.

2. Ekonomik işbirliğin sağlanması: Bilinen bütün insan topluluklarında cinsiyete göre bir işbölümü ve işbirliği vardır. Erkeklere fiziki güçleri sebebiyle genellikle daha ağır ve zorlayıcı görevler verilmektedir. Kadınlar için çocuk doğurma esas olduğundan, bu görevin yanı sıra onlara çoğunlukla daha hafif işler uygun görülmektedir. Kısacası, erkeğin ve kadının aileye ekonomik katkıları, birbirini tamamlar mahiyet…

Kur’an-ı Kerim’de evlilik ve aile hakkında: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum, 30/21) buyrulmuştur.

Son konuşmacı.  Dr. Yasin Kuruçay. Aile ve Medya ilişkisi konulu sunumuna başladı

Dr. Yasin Kuruçay Psikolojik Danışman ve Yazar

Dr. Yasin Kuruçay, akademik ve sivil toplum alanında “aile”, “gençlik” ve “medya” gibi başlıklarla çalışan bir uzmandır. Kendisi, Aile Akademisi Derneği’nin Başkan Yardımcılığı görevini yürütmektedir.

Dr. Kuruçay’ın görüşleri şunlardır: Ailenin toplum için temel yapı taşı olduğu düşüncesi: Aile yapısı zayıfladığında toplumun diğer yapıları da bundan etkileniyor. Medya ve teknolojinin aile üzerindeki etkileri: Çocukların üzerindeki etkiler, aileyi ve değerleri koruma gerekliliğini artırıyor. dedi.

Devam ediyor Sayın Kuruçay

Kültürel ve medenî değerlerin önemi: İnanç, medeniyet ve kültürel birikimle yeniden aile kodlarımıza dönmeliyiz. şeklinde açıklamaları vardır. 

Genç nüfus, evlilik, boşanma ve doğurganlık oranları üzerine uyarılar yapıyor: Evlilik yaşı yükseliyor, boşanmalar artıyor; bu aile yapısı üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor.

X, Y ve Z kuşağı terimlerine karşı  çıkıyor

Aile ve Medya Bağlamında Öne Çıkan Noktalar: Medya içeriklerinin aile üzerindeki etkilerini ele alıyor: Dijital yayınlar, diziler, sosyal medya gibi araçların aile içi ilişkiler, iletişim ve değerler açısından taşıdığı risk ve fırsatları vurguluyor. Aile, medya tarafından güçlü desteklenmezse veya olumsuz kodlarla şekillendirilirse, aile içi iletişim ve aidiyet duygusu zayıflıyor.

Günümüzde aile yapısının hızlı değişimi, medya ve dijitalleşme gibi faktörler aile ilişkilerini yeniden düşünmeyi gerektiriyor. Dr. Kuruçay bu alanda çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Aile politikaları, gençlik sorunları, medya ve kültür gibi kavşaklarda aktif bir rol oynuyor ve kamuoyunda bu konuların mağduriyet, çözüm önerisi bağlamında tartışılmasına katkı sunuyor. Bu panelde  de aynı vurguları yapmıştır.

Cinsiyetsiz toplum vurgusunu yapıyor. Trans Hümanizm tehlikesine dikkat çekiyor

Dr. Yasin Kuruçay, “İslami Analiz” adlı platformda “Gençler Sadece Deizme Kaymıyor” başlıklı bir yazı yayımlamış. Gençlik, değersizlik hissi ve alternatif arayışları üzerine.

Arkadaşlar benden bu kadar  sağlıcakla kalın