31 Ağustos 2008 Pazar

Petrol ve doğalgaz fakiriyiz

PİGM'den hidrokarbon raporu

Petrol ve doğalgaz fakiriyiz

Türkiye'nin petrol denizinde yüzüp yüzmediği tartışmasına Petrol İşleri Genel Müdürlüğü son noktayı koyuyor. Kurumun hazırladığı rapora göre, ülkenin ancak 16 aylık ihtiyacını karşılayacak kadar petrol rezervi bulunuyor. Ayrıca, ülkenin yüzde 80'inin aranmadığı da aynı raporda yer alıyor. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün (PİGM), Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler için hazırladığı "Türkiye Petrol Arama-Üretim Sektörü ve Yeni Türk Petrol Kanunu" başlıklı rapor, petrol ve doğalgaz sektöründe büyük tartışma yaratacak. Raporda, Türkiye'nin 16 aylık ihtiyacını karşılayacak miktarda petrol rezervinin, 3 ay yetecek doğalgaz rezervinin bulunduğu vurgulanıyor. Ancak, raporda, Türkiye'nin petrol potansiyeli olan karasal alanınlarının yüzde 20'sinin, denizlerininse yüzde 1'inin aranmış olduğuna dikkat çekiliyor. TPAO'nun, son 4 yılda arama-üretim faaliyetlerine yoğun biçimde kaynak aktarmasına karşın petrol üretim miktarının artmadığına dikkat çekilen raporda, Türkiye'nin, 1991 yılında 4.4 milyon ton ile tarihinin en yüksek ham petrol üretimini gerçekleştirdiği bildiriliyor. Raporda, "Üretim, bu tarihten sonra kademe kademe düşüşe geçti. 2006 yılında üretim, 1991 yılına göre yüzde 50 oranında gerileyerek 2.2 milyon tona kadar indi" deniliyor. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in 4 maddesini bir kez daha görüşülmek üzere Meclis'e iade ettiği Türk Petrol Yasası kapsamındaki tartışmalara ve bu yasanın getirdiği düzenlemelere de yanıt veriliyor. "Türkiye Petrol Arama-Üretim Sektörü ve Yeni Türk Petrol Kanunu" başlıklı raporda yer alan başlıklar şöyle sıralanıyor:

2006 yılı sonu itibariyle arama ruhsatlarının dağılımı:

Var olan 374 petrol arama ruhsatının yüzde 40'ına denk gelen 150 adet ruhsat TPAO'ya, 224 adet ruhsat ise diğer şirketlere aittir. Bu alanda yerli 18, yabancı 22 olmak üzere toplam 40 şirket faaliyet gösteriyor.

2006 yılı sonu itibariyle işletme ruhsatlarının dağılımı:

Var olan 68 adet petrol işletme ruhsatının yüzde 69'una denk gelen 46 adedi TPAO'nun 21 adedi ise diğer şirketlerin kontrolünde bulunuyor.

Yıllar itibariyle Türkiye'nin ham petrol üretimi:

Türkiye, 1991 yılında 4.4 milyon ton ile tarihinin en yüksek düzeydeki ham petrol üretimini gerçekleştirdi. Üretim, bu tarihten sonra kademe kademe düşüşe geçti. 2006 yılında üretim, 1991 yılına göre yüzde 50 oranında gerileyerek 2.2 milyon tona kadar indi.

Yerli ham petrol üretiminin tüketimi karşılama oranı:

Türkiye'nin, 1963 yılında ham petrol üretimi 0.7 milyon ton, tüketimi ise 2.6 milyon ton düzeyinde bulunuyordu. Anılan yılda üretimin tüketimi karşılama oranı yüzde 27 olarak gerçekleşiyordu. 1991 yılında tüketim 21.2 milyon tona, üretim 4.4 milyon tona çıktı. Üretimin tüketimi karşılama oranı yüzde 21 düzeyine geriledi. 2006 yılı itibariyle tüketim 30 milyon tona çıkarken, üretim 2.2 milyon tonda kaldı. Tüketiminin ancak yüzde 7'sini kendi kaynaklarıyla karşılayan Türkiye'nin, yıllık ham petrol ihtiyacını karşılaması için 28 milyon ton daha üretmesi gerekiyor.

2006 yılı ham petrol üretiminin dağılımı:

2006 yılında 925 kuyudan 2.2 milyon ton ham petrol üretildi. TPAO, 1.5 milyon ton, diğer şirketler ise 0.7 milyon ton petrol çıkardı.

2006 yılı doğalgaz üretiminin dağılımı:

2006 yılında 152 kuyudan 906 milyon metreküp doğalgaz üretildi. Bunun yüzde 46'sını TPAO, yüzde 54'ünü diğer şirketler gerçekleştirdi.

2006 yılı sonu itibariyle ham petrol rezervi:

Türkiye'nin, yerinde rezerv miktarı 961 milyon ton, üretilebilir rezervi 165.4 milyon ton düzeyinde bulunuyor. Bunun 126.4 milyon tonluk kısmı çıkarıldı. Kalan 39 milyon tonluk kısmı ise çıkarılmayı bekliyor. Kalan üretilebilir rezerv ile Türkiye'nin ancak 16 aylık tüketimi karşılanabiliyor. Yerinde ham petrol rezervinin yüzde 68'i TPAO'ya, yüzde 32'si diğer şirketlere ait. Üretilebilirlik oranı ise yüzde 17.

2006 sonu itibariyle doğalgaz rezervi:

Türkiye'nin, yerinde doğalgaz rezerv miktarı 21 milyar metreküp, üretilebilir rezervi ise 15 milyar metreküp düzeyinde bulunuyor. Üretim 8.6 milyar metreküp, kalan üretilebilir doğalgaz rezervi ise 6.4 milyar metreküp. Türkiye'nin kalan 6.4 milyar metreküplük üretilebilir rezervi yaklaşık 3 aylık tüketimine tekabül ediyor.

2002-2006 döneminde petrol giderleri:

Türkiye, 2002 yılında 5.1 milyar dolar, 2003 yılında 6 milyar dolar, 2004 yılında 8.6 milyar dolar, 2005 yılında 11.1 milyar dolar ve 2006'da 13.1 milyar dolar petrol için harcama yaptı. (Doğalgaz ithalatı için yapılan harcama, bu tutarın dışındadır.)

Petrolün ekonomiye yansıyan boyutu:

Türkiye, 23.8 milyon ton ham petrol ithalatına 11 milyar dolar ödedi, 9.5 milyon ton petrol ürünü (akaryakıt ve LPG) ithalatına 5 milyar dolar ödedi. 5.8 milyon ton petrol ürünü (akaryakıt ve LPG) ihracından 2.9 milyar dolar gelir elde etti. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün hesaplamalarına göre, Türkiye'nin 2006 yılı petrol faturası, 16 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu rakamdan 2.9 milyar dolarlık ihracat geliri düşüldüğünde toplam gider 13.1 milyar dolar düzeyinde oluştu.

Türk Petrol Yasası'na neden gerek duyuldu?

PİGM'ye göre, 5574 sayılı Türk Petrol Yasası'nın yeniden düzenlenmesinin başlıca iki temel nedeni bulunuyor. Birinci neden; 1954 yılında yürürlüğe giren 6326 sayılı Petrol Yasası, Türkiye'deki tüm petrol faaliyetlerini (petrol arama-üretim ve petrol ürünlerine ilişkin rafinaj, iletim ve depolama vs) kapsamaktaydı. Petrolün iletim, rafinaj ve depolama faaliyetleri 20 Aralık 2003 tarihinde yürürlüğe giren 5015 sayılı Petrol Piyasası Yasası'na konuldu. Bu nedenle 6326 sayılı Petrol Yasası'nın yeniden düzenlenmesi zorunluluğu doğdu. İkinci nedense, 2006 yılında 13.1 milyar dolar olarak gerçekleşen ve ülke ekonomisine her geçen yıl artarak büyük külfet getiren petrol faturasının hafifletilmesi ve ihtiyaçların olabildiğince yerli kaynaklardan karşılanması. Bunun için PİGM, "Ülkede daha yoğun biçimde arama-üretim faaliyetlerinin yapılması kaçınılmaz olmuştur" görüşünü savunuyor. "6326 sayılı Petrol Yasası yürürlükte olduğu 53 yıllık dönem değerlendirildiğinde 3 bin 326 adet gibi çok az sayıda kuyu açılabildiği görülmektedir. Bu kuyulardan 2 bin 165 adedi devlet şirketi olan TPAO tarafından açılmıştır. Diğer bir ifadeyle TPAO dışında özel sektör arama, üretim faaliyetlerine beklenen ilgiyi yeterince göstermedi. 53 yıllık süreçte yapılan arama faaliyetleri sonucunda 165.4 milyon ton üretilebilir rezerv keşfi yapılmış ve bu rezervden gerçekleştirilen 126.4 milyon tonluk üretim toplam üretilebilir rezervin yüzde 76'sına karşılık gelmektedir. Bugün itibariyle kalan ham petrol rezervimiz 39 milyon tondur. 2006 yılı petrol tüketimimizin 30 milyon ton dolayında olduğu dikkate alırsak, ham petrol rezervimiz ülkenin yaklaşık 16 aylık ihtiyacını karşılayacaktır. Bugüne kadar olan süreçte mevcut yasa, arama ve üretim faaliyetlerini büyük ölçüde TPAO'nun omuzlarına bırakmıştır. TPAO, devletin kendisine tahsis ettiği bütçe çerçevesinde son derece başarılı çalışmalar yapmış, ancak gelinen noktada tek başına bu sorumluluğun altından kalkması mümkün olmamıştır. 6326 sayılı Petrol Yasası'nın yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar geçen 53 yıllık dönemde geldiğimiz noktayı değerlendirdiğimizde halen potansiyel kara alanlarının sadece yüzde 20'sinin, deniz alanlarımızın ise yüzde 1'inin aranabildiği ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde petrol ve doğalgazın yeterince aranması için gerekli sermaye, deneyim ve teknolojiye sahip çok sayıda yerli ve yabancı sermayenin, özel sektör şirketlerinin bu sektöre yoğun yatırım yapmasına ihtiyaç vardır. İşte, ülkemiz çıkarları gereği bir dizi yeni olanak ve kolaylıklar getirilerek, ülkemizde petrol ve doğalgaz arama seferberliği başlatılması amacıyla 5574 sayılı Yeni Türk Petrol Yasası hazırlanmıştır."

Yasa ne getirdi?

Yeni yasayla ne gibi yeniliklerin getirildiği PİGM'nin raporunda maddeler halinde sıralanıyor: * Ruhsat başvurusu için 4 işgünü olan süre daha fazla yatırımcının aynı ruhsata teklif verebilmesine olanak sağlamak ve rekabeti artırmak için 90 güne çıkarıldı. * Sektörde yatırım yapacak tüm şirketlere eşit ve şeffaf bir ortamda teknik ve mali güçleri oranında ruhsat alma olanağı sağlandı. * Ruhsat süreleri yapılan üretimin devamını sağlamak amacıyla dünyadaki benzer uygulamalar dikkate alınarak yeniden düzenlendi. * Ruhsat spekülasyonunu önlemek ve orta ve büyük ölçekli ciddi yatırımcıların yatırım yapmalarını sağlamak üzere her bir ruhsat için taahhüt edilen yatırım tutarının yüzde 2'si oranında parasal teminat getirildi. * Ruhsatların süresinin uzatılması için mutlaka bir petrol ve doğalgaz kuyusu açılması koşulu getirildi. * Bugüne kadar ancak yüzde 1'lik bölümü aranmış olan denizlerdeki arama ve üretim faaliyetlerini artırmak amacıyla devlet hissesi kademeli olarak yeniden tespit edildi. * Karalardaki küçük boyutlardaki petrol üretim sahalarını ekonomiye kazandırmak üzere burada da devlet hissesi yeniden belirlendi. * Uluslararası standartlarda yatırım teşviki sağlayan vergi ve malzeme muafiyetleri getirildi. * Yatırımcıyı disipline etmek üzere denetim ve idari para cezaları günün koşullarına göre yeniden düzenlendi. Bürokratik işlemler asgari düzeye indirildi.

Eski Cumhurbaşkanı Sezer tarafından Meclis'te yeniden görüşülmesi istenen hususlar nelerdir?

PİGM raporunda, adeta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e 4 başlıkta yanıt veriliyor:

Ulusal çıkarlar:

Ulusal çıkarların korunması, Anayasa ile getirilen bir yükümlülüktür. Tüm yasalar devlet hiyerarşisinin düzenine ve milli menfaatlerin korunmasına yöneliktir. Diğer yandan yeni yasanın ilgili maddesinde, "Türkiye'deki petrol kaynakları devletin hüküm ve tasarrufu altındadır" ifadesine yer verilmiş olup, milli menfaatlere aykırı görülen başvuruların kabulü mümkün değildir. Kaldı ki cumhurbaşkanlığı makamının söz konusu yasayı TBMM Başkanlığı'na iade yazısındaki gerekçe de bu konuya ilişkin olarak aynen, "İncelenen yasanın amacını düzenleyen birinci maddesiyle, başvuruların değerlendirilmesine ilişkin kuralları içeren 3'üncü maddesinde ulusal çıkarların korunacağına ilişkin açık kural bulunmaması bu konuda yapılacak uygulamalarda ulusal çıkar ve kamu yararının gözetilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır" denilmekle, bu konuda aynı görüş paylaşılmıştır. Diğer yandan Türkiye'nin yüksek petrol ve doğalgaz potansiyeli olabilecek ve ulusal çıkarlarımızın daha çok korunmasının söz konusu olduğu 12 milin dışındaki deniz alanlarında ruhsat verilmesi Bakanlar Kurulu'nun yetkisine bırakılmıştır. Böylece bu alanların yabancı devlet şirketlerine verilmesi de yine Bakanlar Kurulu'nca takdir edilecektir.

Memleket İhtiyacı:

Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan sağlanan petrolün doğrudan ya da işlenerek güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içinde kullanıcılara sunumuna ilişkin piyasa faaliyetleri, 2003 yılında çıkarılan Petrol Piyasası Yasası ile düzenlenmiştir. Söz konusu yasanın ilgili maddesi, "Ulusal güvenlik açısından ihtiyaç duyulan akaryakıt ve diğer ürünlerin üretimi ve teslimi önceliklidir. Rafinericiler, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullandığı taktik yakıtların üretim kabiliyetlerini ürün talebi halinde sağlamak ve korumakla yükümlüdür" hükmünde amirdir. Aynı yasada, rafinerilerin ham petrol temininde yerli ham petrolün alımına öncelik tanımasına ilişkin düzenleme getirilmiştir. Öte yandan ulusal güvenlik açısından kriz ve olağanüstü hallerde kullanılmak ve piyasadaki sürekliliği sağlamak üzere ülkemizin en az 90 günlük petrol ihtiyacını karşılayacak miktarda petrol ve petrol ürünleri stoku bulundurulması hususu 5015 sayılı yasada hüküm altına alınmıştır. Bu düzenleme kapsamında ülkemizde devlet ve ilgili yükümlüler tarafından ulusal güvenliğimiz için ham petrol ve petrol ürünlerinin zorunlu olarak stoklanması öngörülmektedir. Memleket ihtiyacı hususu, Petrol Piyasası Yasası'nda düzenlenmiştir. Bu nedenle, ham petrol ve doğalgazın aranması, üretilmesi faaliyetlerini düzenleyen Türk Petrol Yasası'nda bu yönde bir maddeye yer verilmemiştir.

Devlet Hissesi:

Üretilen petrol ve doğalgazdan yüzde 12.5 oranında alınan devlet hissesi, Türk Petrol Yasası'nda üretim miktarına, üretimin cinsine, kara ve deniz sahalarına göre yüzde 2 ile yüzde 12 arasında değişen oranlarda belirlenmiştir. Denizlerdeki su derinliğine, petrol üretim yöntemine ve üretilen petrolün kalitesine göre ek indirimler de uygulanabilecektir. Bu kademeli oransal belirlemenin nedenleri şunlar: Ülkemizdeki petrol sahalarının çoğunluğunun rezerv yönünden küçük olmasının yanında ispatlanmış rezervden üretilecek oranın yüzde 17 dolayında hesaplanması, üretilen ham petrolün gravitesinin genelde modern rafinerilerin işleyebileceği marjın altında olması, mevcut üretim sahalarının çoğunluğunun 1990 yılından önce keşfedilmiş ve geldiğimiz aşamada da petrolle birlikte yüzde 95 oranına kadar çıkan suyla karışık petrolün üretilmesi, OPEC ülkelerinde varil başına 1 ila 3 dolar arasında olan üretim maliyetinin Türkiye'de 8 ila 16 dolara kadar çıkması. Bu nedenler dikkate alındığında çoğunluğunda üretimin durma noktasına yaklaştığı petrol sahalarının ekonomik ömrünü artırmak, yerli üretimin sürdürebilirliğini sağlamak ve ek keşiflerin yapılmasını temin etmek üzere öncelik arz eden ve yüksek maliyetli ikincil üretim yöntemlerinin uygulanmasını zorunlu kılan bu gibi sahalar için ek üretim teşviklerine ihtiyaç duyulmuştur. Yeni sistemde şirketlerin ortalama günlük 500 varil ham petrol üretimi yaptıkları bir petrol sahasında devlete vergilerle birlikte ödeyecekleri parasal miktar, üretimden elde edecekleri safi gelirin yaklaşık yüzde 30'u dolayında olup, ayrıca sağlayacağı istihdam ve katma değer olanakları da bunun dışındadır.

Mevcut işletme ruhsatlarındaki devlet hissesi:

Ekonomik ömrünü tamamlamak üzere olan mevcut işletme ruhsatlarının yeni Türk Petrol Yasası'ndaki teşviklerden yararlandırılarak rezervlerdeki yaklaşık 39 milyon ton dolayında olan kalan üretilebilir ham petrol miktarının ilave yatırım ve ikinci üretim yöntemleri ile artırılması ve böylece ispatlanmış petrol rezervlerimizin sürdürülebilir şekilde ekonomiye kazandırılması amaçlanmıştır. Mevcut, 2.2 milyon ton olan yıllık ham petrol üretiminin yüzde 70'ini, 900 milyon olan doğalgaz üretiminin ise yüzde 50'sini TPAO üretiyor. Şirketler lehine getirilen bu iyileştirmelerden, büyük ölçüde yine milli kuruluşumuz TPAO ve dolayısıyla Hazine yararlanacaktır.

Hiç yorum yok: