11 Eylül 2008 Perşembe

Keriz Feneri

Keriz Feneri


Aslında makalenin başlığını “Zenginin Malı Züğürdün Çenesini Yorar” koyacaktım. Ancak evvelki gün Fikrimyok sitesinde Yılmaz Danacı ağabeyin “Keriz Feneri” başlıklı makalesini okuyunca, tamam bu olay iki kelimeyle bundan güzel anlatılamaz dedim ve başlığı arakladım.

Hakikaten biz şimdi neyi konuşuyoruz?

Alan razı, veren razı…

Kimse ben dolandırıldım diye sağa sola müracaat etmemiş. Aynen Konya’da kaçak Kur’an Kursunda LPG patlaması sonucu çocukları ölen ailelerin davranışlarını sergilemişler. Tipik tarikat dayanışması.

Geçen gün Yılmaz Özdil “Deniz Feneri Az! Okyanus Feneri lazım bunlara…” başlıklı makalesinde konuyu çok güzel özetlemişti.

Mealen; bu tip derneklere yardım yapanlar zaten iyilik olsun diye yardım yapmıyor, cennetten tapu satın almak maksadıyla ve tipik tarikat dayanışması mantığıyla yardım yapıyor. İyilik olsun diye yardım yapmak isteseler işte Mehmetçik Vakfı orada. Bebeğine çorap alamadan vatani hizmete koşan Mehmetçiğe yardım etmeyip de Tanzanya’da yoksullara iftar yemeği vermeye çalışan kafaların paralarının böyle dolandırılması sevaptır, demiş.

Bu derneğe para kaptırmış olmanın verdiği sersemlikle bana sövüp sayacaklara önce şunu söyleyeyim. Ben bu parayı toplayanlarda zerre kadar hata bulmuyorum. Adamlar sağ gösterip sol vurmuyor. Dobra dobra bu işi yapıyor. Cumhuriyet’in sermayeli burjuvazisine karşılık, ılımlı dincilerin sermayeli burjuvazisi yaratılıyor. Ne yaparsın, elde para yok… Parayı da sokakta bulacak halleri yok ya. Yandaş ve fikirdaşlardan bu parayı imece usulüyle topluyorlar. Veren de Allah rızası için veriyor, alan da Allah rızası için alıyor…

Bu ilk örnek mi? Yıllardır bu memlekette samimi Müslümanların ihlaslı yardımları din tüccarlarınca paraya tahvil edilmedi mi?

Ve meydanı öyle pratik uygulamalarla boş bıraktılar ki, acıma ve merhamet duygusu gelişmiş temiz insanlarımız bile yardım edeceği bir kurum ortada kalmadığı için bunların safına kaydı.

Kızılay’ın vatandaşın gözünden düşürülerek, meydanın boş bırakılması sadece din tüccarlarının gayreti ile olmadı ki… Gazete koleksiyonlarına bir bakın. Kızılay’daki rant nedeniyle kavgasız gürültüsüz geçen bir başkanlık seçimi gördünüz mü? Beceriksiz yönetimlerce 2nci Dünya Savaşından kalma malzemeler depolarda hala bekletilmiyor muydu? Millet hastanelerde röntgen cihazı sırası beklerken Kızılay’ın depolarında en son teknoloji röntgen cihazları nasıl buharlaştırıldı? Kızılay yönetiminde yolsuzluk yapanların büyük bir kısmı hala yargılanmıyor mu?

Benim bile başıma geldi. 13 defa Kızılay’a kan bağışında bulunmama rağmen, kız kardeşimin ameliyatı için bir ünite kan lazım olduğunda; kan bağış kartımla birlikte İzmir Kızılay Kan Merkezine müracaat etmiş, ancak kan bulunmadığı yanıtı almıştım. Ardından bir aracı bulup, para vermiş ve aynı kan merkezinden parayla kan almıştım. Bu olaydan sonra Kızılay’a kan bağışını bıraktığım gibi bağışlayacaklara da engel oldum.

Özet olarak, Kızılay gibi bin bir emekle kurulmuş kurumlar bu hale düşünce milletin bir kısmı böyle din tüccarları tarafından aldatıldı.

Aslında bu mazeret değil. Zira gözümüzün önünde kanlı canlı örnekler vardı.

Bosna halkı için toplanan paralar nasıl hortumlandı? Hortumlayanlara da ne oldu? Ya YİMPAŞ, KOMBASSAN, Jet Fadıl olayları ne çabuk unutuldu.

Biz de hiçbir şey olmaz. Nihayetinde bu keriz avcıları kendi yandaşlarının 41 milyon eurosunu hortumlamışlar. Bu parayla ancak kıytırık bir holding kurulur.

Şikayetçi olan da yok. Kime ne? Bunu ancak Almanya gibi ciddi devletler sorun edip, göz göre göre yapılan bir hortumlamaya müsaade etmezler. Sadece ciddi devletler.

Bakın bakalım, vatandaştan bu kadar büyük paralar toplamış bu dernek İç İşleri Bakanlığınca bir kere denetlenmiş mi?

Güldürmeyin adamı.



Böyle bir yolsuzluk bile bu ülkede tencere dibin kara atışmasına dönüştü. Yuh olsun…

Bir tarafta böyle bir yolsuzluk varsa, millet adına bu işi araştırmakla görevli Başbakan, diğer tarafta yolsuzlukları ancak kendi menfaatleri zarar gördüğünde açıklayacak cesarete sahip bir medya patronu. İkisi de birbirine demediğini bırakmadı. Merak etmeyin kısa sürer. Yeni bir rant konusu açıldığında veya birbirlerinin kuyusunu kazacak yeni bir belge ele geçirilene kadar ateşkes ilan ederler.

Bu işin soruşturmasından da kimse zarar görmez. Ne Deniz Fenerciler, ne de Aydın Doğan bu işten zararlı çıkmaz. Biz de fuzuli yere çenemizi yorarız. Kimsenin masum rolü oynamasına gerek yok, arif olan anlar meselinde olduğu gibi biz göreceğimizi gördük. Bizim gibi ülkelerde böyle yolsuzluk konularının sonuca ulaştırılması mümkün değil. Bundan da bir şey çıkmayacak. Her zaman olduğu gibi ölen öldüğüyle, çalan çaldığıyla kalır.

Baksanıza, Deniz Feneri Yöneticisi yaptığı basın toplantısında yarım saat Almanya’daki Deniz Feneri Derneği ile herhangi bir ilişkilerinin olmadığını anlattıktan sonra; bir gazeteci, “siz Almanya’daki Deniz Feneri’nden yardım aldınız mı” diye sorunca, “Evet aldık, sadece 6 milyon küsur euro, ancak hepsinin belgesi var” cevap vermiş. Nasıl hiçbir ilişkileri yokmuş, bende anlamadım! Acaba bu Almanya’daki Deniz Feneri biz istesek bize 10 euro verir mi?

Buna karşılık, Deniz Fenercileri de Aydın Doğan Hilton arazisine istediği imar tadilatını yaptıramadığı için böyle bir kampanya başlattı diye serzenişte bulunuyorlar. Yok daha neler? Bu mesele yaklaşık 2 yıl önce çeşitli basın organlarında dile getirildi ama çıkarlar bir yerde kesiştiği için kısa sürede hasır altı edildi.

Hilton arazisindeki imar tadilatını bir kenara bırakın, ben hayatım boyunca Hilton gibi bir otelde bir gece kalmadım, kalamam da… Aydın Doğan’da menfaatleri için önüne kim çıkarsa basını dozer gibi kullanarak ezmeyi alışkanlık haline getirmiş biri. Göreceksiniz, ortak bir nokta bulup sulh edecekler.

Olan millete oluyor. Enerjimizi böyle tüketiyoruz. Milletin paraları böyle havada uçuşturulurken, Türkiye yılda 10 milyon euro aidat ödeyemediği için CERN merkezinde yapılan “Büyük Hidron Çarpıştırıcısı” deneyine katılamadı. Bizdeki “Büyük Çarpışma” Başbakanla Doğan grubu arasında olduğu için böyle küçük şeylerle uğraşmıyoruz.

●●●●●

Hakikaten son dakika aklıma geldi. Arkadaşları toplasam da, adı Keriz Feneri olan yeni bir yardım derneği kursam, halk benim samimiyetime inanır mı? Gerçekten de yardım gönderenlere açık ve samimi bir şekilde keriz muamelesi yapacağız. Biz de iki yüzlülük yok…
Sedat ONAR
11.09.2008

Hiç yorum yok: