Küresel iklim değişikliğinin ana nedeninin sera gazı emisyonlarında insan faaliyetleri sonucunda gözlenen artış olduğu ortaya konuluyor. World Resources Institute (WRI) verilerine göre1 küresel sera gazı emisyonları 1990 yılından bu yana %41 artmış durumda ve artmaya devam ediyor. Hanelerin kullanımından kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının oranı %11 iken karbondioksit emisyonlarının %16’sı ulaşımdan, %7’si çoğu ormansızlaştırmaya bağlı olmak üzere arazi kullanımındaki değişimlerden, geri kalan %76’sı ise ticari aktiviteler ve üretimden kaynaklanıyor. Bu veriler, karbondioksit emisyonlarındaki artışın kaynağında bireysel faaliyetlerin değil üretim ve ticari faaliyetlerin olduğunu gösteriyor.
Dünyanın en büyük et işleyicisi JBS, ormansızlaştırılmayla oluşturulmuş çiftliklerden sığır alımını yasaklayan 2009 Sığır Moratoryumu’nu imzalamış olsa da araştırmalar şirketin ciddi ihlaller yaptığını gösteriyor. 2017’de ortaya çıkan skandal bu ihlallerin doruk noktası. JBS’in korunan alanlarda yetiştirilen sığırları temiz çiftliklere taşıdığı ve bu sığırları temiz çiftliklerden alınmış gibi gösterdiği ortaya çıktı.
Benzer bir durum Amazon Soya Moratoryumu’nu imzalamış gıda ve tarım tekeli Cargill için de geçerli. Amazon Soya Moratoryumu’ndaki boşluklardan yararlanan Cargill bir yandan Amazon Soya Moratoryumunu imzalıyor, bir yandan da Brezilya Amazon’u dışındaki ormansızlaştırılma ile oluşturulmuş alanlardan soya almaya devam ediyor. Araştırmalar Cargill'in Bolivya Amazon havzasının ormansızlaştırılmasıyla ilişkili olduğunu gösteriyor.
Şirketler doğayı koruma sözleri verirken arka planda kâr hırsıyla doğayı katletmeye devam ediyor. Bu örnekler, kapitalizmin istisna olmayan sonuçları olduğu için asıl sorumlunun da sistemin kendisi olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla iklim değişikliği sorununun çözümünün de bireylere değil sistemin bütününe yönelik olması gerekiyor. İklim değişikliği konusunda 'insanı' suçlamak, asıl sorumluların ve sistemin bütününün sorgulanmasını engellemeye yarıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder