22 Temmuz 2008 Salı

HAYAT

Her şey ama her şey hayatı sevmekle başlar. Günümüzün iş yoğunluğu, hızlı değişme ve gelişmeler uyum sınırlarımızı zorluyor, doğrudur. Ama başarılı insanlar her şeye rağmen hayattan soğumuyor. Hayata sarılacak başka başka yollar buluyorlar. Bunun birçok örnekleri var: Çileler yaşarken bile yüzyıllara ışık tutacak eserler üreten büyük ustalar. Karanlıkta bile içlerinden gelen aydınlıkla gülümseyenler. Bütün sevgisizliklere rağmen sevmeyi başaranlar. Karıncayı ezdiğinde gözyaşı dökenler. Çevresindekileri rahatsız etmemek için kendi arzu ve isteklerinden vazgeçenler, kendilerini sınırlayanlar...
Bütün mesele hayatın dışında değil içinde hatta odağında yer almaya çalışmakta.
Hareket halindeki bir tren gibi hayat. Bir kez kaçırdınız mı yaya kalırsınız. Ne yapıp edip o trenin yolcusu olmak, hayata karışmak, onu yaşamak, hissetmek ve kucaklamak gerekir. Hayatı çok yoğun yaşayarak bitkin düşmek de mümkün, dışında kalarak boş durarak da. Bir iğne oyasına benzetilirse yaşam, motiflerin sıklığı, renk ahengi ve işleme ustalığı öne çıkar. Dümdüz, motifsiz, renksiz sadece ip yığınlarının bir araya gelmesiyle oluşan iğne oyası evleri süsleyemez.
Başarılı hayatların kilometre taşları belirgindir. Harcıalemlik, öylesine yaşamışlık yoktur. Çünkü zordur hayat. Ayakta durmak bile ciddi bir çaba gerektirir. Çevresine umut aşılayan, renk veren, yeri geldiğinde çok sesli bir orkestra gibi çeşitliliği başaranlardır. Farklı beklentilere cevap verebilecek olgunluğa ve kıvraklığa erişebilenler başarıyı yakalıyorlar.
Bir ipi iğne deliğinden geçirmek bile bu işe odaklanmayı gerektirir. Hayat, koskoca hayata odaklanmamak onu ıskalamaktır. Aslında ıskaladığımız her dakika, saat, gün ve aylar bizden giden ve geri gelmeyen güzelliklerdir. Her anına ayrı bir heyecan yükleyenler başarılı olurlar.
Bize sunulmuş olan yaşamın hakkını vermek herkesten önce bizim elimizde. Bunun için başkalarını suçlamaya gerek yok. Daha renkli, heyecanlı, coşkulu bir hayat için mutlaka çevreden aldıklarımızın da etkisi vardır. Ama renkliliği, dinamizmi, umudu, ahlak ve diğer pek çok güzelliği üreten bir makine gibi hareket edebilir insan. Yeter ki bunu istesin ve çaba göstersin. Kendisini kapalı kapılar hatta zırhlar arkasına gizlemesin.
Başkası gibi değil kendi gibi olmak ve kendini aşmak sevdasıdır hayat. Yoldaki gülleri koklarken dikenlerine katlanmak. Hayat yolunun çıkışları kadar inişlerini de göze almak gerekir. Kendisini üstünde değil içinde hissetmeli hayatın ve bu zorlu yolculukta zamanla değişime hazır olmak gerekir.
Çünkü hayat, sadece görülenler, duyulanlar ve hissedilenlerle sınırlı değil. Gördüğümüz ve duyduklarımızın ötesindekileri de içerir hayat. Son noktasını göz ardı etmeden hazır olmalı yaşama ve onun sonuna. Hayal edebilmeli, geleceği tasarlamalı, geçmişe takılmadan dersler almalı ve umutlu olabilmeli insan. Çünkü; hayat umut demektir. Umut olma sevdası bizi bir yerlere getireceği gibi başkalarına da katma değerler sağlar. Ve hayat katma değer ürettiğimiz oranda renklenir.
Nihayet sevgidir hayat. Özünde sevgi olan her davranış hedefine ulaşır. Bu sonsuz kaynaktan yeterince yararlanmamak çok ama çok büyük kayıptır. Çünkü, hayat sevgiyle vardır, onunla anlam kazanır.

Hiç yorum yok: