4 Haziran 2009 Perşembe

Gizli ‘Mayın Anlaşması’ Var Mı!


Türkiye’nin Suriye sınırı “yüksek teknolojili bir Amerikan-İsrail askeri-endüstriyel” yapısına devredilirse ne olur?
Size birkaç soru sormak istiyorum... ABD’de şu anda en çok tartışılan konulardan biri ne? Özel güvenlik şirketlerinin durumu! Amerikan Devleti’nin bu şirketlere ödediği “servetler” ve bir gün “anakara güvenliğinin bile özelleştirilerek” devredilebileceği...

Sorularımıza devam edelim... Nasıl bir şirket 300 metre eninde 500 km boyunda bir alanda “mayın temizleyebilir”? Yüksek askeri teknolojiye sahip bir şirket! Hangi ülkede “kağıt üstünde” kayıtlı olduğu önemli değildir, sonuçta bu bir “askeri-endüstriyel” bir yapıdır ve Amerikan askeri teknolojisinden bağımsız olamaz!

Yine soralım; özellikle Lübnan’dan başlayarak Suriye’ye hatta Kuveyt’e yayılan en güçlü akım hangisi? İran destekli “Şii” etkisi! Lübnan, Amerika için hâlâ çok önemli ve Suriye’ye karşı “en çok sıkıntı” çekilen yer! Suriye, Lübnan yönetimini çok rahatsız ediyor! Buna bir de son dönemde Suriye-Türkiye yakınlaşmasını ekleyin!

Şimdi son sorumuzu soralım; Türkiye’nin Suriye sınırı “yüksek teknolojili bir Amerikan-İsrail askeri-endüstriyel” yapısına devredilirse ne olur? Şu olur; Suriye her yönden “KUŞATILMIŞ” hale gelir! Bu kuşatma “İran’dan-Kuveyt’e-Suudi Arabistan’a” herkesi etkiler!

9 maddelik plan

İlk çıkarımızı yapalım: Bu analiz bağlamında “acaba” diyorum; Hükümet ile ABD arasında “gizli bir” anlaşma olabilir mi! Bu “ısrar” neden!

Peki “Hükümetimiz” öyle bir şey yapar mı? Geçmişte yaptı mı? Cumhurbaşkanı “engel” olur mu?

Gelin, geçmişten özellikle Mart 2003 tarihinden itibaren Türkiye’nin daha doğrusu Türkiye Cumhuriyeti adına hükümetin, “koalisyon güçleri” ile ilişkilerini anlatan, gözler önüne seren, detaylara bakalım ve sonrasında bazı sorular sorarak “9 maddelik” plana geçelim.

- Erdoğan, 3 Kasım seçimlerinden hemen sonra Paul Wolfowitz’e bir mektup yazdı ve “generaller ile bir toplantı yapacağımı umuyorum” diyerek, Genelkurmay kapısından ABD desteğiyle geçmeyi denedi mi? Aynı mektup “şahsi cep telefonum” diye bitiyor muydu? Ülkede iktidara gelen bir partinin genel başkanının “bir savunma bakan yardımcısına bu tavır içinde bir mektup yazması” doğru mu?

- Yaşar Yakış ve Babacan, ABD’nin “Türkiye’nin bir bölümüne asker yerleştirme” isteğine karşılık, ABD’ye giderek maddi pazarlıklarda bulundular mı? Bush, istenen para karşısında “burada işiniz yok, dönün, tezkereyi çıkarın” dedi mi?

- Türk Hava sahası, İngiliz ve Amerikan uçaklarına, 19 Mart tarihinde “acil olarak” açıldı mı? İlk kullanımlar hangi karara dayanarak yapıldı? ABD ve Irak uçakları Irak’ı bombalamak için Türk hava sahasını 4 binden fazla geçiş ve kalkış için kullandılar mı? Bu kullanım sırasında Türk askeri makamlarından izin alındı mı?

Abdullah Gül ne yapar sorusuna gelince...

Gül, VATAN gazetesi ile yaptığı bir söyleşide şu cümleleri kullandı; “Ben bu gezileri yapmadan önce, şimdi senin oturduğun koltukta (eliyle koltuğa vurdu) ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu. Onunla 2 sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki. Powell, Suriye’ye giderken de benimle konuştu. Gizli olan bir sürü gelişme var” ...

Bu ifadeler oldukça ilginç. Bu gizli anlaşmanın maddeleri neydi? Devletin makamlarının da bilgilendirilmesi gereken bu “9 maddeden” Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay’ın da haberi oldu mu? Böyle gizli bir plana evet deme hakkını TBMM devre dışı bırakılarak, Dışişleri Bakanı hangi yetkiye dayanarak kendinde buldu?

Sonuç: Bu sorular ve sonrası “hatırlatmalar” ışığında son soruyu soralım; NEDEN OLMASIN! NE BU ISRAR!

Yiğit Bulut
ybulut@gazetevatan.com

Hiç yorum yok: