14 Şubat 2010 Pazar

Aşkı sekse bağlayan somut kanıt bu!


Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar, 'Ada' isimli köşesini, bugün, 14 Şubat Sevgililer Günü'ne ayırdı... İşte o yazı...

Kalp, penis ve klitoris...
İnsan vücudunda görevini yaparken kanla dolan iki organ var:
Biri kalp...
Diğeri erkekte penis, kadında klitoris...
Aşkı sekse bağlayan en somut kanıt bu galiba...

Kalbin ritmi
Günlerdir bütün mağaza vitrinlerinde, gazete ilanlarında kıpkırmızı gülümseyen kalp, dakikada 60 ila 80 kez kasılarak akciğerden gelen kanı vücuda dağıtır. Bir uyarılmayla kalp heyecanlandığında kasılmaların sayısı dakikada 200’e çıkar.
Kan dolaşımının hızlanması sonucu erkekte penise, kadında klitorise kan dolar; her iki organ da kabarır.

Sevme yasağı
İki cinste ortak ve insanlık tarihiyle yaşıt bir tabii nizam bu...
Vücut, bir sevda çağrısı yapıyor adeta...
Güdülerle “Hadi”liyor insanı:
“Sev ve seviş” diye...
Bu çağrıya, yine insanlık tarihiyle yaşıt başka bir nizam yasak koyuyor:
“Sevmek yasak! Sevişmek de...”
Bedenin kurallarıyla cemiyetin kuralları oldum olası çatışıyor.
Gönül bariyerleri, kadın sünnetleri, bekaret kemerleri, dizilere getirilen “müstehcenlik” kriterleri, hep kalbe ve cinsel organlara dolan kanı ya da etkisini sınırlamak için...

Kana kan, intikam
Bazen kamu, o kana, kanla karşılık veriyor:
Bir bakıyorsunuz uzak bir Anadolu kasabasında bir kız çocuğu, bir kağıda “Seni seviyorum” yazmasının bedelinden korkup, bedenine silah sıkıyor.
Bir bakıyorsunuz Afganistan’da bir kadın, yasak sevdaya düşmesinin bedelini recmedilerek ödüyor.
Vücudun doğal kan akışına, toplumun kan dökerek cevap vermesi, kabaran arzuları yasakla, silahla, sansürle bastırması, kısacası aşktan korkması boşuna değil.

“Sakın ha!”
Aşk bozguncu çünkü...
Beyne hüküm geçse de kalbe söz geçmiyor.
Akıl gemlenebiliyor, ama yürek laftan anlamıyor.
Heyecanlandığında, doğanın ona bahşettiği eşsiz mekanizmayla kan pompalayıp önce yanakları kızartıyor, sonra cinselliği uyandırıyor.
Bunun yıkıcılığı fark edildiğinden beri iktidar, bu uyanışa kural koymaya, uyutmaya çabalıyor.
“Ayıp”a inanıp önce organlarını örtüyor insanlar; sonra cinselliğinden utanıyor, sevmeye, sevişmeye korkuyor.
Ana babalar, kutsal kitaplar, din görevlileri, ahlak dersleri, kamu görevlileri, herkes, herkes, yüreğine, cinselliğine kan pompalananlara “Sakın ha...” diyor.
Vücudu zapturapt altına alma çabaları, erkeklerde iktidarsızlık, erken boşalma gibi sertleşme (yani kan pompalama) sorunları yaratıyor; kadınlar o korkuyla vajina kilitlenmesi yaşıyor.

Kalp yetmezliği
Ama bütün bu ruhsal, bedensel sakatlanmalara rağmen asırlardır yürek, ne ana baba, ne düzen nizam ne kitap kalem tanıyor; bir sevda kıvılcımı aldığında yanağın kızarmasına hiçbir güç, hiçbir kural, hiçbir düzen engel olamıyor.
Heyecanla kalbe dolan, hararetle vücuda yayılan kandan ölen görülmemiştir; oysa kalbin oksijensiz, havasız, sevdasız kalması, yani “kalp yetmezliği” öldürebilir insanı...
Boşa değil, duran kalbi çalıştırmak için, kalbi duranın dudağına yapışırlar.
Bugün siz de dudağına yapışın sevdiğinizin; kalbine sevgiyle masaj yapın ki kan dolsun, can gelsin yüreğinize, yanağınıza, sevmeyi bilen, sevgiyle büyüyen yerlerinize...
Sevgililer Günü’nüz kutlu olsun!

Hiç yorum yok: