24 Kasım 2008 Pazartesi

Atatürk'ün eğitim anlayışı

Atatürk, eleştirdiği eğitim sisteminin yerine yeni bir eğitim anlayışı getirmiştir. Bu yeni sistemi de çeşitli noktalarda temellendirmiştir.

a) Eğitim Millî Olmalıdır: Bu konuda şöyle der: “... Bir millî terbiye programından söz ederken, yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen tüm etkilerden tamamen uzak, millî özelliklerimizle ve tarihimizle bağdaşabilen bir kültür kastediyorum”. Çocuklarımız, gençlerimiz kendi millî değerlerimizle yetiştirilmelidir. Taklit olmamalıdır. Bu açıdan eğitim dili, yöntemi ve eğitim araçları tamamen millîleştirilmelidir.

b) Eğitim, Bilime Dayalı Olmalıdır: “Milletimizin siyasal, toplumsal yaşamında, fikrî terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır” der.

Atatürk’ün bilimsellik ilkesi, eğitim ve öğretimde amaç, içerik ve araçların bilimin en son düzeyindeki verilere göre düzenlenmesini amaçlar. Özetle bilim ve teknik, kurulacak yeni eğitimin belirleyicisi olmalıdır.

c) Eğitimde Birlik Sağlanması (Öğretimi Birleştirme): Eğitim ve öğretimde, zümresel ya da kültürel cinsten farklılıkların ortadan kaldırılarak birlik sağlanmasını ifade eder. Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) yasası ile uygulamaya konmuştur. Böylece bu kanun ile Türkiye’deki tüm eğitim kurumları Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır.

d) Bilgisizliğin Giderilmesi ve Halk Eğitimi: Bu konuda “Bundan dolayı, bizim izleyeceğimiz millî eğitim politikasının temeli, önce, içinde bulunduğumuz bilgisizliği gidermektir” der. O halde eğitim, toplumu cehaletten kurtarmalı, onun bilgi ve ahlâk düzeyini yükseltmelidir. Halkın bilinçli olarak toplumun sorunlarına sahip çıkabilmesi için onun eğitilmesi gerekir.

Böylece “Halk eğitimi”nin yaygınlaştırılmasında çaba sarfetmiştir. Bu konuda şöyle devam eder; “... Bütün köylüye okumayı, yazmayı ve dört işlemi öğretmek, vatanını milletini, dinini, dünyasını tanıtacak kadar coğrafya, tarih, din ve ahlâk bilgisi vermek millî eğitim programımızın ilk hedefidir”.

Halk evlerinin açılması, okuma yazma kursları, halk eğitimi uygulamalarının bir örneğini oluşturmaktadır.

e) İse Dayalı Uygulamalı Eğitim: Bu ilkeye göre iş, eğitim ve öğretimde temel bir araç olmalıdır. İş içinde ve iş aracılığıyla eğitim, bilgi, işe dayalı olarak verilmelidir. Yani eğitim, işe yarar, üretici olmalıdır.

Böylece öğretim yöntemi uygulamaya yer veren bir özellik taşımalıdır. Okullarda uygulamalı öğretim yönteminin kullanılmasını istemiştir. Bu yoldan meslekî ve teknik öğretime önem verilmiştir. İlk öğretimden en yüksek öğretime kadar teknik eğitimin gerçekleşmesini istemiştir.

Bu ilke Atatürk’ün “İşlevsel Eğitim” kavramına verdiği önemi göstermektedir. Özellikle:

• Okul ile yaşam arasında bir bağ kurulması;

• Tarımsal çevrelerde çiftlik okulların kurulması,

• Ders konularının çevreden alınması,

• Üretici eğitime yönelinmesi gibi uygulamalar onun eğitimde işlevsellik akımına bağlılığını göstermektedir. Bu ilkenin benimsenmesi, eğitimde aşağıdaki yeniliklerin uygulanmasını gerektirmiştir:

• Okul yaşamının çevrenin ekonomik koşullarına göre düzenlenmesi,

• Her bölgede o bölge ekonomisinin özelliğine göre sanat okulları açılması,

• Genel ve teknik öğretimin birbirinden ayrılamayacağı.

O halde pratiklik, işlevsellik, çevresel koşullara uygunluk, iş ilkesi ve yapmaya dayalı olma gibi özellikler, bu eğitim anlayışının eğitim yöntemini ifade etmektedir.

f) Disiplin ve Fazilet: Eğitim, çocuğa fazilet, düzen ve disiplin gibi özellikler kazandırmalıdır. 1922 yılındaki Maarif Kongresini açarken bu konu da şunları söylemiştir: “Yeni neslin donatılacağı manevî nitelikler arasında kuvvetli bir fazilet aşkı ve kuvvetli bir düzen ve disiplin fikri de yer almalıdır”. Kuşkusuz, eğitimde düzen ve disiplin, başarının temelidir. Atatürk, eski dönemlerin dayağa dayanan düzen, disiplin anlayışının yerine, sevgiye dayanan bir düzen ve disiplin anlayışını savunmuştur.

g) Karma Eğitim: Karma eğitim, eğitim ve öğretimde cinsiyet ayırımının ortadan kaldırılması, her iki cinsin de eğitim hak ve imkânlarından, birlikte ve eşit olarak yararlanmaları anlamını taşır. O, eğitimde kadın-erkek ayrımını istememiş, ilke olarak kadın-erkek eşitliğinden yana olmuştur. Ona göre kadınlar toplum ve iş yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı olmalıdır.

Tanzimatla birlikte orta dereceli okullara kızların devamına izin verilince, kız öğrenciler erkeklerden ayrı okullarda okutuluyorlardı.

Karma eğitime geçiş, hem çağdaşlığın ifadesi, hem de kadın haklarını geliştirmeye yardımcı bir uygulama idi. Ayrıca malî güçlüklerle de karma eğitim gerekli idi. Bu ilke de örgün eğitim sistemiyle okullarımızda uygulanmıştır.

h) Cumhuriyetin Koruyucularının Yetiştirilmesi: Kurulan yeni devletin, varlığını sürdürebilmesi için kendine bağlı bir zihniyetle yetiştirilecek yeni kuşaklara ihtiyaç vardı. İşte eğitimden beklenen, bu nitelikler sahip kuşakları yetiştirmek idi. Bu konuda Atatürk, “Cumhuriyet, düşünce, bilgi, beden yönünden güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister” der.

ı) Fırsat Eşitliği Sağlanması: Toplumun her kesiminin eğitim hizmetlerinden yararlanması gerekli idi. Eğitim imkânlarından yararlanma, sadece bir grubun ya da sınıfın hakkı olmamalı, bütün vatandaşların (kadın, erkek, çifçi, hamal vs.) eğitimden pay almaları gereği vurgulanmaktaydı. Bunun için herkes okur yazar olmalı ve ilköğretimin yaygınlaştırılarak zorunlu duruma getirilmesi gerekli idi. Cinsiyet ayırımı gözetilmeden herkes okula alınmalı ve orada bir sanat öğrenmeli idi. Okullar en küçük yerleşme birimlerine kadar yaygınlaştırılmalı idi. Yatılı ilkokullar da gereken yerlerde açılmalı idi.

i)Değişikliği (Harf Devrimi): Arap harflerinin terkedilerek, yerine Lâtin alfabesinin alınması, eğitimi yakından ilgilendiren değişikliklerden birisidir.

j)Öğretmen Öğesi: Öğretmen, eğitim amaçlarının gerçekleştirilmesinde temel kaynaklardan birisidir. Toplumun geleceği ve yazgısı üstünde öğretmen güçlü bir etkendir.

Yeni kuşakları öğretmenlere emanet ettiğini, onlara güvendiğini her fırsatta belirtmiştir. Onların; güçlü, anlayışlı ve özverili olmalarını istemiştir.

Hiç yorum yok: