24 Nisan 2020 Cuma

Virüsün getirecekleri (Toplum)

2020 yılı insanları hiç beklenmedik felaketlerle karşı karşıya getirdi. Yangınlar, deprem, sığınmacılar, Suriye’de yitirilen çocuklar derken dünya bir sürprizle daha karşılaştı: Coronavirus.
Çin’de başladı ve bizlere sanki Çin’de kalacakmış gibi geldi. Ancak hızlı bir yolculuğa çıkarak Asya’yı, Avrupa’yı Atlantik’i geçerek Amerika kıtasına ve hatta Avustralya ve Yeni Zelanda’ya ulaştı. Corona adını verdiler “taç” şeklinden dolayı. Ama tiran bir yapıya sahipti. Binlerce ölüme neden oldu ve hâlâ da olmakta…
Başlangıçta insanlar önemsemediler, diğer salgınlar gibi çok etkin olmadığını düşündüler ve günlük yaşantılarına devam ettiler. Ancak öyle olmadı. Ölümlerin sayısı arttıkça virüsle ilgili bilgiler gerek sosyal medya gerekse medya aracılığıyla ulaştıkça soru işaretleri uyandı.
İtalya’da büyük yıkımlar olmaya başladığında Avrupa duruma farklı bakmaya başladı. Sonuçta evden çıkmamanın, belirli bir mesafede etkileşimde bulunmanın ve beden hijyeninin önemini kavramaya başladılar. Kaygı her geçen gün eteklerine sarılmaya başladı. Bazıları OKB benzeri eylemlere girip evlerine gelir gelmez soyunmaya, doğru banyoya gitmeye, her dakika ellerini yıkamaya ve de sürekli yerleri silmeye başladı. Kaygı, korkuya dönüşmüştü. Toplu taşıma araçlarına binenlerin sayısı azaldı. Restoranlar, kuaförler, her türlü kafe ve eğlence yerleri kapandı. Parklar boşaldı insanlar eve kapandı. Hatta camilerimizde cemaatle namaz kılma ertelendi. Eve kapananlar daha önce günü nasıl geçiriyordu? Belki işe gidiyorlardı belki çarşıya pazara çıkıyorlardı yani özgürdüler. Birden insanoğlunun elinden özgürlüğü alındı. Tıpkı kurgu bilim filmleri gibi…
İnsanoğlu kısıtlandığı zaman bedenen ya da sosyal olarak donakalım duygusu yaşamaya başlar ve öfke yükselir. Eğer duygu düzenlemesi sağlıklı değilse neler olabilir diye düşünmek gerekiyor. Bunun yanı sıra paylaşımların arttığını söylenebilir. 65 yaş üstü kırılgan kabul edilen bireylere genç çocukları, komşuları yardım etme isteğinde bulunmaya başladı. İnsanın değer kaybettiği bir süreçten kıymet bilinmeye, değer verilmeye başlandığını görüyoruz. Evde çocuklarıyla baş başa kalan ana babalar, çocuklarını tanımaya başladı. Ben hatırlarım geçmişte ailesiyle çatışma yaşayan bir ergen “babam benim hangi rengi sevdiğimi bile bilmez” demişti.
Bu özel durumlar tabii yeni yetişen gençlerin kişilik özelliklerini de olumsuz etkileyebilir. Ego kimliği gelişim sürecinde, içinde bulunulan sosyal ortam ve tarihsel yapının önemli olduğunu bilinir. Nasıl göç yaşayan toplumun çocukları göç yaşamayandan farklı özellikler taşıyorsa, corona felaketini yaşayan çocukların kişilik özellikleri de farklı olacaktır. Yakınlarını kaybedebilirler, televizyondan yaşamını yitirenlerin sayısını izleyebilirler. Tam olarak zihinsel yapıları çözüm üretemediği içim anne babalarını kaybetme korkusu yaşayabilirler.

Hiç yorum yok: