3 Ekim 2008 Cuma

Evet, Karl Marx haklıydı!

Evet, Karl Marx haklıydı!

Radikal Gazetesi 03/10/2008


Kapitalizm, devlet işin içine karışmadan kendi kendisini düzenleyemez, ne var ki, devletin işin içine karışması, kapitalizme karşı değil, tersine, bizzat kapitalistlerin/burjuva sınıfının ihtiyaçları nedeniyledir. Buna sadece ABD değil, İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, yani bütün Avrupa ülkeleri de dahildir

Vaktiyle (sanırım 1994 yılıydı) Özelleştirme Yasası Meclis tarafından çıkarıldıktan hemen sonra dönemin başbakanı Tansu Çiller, “coğrafi bölgemizde son sosyalist konumunda kalan Türkiye’de Özelleştirme Yasası’nı çıkararak sosyalist devleti yıktık. Dünyayla bütünleşen, kapılarını açan Türkiye rekabetsiz kalamaz. İşte bugün bu yeni dönemin kapısını açıyoruz” diyerek kapitalist sistemin bütün sorunlarını/krizlerini sosyalizmin üstüne yıkıvermişti.
Devletleştirme sosyalizmin tek kıstasıymış gibi her tarafı özelleştirmeye başlayınca bu türden bir sosyalizmden kurtulup liberal kapitalizme geçilecekmiş naraları atmak, bilgisizlik değilse eğer, ikiyüzlülüğün daniskasıdır. Benzer bir argümanı, 30 Eylül 2008 tarihli Radikal Gazetesi’nin yorum sayfasında ‘Marx yine haklı mı çıktı?’ başlıklı yazısında Alper Akalın dile getiriyor ve bizleri sadece 1994 yılı Çiller’inin yanına yeniden götürmekle kalmıyor, aynı zamanda gülmekten de kırıp geçiriyor, aynı bilgisizlik peçesine bürünmüş olarak elbette.
Kapitalizm tanımı
Bu noktada hiç de haksızlık yapmadığımızı göstermek için Alper Akalın’ın yazısından kısa alıntılar yapıp ne demeye çalıştığını anlamaya çalışalım. Akalın’a göre şu sıralar yaşanan ekonomik kriz, kapitalizmin değil devletçilik ve müdahaleciliğin krizidir. Yazısının devamında bizlere bir kapitalizm tanımı vermektedir: “Kapitalizm, devletin ekonomik ve siyasal gücünün sınırlandırıldığı, her türlü merkezi müdahaleden arındırılmış ve gönüllülük ilişkisine dayalı serbest ticaret sistemini öngören bir ekonomik düzendir.” Buradan yola çıkarak ABD’nin kapitalist bir ülke olduğunu söylemenin sosyalizm ‘goygoyculuğu’ yapmak olduğunu ileri sürüyor. Herhalde ABD’nin bütünüyle liberal kapitalist bir ülke değil de olsa olsa ‘devletçi bir kapitalist ülke’ (!) olduğunu söyleyecekti, dili sürçmüş olmalı, yoksa bunu okuyan bir kişi ABD’yi sosyalist filan sanacaktır. Akalın, ABD’nin diğer devletlere karşı saldırgan tutumunun ise kapitalizm sisteminde yeri olmadığını vurgulamakta, ve yazısının sonunda krizin asıl sorumlusunun “kararların tamamen bireyler tarafından alındığı serbest ticaret yanlısı kapitalizmin mi yoksa ‘sosyalizm’ soslu aşırı hantal bir yapıya bürünmüş devlet kapitalizminin mi” diye sormaktadır. Elbette ki kendi yanıtı, ‘sosyalizm soslu devlet kapitalizmi’ olacak.
Oysa yukarıda belirttiğimiz gibi, devlet kapitalizmi demek, ne sosyalizm demektir ne de içerisine sosyalizm katılmış kapitalizm demektir. Böyle bir söylem, olsa olsa liberal ‘akbaba’ların sosyalizmi eleştirmek/yermek için çıkarttıkları bir yaygara, eş deyişle, goygoyculuktur. ‘Devlet kapitalizmi’, ‘liberal kapitalizm’, ‘faşizm’ kapitalizmin çeşitli uygulamalarından birkaç tanesidir, dolayısıyla sosyalizmden çok kapitalizm ile ilişkilendirilebilirler. Bu türden uygulamalar, kapitalist sistem içerisinde egemen burjuva sınıflarının ekonomik/siyasal/ideolojik ihtiyaçlarına göre ortaya çıkarlar, yani onların ihtiyaçlarına göre ya liberal, ya devletçi, ya faşist ya da başka türden rejimler oluşur. Dolayısıyla, diyelim Keynesyen uygulamalar, sosyalizmin değil, kapitalizmin ihtiyaçları nedeniyle ygulanmıştır. Kapitalist sosyal devlet Keynesyen kapitalizmden başka bir şey değildir zira. Kaldı ki, kapitalist sistemde devletin şu ya da bu biçimde piyasaya/ekonomik yaşama hiçbir biçimde müdahale etmediği tek bir kapitalist ülke yoktur.
Egemen sınıflar
Kapitalizm, devlet işin işine karışmadan kendi kendisini düzenleyemez, ne var ki, devletin işin işine karışması, kapitalizme karşı değil, tersine, bizzat kapitalistlerin/burjuva sınıfının ihtiyaçları nedeniyledir. Buna sadece ABD değil, İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, yani bütün Avrupa ülkeleri de dahildir. Devletin hiçbir biçimde müdahalede bulunmadığı bir liberal kapitalist sistem, olsa olsa Hayek’in rüyalarını süslemektedir. Kaldı ki, devletin piyasaya müdahalesini geniş halk kitlelerinden çok sermaye sınıfı istemektedir. 1980’li yıllardan bu yana ‘serbest piyasa’ şampiyonluğu yapan liberaller, şimdi bütünü yle hükümetlerin devletleştirme atağını gerçekleştirmesine alkış tutmaktadır. Elbette ki bu, sosyalizm filan demek değildir, ama anlaşılacağı gibi devlet , ‘bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ demekte, ama ‘bırakınız batsınlar’ diyememektedir. Zira devlet, egemen sınıfların siyasal aygıtından başka bir şey değildir.
Ama daha da önemlisi, devletin sisteme müdahale etmemesi gerektiğini söyleyerek krizin baş nedeni olarak bu müdahaleleri görmek, sanki bir tarafta devlet diğer tarafta da sermaye sahibi sınıf var ve bunlar piyasaya müdahale konusunda birbirleriyle çatışıyorlar gibi düşünmek demektir. Halbuki devlet, bizzat sermaye sınıfının devletidir, ve tam da bu nedenle bilmem kaç yıllık şirketleri kurtarmaya/devletleştirmeye çalışmaktadır, elbette ki gelecekte özelleştirmek üzere. Devlet, kapitalist sistemin mantığı içerisinde gerektiğinde piyasaya müdahale edecektir, gerektiğinde de etmeyecektir, ama müdahale etmesinin sosyalizmle filan alakası yoktur. Sayın Akalın’ın bilmediği de budur.
İflas eden ideoloji
BD’den başlayarak dünyaya yayılan büyük finansal krizden çıkarılacak ilk ders, neoliberalizm ve ‘serbest piyasa’ ideolojisinin iflas etmiş olduğu ve kârın özel çıkarlara, zararın ise halka ait olduğu bir sistemin rezilliğineden başka bir şey değildir. 50 milyon insanın en ufak bir sağlık güvencesinin olmadığı bir ülkede, iş finans kapitali kurtarmaya gelince devlet elini cebine atmaktadır. Bu ise, Akalın’ın zannettiği gibi “dünyayı daha yaşanmaz hale getiren politikacılar” tarafından değil, bizzat sermayedarların isteği üzerine gerçekleşmektedir. Mesela AIG’ye devlet daha baştan 85 milyar dolar yatır mıştır. Ne var ki mali çöküş, ‘maalesef’ kapitalizmin nihai çöküşü anlamına da gelmez.
Son olarak belirtmek gerekir ki, Akalın’ın kapitalist sistemde yerinin olmadığını söylediği ABD saldırganlığı, bizzat kapitalist sistemin huzuru ve refahı için girişilen bir harekattır. Zira emperyalizm boş yere ortaya çıkmış değildir. Kaldı ki neredeyse bütün Avrupa ülkeleri bu saldırgan Amerika’ya kendi askerleriyle destek vermiştir. Kapitalizmin sağa sola saldırmadığı bir politikası çok nadiren olmuştur, bunu bilmeyen, biraz olsun tarih okursa yeterli olacaktır.
Liberallerin hoşuna ister gitsin ister gitmesin Marx haklıydı, ama burada Marx’ın haklı çıktığı tek nokta, ekonomik krizlerin yapısal, yani ister devlet isterse liberal kapitalizm olsun kapitalist sistemin işleyişine içkin olduğunu söylemesinden başka bir şey değildir. Ve Akalın’ın yazısını okuyunca, yani eğer devletleştirme sosyalizmin tek ölçütü olarak görülürse, Celal Bayar’ın “bu kış komünizm gelecek” sözünün ABD için geçerli olacağını
düşünmek işten bile değildir.
Umarız ki ABD’ye ve giderek tüm dünyaya sosyalizm elbet bir gün gelecektir, ama maalesef bu krizle değil.

Mustafa Kemal Coşkun
Ankara Üniversitesi, DTCF Sosyoloji Bölümü


kaynak radikal gazetesi :
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=901472&Date=03.10.2008

Hiç yorum yok: