25 Ekim 2009 Pazar

BİZ UYURSAK HERKES ÖLÜR‏


“MAKBER” AÇILIMI /

BAYKAL “DEMOKRASİ” ADINA “BOP EŞ BAŞKANI” ERDOĞAN’I TBMM’YE SOKTU, BAHÇELİ “DEMOKRASİ” ADINA “BOP EŞ BAŞKANI” GÜL’Ü ÇANKAYA KÖŞKÜ’NE ÇIKARTTI; GÜL & GÜLEN & ERDOĞAN ÜÇLÜSÜ DE “DEMOKRATİK AÇILIM” ADINA, PKK’YI “AK”LADI, ARDINDAN DA PKK İLE MÜCADELE EDEN KOMUTANLARI, “VATAN BÖLÜNMESİN” DİYEN AYDINLARI “TERÖRİST” İLAN ETTİ, “ERGENEKON”U İSE “TERÖR ÖRGÜTÜ” DİYE YAFTALADI

YA DA

TÜRKÖNE’NİN TEKLİFİNE “REST” DEDİK VE TEKLİFİ YÜKSELTİK: APO’YA DEĞİL, APO’NUN HAMİSİ FETULLAH GÜLEN’E “PAŞA”LIK ÜNVANI VERSEK, YIKICI, BÖLÜCÜ FAALİYETLERDEN VAZGEÇER Mİ

VEYAHUT

“BİZ UYURSAK HERKES ÖLÜR”, AMA “SEN UYURSAN SADECE SEN ÖLÜRSÜN” NOKTA?!
Makber Açılımı?!

“Nasıl indireceğini bilmediğin eşeği dama çıkartma!”
İran atasözü

*****

Zorunlu ikametçisi olduğum “Basın Ekspres Durağı”nın duvarlarına “Nefes” filminin afişi ile donatmışlar. Afişin göbeğine de “Sen uyursan herkes ölür” yazılı…
Madem öyle, bu anlamda “buz gibi” aklın ürünü birkaç izlenim notu daha…

*****

Bugünkü Milliyet’in manşeti, bir başka vazgeçilmez adam ile ilgili:
“MİT Müsteşarı Emre Taner!”

Görev süresinin tüm açılımlar bağlamında uzatıldığının altı çiziliyor.
Oysa ki, “devletlerin hayatında” temel kuraldır, yedeksiz çalışılmaz, hiç kimse vazgeçilmez değildir.
Mezarlıklar, nice vazgeçilmez “VIP” isimle dolu!
Hülasa, tadında bırakmasını bilmek lazım!
Ezcümle, makber!
Nokta!

*****

Yeni Mahalle’de mukim, deneyimli bir hanım meslektaşımız diyor ki, bu dönem Özal, Demirel Aliyev döneminde farklı!
Haklı!
Her dönem kendi gerçekliği, “dekor şartları” ile gelir.
Ne var ki, tüm aşk filmleri aynı tema üzerine kurulur.
Zengin kız fakir erkek, ya da fakir kız zengin erkek!
Vs vs vs…
Demokrasinin 2000’li yıllarında, ana tema 100 yıl öncesinde olduğu gibi yine enerji…
Nokta!

*****

Gündem:
“Domuz Gribi!”
“Açılımlar!”
AKP gibi “domuz eti” yemekten korkan ama buna karşılık, “kul hakkı” yemekte hiçbir sakınca görmeyen, vatanı bölmek isteyen Firavun, Lut kavmi ile işbirliği yapan bir güruh için ne “ironik” tablo!
Domuz her türlü pisliği yiyerek beslenen bir hayvan!
AKP iktidarında o kadar çok “Ak vurgun” yapıldı ki, ortalık domuz ağılı gibi kokuyor.
Pislikten geçilmiyor!
Hülasa, “domuz gribi”; büyük bir finansal çöküş yaşayan Batı için “özel olarak üretilmiş” suni bir gündem! Vatandaşlar, kendi can dertlerine düşsün, ekonomik, siyasi meseleler ile ilgili fazla yorum yapmasın, baş ağrıtmasın diye üretilmiş bir istihbari obje ve/veya illüzyon! Hastalığın tam Türkçesi ise “Paçavra hastalığı”! Ölenlerin domuz gribinden öldükleri ise muamma! Ya da “Alın verin, büyük ilaç firmalarına can verin” kampanyasının Frenkçesi! Veyahut, AB çöktü, yabancılardan rahatsız! Kendi sınırları içinde yabancıların dolaşmalarını, çalışmalarını, kaynaşmalarını istemiyor. Sözün özü, “Yabancılar dışarı”nın Latincesi “Domuz gribi” oluyor!
Ezcümle, AKP de, domuz gribi benzer sebeplerle gündem değiştirmek için kullanıyor! Gerçek gündem; Atatürk Türkiyesi’ni bölmek parçalamak için yapılan “açılım”lar!

*****

2009 güz vakti…
BOP operasyonları bağlamında, “enerji” merkezli “istihbarat savaşları” yapılıyor.
“Post modern” bir “savaş” bu!
“Demokratik unsurlar”ı bir “araç” olarak kullanan “siyasi iktidarlar” üzerinden yürütülen!

*****

Demokrasinin 2000’li yıllarında, her türlü kepazelik “demokratik açılım” ve/veya “demokratlık” maskesi altında yapılıyor.
“Neden” diye soracak olursanız, usta gazeteci sevgili dostum İlker Sarıer’in ironik üslubunu ödünç alarak anlatmaya çalışayım:
Öncelikle…
“Üç artı bir” yani ABD, İsrail, İngiltere ve Fransa, Osmanlı coğrafyasında 22 devlete “demokrasi” getirmek, rejimlerini dönüştürmek amacı ile “BOP açılımı” yaptılar!
Demokrasiyi bir araç olarak kullanan BOP’çular, art arda “renkli devrim”ler ve/veya “post modern darbeler” ile sınırlarından içeri girdikleri ülkelerde “enerji bazlı demokratik açılımlar” yaptılar.
Yapılan “renkli devrimler”in Türkiye ayağına verilen kod isim ise “Turkuvaz”!
AKP bu bağlamda iktidara iliştirildi!
Sonra da bir “zehirli sarmaşık” gibi geliştirildi!
Şöyle ki:
* BOP’çular “demokrasi aşkı” uğruna önce Afganistan’ı ardından Irak’ı bombalayıp, Saddam’ı astılar! Kimyasal silah iddialarının hiçbiri doğru çıkmadığı halde, milyonlarca Iraklı demokrasi adına öldürüldü, işkenceden geçirildi.
* BOP’un Türkiye ayağında ise “demokrasi” adına Baykal, Erdoğan’ın siyasi yasağını kaldırıp TBMM’ye girmesini sağladı.
* Bahçeli, demokrasi adına Gül’ün, Çankaya Köşkü’ne çıkması için basamak oldu!
* Mehmet Ağar, demokrasi adına merkez sağı yıkıp, çöken AKP’ye sandıkta oy patlaması yaptırdı!
* Erdoğan, Gül, Gülen üçlüsü de, bu “demokratik katkı”nın altında kalmayıp, terörle mücadele eden ne kadar komutan varsa, ne kadar BOP Eş Başkanı AKP muhalifi var ise hepsini “Ergenekon” adı verilen “çakma terör örgütü”nün içine yerleştirip, ülkeyi darbecilerden temizledi!
* Ardından da, gerçek terör örgütü PKK’yı “Ak”ladı!
AKP karşı devrim yaparken ılık suda bıcı bıcı yapan bir zevat daha yeni uyanıyor.
Sıra kendilerine geldiği için geç de olsa ayıkıyor!
Ne diyelim!?
Hepinizin “geç” de olsa “sabah şerifleri” hayırlar olsun muhteremler!

*****

AKP, (MİT, AKP Özel Örgütü ve/veya F Tipi yapı üzerinden) “demokratik açılımlar” bağlamında şu “görüş”ü inşa etmeye çalışıyor:
“Erken seçime gidiyoruz. Bölgede sadece AKP ve DTP var. Anayasa Mahkemesi DTP’yi kapatacak, böylece tüm oylar AKP’ye gelecek! Demokratik açılımın içini bilerek boş bırakıyoruz!”
Siyasi partileri ateşleyen şey, oy olabilir!
Medyayı ise tiraj, reyting vs…
Devletler, oyla yönetilmez, buz gibi akılla, “liyakat”la, tecrübe ile real-politik ile yönetilir!
Sadece hükümetler oyla seçilir, gelir, gider!
Oy için devletin güvenliği tehlikeye atılmaz, atılamaz!
AKP’nin örgütünü motive etmeye çalıştığı argüman, Türkiye’yi iç savaşa götürür!
Görünen o ki, PKK’nın başaramadığı Kürt / Türk ayrışmasını AKP iktidarı “açılımlar” üzerinden başarmak üzere!
Açılımların bu üslupta devam etmesi halinde, at izi it izine karışır!
Kürt / Türk kardeşliğine gölge düşer!
Nokta!

*****

Fetullah Gülen’in bebesi, eski ülkücü Mümtazer Türköne, Apo’yu affedip, “Paşa” yapmayı teklif etmiş!
“Rest” diyorum.
Teklifi yükseltiyorum:
Bırakın İmralı’da hapis yatan Apo’yu bir kenara, Fetullah Gülen’e “Paşa”lık payesi versek, kula kulluk etmekten vazgeçer mi?!
Atatürk Türkiyesi’ni bölüp parçalamak isteyenlerle işbirliğinden geri adım atar mı?!
Nokta!

*****

“Demokratik açılımlar” bağlamında, 2010 Türkiye olası bahar tablosu:
12 Eylül 1980 öncesi şartlar olgunlaşmış.
Kürt / Türk ayrışması, çatışması yaşanmakta…
27 Mayıs 1960 şartları olgunlaşmış:
AKP diktatörleşmiş, AKP karşıtları için Türkiye yaşanmaz ülke olmuş! AB’den kopup, İran’a yaslanmış… Makas değişikliği…
28 Şubat öncesi şartlar olgunlaşmış…
Kurgu olan gerçek olmuş, AKP karşı devrimi tamamlama sürecine girmiş.
Hülasa, çakma demokrasi nutukları ata ata bir yere kadar değil mi?!
Ezcümle, doğada olduğu gibi “siyaset bilimi”nde de her şeyin bir doyma noktası var. İşte buna “zihinsel çelişki” diyorlar. Vatandaş, seçmen sizi bir yere kadar takip ediyor, sonra söz ve eylem tutmadığında ayrışma başlıyor. Terörist diye paşaları içeri atıp, PKK’yı affetmek… Yolsuzlukla mücadeleye ediyorum deyip, ak vurgunların altına imza atmak… Demokratik açılım yapıyoruz dedikten sonra, AB rotasını savunan bir medya organına milyar dolarlık vergi cezası kesmek, sadece bu örneklerden birkaçı…
Nokta!

*****

Bu anlamda bir başka soru:
PKK’nın lider kadrosu, ABD tarafından “uyuşturucu kaçakçısı”, “baronu” ilan edilmiş ise bu kadronun AKP içindeki işbirlikçileri kim (İhsan Arslan) ya da kimler olabilir?!
Ağzına kadar narkotik mamülle uluslararası sularda “gemiciği” yakalanan büyük devlet adamı hangi isim olabilir?!
Bu arada, uyuşturucu kaçakçısı ilan edilen PKK’nın lider kadrosunu, hangi üçüncü ülke şu saatten sonra kabul edebilir?!

*****

AKP, Ergenekon davasını Apo, PKK’ya bağladı!
Yalçın Küçük ve Doğu Perinçek’i Apo’lu kareler üzerinden köşeye sıkıştırmaya çalışıyor!
Ama aynı AKP, her nedense “Apo’nun verdiği yol haritası” ile “demokratik açılım” yapmaktan geri kalmıyor!
Bu durumda ne düşünmeliyiz?!

*****

Hızla “Kritik Aralık”a doğru yaklaşıyoruz.
ABD, Bush zamanında dibe vuran imajını, çakma zenci Obama üzerinden onarmaya çabalıyor.
Bu nedenle dünya kamuoyu önünde ipleri geren ülke olmamaya özen gösteriyor.
Perde arkasında ise her türlü provokasyon tüm hızı ile devam ediyor.
Küresel sermayenin adamı Ahmedinecad’ın İsrail üzerinden ipleri germesini bıyık altından gülerek izliyor.
İran da oynanan bu oyunu uyanmış olacak ki, bugün Hürriyet’in manşetinden nükleer bomba haramdır diyor.
Oynanan oyun çok açık!
ABD, “kötü adam” olmadan, İran’ın vurulması ile ilgili şartların olgunlaşmasını bekliyor.

Görünen o ki, Obama’nın defasnsif devlet yönetme anlayışının, Rusya’nın, İran’ın önünü açan Başkan’lık anlayışının sonu, yeni bir Kennedy vakası ile son bulacak! Bu adımın ilk ayağı Michael Jackson’un ölümü idi.
Nokta!

*****

TSK, Hilmi Özkök döneminde tepeden tırnağa yolsuzluk soruşturmasından geçti.
Yapılan geriye dönük incelemelerde, Erdoğan’ın askerlik yaptığı döneme dair tutulan “Kantin hesapları”nda açık çıkmış.
Kayıp olan fark, Ülker’in bayi defterinde gözüküyor.
Görünen o ki, sınırdan geçen PKK’lıların askere alınmalarının ardından, Erdoğan’ı da benzer bir son bekliyor.
Nokta!:))

*****

Ve…
Son olarak…
Sen uyurken…
BOP’çular AKP’nin eli ile Türkiye’yi “Turkuvaz” renge boyamaya çalıştılar.
Sen uyurken…
Biz, korkmadan BOP’un tüm gizli planlarını deşifre ettik!
Sen uyurken…
AKP’nin tüm ak vurgunlarını kalem kalem yayınladık!
Ahlaksız pazarlıkları ortalığa saçtık!
Sen uyurken…
7 yıldızlı yaşam hayalleri kurarken…
Bölünmek, parçalanmak, yok edilmek istenen Atatürk Türkiyesi’ne “Ölmek var, sürünmek var ama Atatürk Türkiyesi’nden dönmek yok” diyerek, milyonda bir’ler olarak, adı sanı olmayan milyonlardan biri olarak, bizler sahip çıktık.
Bu yüzden, sırf bu yüzden mağdur edildik.
İşsiz, evsiz bırakıldık, hacizlerle yüz yüze kaldık!
Sen uyurken…
Kirli planlarını deşifre ettiğimiz hainler bizleri öldürmek, yok etmek istedi.
Ama tüm çabalarına rağmen bu emellerine ulaşamadılar.
Sen uyurken…
Bu defa bizi, Atatürk Türkiyesi’ne sahip çıkıyoruz, davadan vazgeçmiyoruz diye “terörist” ilan etmek istediler.
İçinizden kimileri “verilen mücadeleye” dudak büküp, “biz aldığımız paraya, işimize bakarız, AKP ile derdimiz yok” derken, BOP Eş Başkanı Gül&Gülen&Erdoğan üçlüsü; bizleri “sabahın kör vakti toplatıp”, sırf BOP’a karşıyız diye tüm kirli pazarlıkları deşifre ediyoruz diye ifademizi almak için terörle mücadele şubesine götürtmek ile meşguldü.
Sen uyurken…
Biz uyumadık!
“BOP Eş Başkanı AKP” karşıtıyız diye, çalmalarına, satmalarına göz yummuyoruz diye bizi “terörist” ilan edenler, hakimi savcıyı “gerçek teröristler”in ayağına gönderip, yıldırım hızı ile “ifadelerini aldırıp, serbest bırakmakta hiçbir sakınca görmediler!
Sen uyurken…
PKK aklandı!
PKK, AKP ile mücadele edenler terörist ilan edilmek istendi.
Sen uyurken…
AKP, Atatürk Türkiyesi’ni yıkıp yerine “turkuvaz” renkli Fetullah Gülen devletini kurmak için rejimin altını oymaya devam etti.
Sen uyurken…
AKP, F Tipi yapı, zehirli bir sarmaşık gibi devletin dörtbir yanını sardı!
Sen uyurken…
AKP iktidarında, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde söylediği ne varsa hepsi gerçek oldu!

Sen uyanırken…
AKP “demokratik açılımlar” adı altında “Neo Sevr Planı”nı kuvveden fiile geçirmek ile meşguldü. Büyük Kürt devleti, büyük Ermeni devleti, Patrikhane açılımı bağlamında İstanbul "şehir devlet" artık rüya değil!
Sen gaflet uykundan uyanırken…
Kiminiz yurtdışına kaçarken, demokrasiyi bir araç olarak gören AKP, insan zekası ile alay eden demokrasi nutukları atıp, laik sermayeye milyar dolarlık vergi cezaları kesmek ile meşguldü.
Anlaşılan o ki, artık ağızlarda tad kalmadı!
Her şey limoni!
Sözün özü:
Madem geç de olsa uyandınız!
O vakit son kez söylüyorum:
Biz uyursak herkes ölür!
Sen uyursan sadece sen ölürsün!
Uyuma uyanık kal!
Atana, vatanına, laik rejimine, devletine, malına, canına sahip çık!
Nokta!


Hayrullah MAHMUD

Hiç yorum yok: