11 Ekim 2009 Pazar

Savcı Çakır’ın Avşar için verdiği kararın gerekçesi


Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı Ali Çakır’ın sanatçı Hülya Avşar hakkında verdiği jet takipsizlik kararının gerekçesi belli oldu. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı Çakır, sanatçı Avşar için verdiği takipsizlik kararında "birlik ve beraberlik içinde olunması gerektiği" vurgusunu yaptı. -Çakır, gerekçeli kararında, "Kürt açılımı" tartışmalarına da atıfta bulundu ve şöyle dedi: "Kamuoyunda "Kürt açılımı’ olarak ileri sürülen tartışmanın tarihsel süreç içerisinde, nedensellik ölçütleriyle irdelenmesi soruşturma konusuyla yakın alaka teşkil etmektedir."


Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sanatçı Hülya Avşar hakkında verdiği jet takipsizlik kararının gerekçesi belli oldu. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı Ali Çakır, sanatçı Avşar için verdiği takipsizlik kararında "birlik ve beraberlik içinde olunması gerektiği" vurgusunu yaptı. Çakır, kararında, Türk kimliği tanımı da yaptı ve "Türk kimliği, Osmanlı’dan kalan tüm ırkları, milletleri ve dinleri içinde barındıran total bir kimliktir" dedi.
Yaptığı bir röportajında babasının Kürt, olduğunu açıkladıktan sonra hakkında, "Halkı kin, nefret ve düşmanlığa tahrik etmek" suçundan dolayı soruşturma açılan Hülya Avşar ile ilgili takipsizlik kararı verildi. Geçtiğimiz hafta Bakırköy Adliyesi’nde Avşar’ın ifadesini alan, önceki günde takipsizlik kararı veren Savcı Çakır, tarihe geçecek gerekçeli kararında birlik ve beraberliğe vurgu yaptı.


-"DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA"-


Savcı Çakır, Avşar’ın bu suçu işlemediğine yönelik kanaat oluşturması nedeniyle takipsizlik kararı verdiği ifade etti ve şu görüşleri dile getirdi:
"Tarihte Anadolu insanının utanacağı hiçbir dönem ve olay olmamıştır. Bugün de kargaşa ve kaos durumundan sonra kurulmak istenen yeni dengenin emperyalizmin yararına olmaması için, birlik ve beraberlik içinde olunması gerekmektedir. Şüphelinin samimi tavrı ve tarihsel gerçeklerle Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal hükümleriyle çelişmediği; güncel bir konunun düşünce özgürlüğü kapsamında ele alınarak görüş ve düşüncesini açıkladığı sonucuna varıldı.
Kamuoyunda "Kürt açılımı’ olarak ileri sürülen tartışmanın tarihsel süreç içerisinde, nedensellik ölçütleriyle irdelenmesi soruşturma konusuyla yakın alaka teşkil etmektedir.
Anadolu tarihsel olarak etkin rolünü Osmanlı ile kazanmış, Osmanlı’dan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti ise, bölgesel etnik farklılıkları, din mezhep ve dil ayrılıklarının üstünde bir örgütlenme olmuştur.


-"TOTAL BİR KİMLİKTİR"-


Türk kimliği, Osmanlı’dan kalan tüm ırkları, milletleri ve dinleri içinde barındıran total bir kimliktir. Bu kimlik, ideolojik bir aidiyet değil, ulus aidiyetidir. Ulus devletin Türk kimliği, farklılıkların ortaya çıkardığı çeşitliliğin hem tümünü kucaklamış hem de tümünün üstünde yer almıştır. Bir başka deyişle Türk kimliği, etnik kimliklerin tümünü içine alan etnikler üstü bir kavram olmuştur. "ne mutlu türküm diyene’, işte bu olguya tekabül etmektedir.
Tarihte Anadolu insanının utanacağı hiçbir dönem ve olay olmamıştır. Bugün de kargaşa ve kaos durumundan sonra kurulmak istenen yeni dengenin emperyalizmin yararına olmaması için, birlik ve beraberlik içinde olunması gerekmektedir.
Bu gün de dün olduğu gibi, emperyalizmin zenginlikleri sömürme projesine, yönlendirme ve bölme yöntemiyle işleyen çeşitli etnik kimliklerin kutsanması ve halkın cehalet içinde bırakılması eşlik etmektedir.
Tarihsel olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti; kuruluşundan bu yana mazlum halkların savunuculuğu yapan politikalar izlemiştir. Her türlü eziyete katlanmış olduğu halde emperyalizmin önünde baş eğmeyen Türk halkı, yine onuru ile ekonomik kırılganlık, umutsuzluk, çaresizlik ve halkın birbirine yabancılığı ve düşmanlığıyla işletilmek istenen bu sürecin önünde durmalı ve mücadele etmelidir."
Savcı, Hülya Avşar’ın röportajında muğlak ifadelerin bulunması nedeniyle soruşturma açıldığını kaydederken, "Alınan ifadesinde ortaya koyduğu öngörüleri ve samimi tavrının yukarıda sıralanan tarihsel gerçeklerle ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal hükümleriyle çelişmediği; güncel bir konunun düşünce özgürlüğü kapsamında ele alınarak görüş ve düşüncesini açıkladığı sonucuna varıldığını" bildirdi.

Savcı Çakır kararında şöyle devam etti:

"Demokratik ülkelerde; basının denetim, uyarma, eleştirme ve gerçekleri açıklama hürriyetini kullanırken, düşüncelerin sert bir üslupla açıklanabileceği gibi, alışılmışın dışında yayın yapılabileceğinin "AİHS’ hükümleriyle "AİHM’ kararlarında güvence altına alındığı; anılan nedenlerden ötürü; şüphelinin kabul gören savunması ile söyleşide ele alınan konular bir bütün olarak değerlendirildiğinde; düşünce açıklamak ve eleştiri getirme özgürlüğü kapsamında kaldığının anlaşılmasıyla, atılı suçun yasal ve hukuki unsurlarının oluşmadığı yönünde vicdani kanaat oluşmakla; şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.

(ANKA)

Hiç yorum yok: