İğnenin ustasız, binanın mimarsız, resmin ressamsız, heykelin heykeltraşsız, köyün muhtarsız olamayacağını biliyoruz. Şu dünyada gözünü açan herkes yer ve gökte gördüğü çiçekten insana, nehirlerden dağlara, havadan güneşe kadar sayısız varlığını kendiliğinden, sanatkarsız, yaratıcısız olamayacağını bilir. Bir harf dahi kendi kedine yazılamazken bunca varlığın, bu muazzzam düzenin kendiliğinden oluvermesi mümkün değildir.
Bir şiir, bir kitap nasıl ki düşünülerek yazılır. Bir şiir gibi olan varlıkların, bir kitap gibi manalarla dolu kainatın tesadüfen olması da imkansızdır. Her şey bilerek, planlanarak, ölçülerek, ince hesaplarla yaratılmıştır. Bunca varlığın mutlaka bir sanatkarı, yaratıcısı olmalıdır. İşte bu sanatkar, yaratıcı Allah'tır. O, bu dünyayı insana bir köşk yapmış ve her şeyi hizmetine sunmuştur.
Onu bu dünyaya göndermesinden maksat da her şeyden önce kendisini tanıması, iman etmesi ve emirleri dairesinde yaşamasıdır. Çünkü burada onun misafirleriyiz. Misafir olan kişi kafasına göre değil, ev sahibinin istekleri doğrultusunda hareket eder. Öyleyse O'nun istediği şekilde inanacak, O'nun gösterdiği yoldan gidecek, hayatımızı ona göre düzenleyeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder