10 Mart 2021 Çarşamba

Sosyal Medya Paylaşım Çılgınlığı

Nasıl bir dünyaya kaldık? Neler kaybettik neler kazandık? Kazandıklarımız kaybettiklerimize değdi mi? Asırlardır süre gelen asli kimliğimiz ne kadar da çabuk dejenere oldu. Sosyal medya paylaşım çılgınlığı bizi bizden koparıp geçmişimize yabancılaştırdı. Artık kendimizi tanıyamıyor ve benliğimizi yitiriyoruz. Mariana çukuruna yuvarlanan bir taş parçası gibi değersiz ve aydınlığa hasretiz.

Sosyal medya internetin gelişmesi ile hayatımızın odak noktasında kendine yer edindi. Ve bu yeri bencilce kullanmaya devam ediyor. Hiç kimse etrafımıza yayılan sosyal gibi görünüp aslında bizi asosyalliğe iten bu ağa dur diyemiyor. Dur demek bir yana, ona yeni istismar alanları açmaya gayret ediyor. Sosyal medyada hayatının her anını paylaşım gereği duyan bizler, anın güzelliklerini yaşamak yerine sosyal mecralara en uygun en iyi kareyi yakalamak için birbirimizle yarışıyoruz. Çekilen video veya fotoğraflarda eğleniyor gibi görünmek için bin bir surat ile şekilden şekile geçiyoruz.

Nerede ne yaptığımızı sosyal medyada paylaşarak kendimizi kamuya açıyoruz. Bu sayede “bakın ben nerelere gidip neler neler yapıyorum” diyerek kendimizi mutlu addediyoruz. Hele birde paylaşımlarımız beğenilir ve yorum yapılırsa mutluluğumuz tavan yapıyor ve kalbimize sahte sevinç duyguları pompalanıyor. Aslında gerçekte olan şey, insanoğlunun beğenilme ve takdir edilmeye olan düşkünlüğünün geçici hazzının o an için bünyemizdeki yansımasının hissedilmesidir.

Bize özel olması gereken video ve fotoğraflarımız, kimi duygu ve düşüncelerimiz artık bize özel değil. Aslına bakılırsa bundan pekte şikayetçi değiliz. Millet olarak biraz genişledik mi ne?
Daha çok beğeni almak, yorum yapılmak ya da takipçi kazanmak için kendimizi pazarlar hale gelmedik mi? Yoksa bunun farkında değil miyiz?
Ya da en kötüsü bize özel olması gereken argümanları paylaşmakta bir sakınca görmüyor muyuz?

Elbette ki günümüz dünyasına ayak uyduracağız. Elbette ki yirmi birinci yüzyılın getirmiş olduğu kolaylıkları hayatımıza tatbik edeceğiz. Ve yine elbette ki sosyal mecralarda var olacağız. İletişim çağında yaşıyoruz. Artık haberleşmeyi sadece telefona mahkum edemeyiz. İnternet dünyasının kolaylıkları olan whatsapp, facebook, twitter, google+ ve instagram gibi sosyal kanalları kullanmamız artık gayet normal. Hatta iş sektörü bile bu tür sosyal paylaşım sitelerine kayıyor. Bu da gayet normal. Çünkü insanlar zamanlarının çoğunu buralarda geçiriyor.

Lakin bu demek değil ki hayatımızın her anını herkes ile paylaşalım. Sevdiklerimizle aramızda olması gereken ve sadece bizi ilgilendiren, bize özel olan verileri neden herkes ile paylaşarak kendimizi reklam edelim. Hepimiz sosyal medyada illaki çeşitli paylaşımlarda bulunup yorumlar yapıyoruz. Bu şekilde fikrimizi belirtip kendimizi ifade etmiş oluyoruz. Bu da gayet normal. Bunu zaten herkes yapıyor. Bizim takıldığımız nokta paylaşılmaması ya da gösterilmemesi gereken özelini neden herkese açıyorsun?

Örneğin: “Bir gülüşü var ömre bedel” deyip eşinin en güzel gülümsediği resmi neden herkese açıyorsun. Eşinin gülümsemesi sadece sana özel olsun ve sadece senin için gülsün. Bu seni mutlu etmesi için yetmez mi? Eşimin en güzel gülümsemesi diye gösterdiğin o fotoğrafı başkalarının da görmesi azıcıkta olsa seni rahatsız etmedi mi? Ya da ufacıkta olsa hiç mi kıskanmadın? İnternet ortamında yayımladığımız her görüntünün kirli eller tarafından ele geçirilip türlü türlü olumsuzluklara konu olacağından habersiz misin?

Yapmayalım. Bu ve buna benzer paylaşımlar yapmayalım. Daha büyük olumsuzluklara meydan vermeden bunun önünü keselim.

Unutmayalım ki bizler değerliyiz. Hiç bir meziyetimiz ya da ayrıcalığımız olmasa bile sırf insan olduğumuz için değerliyiz.

Kendimizi mutlu hissetmemiz için hiç kimsenin bizi sosyal medyada beğenmesine, ya da takip etmesine gerek yok.

Şunu da unutmayalım ki, sosyal medyada kullanıcıların çoğu olanı değil, olmasını istedikleri kişiyi gösterirler. Sende takip ettiklerine bakar imrenirsin ne kadar güzel bir hayatları var diye. Oysa onlar sadece kaldırajın üstünde sergilenen oyundan ibarettir. Gerçek ise, senin onu takip etmeni sağlayan hayallerinin onda vücut bulmuş halini zannetmendir.

Kaynak: gorevliyazar.blogspot.com

Hiç yorum yok: