17 Temmuz 2021 Cumartesi

Osmanlı'da Kahvehaneler İlim Yuvalarıydı


    İlk kahvehane İstanbul'da, 1554-1555 tarihlerinde Halep ve Şam'dan gelen iki kişi tarafından açılmıştı. Kahvehanede kimi kitap okur, kimi satranç oynar, kimi yeni yazılmış gazeller okur, eğitimden bahsedilir ve herkes bir iki akçe kahve parası vermekle, bu toplanma ve sohbetin zevkini sürerdi.   Kahvehanelerde aydınlar, edebiyatçılar, halktan kişiler toplanırlar, konuşup tartışırlar, şiir okurlar, dinleyenler de yararlanırlardı. Bazı kahvehanelere bu eğitici ve öğretici özelliklerinden dolayı “mekteb-i irfan” bile dendiği olurdu. Bazı kahvehanelerde de Oğuzname, Hamzaname, Battal Gazi, Nasreddin Hoca, Aşık Kerem, Leyla ile Mecnun, Keloğlan, Köroğlu gibi kitaplar okunur, anlatılırdı. Bazı kahvehaneler, namaz vaktinin beklendiği yerlerdi. 

    Zamanı anlamsız şeylerle değil de faydalı olabilecek meşguliyetlerle geçirmek yaratılmışların en şereflisi insana yaraşan bir davranıştır. Osmanlı kahvehaneleri de bu fonksiyonun yerine getirildiği yerlerden biri olmuştu.

    Kütüphaneler sadece kitapların korunduğu yerler olmayıp aynı zamanda buralarda görevlendirilen “hafızı kütüplerle” eğitim yuvaları haline gelmişti. Hafızı kütüp, klasik bir kütüphane memuru olmaktan öte, kitap bilgisi çok derin olan, hangi kitapta ne yazıldığını bilen rehber eğitimcilerdi. Bugün İstanbul’da Bayezid Camii’nin karşısında bulunan Bayezid devlet Kütüphanesi’ni de II. Abdülhamit yaptırmıştı (1882). Birçok badireler atlatan kütüphane 500 bine yakın yazma ve basma kitap ile dergi ve gazete koleksiyonlarına sahip olmasıyla eşsiz bir kültür hazinesi konumundadır.

    Osmanlı arşiv tarihi, devletinin kuruluşu ile başlar. Günümüz anlamında bir arşivcilik olmamakla beraber yazışma sisteminin özelliği, hak ve hukukun korunması düşüncesi, Türk İslam toplumunda mevcut olan “yazı yazmak, yazı malzemesi ve her türlü yazılı materyale karşı saygı” gibi faktörler, biriken evrakın titizlikle muhafazasına zemin hazırlanmıştı.

    Bursa’nın başkent olduğu dönemlere ve öncesine ait resmi belgeler Timur tarafından yok edilmişti. Yine Edirne’nin devlet merkezi olduğu devrelerde meydana gelen yangınlar, saltanat kavgaları gibi sebeplerle bu döneme ait çok az belge zamanımıza kadar gelebilmiştir. Ayrıca Cumhuriyet döneminde çok sayıda Osmanlı arşiv belgesi, hurda kâğıt fiyatına Bulgaristan’a vagonlar dolusu satılmıştı. Buna rağmen hala Türkiye ve dünya ülkeleri Osmanlı arşiv belgesi zenginidir.

    İmaretler, medrese öğrencilerine, fakir fukaraya, cami ve hayrat hizmetlilerine, kimsesiz ve garipler ile yolculara ücretsiz yemek dağıtan kurumlardı. İslam’da yoksullara yardım etmek büyük sevap sayıldığından zengin olanlar imarethane yaparlardı. Bazı imaretlerde yemek dışında adam başına 3-5 akçe bazen 10 akçe harçlık verilirdi.

    16. Yüzyılda Amasya, Çorum, Sivas, Trabzon ve Malatya sancaklarından oluşan anadolu Eyaleti’nde 45, Rumeli eyaletinde 10, Rumeli eyaletinin Trakya ve Makedonya bölümünde 25, İstanbul’da ise 20 kadar imaret bulunmaktaydı.



Hiç yorum yok: