28 Ekim 2021 Perşembe

 
İnsanlar içine düştükleri olumsuz yaşam koşullarında ümitsizliğe düşmeden mücadelelerini sürdürebilmelidirler. Kişisel olarak özgüveni kaybetmeden ısrarla hedefe ulaşmak ve başarmak için yaşam mücadelesine devam etmesini bilenler, galip olanlardır. Bunda önemli bir etken de çevresel unsurlardır. Yakın aile çevresi; anne, baba, ailedeki diğer yetişkin bireyler ve özellikle öğrenciler için okul çevresi, en önemlisi de öğretmenler bu konuda etken bir konumdadırlar. Burada anlaşılmaktadır ki, insanın daha çocuk yaşta gerçek hayatla yüzleşmesiyle birlikte mücadele ve yılmazlık rûhunun beslenmesine ihtiyaç vardır. Korumacı ortamlarda yetişen çocukların bu beceriden mahrum kaldığını da unutmamak gerekir.

Küçük yaştan itibaren çocuk, karşılaştığı problemleri kendi çabasıyla çözebilmenin yollarını bulmalıdır. Bu, çevresindeki yetişkinlerin de uygun ortamları açık tutmasıyla mümkündür. Ebeveyn korumacılığı, kayırmacılığı ve sevgisi böyle durumlarda devre dışı kalmalıdır. Her an yanında veya yakınında bir destekçi bulan çocuğun arzu ve isteklerinin yerine getirilmesi veya zorluklar karşısında çaba göstermesi beklenemez. Beklenmemelidir de… Çünkü onun beceri geliştirmesine fırsat verilmemiş olunur.

Çocuğun kendi ayakları üzerinde bir insan olarak yetişmesi, çocukluk döneminden itibaren kendi işini kendi yapması, güçlükler karşısında çaba göstermesine fırsat tanınmalıdır. Aksi hâlde, en ufak tıkanıklıkta, “Birileri gelsin, bana destek olsun” beklentisine girmekten başka bir çâre düşünmeyecektir. Yani her zaman birilerine muhtaç ve bağımlı bir insan olarak hayatta yerini alacaktır.

Araştırmacılar, zor şartlar altında uzun zaman yaşayan yılmaz insanların yanı başında mutlaka bilinçli bir eğitimcinin etkisinin kendisini gösterdiğini belirtmektedirler. Bu açıdan bakınca anne babanın büyütüp besleme ve öğretmenliğin insan yetiştirmedeki fonksiyonu sadece öğretimle sınırlandırılmamalıdır. İnsan olumsuzluklar karşısında sarsılabilir, sendeleyebilir, hattâ düşebilir; sarsıldığı zaman toparlanmasını, yere düştüğünde ise kalkmasını bilmek ve düşme nedenlerinden ders alarak ayağa kalkmak gerekir. Hattâ düştüğü yerden kalkarken, hiç olmazsa bir avuç toprak almanın bilinciyle hareket etmeli ve kâr hânesine katkı sağlamalıdır.

İnsanların hayatlarında birçok konuda zorluklar ve olumsuzluklarla karşılaşması kaçınılmaz bir gerçektir. Ancak zorluklar ve olumsuzluklar karşısında insan kendini bırakmamalıdır. Kişi ümidini kaybetmemeli, mücadele azmini koruyabilmelidir. Böyle durumlarda insanın, düştüğü durumdan kendini kurtarmasını başarabilme gücüne sahip olması gerekir. Her türlü olumsuzluğa rağmen normal hayatını devam ettirebilen, şartlara göre uyum sağlamakla birlikte kısa zamanda eksiklerini tamamlayan insan olma yönünde çaba gösterebilmelidir. Hiçbir zaman yılgınlığa düşmemek ve her şeye rağmen yaşama ve mücadele azmini muhafaza etmek, her şartta ayakta kalabilmenin vazgeçilmez unsurudur. Bunu başarabilen insanlar, karşılaştıkları zorluklardan, düştükleri olumsuz durumlardan kendilerini daha çabuk kurtarabilirler. Sadece olumsuzluklardan kurtulmak yetmez, negatif ortamlardan kurtulurken daha da güçlenerek çıkmasını bilmek gerekir.

Hiç yorum yok: