Yavuz Sultan Selim, Şam'ı fethedince cuma namazını kılmak için şehrin en büyük camiine gitti. Camide tarihi bir gün yaşanıyordu. İlk defa hutbede Sultan Selim'in adı okunacaktı. Sünnet kılındıktan sonra imam hutbe okumak için minbere çıktı. Padişaha uzun uzun baktı. Baktıkça heyecanı daha da arttı. Sesi titriyordu. Sıra padişahın adını anıp dua etmeye geldi. Titrek sesiyle nihayet seslendi: Yeryüzü Sultanı, Mekke ve Medine'nin hakimi Sultan Selim Han! İmamın, hutbesini bitirmesine fırsat vermeden, hemen Sultan Yavuz'un sesi duyuldu: Hayır! Biz mukaddes yerlerin hakimi değil, hizmetkarıyız! Hutbe böylece değiştirilsin. İmam hutbeyi Yavuz Sultan Selim'in dediği gibi değiştirip okudu... Dünyayı sallayan, kısa padişahlığında yaptıkları tarihe sığmayan koca Yavuz, söz konusu kutsal değerler, mukaddes yerler, din ve peygamber olunca, inceldikçe inceliyor, hassaslaştıkça hassaslaşıyordu. Her olayda ve fırsatta, kendisinin ve devletinin, esas gayesinin dünyaya hükmetmek, toprak ele geçirmek değil; dini yüceltmek ve ona hizmet etmek olduğunu gösteriyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder