18 Temmuz 2022 Pazartesi

YEŞİL HİDROJEN ENERJİSİ: TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİ VE AVANTAJLARI

 

Hidrojen; Yunanca’da, ὑδρογόνο (İdrogono, suyapan); Latince’de Hydrogenium; Osmanlıca’da Müvellidülmâ (suyapan) olarak adlandırılmaktadır.

Hidrojen, kimyasal sembolü “H” olan, 1 atom sayılı ametaldir. Standart sıcaklık ve basınç altında renksiz, kokusuz, metalik olmayan, tatsız, oldukça yanıcı ve H2 olarak bulunan bir diatomik gazdır. 1.00794 g/mol’lük atomik kütlesi ile tüm elementler arasında en hafif elementtir.

Evrenin temel enerji kaynağı hidrojendir. Güneş ve yıldızların termonükleer tepkiye göstermiş olduğu ısının yakıtı hidrojen elementidir. Normal şartlarda gaz halinde bulunur ve renksiz, kokusuz bir gazdır. Elementler içinde en hafifi olmasına rağmen bilinen tüm yakıtlar içerisinde birim kütle başına en yüksek enerji içeriğine sahiptir.

Güneş ve diğer yıldızların termonükleer tepkimeye vermiş olduğu ısının yakıtı hidrojen olup, evrenin temel enerji kaynağıdır. -252.77 °C’de sıvı hale getirilebilir. Sıvı hidrojenin hacmi gaz halindeki hacminin sadece 1/700’ü kadardır. Hidrojen bilinen tüm yakıtlar içerisinde birim kütle başına en yüksek enerji içeriğine sahiptir. 1 kg hidrojen 2,1 kg doğalgaz veya 2,8 kg petrolün sahip olduğu enerjiye sahiptir. Ancak birim enerji başına hacmi yüksektir.

Hidrojenin Tarihçesi

Hidrojen 1500’lü yıllarda keşfedilmiş, 1700’lü yıllarda yanabilme özelliğinin farkına varılmış, evrenin en basit ve en çok bulunan elementi olup, renksiz, kokusuz, havadan 14,4 kez daha hafif ve tamamen zehirsiz bir gazdır. Hidrojen gazını yapay olarak ilk defa T. Von Hohenheim tarafından güçlü asitlerle metalleri karıştırarak elde etmiştir. Bu kimyasal reaksiyon sonucu elde edilen bu yanıcı gazın yeni bir element olduğunun farkına varamamıştır. 1671 yılında hidrojen Robert Boyle tarafından demir çubuk ve seyreltik asit çözeltilerinin reaksiyonu sonucu üretilerek yeniden keşfedilmiştir. 1766 yılında Henry Cavendish metal asit reaksiyonuyla elde edilen, havada yanan, yandığı zaman su açığa çıkaran hidrojenin ayrı bir element olduğunun farkına varmıştır. Cavendish’in hidrojenle tanışması cıva ve asitlerle yaptığı deneyler zamanında olmuştur. Başlangıçta hidrojenin cıvayı oluşturan birimlerden biri olduğunu, cıvanın asitle reaksiyonundan ortaya çıktığını düşünmüş, buna rağmen hidrojenin pek çok önemli özelliğini gerçekçi şekilde tasvir edebilmiştir. 1783’te Antoine Lavoiser,Laplace ile Cavendish’in bulduklarını tekrarlarken, yandığı zaman su üreten bu gaza hidrojen adını vermiştir.

Hidrojenin Fiziksel Özellikleri Nelerdir?

Hidrojen, renksiz, kokusuz, metalik olmayan, tatsız, oldukça yanıcı bir diatomik gazdır. Periyodik tablodaki en hafif elementtir. Hidrojen, helyum elementinden sonra sıvılaşması en güç gazdır. Ayrıca yoğunluğu 0,09 kg/m³’tür. Bu da onu yoğunluğu en düşük olan gaz yapar.

Hidrojenin Kimyasal Özellikleri Nelerdir?

Hidrojen, 1A grubunda yer almasına karşın metal değildir, ametaldir. Hidrojen atomu artı elektrik yüklü bir proton içeren bir çekirdek ile bu çekirdeğin çevresinde dolanan eksi elektrik yüklü bir elektrondan oluşur. Hidrojen atomları çiftler halinde birleşerek hidrojen moleküllerini oluştururlar. Hidrojen, kimyasal açıdan periyodik tablodaki I. ve VII. grup elementlerine benzer. Metallerle oluşturduğu bileşiklerinde hidrojen atomu ikinci bir elektron alarak eksi yüklü hidrür iyonu oluşturur.

Ametallerle yaptığı bileşiklerinde ise elektronunu paylaşarak, • Metan • Amonyak • Su • Hidrojen klorür gibi

Kovalent bağıyla bağlanmış moleküller oluşturur. Bazı durumlarda kovalent bağı kolayca kırılır. Böylece ortaya artı yüklü hidrojen iyonu ve başlangıçtaki molekülün geri kalan bölümündeki eksi yüklü iyon ortaya çıkar. Özellikle sulu çözeltilerdeki çoğu asidin özellikleri hidrojen iyonun varlığından kaynaklanır. Hidrojen, flüor ile son derece düşük sıcaklıklarda bile şiddetle tepkimeye girerken, diğer elementlerin çoğuyla ısı yardımıyla ya da bir katalizör eşliğinde tepkimeye girer.

Hidrojenin bilinen üç izotopu vardır.

• İlki H simgeli bildiğimiz hidrojendir. Diğer adı protyumdur. Bu %99,98’ini oluşturur. • D simgeli ağır hidroje ya da döteryum geri kalan bölümünü oluşturur. ilk olarak 1931 yılında gözlendi. Günümüzde suyun ayrımlı elektroliziyle elde edilir. Su ağır suya dönüşür ve 500 santigrat derecede magnezyum aracılığıyla indirgenir. • T simgeli radyoaktif trityum ise bütünün içinde çok az bir kesimi oluşturur. Eser miktarda bulunur. Yapay olarak da elde edilebilir. yarı ömrü 12,26 yıldır.

Hidrojenin oksijenle yanması sonucu yaklaşık 2600 santigrat derecelik bir sıcaklık meydana gelir. Hidrojen moleküllerinin bir elektrik arkı ya da akkor bir tungsten teli yardımıyla ayrıştırılması sonucunda oluşan hidrojen atomlarının yeniden birleşmesiyle de 3400 santigrat derecenin üzerinde sıcaklık elde edilir. Hidrojenin en yaygın doğal izotopu, nötronsuz protiyumdur. Hidrojen pek çok elementle bileşik verebilir, suda ve pek çok organik molekülde bulunur. Suda çözünen moleküller arasındaki asit-baz tepkimlerinde önemli rol oynar. Schrödinger denkleminin analitik olarak çözülebildiği tek nötral molekül olduğu için, hidrojen atomunun enerji basamakları ve bağ özellikleri kuantum mekaniğinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Isı ve patlama enerjisi gerektiren her alanda kullanımı temiz ve kolay olan hidrojenin yakıt olarak kullanıldığı enerji sistemlerinde, atmosfere atılan ürün sadece su ve/veya su buharı olmaktadır. Hidrojen petrol yakıtlarına göre ortalama %33 daha verimli bir yakıttır. Hidrojenden enerji elde edilmesi esnasında su buharı dışında çevreyi kirletici ve sera etkisini artırıcı hiçbir gaz ve zararlı kimyasal madde üretimi söz konusu değildir. Isı ve patlama enerjisi gerektiren her alanda kullanımı temiz ve kolay olan hidrojenin yakıt olarak kullanıldığı enerji sistemlerinde, atmosfere atılan ürün sadece su ve/veya su buharı olmaktadır. Hidrojen petrol yakıtlarına göre ortalama %33 daha verimli bir yakıttır. Hidrojenden enerji elde edilmesi esnasında su buharı dışında çevreyi kirletici ve sera etkisini artırıcı hiçbir gaz ve zararlı kimyasal madde üretimi söz konusu değildir.

Hidrojen Nasıl Keşfedilir?

Bolluk bakımından dünya yüzeyinde bulunan elementler arasında dokuzuncu sırada yer alır. Yer kütlesinin yaklaşık yüzde 0,9’u hidrojendir. Evrende ise en bol bulunan elementtir. Tüm madde kütlesinin yaklaşık yüzde 75’ini oluşturur.

Hidrojen, • Karbonla ve diğer elementlerle yaptığı bileşikler halinde bütün hayvansal ve bitkisel maddelerde, • Kömürde, • Petrolde bulunur, • Su kütlesinin yaklaşık yüzde 11’ini oluşturur. Basit hidrojen maddesinin molekülleri, iki atomdan oluşurlar. Belirgin biçimde azalan bolluk sırasına göre sıralandığında en önemlileri; • H2 (molekül haldeki hidrojen) • HD (karışık hidrojen) • D2 (molekül haldeki döteryum)

Bütün bu maddelerin kimyasal özellikleri aynıdır. Fakat, kütleleriyle bağlantılı olarak fiziksel özellikleri farklıdır. Hidrojen Nerelerde Kullanılır? • Elektrik enerjisi üretiminde, • Amonyak elde etmek, • Kömür benzin elde etmek, • Sıvı yağlardan katı yağ üretimi elde etmek, • Organizk bileşiklerin sentetik olarak elde elde etmek, gibi alanlarda kullanılır.

Hidrojen Bombası Nedir?

Hidrojen bombası, kontrolsüz termonükleer sağlayabilen oldukça yıkıcı bir yapısı bulunan diğer adıyla füzyon bombası da denilen bir silahtır. Hidrojen atomlarının birleşerek helyum atom yapısına dönüştüğü temonükleer tepkime sonucunda ortaya çıkmaktadır. Temelde, izotopları olan döteryum ve trityum çekirdeklerinin kaynaşması ve bu olaydan sonra ortaya çıkan reaksiyonun tekrar etmesi sonucunda hidrojen bombası oluşmaktadır.

KAYNAK: https://www.enerjiportali.com/hidrojen-nedir-nerelerde-kullanilir/

HİDROJEN ENERJİSİ

Hidrojen enerjisini kısaca, doğada bileşikler halinde bulunan hidrojenin dönüştürülmesiyle elde edilen enerji kaynağı olarak tanımlamak mümkündür Başka bir ifadeyle, bu enerji kaynağı hidrojen atomlarının oksijen atomlarından ayrılmasıyla ortaya çıkmaktadır. Son dönemlerde hidrojen enerjisi Paris anlaşması kapsamındaki karbonsuzlaşma hedeflerini gerçekleştirmek için kullanılacak enerji alternatiflerinden biri olarak görülüyor.

Hidrojen enerjisi farklı renklerle temsil edilen bir üretim sürecine sahiptir. Bunun anlamı, farklı enerji kaynaklarıyla hidrojen enerjisi üretilebilmesidir. Bunlar; fosil yakıtlarla üretilen gri hidrojen, doğal gaz ile üretilen mavi hidrojen, henüz deneme aşamasında olan metanın termal parçalanması ile elde edilen turkuaz hidrojen ve yenilenebilir enerji ile elde edilen yeşil hidrojen olarak sınıflandırılabilir. Yeşil hidrojen, hem Paris İklim Anlaşması’nın taahhütlerini yerine getirmek için hem de dünyadaki enerji sorununun çözümü için bir fırsat olarak görülüyor. Bugün itibarıyla, tüketimi gerçekleşen 70 milyon ton hidrojen, fosil kaynaklardan elde ediliyor. 30 yıllık süre zarfında ise hidrojen üretiminin yeşil kaynaklardan üretileceği öngörülüyor.

Bu minvalde, Japonya, sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak için yeşil hidrojene yatırım yaparken, Çin yıllık 180 milyon galon benzin kullanımını telafi edecek büyük bir yeşil hidrojen projesini onayladı. Çin bu yatırımlarla elektrik üretiminin yüzde 10’unu hidrojen enerjisinden karşılamayı hedefliyor. ABD ise New York’ta günde 500 Ton yeşil hidrojen üretilecek bir tesisi 2025 yılına kadar kurmayı planlıyor. Ayrıca, yakın dönemde Avrupa Birliği (AB) sınırları içinde 130 milyar dolarlık hidrojen enerjisi projesinin hayata geçirilmesi bekleniyor. Dahası, Yeşil Mutabakat belgesi dahilindeki 2050 yılında sıfır emisyon hedefi çerçevesinde AB liderleri 2030 ve 2050 hedeflerini gerçekleştirmek için 1 trilyon avro bütçe konusunda anlaştılar. İklim hedefleri çerçevesinde bütçenin, içinde yeşil (temiz) hidrojenin de bulunduğu projeler için kullanılması öngörülüyor. Dünya’da durum böyleyken Türkiye’nin de enerji stratejisi içinde hidrojenin yeri gün geçtikçe artıyor.

Türkiye’nin yeşil hidrojen potansiyeli

Türkiye, geçen günlerde Paris İklim Anlaşması'nı onaylamasıyla birlikte belirlediği 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda dönüşüm yol haritasını da buna göre şekillendirmekte. Bu dönüşüm içerisinde yeşil hidrojen, hem Türkiye’nin enerji ihtiyaçlarını karşılaması hem enerji ithalatına bağımlılığı azaltması hem de yeni bir ihracat kalemi oluşturabilecek olması açısından önemli bir yer edinecek alternatiflerden biri.

SHURA Enerji Dönüşüm Merkezi’nin yayımladığı "Türkiye’nin Ulusal Hidrojen Stratejisi için Öncelikli Alanları" isimli rapora göre, Türkiye 1,6 milyon ton yeşil hidrojen (4,6 milyon ton eşdeğer petrol) potansiyeline sahip. Pratikte bunun karşılığı Türkiye’nin yıllık enerji ihtiyacının yüzde 5’inin bu kaynak tarafından karşılanmasıdır. Aynı zamanda bu potansiyel, yaklaşık 45 milyar dolarlık yatırım fırsatı sunuyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez de "Hidrojen enerjisinin adını gelecekte sıklıkla duyacağız." diyerek Türkiye’nin enerji stratejisi içerisine bu enerji alternatifinin eklenmesi gerektiğini ifade ediyor. Buna göre, Türkiye’nin hidrojen enerjisine ilişkin ilk stratejisi, mevcut doğal gaz şebekesine hidrojen karıştırarak kullanmak ve bu yapılacak karışımın doğal gaz ithalat maliyetini azaltmaktır.

Yeşil hidrojen enerjisinin ikinci boyutu ise Türkiye’nin 1,6 milyon tonluk yeşil hidrojen potansiyelinin yeni bir ihracat malzemesi olması konusudur. Buna göre, Türkiye’de üretilen hidrojen Avrupa’ya satılabilir. Bu konuya örnek olarak, Almanya’nın geçen yıl ortaya koyduğu ulusal hidrojen stratejisi kapsamında Türkiye’den yeşil hidrojen alınabileceğini belirtmesi gösterilebilir. Ayrıca, Azerbaycan gazını Türkiye üzerinden taşıyan Güney Gaz Koridoru ile Avrupa’ya hidrojen taşınabilir. Bu durum, hem Türkiye’nin Avrupa enerji güvenliğindeki rolünü pekiştirecektir hem de Türkiye’nin jeopolitik önemini arttıran bir başka unsur olacaktır.

Türkiye, yeşil hidrojen ile hem enerji çeşitlendirmesinde yeni bir hamle yapmış olacak, hem Paris Anlaşması'ndaki sıfır emisyon hedefine katkı sağlayacak bir kaynak elde edecek hem de ihracat imkanı sayesinde bölgedeki enerji jeopolitiğindeki pozisyonunu destekleyen yeni bir güç kazanacak

Enerji jeopolitiğinde yeşil hidrojenin önemi artıyor

Ezcümle, devletler gerek iklim değişikliği ile mücadele kapsamında belirlenen emisyon azaltımı ya da dekarbonizasyon gibi hedeflere ulaşmak için, gerekse de ülkelerin enerji ihtiyaçlarını karşılamak ve dışa bağımlılıklarını azaltmak için yenilenebilir enerjilere yöneliyorlar. Son dönemde enerji portföyü içerisinde yer bulan enerji kaynaklarından bir tanesi de yeşil hidrojendir. Bu durum enerji jeopolitiğinin önemli aktörlerinin yeşil hidrojene yaptıkları/yapacakları yatırımlarda görülebilir. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla hidrojen üretilmesi manasına gelen yeşil hidrojen enerjisini gündemine alan ülkelerden bir tanesi de Türkiye’dir. Konu Türkiye için ekonomiden dış politikaya, enerji güvenliğinden çevre korumaya kadar birçok açıdan önem arz ediyor. Türkiye, enerji güvenliğini sağlamak için çeşitlendirmeye gitmekte ve aynı zamanda da öz kaynaklarına yönelmektedir. Bu kapsamda yenilenebilir enerjiler Türkiye’nin enerji portföyünde önemli bir yer tutmaya başladı.

Enerji dönüşümü konusunda gündeme gelen kaynaklardan bir tanesi de yeşil hidrojen. Türkiye, yüksek potansiyeli olan yeşil hidrojen ile hem enerji çeşitlendirmesinde yeni bir hamle yapmış olacaktır. Böylece enerji ithalatını ve/veya enerjide dışa bağımlılığını azaltabilecek ve Paris Anlaşması kapsamındaki sıfır emisyon hedefine katkı sağlayacak bir kaynak elde etmiş olacaktır. Ayrıca yeni ihracat imkanı sayesinde bölgedeki enerji jeopolitiğindeki pozisyonunu destekleyen yeni bir güç kazanmış olacaktır.

KAYNAKLAR:

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/yesil-hidrojen-enerjisi-ve-turkiye-nin-potansiyeli/2433441


Türkiye'nin, yüksek yenilenebilir enerji potansiyeliyle yeşil hidrojen üretiminde avantajlı olduğu ve gelecek 10 yılda yeşil hidrojenin Avrupa'ya ihracatının Türk ihracatçılar için önemli fırsatlar oluşturabileceği ifade ediliyor.

İklim değişikliğiyle mücadele ve 2050'de net sıfır emisyonu başarma hedefleri, dünyada yeşil hidrojene olan ilgiyi giderek artırıyor. Danışmanlık şirketi Wood Mackenzie'ye göre, politikalar hidrojen kullanımını ve teknolojilerini teşvik ederken Avrupa Birliği ve 17 ülkenin ulusal hidrojen stratejisi bulunuyor. Hidrojen endüstrisinde artan yatırımlar da büyümeyi tetikliyor. Sadece bu yılın ilk çeyreğinde hidrojene yapılan yatırım miktarı 4,5 milyar doları aştı ve bu alanda 55 yeni proje açıklandı.

Geleceğin enerji kaynağı olarak görülen hidrojene yatırımların artması beklenirken, öncelikli olarak doğal gaz ve yenilenebilir kaynaklardan hidrojen üretiminin ağırlık kazanacağı ve sonrasında üretimin tamamen yenilenebilir enerjiden sağlanacağı öngörülüyor. İklim değişikliğiyle mücadelede temiz enerji kaynaklarının daha fazla kullanılması ve bu projelerin finansmanı açısından hidrojenin yenilenebilir kaynaklardan üretilmesi önem arz ediyor.

Hidrojen talebi Avrupa kaynaklı büyüyor

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Yeşil Ekonomi ve İklim Eylemleri Direktör Yardımcısı Cristian Carraretto, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Paris Anlaşması'nda yer alan iklim hedeflerini başarmak için hidrojenin tek başına yeterli olmayacağını fakat ağır sanayi ve ulaşım başta olmak üzere bazı sektörler için kritik bir kaynak olacağını söyledi.

Bugün itibarıyla dünyada 70 milyon ton hidrojen tüketimi olduğunu ve bu üretimin tamamının fosil yakıtlardan sağlandığını belirten Carraretto, "Uluslararası Enerji Ajansı ve bazı kurumlar bu rakamın gelecek 30 yıl içinde 500 milyon tona çıkacağını öngörüyor." dedi. Carraretto, hidrojen üretiminin giderek arttığına dikkati çekerek, ilk olarak yenilenebilir enerji ve doğal gazdan hidrojen üretiminin ağırlık kazanacağını fakat gelecek 10-15 yıllık dönemde hidrojen üretiminin yeşil kaynaklardan sağlanacağını dile getirdi.

Cristian Carraretto, iklim değişikliğiyle mücadele ve projelerin finanse edilmesi açısından hidrojenin temiz kaynaklardan üretilmesinin önemli olduğunun altını çizdi. Doğal gaz boru hatları Avrupa'ya hidrojen gönderilmesinde kullanılabilir

Türkiye'nin yüksek yenilenebilir enerji potansiyelinin bu kapsamda avantaj oluşturduğuna işaret eden Carraretto, şöyle konuştu: "EBRD olarak henüz faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde bir hidrojen finansmanını desteklemedik fakat projeleri takip ediyoruz. Bu kapsamda, Türkiye dahil olmak üzere yenilenebilir hidrojen projelerini destekleyerek bu alanda yer almak istiyoruz. Hidrojen talebi şu anda ağırlıklı olarak Avrupa'dan kaynaklanıyor. Bu açıdan, Türkiye'de hidrojen üretimi yapılarak Avrupa'ya satılabilir. Azerbaycan gazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyan Güney Gaz Koridoru ile Avrupa'ya hidrojen taşınabilir. Türkiye elektrik piyasasını yeşil hale getirmek ve ekonomisini karbonsuzlaştırmak istiyorsa, yüksek yenilenebilir enerji potansiyelini bu alanda da kullanmalı." Carraretto, Türk şirketlerinin hidrojen konusunda çalışmaya başladığını ve hidrojeni iş modellerine nasıl entegre edebileceklerini konusunda araştırma yaptıklarını ifade etti.

EBRD Türkiye Yeşil Ekonomi ve İklim Eylemleri Yöneticisi Emre Oğuzöncül de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile hidrojen konusunda görüşmeler yaptıklarını söyledi. Türkiye'nin hidrojen alanında bir yol haritası oluşturması, yeşil hidrojen üretimi ve enerji portföyüne hidrojenin entegrasyonu alanında destek sağlamaktan memnuniyet duyacaklarını belirten Oğuzöncül, şunları kaydetti:

"Türkiye, Avrupa'nın en büyük altıncı ticari partneri. Türkiye'nin ihracatının neredeyse yarısı da Avrupa'ya. Önümüzdeki 10 yılda Türk ihracatçıları için yeşil hidrojen üretimi ve Avrupa'ya ihracatı önemli bir fırsat oluşturabilir. Türkiye'nin bu alanda potansiyeli var fakat şu an için belirlenmiş bir hidrojen hedefi yok."

KAYNAK:

https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/yesil-hidrojen-turkiyenin-avrupaya-ihracatinda-yeni-oyuncu-olabilir/2274314

Farklı uzmanlıklara sahip teknoloji profesyonellerinin güncel teknoloji gündemleri etrafında bir araya geldiği Ideaport, hidrojen enerjisinin kullanım alanları, maliyetleri, depolanması, taşınması ve güvenliği gibi konu başlıklarında bir araya gelerek karşılıklı deneyim ve fikirlerini paylaştı. Hazırlanançalışma, tüm dünyada giderek daha fazla önem kazanan “Hidrojen Enerjisi” konusunda Türkiye ve dünyadaki güncel durumu verilerle özetliyor.

Çalışmaya göre, Türkiye’nin toplam enerji ihtiyacının yüzde 5’inin yeşil hidrojen ile karşılanabilme potansiyeli bulunduğuna dikkat çekilirken, bu kapsamda 1,6 ton yeşil hidrojen ve bu hidrojenin sağlanması için 12 GW elektrolizör kapasitesi gerektiği belirtiliyor.

Çalışmada, AB’nin 2024’e kadar 1 milyon ton yenilenebilir hidrojen üretebilecek minimum 6 GW gücünde elektrolizör kurulumlarını destekleyeceği açıklanıyor. Bu kapsamda 2025-2030 arası için en az 40 GW ve 10 milyon ton yenilenebilir hidrojen üretimine çıkması hedeflendiği belirtilen çalışmada, 2030’dan itibaren ise yenilenebilir hidrojenin, karbondan arındırılması zor olan tüm sektörlerde geniş ölçekte kullanılması planlandığı ifade ediliyor.

Türkiye’nin de hidrojen ekosisteminin yaygınlaştırılması için yapılması gerekenler şöyle özetleniyor:

Ülkemizde hidrojen ekosisteminin yaygınlaştırılması için ilk yapılması gereken Hidrojen Mevzuatının ve ulusal hidrojen yol haritasının oluşturulmasıdır. Etkinlikler ile gençlerin hidrojen konusunda bilinçlendirilmesi sağlanmalı ve bu gençlerin gelecekte hidrojen konularında çalışmaya teşvik edilmesi hedeflenmelidir. Ülkemizi karbonsuzlaştırmaya götürecek fonlar acilen oluşturulmalıdır. 10 yıl boyunca rüzgâr ve güneş enerjisi için sağlanan proje/personel teşviklerinin bir benzeri hidrojen teknolojilerinde çalışan firmalar için de kamu eliyle yapılmalıdır. Yeşil hidrojene yatırım yapan firmaların sayıları artırılmalıdır. Hidrojen dönüşümü yapmak pahalı olsa da, hiçbir şey yapmamanın daha pahalı olduğu sıklıkla hatırlatılmalıdır. Yeşil hidrojen sadece net sıfır gazı olmayıp, enerji dönüşümünü güçlendiren ve oyunu değiştiren bir elementtir. Hidrojen yakıt pili destekli insansız hava araçları ile orman arazileri belirli aralıklarla taranarak yangın tehlikesi azaltılabilir. Yakın zamanda ülkemizde farklı noktalarda başlayan ve çok hızlı şekilde yayılan yangınlarda bu şekilde önceden fark edilerek önlem alınabilirdi. Yenilenebilir enerji ile bu tarz çevreci yaklaşımlar için AB proje teşviklerine başvurarak destek alınabilir. Savunma sanayi kuruluşları; özel sektör firmaları; araştırma kurumları; üniversiteler bir araya getirilerek dijital bir platform (havuz) oluşturulabilir. Tedarikçiler ya da çözüm önerisi sunan kuruluşlar ortak bir veri tabanına eklenebilir. Konu hakkındaki gelişmeler dijital platform üzerinden duyurulabilir, diğer kuruluşlardaki örneklere ve güncel bilgiye daha kolay ve şeffaf bir iletişim kanalı üzerinden ulaşılması sağlanabilir. AB’nin desteklediği ve finanse ettiği kuruluşlar üzerinden proje teşviği alınabilir. Kamunun kısa/orta/uzun vadeli yol haritasının çıkarılması gerekmektedir. Bu yol haritası tüm paydaşları tanımlamalıdır. Ve tüm paydaşlar bir havuzda toplanmalıdır. Yeşil hidrojenin geniş kapsamlı uygulama alanı bulması için önündeki en büyük engelin maliyet olduğu bilinen bir gerçektir. Bu bariyeri aşabilmek için öncelikle karar koyucuların motive edici teşvik metotları geliştiriyor olması gereklidir. Böylece, gri hidrojenden yeşil hidrojene geçiş mümkün olabilir. Sektörlerin kümelenmesinin önü bu şekilde açılmalıdır. Finansal kıstasları hariç bırakarak daha etkin çalışma ortamını yaratma yolunda karar alıcıların inisiyatif oluşturarak sektör oyuncuları ve bu konuda etkin çalışma yapan enstitü ve akademi camiasını bir araya getirerek özerk çalışma kümeleri oluşturması ve konulan hedefler ile çalışmaları takip ediyor olması gereklidir. Toplum bilinci oluşturulması gereklidir. Mevcut durumda, yenilenebilir enerji olarak bakıldığında sadece güneş ve rüzgâr enerjisi görülmekte ve bunlardan elektrik üretiminin hedef olduğu algısı vardır. Halbuki bu kaynakların bir girdi oluşturarak pek çok sektöre dokunacak yeşil H2 üretimine yapacağı katkı, konuyla ilgililer haricinde, toplumca bilinmemektedir. Bir diğer itici güç ise CO2 vergilerinin getirilmesi ve üretilen CO2 miktarı başına vergilendirmenin yapılmasıdır. Dolayısıyla özel sektörün yeşil enerji kaynaklarına yönelmesi konusunda çok daha ciddi şekilde çalışmasını ve yatırımlar gerçekleştirmesini sağlayabilecektir. Küresel ısınmanın karşısında vaktimiz yok. Bu yüzden gri hidrojeni aktif olarak kullanan firmaların acil olarak 2030 ve 2050 planlarını açıklayarak dönüşümlerini başlatmaları gerekmektedir. Küresel iklim olaylarının verdiği acıyı daha az hissetmek için önce toplumun bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Avrupa Birliği’nin topraktan tabağa sloganıyla başlattığı, sürdürülebilir tarım ve hayvancılık için çiftçilere devlet desteğinin yanında su yönetimine acil çözüm bulunmalıdır. 1,5°C’lik ısınma hedefini tutturmak için, yeşil enerjiye dönüşüm yol haritalarımız hemen çıkartılmalıdır. Bunun gelecek nesillere karşı sorumluluğumuz olduğu unutulmamalıdır.

KAYNAK:

https://temizenerji.org/2022/04/07/ideaportun-enerji-depolama-teknolojileri-hidrojen-enerjisi-calisma-ciktisi-yayinlandi/

Hiç yorum yok: