18 Temmuz 2022 Pazartesi

 

İklim değişikliğinin doğrudan veya dolaylı olarak etkileyeceği alanlardan biri güvenlik meselesidir. Askeri/ulusal güvenliği temel alan geleneksel politikaların yerini çevresel meseleleri de kapsayan güvenlik politikalarına bırakması iklim değişikliğinin güvenlik kapsamında incelenmesini zorunlu kılmaktadır. Küresel iklim değişikliği insan hayatının her alanına nüfuz edebilme potansiyeline sahip bir olgudur. Güvenlik meselesi içerisine iklim meselesinin dâhil edilmesi tartışma konusu olsa da mevcut durumun devam etmesi halinde iklim değişikliğinin sınır anlaşmazlıklarına, enerji meselelerinde çatışmalara, kaynakların kıt hale gelmesi sebebiyle anlaşmazlıklara, sosyal gerilimlerin artmasına, ani hava olayları nedeniyle insani krizlerin yaşanmasına ve kitlesel göçlere neden olabilme potansiyeli bulunmaktadır. Bir devleti veya topluluğu doğrudan hedef almadan herkese karşı güvenlik unsuru olması iklim değişikliğini yeni ve farklı bir güvenlik tehdidi haline getirmektedir.

İklim değişikliği doğa veya insan kaynaklı çevresel değişimler nedeniyle yapılan göçlerin yapısını değiştirmiştir. Kuraklık, deniz seviyesinin yükselmesi, su kaynaklarının ve tarım arazilerinin kaybı gibi uzun vadede iklim süreçleri ile kasırgalar, su baskınları gibi ani iklim olayları sebebiyle yer değiştirmek zorunda kalan bireyler iklim mültecisi olarak adlandırılmaktadır. Ancak iklim mültecileri kavramının uluslararası hukuk çerçevesinde kabul gören bir tanımı bulunmamaktadır. Yasal bir çerçevenin var olmaması bu kişilerin koruma statüsünün belirlenmesini zorlaştırmaktadır. Hukuki statüsü belirsiz olan iklim mültecileri kaynak kıtlıklarına bağlı sosyal gerilimlere ve dolaylı olarak güvenlik sorunlarına neden olabilir. Dolayısıyla Çad gölü çevresinde olduğu gibi iklim mültecileri mevcut sorunları derinleştirebilir.

Günümüzde iklim mültecilerine yönelik söylemler güçlüdür fakat uygulama sürecinde devletlerin çıkarları ön plana çıkmaktadır. Bu durum sorunların çözümünü zorlaştırmaktadır. İklim mültecileri meselesini yönetmek ve güvenlik sorunlarının ortaya çıkışını engellemek için yapılacak ilk şey küresel iklim değişikliği meselesine odaklanmak olmalıdır. İklim değişikliğinin etkilerinin hafifletilmesi ve insan faaliyetlerinin doğanın çizdiği sınırlar dâhilinde gerçekleşmesi bu noktada önem arz etmektedir. Doğrudan iklim mültecilerine yönelik atılması gereken ilk adım mültecilerin uluslararası yasal statüsünün belirlenmesidir. Bu bağlamda Avustralya gibi ülkelerde kabul edilen statüler uluslararası hukuk düzenlemelerine taşınabilir. Kısa vadede yapılması gereken bir başka önlem Pasifikte yer alan ada halklarının planlı olarak iskân edilmesidir. Bu noktada yaşam alanlarını tamamen kaybeden kişiler için geçici koruma programları yeterli olmamaktadır. Bu noktada aile, dil, eski yerleşim yeri gibi faktörler dikkate alınarak kalıcı iskanı sağlayan politikalarının oluşturulması gerekmektedir. Bir diğer önlem iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelere yardım fonlarının kurulmasıdır. Küresel iklim değişikliğine ve iklim mültecilerine ulusal/uluslararası düzeyde güvenlik politikalarını etkileyen faktörler arasında yer verilmelidir. Özel olarak iklim mültecilerine yönelik uluslararası bir rejimin oluşturulması Birleşmiş Milletler, hükümetler, sivil toplum kuruluşları, ulus ötesi şirketler gibi farklı aktörlerin işbirliğini zorunlu kılmaktadır.


Hiç yorum yok: